Çok değil birkaç sene öncesine kadar, bir şeyler ortaya koyabileceğimi sanıyor ve alt yapıyı kuvvetlendiriyordum. Ancak hayallerim suya düştü. Artık internetten alarak düzenlediklerim de yine internete düşmeli. Yani aldığım yere gönderiyorum bu verileri. Ah, hayallerimi de gençlere gönderme imkânım olabilseydi...
Karakter Çeşitleri
Ve
YEŞİL YOL
ROMANI’NDAKİ/FİLMİNDEKİ KARAKTERLER
Derleyip Sunan
SABAHATTİN GENCAL
PROTAGONİST
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Protagonist (Yunanca πρωταγωνιστής, protagonistés, Ana- veya ilk - hareket eden, πρώτος, prótos ilk ve άγω, ágo "harekete geçiyorum, hareket ediyorum, yönetiyorum" kelimelerinden türemiştir), birinci şahıs ya da eksen karakter olarak da bilinir.
Genellikle, bir problemi
çözmekle uğraşır, zıt güçlerle mücadele eder, çatışmayı yaratır ve olayı
ileriye doğru hareket ettirir.
Yunan tragedyasinda ilk,
ana rolü canlandıran kişiye verilen isimdir. İkinci ve üçüncü rol anlamında
kullanılan terimler ise Deuteragonist ve Tritagonisttir.
Günümüzde „Protagonist“ denilince, edebiyat ve filmlerdeki başrol
oyuncusu; bir romanın, anlatının veya diğer bir edebî ya da filmsel yapıtın
kahramanı anlaşılır. Yani çok genel anlamıyla protagonist, bir olay ya da
olaylar dizisinin ana icracısı olarak tanımlanabilir.
Protagonistin, yapıtın başlığındaki figürle birebir
aynı olması gerekli olmasa da pratikte bu, sık karşılaşılan bir durumdur.
Bir protagonistin karşı oyuncusu da Antagonist (Yunancı:
ανταγωνιστής, antagonistís kelime anlamıyla "-e karşı
hareket eden") olarak adlandırılır.
http://www.wikiwand.com/tr/Protagonist
*
Protagonist
1. anlamı kahraman;
başkahraman, önayak olan ki; bir piyes veya hikâyede baş rolü oynayan kimse.
2. anlamı (roman.oyun.vb.) kahraman. elebaşı. öncü.
https://www.turkcebilgi.com/protagonist
*
ANTAGONİST
Sosyal sınıfAntagonist çelişkiAntagonist (farmakoloji)
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Antagonist ile ilgili
ansiklopedik kullanımlar:
·
Antagonist,
karşı kişi.
·
Antagonist
çelişki, zıt olan farklı sosyal
sınıflar arasında uzlaşmaz çelişkiyi ifade
eden terim.
·
Antagonist, müzik grubu.
·
Antagonist,
bileşik.
http://www.wikiwand.com/tr/Antagonist
*
BAŞ DÜŞMAN
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Archenemy, Baş düşman, Hain, Güçlü
düşman ; kurguda,
kahramanın karşısındaki en büyük düşmana verilen addır.[1][2][3]
Kelime 16. yüzyıl ortalarından günümüze kadar gelmiş
ve kitap, sinema, tiyatro gibi yapıtların kurgularında yaygın olarak
kullanılmıştır.
Baş-düşman kelimesi (İn:arch-enemy) 16.
yüzyılortalarında Yunanca çok önemli anlamına
gelen arkhos kelimesi [3] ve düşman kelimelerinin
birleşmesi ile türemiştir.[1]
http://www.wikiwand.com/tr/Ba%C5%9F_d%C3%BC%C5%9Fman
*
ODAK KARAKTER
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Odak karakter, herhangi bir anlatıda seyircinin ilgisinin
ve dikkatinin büyük ölçüde onda olduğu karakter.
Odak karakter genelde protagonist karakter
yani baş karakterdir. Bununla beraber "odak karakter" ve
"protagonist" karakterin ayrı olduğu zamanlarda vardır.
Bu tür anlatılarda odak karakterin duyguları ve
tutkuları izleyici tarafından protagonist karaktarinkiler kadar empati edilemez.
Bu aynı zamanda iki karakter arasındaki ana farklardan birisidir. Odak
karakter, ana karakterin seyirci ile duygusal bağlaması için gerekli bir şey
olmasa da, basitçe söylenirse genelde hikâyeye "heyecan" katmaktadır.
Odak karakter, diğer karakterlerden daha çok sahne
ışıklarının odaklandığı, dikkat merkezi ve ekrana hakim biri gibi tepki veren
bir karakterdir.[1]
Örneğin; Gaston
Leroux'un Operadaki
Hayalet romanında Christine Daaé karakteri
ise protagonist karakterdir. Okuyucu daha çok onun duyguları, mutluluğu ve
hedeflerine yakınlık duyar. Ama Hayalet karakteri odak karakterdir. Okuyucu daha
çok onun hareketlerinin ve tepkilerinin cazibesine kapılmaktadır.
Aynı zamanda odak karakterin anlatıyı anlatan anlatıcı
ile aynı olması gerekmez. Hikâyenin odak karakter gözünden anlatılması
gerekmez. Arthur Conan
Doyle'un Sherlock Holmes eseri
buna bir örnektir. Bu eserde hikâye Watson isimli karakterin gözünden
anlatılır. Odak karakter ise Holmes karakteridir. Hikâye de Holmes karakteri
üzerine dönmektedir.
http://www.wikiwand.com/tr/Odak_karakter
*
ANLATICI
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Anlatıcı, edebiyat metinleri, sinema, tiyatro, televizyon
dizileri vesaire gibi alanlarda söz konusu
olan olayı anlatan hayalî varlıktır. Anlatıcıların olayda çeşitli fonksiyonları
vardır: olayları yorumlarlar, yönlendirici görevi üstlenirler, tanıklık ederler
vs.
