dilbilgisi terimleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dilbilgisi terimleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2015 Salı

Poetik terimler ve açılımlar- Dil Bilimi terimleri- Dilbilgisi terimleri



TÜRKÇE (DİLBİLGİSİ) TERİMLER SÖZLÜĞÜ


Ad cümlesi: Yüklemi çekimli bir fiil değil ad veya ad soylu bir kelime olan ve cevher fiili eklerinin geniş zaman, şimdiki zaman ve geçmiş zaman çekimleri ile yargıya bağlanan cümle.
Ad çekimi:  Bir adın hâl (durum) ekleriyle girdiği çekim.
Ad durum ekleri: Adı başka sözcüklerle ilişkilendiren ekler.”-i”belirtme, “-e” yönelme, “-de”bulunma, “-den”çıkma durum ekidir.
Ad eylem: İsim fiil.
Ad kökü: Bir sözcüğün ad olan ve bölünemeyen anlamlı parçası.
Ad soylu sözcük: Eylem dışındaki mastar eki alamayan sözcükler.
Ad tamlaması: İki adın bir kavramı karşılamak için oluşturduğu öbek.
Ad: Canlı ve cansız varlıklara, çeşitli somut ve soyut kavramlara ad olan kelime türü.
Addan türemiş ad: Ad kökü veya gövdesine addan ad yapan ekler getirilerek yapılmış yeni ad.
Addan türemiş eylem: Ad kökü veya gövdesine addan eylem yapan ekler getirilerek yapılmış eylem.
Adıl:  Zamir.
Adlaşmış sıfat: Nitelediği ad düşmüş sıfat.
Ağız: Bir ülkede dilin, bölgelere ve sınıflara göre değişen söyleyiş özelliği.
Alfabe: Bir dildeki sesleri karşılayan işaretler sisteminin tamamı, harflerin toplamı.
Alıcı: Göndericinin iletisini alan kişi ya da kurum.
Alıcıyı harekete geçirme işlevi:  Dilin alıcıyı istenen davranışa yönlendirmesi.
Alışılmamış Bağdaştırma:  Sözcüklerin bir araya gelip daha önce kullanılmamış anlamların ortaya çıkması.
Alışılmış Bağdaştırma: Dilde yaygın olan ve kullanımında yadırganmayan bağdaştırma.
Ana dil:  Bugün ses yapısı, şekil yapısı ve anlam bakımından birbirinden az çok farklılaşmış bulunan dil veya lehçelerin, kök bakımından bilinmeyen bir tarihte birleştikleri ortak dil.
Ana dili: İnsanın doğup büyüdüğü aile ve soyca bağlı bulunduğu toplum çevresinden öğrendiği, bilinçaltına kadar inebilen ve kişilerle toplum arasındaki ilişkilerde en güçlü bağı oluşturan dil.
Ara cümle: Bir cümlede açıklama, istek vb. amaçlarla cümle yapısında herhangi bir değişiklik yapılmadan iki virgül veya iki çizgi arasına sokulan cümle.
Ara söz: Bir cümlede iki kısa çizgi ya da iki virgül arasında yazılan ve kendisinden önceki öge hakkında açıklama yapan söz.
Argo:  Kullanılan ortak dilden ayrı olarak belirli toplulukların, ses bilgisi, yapı bilgisi, söz dizimi ve anlam bakımından özellikler gösteren dili veya sözcük dağarcığı.
Asıl sayı sıfatı: Varlıkların sayısını kesin olarak bildiren sıfat. Sıfat “bir, iki, üç” gibi asıl sayılardan oluşur.
Asıünlem:  Her zaman ünlem özelliği gösteren ünlemler.
Aşınma:  Ünlüyle biten bir sözcüğün ve ünlüyle başlayan bir sözcüğün birleşmesi sırasında oluşan ses düşmesi.
Ayraç: Noktalama işareti. Parantez.

