ahlak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ahlak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mayıs 2023 Perşembe

"İş Ahlakı: Toplumsal Huzurun Kaynağı"

 

Erdoğan Teke
Çekmeköy-İstanbul
10.05.2023

Biz dört arkadaş, mutat olduğu üzere 10.05.2023 Çarşamba günü 14.00’te bir mekânda toplandık. Sohbet konumuz yine demokrasiydi. Bundan önceki iki oturumda demokrasiyi enine boyuna işlemeye çalışmıştık. Bu Üçüncü oturumumuzda artık bu konuda son düşüncelerimizi kayda geçtik.

Değerli Arkadaşımız Erdoğan Teke Bey, T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Cuma Hutbesini okudu. Okurken bazı cümleleri ve ifadeleri farklı tonla okudu. Bazı ifadelerde vurguyu artırdı. Bu suretle biz de iş ahlakının toplumun her kesiminde, kamunun her biriminde ve devlet mekanizmasının A’dan Z’ye her noktasında  çok çok önemli olduğunu anlamış olduk.

Erdoğan Teke Bey, toplumumuzda demokrasinin gelişmesi ve “demokrasi gibi demokrasi” olabilmesi  için başta tüm görevlilerimiz olmak üzere insanımızın güzel ahlaklı olması gerektiğini söyledi.

İşte sözünü ettiğimiz Cuma Hutbesi

"İŞ AHLAKI: TOPLUMSAL HUZURUN KAYNAĞI"

  


 “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır ve çalıştığını da görecektir.” (Necm, 53/39,40)

Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır ve çalıştığını da görecektir.”1

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Allah Teâlâ, birinizin yaptığı işi en güzel şekilde yapmasından memnun kalır.”2

Aziz Müminler!

Yüce dinimiz İslam’ın gönderiliş gayelerinden biri de hayatın her alanında güzel ahlakı kendine rehber edinen bir toplum inşa etmektir. Cenâb-ı Hak, dünya ve ahiret mutluluğu için bizlere ibadetleri emrettiği gibi işimizde de bizlerden ahlaklı olmayı istemiştir.

İş ahlakı, doğruluk, güven, saygı ve adalet gibi temel değerleri işimize yansıtmaktır. İşimizi sağlam yapmak, kul ve kamu hakkına riayet etmek, sözümüzde ve özümüzde dürüst olmaktır. Her daim helali gaye edinmek, kazancımıza haram, dilimize yalan bulaştırmamaktır.

Kıymetli Müslümanlar!

İş ahlakı, çalışma hayatının tamamını kapsayan bir değerdir. Memur olmanın ahlakı olduğu gibi amir olmanın da ahlakı vardır. İşçi olmanın ahlakı olduğu gibi işveren olmanın da ahlakı vardır. Esnaf olmanın ahlakı olduğu gibi müşteri olmanın da ahlakı vardır.

Memur olmanın ahlakı, devletine sadakatle bağlı kalmak, milletine nezaket ve özveriyle hizmet etmektir. Amir olmanın ahlakı ise, hak ve adaletten asla ayrılmamak, himayesindeki kişilere hakkaniyetle davranmaktır.

İşçi olmanın ahlakı, işini sağlam ve kaliteli yapmak, işyerini işverenin emaneti olarak görmektir. İşyerinin imkânlarını şahsi ihtiyaçları için kullanmamaktır. İşveren olmanın ahlakı ise, işçiye huzurlu bir iş ortamı oluşturmaktır. Onu sosyal haklardan mahrum bırakmamak, alın teri kurumadan ücretini tam ve vaktinde ödemektir.

Esnaf olmanın ahlakı, dürüstlükten ayrılmamaktır. Malın kusurunu gizlememek, stok ve karaborsacılığa tevessül etmemek, helal kazancına haram bulaştırmamaktır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in مَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا “Bizi aldatan, bizden değildir”3 hadis-i şerifi gereğince müşterisini aldatmamak, ölçü ve tartıyı eksik yapmamaktır. Müşteri olmanın ahlakı ise, esnafa verdiği sözü yerine getirmek, borcunu zamanında ödemek, onu zarara uğratacak her türlü söz ve eylemden kaçınmaktır.