Edebiyat ürünleri (roman, öykü vs)
genelde bir anlatıcı tarafından anlatılır. Anlatıcıların insan olmadığı
durumlarda olabilir. Örneğin Mark
Twain'in Mikroplarla Üç Bin Yıl adlı
eserinde, anlatıcı bir kolera
mikrobudur. Kimi edebiyat eserlerinde anlatıcı tek
kişi değildir, birden fazla anlatıcı mevcuttur. Örneğin Orhan Pamuk'un Benim
Adım Kırmızı romanında farklı anlatıcılar
yer alır.
http://www.wikiwand.com/tr/Anlat%C4%B1c%C4%B1
*
HATALI BAŞKAHRAMAN
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Hatalı başkahraman, kurguda, romanın
konusunun daha sarsıcı ve unutulmaz olabilmesi için, izleyicileri önyargılarla
kandırarak yapılan edebî bir tekniktir. Bu teknikte bir karakter kurgu boyunca
izleyiciye başkahramanmış gibi gösterilir ve sonradan aslında öyle olmadığı
anlaşılır. Başlangıçta izleyici tarafından, sunulan karakter kurgunun ana
karakteri sanılır ve ilerleyen kısımlarda genellikle bu yaratılan karakter
öldürülerek (şok yaratabilmek veya kurguda kırılma noktası oluşturabilmek
için) aslında bu yaratılan karakterin başkahraman olmadığı gösterilir. Bazen de
yaratılan karakterler arasında sadece rolleri değişerek şaşırtma yapılabilir.
Kurgu da ilk başta başkahraman sayılan kişi daha önemsiz bir role düşer ve
kurgudan ayrılır ya da daha etkili bir şaşırtmayla öncesinde baş kahraman
sanılan kişi sonrasında izleyicinin karşısına baş
düşman olarak çıkartılabilir.
Birden fazla kahramanı olan kurgularda özellikle
hikâyenin ilerleyen kısımlarında kahramanlardan birisinin ölmesi hatalı
başkahraman yaratma tekniği ile aynı şey değildir. Bu teknikte izleyiciyi
şaşırtma esastır ve izleyici bir karakterin esas görevine yoğunlaşmışken
genellikle daha öncesinde çok da ortaya çıkmamış başka bir karakterle rol
değiştirmesi sayesinde seyirciyi yanıltma amaçlanır.
Filmlerde
Filmlerde değişik teknikler kullanılarak bir karakter
başkahramanmış gibi gösterilebilir. Mesela star gücüçok etkili bir
yöntemdir. Seyirciler genellikle filmdeki en büyük ismin en önemli
rolü oynayacağına inanırlar. Yakın çekimlerin bolluğu da seyircinin
bilinçaltında hatalı başkahraman yaratabilmek için kullanılan metotlardan
biridir. Genellikle filmin yıldızı diğer oyunculardan daha uzun ömürlü ve daha
fazla yakın çekim alan kişi olacaktır. Fakat bu metot filmin sonlarına kadar
nadiren devam eder. Bu yöntemlere alternatif olarak, hatalı başkahraman
seyircilere, asıl kahramanların yaşadıklarını anlatan kişi olarak da
seçilebilir.
·
Hatalı başkahramanın en önemli
örneği Janet
Leigh'ın Alfred Hitchcock'un Sapık filmde
Marion Crane rolüyle ana
karaktermiş gibi filme başlaması verilebilir.
Filmin akışında Marion'un ölümüyle meydana gelen cinayet, Bates karakterinin
başına kötü adam olabilmesi için çok daha beklenmedik ve şok edici gelişmeler
sarar. Hitchcock, Janet Leigh ile hatalı başkahraman olarak başlayan ilk
sahnelerin etkisini hissettiğinden dolayı, filmin tiyatro gösterimlerinde,
tiyatro sahiplerine "geç giriş kabul edilmez" politikasını
uygulamalarını mecbur etti.[1]
·
Sapık filmiyle
aynı yıl çıkan, Michelangelo Antonioni'nin Macera isimli
filmi başlangıçta Anna karakterini başkarakter olarak verdi. Anna sevgilisi
Sandro ile birlikte birkaç arkadaşını da yanlarına alarak yat turuna çıkarlar
ve daha filmin 25. dakikasında hatalı başkahraman olan Anna kaybolur. Filmin bu
noktasında seyircinin dikkati Anna'nın başına gelenleri bulmasında Sandro'ya
yardımcı olan Claudia karakterine kayar. Sandro bu çelişkili seyehatte
Claudia'ya karşı bir şeyler hissetmeye başlar ve zamanla kurtarma
çalışmalarından ilgisizleşerek kendi dünyalarına dönen arkadaşlarının da
etkisiyle başlangıçta ana karakter olarak verilen Anna'nın esrarengiz
kayboluşunun sebebi hiçbir zaman çözülmez. Film ana karakteri kurtarmadığından
veya kaybolmasındaki sır perdesini çözmediğinden dolayı Anna karakteri hatalı
başkahramandır.
http://www.wikiwand.com/tr/Hatal%C4%B1_ba%C5%9Fkahraman
*
İKİNCİL OYUNCU
Vikipedi, özgür ansiklopedi
İkincil oyuncu, Deuteragonist,
Edebiyatta, (Yunanca: δευτεραγωνιστής, deuteragonistes, ikinci
aktör), üçüncü aktör olan tritagonistden önce gelen ikinci en önemli
karakterdir.[1]
Deuteragonist kurgudaki komplo ve uyuşmazlıklara göre
ana karakter olan protagonistden yana
veya karşıt durumda rol alabilir.
Kurguyu geliştirebilmek için başvurulan ikinci en
önemli karakterdir.
Tarihçe
Aristoteles eseri Poetika'da
şöyle söylemektedir;
Καὶ τό τε τῶν ὑποκριτῶν πλῆθος ἐξ ἑνὸς εἰς
δύο πρῶτος Αἰσχύλος ἤγαγε καὶ τὰ τοῦ χοροῦ ἠλάττωσε καὶ τὸν λόγον
πρωταγωνιστεῖν παρεσκεύασεν (1449a15).[2]
Yunan Draması sadece
bir aktör (protagonist)
ve dansçıların korosu ile
başladı. Oyun yazarı Eshilosdeuteragonist'u
tanıttı.
Böylece ilk defa bir oyunda aktörlerin sayısını
birken ikiye çıkartan kişi Eshilos olmuştur. Ayrıca oyunun (1449a15). kısmında
koronun rolünü kısıtlayarak diyolog hakkını başrole vermiştir.[2]
Eshilos'un çabaları, karakterler arasındaki etkileşim
ve diyologları ön plana çıkartmıştır ve Sofokles ve Euripides gibi
çağın diğer önemli oyun yazarlarına öncü olarak sembolleşmiş oyunların
çıkartılmasını sağlamıştır..[3]
Dramada
Eski Yunan draması sadece üç aktör (protagonist, deuteragonist ve
tritagonist) ve ilave olarak bir korodan oluştuğu için, oyunlarda her oyuncu
genellikle birkaç parça birden oynadı. Örneğin, Sofokles'in Kral Oedipus oyununda, protagonist en
çok rol alan Kral Oedipus'dur.
