7 Mayıs 2022 Cumartesi

Her Zamankinden Çok Daha Fazla Dikkatli Olma zamanı

 

Sabahattin Gencal, Muradiye / Van, 1974
(Kello lakaplı meşhur öğretmen
nutkunu irat ediyor.)

  


Günümüz Türkiye’sinde, başka deyişle 21. Yüzyılın ilk çeyreğindeki Türkiye’de, toplumun hakkını kılıfına uydurarak yemek, devlet malını talan etmek veya ettirmek, güçsüzleri susturmak, susmazlarsa ezmek vb. insanlığa sığmayacak eylemler kanıksanmış durumdadır. Bilindiği üzere,  kanıksamak:1. pek çok yinelenmiş olması dolayısıyla artık etkilenmez olmak, aldırmamak, alışmak. 2.bıkmak, usanmak demektir.

Üstüne üstlük bu ilk çeyrekte Goebbels1 taktiği kullanmak da artık yadırganmaz oldu. Bütün kötülüklerin anası olan yalan da kanıksanmış durumdadır.

Toplumumuzu bu acınası duruma düşürenlerin başında, topluma hizmetle görevli siyasetçilerin olduğu medyada dile getirilmektedir.

Daha kötüsü, toplumu aydınlatmakla görevli öğretmen ve öğretim görevlileri ve de imam hatiplerimiz bu duruma sessiz kalmışlardır.

Daha da kötüsü, bazı hutbeler ve kürsü konuşmalarıyla kötü emelleri olanların ekmeğine bilerek veya bilmeyerek yağ sürülmüştür.

Böylesi bir toplumda güzel ahlaklı kalabilmek mümkün mü?

Böylesi bir toplumda umutlu olabilmek mümkün mü?

Tabii, her şeye rağmen umutlarını kaybetmeyen, güzel ahlaklı kişilerimiz sayesinde hâlen ayaktayız.

Daha ne kadar ayakta kalabiliriz?

Yalnız bu son soru bile içinde bulunduğumuz durumu aydınlatır. Ama gözü kör olanlar durumu göremezler. Sağırlar ve dilsizleri karıştırarak konuyu uzatmayalım.

Değerli yurttaşlarım, bu yazıyı yazmakta olduğum bu anda (07. 05. 2022) devletimizin bir bakanı ile bir parti başkanının birbirlerine yaptıkları hakaretler medyada değerlendiriliyor.

İki gündür bu değerlendirmeleri izledim. Konuya başta siyasetçilerin alışık olduğu argo ve küfürlü dil kullanmaları olmak üzere, yurdumuza kaçak yollardan giren yabancıların durumu, bu yabancıların bazı zengin çevrelerce kullanılmaları dolayısıyla sigortasız işçi çalışma yasağına diğer yasaklara olduğu gibi önem verilmemesi, bu arada vergi kaçırma, ayrıca iktidara sahip olanların yeraltı dünyasındakilerle çektirdikleri fotoğraflar, siyasetçilerin yakınlarının vergi kaçırmak için şirketlerini bazı ada devletlerinde kurmaları, zehir ticareti; yabancı zenginlerin Türkiye’de bazı kurumları finanse etmesi vb. birçok konu gündeme gelmektedir.

Bütün bunlar önceleri yalanlanıyordu; ama bazı belgeler çıkınca artık durum anlaşıldı. Ama bunları halının altına sürmek için, geçim sıkıntısı hat safhaya gelen yurttaşların sesini bastırmak için yeni yeni gündemlerle halkın sesi olması geren medya meşgul ediliyor. Zaten medyanın büyük bir kısmı ellerinde olan çevreler diğer medya mensuplarının gözünü korkutmadalar.

Bütün bu tespitleri yapmama gerek yoktu aslında. Evet, “malumun ilamına gerek yok.”

