Sabahattin Gencal , 2022 |
Bu
günlerde akordum yine bozuldu dostlar.
Akort’un
ne olduğunu bilmeyen yok sanırım. Ama yine de kısa bir açıklama yapalım:
Akort, bir enstrümanın çalındığında istenen notayı vermesi için enstrümanın ayarlanması işlemidir. Örnek de verelim: İlköğretmen okulunda müzik dersim, maalesef iyi değildi. Mandolin olmasa sınıf geçmeme imkân yoktu gibi. Ben mandolin çalıyordum; ama mandolinimin akortu bozulunca akort yapmasını beceremiyordum. Akort yapabilmek için müzik kulağı gerekir. Zorunlu olarak arkadaşlarıma müracaat ediyordum.
O
günleri hatırlayınca müzik öğretmenimizin piyanosunun sesini duyar gibi
oluyordum. Piyanonun akort edilmesi çok farklıydı. Hatta başka bir isim
veriyorlardı buna. Bir türlü hatırlayamayınca Geogle’a müracaat ettim. Akor
terimiyle karşılaştım. Doğrusu
öğretmenim bu kelimeyi hiç kullanmamıştı. Veya kullandı da ben hatırlamıyorum.
Neyse, biz devam edelim:
“Akorlar
majör ve minör olmak üzere iki çeşit olmaktadır. Her müzik aleti akor ile
çalınmamaktadır. Piyano ve gitar akor çalabilen çalgıların başında yer
almaktadır. Ayrıca bu müzik aletleri iyi bir eşlik edici de olmaktadırlar.”
Fazıl
Say - İnsan İnsan - Akor
Orjinal
Ton: F | Dm Kapo: 0
İnsan
insan derler idi
İnsan
nedir şimdi bildim
Can
can deyü söylerlerdi
Ben
can nedir şimdi bildim
Muhyiddin
eder hâk kadir
Görünür
her şeyde hâzir
Ayan
nedir pinhan nedir
Nişan
nedir şimdi bildim
Kendisinde
buldu bulan
Bulmadı
taşrada kalan
Canların
kalbinde olan
İnanç
nedir şimdi bildim
Muhyiddin
eder hâk kadir
Görünür
her şeyde hâzir
Ayan
nedir pinhan nedir
Nişan
nedir şimdi bildim
İnsan
insan derler idi
İnsan
nedir şimdi bildim
Can
can deyü söylerlerdi
Ben
can nedir şimdi bildim
Söz:
Muhyiddin Abdal1
Müzik:
Fazıl Say
Bu
benim alışkanlığıma bir ruh hastalığı diyebilirsiniz. Baksanıza, benim akordumun
bozulduğundan söz edecektim. Google makas değiştirdi bana.
Muhyiddin
ismini görünce hemen Muhyiddin İbnü'l-Arabî2 aklıma geldi. Dedim ya akordum
bozuk abdal kelimesini görmedim. Sonra meşhur Fazıl Say da aklımı çeldi.
Yukarıda yazdığım gibi makas değiştirmiş olduk. Mersin’e gidecekken Tersine
gittik.
Galiba
bu sözünü ettiğim ruh hastalığı bulaşıcı bir hastalıktır. Düşünelim bir:
Bir
siyasetçi bir konudan söz edecek diye on binlerce dinleyince etrafında
toplanıyor. Siyasetçi coştukça coşuyor. Abdülhamit devrine kadar gidiyor.
Eskiden de böyleydi ilgisiz konularda hamasi bir nutuk veriyor son iki buçuk
dakikayı da asıl konuya ayırıyordu. Şimdilerde öyle kafalar karışıyor ki sadece
nutuk irad eden değil dinleyiciler de asıl konuyu unutuyorlar. Hayret, konuşma
bitince de, “Biz buraya niçin geldik?” bile demiyorlar. Biz de ihtimal bu ruh
hastalığımızın mikrobunu onlardan aldık. Bir şey değil, korkarım size de
bulaştırırım.
İnsanoğlu,
ah insanoğlu son nefesine kadar toplumu düşünüyor, insanlığı düşünüyor. Ama korkuyor
zavallısı. Dobra dobra siyasetçilere “Ya çenenizi kapatın ya da
konuştuklarınızı düşünerek konuşun.” diyecek yerde böyle dolaşıklı yola giriyor
insanoğlu. Ne diyeceksin, hepimiz hasta olduk.
Bu
yazı okurlarımız için akortsuz bir yazı; ama benim için bir deney. Nasıl mı?