Deuteragonist ise Jocasta rolüyle Kral'ın annesi ve karısı rolünde olduğu kadar
çoban ve mesajcı rollerini de oynar. Oidipus'un birçok kez karşısında yer
aldığı ve hikâyenin orta kısmını dolduran bir oyunculuk sergilediği için
Jocasta bu oyunda kesinlikle temel rollerden birisidir. Jocasta'nın arka planda
kaldığı vakitler ise çoban ve mesajcı sahnededir ve bu iki rol de aynı aktör
tarafından canlandırılabilir..[4]
Edebiyatta
Edebi olarak, ikincil oyuncu genellikle protagonist için
"yardımcı"
rolünü üstlenir. Huckleberry Finn'in Maceraları romanında, Huckleberry
Finn, protagonist (ana
karakter)'ken, O'na sürekli eşlik eden karakter Jim'dir. Bu hikâyede Tom
Sawyer, tritagonist (üçüncül karakterdir).[5] Bazen
de deuteragonist, Harry Potter ve Felsefe Taşı'ndaki Profesör Quirrell'ın, Voldemort'u
gizlemesinde olduğu gibi, gerçek karşıt kişiyi gizleyen karşıt
kişi olarak rol alabilir.
RBP
Televizyon ve Filmlerde
Pek çok film ve televizyon dizileri, ikincil oyuncu
karakterini, daha karmaşık bir komplo örmek ve ana karakterizasyonun
ilerleyebilmesi için kullanırlar. Alias dizisinden
Michael Vaughn, Avatar: Son Havabükücü filminde Prens Zuko, Fullmetal Alchemist mangasında Alphonse
Elric ve Code Geassanimesinde
Suzaku Kururugi bunlara örnek olarak verilebilir.
http://www.wikiwand.com/tr/%C4%B0kincil_oyuncu
*
ÜÇÜNCÜ OYUNCU
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Tritagonist ya da üçüncü
oyuncu, yazında protagonist ve ikincil
oyuncudan sonraki en önemli karakterdir.
Üçüncü oyuncunun temel işlevi ana karakteri kışkırtmak
ve onun zararına çalışmaktır.
Tritagonist, oyunun en itici karakterlerinden
birini oluşturmasına karşın ana karakter için acıma ve
beğeni duygularının oluşmasına yardımcı olmaktadır.[1]:451
Tritagonistin ortaya çıkışı iki oyunculu eski
dönem oyunlarına uzanmaktadır. Ana karakterin düşmanıyla öne çıktığı bu tür
oyunlar, üçüncü oyuncunun "düşmanlık" özelliğini üstüne
almasıyla ikincil
oyuncunun oyun içindeki konumunu rahatlatmış;
onun ana karaktere yakın özelliklerini öne çıkarmasını sağlamıştır.[1]:451
Antik Yunan tiyatrosunun baskın ögelerinden olan ezgisel tarz,
tritagonistin bas tonuyla
konuşmasına, buna karşılık protagonistin tenor, ikincil oyuncunun
ise bariton bir
sese sahip olmasına neden olmuştur.[2]:172
Cicero, Divinatio in Caecilium adlı
yapıtında, tritagonistin ana karakterden fiziksel olarak daha güçlü olduğu
durumlarda sesini alçaltarak konuştuğunu belirtmektedir.[3]
Aeschines adlı
hatip[2]:175 ve Eshilos'un
oyunlarında yer alan Myniscus bu rolde boy gösteren Antik Yunan oyunculardır.[2]:195
Bazı Antik Yunan oyunlarında tritagonistin sahneyesoldan
giriş yaptığı da bilinmektedir.[1]:404
http://www.wikiwand.com/tr/%C3%9C%C3%A7%C3%BCnc%C3%BC_oyuncu
*
By Suzan Nur Basarslan on Dec 21, 2010
(…)
“Bir eserde
birbirine zıt veya hedefe yönelik güçlerin oyununa roman aksiyonu” denir ve bu
aksiyonlar altı grupta incelenir.
“1.Baş Kahraman: Oyun kurucu denilen başkahraman ilk
dinamik adımı oluşturur. E.Sauric bu kahramana “Tematik Güç” der.
2- Hasım Kahraman: Çatışma olabilmesi için böyle bir
kahramana ihtiyaç duyulur.
3-İstenilen veya istenilmeyen obje: Bu obje,
hedeflenen amacın kendisini ya da korkuya sebep olan objenin kendisini
gösterir.
4-Verici Kahraman: Var olan problem karşısında hakem
rolünü üstlenen kahraman. Bazen o derece olaylara etki eder ki başkahramanla
karıştırılır. Kimi zaman da uzun süre pasif kalır.
5-Alıcı Kahraman: Başkahramanın kendinden fazla değer
verdiği onlar için gayret sarf ettiği kişiler vardır.
6-Yardımcı Kahraman: Yazarın amacına ulaşmak için
başkasından yardım aldığı görülebilir. Bu her zaman kişi olmayabilir. Kahraman
tipinin her zaman (bu altı tip için dahil) kişi olamayacağı bilinmelidir.”[10]
http://www.derindusunce.org/2010/12/21/romanda-kahramanlarkisiler/
*
KARAKTER ANALİZİ
NEDİR?
Zeynep Dilara
(…)
Karakter çeşitlerine göz gezdirdikten sonra, nasıl
yaratılmaları gerektiğine dair kuralları inceleyelim.
1- Anahtar Karakterler //
Protagonist ve Antagonist
Bir film temelde 2 anahtar karakter üzerine kuruludur.
Hikâyenin ana eyleminin lideri yani asıl amaca hizmet eden Protagonist ve
hikâyenin ana eylemine hizmet eden Protagonistin
amacına ulaşmasını engelleyen, ona karşı bir kuvvet uygulayan Antagonist. Elbette bir filmde
yaratılan protagonist karakter sayısı 1den fazla olabilir. Aynı şekilde
Antagonist sayısı da. Bu bazen hikâyedeki asıl amaca hizmet eden bir grup
Protagoniste karşı çıkan tek bir Antagonist de olabilir, Tek bir Protagoniste
karşı direnç gösteren bir grup Antagonist de. Ama temelde, hikâyenin asıl
amacına hizmet eden ve bu asıl amaca engel teşkil eden 2 figüre ihtiyacımız
var.
Protagonist -
İyiyse, hikâyedeki herkesten daha iyi olmak zorunda.