Değerli Müminler!

İş hayatında duyarlılığın azaldığı, kanaat, doğruluk ve dürüstlük gibi erdemlerin zayıfladığı, ahlak kavramının içinin boşaltıldığı ve istismar edildiği bir çağda yaşıyoruz. Dünyevileşme, bencillik, bir malı değerinden fazlaya satmak veya kiraya vermek suretiyle çok kazanma arzusu gibi yanlış tutum ve davranışlar toplumsal huzuru ve barışı derinden etkilemektedir. Oysaki güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen Allah Resûlü (s.a.s), “Hiçbiriniz, kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe tam anlamıyla iman etmiş olmaz.”4 buyurmuş, şahsi menfaatlere takılıp kalmamayı, başkalarının hak ve hukukunu gözetmeyi, sosyal hayatta adil ve dengeli olmayı bizlere tavsiye etmiştir. Bizlere düşen görev, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in sadakatini kuşanarak her işimizi emanet bilinciyle sahiplenmektir. Onun hak duyarlılığına riayet ederek işçinin hakkını zayi etmemek, iş sağlığı ve güvenliğine daha fazla hassasiyet göstermektir.

Aziz Müslümanlar!

Bize verilen her bir imkânı Rabbimizden bir emanet, O’nun rızasını kazanmak için bir fırsat bilelim. İşimizi sağlam yaparak hem dünyamızı hem de ahiretimizi mamur kılalım. Her işimizde helali gözetelim. Allah’ın rızasında arayalım asıl kazancımızı. O’nun yolunda harcayalım bilgimizi ve servetimizi. Güveni hâkim kılalım hayatımızın her alanında. Ne aldatan olalım ne de aldanan. Doğruluk ve dürüstlükten, adalet ve hakkaniyetten asla ayrılmayalım. Unutmayalım ki, Allah katında bizi değerli kılan, yaratılış gayemize uygun hareket etmemiz, her işimizde İslam ahlakını kuşanmamızdır.

Cuma Cuma Hutbesi: 28 Nisan 2023

T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı


______________________________

i Necm, 53/39,40.

ii Beyhakî, Şüabü’l-îmân, 4/334.

iii Müslim, Îmân, 164.

iv Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 59.

https://www.diyanet.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Detay/35426/cuma-hutbesi-is-ahlaki-toplumsal-huzurun-kaynagi

***

26 Nisan 2023 Çarşamba

Her Şeyin Temeli Ahlak

 

Sabahattin Gencal
Çekmeköy-İstanbul
26. 04. 2023


Günümüzde demokrasiden, dünyada ve özellikle Türkiye’de yakınan yakınana. Biz yakınmak durumunda değiliz. Elimizden geldiğince yakınmaları gidermek, en azından azaltmak durumundayız. Onun için bir çalışma yapalım dedim.

Bilindiği üzere, bir çalışma yaparken çalışılan konu hakkında yapılan bütün çalışmaları taramak gerekir. Bunun için internetten konuyla ilgili birçok kitap, doktora ve yüksek lisans tezleri ayrıca makaleler indirdim. Tabii bunlar yetersiz olduğu için çalışmamız bilimsel olamaz. Ancak, hiç olmazsa bir deneme olabilir düşüncesiyle okumaya devam ettim.

Gördüm ki bütün yazılar çok güzel. Özellikle bir partinin Siyaset Akademisi’nde verilen derslerden alınan ders notları çok güzel. Aynı partinin yaptığı düzenlemeler de hakeza. Bir başka parti liderinin 2000 yılı öncesi demokrasiyle ilgili olarak yaptığı konuşmalar da kusursuz. Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul kitabı olarak hazırladığı ders kitabı, yine sosyal bilgiler dersinde ilkokul 4. Sınıflar için yapılan araştırması da fevkalade. Öte yandan Polis Teşkilatının hukuk kurallarına uymasıyla ilgili kitapçık da...

