28 Mayıs 2022 Cumartesi

"Canın Sıkılsın İstemiyorsan"

 

Bir bal arısı gibi kovanıma nektar toplama alışkanlığım vardı. Ancak topladıklarımı yoğurup bal yapamadım. Onun için bunları kovanımdan yavaş yavaş atıyorum ki kafam birazcık olsun rahatlasın.

Bu attıklarımdan bazılarını Vecizeler adlı bir kitapta topladım. Geriye kalanlarını da sildim. Daha doğrusu sildiğimi sanıyordum. Bugün kovanımı denetleme esnasında bir köşede  bazı nektarlar gördüm. Onları da sıralarını bozmadan bloga atıyorum.

Artık benim gücüm kalmadı. Umarım okuyucularımız, uygun bulduklarını yoğurur. Pişirir ve paylaşır da insanımız yararlanır.

Bu nektarları ne zaman, ne düşünerek topladığımı dahi hatırlayamıyorum. Birçok bilgiyi unuttum; ama üzülmedim. Varsay ki öğrenmemişsin yeniden öğrenirsin. Diye kendimi avutuyordum. Ancak “düşüncelerimi” unutmak. İşte geliyorum diyen felâket. Ne demişti Dekart: “Düşünüyorum; o halde varım.” Biz de düşüncemizi unuttuk, o halde...

Şaka değil gerçek. Düşünmek ve düşünce üretmek, derler ya hayat memat meselesi işte öyle varım, yokum meselesi.

Gecenin tam ortası mı desem, yoksa 28 Mayıs’ın ilk dakikaları mı desem. İkisi de aynı kapıya çıkar.

Bilemem ki bu ifadelerimden ne çıkar?

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 28. 05. 2022

 __________

https://cinius.shop/writer/sabahattin-gencal/

*****************************************************

 Canın sıkılsın istemiyorsan, kendine yakın oturma!     

Hasan Yurtoğlu

*

Gerçek, elinde uzun süre saklarsan eriyip gidecek bir ziynettir.

Tarık Tufan

*

 Bilmek her şeyin sonu olur. Çekici olan bilememektir. Sis her şeye harika bir güzellik katar. 

Oscar Wilde

*

Bir yolculuğa çıkabilseydim, döndüğümde ne kadar değiştiğimi anlamak için yola çıkmadan önce kişiliğimin en ince ayrıntılarını not ederdim.

Jean-Paul Sartre

*

Benim saatim artık durmuş. Sabit bir noktaya, belli bir ana takılıp kalmışım. Benim için bir gelecek yok! Bana yarın olmuyor artık. Benim şimdimi bir geçmiş rehin almış bırakmıyor.

Hasan Yurtoğlu

*

Ben ki

yılların yağmurlarıyla çürümüş

tahta gibiyim :

dokusu grileşmiş,

artık, yalnız,

ateşe atılabilen.

Oruç Aruoba

*

Aslında babam da başka pek çok insan gibi uzağındakilere ve yeni tanıştığı insanlara anlayışlı, iyi davranıyor, yakınlarından bunu esirgiyordu. 

Barış Bıçakçı

*

Anladım

Bu dünyada benden başka kimse yok beni anlayan

Ümit Yaşar Oğuzcan

*

Hayatım bir film olsaydı, izlerken ya uyuya kalır ya da yarısında çıkardım.

Murat Menteş

*

Sevenin sevdiğini bilmesi kadar; sevilen de anlar sevildiğini.

Ümit Yaşar Oğuzcan

*

Saat üç. Bir şey yapmak isterseniz, bu saat ya çok geç ya çok erkendir. 

Jean-Paul Sartre

*

Çünkü çoğunlukla bir dirhem irade, yüz kilo kavrayış ve akıldan daha ağır çeker. 

Arthur Schopenhauer

*

İnsan yalnız yaşayınca bir şey anlatmanın bile ne olduğunu unutuyor. 

Jean-Paul Sartre

*

Uyuyan kişi ilgisiz bir sözle uyanmaz, adıyla seslenildiği zaman uyanır… Yani uyuyan zihin uyarımlar arasında bir ayrım yapar.

Sigmund Freud

*

 Arayışlar insanı yorar.

Hele aradıkların, kendi içinde gizlediğin şeylerse yorgunluğun kat kat artar. 

Tarık Tufan

*

24 Mayıs 2022 Salı

Akortlanmaya İhtiyacımız Var

 

Sabahattin Gencal , 2022

Bu günlerde akordum yine bozuldu dostlar.