Eğer kötüyse,
hikâyede mutlaka ondan daha kötüleri olmak zorunda ki o onca kötünün arasında
izleyiciye iyi gelsin. Yaptığı kötülükleri haklı çıkaracak bir hikâyesi
olabilsin. Burada kötüyü sevdirme tekniği giriyor devreye elbette. Ona ayrıca
değineceğim.
Sonuç olarak bir Protagonist hikâyedeki "En" olmak
zorunda. En iyi, en zeki, en becerikli, en zor durumda, en acınası halde, en
önemli.
Antagonist - Her konuda en az Protagonist kadar iyi olmak zorunda. Ondan zayıf olmamalı. Hatta bazı konularda Protagonistten daha iyi
olmalı. Onu ancak o şekilde zorlayabilir. Özellikle Antagonistin karakter
özelliklerinden çok, sahip olduğu imkânlar ve şartlar her zaman Protagonistten
daha iyi olmalı. Çünkü "Rağmen
Başarılar Şartlanması" dediğim bir şartlanma her zaman işe yarıyor. Bu
gerçek hayatta da böyle.
2- Yan Karakterler //
Hizmet Ediciler
Yan karekterler de kendi içinde 2'ye ayrılıyor.
Sayıları, karakter özellikleri ne olursa olsun, temelde hikâyedeki görevleri
gereği, ya Protagonist'in amacına ulaşmasına yardımcı oluyorlar ya da
Antagonist'in yarattığı sorunları destekliyorlar ve besliyorlar. Hiçbir zaman
"En" ya da "Daha" değiller ama inanılmaz gerekliler. Çünkü
tek başına her şeyi düşünen, tek başına her şeyi yapabilen bir karakter gerçekçi
değil. Bir yan karakter özel olarak hiç bir şey yapmasa dahi, Antagonisti ya da
Protagonisti motive edebilen, ufak tefek sorunlarda onun arkasını toparlayan,
ona bazı bilgileri getiren, bir şeylerden haberdar eden, çıkmazda olduğu
zamanlarda ona tesadüfi ya da bilinçli bir şekilde yol gösteren karakter
olarak, inanılmaz gerekli. Hatta yan karakterler bunun için varlar ve elbette
anahtar karakterler kadar önemliler. Onların da karakterinin titizlikle ve
detaylıca çalışılması, geçmiş hikâyelerinin ve şu anki karakterlerine olan
etkilerinin tutarlı kurulması lazım.
(…)
https://www.yazabilirsin.com/blog/karakter-analizi-nedir
*
Yeşil Yol
The Green Mile
Yazar: Stephen King
Çevirmen: Gülden Şen
Yayınevi :
Altın Kitaplar - Yayınevi Genel Dizisi
Açıklama
Yeşil Yol, Amerikalı yazar Stephen King'in 1996
yılında yayımladığı korku gerilim romanının adıdır. Özgün adı The Green Mile olan eser bir 'seri
roman'dır. Vikipedi
İlk Yayınlanma Tarihi: 29 Ağustos 1996
Sayfa sayısı: 428 sayfa (Tek cilt olan 2000 baskısı); 90'ar sayfa (ort) 6 ciltlik olan
1996 baskısı
Anadilinde basım tarihi: 1996, 2000 (Altın Kitaplar)
Önceki eser: Umney's Last Case (1995)
Sonraki eser: Desperation (1996)
*
Arka Kapak Bilgisi
Yeşil Yol Özeti
Korku
gerilim romanlarının usta kalemi olan Stephen King’in gelmiş geçmiş en iyi
romanlarından bir tanesi olarak kabul edilen Yeşil Yol okurlara gizem dolu bir gerilim sunuyor.
Yeşil Yol romanındaki hikâye 1932 yılında Amerika’da geçiyor.
Katillerin
tutulduğu Could Mountain hapishanesi E Bloğu ile ünlüdür. Elektrikli sandalyeye giden son durak burasıdır ve elektrikli
sandalyeye giden koridorun yerleri yeşildir. Bu yüzden herkes arasında burası
yeşil yol olarak bilinir.
Başgardiyan olan Paul Edgecombe
çalışanları ile birlikte işini çok ciddiye alır ve sürekli yapmalarına rağmen
yine de her gün idam prosedürünü tekrar ederler. Acımasız katillerde olsa son yolculuklarına hiçbir sorun yaşanmadan
gitmeleri gerekmektedir.
Gardiyanların hayatları günlük olarak monoton geçerken hem onların hem de tüm
hapishanenin kaderi John Coffey
adında bir mahkûmun gelmesi ile tamamen değişir.
Dev
cüssesi ile dikkat çeken bu adam iki küçük kız çocuğuna tecavüz ederek
öldürmekten mahkûm olmuştur. Bu yüzden ilk başta onun da diğer acımasız
katillerden bir farkı yok gibidir. Fakat zamanla bu değişmeye başlar.
Gardiyanlar John’u tanıdıkça onun aslında bir çocuk kalbine sahip olduğunu
anlamaya başlar. Yine de hakkında verilen hüküm kesindir fakat tüm gardiyanlar
arasında iki kız çocuğunu öldürenin o olmadığı kanısı oluşmaya başlar.
John’un şaşırtan bir tarafı daha vardır. Başgardiyan Paul dindar bir adamdır.
Fakat John ile tanışınca o da bir iç karmaşaya doğru sürüklenmeye başlar.
Bunlardan en önemlisi ise John’un her türlü hastalığı iyileştirebilme
özelliğidir. Paul da ağır hastalanınca imdadına John yetişir ve onu her
zamankinden daha iyi olacak şekilde iyileştirir.
John bununla da kalmaz. Gardiyanlar arasında yaşanan bir çatışmada öldürülen
sevimli fareyi de alır ve ona yeniden can verir. Bu olay Paul’un tüm bakış
açısını değiştirmeye yeter. Paul Tanrı’nın ona gönderdiği bu mucizevi insanı
öldürmek zorunda olduğunu kabullenemez. Bu yüzden kendi içinde bir çatışma
yaşar.
John’un yeteneğini gören gardiyanlar çok sevdikleri hapishane müdürünün
karısının ölümcül hastalığını da iyileştirebileceğini düşünmeye başlarlar.
Bunun üzerine onu hapishaneden kaçırıp kadının evine götürürler. John kadının
hastalığını içine çekerek onu tamamen iyileştirir. Fakat Paul ve arkadaşları
bir gerçeği daha öğrenmiş olurlar. John aslında hastalığı iyileştirmiyor, onu
birinden alıp kendi içinde mahkûm ediyordur. Bu yüzden John’un durumu iyice
kötüleşir ve gardiyanlar onu zor da olsa hapishaneye geri getirirler.