Ayrı ayrı saymama gerek yok. Okuduğum çalışmaları düzeltmek şöyle dursun, bu düzeyde yazmama imkân yok. Böyle olunca tabii olarak sevinmek gerekirken ben üzüldüm; hem de çok üzüldüm. Düşündüm kendi kendime, demek ki bunlar demokrasinin iciğini ciciğini çıkarmışlar; mevzuat nasıl dolanılır dahil bilmedik bir şey yok. Demek ki bunlar bile bile bu topluma çile çektirmişler, çile çektirmeye devam etmişler, daha kötüsü devam ettirmek istiyorlar. Bu duruma üzülmez mi insan?

Çalışmayı bıraktım. Zaten başlamamam gerekirdi. Çünkü “Fikir Masası” arkadaşlarımızdan sayın Ahmet Meral Bey, daha ilk oturumda, mealen şöyle söylemişti: “Ahlak olmadıktan sonra...”

Meral Bey gibi düşünenler çok. İşte bir alıntı:

“Kant’a göre devlet ayrıca ahlak sahibi bir şahıstır da. Ahlakı varsa mutlaka ruhu da olmalı. Bu durumda şekli tamamlanan goleme/cumhuriyete ruh üflemek gerek. Üflenecek ruh nelerden mürekkep olacak? Burada Said Nursi’ye müracaat edebiliriz. Çünkü cumhuriyetin şekli unsurlarına bakarak onun bu haliyle eksik olduğunu ilk söyleyenlerden biri de Nursi’dir. O, ruhsuz cumhuriyeti ‘’manasız isim ve resimden ibaret’’ şeklinde tasvir eder. Nursi, cumhuriyetin eksikliğini belirtmekle yetinmez, ona ruh olacak değerleri de adalet, meşveret ve hürriyet diye sıralar. Nursi’nin gündeme getirdiği bu değerler de eklendiğinde artık golem insana dönüşecek, cumhuriyet şekli ve şemaili ile belirecek, medine-i fazıla yolculuğuna hazır hale gelmiş olacaktır. Seçim ve giydirilen demokratik libas cumhuriyetin dış bükeyini oluşturmaktadır. Bu yazıda odak noktası yaptığımız adalet, meşveret ve hürriyet ise cumhuriyetin iç bükeyini, bir başka tabir ile cumhuriyetin ruhunu teşkil etmektedirler.1

 “Ruhsuz Cumhuriyet” ifadesini kullanmak istemiyorum. Bu hem çok ağır, hem de moral bozucu olur. Morale en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemde konulara olumlu yaklaşmalıyız. Gerçek olan da budur veya bu olmalıdır. Hamd olsun Türkiye Cumhuriyeti, yabancıların ve yancılarla işbirliği içinde olanların dediği gibi diplerde değildir. En kısa zamanda, hak ettiği çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkacaktır. Yeter ki buna yürekten inanılsın ve gereği yapılsın. Tabii burada uzmanlarımız devreye girmeli ve ellerini taşın altına koymalıdır. Bu arada biz de elimizden geleni yapmayı bir görev bilmeliyiz. Hukuk, ekonomi, eğitim ve yönetim vb. konularında biliyorsak kendi fikirlerimizi, bilmiyorsak üstatların fikirlerini anlaşılabilir biçimde vermeyi halkımızdan esirgemeyelim.

