17 Ekim 2022 Pazartesi

Okuma Dedikleri

  A



Acelesi olanlar, doğrudan ikinci bölüme geçebilirse bir şey kaybetmemiş olur. (Kestane Kebap, acele cevap)

“Sabırla koruk helva olur, dut yaprağı atlas.” (Sabretmesini bilen kişi olmayacak gibi görünen işlerde bile başarı kazanır.” atasözünü hepimiz duyduk. Bazılarımız da deneyimlerimizle bunu öğrendik. Sabrın sonuçlarını gören biri olarak, siz değerli okurlarımızdan bir istekte bulunacağız. Tabii, ricamızı bildirmeden önce bazı açıklamalarda bulunacak, görüşlerimizi arz edecek ve isteğimizi arz edeceğiz.

Bildiğiniz gibi ben Sabahattin Gencal, Erdoğan Teke Bey ve Hüseyin Yıldız Bey ile haftanın bazı günlerinde ikili ve bazen de üçlü sohbet toplantıları yapıyoruz. Bunun meyvesini “Beyin Enerjisi Boşa Akmasın” adlı kolektif kitabımızı bastırmakla aldık.

Yine bildiğiniz gibi yeni emekli olmuş, “Kısa Dünya Tarihi” eserin yazarı eğitimci ve yazar Ahmet Meral Bey de aramıza katıldılar. Tabii ki bu sinerji yarattı. Daha önce zaman geçirmek için gündemsiz toplanıyor ve bu arada zamanı değerlendirmek için çabalıyorduk. Artık bundan böyle gündemli toplanacağız. Ayrıca genç arkadaşlarımızdan Hüseyin Yıldız Bey'in moderatörlüğünde toplanacağız.

“Moderatörlerin görevi nedir? Moderatör, bir açık oturum ya da panelin içeriğini belirleme, tartışmayı yönlendirme ve etkileşimli bir diyalog içinde yürütme ile sorumludur. Moderatör program boyunca konuşulan başlıkları sentezler, bir özet halinde bilgi sunar ve ilgili kişilere sorular yöneltir.”

Hüseyin Bey Kardeşimiz konuyu ve toplanma yeri ve saatini, istişare yaparak belirledi. Konu: Okuma

Doğrusu konuyu belirlemede tam isabet etti. Toplumumuzun en büyük sorunu, öncelikle ele alınması gereken konusu ve de hayati bir konu okumak.

Bizler, sadece toplandığımızda konuşmuyoruz. Sık sık telefonla da konuşuyoruz, sohbet ediyoruz. Erdoğan Bey, Hüseyin Bey’e söylediğini bana da aktardı: “İkiniz öğretmen, biriniz hoca, tabii okuma konusunu seçecektiniz. Hüseyin Bey bir şey söyleyecek olunca ekledi. Benin de bu konuda söyleyeceklerim var.” Erdoğan Bey arkadaşımız bu konuda söyleyeceklerini yazılı olarak hazırladığını söyledi. Elbette ne yazdığını merak ediyoruz. Ama dikkatinizi çekeceğimiz nokta Erdoğan Bey’in alışkanlığıdır. Her şeyi yazıyor. Doktorlara ne söyleyeceğimizi de yazarım, diyor. Ne güzel; “Söz uçar, yazı kalır.” Bu konuda hadisler de var.

Bana gelince, asıl benim hazırlık yapmam gerek. Neden mi? Çünkü benim, (80. Yaşıma merdiven dayadığıma göre en azından 73 yılım okumakla geçti. Şükürler olsun ki bu konuda olumlu-olumsuz birçok tecrübem var. İyi ya diyeceksiniz; ama öyle değil. Sınırlı zaman içinde ne söyleyeceğinizin tespiti gerekir ki bu da oldukça zor. Bu zorluğu aşmak için yardımınıza ihtiyacım var. Yardımcı olursanız memnun olurum. Tabii sadece ben değil tüm okurlarımız da memnun olur.