John tam hapishane odasına gireceği zaman kadından aldığı hastalığı nefret
edilen gardiyana verir ve onun tamamen kendini kaybetmesine neden olur. Bir
anlamda kendi içinde adaleti sağlamış olur.
Günler ilerler ve artık John’un da idam günü gelir. Paul böyle birini
öldüremeyeceğini bilir fakat görevini yapmak zorundadır. John ona son bir
hediye verir ve gerçekte yaşananları yine kendine ait güç ile ona gösterir. İki
kızı aslında kendisi öldürmemiş ve başkası yapmıştır. O kişi de o anda aynı
hapishanededir.
Paul daha fazla dayanamaz ve John’a ne istediğini sorar. İsterse onu
hapishaneden kaçıracağını da belirtir. Sadece istemesi yeterlidir. Fakat John
bunu kabul etmez ve bu özellik ile daha fazla yaşamak istemediğini belirtir.
Bunun üzerine gardiyanlar ve Paul son kez yeşil yolda ölüme doğru yürürler.
Yeşil Yol kitabı bir kerede okunacak kitaplardan bir tanesi. Uzun olmasına
rağmen kitabı elden bırakmak pek mümkün değil Stephen King Yeşil Yol ile adeta
bir başyapıta imza atmış. Okumayanların mutlaka okuması gereken mükemmel
kitaplardan bir tanesi.
https://kitap.yazarokur.com/yesil-yol
*
Yeşil Yol
The Green Mile
KİTABIN ADI Yeşil yol
KİTABIN YAZARI Stephen King
YAYIN EVİ VE ADRESİ Celal Ferdi Gökçay Sok. Nebioğlu İşhanı
BASIM YILI 2000
1. KİTABIN KONUSU: Tanrı İradesi.
2. KİTABIN ÖZETİ :
Acımasız katillerin bulunduğu Could Mountain hapishanesinin E bloğuna hoş
geldiniz. Buradaki mahkûmlar ‘Yaşlı
Sparky’ diye bilinen elektrikli sandaliye için sıralarını beklerlerdi.
Hapishane gardiyanlarından Paul Edgecombe için bütün katiller aynıydı. Ta ki
John Coffey adındaki mahkûmla tanışıncaya dek. Dev cüsseli, çocuk kalpli bu
adam Edgecombe’un hayatını değiştirecekti.
Olay 1932’de,eyalet cezaevinin bulunduğu Could
Mountain’da geçiyor.İdam cezasına yargılananlar oraya
gönderilirlerdi.Mahkumların Big Sparky,yani Koca Elektrikli diye şakalaştıkları
elektrikli sandalye de oradaydı.
Elektrik faturası hakkında şaka yapar, Müdür Moores’in
karısı Melinda Şükran Günü yemek pişiremeyecek kadar hasta olduğunda gardiyanın
yemeğini nasıl pişireceğiyle dalga geçerlerdi.
Ancak o sandalyeye oturması gerekenler için olayın
komik bir yanı kalmazdı.
E Blok’a sadece idam edilecekler gönderiliyordu.
Buradaki mahkûmlar umutsuz bir şekilde kendi sıralarını beklerlerdi. İkiz küçük
kızlara tecavuz ederek öldüdürmek suçundan idama mahkûm olan John Coffey de
buraya gönderiliyor. Zamanla bu adam sahip olduğu garip gücüyle ve sineği bile
incitmeyecek kadar kalbiyle dikkatleri çeker.
Hayatta kaldığı küçük süre içinde insanlara ve ayrıca
tüm canlılara olan sevgisini ıspatlıyor. Nezaretçiler bu adamın bu kadar büyük
suç işlediğinden şüphelenmeye başlıyorlar ve yanlışlıkla idam edileceğini artık
anlıyorlar. Ama artık suçu kanıtlanmış durumda ve yargı çıkartılıyor. Hapishane
gardiyanlarından biri olan Paul Edgecombe olanın gerçeğini öğreniyor. John
Coffey’in hiçbir suçunun olmadığından emin oluyor. Ama onun da elinden gelen ve
yapacağı hiçbir şey kalmıyor.
Paul, çocukluğunda kiliselerde Tanrı’nın Lütfü
öyküllerinden bolca dinlemiş ve hepsine inanmıyordu, ama inandığı insanlar
vardı. Cohn, yani o zenci mahkûm, Paul’un hastalığını iyileştirince Paul’un iç
dünyası alt üst oluyor. Bir iyileştirme mucizesine, Tanrı’nın gerçek bir
lütfuna tanık olmuştu. Onun dokunuşunu hissetmişti; tıpkı garip ve harika bir
doktorun dokunuşu gibi. John Coffey’in “Yardım ettim, değil mi?” sözleri dile
dolanan şarkı ya da büyü yapmakta kullanılan sözler gibi, kafasının içinde
dolanıp duruyordu.
Ama onun değil, tanrının yardım ettiğini düşünüyor.
Burada Tanrı’nın kendisinden ne istediğini anlamaya
çalışıyor. O kadar
çok istediği neydi ki, iyileştirme gücünü bir çocuk katiline vermişti? Evde
bir
köpek kadar hasta, yatakta titriyor olması yerine koğuşta olmasını mı?
Belki de William Wharton başka bir olay çıkarmak ister diye ya da
Percy Wetmore’un yeni bir aptallık yapıp yine zarar vermesini önlemek için evde
değil, burada olması gerekiyordu.
Perry’nin nefret ettiği ve öldürmeyi başardığı fareyi
de diriltiyor. İçinde morfin bulunan bir sürü hap verip, doktorların ölmeye
evine gönderdikleri cezaevi müdürünün karısı Melinda Moores’un hastalığını da
iyileştiriyor.
Neyse ki, artık John Coffey’in pamuk çiftliğinin sahibi,
Klaus Detterick’in ikiz kızlarının ölümünde hiçbir suçunun olmadığını da bu
Tanrı gücü sayesinde öğreniyor. Üzülüyor. Çok üzülüyor.
Kitabın sonunda John Coffey’in idam edilmesi Paul’u
çok üzüyor. Yine de bu
Tanrı kendi bildiğince, hiç düşünmeden, yalnızca iyilik yapan adamı kurban
ettiğini düşünüyor. Ama bunun böyle olması gerektiğini anlıyor ve herkesin ölüm
borcunun olduğunu kabul ediyor.