Bağ eylem: Zarf fiil.
Bağdaşıklık: Sözcüklerin bir araya gelip anlam ilişkisi kurması.
Bağımlı sıralı tümce: Anlam bakımından birbirine bağlı olan ve özneleri, tümleçleri veya yüklemleri ortak bulunan tümceler.
Bağımsız sıralı tümce: Anlam bakımından birbirine bağlı olduğu hâlde özneleri, tümleçleri, yüklemleri ayrı olan tümceler.
Bağlaç: İki sözcüğü, iki sözcük öbeğini, iki cümleyi birbirine bağlayan sözcük.
Bağlam:  İletişim öğelerinin oluşturduğu bütün.
Bağlaşıklık: Bir metinde cümleler arasındaki mantık ya da biçimsel bağlantı.
Basit cümle: Bir düşünceyi bir duyguyu veya bir oluş ve kılışı tek bir yargı hâlinde anlatan ve en az bir yüklemden oluşan cümle türü.
Basit kipli eylem: Tek kip eki almış eylem.
Batı Türkçesi:  Göktürkçeden sonra Oğuzca ile devam eden, Eski Anadolu Türkçesi ve Türkiye Türkçesi ile şu ana kadar gelen Türkçe.
Belgisiz sıfat: Belirli olmayan nitelik taşıyan sıfat.
Belgisiz: Belirsiz anlam içeren.
Belirli geçmiş zaman:  Di’li geçmiş zaman. Bilinen geçmiş zaman ya da görülen geçmiş zaman da denir. İşin anlatıştan önce gerçekleştiğini bildiren zaman, “-di” eki ile yapılır.
Belirsiz geçmiş zaman: Miş’li geçmiş zaman. Duyulan geçmiş zaman ya da öğrenilen geçmiş zaman da denir, işin anlatıştan önce yapıldığını bildiren zaman.”-miş”ekiyle yapılır. İş, başkasından duyulmuştur.
Belirteç: Zarf.
Belirtili ad tamlaması: Tamlayanı tamlayan eki, tamlananı tamlanan eki alan ad tamlaması.
Belirtili nesne: Geçişli eylemi tümleyen ve belirtme durumunda bulunan tümleç.
Belirtisiz ad tamlaması: Tamlayanı tamlayan eki (-in/ -nin) almayan ad tamlaması.
Belirtme sıfatı: Adları işaret, soru, sayı, belgisizlik bakımından belirten sıfat.
Biçim bilgisi:  Sözcükleri yapı yönünden inceleyen dil bilgisi kolu. Etimoloji, köken bilgisi, yapı bilgisi.
Bildirme cümlesi: Bir yargıyı, bir gerçeği bildirmek için yüklemi bildirme kiplerinden biriyle kurulan ad veya fiil cümlesi.
Bildirme kipleri:  Fiilin olumlu veya olumsuz nitelikteki yapılışını; geniş zaman, şimdiki zaman, görülen geçmiş zaman, duyulan geçmiş zaman ve gelecek zamanda olmak üzere belli bir zaman kavramı içinde veren kipler.
Bilinen geçmiş zaman: Görünen geçmiş zaman. Di’li geçmiş zaman.
Birinci çoğul kişi: Sözü söyleyen kişiler. Biz kişisi.
Birinci tekil kişi: Sözü söyleyen kişi. Ben kişisi. Konuşan kişi.
Birleşik cümle: İçinde esas yargının bulunduğu bir temel cümle ile, temel cümleyi anlam ve görev bakımından tamamlayan, yüklemi çekimli olan ve değişik yapıözelliklerine sahip bulunan bir veya daha fazla yardımcı cümleden oluşmuş cümle türü.
Birleşik eylem:  Bir sözcük ile biçim veya anlam bakımından kaynaşıp kalıplaşan eylem.
Birleşik sözcük: Ses düşmesi, ses türemesi, sözcük türü kayması veya anlam kayması bakımlarından aralarına ek giremeyecek kadar kalıplaşmış iki veya daha fazla yardımcı sözcükten meydana gelen sözcük.
Birleşik zaman: Yalın zamanlı ve çekimli bir eylemin -di (i-di), -miş (i-miş), -se (i-se) gibi ek eylem eklerinden birini alarak bildirdiği zaman.
Birleşik zamanlı eylem:  Birden çok zaman eki almış eylem.
Bitişken dil: Sözcük kökleri değişmeyen dil. Bükümlü dil.
Buyruk kipi:  Emir kipi. Eylemin yapılıp yapılmamasını kesin olarak buyuran kip.
Bükümlü dil:  Bitişken dil.
Büyüünlü uyumu:  Bir sözcükteki ünlülerin kalınlık – incelik uyumu.

Cins adı: Bir türün tamamını ya da bir tanesini belirten ad.
Cümle dışı öge: Cümlenin içinde yer alan ancak cümlenin ögesi olmayan sözcük ya da sözcük grubu.
Cümle vurgusu:  Bir sözcükte yüklemin durumuna veya bazı özel durumlara göre bir sözcük veya sözün baskılı söylenmesi.
Cümle: Bir fikri, bir duygu ve düşünceyi, bir oluş ve kılışı tam olarak bir yargı hâlinde anlatan kelime grubu.

Çatı ekleri: “-l”,”-n”edilgenlik ve dönüşlülük eki; “-ş” işteşlik eki; “-r”,”-t”,”-dir” ettirgenlik ve oldurganlık ekleri.
Çatı: Öznenin eylemi yapmasına, eylemin etkisinde kalmasına, eylemle ilgili olmasına ya da bir varlığı etkileyip etkilememesine göre eylemin bildirdiği durum.
Çekim eki: Ad veya fiil soylu kelimeler üzerine gelerek bağlı oldukları kelime gruplarına göre, kelimeler arasında durum, iyelik, çokluk, kip, zaman, şahıs, sayı vb. ilişkiler kuran ek.
Çekimlenme: Eylemin kip ve kişi eki alması.
Çekimli eylem:  Kip ve kişi eki alarak yüklem olmuş eylem.
Çıkma durum eki: Ad soylu sözcüklere eklenerek ayrılma, uzaklaşma anlamı veren ek.
Çoğul eki: Çokluk anlamı veren “-ler” eki.

