18 Nisan 2021 Pazar

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

       


TBMM'nin 101.Kuruluş Yıl dönümü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun. Bizlere bu bayram coşkusunu 101. Yılda da bir kere daha yaşatan, ayrı ayrı saymaya sayfalar yetmez herkese candan teşekkür ediyorum. Var olun sağ olun.
        Korona-virüs salgını nedeniyle sokağa çıkma yasağına rağmen, teknoloji sayesinde çok güzel kutlama etkinlikleri oldu. Doğrusu bu etkinliklerden çok etkilendim:
Sabah sabah daha yataktan kalkmadan tabletimden internete girdim. Sosyal Medyadaki bayram kutlamalarını ve etkinlerini izledim. İzledim demek çok yavan kalıyor. Adeta yaşadım. Çocuklar gibi yaşadım. Ben seviyorum. Tüm yaratıkları seviyorum. Doğayı seviyorum. İnsanları seviyorum. Çocukları çok seviyorum. Seviyorum, ama nedense sevgimi belli edemiyorum. Yazı ile olsa da bunu beceremiyorum. Şu kadarını söyleyeyim: Bazen tüylerim diken diken oldu, bazen gözlerim yaşla doldu. Bazen de kalbim coştu. Çocuklar la beraber neşeyle doydum.
Sabahattin Gencal, Çavuşbaşı-Beykoz
(Torunların İlkokula başlaması anısı)
“Kahvaltı hazır babacığım!”
Sağ olsun oğlum Ahmet’in hazırladığı kahvaltı masasına oturdum. Bir yandan da televizyondaki programları izlemeye başladım. İstisnalar bir yana tüm kanallara da teşekkürler. İnanın reklamları da izledim. Çocukların yer aldığı her çalışma, her program güzeldir.
Şimdi de masa bilgisayarımın başındayım.  Mutluyum doğrusu. Çok özlü ve anlamlı demeçler var. Bu arada harika denilecek ifadelerin yer aldığı demeçlere bir kelimeyi yazmayanlar da yok değil. Bu konuya girip kırk yılda bir gelen neşemi bozmak istemem. Bir yazım olsun neşeyle bitmeli:
Yeri midir, değil midir kestiremiyorum, ama yine de Immanuel Kant’ın “ Kavramlar duyusuz boştur, duyular kavramsız kördür.” Sözünü hatırlatıyorum.
Sabahattin Gencal, Perşembe-Ordu, 1967

23 Nisan’ı sadece çocuk bayramı olarak görüp duygu ve coşkuya kapılmak ne derece doğru olabilir? Yine 23 Nisan’ı sadece Milli Egemenlik yönüyle ele almak ne derece etkili olur? Doğrusu olmaz. Ancak bazıları uçlara kayıyor ve tek taraflı oluyor bilerek veya bilmeyerek. Gelin dostlar, ortada birleşelim hem çocuklarımızla çocuk olup neşelenelim;  hem de birer Mustafa Kemal Atatürk olup Milli Egemenliğimiz üzerinde düşünelim.
Bakın, milli ve manevi hasletlerimizi az çok bilen, az çok da tecrübeli biri olarak söylüyorum: Birilerimizin bir uçta birilerimizin diğer uçta olmamız yanı kutuplaşmamız, düşmanlardan başka hiç kimseye yarar sağlamaz. Gelin altın/ortada, makulde birleşelim.
101.yıl etkinlikleri, şahsen beni, birleşeceğimiz konusunda umutlandırdı Bugün 23 Nisan Umut doluyor insan…
Not olarak şunu da ekleyeyim: Aslında böyle klâsikleşmiş yazılar yazmak yerine TBMM’ne bir doğum günü mesajı çekmek isterdim. Sayın Meclis Başkanımızın şahsında tüm milletvekillerimizin bayramını tebrik ederek onlardan bu meçhul öğretmeninin arzusunu düşünmelerini isterdim:
Nedenleri ve niçinlerini irdelemeden durumumuzun pek de iyi olmadığını söyleyebiliriz. Yine her durumda bu olumsuz durumdan başarıyla çıkma potansiyelimizin olduğu da herkesçe malumdur. Yalnız en kısa zamanda güçlü bir parlamenter sisteme geçmemiz şarttır.
Türkiye Cumhuriyetinin kalbi TBMM'nin değerli milletvekilleri, çok kişiye nasip olmayacak bu şerefli payeye erişen milletvekillerimiz düşünmek için henüz vakit geçmemiştir; ama…
Goethe’nin “Bir işi vaktinde yapmazsan eğer/azalır taşımış olduğu değer.” sözünü de unutmayalım.
Tekrar şahsınızda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutlarım.
Sabahattin Gencal, Çekmeköy-İstanbul, 23.04.2020
Not: TBMM'nin 100.Kuruluş Yıl dönümünde OKU blogunda yayınlanan bu yazımızı 1 (bir) rakam ekleyerek aynen yayınlıyoruz. Umarım ki coşkumuza da ekleme yaparız.




Atatürkçülük

  


ATATÜRKÇÜLÜK

-I-

Baş Komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının, milletin bütün fertleriyle “Ya İstiklâl ya ölüm” duygu ve düşüncesi etrafında birleşerek-bütünleşerek hep birlikte başarıyla verdikleri Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleri, Türk Devriminin Temel Kurucu İlkeleri veya Atatürk ilkeleri (Atatürkçülük/Kemalizm) diye adlandırılmıştır.

Temel İlkeler: Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve İnkılapçılıktır. (Cumhuriyet Halk Parti’sinin amblemi olan 6 Ok bu ilkeleri simgelemektedir.)

Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsız bir devlet olarak çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkması için bu kurucu temel ilkeleri besleyen, onlara uygulama imkânı hazırlayan ilkeler de vardır. Yine, başta Atatürk olmak üzere, Atatürk’ün arkadaşları, TBMM üyeleri ve Türk aydınlarınca belirlenen bu ilkeler genellikle bütünleyici ilkeler olarak anılırlar. Bunlardan bazıları;  a) Tam bağımsızlık, b) Milli Egemenlik, c) Akıl ve bilim, ç) Milli Birlik ve beraberlik, d) Yurtta sulh cihanda sulh, e) İnsanlık sevgisi,  f) Çağdaşlaşma vb.

Atatürkçülük donmuş bir doktrin değildir. İnkılapçılık/devrimcilik ilkesinden de anlaşılacağı üzere çağdaş koşullara göre gelişen bir sistemdir.

Milliyetçilik, ırkçılık demek değildir. “Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk denir.” “ Ne mutlu Türk’üm diyene.” Sözlerinden de bu anlaşılır. Burada ırk birliği değil, kültür birliği vardır. Türk üst kimliği altında bütün kimlikler kenetlenir.

Halkçılık bir sınıfçılık değildir. Yani elit tabaka, halk tabakası diye bir ayrım olmadan herkes halkın bir ferdidir.

Devletçilik bir devlet tekeli değildir. Serbest ekonominin, başka deyişle girişimcilerin de yer aldığı bir karma ekonomik modelidir. Girişimcilerimiz Küresel girişimcilerle veya küreselcilerle işbirliği içinde olan girişimcilerle rekabet edemeyebilir. O durumda, bir nevi halkın korunmasının sigortası olarak devletçilik hayati bir önem taşır. Ağır sanayi, silâh sanayi, uçak sanayi vb. sanayilerin ve de büyük projelerin yapılabilmesi için de devletçilik önem arzetmektedir.

Cumhuriyetçilik yönetim biçimini simgeler. Türk kültürüne, daha açık deyişle Türk İslâm kültürüne, karakterine en uygun yönetim de demokrasidir, Cumhuriyettir.

Laiklik, Batıdaki sekulerizm değildir. Açık deyişle din ile devletin birbirinden tamamen ayrılması bir nevi din ile yaşamın ayrılması değildir. Laiklikte din işleri devlet işleriyle karıştırılmaz; ama bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti garanti edilir. Yani laiklik asla dinsizlik demek değildir.

İnkılâpçılık/devrimcilik ise Türkiye Cumhuriyeti’nin daima çağdaş uygarlık düzeyinde olmasını hatta bu uygarlık düzeyinin üstünde olmasını sağlamaktır. Yani statükocu olmamaktır. Açık deyişle durağan, kemikleşmiş bir yapı değil Atatürkçülük. Atatürkçülük akıl ve bilim ışığında topyekün gayretlerle çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmak için gerekli atılımların yapılmasıdır.               

 

-II-

Bu kısa açıklamaların ışığında günümüzde Atatürkçülüğün ne durumda olduğunun muhasebesini yapmak gerekir. Tabii sağlıklı muhasebeyi tarihçiler ve ilgili uzmanlar yapabilir. Ancak uzman olmayanlar da,  yapılan ve yapılmakta olanlardan hareketle Atatürkçülüğün ne durumda olduğuna dair bir fikir edinebilirler. Birkaç örnekle yetinelim:

Devletçiliğe nasıl balta vurulduğunu, özelleştirmenin nasıl yapıldığını, elbette tarih yazacaktır. Ama şimdiden görüldüğü kadarıyla Türk halkı özel sektörün insafına terkedildi. Devlet de büyük projeler için büyük sermayedarlara geleceği kaptırdı. Bu durum halkçılık diye bir şey bıraktı mı? Artık fakir sınıf, zengin sınıf ayırımı felâketine hazırlıklı olunmalı.

Bir üst kimlik, üst kavram olan TC’nin bazı yerlerden silinmesi ve alt kimliklerin canlandırılmaya çalışılması Milliyetçilik ilkesini zedelemedi mi?

Laiklik, din düşmanlığı olarak işlenerek Atatürkçülüğün din düşmanı olarak adlandırılması sağlanmadı mı?

“Kararname” devleti,  Cumhuriyet ve demokrasiyi aşındırmadı mı?

Tesellimiz, bütün bu ve bunlara benzer olumsuz uygulamaların bir yerde Atatürkçülüğün ne derece önemli olduğunu da millete göstermiş olmasıdır.

Her şeye rağmen Atatürkçü düşünce yeniden filizlenecek ve Türkiye Cumhuriyeti layık olduğu seviyeye kısa sürede gelecektir.

Sabahattin Gencal, Çekmeköy-İstanbul, 10.11.2020


Andımız

  


.

ANDIMIZ

Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.


Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.


Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.


Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!

 

(Andımız 1933’de  Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından yazılmıştır. 1972’de bir değişiklik yapılmıştır.1997’de yapılan değişiklik Sonrası Andımız Sözleri)

TÜRKÜM

Andımızda geçen Türk kelimesi, bir ırkı belirtmekten çok Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını belirten bir kavramdır. Açık deyişle Türk kelimesi Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan hangi ırka ve dine mensup olursa olsun bütün yurttaşları içine alan, birlik ve aidiyet ifade eden bir üst kavramdır. Aidiyet duygusu bütün canlılarda içgüdüsel olarak vardır. İnsanlarda ise bilinçli olarak olması gerekir ki birlik ve beraberlik sağlanmış olsun.

İnsan biricik varlık olmakla birlikte toplumsal bir varlıktır. Biricikliğinden başka bir şey düşünmeyen, toplumu ancak basamak veya sömürü vasıtası olarak gören egoistlere gerçek anlamında insan denebilir mi? Onun için “ben” değil “biz” olmalıyız. Fatiha Süresini okurken, “Bizi…” diyerek “Bir” olduğumuzu ifade ediyor, bu bilinç içerisinde Allah’a yöneliyoruz.1 Hakk’ın davası etrafında toplandığımız, bir araya geldiğimiz takdirde değer ifade ediyoruz. Dolayısıyla her şeyden önce “Biz” olmaya, “Bir” olmaya ihtiyacımız var.” Burada bir parantez açalım. Bazı dar görüşlüler “bizi” derken tüm yurttaşları değil, yalnız Müslümanları, bazıları da yalnız kendi mezhebini, kendi çevresini kastediyor ve diğerlerini ötekileştiriyor.

Birbirimizi ötekileştirmeden birlik olmak zorundayız ki hakkımızı hukukumuzu koruyabilelim. Bu konuda bir uç örnek verelim:

Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) henüz peygamberlik gelmeden, yirmili yaşlardayken yere yere yere batırdığımız Cahiliye devrinde (580’li yıllarda) Arap kabileleri arasında anarşi ortamında, zayıf ve güçsüzlerin korunması, zulmün önlenmesi gibi amaçlarla, toplumda sözü geçen, kişilerin önderliğinde kurulan ve Hz. Muhammed'in de bir ara toplantılarına katıldığı barış cemiyeti olan (Hılful FudulErdemliler İttifakı kuruluyor. Bu ittifak’ın yeminine dikkat buyurulsun:

Antlaşma yemini şöyledir:

1- Mekke’de, ister oranın halkından olsun isterse dışarıdan gelen insanlardan olsun, bir kişinin zulme uğradığını gördükleri zaman onunla birlikte olacaklardı.

2- Mazluma hakkı iade edilinceye kadar mazlumla bir tek el gibi -yekvücut- olacaklardı.

3- Deniz, bir tek tüyü ıslatıncaya kadar, Sebir ve Hira dağları yerlerinde kaldığı müddetçe ve maişette (mali durumda) tam bir eşitlik sağlanana dek bu maddeler geçerli olacaktı.2

Bütün kaynaklarda Hz. Peygamber’in peygamberlikle görevlendirildikten sonra da bu ittifaktan övgüyle bahsettiği, İslâmiyet’in onu daha da pekiştirdiğine inandığı, tekrar çağrıldığı takdirde de tereddüt göstermeden derhal icâbet edeceğini söylediği Müsned, I, 190, 317) kaydedilmektedir.

Bu arada şunu da ekleyelim, partileşen bu ittifak Hz. Osman’ın ölümünden sonra, ne hikmetse kapatılmıştır.

Konuyu toparlayalım. Milletçe bir üst kimlik içinde toparlanmamız kenetlenmemiz gerekir. Vahşi kapitalistler, kendileri çocuklarının birliğini sağlamak ve pekiştirmek için and okuturlarama sömürecekleri ülkelerde değil “and” okumak, birlik ve beraberliği sağlayacak bütün girişimleri engellerler.