3.KİTABIN ANA FİKRİ: Kitapta Tanrı iradesinden bahsedilmekte. İnsanların
yaptıkları, düşündükleri ve hatta düştükleri durumlar, onlarla ilgili. İnsan
olayların nedenini sormak, Tanrı’nın iradesini ve O’nun bu iradeyi
gerçekleştirmek için yaptıklarını düşünmek zorundadır. Sonuç olarak ölüm de
Tanrı iradesinden doğan bir borçtur.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Cezaevindeki mahkûmlara “yürüyen ölü “ denirdi.
Onlardan biri olan ve kitabın kilit ismi John Coffey. E Blokta kalanların çoğu
gibi o da zenci ve tam iki metre üç santim boyunda. Çok iri ve basketbolcuya
benzeyen birisi. Ama o basketbolcular gibi ince uzun değil; omuzları ve göğsü
geniş, her tarafı kaslı. Ona çoğu şaka olarak “Zalim “ derlerdi, ama mecbur
kalmadıkça bir sineği bile incitmezdi.
Gerçekten zalim ve üstelik bir de aptal olan Percy Wetmore (ceza evi
nezaretçisi).Onun ceza evinde hiç yeri yoktu. Burada kötü bir karakter hem
gereksizdi. Burada valinin eşinin akrabası olduğundan kalmıştı.
Delacroix (mahkum).Ufak tefek, saçları seyrelmişbir adam.
Yüzünde sanki zimmetine para geçirmiş de her an keşfedilme kaygısıyla
yaşıyormuş gibi hep endişelibir ifade vardı. Evcil faresi de hep etrafında
dolaşırdı.
Beverly McCall . Maça ası gibi kara ve hiçbir zaman
işlemeye cesaret edemediğiniz günahlar kadar güzel birisi. Kocasının dayağına
tam altı yıl katlanmış, ama çapkınlığını tek bir gün bile çekememişti.
Brutus Howel (nezaretçi).Bir doksandan uzun, enine
boyuna, üniversitede çakıp atılmadan önce üniversiteler liginde futbol oynamış
birisi.
Klaus-Detterick.Pamuk çiftliğinin sahibi. Temiz ve
ferah çftlik evi ve pamuğa ek olarak inekleri ve tavukları da vardı. Eşiyle
birlikte üç çocuk sahipleriydi.
Paul Edgecombe.Roman kahramanıdır. Hapishane
gardiyanlarının pozitif isimlerinden en önemlisi. Hapishanede Cohn Coffey’in
gelişiyle başlayan olaylara doğrudan ilgili ve belki de her şeyi anlayan ve
sırları öğrenen tek adamdır. Adil, dürüst ve çocuk kalpli bir adam.
http://roman-ozetleri.blogspot.com/2007/12/yeil-yol.html
*
KİTABIN ADI Yeşil yol KİTABIN YAZARI :
Stephen King
(…)
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ:
Paul Edgecomb:
Ø Romanın ana kahramanıdır.
Ø Roman onun ağzından anlatılır.
Ø İdamlıklar koğuşu olan E-Bloğunun
gardiyanıdır.
Ø Kıdem olarak diğerlerinin üstünde
olmasına rağmen bunu mesai arkadaşlarına pek hissettirmez.
Ø İnsancıl ve adil oluşu, sakin ve
çocuksu kişiliğiyle romanın pozitif karakterlerinden biridir.
Ø Hiç geçmeyen süregen idrar yolu
enfeksiyonu, mahkûm Coffey tarafından esrarengiz bir şekilde iyileştirilince
inançlarında farklılıklar gelişir.
Ø Coffey'in sırlarını ilk öğrenen odur.
Brutus Howell:
Ø Romanın olumlu karakterlerinden bir
diğeridir.
Ø Bu iri yarı gardiyanın lakabı
'Brutal' gaddar anlamına gelir ama kendisi hiç de öyle değildir. Bu lakabı
üniversiteden atılmadan önce oynadığı üniversite futbol takımındayken almıştır.
Ø Son derece yumuşak başlı, uyumlu, iyi
kalpli ve insancıl bir adamdır.
Ø Paul Edgecomb'un yakın arkadaşıdır.
Percy Wetmore:
Ø Romanın en kötücül karakteri,
Ø aşağılık duygusuyla dolu ufak tefek
bir gardiyandır.
Ø Rütbece en düşükleridir ama torpilli
olduğu için oldukça rahat hareketleri vardır.
Ø Kendisi valinin eşinin bir akrabası
olur.
Ø Zalim, acımasız, anlayışsız ve biraz
da aptaldır.
Ø Aynı zamanda da bir korkaktır.
Ø Aşağılık duygusunun bir yansıması
olarak mahkumlara işkence eder.
Ø Tüm koğuşun maskotu olan minik bir
fareyi bile öldürürken büyük zevk alır.
Ø Hiç idam gerçekleştirmemiştir ve
Edgecomb'a bir dahaki idamı kendisinin yönetmesi için baskı yapar, amacı mahkûmu
acı çektirerek yavaş yavaş öldürmektir.
John Coffey:
Ø 'Yeşil Yol'a en son getirilen
mahkumdur.
Ø Romanın ikinci önemli karakteri olan
bu uzun boylu, çok iri, ve kaslı siyahi adam neredeyse küçük bir dev
görünümündedir.
Ø Ancak bu "Yürüyen Ölü" nün
altın gibi de bir kalbi vardır.
Ø Çocuksu ve saf bir kişiliğe sahip
olan bu talihsiz adam çalıştığı çiftliğin sahibinin iki küçük kızını
öldürmekten yargılanıp idama mahkûm olmuştur.
Ø Ancak etrafa saçtığı sevgi ve olumlu
hava gardiyanlarda onun suçsuz olabileceği kuşkusunu yaratır.
Ø Bir de garip ve olağanüstü
yeteneklere sahiptir. Ölü bir fareyi diriltir, ölümcül hastaları iyileştirir.
Delacroix:
Ø Diğer bir idam mahkûmu.
Ø Bitkin bir görünümü ve tedirgin
davranışarı var.
Ø Beyaz farenin sahibi.
Jan Edgecomb:
Gardiyan Paul Edgecomb'un karısı
Hal Moores:
Ø Hapishanenin müdürü.
Ø İyi niyetli ve insancıl bir memurdur.
Ø Karısı ölümcül bir hastalığa
yakalandığı için yataktan kalkamamaktadır. Bu durum müdür Hal Moores'ı oldukça
sarsmış ve nedereyse hayata küsmesine neden olmuştur. Coffey'in büyülü
yetenekleriyle karısını tamamen sağlığına kavuşturması, Hal Moores'un inancını
tekrar gözden geçirmesine neden olur.