Damak ünsüzü: On ya da art damakta oluşan “g, n,y” gibi ünsüzler.
Dar ünlü: Alt çenenin biraz açılmasıyla oluşan ünlüler. “ı, i, u, ü” ünlüleri.
Devrik cümle: Yüklemi sonda bulunmayan cümle.
Di’li geçmiş zaman:  İşin anlatıştan önce yapıldığını bildiren ve anlatıcının da tanık olduğu zaman. Görülen, bilinen geçmiş zaman.”-di”ekiyle yapılır.
Dil ailesi:  Aynı dille ilgili bilgilerin verildiği anlatımdaki dil işlevi.
Dilek kipleri: Eyleme eklenerek ona dilek anlamı katan ekler.
Dilin işlevleri:  Dilin gönderici tarafından amaçlanan görevleri.
Doğu Türkçesi:  Uygur Türkçesi sonra da Hakaniye Türkçesi olarak devam eden Türk dili süreci.
Dolaylı tümleç: Eylemin anlamını tümleyen ve yönelme, kalma, çıkma durumlarından birinde bulunan veya ilgeç alan tümleç.
Dönüşlü çatı: Eylemin “-I, -n” dönüşlülük eklerinden birini almasıyla oluşan ve öznenin kendi yaptığı işin kendine döndüğünü bildiren çatı.
Dudak ünsüzü: Dudakların arasından çıkan ünsüzler.”b, m, v”gibi ünsüzler.
Durak: Cümlede, dizede akıcılığı sağlamak amacıyla durulan yer.
Duygu ünlemi:  Duygu değeri taşıyan ünlem.
Duyulan geçmiş zaman: Öğrenilen geçmiş zaman. Rivayet zaman. İşin önce anlatışın da sonra olduğu ve anlatıcının doğrudan tanık olmadığı geçmiş zaman, “-miş” ekiyle yapılır.
Düz cümle: Yüklemi sonda olan cümle.
Düz tümleç: Belirtisiz ve belirtili nesnelere verilen isim.
Düünlü: Dudakların düzleşmesiyle oluşan ünlüler, “a, e, ı, i” ünlüleri.
Düzlük- yuvarlaklık uyumu:  Küçük ünlü uyumu. Bir sözcükteki ünlülerin ince ve yuvarlaklık özelliklerine görüşen oluşan ses uyumu.

Edat: Yalnız başına bir anlam taşımayan ancak, ad ve ad soylu kelimelerden sonra gelerek sonuna geldiği kelimeyle cümledeki başka kelimeler arasında anlam ilişkisi kuran, gramer görevli bağımsız kelime. BKZ edatlar
Edilgen eylem: Gerçek öznesi yerinde olmayan eylem. Türkçede bu eylem – (i) I- bazen de – (i) n- edilgen çatı ekleriyle kurulur.
Ek eylem: Sözcüklerin eylem görevinde kullanılmalarına yardım eden, -dir ekinden yararlanılarak çekimi tamamlanan ve olumsuzu “değil” sözcüğüyle kurulan yardımcı eylem.
Ek: Sözcük türetmek veya sözcüğün görevini belirtmek için kullanılan biçim verici ses ya da sesler.
Eklemeli dil: Sözcük sonuna veya başına ek alan dil.
Eksiltili cümle: Genellikle günlük konuşmalarda yer alan ve bazı öğeleri kesilerek söylenip dinleyenin anlayışına bırakılan veya fiili kullanılmadan yargı bildiren cümle.
Emir kipi:  Buyruk kipi. Eylemin yapılıp yapılmamasını kesin olarak buyuran kip.
Eski Türkçe: 8 ve 9. yüzyılları kapsayan Türkçe dönemi.
Eş sesli sözcük: Yazılışları aynı, anlamları farklı sözcük.
Etken çatılı eylem: Çatı eki almayan, gerçek özne bulunduran eylem.
Ettirgen eylem: Taşıdığı kavramı, bir nesneye aktarılabilen çatılı eylem.Türkçede bu eylem, geçişli veya geçişsiz eylem kök veya gövdelerine -ir-, -tir-, -t-eklerinden birinin veya ikisinin üst üste getirilmesiyle kurulur.
Eylem cümlesi: Yüklemi eylem olan cümle.
Eylem çekimi:  Eylem ya da ad kök veya gövdelerine zaman kavramıyla birlikte kişi kavramı bildiren eklerin getirilmesi.
Eylem gövdesi: Ad ya da eylemden türemiş eylem.
Eylem kökü: Ad olmayan, mastar eki alabilen kök.
Eylem: Olumlu veya olumsuz olarak zaman kavramı taşıyan veya zaman kavramı ile birlikte kişi kavramı veren sözcük.
Eylemden türemiş ad: Eylem kök veya gövdesine eylemden ad yapan eklerin getirilmesiyle yapılan ad.
Eylemden türemiş eylem:  Eylem kök veya gövdesine eylemden eylem yapan eklerin getirilmesiyle yapılan eylem.
 Eylemlik: Tümleç alan ve ad gibi kullanılan eylemsi.
Eylemsi: Eylem kök ya da gövdesinden eylemsi ekleriyle türetilen ve çekimlenemeyen sözcük.

Fiil cümlesi: Yüklemi çekimli fiil olan cümle.
Fiil: Olumlu veya olumsuz olarak zaman kavramı taşıyan veya zaman kavramı ile birlikte kişi kavramı veren sözcük.

Geçişli eylem: Nesne ile kullanılabilen eylem.
Geçişsiz eylem: Nesne ile kullanılamayan eylem.
Gelecek zaman: İşin anlatıştan sonra yapılacağını bildiren zaman.”-acak” ekiyle yapılır.
Geniş ünlü: Çenenin aşağıya inmesiyle oluşan ünlü. “a, e, ı, i” ünlüleri.
Geniş zaman: Eylemin her zamanda yapıldığını bildiren zaman, “-r, -maz” ekleriyle yapılır.
Gerçek özne: Fiilin gerçekten yapıcısı olan özne. (Bu yazıyı www.edebiyatögretmeni.net dışında bir sitede okuyorsanız bilin ki asıl kaynak okuduğunuz site değildir)
Gerçek soru cümlesi: Yanıt gerektiren soru cümlesi.
Gereklilik kipi: Eylemin belirttiği işin gerçekleşmesi gerektiğini gösteren kip.
Gerileyici ünsüz benzeşmesi: “b” ünsüzünün sözcük içlerinde kendisinden önce gelen “n” ünsüzünü “m”ye çevirmesi.
Gırtlak ünsüzü: Gırtlakta oluşan ünsüz.”h”ünsüzü gibi ünsüzler.
Girişik cümle: Fiilimsilerle kurulup yan yargı oluşturan ve temel cümlenin bir öğesi olan yan cümleciklerle kurulan birleşik cümle çeşidi.
Göçüşme: Bazı sözcüklerde, seslerin yer değiştirmesi. Türkçede daha çok “r” veya “I” ünsüzünün bulunduğu sözcüklerde, birinci hecenin sonundaki sesle ikinci hecenin başındaki sesin, birbirinin yerine geçmesi.
Gönderge: Bir nesnenin gerçek yaşamdaki kendi varlığı.
Göndergesel işlev: Dilin alıcıya bilgi verme işlevi.
Gönderici: İletiyi alıcıya ileten kişi ya da kurum.
Gösterge: Kendi dışında bir başka şeyi gösteren, düşündüren olgu.
Gövde: Köklere yapım eklerinin getirilmesiyle meydana gelen türev.
Gramer: Dil bilgisi.