Akort’un ne olduğunu bilmeyen yok sanırım. Ama yine de kısa bir açıklama yapalım:

Akort, bir enstrümanın çalındığında istenen notayı vermesi için enstrümanın ayarlanması işlemidir. Örnek de verelim: İlköğretmen okulunda müzik dersim, maalesef iyi değildi. Mandolin olmasa sınıf geçmeme imkân yoktu gibi. Ben mandolin çalıyordum; ama mandolinimin akortu bozulunca akort yapmasını beceremiyordum. Akort yapabilmek için müzik kulağı gerekir. Zorunlu olarak arkadaşlarıma müracaat ediyordum.

19 Mayıs 2022 Perşembe

İlmen de Güçlü Olmak Zorundayız

 

Sabahattin Gencal- Hüseyin Yıldız
Çekmeköy-İstanbul
(Çarşamba 14.30 Sohbetinde)


“Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” der atalarımız.

 Bugün 18 Mayıs 2022 Çarşamba. Bu demek oluyor ki yarını az buçuk tahmin edebileceğiz.  Yanlış mı söyledim? Kitaplarda da öyle yazmıyor mu? “Herhangi bir iş, bir durum ya da bir olayın gidişatından nasıl son bulacağı anlaşılır. Bu iş veya durumu incelemek suretiyle daha ileriki dönemde nasıl bir durum ortaya çıkaracağı az çok tespit edilir. Böyle durumlarda da perşembenin gelişi çarşambadan bellidir atasözü kullanılır.”

Yarın 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı. Meteoroloji haberlerine göre, yarın yer yer bulutlu ve bazı bölgeler yağmurlu geçecekmiş. Ben de öyle düşünüyorum. Ama bu bulutlar, bu yağmurlar da Türk Gençliğini engelleyemeyecektir. Kurtuluş Savaşı’nda mermi yağmurlarına, top gürültülerine ve çatlak seslere rağmen nasıl başarı elde edildiyse, şimdi de başarıya ulaşılacaktır. Tabii başarı kendiliğinden gelmiyor. Bu konuda azıcıkta olsa kafa yormak gerekir.

Bugün kafa yormak için mutat /  her zamanki, alışılmış Çarşamba 14.30 toplantımıza /sohbetimize geldim. Hüseyin Yıldız Bey arkadaşım, telefon ederek toplantıya 10-15 dakika geç kalabileceğini söyledi. Ben de ona göre evden çıktım. 14.25’te kafedeydim. Baktım ki Hüseyin Bey de orada. Dedi ki, bir işim vardı. O olmayınca erken geldim. Elinde kitap da yoktu, defter de. Belki de çantasındaydı, düşüncesiyle sormadım. Arkadaşımız, her zaman defter ve kitabı eksik etmez. Bir de telefonu. Telefonu kullanmakta mahirdir. Takıldığımız bir konu olunca hemen internet ummanına dalar.

Yerime otururken, halini hatırını sordum. Hamt etti. Ardından ufak tefek sıkıntıların olduğunu belirtince “Dünyada rahatlık yoktur.” dedim. Böylece sohbet başlamış oldu. Siz ders de diyebilirsiniz. Hani bazı hocalarımız olurdu. Bunların, “Günaydın çocuklar!” demesiyle derse başlamaları bir olurdu. İşte bizimkisi de öyle oldu.

Hüseyin Bey, “Bu konudaki yorumunuzu tahmin edebiliyorum. Ama toplumumuzda çoğu kişi ve gruplar, “Dünyada rahatlık yoktur.” Sözünü, “Müslümanlara rahatlık öbür dünyadır.” Biçiminde yorumlamaktadır dedi. Bunun üzerine, Müslümanları hep bu gibi yorumlarla çökerttiklerini söyledim. Evet, Kur’an-ı Kerim değişmemiştir; ama yanlış yorumlayanlar çoktur. Yine, hadis uyduranlar veya sahih hadisleri yanlış yorumlayanların bir hayli olduğunu söyleyince, Hüseyin Bey tipik bir örnek verdi:

Bir milletvekili; “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”1 ayetine dayanarak yakınlarını yardım ettiklerini söylüyor. Milletin parasından yakınlarına yardım etmeyi ayete bağlamak demek ne demektir?

