İmkânlar elimizden alınmış, layık olmayanlar yani yetkin ve işin ehli olmayanlar, liyakatsiz olanlar iş başında. Hukuk derseniz tatilde. Tanıtımı maruz görün -eşek/gibi çalışanlar hakkını alamıyor.
İşini
bilen memurlar revaçta ve meşru kabul edilip, baş tacı ediliyor, gelir
dağılımındaysa adaletsizlik ve dengesizlik pür devam, bazıları hariç kimse
hakkını alamıyor.
Hakkını
arayanlarsa teröristlikle veya anarşistlikle suçlanıyor.
Dayı,
yeğen, amca olanlar köşe başlarında ağalık yapıp, parsayı topluyor. Hasbelkader
yönetici, müdür, muhasebeci olanlar-namusluları hariç tutuyorum-tabiri caiz ise
malı götürüyor. Öğrenci sınava giriyor Türkiye çapında dereceye girenler, yüzde
90’ların üzerinde puan alanlar, hatta ilk sırada olanlar boşta yüzde50’ler
bandında puan alanlar, dolayısıyla hakkı ve liyakati olmayanlar, bir şekilde
mülakat sistemiyle kayırılıyor (ki gençliğimde ben de Hopa'da liman işletmesi
eleman alımı sınavında yazılı sınavında kazanıp, mülakatta elenmiştim).Tabii bu
arada şunu da belirtmeliyim, mülakatta bana sorulan sorular içerisinde herhangi
bir bilgi içermeyen, askerlik yaptın mı? (Yapmıştım) askerlikten evvel nerede çalıştın, adın ve anne babanın adı ne?
v.s gibi sorular sorulmuştu ve ben adımı ve anne babamın da adını bilemediğim
için dolayısıyla ehliyete haiz olmadığım için elenmiştim....!.
Tabii
bunu söylememe gerek olmasa da yine belirtmem lazım. Kendi adım, anne ve baba
adımın sorulmasının arka planında ellerinde bulunan listedeki torpillilerin
hüviyetleriyle uyuşup uyuşmadığını tespit etmekti.
Bu
söylediklerim 1980’li yıllar ANAP hükümeti iş başında. Bu satırları yazdığımsa
2020’li yıllar yani AKP hükümetinin iş başında olduğu dönem. Geriye doğru dönüp
baktığımda (aynı tas, aynı hamam) hiçbir şey değişmemiş, hatta daha da kötüye
gitmiş. Ne acıdır ki az çok farklılıklarla beraber bütün sol ve sağ hükümetler
kendimi bildim bileli sistem aynı şekilde sürüyor.
Akıllı ve sürdürülebilir devlet politikaları
yerine keyfi uygulamalar, doğal zenginliklerimiz olan akarsularımız, göllerimiz
ve ormanlık alanlarımız rant uğruna veya oy uğruna talan edilmekte.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne
yanılmıyorsam 20 ya da 23 defa imar affı çıkarılarak oy uğruna talan edilmiş
durumda.
Akraba eş dost kayırmacılığı(nepotizm) tavan
yapmış bir halde.
Kimi
kesimler ne yazık ve hazindir ki dinimizi alet edip, kullanarak, kimi
kesimlerde Atatürkçülük adına aynı haksızlıkları, yolsuzlukları, adaletsizlik
ve hukuksuzlukları yaparak maalesef suistimal edebiliyor. Merhum sosyoloğumuz
Cemil Meriç in belirttiği gibi "Ortada bir pasta var (TÜRKİYE) sağdan
yiyene sağcı, soldan yiyene solcu diyorlar.
Bütün bu ahlaksızlığı, haksızlıkları, hukuksuzlukları
yapanlar, adaletsizlikleri kendilerine şiar edinenler dönüp insanlara
kapitalist hem de liberal kapitalizm sistemin yılmaz savunucuları adeta
"cambaza bak cambaza" dercesine Afrika'da insanlar aç susuz perişan
yaşamakta "Allah'a şükret" diyorlar.
Haşa bütün bu yaptıklarını Allah'a havale
ederek ve utanmadan Allah'a fatura ederek O'nu kapitalist, yolsuzluk ve
adaletsizlik Tanrısı imiş gibi "Mammon"1 Tanrısını bize
haşa Allah gibi gösterip kendilerine
göre Allah tasavvuru oluşturdukları Tanrılarına şükretmemizi istiyorlar.
Kısacası
utanmadan piyasanın Tanrısına, Mammon'un Tanrısına şükretmemizi istiyorlar.
Herkese
hayırlı günler dileğiyle...
Hüseyin YILDIZ,
Çekmeköy-İstanbul, 26. 04. 2023
______________________
1.
Mammon, kitabı mukaddesteki yeni akitte mal, mülk ya da paraca kapitalizmi
ifade eder ve gözü doymaz kazanca sahip olma çabasıyla ilişkilendirilir.
Ortaçağda
genel olarak bir Tanrı olarak betimleyip somutlaştırılmıs ve nazende cehennimin
yedi prensinden biri olarak anılmıştır. (Kaynak,"Vikipedi”)