Klaus-Detterick:
Pamuk çiftliğinin sahibi. Öldürülen iki kızın babası.
http://muvattali.blogcu.com/yesil-yol-kitabinin-ozeti-oku/13210919
*
Yeşil Yol Romanı’nın/ Filmi’nin
Karakterleri
(Sabahattin Gencal’ın ayırımına göre)
Birinci anahtar karakter /Protagonist karakter: Paul Edgecomb’dır. (Kıdemli gardiyan)
İkinci anahtar karakter/ Anagonist karakter
:Percy Wetmoredir. (En kıdemsiz, torpilli gardiyan)
Odak karakter: John Coffey (En son
getirilen zenci iri yarı mahkûm)
İkincil oyuncu/ Deuteragonist: Brutus
Howell(Gardiyan, paul’un yakın arkadaşı)
üçüncü oyuncu/ Tritagonist: Delacroix
(Mahkûm, kışkıtıcı)
Hayvan karakter: Fare
Diğer Karakterler:
Hal
Moores (Haoishane müdürü)
Melinda Moores (Hapishane
müdürünün eşi)
Klaus-Detterick
(öldürülen kızların babası)
Jan
Edgecomb (Gardiyan Paul Edgecomb'un karısı)
Beverly
McCall?
İhtiyar Sparky adı ile anılan
elektrikli sandalyenin
***
Paul'un
yaşlılık döneminde kaleme aldığı anıları olarak bizlere ulaşan bu öykü, kimi
zaman da Paul'un yaşlılık döneminden kareler içeriyor.
Kitaptaki anlatımlar çok gerçekçi. İdam sahneleri, John'un ağlamaları, Percy
isimli gardiyanın yaşadıklar her biri birebir gözümde canlandı okurken. Bir
gerilim kitabı olmasına rağmen okurken gözlerimi yaşartan sahneler oldu.
Kocaoğlan olarak anılan John'un hayatı boyunca maruz kalmak zorunda kaldıkları
ve kendisine bahşedilmiş muhteşem yeteneğe rağmen dünyanın kötülüğü karşısında
daha fazla dayanamayıp suçsuz yere idam edilmesine ses çıkarmadan yeşil yolu
yürüyüp son nefesini vereceği sandalyeye oturması kitap bittiğinde bende derin
bir hüzün bıraktı. Kendi kadar yüreği de büyük olan Kocaoğlan'ın hikayesinin
Stephen King'in kaleminden muhteşem anlatımını muhakkak okuyun!
"Lütfen
beni karanlığa gömmeyin, karanlığa göndermeyin, ben karanlıktan korkarım."
"Yoruldum, patron.Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan
yoruldum.Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden
geldiğimizi söyleyecek biri. İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım.
Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. Çok fazla var, sanki
her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun?"
"Onları sevgileriyle öldürdü," dedi John. "Birbirlerine olan
sevgileriyle. Nasıl olduğunu anlıyor musun?"
"Bir kez daha yaratamadığımızı yok etmeyi başarmıştık..."
"Anılarımdan bazıları çok korkunç, ama yine de, tıpkı kalemtraşın kalem
ucunu sivrilttiği gibi, bunların da belleğimi ve bilincimi keskinleştirdiğini
hissediyorum. Bu da acılara dayanma gücü sağlıyor."
"Acının yüzümüzde nasıl iz bıraktığına ve bir aile gibi görünmemizi
sağladığına tanık olmak ne garip."
"Mahkûmlar sandalye konusunda şakalaşırlardı.İnsanların korktukları ama
kaçamadıkları her şeyi şakaya vurdukları gibi."
Yeşil Yol
Filmindeki John Coffey Gerçekten de Yaşamış mıdır? Gizemli Hikaye!
okankarol (45) in tr • last
year
John coffey, Yeşil yol filminin
gizemli karakteri hemen, hemen hepimizin gerçek hayatta olmasını isteyeceğimiz
gizemli güçleri olan iri cüssesine rağmen sakin, uyumlu ve korkak bir kişiliğe
sahip idam mahkûmu. Aslında yeşil yol filmi Stephen King’in romanından
uyarlama.
Stephen King bu kitabı yazdığında ona nereden
esinlendiğini defalarca sorsalar da bu soruları her seferinde yanıtsız
bırakmıştı. Fakat 2001 yılında yaptığı bir röportajda “Ben bir mucizeyi
anlattım” diyerek insanların zihninde bir soru işareti meydana getirdi.
Şimdi birlikte bu kitabın dolayısıyla
da filmin gizemini, yazarın mucize olarak tanımladığı olayları ve karakterleri
inceleyelim.
Bir gün bu hapishaneye yeni bir idam
mahkûmu gelir. Adamın suçları ise korkunçtur iki küçük kıza tecavüz ederek
öldürme suçundan dolayı elektrikli sandalyede idamına karar verilmiştir.
Bu adamın adı John Coffey.
Gardiyanlar onu gördüğünde çok şaşırırlar çünkü John Coffey hayatlarında
gördükleri en iri adam olsa da uysal bir çocuk karakterine sahiptir.
Başgardiyan, Pool ve John Coffey arasında sıkı bir dostluk başlar fakat
Başgardiyan Pool’un idrar yollarında bir rahatsızlığı vardır. John Coffey
eliyle ona dokunarak bu hastalığı iyileştirir.
Bu gizemli adamın, insanlar
üzerindeki hastalıkları iyileştirmek gibi mucizevî bir yeteneği vardır.
Başgardiyan Pool bu gizemli adamın geçmişini araştırır fakat ilginç bir şekilde
John Coffey sanki gökten inmiş, geçmişi ile ilgili hiçbir iz yoktur.
Özellikle o yılların Amerikasında
böyle iri ve Siyah bir adamla ilgili tek bir izin dahi olmaması imkânsızdır. Bu
adam sanki Tanrı tarafından gönderilmiş bir mucizedir.
Yazar Stephen King, 2001 yılında
bilinmeyen parapsikoloji dergisine verdiği bir röportajda John Coffey
karakterinin nasıl ortaya çıktığı sorusuna; onu ben çıkarmadım zaten vardı.
Şeklinde cevap verdi. Gazeteci şaşırır ve ne demek istediğini sorar ve heyecanda
bundan sonra başlıyor.
Yaşlı bir yakınımı ziyaret etmek
için, huzurevine gitmiştim. Orada 108 yaşında bir adamla tanıştım.