Tüm icraatlarda da bunu görmüyor muyuz? Aklıma takıldı. Bazıları da Türkiyeyi Darül-harp olarak görmektedir. Olmaya, yurdumuzun talan edilmesine bu yüzden, bazı çevrelerce sessiz kalınmakta. Devamlı kutuplaştırma ve düşman yaratma bunun için mi acaba?

“Türkiye Cumhuriyeti devletinin “Kâfir düzen” yaftasıyla lanetlenmesi için yeterli sebep olarak görülmüştür. Zaten Atatürk’ü de din düşmanı deccal veya süfyan diye tanımlama geleneğini Nurculuktan alan İslamcılar, kendi hastalıklı sloganlarını yaşama geçirmiştir.

O halde Darülharp kavramına bakmamız lazımdır.

İslam hukuku manasına gelen fıkıhta Darülharp denen facia vardır.

Darülharp ve Darülharp şartları, İslam hükümlerinin hâkim olmadığı topraklarda, haram kabul edilen birçok fiilin helal kılınması demektir.

Ve İslamcıların geneline göre Türkiye bir darülharp toprağıdır.

O halde Türkiye sınırları içinde her türlü ahlâksızlığı işlemek dincilerce mubahtır, yani normaldir ve hiçbir günahı yoktur. Birçok yolsuzluk ve soygunun faili olarak ortaya çıkan kimi İslamcı ismin diğer İslamcılarca mazur görülmesi, eleştirilmemesi, üstelik Darülharp esasından dolayı takdir bile edilmesinin asıl nedeni işte bu sapkın dinci saplantıdır.”2

Bu arada Dört Halife döneminden sonra, istisnalar vardır belki tüm Müslüman ülkelerinde iktidara sahip olanlar saraylarda yaşarken halk yoksulluk içindedir. Yine her fırsatta halka bu dünyada fakir olanın öteki dünyada cennete gideceği, şükretmesi gerektiği vb. birçok telkinler yapılmaktadır. Gariptir bu telkinler, konuyu çok iyi bilen veya bilmesi gereken hocalar tarafından yapılmaktadır. Öyle ki kendi istedikleri kimselere oy vermeyenlerin de...

Böylesi yanlış yorumlar üzerinde konuşuyorduk. Bu arada Hüseyin Bey, Hz. Ömer’in bir sözünü hatırlattı:

Hz. Ömer hutbede cemaate şöyle seslendi:

“Ben haktan ayrılırsam ne yaparsınız ”

Bir sahabe cevap verdi:

“Seni kılıcımla düzeltirim ya Ömer!”

Hz. Ömer ellerini açarak;

 “Ya Rabbi! Sana şükürler olsun ki ben Senin adaletinden ayrılırsam, beni kılıcıyla doğrultacak cemaate sahibim”

İki saat bu konular üzerinde durduk. Hüseyin Bey Maşallah kurra hafız gibi, bir konu açtığımda hemen Arapça ayeti okuyarak açıklamalarda bulunuyordu. O bakımdan sohbetimizin, her zamanki gibi yararlı olduğunu söyleyebilirim.

Bu arada, “Yarın, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramıdır. Bu vesileyle beraber bir mesaj verelim.” dediğimde “Siz yazın.” dedi. Ben de, “Öğretmenliğimde yıllarca bu konularda yazdım, yine de yazarım.  Önemli olan birlikte vereceğimiz mesajdır.” dedim. Bunun üzerine cep telefonun açtı ve yazdığı bir metni okudu. Sözün gücü, gücün sözü başlığı taşıyan metin için, “Ben aklımda tutamam. Mesaj olarak bana atıver.” deyince hemen oracıkta atıverdi. Kısaca Hakikatın gücü, güçlünün karşısında maalesef olmuyor veya etkisiz oluyor.

Eve gelince, iletiyi bulamadım. O bakımdan o güzel paragrafı yazamayacağım.

Yazmaya başlamadan önce Goole’a baktım: Beşer, “La Rahate FID Dünya (Dünyada rahat yoktur.)” (A.İbn Hanbel, Zühd, s. 128) sözü için, “Bu söz hadis olarak nakledilir ama böyle bir hadis yoktur.” Demektedir.3 

Ayrıca, Hüseyin Beyin hatırlattığı yoruma da baktım: "La rahate fid dünya illâ fil âhire" (Rahat dünyada değildir, ancak ahirettedir) Dünyada Hüznü Çok Olanın, Âhirette Rahatı Çok Olacaktır."4

