A
Acelesi olanlar, doğrudan ikinci bölüme
geçebilirse bir şey kaybetmemiş olur. (Kestane Kebap, acele cevap)
“Sabırla
koruk helva olur, dut yaprağı atlas.” (Sabretmesini bilen kişi olmayacak gibi
görünen işlerde bile başarı kazanır.” atasözünü hepimiz duyduk. Bazılarımız da
deneyimlerimizle bunu öğrendik. Sabrın sonuçlarını gören biri olarak, siz
değerli okurlarımızdan bir istekte bulunacağız. Tabii, ricamızı bildirmeden
önce bazı açıklamalarda bulunacak, görüşlerimizi arz edecek ve isteğimizi arz
edeceğiz.
Bildiğiniz gibi ben Sabahattin Gencal, Erdoğan Teke Bey ve Hüseyin Yıldız Bey ile haftanın bazı günlerinde ikili ve bazen de üçlü sohbet toplantıları yapıyoruz. Bunun meyvesini “Beyin Enerjisi Boşa Akmasın” adlı kolektif kitabımızı bastırmakla aldık.
Yine
bildiğiniz gibi yeni emekli olmuş, “Kısa Dünya Tarihi” eserin yazarı eğitimci
ve yazar Ahmet Meral Bey de aramıza katıldılar. Tabii ki bu sinerji yarattı.
Daha önce zaman geçirmek için gündemsiz toplanıyor ve bu arada zamanı
değerlendirmek için çabalıyorduk. Artık bundan böyle gündemli toplanacağız.
Ayrıca genç arkadaşlarımızdan Hüseyin Yıldız Bey'in moderatörlüğünde
toplanacağız.
“Moderatörlerin
görevi nedir? Moderatör, bir açık oturum ya da panelin içeriğini belirleme,
tartışmayı yönlendirme ve etkileşimli bir diyalog içinde yürütme ile
sorumludur. Moderatör program boyunca konuşulan başlıkları sentezler, bir özet
halinde bilgi sunar ve ilgili kişilere sorular yöneltir.”
Hüseyin
Bey Kardeşimiz konuyu ve toplanma yeri ve saatini, istişare yaparak belirledi.
Konu: Okuma
Doğrusu
konuyu belirlemede tam isabet etti. Toplumumuzun en büyük sorunu, öncelikle ele
alınması gereken konusu ve de hayati bir konu okumak.
Bizler,
sadece toplandığımızda konuşmuyoruz. Sık sık telefonla da konuşuyoruz, sohbet
ediyoruz. Erdoğan Bey, Hüseyin Bey’e söylediğini bana da aktardı: “İkiniz
öğretmen, biriniz hoca, tabii okuma konusunu seçecektiniz. Hüseyin Bey bir şey
söyleyecek olunca ekledi. Benin de bu konuda söyleyeceklerim var.” Erdoğan Bey
arkadaşımız bu konuda söyleyeceklerini yazılı olarak hazırladığını söyledi.
Elbette ne yazdığını merak ediyoruz. Ama dikkatinizi çekeceğimiz nokta Erdoğan
Bey’in alışkanlığıdır. Her şeyi yazıyor. Doktorlara ne söyleyeceğimizi de
yazarım, diyor. Ne güzel; “Söz uçar, yazı kalır.” Bu konuda hadisler de var.
Bana
gelince, asıl benim hazırlık yapmam gerek. Neden mi? Çünkü benim, (80. Yaşıma
merdiven dayadığıma göre en azından 73 yılım okumakla geçti. Şükürler olsun ki
bu konuda olumlu-olumsuz birçok tecrübem var. İyi ya diyeceksiniz; ama öyle değil.
Sınırlı zaman içinde ne söyleyeceğinizin tespiti gerekir ki bu da oldukça zor.
Bu zorluğu aşmak için yardımınıza ihtiyacım var. Yardımcı olursanız memnun
olurum. Tabii sadece ben değil tüm okurlarımız da memnun olur.
