14 Ağustos 2015 Cuma

Aporia

Edebî Sanatlar 


Aporia

Aporia: Çıkmazlık (İkilem), şüphe ifadesi (söz sanatı); kuramsal zorluk, aykırılık (mantık)

Başka tanımlar:

Aporia çözülemez nitelikteki felsefî bir meseleyi belirlemek için kullanılan eski Yunanca bir kelimedir.  Sokratçı (Socratic) metodun asıl amacı bir meseleyi aporia ile yüz yüze getirmektir. Sorgulayıcı bilmediği herhangi bir meseleyi ancak aporiayla ortaya koyabilir. Bilinmeyenin ortaya konulması bölümler halinde yapılması gereken bir araştırmanın başlangıcını oluşturur. Aristo’ya göre, aporia birbiriyle çelişen iddiaların dengeli bir geçerliliğini ortaya koyar.

Aporia, genel olarak konuşmacının konunun hangi yönü takip etmesi gerektiği, konuya nereden başlanıp nerede bitirileceği, ne deneceği hakkında yolunu yitirdiği durumun adı olarak ya da konuşmacının ne söyleyeceğini ya da düşüneceğini bilmediği bir durumda başvurduğu, genellikle yapmacıklı kuşku ifadesi olarak tanımlanır.

18. yüzyıl İngiliz düşünce dünyasının önemli isimlerinden Samuel Johnson’a göre aporia, “retorikte, konuşmacının çok yönlü bir konuya nereden başlayacağını ya da tuhaf ve belirsiz bir konu hakkında ne diyeceğini bilemediği ve böylece durumu kendi kendisine tartıştığı durumun adıdır.”

Terimin “muamma karşısında kilitlenme ya da kafa karışıklığı” anlamı özellikle İlkçağ felsefesinin yöntemsel gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Erken dönem Platon diyaloglarında Socrates, çözümlerini sunmadığı sorular ortaya koymuş ve sorduklarının makul çözümleri olmadığını da göstermişti. Aporetik yöntem, daha sonradan Sokrates’in gerçeği ortaya çıkarmak için kullandığı diyalektik yöntemin önünü açmıştı.

Anjanbman

Edebî Sanatlar 


Anjanbman (ulantı)

Anjanbman ya da ulantı, şiirde cümlelerin bir dize ya da beyitte bitmeyip diğer dize, beyit veya bendlere kaymasıdır.
Türk şiirine Fransız şiirinden geçmiştir. Servet-i Fünun döneminde yaygınlaşmıştır. Düzyazıyı şiire yaklaştıran önemli bir üsluptur. Yani söz işlemesidir.
 Öyküye yaslanan manzumelerde tercih edilen anjanbman, nazmı nesre yaklaştıran bir üslûp özelliği olarak kabul edilir.
Yeni bir ritme ve ses açısından yeni bir söyleyişe ulaşmak kaygısıyla başvurulan anjanbman, edebiyatımıza ilk geçtiği dönemde, Fikret’in ve Mehmed Âkif ’in manzumelerinde ustalıkla kullanılmıştır.

Anjanbman Sanatına örnekler:

O süslü haclelerin sine-i muattarına
Koşanlar! İşte bir insan ki inliyor nefesi
Tevfik Fikret
*

13 Ağustos 2015 Perşembe

Yansıma (Onomatopoeia)

Edebî Sanatlar 


Yansılama anlamı İng. onomatopoeia Osm. lafz-ı taklîdî, savt-ı taklîdî Alm. Onomatopöie, Lautbild, Schallnachahmung Fr. onomatopée
Doğadaki insan dışı canlı ve cansız varlıkların çıkardığı ses ve gürültüleri taklit yolu ile yansıtan sözler: gür gür, çat pat, pat pat, küt küt, hır hır, gürül gürül, hav hav, civ civ, ciyak ciyak, mışıl mışıl, zırıl zırıl, parılda-, patırda-, hırılda- vb.
BSTS / Gramer Terimleri Sözlüğü
http://www.sozce.com/nedir/334840-yansilama
*

Yansıma (Onomatopoeia)

Yansıma veya yansıma ses, doğadaki seslerin bir nesne, olay veya durum ile bağdaştırılmasına denir. Sesleri tasvir etmeye yarayarak bir söz sanatı olarak düzyazı, karikatür ve şiirlerde kullanılabilir. Küçük çocukların ifadelerinde ve karikatürlerde sıkça rastlanılır. Yansıma sözcükleri tek başına anlam taşımaz.
Kalıplaşmış yansıma sözcükler olduğu gibi (ai, bum, çat, güm, hav, miyav, pat, v.s.) yazar tarafından söz konusu durumu belirtmek için yeni sözcükler de oluşturulabilir.
Gösterge olarak tasvir edilenle tasvir eden arasındaki ses benzerliği ilişkisinden ötürü ikon grubuna girer.

Türkçeden örnekler “dere şırıl şırıl akıyordu”, “köpek hav dedi”, “kavakların hışırtısı kulakların pasını siliyordu” ve “top "pat" diye patladı” cümlelerindeki taklitçi kelimelerdir. Bu kelimelerden başka kelimeler de türetilir: havlama, miyavlamak gibi.
Kaynakça
Best, Otto F. (1984) (Almanca). Handbuch literarischer Fachbegriffe. Frankfurt am Main: Fischer Handbücher.
*

Anakroni

Edebî Sanatlar 


Anakroni (zaman dışılık)

Anakroni, (Yunanca ανά, "karşısında," ve χρόνος, "zaman") tarihi kesin olarak bilinen bir olayı değişik bir tarihte gerçekleşmiş; yaşadığı zaman belli olan bir kişiyi de değişik bir tarihte yaşamış gibi göstermedir.
Bu kavram Türkçeye zaman dışılık olarak çevrilmiştir. Çok basit bir açıklama ile Irak’ı işgal eden ABD askerlerinin mancınık kullanması, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethine Rolex saatine bakarak başlaması anakronizme örnek gösterilebilir.

Anakroni kişi, nesne, adet, uygulama, olay vb. unsurları ait oldukları tarihsel dönemin dışındaki bir döneme yerleştirme hatasıdır.
Nasrettin Hoca’nın Timur ile ilgili fıkraları gibi. Bu durum bilgi eksikliğinden kaynaklanabilir ya da bir amaç için bilinçli olarak yapılabilir.
Bilerek yapılan anakronizm sanatsal anlamda bir teknik olarak, farklılık, mistizm, ilginçlik, espri yaratmak adına kullanılmış olabilir.
Farkında olmadan, sehven yapılan anakronizm ise genelde dikkatsizlik, özensizlik ve akıl kıtlığı nedeni ile ortaya çıkmış olabilir.
Eski Yunancada olayları yanlış zamanlandırma anlamına gelen "anakhronismos" kelimesinden türetilmiştir. edebi eserlerde okuyucunun dikkatini konuya çekmek, olayları daha renkli ve çarpıcı olarak ortaya koymak için başvurulan bir yöntemdir. Özellikle trajedilerde anakronizme çokça yer verilir. Ayrıca Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu Türk tarihçiliğinde anakronizm'in ciddi bir "tarihselleştirememe" veya "tarihsizlik" sorunu ortaya çıkardığını söyler.
***

Paylaşmak güzeldir.