Sabahattin Gencal-Erdoğan Teke Geleneksel Aşçı Yemeği 14.02 Sohbetinde Çekmeköy-04. 03. 2022 |
Arkadaşlığın-dostluğun
değeri ile ilgili ne söylenmişse azdır. Allah’a (cc) şükürler olsun ki çok
değerli arkadaşlarım oldu.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadislerinde; "Biriniz kardeşini (Allah için) seviyorsa, ona sevdiğini söylesin." [Ebû Dâvud, Edeb 122, (5124); Tirmizî, Zühd 54, (2393).] buyurmuşlardır. Bunun bildiğim halde sevdiğimi söylemeyi beceremedim. Buna rağmen öğrencilerim, arkadaşlarım, yakınlarım ve tabii ki aile bireylerim beni sevmişlerdir. Bu tarif edilemez duyguyu Allah’ın bir nimeti, bir lütfu olarak kabul ediyor ve yine şükrediyorum.
Bu
güzel duygularım, bugünkü sohbetimizde, açık deyişle Aşçı Yemeği 14.02
Sohbetimizde kabardı. 04. 03. 2022 Cuma günü değerli arkadaşım Erdoğan Teke Bey
ile yaptığımız sohbet de, her zamanki gibi tatlı geçti. Keşke, iki buçuk saatte
ne konuştuğumuzu yazabilseydik.
Çarşamba
günleri 14.30’da buluştuğumuz değerli arkadaşım Hüseyin Yıldız Bey ile bu son Çarşamba
Prof. Dr. Mehmet Görmez’in hadisle ilgili bir kitabının kritiğini yaptık. Daha
doğrusu, benim ilmim yetersiz olduğu için arkadaşım kritik yaptı; ben de arada
fikirlerimi söyledim. Daha çok da üzüntülerimi dile getirdim.
Bu
konuda, eminim ki çok kişi üzülüyordur; ama ben daha çok üzülenlerdenim. 13-14
yaşlarındayken, akrabamız Boz Hoca namı ile ünlü bir hocamız bana Sabah-u din (Dinin
Sabahı) derdi. Taa o zamandan beri toplumumuzu her konuda olduğu gibi dini
konularda da aydınlatmayı çok istedim; ama kendimi dahi aydınlatamadım. Kur’an
tefsiri çalışmalarım sırasında bazı tefsirlerin yönetici sınıfları memnun
edecek biçimde yapıldığını duyunca üzülürdüm. Hadis konusu desen çok zayıf
tarafımız daha doğrusu dinimizi yozlaştırmak isteyenlere bir açık kapı. Daha
kötüsünü söyleyeyim mi? Bu konulara kendilerini adamış çok değerli âlimlerimiz
var; ama ne yazık ki bunlar yıpratılmakta hatta bazıları tekfir edilmektedir.
Ben olan biteni takip edecek durumda değilim. Hüseyin arkadaşımız bu konuda
haksızlıklara uğrayanları söyleyince içim acıdı.
Değerli
arkadaşım Erdoğan Bey ile de Hayatın Kritiğini yaptık. Toplumumuzun zaman
içinde kaybettikleri üzerinde durduk. Örneğin: Nasrettin Hoca’mızın,
Karagözümüz’ün, Keloğlan’ın, Dede Korkut’un nasıl kayıplara karıştırıldığı
üzerinde durduk. Hatta Temel’imiz de kayıplarda şimdi. Folklorumuz ne durumda? Bunlar
kayıp ilanlarıyla bulunamaz. Kültürümüzü yozlaştırmak demek kanımızı kurutmak
demektir. Ne yazık ki bu konularda, bırakın yöneticilerimizi
üniversitelerimizde bile çit yok.
Bu
arada Erdoğan Beyle, birbirimize günlük rapor da veriyoruz. Raporlar bizde
kalsın. Sadece benim dünkü raporum üzerinde duralım:
Ben,
çoklarının bildiği gibi İzmit’i satarak Çekmeköy’de bir daire aldım. Şimdi de
Bursa’yı satmak istiyorum. Onun için yeğenime bir genel vekâlet göndermek için notere
gittik. Memurlar, 65 yaşın üzerinde olduğum için rapor gerektiğini söylediler.
İzmit’te de aynısı olmuştu. Dairemi satarken rapor istememiş; ama arsamı
satarken rapor istemişlerdi. Ben de kapı gibi bir rapor almıştım. Neyse bu
raporun düşündürdüklerine gelelim.
Beni
notere götüren oğlum Fuat, küçük oğlum Ahmet’e durumu telefonla bildirdi. Ahmet
eve gelince bana; “Yazdın mı?” diye sordu. Demek ki, yavrularım artık içimden
geçenleri de öğrendiler. Yazmayınca hayal kırıklığına uğrayan oğluma, bu konuda
yazmaya korktuğumu söyledim. Ne olur, ne olmaz...
Açılmışken
kanaatımı belirteyim. Bu rapor işi, birçok suiistimali önleyecek çok güzel bir
uygulama. Ama bir daire, birkaç parça satacak birinden rapor isteniyor da...
Yine vaz geçtim yazmaktan.
Arkadaşlarım
Hüseyin Bey’e söylediğimi bugün Erdoğan Bey’e de söyledim: “Bana katlandığınız
için çok teşekkür ederim.”dedim. Öyle ya sohbetimizde siyaset yok, magazin yok,
spor yok, evet Trabzonspor bile yok. Fiyat artışları yok, çarşı pazarın ve
esnafın kan ağlaması yok... Bunlar dışındaki konular üzerinde duruyoruz.
Üstelik üzerinde duracağımız konuyu önceden de belirtmiyoruz. Böyle bir sohbet
görülmüş mü? Belki görülmüştür. Onun için soruyu başka türlü soralım: Böylesine
sohbetler, mazeret günleri dışında nasıl oluyor da muntazaman devam edebiliyor?
Hüseyin Bey, aksine Çarşamba günlerini iple çekiyorum, dedi. Bugün Erdoğan Bey
de memnuniyetini belirtti... Her ikisine de candan teşekkürler.
Gelelim
okuyucu arkadaşlarımıza. Benim sevgili okuyucu arkadaşlarıma da benim uzun
yazılarıma, anlamları kasten kesik olan cümlelerime ve de içimden geldiği gibi
yazmama katlandıkları için çok teşekkür ederim.
Şunu
da belirteyim. Okuyucularımın bazılarını şahsen tanıyorum. Şahsen
görmediklerimi de tanıyorum desem inanın. Onların yazılarını sadece gözle
okumuyorum. Yazıların seslerini bile duyuyorum. Öylesine güzel, tatlı, gizemli
sesleri var ki. Onların yüreklerini de... Tabii az çok demek gerekir; yoksa
insan daha kendini bile tanımamışken.
Hocamız
yine uzatıyor diyorsunuzdur. Ama hatırlayın çoğu maçların kaderlerini
uzatmalarda atılan goller yazıyor.
Hepinizi
seviyorum. Sağ olun var olun.
Sabahattin
Gencal,
Çekmeköy-İstanbul,
04. 03. 2022