Evet,
asıl konuya giriyorum. Biliyorum içinizden geçiyordur, doğrudan konuya
girsenize, ne uzatıp duruyorsunuzdur. Anti parantez olarak söyleyeyim: Bir
değerli arkadaşım İlahiyatçı Fehmi Sağbilge, “Kalem Suresi” adlı derlememi
okuduğu esnada yaptığımız telefon görüşmesinde “Bir türlü konuya giremediniz.”
diye sitemde bulunmuşlardır. Aynı şekilde değerli arkadaşım tarihçi Ahmet Meral
Bey de “Esma-i Hüsna” adlı eserimiz için de aynı şeyi söyledi. Tabii bu, konuya
tam olarak hakim olamamaktan geliyor. Nitekim Peyami Safa da böyle diyor: Konuya tam hakim olamayanlar kapıda dolanır dolanır, bir türlü içeri
giremezler. Tabii meal olarak söylüyorum. Sözleri aynen tekrarlayacak hafıza
nerdee...
Biliyor
musunuz, aslında ben bu konuya daha önce girmiştim. Okumayı ve Yazmayı Sevenler
Sayfasında 20 Ocak 2020 Pazartesi günü sözde bir etkinlik yapalım dedik ve
fazla açıklama yapmadan arz ve rica bildirmeden kısa bir açıklamayla girmiştim.
Ama maalesef bu etkinliğimizi, ilgi görmediği için iptal ettik. Sadece öğretmen
ve yazar arkadaşımız İbrahim Yılmaz Bey kısa bir yorum yapmıştı.
Kısa
giriş olmadı, şimdi de uzun giriş yapalım dedik. Evet, işte burada da yanıldık.
İfrat ve tefrit olmamalı. Orta yol olmalıydı. Aristo’dan beri söylenip gelen "altın orta."
Altın
ucuzlar mı bilemem; ama aşağıda, daha önceden de arz ettiğim sorulara
cevaplarınızı esirgemezseniz altın gibi bir eserin oluşmasına bir zemin
hazırlarsınız. Yani ne olur? Koruklar şerbet olur. Ben de toplantıya koruk suyu
şerbeti ile giderim. Şerbet benden derim. Un Erdoğan Bey’den, yağ Ahmet Bey’den
helva yapmak da moderatomuz Hüseyin Bey’den.
Ahmet
Bey kardeşimiz, geçen toplantımızda; herkes başkasından bekliyor vb. cümleler
sarf etti. Genelde bu söz doğru; ama ben siz kıymetli okurlarımı istisna olarak
kabul ediyor ve yazmanızı umuyorum. Ben yazmasam da olur, nasılsa başkaları
yazar, dediğimiz anda beklentileri sıfırlamış oluruz.
Okuma
konusundaki aşağıdaki sorulara cevap yazanlara da yazmayanlara da şimdiden teşekkür
ederiz... 17. 10. 2022
II. Bölüm
Sizin de çorbada tuzunuz
bu kitapta da sözünüz olsun |
Yeterli ve tatmin edici olarak okuyamamamızın çeşitli sebepleri vardır.
Bunlardan biri yokluk, biri de teknolojik ilerlemedir. Yokluğu çektim.
Kitap, kalem defter alamadığım çok olmuştur. Bugünkü hal-i pür melâlimizi de
görüyoruz/yaşıyoruz.
Yaşadığımız üzücü/ acı durumdan kurtulmak için başta Bakanlıklar olmak
üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar okuma etkinlikleri düzenliyorlar. Bu
etkinliklerin basmakalıp olmaması için okuma durumunu teşhis etmek
gerekir. Bunun içinde bilimsel çalışmalar vakit geçirilmeden yapılmalıdır
kanımızca.
Tabii, kişisel katkılarımız da olmalıdır. Karınca örneği katkıda
bulunmak için “OKUMA DEDİKLERİ…/ OKUMA VE YAZMAYI SEVENLERİN GÖRÜŞLERİ”
başlıklı/adlı bir yazı dizisi/yorumları/kampanyası açmış bulunuyoruz.