Vahşi kapitalistler ve onlara bilerek veya bilmeyerek hizmet durumunda olanlar Andımız için çağ dışı, kominist, faşist vb. uygulamadır diyebilirler. Dikkat edilirse değil Türk kimliği altında kenetlenmemizi sivil toplum kuruluşlarını da istemezler. Şayet kurulmuşlarsa bölmeye çalışırlar. İşçi Sendikaları bölük bölük değil mi? Öğretmen Sendikaları (dernekleri demek daha doğru) bölük bölük değil mi? Baroları da bölmeye kalkmadılar mı?

Dahası var vahşi kapitalistler böl-yönet taktiğinin ötesinde taktikler de geliştiriyorlar. Ülkelerin sistemleriyle oynuyorlar ki yarıydı, yasamaydı, yürütmeydi gibi kurumlarla uğraşmasınlar... Bu herkes tarafından da bilinmiyor mu? Bal gibi biliniyor; ama şahsi menfaatler ağır basıyor. (CIA eski Türkiye şefi, Paul Bernard Henze'nin 2006'da Beyaz Saray'a sunduğu Türkiye raporu için bkz.4)

İleride tarih yazacaktır bunları. Şimdilik görsel ve sözel medya ile idare edin ve içinde bulunduğumuz vahim durumu anlamaya çalışınız: Faiz batağında olmamız yetmiyormuş gibi, bazı şirketlere 20-30 yıl adeta haraç ödemek durumunda değil miyiz?

Kısaca Türkiye Cumhuriyetin yurttaşları olarak göğsümüzü gere gere Türküm diyerek, evet ırkı ve dini kast etmeksizin Türküm diyerek birliğimizi sağlamalıyız.

Bugüne kadar, maalesef bu birliği sağlayamadık. Tabii bunun da sebepleri var. Bu sebepleri bilirsek bundan sonra aynı hatalara düşmeyiz.

Namazdan örnek verelim, namazı bayağılaştırırsak veya tören haline getirirsek kusurlu olur. (Kabul edilmez demiyoruz; onu ancak Allah (cc) bilir.) Andımızı da kimimiz tören havasında okuduk, kimimiz de öylesine. Yani özüne inemedik. And’daki coşkuyu, ruhu kavratamadık.

"And"ın, bu dönemeçte tekrar gündeme gelmesi inşallah iyi olur. Korkarım ki siyasi mülahazalarla tekrar okutulmama cihetine gidilir. Bu konu her şeyden önce bir eğitim konusudur. Bazı eğitimciler de buna karşı olabilirler. Onlara yine vahşi kapitalizmi hatırlatmak isterim. Ne kadar eğitilmiş olursanız olun birlik olmadıktan sonra hak hukuk, liyakat vb. kavramlara önem vermeyen kapitalistlerin kölesi olmaya mahkûm olursunuz.

Özetle, Türk ve TC kelime ve ifadelerini kaldıranlar dahil hepimiz gururla Türküm diye başlayarak Andımızı okumalı, özümsemeli ve gereğini yapmalıyız.

 

DOĞRUYUM

“…Bizi dosdoğru yola ilet…” “…Bizi dosdoğru yola ilet…” Bu duayı günde kaç defa okuyoruz?

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim Fatiha Suresi 6. Ayetinde: "... Bizi dosdoğru yola ilet" diye dua etmemizi belirtmektedir. Günde 5 vakit namazda bu ayeti 40 defa okuyoruz. Yoksa anlamını bilmeden mi okuyoruz?

Evrensel ahlâk anlayışında olduğu gibi, İslâm ahlâkında da doğruluk ve dürüstlük, insan onurunun ve sağlıklı bir toplum yapısının vazgeçilmez şartlarından biri olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla doğruluk, gerek fert, gerekse toplum için zorunlu olan ahlâkî niteliklerin tamamını kendinde toplar.

Doğruluk yalancılığın zıddıdır. Dürüstlük, sözde ve davranışlarda din ahlak ve toplumun öngördüğü ilkelere uygun davranma, özü-sözü bir olma halini ifade eder. Daha açık bir ifade ile gerçeğe ve kurala, akla ve mantığa uygun; tam, eksiksiz, istenildiği gibi, kusursuz, yanlışsız, hilesiz; eğri, çarpık ve yalan olmayan; her türlü kötülükten uzak; yasa, yöntem ve ahlaka bağlı olmak demektir.” (TDK Türkçe Sözlük, I, 389, 390, 421)

Dürüst olmak insan olmakla eş anlamlı kabul edilmektedir. Dürüstlük aynı zamanda insanın safiyetiyle yani bozulmamış haliyle ilgili bir kavramdır. (La Bruyere, (1985), Karakterler, Çev. Bedia Kösemihal, İstanbul: Sosyal Yayınlar, s. 277...)

Doğruluğun Allah'ın bir sıfatı olarak anılması (Kur’an-ı Kerim, 4/Nisa- 87,122)¸ önemini belirtmeye yeter.

Sorumluluğun esasını teşkil eden doğruluk, her türlü aşırılıktan çekinerek orta bir yol izlemektir.

Doğru dürüst olabilmek çok güzel, ama bu yeterli mi? Yüce Rabbimiz; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.” diye buyurmaktadır. (Kur’an-ı Kerim, 9/Tevbe-119) Yani Allah (cc) doğruların bir arada olmasından daha fazla güç meydana geleceğine işaret ediliyor adeta.

Bir araya gelerek güçlenen, güçlenerek sorumluluklarını beraberce, “biz” olarak, kolektif olarak yapan doğru kişilerin birbirlerine karşı güven duyguları da artar. Böylece toplumda huzur ve barışın olması sağlanmış olur.5

Bugün birbirimize güven duygularının, huzur ve barışın taban yaptığı ortamda; çocuklarımızın her sabah “doğruyum” demesini vahşi kapitalistler ister mi?

Doğruluğun karşıt anlamlarından birisi de yalancılıktır. Bütün kötülüklerin anası olan “yalan”la yapılan algı operasyonları sonuçları yurttaşlarımızın anasını ağlatmıyor mu?

Doğruluk-dürüstlük değeri elbette sadece söylemekle oluşmaz. Bunun özünü kavrayıp uygulamak gerekir. (Doğrulukla ilgili ayetler6)

ÇALIŞKANIM

İnsan için ancak çalıştığı vardır. (Kur’an-ı Kerim, 53/Necm -39)  Diyanet İşleri Meali (Yeni)

"Çalış!" dedikçe Şerîat, çalışmadın, durdun,

Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!

Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya,

Zavallı dîni çevirdin onunla maskaraya!

(M. Akif Ersoy, Safahat)

Çalışma konusunda yukarıdaki ayet de dörtlük de yeter aslında; ama biz tevekkülü yanlış anladığımız için şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekir.

Haksızlığın, yolsuzluğun; kapkaçın, hırsızlığın; köşe dönme anlayışının vb. emek sarf etmeden kazanma isteklerinin kol gezdiği günümüzde “çalışma üzerine çalışma “gerekir. Çünkü insanı insan yapan niteliklerden birisi de çalışma ahlakıdır.7

 

İLKEM KÜÇÜKLERİMİ KORUMAK, BÜYÜKLERİMİ SAYMAK, YURDUMU, MİLLETİMİ ÖZÜMDEN ÇOK SEVMEKTİR.

 TDK’ye göre ilke kelimesi ise şu anlama gelmektedir:

 - Temel düşünce, temel inanç, umde, prensip

- Temel bilgi

- Öge, unsur

- Davranış kuralı

- Her türlü tartışmanın dışında sayılan öncül, mebde, umde, prensip

 Bu ilkelere bugün ne derece riayet ediliyor? Sevgi ve saygı değerleri ne derece uygulanıyor?

“Ne üzücüdür ki bugün sevgi, insanların Kur’an-ı Kerim'deki sevginin ahlak mefhumlarından, ilahi öğretilerden, İslam dininin getirdiği sevgiyi doğru, temiz ve dürüst ahlak çerçevesi ile sınırlandıran ilkelerden ve tavsiyelerinden uzaklaşması yüzünden hayvani şehvet elbisenin giydirildiği değersiz bir hale gelmiştir.8

 “Sevgi, merhamet, şefkat ve yardımlaşma iyi mü'min olmanın ve Allah'ın kul olarak yarattığı insana saygının birer simgesi ve önemli göstergeleridir. Bütün insanlara karşı anlayışlı ve tüm yaratılmışlara karşı merhametli olmak, İslam’ın insanı ulaştırmak istediği kemalin esasıdır. Bu ise, önce mü'minlerin kendi aralarında başlar, sonra insanlığı ve bütün yaratılmışları içine alır.9

Mutluluğun, ahengin ve dirliğin esası sevgidir.

Bakara suresinin 92. ayeti sevginin büyülü bir masal olmaktan çıkıp erdirici bir değer olarak hayatımıza girmesinin en önemli ilkesini şöyle vermektedir:

“Sevdiğiniz şeylerden başkalarına vermedikçe mutluluğa ve zafere asla ulaşamazsınız.” O halde, gerçek sevgi bizi sahip olduğumuz değerleri paylaşmaya götüren sevgidir. Başka bir ifadeyle, sevgi, sahip olduğumuz nimet ve imkânları başkalarıyla paylaşmaktır. Kur'an, paylaşıma ‘infak’ der.10

Günümüzde toplumumuza, insanlığa baktığımızda en yüce değerlerden insana saygıyı göremiyorsak yakınmakla mı yetineceğiz? Elbette ki hayır. Herkes elinden geleni yapacaktır; daha doğrusu yapmalıdır. İlk görevimiz bu olmalıdır.

Görevimizi yapabilmemiz için, her şeyden önce kendimize saygı duymalıyız. Sonra sırasıyla anne, baba, kardeş... uzatmayalım bütün büyüklere saygı borcumuzu unutmamalıyız. Tabii saygı sadece kişilerle sınırlı değildir. Hayvanlara, bitkilere kısacası doğaya ve Allah’ın tüm yarattıklarına saygı göstermemiz gereklidir.11

 Yurdunu, milletini özünden çok seven, vergi kaçırmak için yurt dışında şirket kurar mı?

Yurdunu, milletini özünden çok seven aydınlar yurt dışına kaçar mı?

Kurar mı, kaçar mı, yapar mı dememiz nafile vahşi kapitalizmin taktikleri, bazı yöneticiler dahil çoklarının farkına varamadığı yurt ve millet sevgisinin azalmasına neden oluyor.

Yurt ve millet sevgisi azalınca kalabalık olmaktan öteye gidemeyiz. Onun için gençlerimizi ilkelerine bağlı olarak yetiştirmeliyiz.

 

ÜLKÜM: YÜKSELMEK, İLERİ GİTMEKTİR.

  Ülkü’nün sözlük anlamı, ardından koşulan, uğruna çalışılan, ulaşılmak istenen yüce erektir. Ardından koşacağımız bir amaç, hedef yoksa daima vahşi kapitalizmin kölesi olmaya mahkum oluruz. Onun için ülkümüz çağdaş uygarlık düzeyinin üstüme çıkma çabasında olmalıyız. Bazıları uygarlığı sadece teknolojide ilerleme olarak kabul etmektedir ki bu yanlıştır, eksiktir. Uygarlık maddi ve manevi her türlü ilerlemeyi kapsayan bir medeniyettir.

Avni Başman’ın deyişiyle “Bugünkü medeniyet; arka üstü yatıp, yıldızları temaşa ile vücuda getirilecek mistik bir hayat şekli değildir.” Onun için o kadar çok çalışmalıyız ki iki günümüz bir olmasın. “İki günü bir olan aldanmıştır, zarardadır.” Sözüne kimileri, hadis diyor, kimileri Hz. Ali’nin sözü diyor, kimileri de kibar-ı kelâm diyor.  Hangisi doğru bilmiyorum. Benim bildiğim bu sözü daima ilke olarak kabul ettim ve başta öğrencilerim olmak üzere herkese söyledim. Daima yükselmeli ve ileri gitmelidir.

 Y BÜYÜK ATATÜRK!

AÇTIĞIN YOLDA, GÖSTERDİĞİN HEDEFE DURMADAN YÜRÜYECEĞİME ANT İÇERİM.

 Bütün mazlum (haksızlığa uğrayan ve baskı altında ezilen, kendisine zulmedilen, zulüm gören.) ulusların Bağımsızlık Savaşı veren önder olarak kabul ettikleri Mustafa Kemal Atatürk’ü emperyalistlerin sevmemesi anlaşılabilir. Ama içimizden, az da olsa bazılarının sevmemesine bir anlam verilemez. Atatürk’ü özel yaşamı ile eleştiriyorlar, kendilerini haşa sanki Allah yerine koyarak eleştiriyorlar. Bazıları da Atatürk’ü dini konularda yaptıklarıyla eleştiriyorlar. Eleştirmek demeyelim yeriyorlar, kınıyorlar. Bu konularda tam aksini savunanlar da var. Kim doğru söylüyor? Kim yanlış söylüyor? İngilizlerin, daha sonraları başka gizli ellerin verdiği paralar karşılığı Atatürk aleyhtarlığı yapanlar mı? İngilizlerin kurulmalarında parmağı olduğu söylenen bazı tarikatların fısıltıları mı? CIA’nın kurup geliştirdiği cemaatlerin ektiği zehirleri mi? Her şeyden önce Atatürk konusu üzerinde çalışılmalıdır. Onun akla uygun sözlerine ve özellikle hâkimiyetimizin korunmasıyla ilgili sözlerine kulak kesilmelidir.

 Atatürk, milli hâkimiyetin korunması konusunda Türk Milletine düşen görevi de, şu sözleriyle ifade etmiştir: “Hiç şüphe yok, Devletimizin ebed müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için, hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle millî egemenliğimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz!”12

Atatürk’ün açtığı akıl yolunda, çağdaş medeniyet hedefine doğru durmadan yürümek için and içmek /yemin etmek ne güzeldir. Burada şunu eklemeliyiz: Akıl yolu vahyi ötelemez. Vahiy akla ters düşmez. Yalnız aklı bir yerde durabilir... Yine yeminden söz ederken şunu ekleyelim: Yemin veya ant’ın sözlük anlamı, bir şeyi yapacağına veya yapmayacağına dair, genellikle kutsal kabul edilen bir varlık üzerine verilen sözdür. Bu söze sadakat/ sağlam, güçlü ve içten bağlılık gerekir. Bu konuda küçüklere daima örnek olmalıdır.

VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN

Türk varlığının, milli birlik ve beraberliğinin devam etmesi sadece sınırlarımızı beklemek, icabında kurtuluş savaşına girip şehit olmayı göze almak, istemek değildir. Uygarlıkta ilerlememiz ve huzur ve refahımız için elimizden gelen bütün gayreti göstermektir. Yalnız kendi refahını düşünenlerin de eğitilmesi gerekir. Onların böyle egoist olmasının sebeplerini araştırıp çareler üretmek gerekir. Ancak bu konuda hiçbir çaba gösterilmiyor; aksine egoistler artıyor. Unutulmamalıdır ki bu durum sağlıklı değildir.

 

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

Ne mutlu Türk olana deyişiyle, ne mutlu Türküm diyene deyişi arasındaki fark ne kadar açıksa Andımızdaki Türk kavramı bir ırkı temsil etmediği de o kadar açıktır.

Kurulan ulus devletimiz asla diğer uluslara düşman değildir. “Gerçi bize ulusçu derler; ama biz öyle ulusçuyuz ki, bizimle işbirliği eden tüm uluslara saygı duyarız.”13  

Yurtta barış, dünyada barış” diyen Ata’nın ulusçuluk ilkesi ile ırkçı, gerici, emperyalist düşünce ve akımlar bağdaşamaz.14

Bu söz yazıldığı birçok yerden, maalesef kaldırılmıştır. Kaldırılırken de Türk kelimesini bir alt kimlik, bir ırk belirten kelime olarak düşünülmüştür. Daha doğrusu böyle bir bahane uydurulmuştur. Bu konudaki görüşmeleri ileride tarih yazacaktır. Görsel ve yazılı medyaya sızanları yazmayı doğru bulmuyoruz.

Kavramlarla oynamanın ne kadar sakıncalı olduğu bir kere daha anlaşılıyor. Bu bilinçli mi yapılmıştır, bilinçsiz mi? Böylesine sorular aklımıza gelmemeliydi aslında. Güvensizlik, kuşku hali iyi değil. Bütün bunlar eğitimsizlikten kaynaklanabilir mi?

“En önemli ve esaslı nokta eğitim sorunudur.

Eğitimdir ki bir ulusu ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır. Ya da bir ulusu köleliğe ve yoksulluğa sürükler.

Yeni Türkiye Cumhuriyetinin yeni kuşağa vereceği ulusal eğitim olacaktır.”15

Çökmüş demeye dilim varmıyor, rayından çıkmış milli eğitimimizin rayına girmesi, daima yenilikleri takip edebilmesi ve çağdaşlaşması mümkündür. Bu yargım/düşüncem/sözüm basit bir temenni değildir, övünmek gibi olmasın eski ilköğretmen okulu mezunu olan bendenizin uzun tecrübelerden sonra vardığı bir gerçekleşebilir bir sözdür. Yeter ki siyaset milli eğitimden elini çeksin.

Andımızın bir ritüel/gelenek, alışkanlık olarak değil özü itibariyle okunması dileğiyle...

 

Sabahattin Gencal, Çekmeköy-İstanbul, 17. 03. 2021

_____________

1.                Gencal, Sabahattin; Fatiha Suresi Tefsiri (Derleme), s. 102

2.                Gencal, Sabahattin; EVRENSEL Yüce Bir AHLAK Üzere Olmalı, (Henüz basılmadı)

3.                ABD Yargısının, Andımız kararı, https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/soner-yalcin/abd-yargisinin-andimiz-karari-6317939/

4.      Bulut, Arslan; Tek adam sistemini Türkiye'ye kim dayattı? https://www.yenicaggazetesi.com.tr/tek-adam-sistemini-turkiyeye-kim-dayatti-41952yy.htm

5.                Gencal; a.g.e., s. 99

6.                Doğruluk (Bakara 2/177; el-Ahzab 33/70; Fussilet 41/30; Maide 5/119; Saf 61/ 2-3; Ahkaf 46/ 13; Hud 11/112; Şura 42/15; Tevbe 9/119; Meryem 19/41)

7.                Gencal, a.g.e. , s. 209

8.                Abdulqader, Abubaker Duraid; Kur’an-ı Kerim’de Sevgi Kav-ramı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara-2014,

9.                Hadis Bahçesi, http://www.enfal.de/hadisler/mumin_cesed.htm

10.          Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Paylaşabilmek veya sevebilmek, Hürriyet, 2 Ocak 2009https://www.hurriyet.com.tr/paylasabil-mek-veya-sevebilmek-10683497

11.          Gencal, a.g.e. , s.130

12.          http://www.yenicaggazetesi.com.tr/89-yil-kutlu-olsun-15138h.htm

13.          K. Atatürk Diyor ki, VY., İst., 1970, s.51

14.          Gencal, Sabahattin; Atatürkçü Düşünce Üzerine Bir Deneme, s.116

15.          Naci, Fethi, Atatürk’ün Temel Görüşleri, Gerçek Yayınevi, s. 58

 

.

İstanbul Sözleşmesi

  




Kısa adı İstanbul Sözleşmesi olan, "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığının 19. 03. 2021 tarih ve 3718 sayılı kararı ile feshedilmiştir. (Bkz. Ek:1 aşağıda)

İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesi Türkiye’de ve dünyada birçok yönden günden oluşturdu:

1.                Sözleşmenin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle feshi uygun olup olmadığı hakkında değişik görüşler var. Kimileri bu konuda TBMM’ni yetkili olarak görmektedir. TBMM'de  kabulünden sonra Cumhurbaşkanı onaylar.

Kimileri, bu gibi konuların Kararnamelerle olamayacağını belirtmektedir. Daha da ötesi bu gibi kararnamelerin TBMM dışlayan bir darbe olduğunu belirtmektedir.

2.                Sözleşmenin içeriğinde feshe gerekçe yapılacak bir maddenin bulunmadığını söyleyenler var. Nitekim hiçbir gerekçe, tartışılması şöyle dursun belirtilmedi.

3.                Adı geçen Sözleşmenin feshinin hukuki değil siyasi kaygılarla yapıldığını söyleyenler var. Kimileri belli bir kesimin oyunu alabilmek için feshin yapıldığını savunuyor; kimileri de kadınları sokağa dökerek bazı kesimlerin lehine görüntüler yaratılmak istendiğini söylemektedir.

4.                Başka başka fikirlerin savunulduğunu da yazılı ve görsel medyadan izliyoruz.

Şahsen hukuki bir görüş bildiremiyorum. Çünkü;

İstanbul Sözleşmesini okumakla birlikte, bu sözleşmede atıf yapılan sözleşmeleri okumadım. Sözleşmede belirtilen kurum ve kuruluşların işleyişlerini bilmiyorum.

Daha önemlisi, sözleşmenin yurt dışındaki uygulanışı şöyle dursun Türkiye’mizdeki uygulanışı hakkında (varsa) raporları inceleyemedim.

Akla şu geliyor: Medyada ahkâm kesenler bu incelemeleri yapmışlar mıdır? Tabii ki bilemeyiz. İnceleme ve araştırma yapanlar da var şüphesiz. Yarım yamalak bilgilerle konuşanlar da var. Bir hususa dikkat çekmek isterim: 

Bazıları var ki, öğrenim durumları, konum ve statüleri gereği mutlaka konuyu bildikleri halde kendilerinden beklenmeyen biçimde konuşmaktadırlar. Akla gelmiyor değil, acaba algı operasyonu mu yapıyorlar?

Aklımıza böyle şeyler gelmesi artık olağanlaştı. Neler gördük neler...

En iyisi sözleşmeyi bizzat incelemek. Gerçi tam anlayamayız ama yine de faydası olur. Sözleşmeye karşı çıkanlara sorarız, hangi maddeden rahatsız oluyoruz? (Kolaylık olsun diye sözleşmeyi ek: 1’ de verdim.)

Hukuki Mütalaada bulunamayacağımı tekrar ederken sade bir yurttaş olarak kanaatımı basitçe bildireyim: İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesi hiçbir bakımdan iyi olmamıştır. Gerçi yanlış karar dönecek, sözleşme devam edecektir; ama bu sefer bunun üzerinde siyasi oyunlar oynanmaya devam edilecektir.

Cumhurbaşkanlığının fesih kararını ek: 2’de okuyabiliriz. Bu kararda 9 sayılı Kararnamenin 3. Maddesinden söz edilmektedir. Ek 3’te bunu da aldım. Doğrusu anlayamadım; Bu maddenin 1. ve 3. Fıkralarında  bir çelişki var gibime geldi. 1. Fıkraya göre fesih yapılamaz; ama 3. Fıkraya göre...?

İstanbul Sözleşmesi hakkında gazetede okuduğum bir paragrafı da aktarmakta yarar görüyoruz. 

Anayasa m.90/5 uyarınca, İstanbul Sözleşmesi kanun hükmündedir. Bunun hakkında, Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne başvurulamaz. İstanbul Sözleşmesi ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, İstanbul Sözleşmesi hükümleri esas alınır. Anayasa'nın 11.maddesi uyarınca, İstanbul Sözleşmesi hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

(https://www.milliyet.com.tr/gundem/istanbul-sozlesmesi-nedir-istanbul-sozlesmesinin-maddeleri-nelerdir-6264835)

Hep aktarma hep aktarma yapmak canımı sıkıyor; ama ne yapayım ki hukuk mekanizmalarında, yargıda ne olup bittiğini anlayamıyorum. Kim anlayabiliyor ki? “Cahilim aklım gider” desek yeridir...

Kısaca, “Her şeyde bir hayır var” derler ki inşallah bundan da hayır çıkacak. 

Türk ve Müslüman olarak annelerimize, eşlerimize, gelinlerimize, kızlarımıza vb. verdiğimiz değeri bütün kadınlarımıza da veriyoruz. Kadın ve erkek birbiri tamamlayandır. Kadınlarımızın zerrece incitilmesini, gücendirilmesini gönlüm istemez.  Bu durum Allah’ın gücüne gider...

Mutlu yarınlar dileğiyle...

Sabahattin Gencal, Çekmeköy-İstanbul, 22.03. 2021


.

.(Ek:1)

.




Avrupa Konseyi Sözleşmeler Dizisi - No. 210

 

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin

Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair

Avrupa Konseyi Sözleşmesi

 

 

İstanbul, 11.V.2011

 



www.coe.int/conventionviolence

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------                       

Giriş

Avrupa Konseyi üye devletleri ve sözleşmeye imza koyan diğerleri


İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme (ETS No. 5, 1950) ve ek Protokolleri,  Avrupa Sosyal Bildirgesi (Şartı) (ETS No. 35, 1961, 1996’da gözden geçirildi, ETS No. 163),

İnsan Ticaretine Karşı Avrupa Konseyi Sözleşmesi (CETS No. 197, 2005) ve Çocukların Cinsel Suistimale ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesini (CETS No. 201, 2007) hatırda tutarak;

Avrupa Konseyi Bakanları Komitesinin Avrupa Konseyi üye devletlerine gönderdiği aşağıdaki tavsiye kararlarını hatırda tutarak:

·         Kadınların şiddete karşı korunmasına ilişkin Rec(2002)5 sayılı Tavsiye Kararı,

·         toplumsal cinsiyet standartları ve mekanizmalarına ilişkin CM/Rec(2007)17 sayılı Tavsiye Kararı,

·         kadın ve erkeklerin çatışmayı önleme ve sona erdirme ve barışı oluşturmadaki rolüne ilişkin CM/Rec(2010)10 sayılı Tavsiye Kararı ve ilgili diğer tavsiye kararları;

Kadına karşı şiddet konusunda önemli standartlar oluşturan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin giderek genişleyen içtihat hukukunu göz önüne alarak;

Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (1966),

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (1966),

Kadına Karşı Her Türlü Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (“CEDAW”, 1979) ve

İhtiyari Protokolünün yanı sıra CEDAW Komitesinin kadınlara karşı şiddete ilişkin 19 No.lu Genel Tavsiye Kararı,

Çocuk Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (1989) ve İhtiyari Protokolleri (2000) ve Engellilerin Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesini (2006) göz önüne alarak;

Özellikle Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Anlaşmasını (2002) göz önüne alarak;

Özellikle Sivil Şahısların Harp Zamanında Korunmasıyla ilgili Cenevre Sözleşmesini (IV) ve

sözleşmenin ilgili I ve II no.lu Ek Protokollerini ve

uluslararası insani haklarının temel ilkelerini hatırda tutarak;

Kadına karşı şiddetin ve aile içi şiddetin her türünü kınayarak;

Kadınlarla erkekler arasında de jure ve de facto eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına karşı şiddetin önlenmesinde temel bir unsur olduğunun bilincinde olarak;

Kadına karşı şiddetin, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığının bilincinde olarak;

Kadına karşı şiddetin yapısal özelliğinin toplumsal cinsiyete dayandığını ve kadına karşı şiddetin, kadınların erkeklere nazaran daha ast bir konuma zorlandıkları en önemli sosyal mekanizmalardan biri olduğunun bilincinde olarak;

Kadınların ve genç kızların aile içi şiddet, cinsel taciz, ırza geçme, zorla evlendirme, sözde “namus” adına işlenen suçlara ve kadınların ve genç kızların insan haklarının ciddi bir biçimde ihlalini oluşturan ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğin sağlanmasının önünde büyük bir engel olan kadın sünneti gibi ciddi şiddet türlerine sıklıkla maruz kaldığının çok büyük bir kaygıyla bilincinde olarak;

Silahlı çatışmalarda sivil halkı ve özellikle de kadınları yaygın veya sistematik ırza geçme ve cinsel şiddet şeklinde etkileyen, devam edegelen insan hakları ihlallerinin mevcudiyetinin ve gerek çatışmalar esnasında gerekse çatışmalardan sonra toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin artma potansiyelinin bilincinde olarak;

Kadınların ve genç kızların erkeklerden daha fazla oranda toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riskine maruz kaldıklarının ve erkeklerin de aile içi şiddetin mağdurları olabileceğinin bilincinde olarak;

Çocukların, aile içi şiddetin tanığı olmak da dahil olmak üzere, aile içi şiddetin mağduru olduklarının bilincinde olarak;

Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmayı hedef edinerek,

Aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varmışlardır:

Bölüm I – Maksatlar, tanımlar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması, genel yükümlülükler

Madde 1 – Sözleşmenin Maksatları

1. Bu sözleşmenin maksatları şunlardır:

a. kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;

b. kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak;

c. kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlarayardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;

d kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak;

e. Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.

2. Tarafların söz konusu Sözleşmenin hükümlerini etkili bir biçimde uygulamalarını sağlama amacıyla bu Sözleşmede spesifik bir izleme mekanizması oluşturulmuştur.