Haber kipi:  Zaman ekleri. Bildirme kipi.
Harf: Bir dilin başlıca seslerini yazıda göstermeye yarayan işaret.
Hece düşmesi:  İki heceli kimi sözcüklerde alınan bazı eklerden dolayı oluşan ünlü düşmesi.
Hece:  Bir nefes hamlesi içinde çıkan, tek bir ses veya ses grubundan oluşan, yalnız başına kelime olabilen veya kelime oluşumunda görev alabilen ses birliği.
Heyecana bağlı işlev:  Dilin alıcıda bir heyecan yaratma amacıyla kullanılması.
Hikâye birleşik zaman: Zaman ekinin üzerine “-di” eki getirilerek oluşan zaman. Basit zamanlı eylemin bildirdiği yargının geçmişte kesin olarak yapıldığını bildiren birleşik zaman.
Hikaye: Birleşik zaman çekiminde “-di” eki.

İkinci çoğul kişi: Siz kişisini karşılayan birim.
İkinci tekil kişi: Sen kişisini karşılayan birim.
İkon:  Bir gerçeği doğrudan aktaran resim veya şekil.
Mesaj:  İleti.
İleti: İletişim araçlarıyla okur ya da izleyicilere aktarılan olay ya da yorum.
İletişim:  Bir düşüncenin, bir duygunun yüz anlatımı, el, kol ve baş hareketleri, konuşma yoluyla ya da yazı, telefon, radyo, televizyon gibi iletişim araç ve gereçlerinden yararlanarak bir kimseden başka bir kimseye iletimi.
İlgeç: Sözcükler arasında çeşitli anlam ilgileri kuran sözcüktür.
İlgeç: Edat.
İlgi eki:  Tamlayan ögesinin aldığı ek.
İlgi zamiri: Adın yerini tutan-ki eki.       
İmla: Yazım.
İnce ünlü: Ağız boşluğunun ön kısmında oluşan “e, i, ö, ü” ünlüleri.
İsim cümlesi: Ad cümlesi. Yüklemi çekimli eylem olmayan cümle.
İsim fiil: Ortaç. Eylemsi türü.
İşaret sıfatı: Adları işaret yoluyla belirten sıfat.
İşaret zamiri: Adın yerini işaret yoluyla tutan zamir.
İşteş eylem:  Bir eylemin birden fazla özne tarafından meydana getirildiğini belirten çatılı eylem.Türkçede bu eylem -iş- ekiyle kurulur.
İyelik eki: Adları veya ad görevinde kullanılan sözcükleri kişi kavramına bağlayan ek.

 Jargon: Belli ve dar kesim arasında kullanılan yapay dil.
Jest: İletişimdeki el kol hareketleri.

Kalın ünlü: Ağız boşluğunun arka kısmında oluşan” a, ı, o, u”ünlüleri.
Kalınlık-incelik uyumu: Büyük ünlü uyumu. Bir sözcükteki ünlülerin incelik ve kalınlıklarına göre oluşan ses uyumu.
Kanal: İletiyi göndericiden alıcıya ileten aktarıcı.
Kanalı kontrol işlevi: İletişimde kullanılan kanalın durumunu kontrol etme ve iletinin alıcı tarafından alınıp alınmadığını kontrol etme.
Kaynaştırma harfleri: Kaynaştırma harfleri “y, ş, s, n” ünsüzleri.
Kelime grubu: Söz öbeği. En az iki sözcük tarafından oluşturulan grup.
Kelime: Sözcük.
Kesir sayı sıfatı: Varlıkların bölümlerini belirten sayı sıfatı.
Kesme işareti: (‘) biçimindeki noktalama işareti.
Kip kayması: Yüklemin aldığı kiple cümlenin anlam kipinin farklı olması.
Kip: Fiillerdede belirli bir zamanla birlikte konuşanın, dinleyenin ve hakkında konuşulanın tekil ya da çoğul olarak belirtilmiş biçimi: Bildirme kipleri, isteme kipleri vb.
Kişi eki:  Eyleme eklenerek o eylemi kimin yaptığını belirten ek.
Kişi zamiri: İnsan adlarının yerine kullanılan zamir.
Konuşma dili: Günlük yaşamda kullanılan dil.
Kök: Sözcüğün anlamlı ve kendisiyle ilgili en küçük birimi.
Kökteş: Aynı kökten gelen çeşitli yapı ve görevdeki sözcükler.
Kurallı cümle: Yardımcı ögeden ana ögeye doğru yol alan ve yüklemi sonda bulunan cümle.
Küçüünlü uyumu:  ünlülerin düzlük-yuvarlaklık uyumlarına göre oluşan ses uyumu.
Küçültme eki: Anlama azlık, küçüklük katan “-cik, -cek, -cağız” gibi ekler.
Küçültme sıfatı: Anlamsal yönden küçüklük içeren sıfat.
Kültür dili: Dilin kurallarının işletildiği, kültür aktarıcılığı yapan yazı dili.

