10 Ekim 2024 Perşembe

Yüzdeki Çizgiler

 

YÜZDEKİ 

ÇİZGİLER

            Erdoğan Teke Bey ile 10. 10. 2024 tarihinde Çekmeköy’de bir pastanede toplanmamıza ait öyle bir şey oldu ki TESADÜF mü desem TEVAFUK mu desem, ne desem bilemiyorum. Öyle bir durum oldu ki milyarda bir ihtimalle şimdiye dek olmamıştır, belki de olmayacaktır da. Bu olağanüstü durumu benim anlatmam uygun olmaz. Onun için Erdoğan Teke Beyin yorumunu okuyunuz lütfen.

OKUMAK

Okumak, dediğin ilk insandan, hatta ilk canlıdan beri var. Canlı derken bitkileri de kast ediyoruz. Yani anlayacağımız okumak demek sadece düz metin okumak değildir.

Canlıların okuma ve anlama, anladıklarını uygulama kapasiteleri konusu bize ağır gelir. Biz sadece insanların düz metinler dışındaki okumalarından söz edelim:

Ah, Bursa Eğitim Enstitüsündeyken rahmetli hocamız Prof. Dr. Ferruh Sanır Bey sağ olacaktı da bu konuda yine bilgilendirseydi bizleri.

Uludağ eteklerinden zirveye doğru yola çıkardık. Teorik bilgi vermeden uygulamalı bilgileri hazmettirirdi bizlere.

Bir kere yol boyunca taşları ve toprak katmanlarını okuyarak jeolojik bilgi edinirdik.

Bulutlara bakar iklim hakkında, ovaya bakar tarım ve ekonomi hakkında fikir sahibi olurduk.

Bu arada ceketini çıkarır ve otururdu; çok az ve öz yerdi böylece sağlık bilgisi de verirdi.

Dershanede de herhangi bir fiziki haritaya baksak tarım ve sanayi hakkında fikir üretebilirdik.

Ah hocam ah! Bizler sizlerin yerini dolduramadık. Değil bir üniversite öğrencisinin bu konuda bakanlarımızın bile okuma yazması yok.

Övünmek gibi olmasın ben aynı zamanda, CIA tarafından kapattırılan köy enstitülerinin mirası üzerinde kurulan ilköğretmen okulu mezunuyum.

Okulda genel psikoloji gördük. Bu arada gençlik psikolojisi, eğitim psikolojisi konularını da gördük. Bu derslerde tipoloji bahsi üzerinde durduk ki her öğretmenin çocukları ve velilerini tanımaları için bu gerekliydi.

Yedeksubay Okulunda tipoloji gördük ama artık bu sonuçlara çok güvenemeyeceğimizi de gördük.

TODAİE’de örgüt psikolojisi ve toplum psikoloji de gördük.

Hukuk Fakültesinde Adli tıp konularını gördük.

Bütün bunlara rağmen insanı ve doğayı tam olarak okuyamadım. Bu son günlerimde de tuttum İSMEK kurslarından Beden Dili Kursuna girdim.

Genelde, çokları da bu konuda benim gibi başarısız oldular. Neden mi? Çünkü incelemek durumunda olduğunuz kişiler bu işin piri olmuşlardır. Okuyucuları yanıltmak için bin bir jest ve mimik gösterisi yapabilirler.

Bu gösterileri siyasetçilerde görüyoruz.

Aslında her yerde görebiliriz. Bir defasında genç bir tüccar sorsan hal ve hatırımı soruyor. Güzel diller döküyor ama bir eli cebinde, bir eli de nerdeyse omuzumda olacak.

Bilen bilir ben hiçbir zaman elimi cebime koymam ama kibirliye karşı olunca ben de elimi cebime koydum. Bana ha!

(Zerrece kibirli olan cennete gidemez mealinde bir hadis olduğunu da hatırlatırım.)

Beden dili kursunda siyasi parti başkanlarının fotoğrafları okutturuldu bize. Nedense onları okumak pek zor olmuyor; kendilerini üstün gösterme çabaları, başkalarını küçümsemeleri onların içyüzlerini nasıl da gösteriyor. Verdikleri birbirlerinden tutarsız nutukları dinlemeye hiç gerek yok.

Bayram değil seyran değil hocamız bu konuyu neden yazdı, diye düşünenler olabilir mi? Olabilir. İşte onlar için yazıyorum.