Madde 2 – Sözleşmenin Kapsamı

1. Bu Sözleşme, aile içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen, kadına karşı her türlü şiddet için geçerli olacaktır.

2. Taraflar bu Sözleşmeyi tüm aile içi şiddet mağdurları için uygulamaya teşvik edilir. Taraflar bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir.

3. Bu Sözleşme, barış zamanında ve silahlı çatışma durumlarında geçerli olacaktır.

 

Madde 3 – Tanımlar

Bu Sözleşme maksatlarıyla:

a. “kadına karşı şiddetten”, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık anlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır;

b. “aile içi şiddet”, eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır;

c. “toplumsal cinsiyet”, herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacaktır;

d. “kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, bir kadına karşı, kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır;

e. “mağdur”, a ve b fıkralarında belirtilen davranışlara maruz kalan herhangi bir şahıs olarak anlaşılacaktır;

f. “kadın” terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.

 Madde 4 – Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması

1. Taraflar herkesin, özellikle de kadınların, gerek kamu gerekse özel alanda şiddete maruz kalmaksızın yaşama hakkını yaygınlaştırmak ve korumak için gerekli olan yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı kınayacak ve ayrımcılığı önlemek üzere, özellikle aşağıdakiler dahil olmak üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır:

– ulusal anayasalarında veya ilgili diğer mevzuata kadın erkek eşitliği ilkesini dahil edecek ve bu ilkenin uygulamada gerçekleştirilmesini temin edeceklerdir;

– yerine göre, yaptırımların uygulanması yolu da dahil olmak üzere, kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklayacaklardır;

– kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ve uygulamaları yürürlükten kaldıracaklardır.

3. Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.

4. Kadınların toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı korunması için gerekli olan özel tedbirler, bu Sözleşme hükümlerince ayrımcılık olarak sayılmayacaktır.

Madde 5 – Devletin yükümlülükleri ve titizlikle yapması gereken inceleme ve araştırmalar

1. Taraflar kadınlara karşı herhangi bir şiddet eylemine girişmekten imtina edecek ve devlet yetkililerinin, görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve Devlet adına hareket eden diğer aktörlerin bu yükümlülüğe uygun bir biçimde hareket etmelerini temin edeceklerdir.

2. Taraflar, devlet dışı aktörlerce gerçekleştirilen ve bu Sözleşmenin kapsamı dahilindeki şiddet eylemlerinin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, ve bu eylemler nedeniyle tazminat verilmesi konusunda azami dikkat ve özenin sarf edilmesi için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 6 – Toplumsal cinsiyet konusunda hassasiyet gerektiren politikalar

Taraflar bu Sözleşmenin uygulanmasına ve sözleşme hükümlerinin etkilerinin değerlendirilmesine bir toplumsal cinsiyet bakış açısı katacak ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğe ve kadınların güçlendirilmesine ilişkin politikalarını yaygınlaştıracak ve etkili bir biçimde uygulayacaklardır.

Bölüm II – Bütüncül politikalar ve veri toplama

 

Madde 7 – Kapsamlı ve koordineli politikalar

1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddetin önlenmesi ve bu tür şiddet eylemleriyle mücadele edilmesine yönelik ilgili tüm tedbirleri içeren Devlet çapında etkili, kapsamlı ve birbiriyle koordineli politikaların benimsenip uygulanmasını mümkün kılacak, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacak ve kadına karşı şiddete karşı bütüncül bir mukabelede bulunulmasını temin edeceklerdir.

2. Taraflar ilgili tüm birim, kurum ve kuruluşlar arasında etkili bir işbirliği sağlanmak suretiyle, ve 1. fıkrada yer alan politikalarla, mağdurun haklarının, alınan tüm tedbirlerin merkezinde yer almasını temin edeceklerdir.

3. Bu fıkra uyarınca alınacak tedbirlere, yerine göre, hükümet kuruluşları, ulusal, bölgesel ve yerel parlamentolar ve yönetimler, ulusal insan hakları kurumları ve sivil toplum kuruluşları gibi, ilgili tüm aktörler müdahil olacaktır.

Madde 8 – Finansal kaynaklar

Taraflar, devlet dışı aktörler ve sivil toplum tarafından gerçekleştirilenler de dahil olmak üzere, bu Sözleşmenin kapsadığı her türlü şiddet eylemini önlemeye ve bunlarla mücadeleye yönelik bütüncül politikaların, tedbirlerin ve programların yeterli bir biçimde uygulanması için uygun finansal kaynakları ve insan kaynaklarını tahsis edeceklerdir.

Madde 9 – Sivil Toplum Kuruluşları ve sivil toplum

Taraflar kadınlara karşı şiddet uygulanmasıyla mücadelede aktif bir rol oynayan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını her düzeyde takdir ve teşvik edecek ve destekleyecek ve bu kuruluşlarla etkili bir işbirliği gerçekleştirecektir.

Madde 10 – Koordinasyon kurumu

1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddeti önleme ve bunlarla mücadeleye yönelik politika ve tedbirlerin koordinasyonu, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirmesinden sorumlu bir veya birden fazla kurumu belirleyecek veya kuracaktır.

Bu kurumlar Madde 11’de belirtildiği gibi verilerin toplanmasını koordine edecek, verileri analiz edecek ve sonuçlarının dağıtımını sağlayacaktır.

2. Taraflar bu fıkra uyarınca belirlenen veya oluşturulan kurumların Bölüm VIII uyarınca alınan tedbirlerin genel mahiyeti hakkında bilgilendirilmelerini sağlayacaktır.

3. Taraflar bu fıkra uyarınca belirlenen veya oluşturulan kurumların, diğer tarafların bünyesinde yer alan muadil kuruluşlarla doğrudan iletişim kurma ve ilişkiler oluşturma yeteneğine sahip olmalarını sağlayacaklardır.

Madde 11 – Veri toplama ve araştırma

1. Taraflar bu Sözleşmenin uygulanması maksadıyla aşağıdakileri yapacaklardır:

a. Bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayıyla ilgili birleştirilmemiş istatiksel veriyi düzenli aralıklarla toplayacaklardır;

b. Bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayının kökünde yatan nedenler ve bunların etkileri, şiddet olayları, ceza oranlarının yanı sıra, bu Sözleşmenin uygulanması için alınan tedbirlerin etkililiğini incelemek üzere, bu olaylarla ilgili araştırmaları destekleyeceklerdir.

2. Taraflar bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayının yaygınlığını ve nasıl bir eğilim içinde olduğunu değerlendirmek üzere, düzenli aralıklarla halk anketleri yapmaya gayret edeceklerdir.

3. Taraflar uluslararası işbirliğini harekete geçirmek ve bu alanda uluslararası standartların yerleştirilmesini sağlamak üzere, bu fıkra uyarınca toplanan bilgileri bu Sözleşmenin Madde 66’sında belirtilen uzmanlar grubuna vereceklerdir.

4. Taraflar bu fıkra uyarınca toplanan bilgilerin kamuoyunun erişimine açık olmasını sağlayacaklardır.

 

Bölüm III – Önleme

 Madde 12 – Genel yükümlülükler

1. Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar herhangi bir gerçek veya hükmi şahsiyetin bu Sözleşmenin kapsamında kalan her türlü şiddet eylemini önleyecek gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

3. Bu bölüm uyarınca alınan tüm tedbirlerle, belirli şartlar nedeniyle hassas konuma gelmiş insanların ihtiyaçları göz önüne alınacak ve karşılanmaya çalışılacak ve tüm tedbirlerin merkezinde mağdurların insan hakları yer alacaktır.

4. Taraflar özellikle gençler ve erkekler olmak üzere, toplumun tüm bireylerinin bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayının önlenmesine aktif bir biçimde katkıda bulunmasını teşvik etmeye yönelik gerekli tedbirleri alacaktır.

5. Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir.

6.Taraflar kadınların güçlendirilmesine yönelik program ve faaliyetlerin yaygınlaştırılması için gerekli tedbirleri alacaklardır.

Madde 13 – Farkındalığın arttırılması

1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eyleminin ortaya farklı şekillerde çıkışı ve bu eylemlerin çocuklar üzerindeki etkisi ve bu şiddet eylemlerinin önlenmesi ihtiyacı konusunda halk arasındaki farkındalığın ve anlayışın arttırılması için, yerine göre ulusal insan hakları kuruluşları ve eşit haklar kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve özellikle de kadın örgütleriyle işbirliği de dahil olmak üzere, düzenli olarak ve her düzeyde farkındalık arttırıcı kampanya ve programları yaygınlaştıracak veya uygulayacaktır.

2. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerini önlemeye yönelik mevcut tedbirler konusundaki bilgilerin halk arasında en geniş bir şekilde dağıtımını sağlayacaklardır.

Madde 14 – Eğitim

1. Taraflar, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin zaman içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar 1. fıkrada belirtilen ilkeleri yaygın eğitimin yanı sıra, spor, kültür ve eğlence tesislerinde ve medyada yaygınlaştırılmasına yönelik gerekli tedbirleri alacaklardır.

Madde 15 – Profesyonel kadroların eğitilmesi

1. Taraflar, bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eylemlerinin mağdurları veya mağduriyete neden olanlar üzerinde çalışan ilgili profesyonel kadroların, söz konusu şiddet olaylarının önlenmesi ve tespit edilmesi, kadın erkek eşitliği, mağdurların ihtiyaçları ve haklarının yanı sıra, ikincil mağduriyetin önlenmesi konularında uygun bir şekilde eğitimini sağlayacak veya bu eğitimi güçlendireceklerdir.

2. Taraflar 1. fıkrada sözü edilen eğitimin, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet olayı vakalarının çeşitli kurumlara sevk edildiklerinde kapsamlı ve uygun bir biçimde ilgilenilmelerini mümkün kılmak üzere, birden fazla kurum ve kuruluş arasında koordineli işbirliği konusunda eğitimi de içermesini teşvik edeceklerdir.

Madde 16 – Önleyci müdahale ve tedavi programları

1. Taraflar ileride meydana gelecek şiddet olaylarını önleme ve şiddete dayalı davranış kalıplarını değiştirme amacıyla, aile içi şiddet girişiminde bulunanlar için, kişisel ilişkilerde şiddete başvurmayan davranışlar benimsemeyi öğretmeye yönelik eğitim programları oluşturulmasını veya desteklenmesini mümkün kılacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar özellikle cinsel suç işleyenlerin yeniden suç işlemelerini önlemeye yönelik eğitim programları oluşturulmasını veya desteklenmesini mümkün kılacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

3. Taraflar 1. ve 2. fıkrada belirtilen tedbirleri alırken, mağdurların insan haklarının  emniyetinin ve desteklenmesinin başlıca kaygı olmasını ve yerine göre bu programların mağdurlara yönelik özel destek hizmetleriyle yakın koordinasyon içinde oluşturulup uygulanmasını temin edeceklerdir.

Madde 17 – Özel sektör ve medyanın katılımı

1. Taraflar, özel sektörü, bilgi ve iletişim teknolojisi sektörünü ve medyayı, bu sektörlerin ifade özgürlüğüne ve bağımsızlığına gerekli saygıyı göstererek, kadına yönelik şiddeti önlemeye ve kadın onuruna saygıyı arttırmaya yönelik politikaların oluşturulmasına ve uygulanmasına ve bu konularda kılavuzların oluşturulmasına ve kendi kendini düzenleyici standartların belirlenmesine katılmaya teşvik edecektir.

2. Taraflar özel sektör aktörleriyle işbirliği içinde, çocuklar, anne babalar ve eğitimciler arasında, zararlı olabilecek, cinsel ve şiddet içeren aşağılayıcı içeriklere erişim sağlayan bilgi ve iletişim ortamıyla nasıl baş edileceğine yönelik beceriler geliştirip yaygınlaştıracaktır.

Bölüm IV – Koruma ve destek

 Madde 18 – Genel yükümlülükler

1.Taraflar tüm mağdurları daha başka şiddet eylemlerine karşı korumak için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar, iç hukukları uyarınca, bu Sözleşmenin 20 ve 22’nci maddelerinde belirtilen genel ve uzman destek hizmetlerine sevk de dahil olmak üzere, mağdurları ve tanıkları bu Sözleşmenin kapsadığı her türlü şiddet eylemine karşı korur ve desteklerken; yargı birimleri, savcılar, kolluk kuvvetleri, yerel ve bölgesel yönetimler dahil, ilgili tüm devlet kurumlarının yanı sıra, sivil toplum kuruluşları ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla etkili bir işbirliği için uygun mekanizmaların mevcudiyetini temin etmek üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

3. Taraflar bu bölüm uyarınca alınan tedbirlerin:

– kadınlara karşı şiddetin ve aile içi şiddetin toplumsal cinsiyet boyutlu bir anlayışa dayalı olmasını ve mağdurun insan haklarına ve emniyetine odaklanmasını, – mağdurlar, mağduriyete neden olanlar ve çocuklar arasındaki ilişkileri ve bu unsurların daha geniş toplumsal ortamını da göz önüne alan bütüncül bir yaklaşıma dayalı olmasını,

– ikincil mağduriyetten kaçınılmasını amaçlamasını, – Şiddetin kadın mağdurlarının güçlendirilmesini ve ekonomik bağımsızlığını amaçlamasını,

– yerine göre çeşitli koruma ve destek sistemlerinin aynı binalarda bulunmasına imkan sağlamasını,

– Çocuk mağdurlar dahil, hassas konumdaki insanların spesifik ihtiyaçlarına dönük olmasını ve bu imkanların mağdurlara sağlanmasını temin edeceklerdir.

4. Söz konusu hizmetler, mağdurun şikâyette bulunarak dava açmasından veya mağduriyete neden olanlar hakkında ifade vermesinden bağımsız olarak sağlanacaktır.

5. Taraflar uluslararası hukuk uyarınca konsolosluk korumasına veya diğer tür korumaya veya desteğe hakkı olan vatandaşlarına ve diğer mağdurlara bu tür hizmetleri sağlamak üzere uygun tedbirleri alacaklardır.