Lehçe: Bir ana dilin, ses, yapı ve söz dizimi bakımlarından büyük ayrılık gösteren kolu.

Mesaj: İleti. Göndericinin alıcaya vermek istedikleri.
Mimik:İletişimde yüz hareketleri.

N- b çatışması: Gerileyici ünsüz benzeşmesi, “b” ünsüzünün kendisinden önce gelen “n” ünsüzünü “m”ye dönüştürmesi.
Nesne: Öznenin yaptığı işten etkilenen varlık.
Nicelik zarfı: Azlık – çokluk anlamı veren zarf.
Niteleme sıfatı: Ada sorulan “nasıl?” sorusuna yanıt olan sıfat.
Niteleme zarfı: Eyleme sorulan “nasıl?” sorusuna yanıt olan zarf.

Oldurgan eylem:  Geçişsiz eylemin” -r, -t, -tır” ekleriyle geçişli olması.
Olumlu cümle: Yüklemde bildirilen işin gerçekleştiği anlamını veren cümle.
Olumsuz cümle: Yüklemde bildirilen işin gerçekleşmediğini bildiren cümle.
Olumsuzluk edatı: Ad soylu sözcükleri ve eylemleri olumsuz yapmaya yarayan edat.
Olumsuzluk ekleri: “-ma, -maz” ekleri.
Ortaç: Sıfat fiil. Tümleç alabilen, ad ve sıfat gibi kullanılan eylemsi.
Ortak dil:  Bir ülkede konuşulan lehçe ve ağızlar içinde yaygınlaşarak hâkim duruma geçen, ortak yazı ve edebiyat dili olarak kullanılan dil.
Ortak öge: Sıralı cümlelerde cümlelerin tümüne ait öge.

Öğrenilen geçmiş zaman: Duyulan geçmiş zaman. Rivayet, “-miş” ekiyle yapılır.
Ön ek:  Bazı dillerde sözcüklerin önüne gelen ek.
Özel ad: Tek varlığı bildiren ad.
Özne: Eylemin bildirdiği işi yapan ya da eylemin bildirdiği durumda olan varlık.

Parantez: () biçimindeki noktalama işareti. Ayraç.
Pekiştirilmiş sıfat: Pekiştirme yöntemleriyle anlamı güçlendirilmiş sıfat.
Pekiştirme: Çeşitli yöntemlerle bir sözcüğün anlamının güçlendirilmesi.
Poetik işlev: Dilin şiirsel metinlerdeki kulanım şekli.
Resmi dil:  Resmi nitelik taşıyan işlemlerde kullanılması zorunlu dil.
Rivayet: Başkasından duyulma.

Sayı sıfatı: Sayı kavramı içeren sıfat.
Sert ünsüz: “f, s, t, k, ç, ş, h, p” ünsüzleri.
Sertleşme: Sert ünsüzden sonra gelen “c, d, g” ünsüzlerinin “ç, t, k” olması. Benzeşme.
Ses bilgisi:  Dilin seslerini inceleyen dal.
Ses daralması: Ünlü daralması. Yanlarında geniş ünlüleri daraltma etkisi yapan bazı ünsüzlerin etkisi altında geniş ünlülerin “a >ı, o > u, e > i, ö>ü” biçimindeki daralma olayı.
Ses düşmesi:  Ünlü ya da ünsüz düşmesi.
Ses türemesi:  Çeşitli biçimde bir ünlü ya da ünsüzün oluşması.
Ses:  Kulağın algıladığı titreşim.
Seslenme ünlemi:  Birisine seslenme özelliği gösteren ünlem.
Sıfat tamlaması: Sıfatla adın oluşturduğu söz öbeği.
Sıfat: Somut ve soyut ad ve kavramları niteleme, belirtme, yer gösterme, sayı gösterme, sorma gibi çeşitli yönlerden vasıflandıran, sınırlayan kelime türü.
Sıra sayı sıfatı: Varlıkların sırasını belirten sıfat.
Sıralı cümle:  Birden çok cümlenin virgül, noktalı virgül ya da bağlaçla birbirine bağlanmasıyla oluşan cümle.
Somut ad:  Duyuların algılama alanına giren nesne ya da varlıklara verilen ad.
Soru adılı: Adın yerini soru yoluyla tutan zamir.
Soru cümlesi: Soru anlamı taşıyan cümle.
Soru edatı: Soru sormaya yarayan “mi” eki.
Soru imi: Soru işareti.
Soru sıfatı: Soru sormaya yarayan sıfat.
Soru zamiri: Adın yerini tutan ve soru sormaya yarayan zamir.
Soru zarfı: Eylemi soru yoluyla belirten zarf.
Soyut ad: Düşünsel düzleme ilişkin kavramları bildiren ad.
Söyleyiş: Konuşma ve okumada sözcükleri doğru söyleme. Telaffuz.
Söz öbeği: Kelime grubu. En az iki sözcükle oluşan grup.
Sözcük türü: Sözcüklerin cümledeki görevlerine göre ayrıldığı sekiz türden herhangi biri. (ad, sıfat, zamir, zarf, edat, bağlaç, ünlem, eylem)
Sözcük vurgusu: Sözcükte bir hecenin bazı kurallara göre daha baskılı söylenmesi.
Sözcük: Anlamlı dil birimi. Kelime.
Sözde özne:  Edilgen eylemin özne görevini yüklenmiş nesnesi.
Sözde soru cümlesi: Yanıt gerektirmeyen soru cümlesi.
Sürekli ünsüz: Ses değeri kesilen, sürekli olmayan “p, ç, t, k” gibi ünsüzler.
Süreksiz ünsüz: Ses değeri sürekli olan”b, c, d, g” gibi ünsüzler.
Sürerlilik eylemi:  Eylemin devam ettiğini bildiren “ekalmak, egelmek” kalıbındaki birleşik eylem.