Şimdi diyeceksiniz ki; Bunların, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor bayramıyla ne alâkası var? Alâkası olmaz olur mu? Taa 1946’dan beri bazı çevreler bu toplumu hep dinle, Kur’an’la aldatmadılar mı? Kura’nın bu konuda uyarısı olduğu halde.5

Bizleri Kur’anla aldattıkları yetmiyormuş gibi tarihle de aldatmaktadırlar. Öyle ki devletimizin kurucularına bile olmadık sözler söylemekten çekinmemektedirler. Böyle paylaşımları sadece siyasetçiler değil, belki de güya sevap kazanmak için hocalar da yapmaktadır. Hoca olmuşsan az çok tarihi bileceksin; bilmiyorsan da bilmediğin konuda...

“Kur'an insanın ve toplumların geleceklerini inşa edebilmeleri için tarihin en sağlam temel ve önemli bir bilgi kaynağı olduğunu ifade eder. Israrla tarihe bakmamızı, yeryüzünde dolaşmamızı, geçmişi araştırmamızı ister bizden. Üçte ikisine yakın bir bölümünün kıssalardan oluşması, Kur'an'ın, bir bilgi kaynağı olarak tarihe ne büyük bir değer verdiğinin göstergesidir.”

Özetle, gençliğimize Kur’an-ı Kerimi öğreteceğiz ki, kuranla aldatılmayalım. Ve Yalnız Allah’a kulluk edelim. Şeyhtir, patrondur, şudur budur diye araya şirk sokmayalım. Kimsenin kulu ve kölesi olmayalım. Yine tarihi de bileceğiz ki, başta İngilizler olmak üzere dış düşmanların milletimizi kutuplara ayırmak ve bölmek için neler yaptıklarını öğrenelim. Öyle bilgili olmalıyız ki talancılar, işbirlikçiler, dini alet edenler bizi bir kere daha aldatma teşebbüsünde dahi bulunmasınlar.

Çarşamba görüşmelerimizde sınırlı bilgiler üzerinde duruyoruz. Etrafımızda olup bitenler hakkında da derin bilgimiz yok. Yani gençlere verdiğimiz nasihatlere başta bizler de muhtacız. Gerçekten bilmiyoruz. Akşam Tv. izlerken bir kanalda bir akademisyen olan Tayfun Atay Bey ne dese beğenirsiniz? “Bir örtülü, bir gizli harp var...” Saat 22.12’yı gösteriyordu. Hemen televizyonu kapatarak bilgisayarımın yanına geldim.  Bazı arkadaşlarımız bilirler, bu son 3-5 yılda oldukça fazla hassaslaştım. Artık haberlere bile dayanamıyorum. Allah göstermesin, ya güneyimizdeki devletler gibi olursak? Onun için diyorum ki; her geçen zamanda Türkiye’miz, toplumumuz çok şey kaybediyor. Bugün muhalefet partileri topluma yeni umutlar aşılamak için bu durumun 3-5 senede düzelebileceğini söylüyorlarsa da bunun imkânı yok. Tahribat o derece kötü.

Aynı gemide olduğumuzu unutmadan, yanlış dini yorumlara kanmadan, aldatıcıların tuzaklarına düşmeden Parlamenter sisteme geçişi, hiç kimsenin huzurunu bozamdan kolaylaştıralım.

Bu düşünce ve duygularla herkesin bayramını tebrik ederken, nice mutlu bayramlar dilerim.

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 18. 05. 2022

_______________

1.               (16&Nahl Sûresi- 90. Ayet, Diyanet İşleri (Yeni) Meali)

2.               (Nazif Ay, Türkiye darülharp ülkesiymiş, Odatv.com, 12 Eylül Perşembe 2019, https://odatv4.com/analiz/turkiye-darulharp-ulkesiymis-12091904-168485

3.               Faruk Beşer, Dünyada rahat yoktur demek doğru mudur? 03 Nis 2020, Cumahttps://www.yenisafak.com/yazarlar/faruk-beser/dunyada-rahat-yoktur-demek-dogru-mudur-2054734

4.               [ Hadis-i Şerif, Müslim ] https://t.co/ysVyBsxM0D"

5.               “Ey insanlar! Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın.” (35/ Fatır suresi 5. ayet, Diyanet İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali)

6.               Rıza Korkmazgöz, Kur'an'da Tarih Algısı, Ankara–2011, T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri (Kelâm) Anabilim Dalı

13 Mayıs 2022 Cuma

Rekor Kırdık

 

Erdoğan Teke- Sabahattin Gencal

Bilindiği üzere rekor bir spor terimidir. Sporun herhangi bir dalında erişilmiş derecelerin en üstünü anlamında kullanılmaktadır. Bu terim bazen mecaz anlamında da kullanılmaktadır. Herhangi bir işte elde edilmiş olan sonucu aşan, bir öncekinin üstüne çıkan yeni sonuç ki çoğu kez bu rekor kırmak deyimiyle ifade ediliyor.