Evet, asıl konuya giriyorum. Biliyorum içinizden geçiyordur, doğrudan konuya girsenize, ne uzatıp duruyorsunuzdur. Anti parantez olarak söyleyeyim: Bir değerli arkadaşım İlahiyatçı Fehmi Sağbilge, “Kalem Suresi” adlı derlememi okuduğu esnada yaptığımız telefon görüşmesinde “Bir türlü konuya giremediniz.” diye sitemde bulunmuşlardır. Aynı şekilde değerli arkadaşım tarihçi Ahmet Meral Bey de “Esma-i Hüsna” adlı eserimiz için de aynı şeyi söyledi. Tabii bu, konuya tam olarak hakim olamamaktan geliyor. Nitekim Peyami Safa da böyle diyor: Konuya tam hakim olamayanlar kapıda dolanır dolanır, bir türlü içeri giremezler. Tabii meal olarak söylüyorum. Sözleri aynen tekrarlayacak hafıza nerdee...

Biliyor musunuz, aslında ben bu konuya daha önce girmiştim. Okumayı ve Yazmayı Sevenler Sayfasında 20 Ocak 2020 Pazartesi günü sözde bir etkinlik yapalım dedik ve fazla açıklama yapmadan arz ve rica bildirmeden kısa bir açıklamayla girmiştim. Ama maalesef bu etkinliğimizi, ilgi görmediği için iptal ettik. Sadece öğretmen ve yazar arkadaşımız İbrahim Yılmaz Bey kısa bir yorum yapmıştı.

Kısa giriş olmadı, şimdi de uzun giriş yapalım dedik. Evet, işte burada da yanıldık. İfrat ve tefrit olmamalı. Orta yol olmalıydı. Aristo’dan beri söylenip gelen "altın orta."

Altın ucuzlar mı bilemem; ama aşağıda, daha önceden de arz ettiğim sorulara cevaplarınızı esirgemezseniz altın gibi bir eserin oluşmasına bir zemin hazırlarsınız. Yani ne olur? Koruklar şerbet olur. Ben de toplantıya koruk suyu şerbeti ile giderim. Şerbet benden derim. Un Erdoğan Bey’den, yağ Ahmet Bey’den helva yapmak da moderatomuz Hüseyin Bey’den.

Ahmet Bey kardeşimiz, geçen toplantımızda; herkes başkasından bekliyor vb. cümleler sarf etti. Genelde bu söz doğru; ama ben siz kıymetli okurlarımı istisna olarak kabul ediyor ve yazmanızı umuyorum. Ben yazmasam da olur, nasılsa başkaları yazar, dediğimiz anda beklentileri sıfırlamış oluruz.

Okuma konusundaki aşağıdaki sorulara cevap yazanlara da yazmayanlara da şimdiden teşekkür ederiz... 17. 10. 2022

II. Bölüm


Sizin de çorbada tuzunuz

bu kitapta da sözünüz olsun


Yüce Rabbimizin, Kur’an-ı Kerim’deki ilk emri/vahyi “Oku! Yaradan Rabbinin adı ile!...” olmasına rağmen bu emri/farzı, maalesef istenildiği ölçüde yerine getiremedik.

Yeterli ve tatmin edici olarak okuyamamamızın çeşitli sebepleri vardır. Bunlardan biri yokluk, biri de teknolojik ilerlemedir. Yokluğu çektim. Kitap, kalem defter alamadığım çok olmuştur. Bugünkü hal-i pür melâlimizi de görüyoruz/yaşıyoruz.

Yaşadığımız üzücü/ acı durumdan kurtulmak için başta Bakanlıklar olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar okuma etkinlikleri düzenliyorlar. Bu etkinliklerin basmakalıp olmaması için okuma durumunu teşhis etmek gerekir. Bunun içinde bilimsel çalışmalar vakit geçirilmeden yapılmalıdır kanımızca.

Tabii, kişisel katkılarımız da olmalıdır. Karınca örneği katkıda bulunmak için “OKUMA DEDİKLERİ…/ OKUMA VE YAZMAYI SEVENLERİN GÖRÜŞLERİ” başlıklı/adlı bir yazı dizisi/yorumları/kampanyası açmış bulunuyoruz.

Bizim için herkesin görüşleri önemlidir. Görüşlerinizi serbestçe yazabilirsiniz. Ama aşağıda belirttiğimiz/yazdığımız bazı sorulara cevap mahiyetinde görüşler bildirilirse bunlar, ileride bir kitap halinde de takdim edilebilirler.