Şahıs eki: Yüklemde kip ekinden sonra gelip kişi anlamı veren ek.
Şahıs: Kişi.
Şart cümlesi:  Bir yargının gerçekleşmesinin başka bir yargıya bağlı olduğu cümle.
Şifre (kod): İletiyi dışa vurmada kullanılan araç.
Şiirsel işlev: Şiirsel metinlerde kullanılan dil. Sanatsal işlev.
Şimdiki zaman: İş ve anlatışın aynı anda yapıldığını bildiren zaman. “-yor” eki ile yapılır.
Şive: Bir dilin bilinen tarihsel süreci içinde ortaya çıkan, ses ve biçimsel farklılıklar gösteren kollarından her biri.

Takı: Ek.
Takısız ad tamlaması: Bir varlığın kaynağını, ham maddesini bildiren, tamlayanı ve tamlananı ek almayan tamlama.
Tamlama: Varlığı karşılayan söz öbekleri.
Tamlanan: Tamlamadaki ikinci ve asıl öge.
Tamlayan: Tamlamadaki birinci öge.
Tek heceli dil: Sözcükleri tek heceden oluşan dil.
Tezlik eylemi: Çabukluk anlamı içeren ve “ivermek” biçimiyle oluşan birleşik eylem.
Tırnak: (” “) biçimindeki noktalama işareti.
Tonlama:  Konuşmada anlatıma duygu ve seslenme katmak amacıyla yapılan ses değişimleri.
Topluluk adı: Bir topluluğu karşılayan tekil ad.
Tümce: Anlam açısından eksiksiz sayılan, kesintiye uğramayan söz.
Tümleç: Yüklemin anlamını çeşitli açılardan tamamlayan sözcük ya da sözcük öbeği, (dolaylı tümleç, zarf tümleci, düz tümleci)
Türemiş sözcük: Yapım ekiyle kurulmuş sözcük.
Türetme:  Kök ya da gövdeye eklenerek yeni sözcük oluşturma.

Ulaç: Zarf fiil. Belirteç olarak kullanılan eylemsi.
Ulama:  Konuşmada art arda gelen sözcüklerden birincisinin sonundaki ünsüzün, ikincisinin başındaki ünlüye ses bakımından bağlanarak söylenmesi.
Unvan sıfatı: Varlıkların sanlarını bildiren sıfat.
Uzun hece: İçinde “â, î”gibi uzun ünlü bulunan hece.
Uzun ünlü: Uzatılarak söylenen “â, î, û” gibi ünlüler.

Üçüncü çoğul kişi: O şahsını karşılayan dil birimi.
Üçüncü tekil kişi:  Kendisinden sözü edilen kişi. “o” kişisi.
Ünlem cümlesi: Seslenme ve duygu anlamı içeren cümle.
Ünlem: Konuşanın korku, sevinç, acıma, şaşkınlık gibi her türlü duygu ve heyecanını etkili ve kısa bir biçimde anlatmaya, seslenmeye, çağırmaya yarayan ve kısmen bağımlı kelimeler sınıfına giren kelime veya kelimeler.
Ünlü daralması: Yanlarında geniş ünlüleri daraltma etkisi yapan bazı ünsüzlerin etkisi altında geniş ünlülerin “a >ı, o > u, e > i, ö>ü ” biçimindeki daralma olayı.
Ünlü değişimi:  “ben” ve “sen” zamirlerinin “bana” ve “sana” biçimine dönüşmesi.
Ünlü düşmesi: Ünlü ile biten bir sözcük, ünlü ile başlayan başka sözcükle birleşik sözcük kurarken veya ünlü ile başlayan bir ek alınca, karşılaşan iki ünlüden birinin düşmesi.
Ünlü türemesi: Ses özelliklerine veya birbirleri ile birleşme şartlarına bağlı bazı nedenlerle kelimenin ön, iç ve sonuna ünlü getirilmesi olayı.
Ünlü uyumu: Ünlülerin kalınlık-incelik ya da düzlük- yuvarlaklık durumlarına göre bir sözcükte beliren uyum.
Ünlü: Ciğerlerden gelen havanın ağız kanalında herhangi bir engele uğramadan yalnız ses yolundaki daralma veya genişleme ile çeşitlenen, dil ve dudakların oluşturduğu ses (a, e, ı, i, o, ö, u, ü)
Ünsüz değişimi: Ünsüz yumuşaması.
Ünsüz düşmesi: Kelime içinde (bir ünsüzden önce), kelime sonunda veya kaynaşma olayı ile iç seste r, n, I, f gibi akıcı ve sızıcı ünsüzler ile y, g, ğ, k, h gibi ünlüleşme ve sızıcılaşarak erime özelliği taşıyan ünsüzlerin kaybolması olayı.
Ünsüz türemesi: Kelime ön, iç ve son seslerinde, kelimenin aslında olmayan bir ünsüzün türemesi olayı.
Ünsüz: Ağız kanalında ve diğer ses organlarında bir engelleme, daralma veya kapanmayla ve bir ünlü yardımıyla çıkarılan ses (p,b, m; t, d; k, g; ç, c; f, v; y; h; s, z; j; ğ, I, r.)