Madde 19 – Bilgi

Taraflar mağdurların mevcut destek hizmetleri ve yasal tedbirler konusunda anlayabildikleri bir dilde yeterli ve zamanında bilgi almalarını sağlayacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 20 – Genel destek hizmetleri

1. Taraflar mağdurların şiddet eylemi sonrasında iyileşmelerini kolaylaştıracak hizmetlere erişimini sağlayacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Bu tedbirlere gerektiğinde, yasal ve psikolojik danışmanlık hizmetleri, finansal yardım, konut sağlama, eğitim, öğretim ve iş bulma yardımı da dahil olacaktır.

2. Taraflar mağdurların sağlık hizmetlerine ve sosyal hizmetlere erişim sağlamalarını ve söz konusu servislerin yeterli kaynağı olmasını ve hizmeti sağlayacak profesyonel kadroların mağdurlara yardımcı olacak ve onları uygun hizmet birimlerine sevk edecek şekilde eğitilmelerini temin edecek yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 21 – Bireysel/toplu şikâyetlerde sağlanacak yardım

Taraflar mağdurların ilgili bölgesel ve uluslararası bireysel/toplu şikâyet mekanizmalarıyla ilgili bilgi sahibi olmalarını ve söz konusu mekanizmalara erişimini temin edeceklerdir.

Taraflar mağdurlara, bu tür şikâyetlerde bulundukları sırada duyarlı ve bilgiye dayalı bir yardım sağlanmasını destekleyecek ve yaygınlaştıracaklardır.

Madde 22 – Uzman destek hizmetleri

1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerine maruz kalmış mağdurlara, yeterli bir coğrafi dağılım çerçevesinde, derhal, kısa ve uzun dönemli uzman destek hizmetleri sağlanması ve bu yönde gerekli düzenlemelerin yapılması için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar tüm şiddet mağduru kadınlara ve çocuklarına uzmanlık gerektiren kadın destek hizmetlerini sağlayacak ve bu yönde gerekli düzenlemeleri yapacaklardır.

Madde 23 – Barınaklar

Taraflar mağdurlara, ve özellikle kadın ve çocuklara, kalacak güvenli yer sağlamak üzere uygun, yeterli sayıda kolayca erişilebilir barınaklar oluşturmak ve mağdurların yardımına proaktif bir biçimde koşmak üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 24 – Telefon yardım hatları

Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak telefonla arayanlar için, gizliliğe bağlı kalarak veya arayanların kimliklerinin açıklanmamasına gereken dikkati göstererek, ülke çapında 7 gün 24 saat esasına göre faaliyet gösteren ücretsiz telefon hatlarının oluşturulması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 25 – Cinsel şiddet mağdurlarına destek

Taraflar mağdurlar için tıbbi ve adli tıp muayenesi yapmak, travma desteği ve danışmanlık hizmetleri sağlamak üzere uygun, yeterli sayıda ve kolayca erişilebilen, ırza geçmeyle ilgili kriz merkezleri veya cinsel şiddet sevk merkezleri oluşturmak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 26 – Çocuk tanıkların korunması ve bunlara destek sağlanması

1. Taraflar mağdurlara koruma ve destek hizmetleri sağlanırken, bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayının çocuk tanıklarının haklarının ve ihtiyaçlarının gerektiği gibi biçimde göz önüne alınması maksadıyla gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Bu madde uyarınca alınacak tedbirlere bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayının çocuk tanıklarına, yaşlarına uygun psikososyal danışmanlık hizmeti dahil edilecek ve söz konusu tedbirlerle çocuğun menfaatlerine uygun olarak gereken ilgi gösterilecektir.

Madde 27 – Haber verme

Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesine tanık olan veya bu tür eylemlerin gerçekleştirildiğine veya müteakip şiddet eylemlerinin gerçekleştirilebileceğine dair makul gerekçeleri olan şahısların bunu yetkili makamlara bildirmelerini teşvik etmeye yönelik gerekli tedbirleri alacaklardır.

Madde 28 – Profesyonel kadroların bildirimleri

Taraflar iç hukukun belirli meslek sahiplerine getirdiği mahremiyet ilkesinin, uygun koşullar altında, söz konusu meslek erbabının bu Sözleşme kapsamında yer alan ciddi bir şiddet eyleminin gerçekleştirildiğine dair makul nedenleri olması halinde, böyle bir şiddet eyleminin gerçekleştirildiğini ve müteakip ciddi şiddet eylemlerinin gerçekleştirilebileceğini, yetkili kurum veya makamlara bildirmesinin önünde engel teşkil etmemesini temin etmek üzere gerekli tedbirleri alacaklardır.

Bölüm V – Esasa müteallik hukuk

 Madde 29 – Hukuk davaları ve hukuk yolları

1. Taraflar mağdurun saldırgana karşı yeterli hukuki yollara başvurmasını sağlayacak yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar mağdurlara, uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak, güç ve yetkileri dahilinde gerekli önleyici veya koruyucu tedbirleri almayan devlet makamlarına karşı yeterli hukuki yolların sağlanması için gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaklardır.

Madde 30 – Tazminat

1. Taraflar mağdurların bu Sözleşmede belirlenen herhangi bir suç nedeniyle faillerden tazminat talep etme hakkına sahip olmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Hasarın fail, sigorta şirketi veya finansmanı devletçe sağlanan sağlık ve sosyal sigorta hükümlerince karşılanmaması halinde, ciddi bedensel yaralanma veya sağlık bozukluğuna uğrayanlara yeterli Devlet tazminatı sağlanacaktır. Bu durum, mağdurun emniyetine gereken dikkat sarf edilmesi koşuluyla, Tarafların, söz konusu tazminatın, fail tarafından verilen tazminat kadar azaltılması talep etmesini ihtimal dışı bırakmaz.

3. 2. fıkra uyarınca alınacak tedbirler, tazminatın makul bir süre içinde verilmesini teminat altına alacaktır.

Madde 31 – Velayet altına alma, ziyaret hakları ve emniyet

1. Taraflar çocukların velayetinin ve ziyaret haklarının belirlenmesinde, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet olaylarının göz önüne alınmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar herhangi bir ziyaret hakkı veya velayet hakkının kullanılmasının mağdurun veya çocukların haklarını veya emniyetini tehlikeye düşürmemesini sağlayacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 32 – Zorla evlendirmelerin doğuracağı hukuki sonuçlar

Taraflar mağdura gereksiz bir parasal veya idari yük getirmeksizin, zorla gerçekleştirilen evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veya sona erdirilmesini temin edecek yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 33 – Psikolojik şiddet

Taraflar bir şahsın psikolojik bütünlüğünü zorlamayla veya tehditlerle ciddi bir şekilde bozmaya yönelik kasıtlı girişimlerin cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 34 – Taciz amaçlı takip

Taraflar başka bir şahsa yönelik olarak gerçekleştirilen ve bu şahsı, şahsın kendisini güvende hissetmesini önleyecek şekilde korkutacak, kasıtlı bir biçimde tekrarlanan tehditkar davranışların cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 35 – Fiziksel şiddet

Taraflar başka bir şahsa karşı kasten fiziksel şiddet eylemlerinde bulunmanın cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 36 – Irza geçme de dahil olmak üzere cinsel şiddet eylemleri

1. Taraflar aşağıdaki kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını sağlamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:

a. başka bir insanla, rızası olmaksızın, herhangi bir vücut parçasını veya cismi kullanarak, cinsel nitelikli bir vajinal, anal veya oral penetrasyon gerçekleştirmek;

b. bir insanla, rızası olmaksızın, cinsel nitelikli diğer eylemlere girişmek;

c. Başka bir insanın, rızası olmaksızın, üçüncü bir insanla cinsel nitelikli eylemlere girmesine neden olmak.

2. Rıza, mevcut koşullar bağlamında değerlendirilmek üzere, şahsın özgür iradesi sonucunda gönüllü olarak verilmelidir.

3.Taraflar 1. fıkrada yer alan hükümlerin aynı zamanda iç hukukta kabul edilmiş olan, eski veya mevcut eşlere veya birlikte yaşayan bireylere karşı gerçekleştirilmiş eylemler için de geçerli olmasının temin edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 37 – Zorla yapılan evlilikler

1. Taraflar bir yetişkini veya çocuğu kasten evliliğe zorlamanın cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar, bir yetişkinin veya çocuğun, ikamet ettiği Taraf veya Devletten farklı bir Tarafa veya devlete, söz konusu yetişkini veya çocuğu evliliğe zorlama amacıyla kasten kandırılarak götürülmesinin cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 38 – Kadın sünneti

Taraflar aşağıda belirtilen kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:

a. kadının labia majora, labia minora veya klitorisinin tümünün kesilip çıkartılması, labia majoranın kenarlarının birleştirilmesi veya başka türlü bir kesmeye tabi tutulması;

b. bir kadını a fıkrasına belirtilen eylemlerden birine maruz kalmaya zorlama veya bu eylemleri bir kadına yaptırmak;

c. bir genç kızı a bendinde belirtilen eylemlerden herhangi birine teşvik etmek, zorla maruz bırakmak veya bunları bizzat kendisine uygulatmak

Madde 39 – Kürtaja ve kısırlaştırmaya zorlama

Taraflar aşağıda belirtilen kasti eylemlerin cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli   yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:

a. kadına, önceden bilgilendirilmiş olurunu almadan kürtaj uygulamak;

b. Bir kadının önceden bilgilendirilmiş onayı olmaksızın ve kadın söz konusu usulün mahiyetini anlamaksızın, kadının doğal üreme kapasitesini sona erdirme maksatlı veya bu etkiyi doğuran bir ameliyat yapmak.

Madde 40 – Cinsel taciz

Taraflar bir şahsın onurunu ihlal etme etkisi yaratan veya bu maksatla gerçekleştirilen, ve özellikle de aşağılayıcı, düşmanca, hakaretamiz, küçük düşürücü veya saldırgan bir ortam yaratırken, her türlü istenmeyen, cinsel mahiyette sözlü veya sözlü olmayan veya fiziksel davranışın cezai veya diğer yasal yaptırıma tabi olmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 41 – Yardımcı olmak ve yataklık yapmak ve yeltenmek

1. Taraflar bu Sözleşmenin Madde 33,34,35,36,37,38.a ve 39. Maddelerince belirlenmiş suçların işlenmesine, bu suçlar kasten işlendiğinde, yardımcı olmak ve yataklık yapmanın suç olarak kabul edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar, kasten işlendiğinde, bu Sözleşmenin madde 35,36,37,38.a ve 39. Maddelerince belirlenmiş suçları işleme girişimlerinin suç kabul edilmesi için gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaklardır.

Madde 42 – Sözde “namus” adına işlenen suçlar da dahil olmak üzere, işlenen suçlar için gerekçelerin kabul edilmemesi

1. Taraflar bu Sözleşme kapsamında kalan şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra başlatılan ceza davalarında kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus”un gerekçe olarak öne sürülmesinin önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar, herhangi bir şahsın bir çocuğu 1. fıkradaki eylemleri gerçekleştirmeye kışkırtmasının, yapılan eylemlerle ilgili olarak söz konusu şahsın cezai sorumluluğunu ortadan kaldırmasının önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 43 – Cezai suçların uygulanması

Bu Sözleşme uyarınca belirlenen suçlar, mağdurla fail arasındaki ilişkinin mahiyetinden bağımsız olarak geçerli olacaktır.

Madde 44 – Yargı yetkisi

1. Taraflar suçun aşağıdaki hallerde işlenmesi halinde, bu Sözleşme uyarınca belirlenen herhangi bir suçla ilgili olarak yargı yetkisi oluşturmak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:

a. kendi topraklarında; veya

b. kendi bandıralarını taşıyan bir gemide; veya

c. kendi yasalarına göre tescil edilmiş bir uçakta; veya

d. kendi vatandaşlarından biri tarafından; veya

e. normal ikametgahı kendi topraklarında olan bir şahıs tarafından işlenmesi halinde.

2. Taraflar söz konusu suçun vatandaşlarından birine veya normal olarak kendi topraklarında ikamet eden birine karşı işlenmesi halinde, bu Sözleşmede belirlenen herhangi bir suçla ilgili olarak yargı yetkisi oluşturmaya yönelik gerekli yasal veya diğer tedbirleri almaya çalışacaklardır.

3. Bu Sözleşmenin Madde 36,37,38 ve 39 uyarınca belirlenen suçların kovuşturulması için, taraflar yargı yetkilerinin söz konusu eylemlerin işlendikleri topraklarda cezalandırılması koşuluna tabi olmasının önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

4. Bu Sözleşmenin Madde 36,37,38 ve 39’u uyarınca belirlenen suçların kovuşturulması için, taraflar 1 d ve e fıkralarına ilişkin yargı yetkisinin, kovuşturmanın ancak mağdurun eylemi haber vermesinden sonra veya Devlet’in suçun işlendiği yerle ilgili bilgiyi sağlaması halinde başlatılması koşuluna bağlı olmasının önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

5. Taraflar, eylemi icra ettiği iddia edilen failin kendi topraklarında bulunduğu hallerde ve söz konusu şahsı sırf milliyetine istinaden üçüncü bir tarafa teslim etmedikleri durumlarda, bu Sözleşmede belirlenen suçlarla ilgili yargı yetkisini oluşturmak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

6. Birden fazla Taraf bu Sözleşme uyarınca belirlenen ve işlendiği iddia edilen bir suçla ilgili yargı yetkisi talebinde bulunduğunda, ilgili taraflar, yerine göre, kovuşturma için en iyi yargı yetkisini belirleme amacıyla birbirleriyle istişarede bulunacaklardır.

7. Uluslararası hukukun genel kuralları saklı kalmak kaydıyla, bu Sözleşme, Taraflardan birinin kendi iç hukukuna dayalı olarak icra edeceği cezai yargı yetkisini uygulamadan hariç tutmaz.

Madde 45 – Yaptırımlar ve tedbirler

1. Taraflar Bu Sözleşme uyarınca belirlenen suçların, ciddiyetleri dikkate alınarak, etkili, orantılı ve caydırıcı cezalarla cezalandırılması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar faillerle ilgili olarak aşağıda belirtilen diğer tedbirler de alabilirler:

– hüküm giyen şahısların izlenmesi veya bu şahısların kontrol altında tutulması;

– Çocuğun menfaatleri, ki buna çocuğun güvenliği de dahildir, başka bir şekilde teminat altına alınamıyorsa velayet haklarının geri alınması.