 1. Okuma deyince ilk akla gelen bir metin okumadır. İnsan da başlı başına bir metindir, insan için yaratılan, başta kâinat olmak üzere tüm yaratılanlar ve bu arada Kur’an ve de insanların tüm yazdıkları da bir metin sayılabilir. Bu durumun farkında mıyız? Farkında değilsek farkındalığı sağlamak için ne yapmalıyız?

2. Okumanın seslendirme olmadığını biliyordum. Bilgisayarla tanışınca, daha doğrusu bilgisayarların metin okumalarına şahit olunca iyice anladım ki metin okumak demek seslendirmek değildir. Yine okumanın sadece anlamak demek olmadığını da biliyordum. Robotların anlayarak emirleri yerine getirdiğine şahit olunca okumanın sadece anlamak da olmadığını iyice anladım. İnsan olduğumuza göre robotlardan daha ileri olduğumuzu göstermek için okuduğumuz metinlerle ilgili muhakemelerde bulunmak, bu arada kendi yorumlarımızı vb. yapmak gerekir. Bu gereği ne derece yerine getiriyoruz. Bunu beceremiyorsak nasıl çalışalım ki okumayı öğrenelim?

3. Okuduğumuz metni, daha doğrusu metnin içeriğini temellük etmek /özümsemek/ içselleştirmek gerekir. Aksine bir durum yediğimiz yemeklerin hazmedilmemesi gibi bir duruma benzer. Hazımsızlık çekenler hemen doktora gidiyor; ancak okuduklarını özümsemeyenlerin ilgili uzmana gitmesini hiç kimse düşünmemektedir. Böyle bir durum kimsenin de umurunda değil. Bu durumu düzeltmek için ne yapılabilir?

4. Okuma ile ilgili olumsuzlara işaret ettik. Farz edelim ki bu olumsuzlukları aştık, aşabildik. Peki, bu durumda düzeyimize uygun metinleri bulabilecek miyiz? Yoksa kapitalizmin dayattığı metinleri mi okumak zorunda kalacağız? Bu durumda kapitalizmin okuttuğu metinleri okuyanlar, hiç okumayanlara göre, yurda, ulusa insanlığa yararı bakımından daha mı ileri olurlar? Tabii, bu durum geniş çaplı bir araştırmayı gerektirir. Onun için kısa keselim: Düzeyimize uygun seçme eserleri nasıl seçeceğiz?

Sorular çetrefil olabilir; hatta moral da bozabilir. Morallerin bozulmaması için Goethe’in ömrünün son yıllarında “Okumayı hâlâ öğrenemedim.” deyişini hatırlatmış olayım. İlk zamanlar bu sözün bir alçak gönüllükle söylenmiş olduğunu düşünürken şimdi anlıyorum ki doğru söyledi. Demek ki, aşağı yukarı başkaları da bizim durumumuzda yani okumayı tam olarak bilemiyoruz.

Okumayı ve Yazmayı Sevenler Sayfasını boşuna açmadık. İlkin okuma sevgimizi pekiştireceğiz. Acelesi yok yavaş yavaş hem okumayı hem de yazmayı öğreneceğiz. Vee inşallah “Hem okudum hem de yazdım…”diyeceğiz.

Okuma konusundaki katkılarınızı/yazılarınızı bekleyeceğiz. Yayınlanan yazılara yapılan yorumları da gerekirse bütüne/tomara ekleyeceğiz.

Bu ilk etkinliğimiz, ilerideki etkinliklerimize zemin hazırlayacaktır. Zeminin sağlam olması dileğiyle…

Sabahattin Gencal, 

Emekli Öğretmen, 20.01.2020

 

Yorumlardan

Ibrahim Yılmaz 

Öncelikle okuma-yazma konusunu böylesine gerçekçi yaklaşımlarla irdelediğiniz için size teşekkürlerimi sunmalıyım sayın öğretmen-müdürüm. Bu konu başlı başına üzerinde makaleler, denemeler yazılacak geniş ve kapsamlı. Bilgisayarın başına oturma dayanıklığım arttıkça bu tema hakkında çala kalem bir şeyler yazmak koşul oldu. Selam ve saygımla...

Paylaşmak güzeldir.