Edebî Sanatlar
Anlama
Dayalı Söz Sanatı
Bisemi (Bisémie, Çift anlamlılık)
Kullanıldığı
kontekste göre farklı iki anlama gelebilen bir sözcüğün kullanılması durumudur.
“söylen’di
gittiler, hangi seferinden” (akşamlar
ve Zaman, 204)
“söylen”i ayrı
aldığımız zaman efsane anlamında, “söylen’di”yi bir bütün olarak aldığımızda da
“söylenmek” fiili anlamında anlaşılabilir.
“niye kuşattın
kuşlarla? daha beter- i mi var!” orpheus’a şiirler, 229)
İşitsel
niteliği ön plana çıkarıldığında “beteri mi var”, görsellikle
değerlendirdiğimizde ise “beter imi var” biçiminde okunabilir. Şairin “beter- i
mi var!” gibi “i”yi kesmeyle ayırıp sonraki dizeye aktarması ve yine bu sesi ne
önceki ne de sonraki sözcüğe bağlamayıp yalnızlaştırması çoklu anlamı
beraberinde getirecek bir okuma yaklaşımını okura salık veriyor. Bu sözcükler
aynı zamanda homonymie’ye de
örnektir.
“hurufi
sonnet” şiiri kelime oyununları bakımndan zengin bir görünüm arz eder.
“at üstünden
‘eğer’i, atla kayıtsız koşulsuz
dörtnala o serseri aynaya… bu hurufî hecede” (hurufi sonnet, 246)
Bir anlamıyla
üstündeki tereddütleri at, diğer anlamıyla atın üstündeki “eyer”i at, çıkar
anlamında okunabilir. “atla”, yani ata binerek dörtnala git gibi okunabileceği
gibi, önceki cümleyle ilişkili okunduğunda da tereddütlerinden arınmış halde
dörtnala, hızlıca git veya ata eyersiz bin öylece git anlamlarında da okuma
eylemi gerçekleştirilebilir.
“sular
kayboldu büyüde, büyü tüldü tül
siyah, kendini gösteriyor, kapanır” (siyah sonnet, 250)
Bir açıdan
“büyü tüldü tül siyah” sözcükleri “büyütüldü tül” gibi okunabildiği gibi, bir
başka açıdan da “büyü tül (idi) tül ise siyah” gibi okuma olanağımız vardır.
“âh, dil’den
ürker olduk; kimse dil’in bir düğün
olduğunu bilmiyor; bir kenara atılsın
diye bekliyor şiir… yılışık ve savurgan”
(bulutlanma sonnet’si, 252)
Dil üzerine
yoğunlaşan bu anlatımda dil, lisan ve gönül anlamlarını çağrıştırır. Yılışıklık
ve savurganlık her iki anlamı da kapsama niteliğine sahiptir. Yılışık ve
savurgan bir lisan ile aynı niteliklere sahip bir gönül imajı bunların insan
üzerindeki ortak olumsuz işlevselliklerine işaret ediyor. Parçanın son dizesi
olan,
“dil bitti!..
söz susuyor!.. bende bulutlanmalar…”da duyulan mesaj şairin dil-gönül
bütünlüğüne gönderme yaptığını gösterir. Dilin bitmesi, gönlün tükenmesi
beraberinde sözün de sonunu getirir.
“alan da
o’ydu, satan da… şeytanca alışveriş!
bir leşi bir
leş tirirken yırtık, yarım;
satan o
giysileri benden önce giymiş…” (çökmüş
bir kent için sonnet, 257)
Farklı okuma
yaklaşımlarıyla çoklu anlamlandırmaya açık bu dizeler, “bir leşi leştirmek (leş
haline getirmek)”; yırtık, parçalanmış “bir leşi birleştirmek”; “birleşi
birleştirmek” (birliği sağlamak) gibi zengin çağrışımları verebilir. Aynı
şekilde, son dizedeki “satan” sözcüğü de “giysileri satan kişi” ile
Fransızcadaki “şeytan” anlamlarının ikisini de kapsar niteliktedir. Böylelikle
bu dize, “giysileri satan benden önce giymiş” ile “şeytan o giysileri benden
önce giymiş” gibi ikili bir okuma süreciyle karşılaşırız.
“çöl leşti,
yırtıcı kuşlar” (yüzümdeki
çöl, 302)
Dizede “çöl
leş idi” ile “çölleşmek” fiili gibi ikili anlam durumu görülüyor.
Aşağıdaki
“kurdun” sözcüğü hem “kurt” hem de “kurmak” fiilini imler.
“sen bir
kurdun yalnızlığı
gibi kurdun yalnızlığı…” (harfler ve melâl, 422)
“âh,fuzulî şu
harflerden
bir kurtarsam, dedim, dil’imi” (harfler ve hilmi, 427)
Dizelerinde
geçen “dil’imi” formu “dilimi” ve “dil imi” (işareti) anlamlarını çağrıştırdığı
gibi, şiirin düzlemi de her iki anlamı kapsayıcı niteliktedir.
“bir aynayız,
dıştan hep-
imiz
karanlıkta” (tâ, sîn, mîm (dört), 436)
dizelerinde
geçen “hep-imiz” “hepimiz” veya “hep imiz” (işaret) anlamlarına gelebilir.
Abdulhalim
Aydın, Hilmi Yavuz’un Şiirlerinde Söz Sanatları, Sözcük Oyunları ve Şiirsel
Figürler (Yanaçlar)