Sabahattin Gencal (İzci), Erzurum Yavuzselim İlköğretmen Okulu'nun bir bayramda Erzurum'un Ilıca beldesinde yaptığı bir resmi geçitte...(1959 ?) |
Bütün
imkânsızlıklara rağmen, yine Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde çağdaş uygarlık
düzeyinin üstüne çıkma amacıyla birçok devrim yapılmıştır.
Maalesef
Atatürk’ün ölümünden sonra devrimlerin hızı azalmış, hele de yirmi birinci
yüzyılın ilk çeyreğinde büsbütün durmuştur. Öyle ki, Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinin her gün hatırlanması ve gereğinin yapılması
öncelik kazanmıştır. Açık deyişle bir ateş çemberi içinde olan Türkiye
Cumhuriyeti’ni yıkılmaktan korumak, Kurtuluş Savaşı’ndaki heyecanı yeniden
yakalayarak, kutuplaştırılmaya çalışılan toplumumuzu birleştirip topyekûn
olarak yine eskisi gibi çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmayı hedeflemeliyiz.
Çağdaş
uygarlık düzeyine çıkma temennisinin vurgulandığı yukarıdaki genellemeden
hareketle herkes uhdesine düşen görevi yapmalıdır. En azından yürekleri
ısıtmak, coşkuyu artırmak, aklı kullanabilmek için herkes bildiğini,
düşündüğünü paylaşmalıdır. Tehlikeyi sezmeli, olup bitenlerin perde arkalarını
araştırmaya başlamalı, duygusallıktan kurtulmalıdır.
Atatürk
Samsun’a çıktığı günlerdeki durumumuzu Nutuk’ta özetlemiştir1.
Okursak anlarız ki o günkü durum çok daha vahimdi. TBMM’si tarafından
Atatürk’ün önderliğinde yürütülen ve bütün mazlum uluslara örnek olan Kurtuluş
Savaşı’mızdan dersler alarak yeniden düzlüğe çıkabiliriz. Tabii bu hamasi
nutuklarla olmaz; laikliğe, demokrasiye, sosyal hukuk devletine inanmayanlarla
hiç olmaz.
Bu
zor günlerde ne yapılması gerektiğini elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin
yöneticileri uzmanlarla birlikte hesaplamıştır veya hesaplamaları
gerekmektedir. Biz de iyi niyetle düşüncelerimizi paylaşacağız. Herkes de
paylaşırsa, şuralar yapılırsa bir “ortak akla” kavuşulur ve de gereği yapılır.
Şu
anda benim somut ve hemen uygulanabilir bir önerim yoktur. Düşündüklerimi satır
aralarında okunabilir. Dikkat ederseniz Türkiye Cumhuriyeti ibaresini çokça
kullandım. Neden mi? Bildiğiniz gibi bazı levhalardan TC kazınmıştır,
kaldırılmıştır. Burada bir art niyet var mı yok mu bilemem. Bildiğim şudur,
zerre kadar art niyetli olan varsa onlarla yollar ayrılmalıdır.
En
önemli hususu sonraya bırakmamalıydım. Ama bizde hep böyle oluyor. Bu önemli
husus şudur:
İyi
niyetlerle bir kurtulma çabası içindeyken bile olsak kendi durumumuzu göz ardı
etmemeli, eksikliklerimizi kabul etmeli ve gereğini yapmalıyız.
İnsan
kendi eksiğini tam olarak tespit edemez, toplumlar da böyledir. Bazen eksikler
tespit edilebilir; ama bunun sebepleri bilinemez. Bazen sebepler de bilinir;
ama çözüm yolları bilinemez. Bazen çözüm yolları da bilinir; ama uygulama
yapılamaz... Bir şey yapamayınca da asırlarca geri kalınır, kültür yozlaşır,
ekonomi bozulur, ahlaki bakımdan çürüme başlar... Bizim gibi olunur, demeye
dilim varmıyor. Çünkü hâlâ umutluyum. Yeter ki uzmanların görüşlerine itibar
edelim. Bu görüşlerden bir tanesini dipnotta veriyoruz:
Sayın
kahveci Müslüman toplumun içinde bulunduğu vahim çöküş durumunu sıralamakla
kalmıyor, teşhis ve tedaviyi de gösteriyor.2
Siz
dipnotu okurken ve düşünürken yazımızı Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” sözüyle bitirelim. İsterseniz
bir ayet de ekleyelim:
“Allah'ın izni olmadan hiç kimse inanmaz ve
(Allah) pisliği (huzursuzluğu, azabı), akıllarını kullanmayanların üzerine kor.”