İşte iki alıntı daha:

“İnancımıza göre bu nitelikteki bir kurallar yığınına “hukuk” adı verilemez. Bilindiği gibi hukuk, hakkın çoğulu; hak, haksızlığın karşıtıdır. Hukukun temelinde “hak” yatar. İnsana, onun yaratıcı gücüne, emeğine değer vermeyen, insan hak ve özgürlüklerine saygı göstermeyen bir kurallar yığınına “hukuk” adının verilmesi bir çelişkidir. Yasaların “haklı” olmalarının önkoşulu, insan haklarına ve ahlâk kurallarına saygılı olmalıdır.

“Yasaları idare eden yasalar da vardır. Bu da insan hakları ve ahlâk kurallarıdır”  “Hukukun bütün tarifleri eksiktir. Doğrusu şudur: Hukuk, insanlıktır.2

*

“Demokrasi kavramını temel içeriğinden ve hedefinden uzaklaştırma çabalan böyle bir yaklaşımı daha da zorunlu hale getiriyor. Demokrasinin temelinde gelir dağılımının, ulusal gelirden emek ve sermayenin aldığı pay oranlarının bulunduğu unutulmuş görünüyor. İşçinin, emekçinin, memur ve sözleşmeli personelin ulusal gelirden aldığı ve alacağı paya genişleme olanakları sağlayan yasal düzenlemeler demokratikleşmede önemli adımlar sayılabilir. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı, grev ve toplu sözleşme hakkı vb. özgürlükler bu gelişmede kilometre taşlarıdır. İnsanoğlu tarih boyunca bu amaçlarla, sözü edilen ve insan hakları denilen haklar için mücadele veregelmiştir. Bu açıdan insan hakları mücadelesi temelde emeğin hakkını alma mücadelesi olarak nitelenebilir.”

Bu iki alıntının yıllar önce yayınlanan yazılardan alındığı düşünülürse bizde demokrasinin kuruluşundan beri sancı çektiği anlaşılır. Çok uzun zaman geçti; artık nur topu gibi bir demokrasi beklemek hakkımız. Tabii onu da sağlıklı büyütmek görevimiz.

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 26. 04. 2023

_____________________

1. Nimet DEMİR, Cumhuriyetin ruhu adalet, meşveret ve hürriyettir, Yeni Asya, 25 Nisan 2023, https://www.yeniasya.com.tr/nimet-demir/cumhuriyetin-ruhu-adalet-mesveret-ve-hurriyettir_581211

2. F. Erem (Ceza Hukukunda Hümanist Doktrin, s: 36;  F. Erem (Olağan Dışı Yargılamalar s: 18

3.Halit Çelenk, Hukuksuz Demokrasi, Dördüncü Baskı: Çağdaş Yayınları, Kasım 1994, İnternet Edisyonu: Ocak 2014

file:///C:/Users/PC/Desktop/DEMOKRAS%C4%B0/halit-celenk-hukuksuz-demokrasi.pdf

 

 

31 Mart 2022 Perşembe

“Ahlâk Hastalıkları Hastanesi Açılsın”

 

Gönül ne kahve  ister ne kahvehane
Gönül sohbet ister kahve bahane
Sabahattin Gencal- Süleyman Pekin


Eğitimci, tarihçi, din ve dış politika analisti, sendikacı ve de Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı Doktor Süleyman Pekin, “Ahlâk Hastalıkları Hastanesi Açılsın”* önerisinde bulundu. Bu öneriyi desteklemeyen olur mu bilemem. Beş yıl önce yapılan bu önerinin öylesine yapılan bir öneri olmadığını belirtmek için Pekin’in kartvizitinden birkaçını ilk başta yazdım. Tabii tanıtmak için, övmek için yazmadım bunu. Çünkü Pekin’i tanımayan yoktur. Pekin’in ne övünmeye ne de övülmeye ihtiyacı vardır. Bu unvanları yazmamın nedeni Pekin’in kültürünün ne kadar geniş olduğunu belirterek bu önerinin öylesine bir öneri olamayacağını vurgulamaktır.

 “Ahlâk hastalıkları hastanesi açılsın” önerisinden hareketle düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım:

Paylaşmak güzeldir.