Deylemi’nin  Hz. Ali’den merfu olarak -zayıf bir senetle- rivayet ettiği bir hadis vardır: “İki günü eşit olan aldanmıştır, zarardadır.” Meslek hayatımda ilke edindiğim, çalışmayı, daha ileri gitmeyi teşvik eden, tavsiye eden bu hadisi, inşallah bundan sonraki hayatımızda da ilke edineceğiz.

7 Mayıs 2022 Cumartesi

Her Zamankinden Çok Daha Fazla Dikkatli Olma zamanı

 

Sabahattin Gencal, Muradiye / Van, 1974
(Kello lakaplı meşhur öğretmen
nutkunu irat ediyor.)

  


Günümüz Türkiye’sinde, başka deyişle 21. Yüzyılın ilk çeyreğindeki Türkiye’de, toplumun hakkını kılıfına uydurarak yemek, devlet malını talan etmek veya ettirmek, güçsüzleri susturmak, susmazlarsa ezmek vb. insanlığa sığmayacak eylemler kanıksanmış durumdadır. Bilindiği üzere,  kanıksamak:1. pek çok yinelenmiş olması dolayısıyla artık etkilenmez olmak, aldırmamak, alışmak. 2.bıkmak, usanmak demektir.

Üstüne üstlük bu ilk çeyrekte Goebbels1 taktiği kullanmak da artık yadırganmaz oldu. Bütün kötülüklerin anası olan yalan da kanıksanmış durumdadır.

Toplumumuzu bu acınası duruma düşürenlerin başında, topluma hizmetle görevli siyasetçilerin olduğu medyada dile getirilmektedir.

6 Mayıs 2022 Cuma

“Yaşamın Amacı, Amacı Olan Bir Yaşamdır”

 

Sabahattin Gencal
Akyazı, 2020


Kişinin amacını unutması en yaygın aptallık biçimidir.” der Friedrich Nietzsche. Biz yaşama amacımızı unuttuk mu? Ne unutması, ancak bilinen unutulur. Biz yaşama amacımızı bilmiyoruz ki? Ne garip en güzel biçimde yaratılan, halife potansiyeliyle donatılan insanın yaşaması amacını bilmemesi.

İlkin amacımızı bulmalı,   öğrenmeli değil mi? “Hayattaki amacınız amacınızı bulmak ve ona tüm kalbinizi ve ruhunuzu vermektir.” der Budda.

Öncelikle amacımızı bulmalıyız? Neden mi? Çünkü hayatın anlamını bulmazsan bir trajedi yaşamaya yaşamak durumunda kalırsın. Bakın ne diyor Lou Engle;  “Hayatımızın her birinin bir tasarımı ve amacı vardır. Bunun farkında olmadan yaşamak üzücü ama farkında olmadan ölmek bir trajedidir.”

Amacımızı bulmak gerektiği konusunda bir uyarısı var Seneca’nın; “Nereye gitmek istediğini bilmeyen kişi için elverişli bir rüzgâr yoktur.”

1 Mayıs 2022 Pazar

Şampiyondan Ders Almalıyız

 





Türkiye Futbol Federasyonu, Spor Toto Süper Ligi 2021-2022 Ahmet Çalık Sezonunun 35. Haftasında yani sezonun bitimine 3 hafta kala Trabzonspor’un şampiyonluğu kesinleşti.

Trabzonspor’un bu üstün başarısını Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanından en sade yurttaşa kadar herkes tebrik etti. Yurt içinde ve yurt dışında her yerde sevinç gösterileri yapıldı. Trabzonspor’u ben de tebrik ederken başarılarını devamını dilerim.

Bu arada kulüp başkanı ve teknik direktörü başta olmak üzere spor yazarları ve birçok kişi tarafından, şimdiye kadar Türkiye’de pek az görülen bu başarıya etki eden etmenler üzerinde duruldu. Bu analizleri dinledim ve okudum. Hepsi yararlanılmaya değer güzelliktedir.

Paylaşmak güzeldir.