Sabahattin Gencal Çekmeköy-İstanbul 26. 04. 2023 |
Günümüzde
demokrasiden, dünyada ve özellikle Türkiye’de yakınan yakınana. Biz yakınmak
durumunda değiliz. Elimizden geldiğince yakınmaları gidermek, en azından
azaltmak durumundayız. Onun için bir çalışma yapalım dedim.
Bilindiği
üzere, bir çalışma yaparken çalışılan konu hakkında yapılan bütün çalışmaları
taramak gerekir. Bunun için internetten konuyla ilgili birçok kitap, doktora ve
yüksek lisans tezleri ayrıca makaleler indirdim. Tabii bunlar yetersiz olduğu
için çalışmamız bilimsel olamaz. Ancak, hiç olmazsa bir deneme olabilir
düşüncesiyle okumaya devam ettim.
Gördüm
ki bütün yazılar çok güzel. Özellikle bir partinin Siyaset Akademisi’nde
verilen derslerden alınan ders notları çok güzel. Aynı partinin yaptığı
düzenlemeler de hakeza. Bir başka parti liderinin 2000 yılı öncesi demokrasiyle
ilgili olarak yaptığı konuşmalar da kusursuz. Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı’nın
okul kitabı olarak hazırladığı ders kitabı, yine sosyal bilgiler dersinde
ilkokul 4. Sınıflar için yapılan araştırması da fevkalade. Öte yandan Polis
Teşkilatının hukuk kurallarına uymasıyla ilgili kitapçık da...
Ayrı
ayrı saymama gerek yok. Okuduğum çalışmaları düzeltmek şöyle dursun, bu düzeyde
yazmama imkân yok. Böyle olunca tabii olarak sevinmek gerekirken ben üzüldüm;
hem de çok üzüldüm. Düşündüm kendi kendime, demek ki bunlar demokrasinin
iciğini ciciğini çıkarmışlar; mevzuat nasıl dolanılır dahil bilmedik bir şey
yok. Demek ki bunlar bile bile bu topluma çile çektirmişler, çile çektirmeye
devam etmişler, daha kötüsü devam ettirmek istiyorlar. Bu duruma üzülmez mi
insan?
Çalışmayı
bıraktım. Zaten başlamamam gerekirdi. Çünkü “Fikir Masası” arkadaşlarımızdan
sayın Ahmet Meral Bey, daha ilk oturumda, mealen şöyle söylemişti: “Ahlak
olmadıktan sonra...”
Meral
Bey gibi düşünenler çok. İşte bir alıntı:
“Kant’a
göre devlet ayrıca ahlak sahibi bir şahıstır da. Ahlakı varsa mutlaka ruhu da
olmalı. Bu durumda şekli tamamlanan goleme/cumhuriyete ruh üflemek gerek.
Üflenecek ruh nelerden mürekkep olacak? Burada Said Nursi’ye müracaat
edebiliriz. Çünkü cumhuriyetin şekli unsurlarına bakarak onun bu haliyle eksik
olduğunu ilk söyleyenlerden biri de Nursi’dir. O, ruhsuz cumhuriyeti ‘’manasız
isim ve resimden ibaret’’ şeklinde tasvir eder. Nursi, cumhuriyetin eksikliğini
belirtmekle yetinmez, ona ruh olacak değerleri de adalet, meşveret ve hürriyet
diye sıralar. Nursi’nin gündeme getirdiği bu değerler de eklendiğinde artık
golem insana dönüşecek, cumhuriyet şekli ve şemaili ile belirecek, medine-i
fazıla yolculuğuna hazır hale gelmiş olacaktır. Seçim ve giydirilen demokratik
libas cumhuriyetin dış bükeyini oluşturmaktadır. Bu yazıda odak noktası
yaptığımız adalet, meşveret ve hürriyet ise cumhuriyetin iç bükeyini, bir başka
tabir ile cumhuriyetin ruhunu teşkil etmektedirler.1”
“Ruhsuz Cumhuriyet” ifadesini kullanmak
istemiyorum. Bu hem çok ağır, hem de moral bozucu olur. Morale en çok ihtiyaç
duyduğumuz dönemde konulara olumlu yaklaşmalıyız. Gerçek olan da budur veya bu
olmalıdır. Hamd olsun Türkiye Cumhuriyeti, yabancıların ve yancılarla işbirliği
içinde olanların dediği gibi diplerde değildir. En kısa zamanda, hak ettiği
çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkacaktır. Yeter ki buna yürekten inanılsın
ve gereği yapılsın. Tabii burada uzmanlarımız devreye girmeli ve ellerini taşın
altına koymalıdır. Bu arada biz de elimizden geleni yapmayı bir görev bilmeliyiz.