Madde 46 – Cezayı ağırlaştırıcı koşullar

Taraflar, aşağıdaki koşulların, bu koşulların söz konusu suçun hali hazırda temel unsurlarını oluşturmadığı hallerde, iç hukukun ilgili hükümlerine uygun olarak, bu Sözleşmede belirlenen suçlarla ilgili olarak verilecek cezanın belirlenmesinde ağırlaştırıcı koşullar olarak göz önünde bulundurulabileceğini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:

a. suçun, iç hukukun kabul ettiği eski veya mevcut bir eşe veya birlikte yaşanan bireye karşı, aile fertlerinden biri tarafından, mağdurla birlikte ikamet eden biri tarafından veya yetkisini suistimal eden biri tarafından işlendiği hallerde;

b. suçun veya suçların mükerrer olarak işlenmesi halinde;

c. suçun belirli şartlar nedeniyle hassas konuma gelmiş bir bireye karşı işlenmesi halinde;

d. suçun bir çocuğa karşı veya çocuğun huzurunda işlenmesi halinde;

e. suçun iki veya daha fazla insan tarafından birlikte hareket ederek işlenmesi halinde;

f. suçtan önce veya suçun işlenmesi esnasında çok aşırı düzeylerde şiddet uygulanmışolması halinde;

g. suçun silah kullanarak veya silah tehdidiyle işlenmiş olması halinde;

h. suçun mağdura ağır fiziksel veya psikolojik zarar vermesi halinde;

i. Failin daha öncede de benzer suçlardan hüküm giymiş olması halinde.

Madde 47 – Başka bir Tarafça verilen hükümler

Taraflar ceza hükmünü belirlerken, bu Sözleşme uyarınca belirlenen suçlarla ilgili olarak başka bir Tarafça verilen nihai hüküm olasılığını da göz önüne alarak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 48 – Zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerinin veya hüküm vermenin yasaklanması

1. Taraflar bu Sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar bir para cezasının ödenmesinin emredilmesi halinde, failin mağdura karşı finansal yükümlülüklerini yerine getirebilme yeteneğinin gereken biçimde hesaba katılmasının temin edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Bölüm VI – Soruşturma, kovuşturma, usul hukuku ve koruyucu tedbirler

 

Madde 49 – Genel yükümlülükler

1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayı ile ilgili soruşturma ve yasal işlemlerin, bir yandan cezai işlemlerin tüm safhalarında mağdurun hakları dikkate alınırken, gereksiz bir gecikme olmaksızın sürdürülmesini temin etmek üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar temel insan haklarına uygun bir biçimde ve toplumsal cinsiyet temelli bir şiddet eylemi anlayışıyla, Sözleşme uyarınca belirlenen suçların etkili bir biçimde soruşturulup kovuşturulmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 50 – Ani mukabele, önleme ve koruma

1. Taraflar sorumlu kolluk kuvveti birimlerinin bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eylemine karşı, mağdurlara yeterli korumayı derhal sağlayarak süratle ve gereken biçimde mukabelede bulunmalarını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar önleyici operasyonel tedbirler ve kanıt toplama da dahil olmak üzere, sorumlu kolluk kuvveti birimlerinin bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eylemini süratle ve uygun bir biçimde önlemesi ve bunlara karşı koruma sağlamasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 51 – Risk değerlendirmesi ve risk yönetimi

1. Taraflar riski yönetmek ve gerektiğinde koordineli bir biçimde emniyet ve destek temin etmek üzere tüm yetkili makamların ölüm riski, durumun ciddiyeti ve şiddet eyleminin tekrarlanması riskini değerlendirmelerini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar 1. fıkrada belirtilen değerlendirmede, soruşturmada ve koruyucu tedbirler uygulamasının her aşamasında, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerini gerçekleştirenlerin ateşli silahlara sahip olduğunun göz önüne alınmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 52 – Acil durumlarda uzaklaştırma emirleri

Taraflar, yetkili makamlara, ani tehlike durumlarında, aile içi şiddet faillerinin, mağdurun veya risk altındaki şahsın ikametgâhını yeterli bir süre için terk etme emri verme ve faillerin mağdurun veya risk altındaki şahsın ikametgahına girmesini veya mağdurla veya risk altındaki şahısla temas etmesini yasaklama yetkisi verilmesini temin edecek yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 53 – Engelleme veya koruma emirleri

1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet mağdurlarının uygun engelleme veya koruma emirlerinden yararlanmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar 1. fıkrada sözü edilen engelleme emirlerinin aşağıdaki niteliklere sahip olmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:

– söz konusu emirler mağdurun derhal korunmasını sağlayacak ve mağdura gereksiz finansal veya idari yük getirmeyecektir;

– belirli bir süre için veya bu süreyle ilgili bir değişiklik yapılıncaya veya yürürlükten kalkıncaya kadar verilecektir;

– gerektiğinde derhal yürürlüğe (ex parte) girecektir; – diğer yargı süreçlerinden bağımsız olarak veya bunlara ilaveten verilebilecektir;

– daha sonra başlatılabilecek yargı süreçlerine dahil edilmesi mümkün olacaktır.

3. Taraflar 1. fıkrada saptanan kısıtlama veya koruma emirlerinin ihlallerin etkili, orantılı ve caydırıcı cezai veya diğer yasal yaptırımlara tabi olmasını sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alır.

Madde 54 – Soruşturmalar ve kanıtlar

Taraflar herhangi bir hukuk veya ceza davasında mağdurun cinsel geçmişi ve davranışıyla ilgili var olan kanıtlara yalnızca davayla ilgili ve gerekliyse izin verilmesini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaktır.

Madde 55 – Ex parte (nizasız) ve ex officio (re’sen) yargılama

1. Taraflar, bu Sözleşme’nin 35, 36, 37, 38 ve 39. maddelerinde belirlenen suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmaların, suçun kısmen veya tamamen kendi topraklarında işlenmiş olması durumunda, mağdurun ifadesine veya şikayetine bağlı olmaksızın ve mağdurun ifadesini veya şikayetini geri çekmesi durumunda dahi devam edebilmesini temin edeceklerdir.

2. Taraflar, kendi iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullara uygun biçimde, bu Sözleşme’de belirlenen suçlarla ilgili olarak yürütülen soruşturma ve yargı süreçlerinde mağdurun kendi talebi doğrultusunda kamu kuruluşlarından ve sivil toplum kuruluşlarından ve aile içi şiddet danışmanlarından yardım ve/veya destek almasına olanak sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

Madde 56 – Koruma tedbirleri

1. Taraflar soruşturmaların ve yargı sürecinin tüm safhalarında, özellikle aşağıdakileri sağlayarak, mağdurların, tanık olarak özel ihtiyaçları da dahil olmak üzere, haklarını ve çıkarlarını koruyacak yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:

a. mağdurların, ailelerinin ve tanıkların, sindirmeye, misillemeye ve tekrar mağdur bırakılmaya karşı korunmalarını sağlayacaklardır;

b. mağdurun en azından kendisinin veya ailesinin tehlikede olabileceği durumlarda, failin kaçması veya geçici veya kesin olarak serbest bırakılması halinde mağdurun bilgilendirilmesini sağlamak;

c. mağdurlara, iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullar altında, hakları ve faydalanabilecekleri hizmetler ve şikayetlerinin takibi, masraflar, soruşturma veya davaların genel gelişimi ve mağdurların bu süreç içindeki rolleri, ve davalarının sonuçları hakkında bilgi vermek;

d. mağdurun iç hukuk kurallarının usulüne uygun olarak duruşmalara katılmasını,, kanıt temin etmesini ve kendi görüşlerini, ihtiyaçlarını ve kaygılarını doğrudan veya bir aracı vasıtasıyla sunmasını ve bunların dikkate alınmasını sağlamak;

e. mağdurlara haklarının ve menfaatlerinin usule uygun olarak arz edilmesi ve dikkatealınması için uygun destek hizmetleri sağlamak;

f. mağdurun mahremiyetini ve görüntüsünü korumak için tedbirlerin alınabilmesini temin etmek;

g.mağdur ile failler arasında temastan mahkemede ve kolluk kuvvetlerinin binalarında,mümkün olduğu ölçüde kaçınmak;

h. davaya taraf olarak katılan veya kanıt sunan mağdurlara bağımsız ve yetkinçevirmenler sağlamak;

i. iç hukuk kurallarına uygun biçimde, mağdurun, varsa uygun iletişim teknolojilerinden yararlanarak, mahkeme salonuna gitmeden veya en azından fail olduğu iddia edilen kişinin mahkeme salonunda bulunmadığı bir ortamda ifade vermesini sağlamak

2. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağduru ve tanığı olan bir çocuğa, çocuğun çıkarları ilkesini dikkate alınarak, yerine göre, özel koruma önlemleri sağlanacaktır.

Madde 57 – Hukuki yardım

Taraflar, mağdurların iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullar altında hukuki yardım ve ücretsiz adli yardım alma hakkını sağlayacaklardır.

Madde 58 – Zaman aşımı

Taraflar, bu Sözleşme’nin 36, 37, 38 ve 39. maddelerinde tanımlanan suçlarla ilgili yasal işlemlerin başlatılması için öngörülen zaman aşımı süresinin, mağdurun reşit olmasından sonra etkili bir dava sürecini başlatmaya olanak tanıyacak şekilde, yeterli bir süre devam etmesini ve suçun ağırlığıyla orantılı olarak sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

 

Bölüm VII – Göç ve iltica

 Madde 59 – Oturma izni

1. Taraflar, ikametgâh durumu iç hukuk tarafından tanınan eş veya birlikte yaşanan bireye bağlı olan mağdurlara, evliliğin veya ilişkinin bozulması durumunda özellikle zor koşullarda, başvuru üzerine, evliliğin veya ilişkinin süresini dikkate almaksızın eşten bağımsız oturma izninin verilmesini sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaktır. Eşten bağımsız oturma izninin verilmesine ve süresine ilişkin koşullar iç hukuk tarafından belirlenir.

2. Taraflar ikametgâh durumu iç hukuk tarafından tanınan eş veya birlikte yaşanan bireye bağlı olan mağdurların ikametgah nedeniyle başlatılan sınır dışı işlemlerini bağımsız oturma izni için başvurmalarına olanak sağlayacak şekilde durdurabilmelerini sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

3. Taraflar, aşağıdaki durumlardan biri veya her ikisi birden söz konusu olduğunda mağdurlara yenilenebilir oturma izni verecektir:

a. yetkili makamların, mağdurların, kişisel durumlarının bir gereği olarak ülkede kalmalarının gerekli olduğunu uygun bulması halinde;

b. yetkili makamların mağdurların, soruşturma veya cezai işlemler sırasında yetkili makamlarla işbirliği içinde olmaları amacıyla ülkede kalmalarının gerekli olduğunu uygun bulması halinde

4. Taraflar evlilik amacıyla başka bir ülkeye getirilen ve bunun sonucunda normal olarak yaşadıkları ülkenin oturma iznini kaybeden zorla evlilik mağdurlarına, izinlerini geri alabilmelerini temin etmek üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 60 – Toplumsal cinsiyete dayalı iltica talepleri

1. Taraflar kadına yönelik, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin, Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi 1A(2) Maddesi anlamında zulüm olarak ve tamamlayıcı/ ikincil korumayı gerektiren ciddi bir hasar biçimi olarak tanınabilmesini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2. Taraflar, Sözleşme’de tanımlanan tüm gerekçelerin toplumsal cinsiyete duyarlı bir şekilde yorumlanmasını ve bu gerekçelerden herhangi biri veya bir kaçı nedeniyle zulüm görme tehlikesi söz konusuysa, başvuru sahiplerine, yürürlükteki ilgili hukuki vasıtalara göre mülteci statüsünün tanınmasını temin edeceklerdir.

3. Taraflar iltica başvurusu yapanlar için toplumsal cinsiyete duyarlı ülkeye kabul usullerinin ve destek hizmetlerinin yanı sıra, toplumsal cinsiyet yönergelerini ve mülteci statüsünün belirlenmesi ve uluslararası koruma için başvuruyu da kapsayan, toplumsal cinsiyete duyarlı sığınma usullerini oluşturmak için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 61 – Geri göndermeme

1. Taraflar, uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülükleri uyarınca geri göndermeme ilkesinin tanınması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

2. Taraflar statüsü ve ikamet durumuna bakılmaksızın, korumaya muhtaç, kadına yönelik şiddet mağdurlarının hayatlarının risk altında olabileceği veya işkenceye veya insanlık dışı muameleye veya cezalandırılmaya maruz kalabilecekleri hiçbir ülkeye hiçbir durum altında iade edilmeyeceklerini güvence altına almak üzere gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaklardır.

VIII. Bölüm – Uluslararası işbirliği

 Madde 62 – Genel prensipler

1. Taraflar, bu Sözleşmenin hükümlerine uyarak, medeni hukuk ve ceza hukuku konularında işbirliğine ilişkin uluslararası ve bölgesel anlaşmaları ve belgeleri uygulayarak, ortak veya karşılıklı mevzuat ve iç hukuk kuralları esas alınarak üzerinde mutabakata varılmış düzenlemeleri uygulayarak, ve mümkün olan en kapsamlı şekilde, aşağıdaki amaçlara yönelik olarak işbirliği yapacaklardır:

a. bu Sözleşmenin kapsamına giren her türlü şiddet eyleminin önlenmesi, bunlarla mücadele edilmesi ve bunların kovuşturulması;

b. mağdurların korunması ve mağdurlara destek sağlanması;

c bu Sözleşmeye göre suç olarak kabul edilen eylemler hakkında soruşturmaların ve yasal sürecin yürütülmesi;

d. Koruma emirleri dahil olmak üzere, Tarafların yargı makamlarınca bu konuya ilişkin verdikleri hukuki ve cezai kararlarının uygulanması.

2. Taraflar, bu Sözleşme uyarınca suç olarak tanımlanan bir eylemin mağdurlarının, bu suç ikamet ettikleri ülkeden başka bir Taraf devletin topraklarında gerçekleştiği takdirde, ikamet ettikleri Devletin yetkili makamlarına şikayet başvurusunda bulunabilmelerini temin etmek üzere gereken yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

3. Bu sözleşmeye Taraf başka bir devlet ile, cezai konularda, suçluların iadesinde veya o devletin verdiği hukuk ve ceza davaları kararlarının uygulanmasında, aralarında yapmış oldukları anlaşmaya dayanarak hukuki konularda karşılıklı yardımlaşmada bulunan bir Taraf, böyle bir anlaşma yapmadığı başka bir Taraftan, kendisine hukuki işbirliği talebi geldiğinde, bu Sözleşmenin tanımladığı suçlara ilişkin cezai konularda, suçluların iadesinde veya bu Sözleşmeye Taraf o ülkenin hukuk veya ceza davaları kararlarının uygulanmasında karşılıklı hukuki yardımlaşmada bulunabilmek için bu Sözleşmeyi hukuki temel olarak alabilir.

