16 Ağustos 2015 Pazar

Konkatenasyon



Edebî Sanatlar 

Harf ve Yazıya Bağlı Hünerler
Konkatenasyon (Concaténation-dize eklemlenmesi)

Bir sözcüksel tekrar yanacı olan konkatenasyonda esas olan dizenin son sözcüğünün sonraki dizenin başında kullanılmasıdır. (……………..xx, xx……………) şeklinde belirtilebilir.

“dolardı içim… eylül!
eylül! Kırılgan mevsim!”
(…)
“dolardı içim… eylül!
eylül! Unuttum sizi”                                 (eylül,179)

“aynalar las meninas, örtün onları, örtün!
  örtün ki görünmesin ayna içinde ayna…”   (las meninas için sonnet, 251)

“işte benden herkese,
  herkese bir sonbahar…”                      (akşam ve veda, 349)



Abdulhalim Aydın, Hilmi Yavuz’un Şiirlerinde Söz Sanatları, Sözcük Oyunları ve Şiirsel Figürler (Yanaçlar)




Bisemi

Edebî Sanatlar 
Anlama Dayalı Söz Sanatı
Bisemi (Bisémie, Çift anlamlılık)

Kullanıldığı kontekste göre farklı iki anlama gelebilen bir sözcüğün kullanılması durumudur.
“söylen’di gittiler, hangi seferinden”            (akşamlar ve Zaman, 204)
“söylen”i ayrı aldığımız zaman efsane anlamında, “söylen’di”yi bir bütün olarak aldığımızda da “söylenmek” fiili anlamında anlaşılabilir.

“niye kuşattın kuşlarla? daha beter- i mi var!” orpheus’a şiirler, 229)

İşitsel niteliği ön plana çıkarıldığında “beteri mi var”, görsellikle değerlendirdiğimizde ise “beter imi var” biçiminde okunabilir. Şairin “beter- i mi var!” gibi “i”yi kesmeyle ayırıp sonraki dizeye aktarması ve yine bu sesi ne önceki ne de sonraki sözcüğe bağlamayıp yalnızlaştırması çoklu anlamı beraberinde getirecek bir okuma yaklaşımını okura salık veriyor. Bu sözcükler aynı zamanda homonymie’ye de örnektir.

“hurufi sonnet” şiiri kelime oyununları bakımndan zengin bir görünüm arz eder.

“at üstünden ‘eğer’i, atla kayıtsız koşulsuz
 dörtnala o serseri aynaya… bu hurufî hecede”        (hurufi sonnet, 246)

Bir anlamıyla üstündeki tereddütleri at, diğer anlamıyla atın üstündeki “eyer”i at, çıkar anlamında okunabilir. “atla”, yani ata binerek dörtnala git gibi okunabileceği gibi, önceki cümleyle ilişkili okunduğunda da tereddütlerinden arınmış halde dörtnala, hızlıca git veya ata eyersiz bin öylece git anlamlarında da okuma eylemi gerçekleştirilebilir.

“sular kayboldu büyüde, büyü tüldü tül
  siyah, kendini gösteriyor, kapanır”              (siyah sonnet, 250)

Bir açıdan “büyü tüldü tül siyah” sözcükleri “büyütüldü tül” gibi okunabildiği gibi, bir başka açıdan da “büyü tül (idi) tül ise siyah” gibi okuma olanağımız vardır.

“âh, dil’den ürker olduk; kimse dil’in bir düğün
  olduğunu bilmiyor; bir kenara atılsın
  diye bekliyor şiir… yılışık ve savurgan”       (bulutlanma sonnet’si, 252)

Dil üzerine yoğunlaşan bu anlatımda dil, lisan ve gönül anlamlarını çağrıştırır. Yılışıklık ve savurganlık her iki anlamı da kapsama niteliğine sahiptir. Yılışık ve savurgan bir lisan ile aynı niteliklere sahip bir gönül imajı bunların insan üzerindeki ortak olumsuz işlevselliklerine işaret ediyor. Parçanın son dizesi olan,
“dil bitti!.. söz susuyor!.. bende bulutlanmalar…”da duyulan mesaj şairin dil-gönül bütünlüğüne gönderme yaptığını gösterir. Dilin bitmesi, gönlün tükenmesi beraberinde sözün de sonunu getirir.

