Sabahattin Gencal, 2019 Yazmaya başlarken... |
Değerli
okurlarımın affını diliyorum. Bu kaçıncı af dileyiş hatırlamıyorum. Buna
rağmen, samimiyetimize inanacağınız düşüncesiyle af diliyorum.
Ben, bilindiği gibi çok okuyan, herkesi okuyan biriyim. Biraz da kendimi okuyayım, dedim. Aaa! Kendimizi okumak ne kadar zormuş. Sıkıldım doğrusu. Kafam da karıştı. Sıcağı sıcağına kafalarını karıştırdığım, sıkıntıya soktuğum ve böylece zamanlarını aldığım okuyucularımdan özür dilemek istedim.
Her
seferinde böyle uzun, böyle karışık yazmama bir mazeret bulduk, bir kılıf
hazırladık. Açık deyişle “bilinç akışı yöntemi” gereği aklımıza geldiği gibi
yazdık. Yazdıklarımızı hiç düzeltme gereği bile duymadık. Artısıyla eksisiyle,
tatlısıyla ekşisiyle vb. “işte ben buyum” dedim. Tabii, yanlış yapmışım. Sen
kimsin be, haddini bil. Sen bu olsan veya şu olsan ne yazar. Sayıldığını
sevildiğini bil ve de okurların sabrını taşırma vb. sözlerle kendimi epeyce
haşladım.
“Ya
güzeli güzel söyle ya da sus.” yaygın sözünü duymuşsunuzdur. Güzeli seçebilmek,
güzel söylemek yetenek ister. Diyelim ki yeteneğimiz yok. Peki, susmayı da mı
beceremiyorsun? Hayret. Bu konu irade konusu, karakter konusu. Aman aman! İnsan
demek karakter demektir. Karakter aşınmasına uğramamak için her ortamda, her
durumda dikkatli olalım.
Bir
de, hatırlayacaksınız “Bir taşla iki kuş
vurmak” deyimi var. Biz de, ne hikmetse hep iki kuş peşinde olduk. Bir konuyu
anlatırken bilinçaltına, ima yollu olarak bazı konuları boca etmeye çalıştık.
Bu da hatalarımızdan birisi. Sen hayatta bir kuş bile vuramayacak kadar yufka
yürekliyken böyle girişimlerde nasıl bulunursun? Sonra boyundan büyük işlere
girip bilinçaltına bir şeyler atmaya nasıl kalkışırsın? Sen kimsin, iktidarlar
bile bu algı operasyonlarında tökezlerken... Gerçekten insan kendini tanımalı.
Yapacağı işi ağzına yüzüne bulaştırmadan yapmalı.
Kusurlarımız
o kadar çok ki say say bitmez. İşte bütün bunlardan ötürü affınızı diliyorum.
Bundan
böyle tek konu, tek üslup, tek tür... Ya, aklıma geliyor da bir acayip
oluyorum. Ne yapmışım ben? Deneme mi, sohbet mi, fıkra mı vb. olduğu belli
olmayan ne kadar da çok yazılar yazmışım. Böyle olmaz. Okuyucu kendini engelli
koşu yarışında hissediyor. Evet, bundan gerü düz koşu olacak, düz yazı olacak.
Olacak inşallah.
Sonra,
sözde okuyucuları düşündürmeye sevk etme çabamız da olmayacak. Derdi seni mi aldı?
Düşünmesi veya düşünmemesi... Rahat bırak be birader; adamın anasını
ağlatmışlar; bir de düşündürtmeye kalkma. Hem sen kim oluyorsun?
Biliyorum,
bu yazımızın da öncekilerden pek farkı yok gibi. İnsan ha deyince düzelemiyor.
Yavaş yavaş yazılarımızı düzeltmeye çalışacağız. İnşallah da iki de bir özür dilemeye,
af dilemeye kalkma gereği duymayacağız.
Dileklerimiz
kabul olur inşallah.
Sabahattin Gencal,
Çekmeköy-İstanbul, 06. 02. 2022