4. Taraflar, kadınlara yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele edilmesi çabalarını, üçüncü Devletlerin yararlanacağı kalkınma amaçlı yardım programlarıyla, gereken yerlerde bütünleştirecekler, Madde 18, 5. fıkra uyarınca mağdurların korunmasını kolaylaştırmak amacıyla üçüncü Devletlerle ikili ve çok taraflı anlaşmalar yapacaklardır.

Madde 63 – Risk altındaki kişilerle ilgili tedbirler

Taraflardan herhangi birinin, edindiği bilgilere dayanarak, bir kişinin başka bir Taraf ülkede bu Sözleşmenin Madde 36, 37 38 ve 39’da belirtilen şiddet eylemlerine her an maruz kalma riski altında olduğunu düşünmek için makul nedenleri varsa, bilgilere sahip olan bu Tarafın elindeki bilgileri, gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak amacıyla, gecikmeksizin diğer Tarafa iletmesi teşvik edilmektedir. Risk altındaki kişinin çıkarları açısından, mümkün olan her yerde bu bilgilere, korumayla ilgili mevcut hükümlerin ayrıntıları da dahil edilmelidir.

Madde 64 – Bilgilendirme

1. Önlemler alması talep edilen Taraf, talep eden Tarafı bu konuda atılan adımların sonuçları hakkında derhal bilgilendirecektir. Talep edilen Taraf, önlemlerin alınmasını talep eden Tarafı, amaçlanan faaliyetlerin yerine getirilmesini engelleyen veya önemli derecede geciktirme ihtimali olan koşullardan da gecikmeksizin haberdar edecektir.

2. Taraflardan biri, karşıdan bir talep gelmeksizin, kendi yaptığı soruşturmalar çerçevesinde edindiği bilgileri, bu bilgilerin karşı Tarafa bu Sözleşmede belirtilen suçları önlemede veya bu suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma başlatılmasında veya yürütülmesinde yardımcı olacağını düşünüyorsa veya söz konusu karşı Tarafın bu konuyla ilgili işbirliği talebi olacağını düşünüyorsa, kendi iç hukukunun izin verdiği ölçüde diğer Tarafa iletebilir.

3. 2. Fıkra uyarınca herhangi bir bilgi edinen bir Taraf, uygun görüldüğü takdirde, yargı sürecinin başlatılması veya bu bilgilerin hukuki ve cezai kovuşturmada göz önüne alınması için bu bilgileri kendi yetkili makamlarına ulaştıracaktır.

Madde 65 – Verilerin Korunması

Kişisel veriler, Kişisel Verilerin Otomatik İşlenmesinde Bireylerin Korunması Sözleşmesinin Taraflara getirdiği yükümlülükler gereğince saklanacak ve kullanılacaktır (ETS No. 108).

IX. Bölüm – İzleme yöntemi

 Madde 66 – Kadınlara yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele konusunda uzmanlar grubu

1. Kadınlara yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele konusunda uzmanlar Grubu (bundan böyle “GREVIO” olarak anılacaktır) bu Sözleşmenin Taraflarca uygulanmasını izleyecektir.

2. GREVIO en az 10, en çok da 15 üyeden oluşacak, üyelerin cinsiyet ve coğrafi bölge açısından dengeli olması, ayrıca farklı konularda uzmanlaşmış olmaları gözetilecektir.

Üyeler, dört yıllık bir görev süresi için Tarafların aday gösterdiği kimseler arasından Taraflar Komitesince seçilecek; üyeler ancak bir dönem daha görev yapabilecek ve Taraf ülkelerin vatandaşları arasından seçilecektir.

3. 10 üyenin ilk seçimi bu Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacaktır. Diğer 5 üyenin seçimi ise 25inci ülke onayladığında veya katıldığında gerçekleşecektir.

4.  GREVIO üyelerinin seçimi şu prensiplere göre yapılacaktır:

a. yüksek ahlaki değerlere sahip bir kişiliği olan; insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddet, veya mağdurlara yardımcı olma veya onları koruma konularında yetkinlikleri kabul edilmiş, veya bu Sözleşmenin kapsadığı alanlarda mesleki deneyimi olan kişiler arasından şeffaf usuller ile seçileceklerdir;

b. GREVIO’da aynı ülke vatandaşı iki üye bulunamaz;

c. üyeler, temel hukuk sistemlerini temsil etmelidirler;

d. kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddet alanı ile ilgili kişileri ve kurumları temsil etmelidirler;

e. üyeler kendi kişisel özellikleriyle katılacaklar, görevlerini yerine getirirken bağımsız ve tarafsız davranacaklar ve görevlerini etkili bir şekilde yerine getirmeye müsait olacaklardır.

5. GREVIO üyelerinin seçilme usulleri, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından, Taraflara danışıldıktan ve Tarafların oybirliğiyle onayı alındıktan sonra, bu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde belirlenecektir.

6. GREVIO kendi çalışma esaslarını kendisi belirleyecektir.

7. GREVIO üyeleri ve Madde 68’in 9. ve 14. fıkralarında belirtildiği şekilde ülke ziyareti yapacak diğer heyet üyeleri, bu Sözleşmenin ekinde belirlenmiş olan ayrıcalıklardan ve dokunulmazlıklardan yararlanacaklardır.

Madde 67 – Taraflar Komitesi

1. Taraflar Komitesi, Sözleşmeye Taraf ülkelerin temsilcilerinden oluşacaktır.

2. Taraflar Komitesi, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri tarafından toplantıya çağırılacaktır. İlk toplantısını, bu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içinde, GREVIO üyelerini seçmek üzere yapacaktır. Müteakip toplantılar, Tarafların üçte birinin, Taraflar Komitesinin Başkanının veya Genel Sekreterin talebi üzerine yapılacaktır.

3. Taraflar Komitesi kendi çalışma esaslarını kendisi belirleyecektir.

Madde 68 – Usuller

1. Taraflar, GREVIO’nun hazırladığı bir soru formunu esas alarak, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine, GREVIO tarafından değerlendirilmek üzere, bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanabilmesini sağlayacak yasama tedbirleri ve diğer tedbirler hakkında bir rapor sunacaktır.

2. GREVIO 1. fıkra uyarınca sunulan bu raporu, ilgili Tarafın temsilcileriyle birlikte değerlendirecektir.

3. Daha sonraki değerlendirme faaliyetleri dönemler halinde yapılacak, bunların uzunluğuna da GREVIO karar verecektir. Her dönem başında GREVIO, değerlendirmeye esas alınacak spesifik maddeleri seçerek bir soru formu gönderecektir.

4. GREVIO bu izleme usulünü yürütebilmek için uygun araçları belirleyecektir. GREVIO her değerlendirme dönemi için, Tarafların uygulamalarını değerlendirme prosedürüne esas oluşturacak bir soru formu kullanabilir. Bu soru formu bütün Taraflara hitaben hazırlanacaktır. Taraflar bu ankete ve GREVIO’dan gelecek bütün bilgi taleplerine cevap vereceklerdir.

5. GREVIO, Sözleşmenin uygulamasıyla ilgili bilgileri, insan haklarının korunmasıyla görevli ulusal kurumlar yoluyla olduğu kadar sivil toplum kuruluşlarından ve sivil toplumdan da edinebilir.

6. GREVIO, bu Sözleşmenin ilgi alanına giren bölgesel ve uluslararası enstrümanlardan ve kuruluşlardan elde edilecek mevcut bilgilere gereken önemi verecektir.

7. Her değerlendirme dönemi için soru formu belirlerken GREVIO, bu Sözleşmenin Madde 11’inde belirtildiği şekilde Taraflarca toplanmış olan mevcut verileri ve araştırmaları dikkate alacaktır.

8. GREVIO, diğer uluslararası belgeler uyarınca oluşturulmuş kuruluşlardan olduğu kadar Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinden, Parlamenter Asamblesinden ve Avrupa Konseyinin bu konuda özelleşmiş birimlerinden bu Sözleşmenin uygulamaları hakkında bilgi edinebilir. Söz konusu kuruluşlara iletilen şikayetler ve bunların sonuçları GREVIO’ya bildirilecektir.

9. GREVIO, elde edilen bilgiler yetersiz ise veya 14. fıkrada hükmedilen koşullarda, ulusal makamların işbirliği ve bağımsız ulusal uzmanların yardımıyla, ülke ziyaretleri düzenleyebilir. Bu ziyaretler sırasında GREVIO’ya belirli konularda uzmanlaşmış kişiler yardımcı olabilir.

10. GREVIO, değerlendirmeye esas alınan sözleşme hükümlerinin uygulamalarına ilişkin incelemelerinin yer alacağı bir rapor taslağı hazırlayacak; bu taslakta, tespit edilmiş sorunları söz konusu Tarafın ne şekilde ele alması gerektiğine ilişkin önerilerine ve tavsiyelerine de yer verecektir. Bu rapor taslağı, hakkında değerlendirme yürütülen Tarafa, yorumlarını almak üzere iletilecektir. Bu yorumlar, raporun kabulü sürecinde GREVIO tarafından dikkate alınacaktır.

11. Elde edilen bütün bilgileri ve Tarafların yaptığı yorumları esas alarak GREVIO, raporu ve bu Sözleşme hükümlerini uygulayabilmek amacıyla Taraf ülkenin aldığı tedbirlere ilişkin vardığı sonuçları, kabul edecektir. Bu rapor ve varılan sonuçlar, ilgili Tarafa ve Taraflar Komitesine gönderilecektir. GREVIO’nun raporu ve varılan sonuçlar, söz konusu Tarafın olası yorumlarıyla birlikte, kabul edildikten sonra kamuya açıklanacaktır.

12. 1. ila 8. fıkralardaki usuller saklı kalmak üzere, Taraflar Komitesi rapora ve GREVIO’nun vardığı sonuçlara dayanarak söz konusu Tarafa yönelik şu tavsiyeleri benimseyebilir:

(a) GREVIO’nun vardığı sonuçların uygulanması için alınması gereken tedbirlere ilişkin tavsiyeler; gerekirse bunların uygulaması hakkındaki bilgilerin sunulması için bir tarihbelirlenebilir; ve

(b) bu Sözleşmenin layıkıyla uygulanabilmesi için söz konusu Taraf ile işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan tavsiyeler.

13. GREVIO’ya, Sözleşmenin geniş çapta veya defalarca ihlalinin önlemesi veya sınırlanması amacıyla derhal müdahale gerektiren sorunların bulunduğunu gösteren güvenilir bilgiler ulaştığında, kadınlara yönelik ciddi, büyük çapta veya sürekli şiddet uygulanmasını önlemek için taraflarca alınan tedbirlere ilişkin özel bir raporun acilen sunulmasını talep edebilir.

14. GREVIO, söz konusu Tarafın verdiği bilgileri ve kendisine ulaşan diğer güvenilir bilgileri göz önüne alarak, bir veya daha fazla üyesini, bir soruşturma yapıp acilen GREVIO’ya rapor etmek üzere tayin edebilir. Gerektiğinde ve söz konusu Tarafın rızası ile, bu soruşturma kapsamında söz konusu ülkeye bir ziyaret de yapılabilir.

15. 14. fıkrada sözü edilen soruşturmanın bulguları incelendikten sonra GREVIO bu bulguları, kendi yorum ve tavsiyelerini ekleyerek söz konusu Tarafa, durum gerektiriyorsa Taraflar Komitesine ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine iletecektir.

Madde 69 – Genel tavsiyeler

GREVIO uygun düşen ve gereken her durumda, bu Sözleşmenin uygulamasına ilişkin genel tavsiyeler belirleyebilir.

Madde 70 – İzlemede parlamentonun rolü

1. Ulusal parlamentolar, bu Sözleşmenin uygulanması için alınan tedbirlerin izlenmesine katılmaya davet edilecektir.

2. Taraflar GREVIO raporlarını kendi ulusal parlamentolarına sunacaklardır.

3. Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi, bu Sözleşmenin uygulamalarını düzenli aralıklarla değerlendirmeye davet edilecektir.

X. Bölüm – Diğer uluslararası enstrümanlarla ilişkiler

 

Madde 71 – Diğer uluslararası enstrümanlarla ilişkiler

1. Bu Sözleşme, Sözleşmeye Taraf olan ülkelerin Taraf olduğu veya Taraf olacağı ve bu Sözleşmenin ele aldığı konular hakkında hükümler içeren diğer uluslararası enstrümanlardan doğan yükümlülükleri etkilemeyecektir.

2. Bu Sözleşmenin Tarafları, Sözleşmenin hükümlerini tamamlamak veya güçlendirmek veya bu hükümlerle ifadesini bulmuş prensiplerin uygulanmasını kolaylaştırmak amacıyla birbirleriyle, bu Sözleşmenin ele aldığı konularda iki taraflı veya çok taraflı anlaşmalar yapabilirler.

XI. Bölüm – Sözleşmede yapılacak değişiklikler

 Madde 72 – Değişiklikler

1. Taraflardan herhangi birinin bu Sözleşmede değişiklik yapmak üzere getireceği her teklif, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine iletilecek ve Genel Sekreter tarafından Avrupa Konseyi üye Devletlerine, bütün imza sahiplerine, bütün Taraflara, Avrupa Birliğine, Madde 75’in hükümleri uyarıca bu Sözleşmeyi imzalamaya davet edilen Devletlere ve Madde 76’nın hükümleri uyarınca bu Sözleşmeyi kabul etmeye davet edilmiş bütün Devletlere gönderilecektir.

2. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, değişiklik teklifini değerlendirecek ve, bu Sözleşmenin Avrupa Konseyi üyesi olmayan Tarafların görüşünü aldıktan sonra, Avrupa Konseyi Kuruluş Belgesi Madde 20.d’de belirtildiği şekilde çoğunluk sağlayarak değişikliği kabul edebilecektir.

3. Bakanlar Komitesi tarafından 2. fıkraya göre kabul edilen değişiklik metni, onaylanmak üzere Taraflara gönderilecektir.

