30 Temmuz 2020 Perşembe

“Not defteri” Yeniden Hizmete Giriyor



Bir blog hizmete açılırken, daha doğrusu hizmete ara verilen bir blog tekrar açılırken ne söylenip ne yazılacağını bilemiyorum. Ülkemizde küçük büyük demeden her yapılan tesislerin açılışları anlı şanlı olur. Yakından uzaktan taraftarlar gelir. Alkışlarla birileri kürsüye çıkar. Çıkar da konuşmaları yazılı ve görsel medya vasıtasıyla arş-ı âlâyı tutar. Öyle hipnotize edici konuşur ki izleyenler ne tesisi açıldığını oracıkta unuturlar. Tesisten hiç konuşulmamıştır. Tesis mesis bahane  ikramlar şahane...
Bu anda aynı hataya düşmek üzereyim. Biz böyle gördük, böyle alıştık. Nutuk atmak için, “Tutmayın beni.” diyeceğim; ama yanımda kimseler yok.
Yapayalnızım, klavye başında ve de hayallerle başbaşa. Eee, bizim tesisin açılışında böyle yazı yazılması da nasipmiş. Kaderden kaçılmaz.
Açılan tesislerde yapılan konuşmalar tesis arşivlerinde saklanıyor mu bilemem. Saklansa iyi olur, çünkü insanımızın mizaha ihtiyacı vardır. Zira mizahtan başka hiçbir şey yüzümüzü güldüremez.
Ben bu yazıyı saklayacağım. İnşallah ileride gülümseyerek okuruz. Evet, şimdilik düşünerek okuyalım, gülümseme de ileride olur inşallah...
Sevgili okurlarım,
İnternet dünyasında bilgiler kirleniyormuş. Bu doğru. Bu doğru olduğu kadar internetin bir bilgi hazinesi olduğu da doğru. Ucu bucağı sınırsız bir hazine, bir umman.  Hz. Mevlâna mı demişti. “Umman da olsa, ancak kovan kadar su alırsın.” Bizim kovalar pek küçük. Üstelik ummanda yüzmesini de bilmiyoruz. Onun için birbirimizle yardımlaşmamız gerekir.
Bundan 5-6 sene önce “Ben nasıl yardımcı olabilirim?” Tabii, eğitimden söz ediyorum. Emekli olarak bir köşeye de atılmış olsam bile bir karınca misâlı, bir serçe kıssasının düşündürdükleriyle başta Türkçe-edebiyat seven öğrencilere, öğretmenlere, yazar adaylarına, edebiyat dostlarına bir katkım olsun istedim. Ne yaptığımı söyleyeyim mi?
Dil ve dilbilgisinden edebi sanatlara, anlatım biçimlerinden yazım yöntemlerine, noktalama işaretlerinden yazım kılavuzuna kadar vb. birçok konuda internette yayınlanan konuları kolaydan zora doğru derlemeye çalıştım. Derleyip düzenlediklerimi paylaştım. Doğrusu fena olmadı. Ummadığım bir trafik oluştu.
Trafikten yoruldum doğrusu, sonra sevgili eşim vefat etti. Kolum kanadım kırıldı. Hâlâ depresyon ilâcı alıyorum. Bugün ilâcı unuttum herhalde. Böylesine yazmama bakılınca...
not defteri adlı blogumuzu silmedik; ama kapılarını kapattık.
Günümüzde, bu pandemi illetinden sebep başta öğrenciler olmak üzere edebiyatseverler internette kulaç atmaya başladılar. Yani, şimdi yardımcı olamazsak ne zaman olacak? Onun için bir iki rutuşla blogumuzu  tekrar açıyoruz.
Aslında bizim yaptığımız boş gürültü, lâf salatası deseniz yeridir. Başkaları olsa ki örnekleri çoktur. Bütün bloglara davetiye gönderir, reklâm meklam derken... Bize gelince kendimiz söylüyor, kendimiz dinliyoruz. Bizimkisi hep böyle oluyor. Onun için ciddiyeti işin içine katmıyorum. Katmıyorum ki tesadüfen gelenler olursa fazla sıkılmasınlar. Ancak şu kadarını ciddi ciddi söylemem gerekir:
1.                Alıntı yaptığım siteler iyidir de diğerleri iyi değil demek istemiyorum. Ben bunları görebildim ancak. Dedim ya fazla yüzme bilmiyorum.
2.                Alıntı yaptığım sitelerin adreslerini/linklerini yazıyorsam oraya yönlendiriyor, onun reklamını yapıyor değilim. Linkleri, kural bir tarafa ahlak gereği yazmamız gerekli. Onca emek sarf edilmiş. Allah razı olsun.
3.                Yukarıda arz ettiğim sebeplerden ötürü derleyip düzenleme çalışmalarını yürütemez duruma gelince bu sefer çok zengin bir bağlantı listeleri oluşturdum. Sakın yanlış anlaşılmasın bunların reklamlarını da yapıyor değilim. Bulduklarımla yetindim. Misafirlerimiz de umduklarıyla değil bulduklarıyla yetinmeyi artık öğrenmeye çalışacaklar.
4.                Günlük medyadan bıkanlar, not defterini açabilir. İstedikleri linke basabilir veya “Rast gele yavrum rast gele.” İkisi de aynı kapıya çıkar. Kapılar açılınca, bir başka edebiyat dünyasına geldiğimizi anlarız. “Bir başkadır benim defterim...”
Bu tip madde madde yazmayı da bir tarafa bırakıp çok çok önemli bir konuya temas edeceğiz:
Bilindiği üzere OKU blogumuzda organize ettiğimiz Gencal Edebiyat Ödülleri 2020 Kısa Öykü Yarışması Etkinlikleri hiç umulmadık başarıyla sonuçlandı. İşte bu etkinliği, artık edebiyat, kültür, sanat vb. etkinliklere daha çok yer verecek olan  not defterinde ele alacağız.
Haa, şunu da ekleyeyim. Hiçbir iddiam yoktur. Evet, biz eski blogculardanız. Eski blogculardan kimler kaldı ki? Çoğu YouTuber olmuş. İyi olmuş. Diğer sosyal medyada boy gösteriyorlar. O da güzel. Ama blog? Ya, kim uğraşacak yazmayla, okumayla. Ya, ne günlere kaldık sanki kazmayla çapayla uğraşılıyor. Ne derler “Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı.”
Eee, şimdi ne dersiniz? Not defteri’nin yeniden hizmete girişi vesileyle yazdığımız bu yazı ünlülerin nutuklarına benzedi mi benzemedi mi?
Şunu ekleyeyim, birçok yazı çeşidinin özelliklerinin anlatıldığı, edebi sanatların, hem de fazlasıyla bulunduğu bu blogda, kusura bakmazsanız böyle bir yazı da bulunsun.
Son olarak arz edeceğim şudur: Artık sizin de bir katkınız bulunsun.
Sabahattin Gencal, Çekmeköy-İstanbul, 30.07.2020


Paylaşmak güzeldir.