soru etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
soru etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ocak 2022 Salı

Soru Deyip Geçmeyelim...

 

Bir zamanlar
Sabahattin Gencal


Yine edebiyatla başladım sabaha. Artık anladım ki yazık etmişiz geçen günlerimize.

Bir ilke söz öğrendim Erdal Çakır’dan:

“Diyelim ki imlası bozuk bir kelime düşer mi cümlesinden

“Kelime ölür, cümleye başın sağ olsun mu denir.”

        Hepimizin başı sağ olsun.

        Başta siyaset dili olmak üzere medya dilimizin ve sokak dilimizin öldüğünü üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz... Bulunuyoruz da rahmet mi dileyeceğiz, sabır mı, işte bunu bilmiyoruz.

        Bilmemenin ayıp olmadığını öğrenmişiz taa Kâlû Belâ’da...

        Çok gerilere gitmişiz galiba. Konunun sınırını aşmışız. Tabii kafaları da ister istemez karıştırmışız. Bu vebalin altında kalmamak için bir iki alıntı yapmak farz oldu bize:

        “Kâlû Belâ ne demektir?

  

“Allah dünyayı ve içindeki varlıkları yaratmadan evvel, öncelikle gelmiş ve gelecek bütün insanların ruhlarını yaratmıştır. Bunları ruhlar âlemi denilen bir âlemde bir araya getirmiştir. Daha sonra hepsini birden huzurunda toplayarak kendilerine hitâben:   

        - Ben sizin Rabbiniz değil miyim? diye sormuştur. Ruhlar da:  Evet, sen bizim Rabbimizsin, diye cevap vermişlerdir. "Ancak sana ibâdet eder, senden yardım dileriz" demişlerdir.

İşte bu konuşmanın vuku` bulduğu zamana, Kâlû Belâ denir.

Allah daha sonra insan ruhunun bu sözünde ne derece samimî ve doğru olduğunu ortaya çıkarmak için, şu dünyayı bir imtihan yeri olarak yaratmıştır. Ve her bir ruhu ayrı bir bedene yerleştirerek, onları belli zaman aralıklarıyla şu imtihan meydanına göndermiştir.1

İmtihan için dünyaya gelen kardeşim, benim bu yazdıklarımı unut gitsin; zararı yok. Ancak Allah’a (cc) verdiğin sözü unutma. Unuttuğunuzu ima etmiyorum. Yalaka olduğunuzu, sözde vefa niyetine birilerine şirki hatırlatırcasına bağlandığınızı da ima etmiyorum. Ama aramızda böylelerinin de olabileceğini hatırlatıyorum. Eeh, artık bunları da aydınlatmanın zamanının gelip geçmekte olduğunu da hatırlatmış olayım...

Ah be, kalemin/yazının gücüne bak sen: Bizi klavye başından alıp taa nereye götürüyor...

Şimdi, evet bu an aklımıza geleni de yazalım:

Sabahattin, Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Muhataplarınızın anlayacağı biçimde konuşmakla emrolunduk.” diyor. Şimdiye dek bu sözü ilke yaptığınızı biliyorduk. Ama şimdi? İma...

Bırak üstü kapalı bir biçimde belirtmeyi, bırak dolaylı olarak sezdirmeyi. Dobra dobra söyleyiver:

Ey, siyasetçiler! Her şeyi bitire bitire gelip umutlarımıza dayandınız. Umutlarımızı yemenize müsaade edeceğimizi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz demektir. Onun için “uhuletle ve suhuletle” geldiğiniz yere gidiverin...

Güne edebiyatla başlamam da para etmedi sakinleşmeme.

Bu arada bir cümleyi eksik bıraktığımı hatırladım: Bilmemek ayıp değil sorup öğrenmemek ayıp. Onun için bizler soralım. “Ticari sır.” deyip cevap vermezseler bile soralım.

Soru deyip geçmeyelim...

 

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 18. 01. 2022

 

_______________

 

1.       https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/kalu-bela-ne-demektir

Paylaşmak güzeldir.