“alan da o’ydu, satan da… şeytanca alışveriş!
bir leşi bir leş tirirken yırtık, yarım;
satan o giysileri benden önce giymiş…”  (çökmüş bir kent için sonnet, 257)

Farklı okuma yaklaşımlarıyla çoklu anlamlandırmaya açık bu dizeler, “bir leşi leştirmek (leş haline getirmek)”; yırtık, parçalanmış “bir leşi birleştirmek”; “birleşi birleştirmek” (birliği sağlamak) gibi zengin çağrışımları verebilir. Aynı şekilde, son dizedeki “satan” sözcüğü de “giysileri satan kişi” ile Fransızcadaki “şeytan” anlamlarının ikisini de kapsar niteliktedir. Böylelikle bu dize, “giysileri satan benden önce giymiş” ile “şeytan o giysileri benden önce giymiş” gibi ikili bir okuma süreciyle karşılaşırız.

“çöl leşti, yırtıcı kuşlar”                     (yüzümdeki çöl, 302)

Dizede “çöl leş idi” ile “çölleşmek” fiili gibi ikili anlam durumu görülüyor.
Aşağıdaki “kurdun” sözcüğü hem “kurt” hem de “kurmak” fiilini imler.

“sen bir kurdun yalnızlığı
  gibi kurdun yalnızlığı…”                 (harfler ve melâl, 422)

“âh,fuzulî şu harflerden
  bir kurtarsam, dedim, dil’imi”                     (harfler ve hilmi, 427)

Dizelerinde geçen “dil’imi” formu “dilimi” ve “dil imi” (işareti) anlamlarını çağrıştırdığı gibi, şiirin düzlemi de her iki anlamı kapsayıcı niteliktedir.
“bir aynayız, dıştan hep-
                                         imiz
                       karanlıkta”                  (tâ, sîn, mîm (dört), 436)
dizelerinde geçen “hep-imiz” “hepimiz” veya “hep imiz” (işaret) anlamlarına gelebilir.

Abdulhalim Aydın, Hilmi Yavuz’un Şiirlerinde Söz Sanatları, Sözcük Oyunları ve Şiirsel Figürler (Yanaçlar)




Anafoni



Edebî Sanatlar 


Anafoni (Anaphonie)
Harf ve Yazıya Bağlı Hünerler

Bir sözcük veya ifadedeki fonemlerin bir kısmının bir başka sözcüğe kaydırılmasına denir.
“kapılar arkamızdan kapanmadılar…”          (annem ve akşam, 324)
Dizede, “kapanmadılar”ın “anmadı” fonemlerinin çıkarılıp geri kalanı yeni sözcükte kullanılmış.
“ikimizin bir olması? bir mührü
  bir mühürle mühürlemek gibidir…”   (akşam ve mühür, 337)
“imdi resimdeki adresim şimdi”                    (harfler ve lay lay lom, 423)
“biz burada ayla’yla lay lay lom”                  (harfler ve lay lay lom, 423)

“kendine batan dikendi”                   (harfler ve kendi, 425)



Abdulhalim Aydın, Hilmi Yavuz’un Şiirlerinde Söz Sanatları, Sözcük Oyunları ve Şiirsel Figürler (Yanaçlar)

Delâlet

Edebî Sanatlar 


Delâlet

Delâlet, herhangi bir söz, durum ve hareketin belli bir anlam ve hükümle bağlantısını ifade eden bir kavramdır. Bir şeyin anlaşılmasının başka bir şeyin daha anlaşılmasını gerektirmesi durumudur. Şu halde iki unsur söz konusudur:
Bu iki unsurdan ilkine dâll (=delâlet eden, gösteren, işaret eden)
İkincisine de medlûl (=delâlet edilen, gösterilen, işaret edilen) denir.

Delâletin türleri:

Lafzî delâlet

a)      Aklî delâlet (=akla dayalı delâlet):
Gösteren ile gösterilen arasındaki ilişkiden dolayı doğrudan bilgiye ulaşılan söz dizimleridir. İnsan seslerinden söz ettiğimizde insan varlığı sonucuna ulaşabilmemiz buna örnek olabilir.
b)     Tabî’î delâlet (=doğal delâlet):
Gösteren gösterilen arasındaki psiklojik ve fizyolojik ilişki aracılığıyla bilgiye ulaşılması durumudur: “Off!” nidasının sıkıntı halini belirtmesi buna örnek olabilir.
c)      Vaz’î delâlet (=uzlaşıya dayalı delâlet):
Gösteren ile gösterilen arasındaki anlam ilişkisinin gelenekler çerçevesinde yerel çerçevede, bilgiye dönüşmesi durumunu tanımlar. “Özel kalem” dendiğinde yazı gereci olan kalemin değil de özel sekreter manasındaki görevlinin anlaşılması buna örnek olabilir.

Paylaşmak güzeldir.