23 Mart 2022 Çarşamba

Ben de Uydum İmama

 

 

Sabahattin Gencal


Bugün iyice anladım ki bu dünya ile işim kalmadı. Bu dünyaya çoktan güle güle demem gerekirdi; ama “İyi olacak inşallah iyi olacak inşallah!” diye diye bu hallere geldik. Dua elbette iyi. İyi de biraz da fiili dua etmek gerekmez miydi? Suya sabuna dokunmayalım; çocukların rızkına mani olmayalım bahaneleriyle senelerce hareketsiz kaldık. Biz hareketsiz kalınca bu dünya yani emperyal dünya dur durak bilmiyor. Beni sildi süpürdü; şimdi de çocuklarıma, torunlarıma sıra geldi. Yeter be! Artık ben de; Yar saçları lüle lüle / Emperyalistlere güle güle; İşbirlikçiler benziyor doymaz file / topunuza güle güle! demek raddesine geldim.

Evet, evet biraz geç oldu. Gecikmeden dolayı özür diliyorum. Artık bundan böyle tek amaçları para olan, para için her türlü katakulliyi yapmaktan çekinmeyenlerle işim kalmadı artık.

Sonda söyleyeceğimi başta söyledim. Şimdi de başta söylemem gerekenleri yazmaya çalışalım. Yani hüküm verildi, şimdi de gerekçelerden bazıları. Bazıları diyorum; çünkü tonlarca gerekçe var. Bu yazımızda şahsımla ilgili olanlara değineceğim. Ne hikmetse bugünler şahsımla ilgili yazmaya başladım ki bu hayra alâmet değil. Ne derler iyi yazar kendini silmeli. Hiç görülmemeli. İnşallah iyi yazar da oluruz. Antremanlara “Pazartesi” başlarım. Perhize başlarım, der gibi yazdım. Neyse, sadede gelelim:

Bugün 3 kitabım daha yayınlandı. Güzel bir şey değil mi? Bunu öne almam, duygularımı belirtmem gerekmez miydi? Normalde gerekirdi tabii. Ama normal günlerde mi yaşıyoruz?

Kitap basıldı iletisiyle birlikte sosyal medyada “sponsorlu olarak öne çıkmam için 2000 liradan başlayan reklam parası vermem gerek. Son çıkan 3 kitap için ne eder? 6.000 lira. Öncekileri de düşünürsek... Burada kendime kızıyorum. 6 yıl kadar önce duydum ki falan yazar Feşmekân kitapçının vitrininin bir köşesini 10. 000 liraya kirâlamış. Asıl o zaman bu düzene lanet okumalıydım. İşin ucu bana dokununca yazmışsın ne fayda. Hem kınanırız da. Öyle ya, biz hep böyleyiz; ucu bize dokununca uyanırız. Kınamayın lütfen.

Hem bu ilk değil. Birkaç sene önce bir ileti aldım: Altın Kalem Ödülü kazandınız... Falan tarihte Feşmekânda yapılacak yemekli ödül törenine katılmanızı... 4 kişilik yemek ücreti 1750 liradır. Para fazla değil; ama ödül alan kimseden de alınırsa bunun para için yapılan bir organizasyon olduğu şüphesi doğar. Ödül törenine katılmadığım için, değil altın kalem kurşun kalem bile vermediler bana. (Anti parantez olarak kitapçımızı kınamadığımı belirteyim. Düzen böyle. Onlar bana yardım için çabalayan kimseler...)

Oğlum Ahmet için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Torunum, “Amca, önce meşhur ol, sonra kitap yaz.” diyor. İşte burası mühim önce meşhur olacaksın. Nasrettin Hocanın deyişleriyle bu konuyu kapatalım: “Parayı veren düdüğü çalar.” “Ye kürküm ye.”

Bu yazıyı yazdığım sırada, bir değerli dost telefon etti. Telefonda sohbet ettik. Bu arada böyle bir yazı yazmakta olduğumu söyledim. O da “Ben çoktannn anladım bunu.” dedi. Biz de anladık anlamasına; ama ha düzeldik, ha düzeleceğiz dedik; “Milli ve yerli...”söylemlerine inandık. Ne millisi kardeşim, ne yerlisi kardeşim? Edebiyat edebiyat olmaktan çıktı. O kadar çıktı ki, o kadar kafa ütülediler, beyin yıkadılar ki ben de inanır oldum. Hatta “Benim eserler edebi değil, ama oğlumun eserleri edebi. Ben bir öğretmenim oğlumsa sanatkâr.”diyordum. Şimdi bu söylemlerime de kızıyorum. “Ben beceremedim de işin içinden çık.” Ne demek ben bir öğretmenim sanatçı değil. Bunca öğretmen sanatçıya karşı da ayıp olmuyor mu?

İnsan öfkeli olduğu zaman ne konuşmalı ne de yazmalı. Bir köşeye çekilmeli. Aksi takdirde böyle anlaşılmaz ifadeler ortaya çıkıyor.

Evet, insan kendini de anlayamıyor. Edebiyat değerlendirme ölçütlerini öyle değiştirdiler ki insan aşağılık komplesine kapılıyor. Öyle ki bu son üç kitabım ve bundan önce yazdığım otuzun üstündeki kitaptan birkaç tanesinin Türkiye’de eşi yokken... Kitaptan saymadığım diğerleri de, aşksız, macerasız,  entrikasız vb. sizin ve bizim gibi adam kayırmayan, katakulli yapmayan, dolandırmayan, devlet malını deniz görmeyen vb. insanlara değinmeleri bakımından önemli.  Bunlara karşı da mahcubum. İsyan ediyorlar. Bizlerin değerini düşüremezsin. Yazar kitabı yayınlanınca, kitapla alâkası kalmaz. Onlardan da özür diliyor ve ilgimi kesiyorum. Ne yaparlarsa yapsınlar...

Ooo, iş büyüdü. Önce emperyalist  işbirlikçilerinden ilgiyi kesmekten söz ettik. Valla, siz de şahitsiniz ben her zaman onları da, kardeş olduğumuz için kucaklamak gerektiğini düşünüyordum. Demek ki olmuyor. Olmuyorsa olmuyor. Ben de uydum imama, kutuplaşmaysa kutuplaşma...

Sabahattin GENCAL,

Çekmeköy-İstanbul, 23. 03. 2022

 

 

 

 

Paylaşmak güzeldir.