26 Ocak 2022 Çarşamba

Ah Leydi’m! Neler Hatırlattın Bana

 

Sabahattin Gencal Leydi ve Kontla sohbet ederken
                               



Bugün 26 Ocak 2022, günlerden Çarşamba. Saat 16.07’de yeniden oturdum bilgisayarın karşına. 3 saat önce de bilgisayardayken şişen ayaklarım “yat” dedi. Mümkün mü organlarının dediklerini yapmamak? Tabii, bu soru dini bir soru; onun için şimdilik geçelim. Ben, bazı organlarımızı dinlediğimiz için denileni yaptım.

Uyumadım; ama ayaklarımın şişinin inmesini bekledim. Beklerken de tavana bakıyordum. Bin bir düşünce ve duygu aklımdan geçti. Geçti geçti; ama niye Leydi’ye takıldığımı merak ettim. Leydi merakı da birçok şeyi tetikledi.

18 Ocak 2022 Salı

Soru Deyip Geçmeyelim...

 

Bir zamanlar
Sabahattin Gencal


Yine edebiyatla başladım sabaha. Artık anladım ki yazık etmişiz geçen günlerimize.

Bir ilke söz öğrendim Erdal Çakır’dan:

“Diyelim ki imlası bozuk bir kelime düşer mi cümlesinden

“Kelime ölür, cümleye başın sağ olsun mu denir.”

        Hepimizin başı sağ olsun.

        Başta siyaset dili olmak üzere medya dilimizin ve sokak dilimizin öldüğünü üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz... Bulunuyoruz da rahmet mi dileyeceğiz, sabır mı, işte bunu bilmiyoruz.

        Bilmemenin ayıp olmadığını öğrenmişiz taa Kâlû Belâ’da...

        Çok gerilere gitmişiz galiba. Konunun sınırını aşmışız. Tabii kafaları da ister istemez karıştırmışız. Bu vebalin altında kalmamak için bir iki alıntı yapmak farz oldu bize:

        “Kâlû Belâ ne demektir?

  

“Allah dünyayı ve içindeki varlıkları yaratmadan evvel, öncelikle gelmiş ve gelecek bütün insanların ruhlarını yaratmıştır. Bunları ruhlar âlemi denilen bir âlemde bir araya getirmiştir. Daha sonra hepsini birden huzurunda toplayarak kendilerine hitâben:   

        - Ben sizin Rabbiniz değil miyim? diye sormuştur. Ruhlar da:  Evet, sen bizim Rabbimizsin, diye cevap vermişlerdir. "Ancak sana ibâdet eder, senden yardım dileriz" demişlerdir.

İşte bu konuşmanın vuku` bulduğu zamana, Kâlû Belâ denir.

Allah daha sonra insan ruhunun bu sözünde ne derece samimî ve doğru olduğunu ortaya çıkarmak için, şu dünyayı bir imtihan yeri olarak yaratmıştır. Ve her bir ruhu ayrı bir bedene yerleştirerek, onları belli zaman aralıklarıyla şu imtihan meydanına göndermiştir.1

İmtihan için dünyaya gelen kardeşim, benim bu yazdıklarımı unut gitsin; zararı yok. Ancak Allah’a (cc) verdiğin sözü unutma. Unuttuğunuzu ima etmiyorum. Yalaka olduğunuzu, sözde vefa niyetine birilerine şirki hatırlatırcasına bağlandığınızı da ima etmiyorum. Ama aramızda böylelerinin de olabileceğini hatırlatıyorum. Eeh, artık bunları da aydınlatmanın zamanının gelip geçmekte olduğunu da hatırlatmış olayım...

Ah be, kalemin/yazının gücüne bak sen: Bizi klavye başından alıp taa nereye götürüyor...

Şimdi, evet bu an aklımıza geleni de yazalım:

Sabahattin, Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Muhataplarınızın anlayacağı biçimde konuşmakla emrolunduk.” diyor. Şimdiye dek bu sözü ilke yaptığınızı biliyorduk. Ama şimdi? İma...

Bırak üstü kapalı bir biçimde belirtmeyi, bırak dolaylı olarak sezdirmeyi. Dobra dobra söyleyiver:

Ey, siyasetçiler! Her şeyi bitire bitire gelip umutlarımıza dayandınız. Umutlarımızı yemenize müsaade edeceğimizi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz demektir. Onun için “uhuletle ve suhuletle” geldiğiniz yere gidiverin...

Güne edebiyatla başlamam da para etmedi sakinleşmeme.

Bu arada bir cümleyi eksik bıraktığımı hatırladım: Bilmemek ayıp değil sorup öğrenmemek ayıp. Onun için bizler soralım. “Ticari sır.” deyip cevap vermezseler bile soralım.

Soru deyip geçmeyelim...

