6 Şubat 2022 Pazar

Affınızı Diliyorum...

 

Sabahattin Gencal, 2019
Yazmaya başlarken...


Değerli okurlarımın affını diliyorum. Bu kaçıncı af dileyiş hatırlamıyorum. Buna rağmen, samimiyetimize inanacağınız düşüncesiyle af diliyorum.

Ben, bilindiği gibi çok okuyan, herkesi okuyan biriyim. Biraz da kendimi okuyayım, dedim. Aaa! Kendimizi okumak ne kadar zormuş. Sıkıldım doğrusu. Kafam da karıştı.  Sıcağı sıcağına kafalarını karıştırdığım, sıkıntıya soktuğum ve böylece zamanlarını aldığım okuyucularımdan özür dilemek istedim.

Her seferinde böyle uzun, böyle karışık yazmama bir mazeret bulduk, bir kılıf hazırladık. Açık deyişle “bilinç akışı yöntemi” gereği aklımıza geldiği gibi yazdık. Yazdıklarımızı hiç düzeltme gereği bile duymadık. Artısıyla eksisiyle, tatlısıyla ekşisiyle vb. “işte ben buyum” dedim. Tabii, yanlış yapmışım. Sen kimsin be, haddini bil. Sen bu olsan veya şu olsan ne yazar. Sayıldığını sevildiğini bil ve de okurların sabrını taşırma vb. sözlerle kendimi epeyce haşladım.

“Ya güzeli güzel söyle ya da sus.” yaygın sözünü duymuşsunuzdur. Güzeli seçebilmek, güzel söylemek yetenek ister. Diyelim ki yeteneğimiz yok. Peki, susmayı da mı beceremiyorsun? Hayret. Bu konu irade konusu, karakter konusu. Aman aman! İnsan demek karakter demektir. Karakter aşınmasına uğramamak için her ortamda, her durumda dikkatli olalım.

Bir de,  hatırlayacaksınız “Bir taşla iki kuş vurmak” deyimi var. Biz de, ne hikmetse hep iki kuş peşinde olduk. Bir konuyu anlatırken bilinçaltına, ima yollu olarak bazı konuları boca etmeye çalıştık. Bu da hatalarımızdan birisi. Sen hayatta bir kuş bile vuramayacak kadar yufka yürekliyken böyle girişimlerde nasıl bulunursun? Sonra boyundan büyük işlere girip bilinçaltına bir şeyler atmaya nasıl kalkışırsın? Sen kimsin, iktidarlar bile bu algı operasyonlarında tökezlerken... Gerçekten insan kendini tanımalı. Yapacağı işi ağzına yüzüne bulaştırmadan yapmalı.

Kusurlarımız o kadar çok ki say say bitmez. İşte bütün bunlardan ötürü affınızı diliyorum.

Bundan böyle tek konu, tek üslup, tek tür... Ya, aklıma geliyor da bir acayip oluyorum. Ne yapmışım ben? Deneme mi, sohbet mi, fıkra mı vb. olduğu belli olmayan ne kadar da çok yazılar yazmışım. Böyle olmaz. Okuyucu kendini engelli koşu yarışında hissediyor. Evet, bundan gerü düz koşu olacak, düz yazı olacak. Olacak inşallah.

Sonra, sözde okuyucuları düşündürmeye sevk etme çabamız da olmayacak. Derdi seni mi aldı? Düşünmesi veya düşünmemesi... Rahat bırak be birader; adamın anasını ağlatmışlar; bir de düşündürtmeye kalkma. Hem sen kim oluyorsun?

Biliyorum, bu yazımızın da öncekilerden pek farkı yok gibi. İnsan ha deyince düzelemiyor. Yavaş yavaş yazılarımızı düzeltmeye çalışacağız. İnşallah da iki de bir özür dilemeye, af dilemeye kalkma gereği duymayacağız.

Dileklerimiz kabul olur inşallah.

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 06. 02. 2022

 

 

Paylaşmak güzeldir.