Ben, hiç bahsedilmeyen üzerinde durulmayan bir konuya parmak basacağım:

Düello yapan sokak kabadayıları olduğunu duyduk. Filmlerde ise çokça seyrettik düelloları. Ama ilk kez birinin, bir bakanı düelloya çağırmasına şahit oluyoruz.

Bakanın dili dil değildi, tamam. Bu durumda şikâyet etme akla gelmez mi? Elbette gelir. Peki, bugün yurttaşların şikâyetleri dikkate alınıyor mu? Başka türlü soralım, bugün yargıçlara, savcılara, polislere güven ne durumdadır?  Toplumumuz böyle bir duruma düştü mü hiç?

Sözünü ettiğimiz ve biri dediğimiz kimsenin öyle sıradan biri olmadığını bilen biliyor. O kişi bir profesör. Ayrıca bir parti genel başkanı. Dahası da var, o bir milletvekili. Kendisi aşağılandı, kendisine ağza alınmayacak sözler söylendi ve o da bakanı düelloya davet etti. Yani koskoca profesörün bile burasına geldi, yani koskoca parti başkanının bile burasına geldi, yani koskoca milletvekilinin bile burasına geldi ve ne yaptı? Kendiliğinden hak almayı tercih etti.

İşte burası yukarıda saydıklarımdan çok daha önemli. Bir profesör, bir parti başkanı, üstelik milletvekili olan biri adaletin olmadığını dolaylı da olsa, sessiz ve kapalı da olsa haykırırken aynı duruma düşen yurttaşlar ne yapmaz?

Evet, dilerim ki; (İHKAK-I HAK)  teriminde ifadesini bulan “kendiliğinden hak alma” girişimleri olmaz.

 Kendiliğinden hak alma fiilleri... s. TCK m. ...’de suç olarak düzenlenmiştir.

Yurttaşlarımızı kutuplara ayırma teşebbüsleri tam olarak gerçekleşmedi,

Yurttaşlarımızı açlıkla denemeleri, insanlarımızın sağduyuları sayesinde bir olumsuzluk yaratmamıştır.

Dilerim ki yasalarımızda açıkça suç teşkil eden “İhkak-ı hak: Kendiliğinden hak alma teşebbüsleri olmaz.

Sözünü ettiğimiz profesörümüzün medyadan gür sesle, “Biz o tuzaklara düşmeyiz.” Sözlerine dikkat edelim.

Konuşurken, yazarken, yürürken, çalışırken kısaca her an her ortamda karşımıza tuzaklar, mayınlar çıkabilir. Aman dikkat! Faka basmayalım.

Bu arada sayın milletvekillerimize de bir çift sözümüz olsun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi kalbimizdir. Kalbimiz, şahsi menfaatini düşünenler için değil vatan ve millet için çarpmalı. Durumumuz ortada, artık gereğini yapmak size düşer. Biraz öngörü, biraz devletimiz ve milletimizin bekasını düşünme, bira da gayret lütfen...

Değerli okurlarım, her şeye rağmen yasal yollardan ayrılmayalım. Bu arada görevlilerimize, bu arada sayın milletvekillerimize gereken uyarılarımızı nazikçe yapalım. Kargaşaya meydan vermeden, hayırlısıyla güçlü parlamentomuzu kurmaya çalışalım.

 

Sabahattin GENCAL

Çekmeköy_İstanbul, 07. 05. 2022

 _______________________

1.                Dr. Paul Joseph Goebbels (29 Ekim 1897, Rheydt (Mönchengladbach) - 1 Mayıs 1945, Berlin), 1933-1945 yılları arasında Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı yapmış Alman politikacı ve Nazi Almanyası'nın ikinci şansölyesi. Adolf Hitler'in en yakın arkadaşlarından biri ve en sadık yandaşıydı. Kendisi coşkulu ve enerjik hitabet yeteneği, topluluk önünde konuşma becerisi, sert anti-semitik görüşleri ve kitlesel propagandanın Büyük Yalan olarak bilinen tekniğini kullanmadaki ustalığıyla bilinirdi.

Paylaşmak güzeldir.