Vurgu:  Bir sözcükteki bir heceyi diğerlerinden daha baskılı söyleme.

Yaklaşma eylemi:  Eylemin “neredeyse, az kalsın” anlamını kazandığı “eyazmak” biçimindeki kalıbı.
Yalın hâl:  Bir adın ad durum eklerini almamış biçimi. Yalın ad.
Yan cümle: Temel bir cümleye bağlı olan, dil bilgisel bağımsızlığı olmayan, temel cümlenin ögesi olan cümle.
Yan cümlecik: Temel cümlenin bir ögesi olan, eylemsiyle kurulan ve kesin bir yargı bildirmeyerek temel cümleyi destekleyen cümle.
Yanıt zarfı: Bir soruya yanıt olan ve eylemi olumlu ya da olumsuz biçimde niteleyen zarf.
Yansıma sözcük: Doğadaki sesi yansıtan sözcük.
Yapım eki:  Sözcük kök veya gövdesine getirilerek sözcüğün yeni bir kavram kazanmasını sağlayan ek.
Yapma dil:  Doğal yollardan oluşmayan, geçmişi olmayan, kültür dili, ana dil ve ana dili özelliği göstermeyen dil.
Yardımcı eylem:  Ad soylu sözcüklerin veya bazı eylemsilerin eylem gibi kullanılmalarını sağlayan imek, etmek, eylemek, olmak, kılmak eylemleri.
Yardımcı ünlü: İki ünsüzün bir araya gelmesini sağlayan” ı, i, u, ü” ünlüleri.
Yardımcı ünsüz: İki ünlünün bir araya gelmesini sağlayan çoğunlukla “y, n” ünsüzleri.
Yazı dili:  Kültür aktarıcılığı yapan, yazı yoluyla iletişim sağlayan dil.
Yazım: İmla.
Yer belirteci:  Eylem ve eylemsilerin anlamını yer yönünden belirten zarf türü.
Yeterlilik eylemi: Gücü yetme anlamı veren “ebilmek” biçimindeki birleşik eylem kalıbı.
Yumuşak ünsüz: “f, s, t, k, ç, ş, h, h, p” dışında kalan ünsüzler.
Yumuşama:  Ünsüz değişimi. Sert ünsüzle biten bazı sözcüklerin ünlüyle başlayan bir ek almalarıyla oluşan ses olayı.
Yuvarlak ünlü: Dudakların yuvarlak bir biçim oluşturmasıyla ortaya çıkan “o ö,u ü”ünlüleri.
Yüklem: Cümlenin temelini oluşturan, hiçbir ögeye bağlı olmayan, tek başına cümle oluşturabilen öge.

Zaman zarfı: Eylemin yapıldığı zamanı bildiren zarf.
Zamir: Önce geçen veya sonradan gelecek olan bir ismin yerine kullanılan ve onun anlattığı şeyi bildiren, kelime veya takı.
Zarf fiil:  Ulaç veya bağ fiil de denen eylemsi türü.
Zarf tümleci: Cümlede yüklemin anlamını zaman, tarz, ölçü, yer, yön vb. bakımlardan daha belirgin duruma getiren, sınırlayan kelime veya kelime gruplarından oluşan tümleç.
Zarf: Fiillerin, sıfatların, sıfat-fiillerin ve görev bakımından zarf niteliğindeki kelimelerin anlamlarını zaman, ölçü, niteleme, yer, yön vasıta, miktar, şart gibi çeşitli bakımlardan etkileyerek daha belirgin duruma getiren veya sınırlayan kelime türü.
Zincirleme ad tamlaması: Tamlayanı ya da tamlananı bir ad tamlamasından oluşan tamlama.
http://www.xn--edebiyatgretmeni-twb.net/turkce-dilbilgisi-terimler-sozlugu.htm
***

                ANLAM BİLİMİ: TEMEL KAVRAMLAR

                                    Rıza Filizok

Anlam Bilimi  ve Pragmatik (edimbilim*):

Anlam bilimi, kelimelerin, cümlelerin, metinlerin anlamıyla ilgilenir. Asıl amacı, işaret ile işaretlenen şey arasındaki ilişkileri incelemektir. Kabaca söyleyecek olursak kelimenin anlamı ile ifade edilen nesne arasındaki ilişkileri inceler. 

Buna karşılık pragmatik, konuşan özne ile işaretler arasındaki ilişkileri inceler. 

Bu iki bilim, birbirinin tamamlayıcısıdır: Sözler, anlamlıdır, ancak asıl ve kesin anlamlarını kullanımda bulurlar. “O çok içiyor.” cümlesi anlamlıdır ama, nerede, ne için ve ne zaman söylendiğini bilmediğimiz sürece anlamı açık, sarih değildir. Bu  söz, söylendiği şartlar, kişiler, zaman ve olgular bilindiğinde asıl kesin anlamına kavuşur. Kimin içtiğini, neyi çok içtiğini ancak o zaman kavrarız. İşte pragmatik, sözün asıl  anlamının bu şartlara bağlı olduğunu göz önünde tutar ve sözü  bu dil dışı şartlara göre yorumlar.

Bu yeni kurulan bilim dalı, anlam bilime yeni katkılar sağlamıştır. Pragmatik, yeni bir bilim dalıdır ama atalarımız belagat ve fıkıh gibi bilim dallarında bu yöntemi bin yıldan fazla başarıyla kullanmışlardır.