Hukuk, ekonomi, eğitim ve yönetim vb. konularında biliyorsak kendi
fikirlerimizi, bilmiyorsak üstatların fikirlerini anlaşılabilir biçimde vermeyi
halkımızdan esirgemeyelim.
İşte
iki alıntı daha:
“İnancımıza
göre bu nitelikteki bir kurallar yığınına “hukuk” adı verilemez. Bilindiği gibi
hukuk, hakkın çoğulu; hak, haksızlığın karşıtıdır. Hukukun temelinde “hak”
yatar. İnsana, onun yaratıcı gücüne, emeğine değer vermeyen, insan hak ve
özgürlüklerine saygı göstermeyen bir kurallar yığınına “hukuk” adının verilmesi
bir çelişkidir. Yasaların “haklı” olmalarının önkoşulu, insan haklarına ve
ahlâk kurallarına saygılı olmalıdır.
“Yasaları
idare eden yasalar da vardır. Bu da insan hakları ve ahlâk kurallarıdır” “Hukukun bütün tarifleri eksiktir. Doğrusu şudur:
Hukuk, insanlıktır.2”
*
“Demokrasi
kavramını temel içeriğinden ve hedefinden uzaklaştırma çabalan böyle bir
yaklaşımı daha da zorunlu hale getiriyor. Demokrasinin temelinde gelir
dağılımının, ulusal gelirden emek ve sermayenin aldığı pay oranlarının
bulunduğu unutulmuş görünüyor. İşçinin, emekçinin, memur ve sözleşmeli
personelin ulusal gelirden aldığı ve alacağı paya genişleme olanakları sağlayan
yasal düzenlemeler demokratikleşmede önemli adımlar sayılabilir. Düşünce ve
örgütlenme özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı, grev ve toplu
sözleşme hakkı vb. özgürlükler bu gelişmede kilometre taşlarıdır. İnsanoğlu
tarih boyunca bu amaçlarla, sözü edilen ve insan hakları denilen haklar için
mücadele veregelmiştir. Bu açıdan insan hakları mücadelesi temelde emeğin
hakkını alma mücadelesi olarak nitelenebilir.”
Bu
iki alıntının yıllar önce yayınlanan yazılardan alındığı düşünülürse bizde
demokrasinin kuruluşundan beri sancı çektiği anlaşılır. Çok uzun zaman geçti;
artık nur topu gibi bir demokrasi beklemek hakkımız. Tabii onu da sağlıklı
büyütmek görevimiz.
Sabahattin Gencal,
Çekmeköy-İstanbul, 26. 04. 2023
_____________________
1.
Nimet DEMİR, Cumhuriyetin ruhu adalet, meşveret ve hürriyettir, Yeni Asya, 25
Nisan 2023, https://www.yeniasya.com.tr/nimet-demir/cumhuriyetin-ruhu-adalet-mesveret-ve-hurriyettir_581211
2.
F. Erem (Ceza Hukukunda Hümanist Doktrin, s: 36; F. Erem (Olağan Dışı Yargılamalar s: 18
3.Halit
Çelenk, Hukuksuz Demokrasi, Dördüncü Baskı: Çağdaş Yayınları, Kasım 1994,
İnternet Edisyonu: Ocak 2014
file:///C:/Users/PC/Desktop/DEMOKRAS%C4%B0/halit-celenk-hukuksuz-demokrasi.pdf