Bugün 26 Ocak 2022, günlerden Çarşamba. Saat 16.07’de yeniden oturdum bilgisayarın karşına. 3 saat önce de bilgisayardayken şişen ayaklarım “yat” dedi. Mümkün mü organlarının dediklerini yapmamak? Tabii, bu soru dini bir soru; onun için şimdilik geçelim. Ben, bazı organlarımızı dinlediğimiz için denileni yaptım.
Uyumadım; ama ayaklarımın şişinin inmesini bekledim. Beklerken de tavana bakıyordum. Bin bir düşünce ve duygu aklımdan geçti. Geçti geçti; ama niye Leydi’ye takıldığımı merak ettim. Leydi merakı da birçok şeyi tetikledi.
Tam
bun an aklıma geldi çok kullandığımız tetiklemek de neyniş. Sağolsun Google diyor
ki; Tetiklemek MEC.•İ devinime geçirmek, etkin duruma getirmek, devinime
geçmesine yol açmak. Güzel. O zaman namluları devinime açılabilecek siz değerli
okuyucularıma uzun uzun anlatmaya bir mahsur görmüyorum:
Bugün
facebookta donarak ölen bir hayvanı gördüm. Keşke görmeseydim demiyorum keşke
böyle bir olay olmasaydı. Yine bugün bir sevgili öğrencimin yönettiği fotoğraf
dergisinde 1 yayınlana fotoğrafları görünce gözlerim doldu. İhtimal
bu fotoğraflar Leydi’yi düşürdü aklıma.
Leydi
ve Kont, hayvan, doğa ve insan dostu oğlum Fuat’ın yetiştirdiği iki köpektir. Bu
iki kangal büyüyünce mekânları dar geldi. Bahçeye çıkarıldılar. Bir müddet
sonra da bahçe de dar gelmiş olacak ki duvarlardan atlayarak mahallede dolaşıp
geldiler. Yaramazlık mı yaptılar yoksa cüsseleriyle mi korkuttular bilmiyorum
Fuat’a şikâyetler geldi. Fuat da istemeyerek bunları göndermeye karar verdi.
Kont’a alıcısı çıkan birine hediye edildi. Hayret Leydi’ye alıcı çıkmadı. Alıcı
çıkmadı diye sokağa atılamazdı emin bir yere bırakıldı. Tabii bu 3-5 senelik
bir olay, belki de daha fazla.
Geçen
sene sağ olsun torunum, aynı zamanda adaşım Sabahattin beni doktora götürdü.
Dönerken birden bire durakladı. Ne olduğunu soramadan geri geri gitmeye başladı
ve bir yerde durdu. Leydi’yi görmüştü. Herkes de görmeliydi. Nasıl da
kucaklaştılar. Zaten biliyordum birbirlerine olan sevgilerini. Sabahattin’le
adeta güreş yaparlardı. Sabahattin benimle de görüştürdü onu. Bana karşı
saygılı; ama mesafeliydi. Yanlarına gittiğim zaman da öyleydiler. Saygı var;
ama ciddi olmak kaydıyla. Sabahattin arabanın kapısını açtı. Haydi gidelim
dediyse de Leydi binmedi. Leydi ısrarla kaldıkları mekâna götürmak istiyordu
Sabahattin’i. Sabahattin zaten biliyordu mekânı; bilmeseydi bırakır mıydı. Bu
sahnelerin beni nasıl duygulandırdığını az çok takdir edersiniz. Biraz da
düşündüm:
Acaba
dedim kendi kendime Leydi arabayı görünce mi yola koştu yoksa Sabahattin’in
kokusunu alınca mı? Sabahattin’e zamanında yetişemediği için kim bilir ne kadar
üzülmüştür. Tersini de düşünebiliriz. Sabahattin onu fark edip geri gelince ne
kadar da sevinmiştir...
Bu
yıl da Sağ olsun torunum Fatmanur götürdü beni doktora. Fatmanur da kedileri çok
sever. Bir ara Kahve’sini anlatmıştım yazarlık kursundaki arkadaşlarımıza.