108 yaşında olmasına rağmen çok dinç
ve sağlıklıydı ilgimi çekti ve onunla tanıştığımda eski bir gardiyan olduğunu
1930’lu yıllarda idam mahkûmlarının son günlerinin geçirdiği E bloğunda görevli
olduğunun söyledi. Stephen King, ona nasıl böyle sağlıklı ve güçlü olduğunu
sorduğunda adam cevap vermek istemez ve ağlamaya başlar sonrada anlatır.
Bir gün görevli oldukları binaya gizemli
bir adam getirilmiştir. Adam tıpkı filmdeki John Coffey karakteri gibi iri yarı
siyah ve çocuksu bir kişiliğe sahiptir. Huzurevindeki yaşlı adam Stephen King’e
bu iri yarı siyahi adamı tanıdığımızda onun bu cinayetleri işlemiş olduğuna
asla inanmadık. Çünkü o tanrının bir mucizesidir.
Yaşlı adam bu idam mahkumunun bir gün
elinin tutarak ona kendinden bir parça verdiğini bu nedenle de uzun ve sağlıklı
bir ömür’e sahip olduğunu söyler. Bu hikayeyi dinledikten sonra yazar, bu
olaydan çok etkilenip hemen araştırmaya başlar ve bazı şaşırtıcı gerçeklerle
karşılaşır. Çünkü 1935 yılında isminin vermediği bir hapishanede elektrikli
sandalyeye bağlanarak idam edilmiş ve geçmişi ile ilgili hiçbir bilgi olmayan
siyah bir adam vardır.
Adamın adı ise John’dur soyadı
bilinmediği için o dönemki resmi evraklarda soru işareti olarak yazılmıştır. Ve
en az onun kadar şaşırtıcı olan ise Stephen King’in huzurevinde tanıştığı bu
yaşlı adam gerçekten de o hapishanenin başgardiyanı ve John yani filmdeki adı
ile John Coffey’nin idamında görev almıştır.
Yazar Stephen King’in yaptığı
araştırmada bu idam da görev alan gardiyanın diğer arkadaşları ile birlikte
mesleğinden istifa ettiğini de öğrenir.
Gazeteci şaşırarak, yani John Coffey
karakterinin gerçekten yaşamış ve böylesine mucizeler göstermiş midir? Diye
soruyor ve Stephen King de neden olmasın bütün kutsal kitaplarda mucize
gösteren, insanların hikayeleri ile dolu o kişilerden biride John Coffey diye
cevaplıyor. Stephen King bu olayı altı ay içerisinde yeşil yol isimli romana aktarır
ve roman kısa sürede filme çevrilir. Aslında Stephen King’in anlattığı huzur
evinde tanıştığı yaşlı gardiyan bize filmde de verilmiştir.Çünkü filmin başı ve
sonunda hapishanenin başgardiyanının yaşlılık halini görüyoruz.
Huzurevindeki bir kadına 1935
senesinde yaşadığı bu gizemli olayları anlatıyor. Filmin başka şaşırtıcı ve
açıklanmayan yönleri de var.
Şimdi çok şaşıracaksınız John
Coffey’nin hücre numarası 4. Yönetmen, bu sayıyı resmen gözümüze sokuyor.
Peki. 4 rakamının ne anlamı var
filmde? 4 iyi kalpli gardiyan. Gizemli güçleri olan şifa veren ve karşısındaki
insanların düşüncelerini okuyabilen bu adam için mücadele ediyor.
Birde kötü kalpli şeytani bir
gardiyan var ismi Presie yani
yönetmen bu 4 iyi kalpli gardiyanı, 4 büyük melek ile özdeşleştiren kötü kalpli
acımasız gardiyanıda şeytan olarak gösteriyor.
Bu kapı ise burada İsa peygamber ile
bütünleştirilmiş. Çünkü, şeytan karakterindeki kötü kalpli gardiyan ve ona
karşı mücadele eden 4 iyi kalpli gardiyan John Coffey’nin iyiliği için savaşıyorlar.
Ve daha şaşırtıcı olan ise, İsa peygamber’in en büyük özelliği insanlara
dokunuşuyla şifa vermesi ve onlardaki hastalığı alması hatta ölenleri
diriltmesiydi. En önemli mucizesi de tıpkı İsa peygamber gibi insanların
hastalıklarını dokunuşu ile tedavi ediyor olması ve yine İsa peygamber gibi
geçmişine dair hiçbir kayıt ve bilgi yok. Ne bir ailesi ne de küçüklüğüne,
hayatına dair bir iz bulunamamıştır.
İdamından önce filmde patron diye
hitap ettiği dostu başgardiyan ona bir rahip isteyip, istemediğini sorar fakat
John Coffey sert bir ifadeyle rahip istemediğini onun için 4 gardiyanın dua
etmesinin yeterli olduğunu söylüyor. Tıpkı İsa peygamberin İncil’de din
adamlarına kızgın bir tavır takınması ve din adamlarının toplumun en yozlaşmış
bireyleri olduğunu söylesi gibi. İsa’da İncil’de kendisini çarmıha gerilirken
meleklerin dua edeceğini hatta ağlayacağını söylemişti.
John Coffey, idam edilirken
insanların onları izlemesi ile birlikte bu 4 gardiyan da gözyaşlarına
boğuluyor.
John Coffey ölmeden, idam edilmeden önceki son
akşamında birkaç çeşit yemek istediğini söylüyor aynı İsa peygamberin de son
akşamında birkaç çeşit yemek istemesi gibi. İsa peygamberin son akşam yemeği
Hıristiyanlıktaki en önemli sembollerinden biridir ve Lonardo Da Vinci
tarafından tablo haline getirilmiştir.
Yönetmen bu olayların yaşandığı
yerleri, filmdeki şehir tabelalarını sık, sık göstererek bizlere verdiği
kitabın yazı Stephen King tanrının bazı insanlara mucizevi özellikler
verdiğini, yeşil yol filmindeki John Coffey’nin de tıpkı bu şekilde bir insan
olduğunu fakat gelen her iyi insan gibi onunda toplum tarafından dışlandığını
ve öldürüldüğünü söylüyor.
Yeşil Yol’un yazarı olan Stephen
King’in yaptığı bu röportaj bilinmeyen parapsikoloji dergisinde 4 sayfa olarak
yayınlandı. Fakat aynı hafta Amerika’da meydana gelen 11 Eylül saldırısı
nedeniyle Amerika halkı ve medyanın bütün ilgisi yapılan bu terör eylemine
döndüğü için röportaj derginin tozlu raflarına kaldırıldı.
*