 

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 18. 01. 2022

 

_______________

 

1.       https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/kalu-bela-ne-demektir

17 Ocak 2022 Pazartesi

“Kendim” Olabilmek

 

"An" ı farkına vararak yaşamak gerekir.
(Sabahattin Gencal)



Sabah sabah, Ayfer Feriha Nujen’in, kendi ifadesiyle Şiir yazan bir ruh hekimi, Prof. Dr. Kemal Sayar ile şiir ve edebiyat halesi içinde insan, dünya ve düzen ile ilgili söyleşisini okudum T24’te. Kemal Sayar’ın veciz sözlerinden bir demet topladım. Ama bunları yazmayacağım ki merak edenler söyleşinin tümünü okusun.

Hem okuyor, hem düşünüyordum. Toplumumuzda, özellikle bu son yıllarda görülen kırıcı, argo, yakışıksız dilden yakınıp duruyoruz. Bu dilin binbir zararı var belki; ama bir yararı da var: Siz söylemeden ben söyleyeyim: Edebi metinler okurken bambaşka oluyorsunuz. Çiçek bahçesine girmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi.

Sayar ünlü ve başarılı bir terapist olduğu için mi yoksa etiketimizde edebiyat yazdığından mı bilemem sanki... Hiç terapotik  seanslarına katılmadığım için cümleyi tamamlayamadım; sanki... deyip kaldım. Rahatlama duydum, diyelim.

Ayrıca nefis muhasebesi de yaptım. Sabah sabah nefis muhasebesi olur muymuş? Oluyor demek ki:

12 Ocak 2022 Çarşamba

"Azdan Az"

 

Sabahattin Gencal,
Dudullu, 2016


Öğrenme sürecinin doğumdan ölüme kadar devam eden bir süreç olduğunu, aşağı yukarı hepimiz biliyoruz. Bu öğrenim sürecinde birçok konu, birçok bilgi veya yargı öğreniriz. Ama bu öğreniriz dediğimiz konuları tam olarak öğrenebilir miyiz? Diyelim ki bir vecize okuduk, hatta ezberledik; buna öğrendik diyebilir miyiz? Haa, demek ki öğrenmek başka bir şey...

Dikkat, İlgi, algı, anlama, özümseme, davranış haline getirme vb. birçok süreçlerden söz ediyorduk. Bu konuyla ilgili olarak yeni basılan kitaplara bakıyorum, yayınlara bakıyorum1; maşallah teorik olarak çok yol kat ettik. En ince ayrıntılara kadar süreci hesaplamışlar. Bu konu bir yana bence en önemlisi bizzat tecrübe ederek öğrenme oluyor. Tabii ömür kısa olduğu için her şeyi bizzat tecrübe etmek gerekmez. Büyüklerin, alimlerin ve yazarların tecrübelerinden de, öğütlerinden de yararlanmalıyız. Ben, sorsan değil öğrenme sürecini, öğrenmeyi de öğrenmeyi biliyordum sanıyordum. Şimdilerde anlıyorum ki ben de çok yanılmışım. Ben de, yazarlar tarafından kandırılmışım. Allah’ım affetsin, tabii okuyucularım da. Af dilememi hoş görün bu son dönemlerin modasına uyuyorum.

10 Ocak 2022 Pazartesi

Bütün Anlamlarıyla Sabırlar Diliyorum

 


Sabahattin Gencal'ın konuşan fotoğraflarından biri...


Beyin sporunu sever  misiniz? http://www.beyinsporu.com/  adresinde envai çeşit çalışmalar var. Ama ben bunlara başlamadım henüz. Ne zamanki ihtiyarlığımı hissetmeye başlarım, Eh, o zaman da Allah (cc) ömür verirse uğraşırım. Şimdilik dalış sporu yapıyorum: Tabii kendim icat ettiğim; fakat henüz patentini almadığım bir beyin sporu.  Bir ipucu vereyim; çağrışıma benziyor.

Biraz önce adını andığımız sporu yapıyordum. Bu an dinleniyorum. Dinlenirken de çok önemli şeyler paylaşalım:

Değerli meslektaşım Dr. S. Pekin, bir yazımıza yaptığı yorumda; “Bence giderek çok orijinal bir üslûp edindiniz sevgili Hocam; vurucu ve insan zihnini ortaya koyucu...”

Benim için her kelime bir tramplem gibidir. Hani basınca sizi havaya sıçratıyor ve takla atarak denize dalıyorsunuz. Allah’a (cc) şükürler olsun her kelime tramplem benim için. Ama uzatmamak için “vurucu” tramlemine atlıyorum. Havalanıyorum şimdi. Havada dalış pozisyonuna giriyorum ve de oksijen tüpü olmaksızın 100 metre aşağıdayım. Franz Kafka’nın (3 Temmuz 1883 - 3 Haziran 1924) bir aforizmasını buluyorum ve çıkıyorum: “Okuduğumuz kitap bizi şakağımıza indirilen bir yumruk gibi uyarmazsa onu neden okuyalım.” Franz Kafka’yı sormayın bana su altında fazla duramıyorum çünkü.

