fotoğraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fotoğraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Nisan 2023 Perşembe

Fotoğrafları Bile Yerli Yerine...

 




Boş duramıyorum. Bir şey yapabilecek durumda da değilim. Müzik kesmiyor beni. Videolar başımı şişiriyor. Televizyonu hiç sormayın. Dışarıda gezemediğim gibi, içeride de egzersiz de yapamıyorum. Devamlı yatmak da olmuyor. Allah’ım (cc) affetsin. Böyle yakınmam da sanki şikâyet gibi oluyor. Tövbe estağfurullah. Her şeye rağmen şükürden aciziz.



İkindiden beri PC ‘nin Resim bölümündeydim. İftara çok yok. Hem bu saatlerde yatmanın iyi olmadığını söylerler. İşte bu sebepler dolayısıyla klavyenin başına oturdum. Sözde yararlı olabilecek bir yazı yazma niyetindeyim. Sizleri de böyle bezginliğe sürüklersem özür dilerim. Niyetim? Evet, niyet önemli; ama yetmiyor. Olumlu, neşeli yazı yazmaya yetmiyor... Derler ya; kelin ilâcı olsa...



Resim bölümündeydim, dedim. Oradan başlayalım. Birkaç resim de olmasına rağmen orası hep fotoğraf yüklü. Biliyorsunuz bazılarımız fotoğraflara da resim diyoruz. Anlaşılan bilgisayar, program demek daha iyi evetprogramı yapanlar da resim kelimesini kullanmayı tercih ediyor.

Resimle fotoğrafın arasında benim için küçücük bir fark var:

Resim: varlıkların, doğa görünüşlerinin kalem, fırça ve boya gibi araçlarla bez, kâğıt vb. üzerinde yapılan biçimi.

“Fotoğraf, “ışık “, “aydınlık“ ve Yunanca: γράφειν, “çizmek“, “kazımak“, “resim yapmak“, "yazmak" kelimeleri birleştirilerek türetilmiş bir isimdir. Kelime anlamı, ışık yardımı ile iz bırakmaktır.” (Vikipedi)

Resimle fotoğrafın arasında sanatçılar için, belki de sizin için de dağlar kadar büyük farklar var. Bir kere makineyle duygu ve düşüncelerimizi aktaramıyoruz...

Kim demiş onu. 1973’te 50 liraya kutu gibi bir makine almıştım. Ona bile duygu ve düşünce koyabiliyordum. Sonra 200 liralık, 400 liralık makine aldım derken akıllı telefonlar ki işte o zaman her şey bozulmaya başladı.



Eskiden bilgisayardan yararlanarak, tabii programlardan yararlanarak albümler yapmaya çalışıyorduk. Sonra ipin ucunu kaçırdım. Kendim yirmiye yakın kategori belirleyerek fotoğrafları doldurdum da doldurdum. Sözde sonradan kullanacaktım. Öyle ki bazı kişilerden fotoğraflarını kullanma müsaadesi almıştım. Bu arada iki köylümden bütün fotoğraflarını kullanma müsaadesi almıştım. Kendilerine bir kere daha teşekkür ediyorum. Ama olmadı işte. Araya pandemi girince. Daha doğrusu pandemiden sonra unutkanlığım artınca evdeki hesaplar çarşıya uymadı. Yüzlerce yüzlerce fotoğraf almışım bilgisayardan bunların arasında hemşerilerimin fotoğrafları... Unuttum gitti. Hangisi müsaadeli, hangisi... Sonra pandemiden önceki zevk alışım şimdilerde de fotoğraflara bile melül mahzun bakışım.

Kaç gündür, sözde yeni kategoriler oluşturuyorum; ama bu hızla aylarca bitiremem. Belli olmaz iki gün sonra pes de edebilirim. Kütüphanem de öyle olmadı mı? İnsan beş senede kütüphanesini düzeltemez mi?



Ben kendimi kıyasıya kınıyorum, siz de kınamayın lütfen. Belki de pandemiden sonra beynim sislenmiştir. Söz aramızda yok yok beynimde:

-Unutkanlık 

-Dikkat dağınıklığı

-Konsantrasyon kaybı

-Konuşurken kelime bulmada güçlük

-Düşüncelerini toparlayamamak 

-Okuduğunu anlamadan sayfalarca dalıp gitmek

-Önemli konularda karar vermede zorluk

-Başladığı hiçbir işi bitirememek 

-2 işi aynı anda yapamamak

-Mental performans gerektiren her işte zorluk çekmek



Ya, işte böyle. Ama yukarıda da yazdım ya Allah’a(cc) hamd olsun en azından bu durumumu şu veya şekilde tasvir edebiliyorum.

Bir ara not yazalım. Sakın, sakın ha internete bakıp kendinize teşhis koymayınız. Bu çok tehlikeli sonuçlar verebilir. Doktor olsanız bile doktora gitmeyi ihmal etmeyin. Kendimden örnek vereyim: Epeyce önce boyun damarlarından filim mi ultrasyon mu neyse bir şey çektirdim. Neticeyi Cuma günü aldım. Pazartesi doktora gösterebilecektik. O arada öyle sıkıntı bastı ki anlatamam. Belgede damarların dominant olduğu yazılıyordu. O sıralar oynayan bir dizide gayet sert olan bir dominant teyze vardı, belki de onun tesiriyle damarlarım sertleşti, diye üzülmüştüm. Bereket doktor dedi ki damarlar gayet güçlü ve güzel olarak... Ohh, dedim. Aile bireyleri de memnun oldu. Hatta oğlum, “Benim babamın beyni...” Neyse övünmek iyi değil.

Nasıl ki, eskiden övünmüyorduk, bugün de yerinmemek gerek.

Sahi, ben neyi anlatacaktım? Resimlerin gelişigüzel olarak depoya atılmaması gerektiğini. Ne yaptık bu andaki ruhsal durumumu da, bunun tahmini nedenlerini de anlattık. Derler ki: “Çok kucaklamak isteyen hiç kucaklayamaz.” Doğru diyorlar. Sözde satırlar arasına yetmiyormuş gibi kelimeler arasında da bazı anlamlar göndermeye çalışırken meğer hiçbir mesaj veremiyorum. Olsun, zaten hiçbir zaman mesaj vermek niyetim olmadı. Olmaz da; çünkü mesajı ancak ve ancak okuyucu alabilir. Yine bir not daha: Öğretmenken ders bitimindeki son cümlem şöyle olurdu: Anlayana sivrisinek saz...

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 06. 04. 2023

Not: İlk fotoğrafı çeken: Ahmet Gencal, Diğer fotoğrafları çeken Ümmet Gür.

İki sanatçıya da açıkça teşekkürler.

Paylaşmak güzeldir.