4. 2. fıkraya göre kabul edilen herhangi bir değişiklik, tüm Tarafların onaylarını Genel Sekretere bildirdikleri tarihten itibaren bir aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girecektir.

XII. Bölüm – Son maddeler

 Madde 73 – Bu Sözleşmenin etkileri

Bu Sözleşmenin hükümleri, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemeye ve bunlarla mücadeleye çalışan kimselere daha uygun haklar tanıyan veya tanıyacak olan iç hukuk hükümlerinin ve halen yürürlükte olan veya yürürlüğe girme ihtimali bulunan bağlayıcı uluslararası enstrümanların hükümlerinin uygulanmasını engellemeyecektir.

Madde 74 – Uyuşmazlıkların çözümlenmesi

1. Taraflar, bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanması veya yorumlanmasında ortaya çıkabilecek herhangi bir uyuşmazlığı karşılıklı olarak görüşerek, uzlaşarak, bir hakeme başvurarak veya karşılıklı olarak anlaşarak belirleyecekleri herhangi bir barışçıl yoldan çözümlemenin yollarını arayacaklardır.

2. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, anlaşmazlığa düşen Tarafların başvurabileceği, tarafların üzerinde mutabık kalmaları halinde, çözüm yöntemleri oluşturabilir.

Madde 75 – İmzalama ve yürürlüğe girme

1. Bu Sözleşme Avrupa Konseyi üye Devletlerinin, hazırlanma sürecine katılmış üye olmayan Devletlerin ve Avrupa Birliğinin imzasına açılacaktır.

2. Bu Sözleşme onaya veya kabule tabidir. Onay veya kabul belgeleri Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine teslim edilecektir.

3. Avrupa Konseyi üye devletlerinden en az sekizi dahil olmak üzere, Sözleşmeyi imzalayan 10 devletin, 2. fıkranın hükümleri uyarınca Sözleşmenin bağlayıcılığına rıza gösterdiklerini ifade etmelerinden itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girecektir.

4. 1. fıkrada söz edilen ve Sözleşmenin bağlayıcılığına rıza gösterdiğini sonradan bildiren devletler veya Avrupa Birliği açısından Sözleşme, onay veya kabul belgesinin teslim tarihinden itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girecektir.

Madde 76 – Sözleşmeye katılım

1. Bu Sözleşme yürürlüğe girdikten sonra, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, bu Sözleşmenin Taraflarına danışıp oybirliği ile onaylarını alarak, Avrupa Konseyine üye olmayan ve Sözleşmenin hazırlanmasında yer almamış bir Devleti, Avrupa Konseyi Kuruluş Belgesi Madde 20.d uyarınca sağlanan çoğunluk kararı ve Bakanlar Komitesinde yer almaya yetkili Tarafların temsilcilerinin oybirliği ile aldığı karara dayanarak, bu Sözleşmeye katılmaya davet edebilecektir.

2. Yeni katılan bir Devlet açısından Sözleşme, katılım belgesinin Avrupa Konseyi Genel Sekreterine teslim tarihinden itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girecektir.

Madde 77 – Bölgesel uygulama

1. Sözleşmeyi imzalarken veya onay, kabul veya katılım belgesini teslim ederken bir Devlet veya Avrupa Birliği, bu Sözleşmenin geçerli olacağı bölgeyi veya bölgeleri belirtebilir.

2. Bir Taraf, daha sonraki bir tarihte, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine bir bildirimde bulunup, bu Sözleşmenin uygulama alanını, bu bildirimde belirteceği ve uluslararası ilişkilerinden sorumlu olduğu veya namına taahhütlere girmeye yetkili olduğu başka bölgeleri de kapsayacak şekilde genişletebilir. Böyle bir bölge açısından Sözleşme, bildirimin Genel Sekretere ulaştığı tarihten itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girecektir.

3. Son iki fıkra gereğince yapılan herhangi bir bildirim, bu bildirimde belirtilen bölgeler açısından, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yapılacak bir duyuru ile geri çekilebilir. Geri çekme, bu duyurunun Genel Sekretere ulaştığı tarihten itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü işlerlik kazanacaktır.

Madde 78 – Çekinceler

1. 2. ve 3. fıkralarda belirtilen istisnalar hariç, bu Sözleşmenin hiçbir hükmüne ilişkin çekince konamaz.

2. Bir Devlet veya Avrupa Birliği, Sözleşmeyi imzaladığı esnada veya onay, kabul veya katılım belgesini teslim ederken, Avrupa Konseyi Genel Sekretine bildirimde bulunup  şağıdaki maddelerin hükümlerini uygulamama hakkını veya yalnızca spesifik durumlarda veya koşullarda uygulama hakkını saklı tuttuğunu beyan edebilir:

– Madde 30, 2. fıkra;

– Madde 44, 1.e, 3. ve 4. fıkra;

– Madde 55, küçük suçlara ilişkin Madde 35’e göre 1. fıkra;

– Madde 37, 38 ve 39’a göre Madde 58;

– Madde 59.

3. Bir Devlet veya Avrupa Birliği, Sözleşmeyi imzaladığı esnada veya onay, kabul veya katılım belgesini teslim ederken, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine bildirimde bulunup Madde 33 ve 34’te belirtilen davranışlar için cezai yaptırımlar yerine cezai olmayan yaptırımlar uygulama hakkını saklı tuttuğunu beyan edebilir.

4. Taraflardan herhangi biri, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine bildirimde bulunup, bir çekinceyi tamamen veya kısmen geri çekebilir. Bu bildirim, Genel Sekretere ulaştığı tarihten itibaren geçerli olacaktır.

Madde 79 – Çekincelerin geçerliliği ve gözden geçirilmesi

1. Madde 78, 2. ve 3. fıkralarda söz edilen çekinceler, bu Sözleşmenin ilgili Taraf açısındanyürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıllık bir süre için geçerli olacaktır. Ancak, bu çekinceler aynı süreler için yenilenebilir.

2. Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği, çekincenin geçerlilik süresinin bitiminden on sekiz ay önce, ilgili Tarafa bu sürenin biteceğine dair hatırlatma yapacaktır. Sürenin dolmasından en geç üç ay öncesine kadar ilgili Taraf çekincesini sürdüreceğini, değiştireceğini veya geri çekeceğini Genel Sekretere bildirecektir. İlgili Taraf bir bildirimde bulunmadığı takdirde Genel Sekreterlik bu Tarafa çekincesinin altı aylık bir süre için daha otomatik olarak geçerli sayılacağını bildirecektir. Bu sürenin bitiminden önce ilgili Taraf çekincesini sürdüreceğine veya değiştireceğine dair bir niyet bildirmediği takdirde çekince geçerliliğini kaybedecektir.

3. Taraflardan herhangi biri, Madde 78, 2. ve 3. fıkralara uygun olarak çekince koyduğu takdirde, bu çekince yenilenmeden önce veya talep üzerine, çekincenin devam etmesinin gerekçeleri hakkında GREVIO’ya bir açıklama yapacaktır.

Madde 80 – Sözleşmenin feshi

1. Taraflardan herhangi biri, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yapacağı bir bildirimle, herhangi bir zaman bu Sözleşmeyi feshedebilir.

2. Sözleşmenin feshi, konuya ilişkin bildirimin Genel Sekretere ulaştırıldığı tarihten itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci gününde yürürlüğe girecektir.

Madde 81 – Bildirimler

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri, Avrupa Konseyi üye Devletlerine, Sözleşmenin hazırlanmasında yer almış üye olmayan Devletlere, bütün imza sahiplerine, bütün Taraflara, Avrupa Birliğine ve bu Sözleşmeye katılmak üzere davet edilmiş olan bütün Devletlere şu konuları bildirecektir:

a. atılan her imza;

b. ulaştırılan her tasdik, kabul, onay veya katılım belgesi;

c. bu Sözleşmenin Madde 75 ve 76 uyarınca yürürlüğe girdiği her tarih;

d. Madde 72’ye göre kabul edilen her değişiklik ve bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihler;

e. Madde 78 uyarınca konulan her çekince ve geri çekilen her çekince;

f. Madde 80 uyarınca yapılan her fesih bildirimi;

g .bu Sözleşmeyi ilgilendiren diğer bütün işlemler, bildirimler veya haberleşmeler.Bu belgeyi teyiden, usule uygun olarak yetkili kılınan aşağıdaki imza sahipleri, bu  Sözleşmeyi imzalamışlardır.

İstanbul’da, 2011 yılı Mayıs ayının 11. günü, İngilizce ve Fransızca olarak, her iki dildeki metin de aynı derecede geçerli olmak üzere, tek nüsha halinde hazırlanan bu belge, Avrupa Konseyi arşivinde saklanacaktır. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri bu belgenin onaylı kopyalarını Avrupa Konseyine üye her Devlete, bu Sözleşmenin hazırlanma sürecine katılmış üye olmayan Devletlere, Avrupa Birliğine ve bu Sözleşmeye katılmak üzere davet edilmiş bütün Devletlere gönderecektir.

Ek – İmtiyazlar ve muafiyetler (Madde 66)

1. Bu ek, Sözleşmede Madde 66’da sözü edilen GREVIO üyeleri ve ülke ziyaret heyetlerinin diğer üyeleri için uygulanacaktır. “Ülke ziyaret heyetlerinin diğer üyeleri” terimi, bu ek çerçevesinde, Sözleşmede Madde 68, 9. fıkrada sözü edilen bağımsız ulusal bilirkişileri ve uzmanları, Avrupa Konseyi çalışanlarını ve ülke ziyareti sırasında GREVIO’ya eşlik etmek üzere Avrupa Konseyi tarafından görevlendirilmiş tercümanları kapsayacaktır.

2. GREVIO üyeleri ve ülke ziyaret heyetlerinin diğer üyeleri, ziyaretin hazırlanması ve yürütülmesine ilişkin görevlerini yerine getirirken ve ilaveten bu görevlerinin bir parçası olarak seyahat ederken, bazı imtiyazlar ve muafiyetlerden yararlanırlar:

a. kişisel tutuklanma veya gözaltından ve kişisel eşyalarına el konulmasından muafiyet, resmi yetkileri dahilinde konuştukları veya yazdıklarının ve tüm eylemlerinin her türlü yasal işlemden muafiyeti;

b. ikamet ettikleri ülkeden çıkarken ve ülkelerine dönerken ve görev yaptıkları ülkeye giriş ve çıkışta, dolaşım özgürlüğüne uygulanabilecek kısıtlamalardan muafiyet; görevlerini yerine getirme sürecinde ziyaret ettikleri veya transit geçtikleri ülkelerde yabancı olarak kaydedilmekten muafiyet.

3. Görevlerini yapmak üzere gerçekleşen ziyaret sırasında GREVIO üyeleri ve ülke ziyaret heyetlerinin diğer üyeleri gümrük ve döviz kontrollerinde, geçici resmi görev yapan yabancı hükümet temsilcilerine sağlanan kolaylıklar ve hizmetlerden yararlanacaklardır.

4. GREVIO üyeleri ve ülke ziyaret heyetlerinin diğer üyelerinin Sözleşmenin uygulanması hakkında yürüttükleri değerlendirme çalışmalarına ilişkin belgelerin, GREVIO’nun faaliyetleriyle ilgili olduğu sürece dokunulmazlığı vardır. GREVIO’nun resmi yazışmalarında veya GREVIO üyelerinin ve ülke ziyaret heyetlerinin diğer üyelerinin resmi haberleşmelerinde kesinti ve sansür uygulanamaz.

5. GREVIO üyelerine ve ülke ziyaret heyetlerinin diğer üyelerine, tam bir konuşma özgürlüğü ve görevlerini yerine getirdikleri süre içinde tam bir bağımsızlık temin etmek amacıyla, söz konusu kişilerin bu görevleri sona ermiş olsa bile, görevlerinin yerine getirilmesi sırasındaki sözlü veya yazılı ifadeleri ve her türlü eylemleri, yasal işlemlerden muaf tutulmaya devam edilecektir.

6. İmtiyazlar ve muafiyetler, bu ekin 1. fıkrasında belirtilen kişiler için, şahsi yarar sağlamak amacıyla değil, GREVIO’nun çıkarları için, çalışırken bağımsız hareket edebilmelerini sağlamak üzere tanınmıştır. Bu ekin 1. fıkrasında sözü edilen kişilerin muafiyetlerinin kaldırılması Avrupa Konseyi Genel Sekreteri tarafından, muafiyetin adaletin işlemesine engel olduğunu düşündüğü durumlarda ve GREVIO’nun çıkarlarına zarar vermeksizin kaldırılabileceği durumlarda gerçekleşir.

.(Ek:2)


 

.

 

.(Ek:3)

 

MİLLETLERARASI ANDLAŞMALARIN ONAYLANMASINA İLİŞKİN

USUL VE ESASLAR HAKKINDA

CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin Sayısı : 9

Yayımlandığı Resmî Gazetenin Tarihi – Sayısı : 15/7/2018 – 30479

 

MADDE 3- (1) Milletlerarası andlaşmaların onaylanması, bunların feshini ihbar etmemek suretiyle yürürlük süresini uzatma, Türkiye Cumhuriyetini bağlayan bir milletlerarası andlaşmanın belli hükümlerinin yürürlüğe konulması için gerekli bildirileri yapma, milletlerarası andlaşmaların uygulama alanının değiştiğini tespit etme, bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme, Cumhurbaşkanı kararı ile olur.

(2) Onaylama konusu olan milletlerarası andlaşmanın Türkçe metni ile andlaşmada muteber olduğu belirtilen dil veya dillerden biri ile yazılmış metni, onaylamaya ilişkin Cumhurbaşkanı kararına ekli olarak Resmî Gazete’de yayımlanır.

(3) Bir milletlerarası andlaşmanın veya Türkiye Cumhuriyetini bağlayan bir milletlerarası andlaşmanın belli hükümlerinin Türkiye Cumhuriyeti bakımından yürürlüğe girdiği, bir milletlerarası andlaşmanın uygulama alanının değiştiği, uygulanmasının durdurulduğu ve sona erdiği tarihler;

Cumhurbaşkanı kararı ile tespit olunarak Resmî Gazete’de yayımlanır. Bir milletlerarası andlaşma, yürürlük tarihinin tespitine dair Cumhurbaşkanı kararında belirtilen yürürlüğe giriş tarihinde kanun hükmünü kazanır.

.


Paylaşmak güzeldir.