8 Ocak 2022 Cumartesi

Anılarla Karuşuk, Güncelle Kuruşuk

 

Sabahattin Gencal
Erzurum Yavuzselim İlköğretmen Okulu
1959/1960 Eğitim ve Öğretim Yılı
(En soldaki Sabahattin Gencal, sınıfın yaşça en küçüğü)

        “Karuşuk kuruşuk” ifadesini, oğlum yazar Fuat Gencal çok kullanır. Sözde post modern bir yazı, her nasılsa eline geçerse “karuşuk kuruşuk” der ve tabii ki okumaz. Ben post modern yazmayacağım. “Tost modern” yazacağım. Nasıl mı? Bayağı tost modern. Tost makinesinden kinayeli. Her halde tost makinesini biliyorsunuzdur. Yazımı makinede kızartacağım. Kızarmış ekmek seversiniz değil mi? Güzel. Kızarmış yazımın üstüne Trabzon yayık tereyağı ve Anzer balı çok fiyatlıdır onun için Ancubah balı sürerseniz. Oh! Lezzetine doyum olmaz... Ne? Tereyağı ve bal ağu fiyatı mı? O zaman siz de ekmeğin üzerine sürer gibi yazının üzerine düşüncenizi ve varsa hayal gücünüzü sürersiniz... Aman! Neyi dert ediyorum. Nasıl yerseniz yiyin...

        Vay be! Yaş 79.  Yaş 35’in iki katından fazla. Allah bilir neresindeyiz ömrün... Ömrüm boyunca yazdım yazacak kadar...

Yanarım yanarım... Neye yanarım bilir misiniz?

5 Ocak 2022 Çarşamba

Kızmayan İnsan, İnsan...

 

Sabahattin Gencal bile kızabilir...

Yüz defa dedim kendi kendime, 50 defa da yazmışımdır; sonunda mazur görülmeni isteyeceğin bir yazıyı yazma kardeşim. Yazdın diyelim, çekmeceye atıver; paylaşma be birader! Kızıyorum kendime. Kızmak da ne kelime haşlıyorum kendimi. Haksız mıyım? Sen tut, 2022’nin ilk yazısında “Yaratıcılıkla Saçmalamak Arasındaki İnce Çizgi” başlıklı bir yazı yaz.1 Saçmalamak sana yakışır mı? Hadi beceremedin saçmaladın, diyelim. O güzelim fikirlerle saçmalamayı ne karıştırıyorsun be kardeşim! Oh, oldu işte, fikirler kaynayıverdi. Kimsenin dikkatini çekmeden aktı gitti işte. İlginçlik de yandı bitti kül oldu...

Şimdi sorarsınız; o fikir dediğin de neydi? Ne dedik? “Düşünce süte benzer.” (Sabahattin Gencal) Demek ki süt kaynamış kaynamış ve de taşmış. Bereket ocağı söndürmemiş. “Ocakların sönmesi” acaba süt yüzünden mi sorusunu ileride sorarız. Şimdilik şu kadarını söyleyelim:

3 Ocak 2022 Pazartesi

“Yaratıcılıkla Saçmalamak Arasındaki İnce Çizgi”

 

Yayık

Saçmalama hakkımı yeterince kullanmayanlardanım ben. Yarınımız belli değil. Bu hakkım kalmasın, dedim. Ve 2022’ye saçmalamakla başlıyorum.

Önce saçmanın ne olduğuna bir bakıversek:

Uyy, saçmanın da ne kadar çok anlamı varmış:

1.               Bir tür balık ağı, serpme ağ.

2.               Yersiz, akla aykırı, tutarsız söz

3.               Saçmak işi.

4.               Avda kullanılan fişeklerin içine konulan, türlü boylardaki küçük ve yuvarlak kurşun tanesi

5.               Akla uygun olmayan, yersiz bulunan, pestenkerani, absürt.

6.               Böyle söz söyleyen veya iş yapan.

7.               Mantık kurallarını bozan, tersine çeviren. // Saçma bir düşünce, öğeleri birbirini tutmayan, birbiriyle bağdaşmayan düşüncedir. Saçma bir yargı kendi içinde tutarsız olan ya da tutarsızlığı içeren bir yargıdır. Saçmayı anlamsızdan ayırmak gerekir. Çünkü saçmanın bir anlamı vardır, ama bu anlam çelişiktir, yanlıştır. Oysa anlamsız olan ne doğru ne de yanlıştır.

8.               Av fişeği kovanına doldurulup kovan içindeki barutun yanmasından meydana gelen gazların basıncı ile hız kazanan küresel veya dönel biçimde metal tanecik.

Valla, yukarıda yazılanların hiç birini gözüm kesmiyor.

        Sessizim ne kadar üzsen de beni,

“Ağzımı açmaya gözüm kesmiyor.”

(Orhan Gencebay)

Açıkçası bu işi yapabilecek yeterliliğe ve güce sahip değilim. O halde felsefi anlamda saçmalamayı deneyelim mi?

Paylaşmak güzeldir.