17 Ocak 2022 Pazartesi

“Kendim” Olabilmek

 

"An" ı farkına vararak yaşamak gerekir.
(Sabahattin Gencal)



Sabah sabah, Ayfer Feriha Nujen’in, kendi ifadesiyle Şiir yazan bir ruh hekimi, Prof. Dr. Kemal Sayar ile şiir ve edebiyat halesi içinde insan, dünya ve düzen ile ilgili söyleşisini okudum T24’te. Kemal Sayar’ın veciz sözlerinden bir demet topladım. Ama bunları yazmayacağım ki merak edenler söyleşinin tümünü okusun.

Hem okuyor, hem düşünüyordum. Toplumumuzda, özellikle bu son yıllarda görülen kırıcı, argo, yakışıksız dilden yakınıp duruyoruz. Bu dilin binbir zararı var belki; ama bir yararı da var: Siz söylemeden ben söyleyeyim: Edebi metinler okurken bambaşka oluyorsunuz. Çiçek bahçesine girmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi.

Sayar ünlü ve başarılı bir terapist olduğu için mi yoksa etiketimizde edebiyat yazdığından mı bilemem sanki... Hiç terapotik  seanslarına katılmadığım için cümleyi tamamlayamadım; sanki... deyip kaldım. Rahatlama duydum, diyelim.

Ayrıca nefis muhasebesi de yaptım. Sabah sabah nefis muhasebesi olur muymuş? Oluyor demek ki:

Söylediklerimde, yazdıklarımda kendimden ne var? Bu soruyla birlikte yarım asır geriye gittim. Bu gidiş gelişler adedimdir, fazla kınamayınız.

Biz ilköğretmen okulunda “bahçıvan” olmak için yetiştirildik. Ancak mevcut koşullar bizi manav yaptı. Arada bahçıvanlık da yapmadık değil; ancak çoğu kez bir mahalle manavı olarak kaldık. Yani, anlayalım işte halden aldığımızı öğrencilerimize vermeye başladık. Artık halde ne bulmuşsak.

Alışkanlığım depreşti yine. Yine bir ara paragraf yazacağım: Hal sözcüğünü sebze, meyve, bakliyat vb. nin satıldığı pazar yeri, anlamında kullanmıştım ilkin. Sonra da hâl, hal’ aklıma geldi: durum. Vaziyet; davranış, tutum, tavır... Benim diğer bazı arkadaşlardan farkım hep halden almıyordum öğrencilerime verdiklerimi bazen de hâl’den alıyordum...

Yarım asır öncesinin bahçıvanı, dünün manavına bugün ne oldu dersiniz? Ne olacak bugün toptancı olduk. Sadece meyve ve sebze satar olsaydık kabzımal terimini kullanırdık; ama kafamızı/dükkânımızı bin bir çeşide çevireli beri, işleri pek de iyi olmayan bir toptancıyız artık.

Durumdan hiç de memnun değilim. Kafamı rahatlatmak için ne var ne yoksa iyi kötü, güzel çirkin demeden iki kapak arasına alarak sözde kitap diye otuz küsur tanesini yayınladım. Biliyor musunuz yine de rahat değil kafam; üstelik bunca şeyi unutmama rağmen.

Şair ve ruh hekimi Sayar’ı okurum zaman zaman; tabii ünlü yazarları da. Ancak bugünü, bu “an”ı yaşayamıyorum. 5-6 yıl öncesinden örnek vereyim: Bahçemize inerdim,  çok güzel çiçekler vardı; ama inanır mısınız onların değil çocukluğumdaki çiçeklerin kokusunu çekerdim içime. Aynı biçimde bir kelebek görsem, oturmaktayken peşlerine düşerdim sanki... Aşağı yukarı şimdi de aynı. “An”ı yaşayamıyorum...

Ben bu yazıyı niye yazıyorum:

Bir, ilk fırsatta yukarıda sözünü ettiğim söyleşiyi okuyunuz diye. İşte adresi1.

İki, okusanız da okumasanız da “An” nedir, ne değildir?” deyin kendi kendinize.

Bu söylediklerimizi kulak ardı edenlerden olmazsınız inşallah.

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 17. 01. 2022

___________  

1.   https://t24.com.tr/yazarlar/ayfer-feriha-nujen/kemal-sayar-hepimiz-belki-de-yarali-sifacilariz-ve-kendi-sifamizi-ariyoruz,33841

 


Paylaşmak güzeldir.