Hayvanları da sevmek ne güzel. Uzatmayalım Fatmanurla da aynı yoldan geri
dönüyorduk. Tam Leydi'yi geçen yıl gördüğüm çevreye baktım; ama maalesef
göremedim Leydi’yi...
Şimdi
saksıyı çalıştırmaya başlıyorum: Leydi arabayı gördüğü için mi yola çıktı,
Sabahattin’in kokusunu aldığı zaman mı? Arabayı gördüğü için olsa bu yılda
çıkabilirdi. Demek ki kokuyu aldığı için. Tabii daha birçok neden de var.
Gönlüm istemediği için onları yazmıyorum. Leydi’ye bir şey mi oldu. Yoksa?
Köpeklerin de bir yaşam ortalaması var. Onlar da...
Sabahattin Gencal oğlu Fuat Gencal'ın hayvanlarının hatırlarını tek tek sorar. |
Aklıma
başka şeyler de geldi?
Hayvan
seven kardeşlerimizin çalışmalarını beğenerek izliyoruz. Onlara haddimiz
olmayarak bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Çalışmalar gayet güzel; ama baştan
başlamak gerek: Hayvanların doğal mekânlarını bozan egemen sınıflara, iklim
değişmelerine neden olan egemen sınıflara vb. kimseler karşı uyarma
görevlerimizi de yaparsak daha iyi olur.
Egemen
sınıfların zor zamanlarında hayvanlara ve insanlara yardım ettiklerini de
görüyoruz. Onlara da yine haddim olmayarak bir arzımızı iletmeye çalışalım:
Baylar!
Üç günlük dünyada beş kuruşluk kârınız için doğal dengeyi bozmayın lütfen.
Yalvarıyorum. İnsanlarımıza onurlarını da kırarak yaptığınız yardımlar konusunu
Allah rızası için bir düşünün. Esas olan onlara ayakları üzerinde durabilecek
imkân sağlamak değil mi? Tabii ilk yardım normal ve ancak bunun böyle
sürdürülerek onları sürekli itaate zorunlu bırakmak günah değil mi; bu
insanlığa sığar mı? Başka sorum yok...
Kontla Leydi'nin güzel günlerinden |
Bitsin artık ne olur kurtul bu yastan Sana kinim yoktur sıyrıl azaptan Ayrılık kaderdir her şey Allahtan Kendini suçlama suçun yok senin
Kaynak: https://www.sarkisozlerihd.com/sarki-sozu/hakki-bulut-ayrilmak-kaderdi/
Değerli Okurlarım. Bu kez de ekran uyarıyor beni: Diyor ki; bu ana kadar ki sözcük sayısı 619. Yani gençlerin sabır ölçüsünü 4 kat. Orta yaşlıların sabır ölçüsünü iki kat aştınız... Demesi bizden.
“Demesi
bizden” niye dedi anlıyorum. Çok zaman dediğini yapmadığım için birçok okuyucum
uğramaz oldu. Geriye kalan siz değerli okuyucuları kaybetmek istemem. Onun için
“Ah Leydi’m! Neler Hatırlattın Bana” başlığının ikinci kısmını sonraya
erteliyorum. Bu, daha özel bir anı olduğu için takip etmeyebilirsiniz. Tabii
bu söz ancak samimi olduklarınıza söylenir; ama benim bütün okurlarım hatta
bütün görüştüklerim de ne kadar da samimi olduğumu bilirler. Ek olarak yazayım,
çok samimiyet bazen iyi olmayabilir. Ben istisnalar hariç hiç zararını
görmedim. İstisnalar daima olur. Onların da bir ders bir ibret konusu olduğunu
unutmayın.
Bu
yazı günce midir, anı mıdır, öğüt müdür, saçmalık mıdır? Bilemiyorum. Evet,
ayrı ayrı ve de anlaşılır biçimde yazmak gerektiğini bilmiyor değilim; ama...
Neyse yazmayım.
Hayırlı
günler dileğiyle...
Sabahattin
Gencal,
Çekmeköy-İstanbul,
26. 01. 2022