Sözce (Enoncé) ve Cümle (phrase) :
Sözce terimi, İngilizce’deki (statement) ve Fransızca’daki (énoncé) terimlerinin karşılığıdır. Günümüzde cümle ve sözce terimleri farklı şeyleri ifade etmektedir. Cümle, biçimlerin (forme) birleşme düzeyidir, sözce, bildirişim düzeyinin terimidir. Konuşma anında söz dizimi kurallarına uyulurak söylenen sözler vardır, söz dizimi kurallarına uymadan söylenen, ama anlamlı olan sözler vardır. Sözce birincileri de  ikincileri de içine alır.
Cümle, sözün söylendiği an göz önünde bulundurulmadan tamamen dil içi bağlantılara göre (Özne, nesne, yüklem) tanımlanmış bir birimdir. Cümle, biçim bilimi ve sözdizim kurallarına göre yapılanır. Cümlenin anlamı, kelimelerin hakiki anlamlarına bağlıdır. Buna karşılık bir sözcenin anlamını zaman, yer ve kişiler belirler. Dil bilim ile pragmatiğin sözü farklı açılardan ele almaları cümle ile sözce farkının doğmasına sebep olmuştur.  Dil bilimi, eksiltili, yarım cümleleri de cümle imiş gibi açıklamaya çalışır. Pragmatik bilimi ise sadece dil dışı bağlamla (contexte) ilgilenir.
Sözceleme ve sözce ayırımı
    Sözce ile sözceleme arasında da fark vardır: Sözceleme (énonciation), sözün yaratıldığı süreçtir. Belli bir özne, belli bir anda, belli bir yerde, belli bir dinleyiciye (alıcı) karşı belli bir sözce üretir. Sözce ise bir söz söyleme işi sonunda ortaya çıkan dil ürünüdür. Buna karşılık sözceleme, söyleme işiyle birlikte eş zamanlı olan dil ürünüdür, tekrarlanması mümkün değildir.
Konuşanın ürettiği sözlü ve yazılı her mesaj sözce adını alır. Sözceleme ise sözcenin yaratıldığı bağlamdır.



Cümlelerin anlambilimsel nitelikleri:

Analitik Cümle (Phrases analytiques): Kelime ve kelimelerin anlamı, cümlenin zorunlu olarak doğru olmasını gerektiriyorsa, bu cümle analitiktir:

Bekar, evlenmemiş kişidir.
Cisimler uzayda yer kaplar.
Bütün insanlar ölümlüdür.
Bu tip cümleler, “A, A’dır” tarzında ifade edilen cümlelerdir. Analitik cümlelerin doğru yahut yanlış olduğunu kelimelerin yine dil vasıtasıyla yapılmış tanımlarına uygun olup olmayışından anlarız. “Üçgenin dört köşesi vardır.” Cümlesi analitik bir cümledir, fakat anlamca yanlış bir cümledir. Çünkü, verilen bilgi, “üçgen”in tanımına uygun değildir. Görüldüğü gibi, analitik cümleler, dil ve tanımlarının dünyasını anlatırlar, dış dünyaya kapalıdırlar. Buna karşılık sentetik cümleler, olguları anlatırlar, olgu doğruysa doğru, yanlışsa yanlıştırlar.

Sentetik Cümle (Phrases synthétiques): Cümlenin doğruluğu ve yanlışlığı ifade edilen şeye bağlı olan cümlelerdir. Olgusal bir içerikleri vardır: ”Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı’dır.” Cümlesinin doğruluk ve yanlışlığı, ifade edilmek istenen olguya bağlıdır. Bu cümle, geçmiş zaman için doğru, bugün için yanlıştır. Bu tip cümleler, “A, B’dir” şeklinde ifade edilebilir. Burada A, bir nesneyi, B, A’nın bir niteleğini ifade eder. Sentetik cümlelerin doğru yahut yanlış olduğunu gözlem ve deneyle anlarız.
Çelişik Cümle (Phrases contradictoires): Cümledeki kelime yahut kelimelerle cümlenin anlamının uyuşmamasıdır: “Bu adam ölümsüzdür.” (İnsan ve ölümsüz karşıt anlamlıdır. “antonymie”). Birbiri ile çelişen iki cümleye  de çelişik cümleler denir: “Bu sinek canlıdır” ile “Bu sinek ölüdür” cümleleri çelişiktir.
- Itnab (Paraphrases): Aynı önermeyi, aynı savı (proposition) ifade eden ve aynı şartlarda doğru yahut yanlış olabilen iki cümleden uzun olanına ıtnab cümlesi denir. Bu durumda İki cümlenin aslında içeriği aynıdır.

- Zorunlu sonuç cümleleri (Phrases impliquées):Bazen bir cümle ikinci cümlenin anlamını içerir. Bu durumda ikinci cümle onu içeren birinci cümlenin zorunlu sonucudur ve gereksizdir: “Ahmet Hasan’ı öldürdü. Hasan öldü.”
 

Gerçeklerle ilişkili olmayan cümle: Soru ve emir cümlelerinin gerçeklik değeri yoktur, dolayısıyla analitik yahut sentetik cümle değildir.

-Sav (Proposition): Dilin aynı cümleyi yahut aynı fikri anlatmak için birden çok imkânı ve kalıbı vardır: Mesela “Ali, Veli’yi dövdü.” ve  “Veli, Ali tarafından dövüldü.” cümleleri aynı olguyu ifade eder. Bu cümleler gramer yönünden farklıdır ama, ortaya koydukları iddia aynıdır, anlamları aynıdır. İşte cümlenin yapısına bağlı olmadan var olan ve aynı kalan bu düşünce, sav adını alır. Sav, bir cümlenin,  dilinin ve sözdiziminin yapısından bağımsız olarak anlamıdır. Anlamdaş cümlelerin her birinde aynı kalan unsurdur.


Paylaşmak güzeldir.