Dün bir gazetede bir yazı dikkatimi çekti. İhtimal sizin de dikkatinizi çeker veya çekebilir:

“Beden dili uzmanı açıkladı: Psikopatları ele veren o işaret nedir? İnsanların, duygu durumlarına göre yüz kasları aracılığıyla sergilediği 10 bine yakın kas kombinasyonu vardır. Mikro ifade uzmanı Annie Sarnblad, bunların tamamını okuyabiliyor ve bir kişinin büyük ölçüde psikopat olabileceğini gösteren özel bir işaret olduğunu söylüyor.”

Anladık değil mi? Yüz kaslarında 10 bine yakın kas kompinasyonu varmış. Peki, konuşmalarda kaç kelime kullanıyoruz? İleride zihinlerin de okunabileceğinin habercisi mi bunlar?

İki yaşlı delikanlının anlatılacağını sandığımız bu yazıya neden böyle bir konu sıkıştırıldı diyenlere cevabımızdır.

Bu iki delikanlı yani ben ve değerli arkadaşım Erdoğan Teke Bey her an kendi rekorlarımızı kırarak ilerliyoruz.

Evet, tanıştığımız günden beri böyle haftada bir, ya da üçlü ve dörtlü olduğu zamanlar her on beş günde bir toplandık. Hiç aksatmadık.

Kahvede okey oynayanlar da toplanıyor, demeye kalkmayın. Biz zamanı kısır siyasi çekiştirmelerle, futbol ya da magazin dedikodularıyla harcamadık.

Evet, geniş anlamında siyasetle ilgilendik, ilgileneceğiz de. Sporun gelişmesine de katkı sağlamaya hazırız. Magazin haberlerinin gençlerimizi olumsuz etkilediğini de söyleriz, söyleyeceğiz. Kısaca belki doğru belki yanlış ama iyi niyetle devlet ve toplum meseleleri üzerinde durduk.

Tabii bazen de oyalandık. Şimdi ise bir oyun oynayacağız.

BU OYUN BAŞKA BİR OYUN

Erdoğan Bey, her oyuna girmez; karizmayı çizdirmez ama konu eğitim olunca hele ona  Antoine Lavoisier’i anlatınca ( https://keremel.net/idam-kimyaci-antoine-laurent-lavoisier-kimdir/, https://tr.wikipedia.org/wiki/Antoine_Lavoisier,  https://www.wikitarih.com/kimya-bilim-adamlari-antoine-lavoisier/,

https://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/yasam/cagdas-kimyanin-kurucusu-antoine-lavoisier-biyografisi-idami-ve-anekdotlar) benimle beraber denek olmayı kabul etti.

Evet, şimdi bir cümle söyleyeceğiz ve hemen peşinden bir portre resim çekeceğiz. Bir cümle bir resim... Ve siz de okumaya çalışacaksınız. Tabii boyunuzun ölçüsünü alacaksınız demem yakışmaz.

En azından, “Bu iki delikanlı böylesi bir oyun oynadı, demek ki iyidirler.” diyeceksiniz. Bir de şunu unutmayınız biz “poker face” rolünü oynayabiliriz ki bunu yayımladığımız fotoğraflarda da göreceksiniz onun için siz bizim gibilere değil de yine yayımladığımız videoya dikkat kesilin. Bu arada Erdoğan Bey, sağ olsun çok mütevazı olmamamı söyledi bana. Bu iltifatı çoklarından duydum ama ... Neyse konuya dönüyoruz,

Ne demiştik fotoğraflarımızın yayımlanması bile iyidir.

Bunu nereden mi biliyorum?

Çok değerli asker arkadaşım, bir keresinde şöyle dedi:

Yazı yazdığına göre demek ki hocam iyidir.

Değerli arkadaşlarım, ortalığın toz duman olduğu bu zamanda içimiz buruk da olsa keyfimize diyecek yok. İnşallah siz de iyisiniz. Hep yakınıp durmayalım. Bir çare bulmak için çarşıyı ve pazarı okumak için, öğrencileri ve öğretmenleri okumak için çabalayalım. Televizyona çıkanları okumaya gerek yok. Onlar okunmamak için gereken tedbirleri almışlardır.

Nasıl bitirelim? OKU OKU YAZ, YAZ YAZ OKU desek mi ya da...

Ne yazsan boş, ne desen boş...

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 10. 10. 2024





















 

 

Paylaşmak güzeldir.