Bizim için herkesin görüşleri önemlidir. Görüşlerinizi serbestçe
yazabilirsiniz. Ama aşağıda belirttiğimiz/yazdığımız bazı sorulara cevap
mahiyetinde görüşler bildirilirse bunlar, ileride bir kitap halinde de
takdim edilebilirler.
2. Okumanın seslendirme olmadığını biliyordum. Bilgisayarla tanışınca, daha
doğrusu bilgisayarların metin okumalarına şahit olunca iyice anladım ki metin
okumak demek seslendirmek değildir. Yine okumanın sadece anlamak demek
olmadığını da biliyordum. Robotların anlayarak emirleri yerine getirdiğine
şahit olunca okumanın sadece anlamak da olmadığını iyice anladım. İnsan olduğumuza
göre robotlardan daha ileri olduğumuzu göstermek için okuduğumuz metinlerle
ilgili muhakemelerde bulunmak, bu arada kendi yorumlarımızı vb.
yapmak gerekir. Bu gereği ne derece yerine getiriyoruz. Bunu beceremiyorsak
nasıl çalışalım ki okumayı öğrenelim?
3. Okuduğumuz metni, daha doğrusu metnin içeriğini temellük etmek
/özümsemek/ içselleştirmek gerekir. Aksine bir durum yediğimiz yemeklerin
hazmedilmemesi gibi bir duruma benzer. Hazımsızlık çekenler hemen doktora
gidiyor; ancak okuduklarını özümsemeyenlerin ilgili uzmana gitmesini hiç kimse
düşünmemektedir. Böyle bir durum kimsenin de umurunda değil. Bu durumu
düzeltmek için ne yapılabilir?
4. Okuma ile ilgili olumsuzlara işaret ettik. Farz edelim ki bu
olumsuzlukları aştık, aşabildik. Peki, bu durumda düzeyimize uygun metinleri
bulabilecek miyiz? Yoksa kapitalizmin dayattığı metinleri mi okumak zorunda
kalacağız? Bu durumda kapitalizmin okuttuğu metinleri okuyanlar, hiç
okumayanlara göre, yurda, ulusa insanlığa yararı bakımından daha mı ileri
olurlar? Tabii, bu durum geniş çaplı bir araştırmayı gerektirir. Onun için kısa
keselim: Düzeyimize uygun seçme eserleri nasıl seçeceğiz?
Sorular çetrefil olabilir; hatta moral da bozabilir. Morallerin bozulmaması
için Goethe’in ömrünün son yıllarında “Okumayı hâlâ öğrenemedim.”
deyişini hatırlatmış olayım. İlk zamanlar bu sözün bir alçak gönüllükle
söylenmiş olduğunu düşünürken şimdi anlıyorum ki doğru söyledi. Demek ki, aşağı
yukarı başkaları da bizim durumumuzda yani okumayı tam olarak bilemiyoruz.
Okumayı ve Yazmayı Sevenler Sayfasını boşuna açmadık. İlkin okuma sevgimizi
pekiştireceğiz. Acelesi yok yavaş yavaş hem okumayı hem de yazmayı öğreneceğiz.
Vee inşallah “Hem okudum hem de yazdım…”diyeceğiz.
Okuma konusundaki katkılarınızı/yazılarınızı bekleyeceğiz. Yayınlanan
yazılara yapılan yorumları da gerekirse bütüne/tomara ekleyeceğiz.
Bu ilk etkinliğimiz, ilerideki etkinliklerimize zemin hazırlayacaktır.
Zeminin sağlam olması dileğiyle…
Sabahattin Gencal,
Emekli Öğretmen, 20.01.2020
Yorumlardan
Öncelikle
okuma-yazma konusunu böylesine gerçekçi yaklaşımlarla irdelediğiniz için size
teşekkürlerimi sunmalıyım sayın öğretmen-müdürüm. Bu konu başlı başına üzerinde
makaleler, denemeler yazılacak geniş ve kapsamlı. Bilgisayarın başına oturma
dayanıklığım arttıkça bu tema hakkında çala kalem bir şeyler yazmak koşul oldu.
Selam ve saygımla...