18 Nisan 2021 Pazar

Atatürkçülük

  


ATATÜRKÇÜLÜK

-I-

Baş Komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının, milletin bütün fertleriyle “Ya İstiklâl ya ölüm” duygu ve düşüncesi etrafında birleşerek-bütünleşerek hep birlikte başarıyla verdikleri Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleri, Türk Devriminin Temel Kurucu İlkeleri veya Atatürk ilkeleri (Atatürkçülük/Kemalizm) diye adlandırılmıştır.

Temel İlkeler: Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve İnkılapçılıktır. (Cumhuriyet Halk Parti’sinin amblemi olan 6 Ok bu ilkeleri simgelemektedir.)

Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsız bir devlet olarak çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkması için bu kurucu temel ilkeleri besleyen, onlara uygulama imkânı hazırlayan ilkeler de vardır. Yine, başta Atatürk olmak üzere, Atatürk’ün arkadaşları, TBMM üyeleri ve Türk aydınlarınca belirlenen bu ilkeler genellikle bütünleyici ilkeler olarak anılırlar. Bunlardan bazıları;  a) Tam bağımsızlık, b) Milli Egemenlik, c) Akıl ve bilim, ç) Milli Birlik ve beraberlik, d) Yurtta sulh cihanda sulh, e) İnsanlık sevgisi,  f) Çağdaşlaşma vb.

Atatürkçülük donmuş bir doktrin değildir. İnkılapçılık/devrimcilik ilkesinden de anlaşılacağı üzere çağdaş koşullara göre gelişen bir sistemdir.

Milliyetçilik, ırkçılık demek değildir. “Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk denir.” “ Ne mutlu Türk’üm diyene.” Sözlerinden de bu anlaşılır. Burada ırk birliği değil, kültür birliği vardır. Türk üst kimliği altında bütün kimlikler kenetlenir.

Halkçılık bir sınıfçılık değildir. Yani elit tabaka, halk tabakası diye bir ayrım olmadan herkes halkın bir ferdidir.

Devletçilik bir devlet tekeli değildir. Serbest ekonominin, başka deyişle girişimcilerin de yer aldığı bir karma ekonomik modelidir. Girişimcilerimiz Küresel girişimcilerle veya küreselcilerle işbirliği içinde olan girişimcilerle rekabet edemeyebilir. O durumda, bir nevi halkın korunmasının sigortası olarak devletçilik hayati bir önem taşır. Ağır sanayi, silâh sanayi, uçak sanayi vb. sanayilerin ve de büyük projelerin yapılabilmesi için de devletçilik önem arzetmektedir.

Cumhuriyetçilik yönetim biçimini simgeler. Türk kültürüne, daha açık deyişle Türk İslâm kültürüne, karakterine en uygun yönetim de demokrasidir, Cumhuriyettir.

Laiklik, Batıdaki sekulerizm değildir. Açık deyişle din ile devletin birbirinden tamamen ayrılması bir nevi din ile yaşamın ayrılması değildir. Laiklikte din işleri devlet işleriyle karıştırılmaz; ama bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti garanti edilir. Yani laiklik asla dinsizlik demek değildir.

İnkılâpçılık/devrimcilik ise Türkiye Cumhuriyeti’nin daima çağdaş uygarlık düzeyinde olmasını hatta bu uygarlık düzeyinin üstünde olmasını sağlamaktır. Yani statükocu olmamaktır. Açık deyişle durağan, kemikleşmiş bir yapı değil Atatürkçülük. Atatürkçülük akıl ve bilim ışığında topyekün gayretlerle çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmak için gerekli atılımların yapılmasıdır.               

 

-II-

Bu kısa açıklamaların ışığında günümüzde Atatürkçülüğün ne durumda olduğunun muhasebesini yapmak gerekir. Tabii sağlıklı muhasebeyi tarihçiler ve ilgili uzmanlar yapabilir. Ancak uzman olmayanlar da,  yapılan ve yapılmakta olanlardan hareketle Atatürkçülüğün ne durumda olduğuna dair bir fikir edinebilirler. Birkaç örnekle yetinelim:

Devletçiliğe nasıl balta vurulduğunu, özelleştirmenin nasıl yapıldığını, elbette tarih yazacaktır. Ama şimdiden görüldüğü kadarıyla Türk halkı özel sektörün insafına terkedildi. Devlet de büyük projeler için büyük sermayedarlara geleceği kaptırdı. Bu durum halkçılık diye bir şey bıraktı mı? Artık fakir sınıf, zengin sınıf ayırımı felâketine hazırlıklı olunmalı.

Bir üst kimlik, üst kavram olan TC’nin bazı yerlerden silinmesi ve alt kimliklerin canlandırılmaya çalışılması Milliyetçilik ilkesini zedelemedi mi?

Laiklik, din düşmanlığı olarak işlenerek Atatürkçülüğün din düşmanı olarak adlandırılması sağlanmadı mı?

“Kararname” devleti,  Cumhuriyet ve demokrasiyi aşındırmadı mı?

Tesellimiz, bütün bu ve bunlara benzer olumsuz uygulamaların bir yerde Atatürkçülüğün ne derece önemli olduğunu da millete göstermiş olmasıdır.

Her şeye rağmen Atatürkçü düşünce yeniden filizlenecek ve Türkiye Cumhuriyeti layık olduğu seviyeye kısa sürede gelecektir.

Sabahattin Gencal, Çekmeköy-İstanbul, 10.11.2020


Paylaşmak güzeldir.