Zaman zaman söylemiyor muyum ki önceden kalemim sürüklerdi beni şimdi de
klavyem. Öyle sürüklenecek biri de değilim hani. Kilom oldukça fazla.
Sürüklemek yerine top gibi yuvarlanıyorum, desem yanlış olmaz.
Bakalım
nereye kadar yuvarlanabiliriz? Çünkü bizim için tehlike çanları çalmaya başladı
bile. İşte bu konuyu anlatmaktı niyetim. Ne oldu konuyu ikinci plana ittim. Ne
ikincisi son plana itmiş oldum. Bu hastalığım da toplumdan bulaştı bana. Dikkat
ediyor musunuz, en önemli konular son plana atılıyor. Buna kılıf da
uyduruyorlar.
Bugün
kardiyolojiye gittim. Doktorumuzun dediklerinden bir iki cümle aktarayım: “Kalp
ritim bozukluğunun kalbe zararı yok; ama ritim yükselirse beyne pıhtı atar.
Felç olursun.” Doktora rahmetli eşimin de bu küçücük pıhtı yüzünden vefat
ettiğini söylemedim tabii.
Ben
kovidden son dakikada kurtulduğumda, sağ olsunlar, çocuklarım medyayı bana
sınırlamışlardı. Şimdi yine ayni yere geliyoruz. Medyayı yasaklıyorum kendime
ve kendim gibi olanlara. Bakıyorsun bir adam hâlâ konuşuyor. Hâlâ milletin
karşısına çıkabiliyor. Bazılarının kafası atıyor tabii; bende ve benim gibi
olanlarda kafatası atmıyor. Pıhtı atıyor. Allah göstermesin...
Şimdi
eğri oturup doğru konuşalım benim gibi akordu demeyelim, kalp ritmi bozuk
insanların yazılarını okumayınız. Kalp böyle çarparken, bizlere hiç
yakışmayacak ifadeler çıkabilir klavyemizden. Gönlümüzden değil klavyemizden.
Gerçi başkaları gibi hiçbir zaman dümdüz gitmeyiz; ama olsun yine de
okuyuculara kötü örnek olmayalım.
Bu
günler ben kendimin akorduyla meşgul olacağım. Siyasetçilerin, idare ettiğini
sananların akort edilmesiyle uğraşamayacağım. Size zahmet fırsat bulursanız
biraz da siz uğraşın.
Akortlanmaya
ihtiyacımız var.
Sabahattin
Gencal,
Çekmeköy-
İstanbul, 24. 05. 2022
______________________
1.
Muhyiddin Abdal, Türk hurufi şairdir. 16.yüzyıl kaynaklarında ismi geçer. Hacı
Bektaş-ı Veli, Otman Baba ve Balım Sultan gibi mutasavvıflardan bahseder.
Edirne ile Kırklareli arasındaki Çöke'de yaşamış olduğu söylenir.
"Muhyiddin Baba Türbesi Mezarı" da buradadır. Prof.Dr. Şükrü Elçin'e
göre Muhyiddin Abdal'ın ölüm tarihi 1529'dur. Bektaşî ulularından biri olarak
kabul edilmektedir. Hece vezni ile Hurufi anlayışta yazdığı şiirlerini küçük bir
divanda toplamıştır.
Muhyidin
Abdal'ın "İnsan İnsan" adlı şiiri Fazıl Say tarafından bestelendi ve
İlk Şarkılar albümünde yer aldı.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Muhyiddin_Abdal#:~:text=Muhyiddin%20Abdal%2C%20T%C3%BCrk%20hurufi%20%C5%9Fairdir,%C3%87%C3%B6ke'de%20ya%C5%9Fam%C4%B1%C5%9F%20oldu%C4%9Fu%20s%C3%B6ylenir.
2.
Muhyiddin İbnü'l-Arabî ya da tam adıyla Muhyiddîn Muhammed bin Ali bin Muhammed
el-Arabî el-Hâtimî et-Tâî, ünlü İslâm düşünürü, mutasavvıf, yazar ve şair.
Şeyhü'l Ekber unvanı ile de bilinir. Vikipedi
Doğum
tarihi: 26 Temmuz 1165, Murcia, İspanya
Ölüm
tarihi ve yeri: 16 Kasım 1240, Şam, Suriye
https://tr.wikipedia.org/wiki/Muhyiddin_%C4%B0bn%C3%BC'l-Arab%C3%AE