(Yûnus Suresi 100. Ayet, Süleyman Ateş Meali)
Ara
not olarak da şunu ekleyelim: Bu sureyi, bu son zamanlarda ortalığa büsbütün
yayılan pislikleri hatırlatmak için yazmadım. Kahveci’den alarak dip notta gösterdiğimizin paragrafa dikkati çekmek
için yazdım. Dar siyaset yapmak, ucuz siyaset yapmak bizim işimiz değil;
hiç kimsenin de olmamalı.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Spor ve
Gençlik Bayramımız kutlu olsun.
Sabahattin
Gencal, Çekmeköy-İstanbul, 19. 05. 2021
_________________
1. Genel Durum Ve Manzara
Mustafa
Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. İngilizlerin denetiminde olan Samsun’da
milli mücadele hareketi için istediklerini gerçekleştiremeyeceğini anlayan
Mustafa Kemal, 25 Mayısta Havza’ya geçti. Samsun’a çıkışını Mustafa Kemal,
Nutuk‘ta şu şekilde anlatmıştır:
“1919
yılı Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve manzara: Osmanlı
Devleti’nin içinde bulunduğu durum, Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu
her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes antlaşması imzalamış, Büyük
Harbin uzun yılları boyunca, millet yorgun ve fakir bir halde. Milleti ve
memleketi Dünya Savaşı’na sokanlar, kendi hayatları endişesine düşerek
memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilafet makamında bulunan Vahdettin
soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını emniyete alabileceğini hayal ettiği
alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet
aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişahın iradesine tabi ve onunla beraber
şahıslarını koruyabilecek herhangi bir duruma razı, ordunun elinden silahları
ve cephanesi alınmış ve alınmakta. İtilaf Devletleri, ateşkes antlaşmasının
hükümlerine uymaya lüzum görmüyorlar. Birer vesileyle itilaf donanmaları ve
askerleri İstanbul’da. Adana vilayeti Fransızlar, Urfa, Maraş, Gaziantep
İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da İtalya askeri
birlikleri, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta
yabancı subay ve memurlar ve ajanlar faaliyette. Nihayet başlangıç kabul
ettiğimiz tarihten dört gün önce 15 Mayıs 1919’da itilaf Devletleri’nin uygun
görmesiyle Yunan ordusu İzmir’e çıkartılıyor. Bundan başka, memleketin her
tarafından Hıristiyan azınlıklar gizli, açık milli emel ve maksatlarını
gerçekleştirmeğe, devletin bir an evvel çökmesine çalışıyorlardı.”
(Ersan,
Uğur; Atatürk Samsun’a Çıktı Milli Mücadele Başladı. (19 Mayıs 1919), Köroğlu
Gazetesi, 17 Mayıs 2018, 12 Mayıs 2019, 18 Mayıs 2020)
2. “RASYONEL
ÜLKELERDE GÖRÜLMEYEN YOLSUZLUKLAR, HIRSIZLIKLAR, DOLANDIRMALAR, KUL HAKKI
YEMELERİ, HAKSIZ KAZANÇLAR, TORPİL, AYRIMCILIK GİBİ KÖTÜ AHLAK HASLETLERİ NEDEN
MÜSLÜMAN ÜLKELERDE GÖRÜLÜYOR?
ÇÜNKÜ DİNSEL EĞİTİM,
DÜŞÜNLERE VE AKLA DEĞİL DUYGULARA HİTAP ETTİĞİNDEN BU ÇAĞDA İŞE YARAMIYOR. BU
ÇAĞDA VARLIĞI SÜRDÜRMEK İÇİN GEREKLİ VASITALARI ELDE ETMEK ANCAK RASYONELLİKLE
MÜMKÜNDÜR.
MÜSLÜMANLAR BU
RASYONELLİKTEN YOKSUN OLDUKLARI VE ONUNLA OLUŞMADIKLARI İÇİN DİNLERİ
YASAKLAMASINA RAĞMEN BU KÖTÜ AHLAKİ DAVRANIŞLARI YAPIYORLAR.
HALKIN AKILCI DÜŞÜNÜŞE
GEÇMESİNİ BAŞTA ANA BABALAR, YÖNETİCİLER, BÜYÜKLER, KRALLAR VE DİN ADAMLARI
İSTEMEZLER. AMA HALK AKILCI DÜŞÜNMEYE GEÇEMEDİĞİ İÇİN RASYONEL DÜŞÜNEMEMESİNİN
FATURASINI BİR ŞEKİLDE AĞIR ÖDEMEKTEDİR.
AKILCI DÜŞÜNÜŞ, TEK
KILAVUZ OLARAK BEŞERİ AKLI KABUL EDER. GERÇEĞİN BU AKIL ÜZERİNDE
TEMELLENDİRİLMESİ VE BİÇİMLENDİRİLMESİ AKILSALLIK (RASYONALİTE)TIR. BÜTÜN AKILCI
FELSEFE VE BİLİMİN TEMELİ BUDUR.”
(Kahveci,
Prof. Dr. Niyazı; Çağımız ve Türkiye/Düşün ve Bilim Alanları, s.66)