Jean
Jack Rousseau Toplum Sözleşmesi (1) adlı kitabında “Gerçek bir demokrasi için Tanrı’lardan oluşan
bir halk gereklidir” görüşüne yer veriyor.
Yazar
acaba bu sözleriyle neyi anlatmaya çalışıyor?
Kusursuz
bir demokrasinin olamayacağını mı ifade etmek istiyor?
Genelde
halkın ahlaki seviyesinin düşüklüğünü ima ederek bir halk eleştirisi mi
yapıyor?
“Erdemli
bir yönetim için erdemli bir halk”
gerekir mi diyor?
(Burada ister istemez ünlü İslam düşünürü Farabi’nin erdemli kent özlemi ‘Medine-i Fazıla’sını hatırlıyoruz. (2))
Semavi
bir ilinti, aşkın ve ilahi değerler olmadan mükemmel bir yönetim yapısının
oluşturulamayacağı görüşünü mü ortaya koyuyor?
Acaba
şimdilerde gençliğe pompalanmaya çalışılan Micheal Foucault’un uçuk özlemini mi?
Tanrı’dan
bağımsız, kendi Tanrı olma yoluna giren kendini bir sanat eseri gibi
biçimlendirecek insan mı?
Bu
yorumlar elbette yapılabilir. Hatta farklı ve anlamlı başka analizlere de yer
verilebilir.
Geçmiş
yönetimler, Tanrı’nın krallığı, Allah’ın hâkimiyeti iddialarıyla meşruiyet
aradı ve halkın itaatini sağlam temellere dayandırmaya çalıştı.
Oysa
Fransız Devrimi (1789) sonrası gelişen yeni yönetim anlayışında aralarında Rousseau’nun
da bulunduğu aydınlar; “Tanrı’ya ve yüce
değerlere hizmet eden devlet” gibi iddialı ve çoğu içi boş ve aldatıya dayalı
söylemlere mesafeli bir yaklaşımda bulundu ve “kutsal devlet” kavramına
sıkı eleştiriler getirdi.
Devleti
hizmet erki, yöneten ve yönetilenlerin hak ve sorumluluklarının olduğu yeni bir
düzleme oturttu.
Monarşiler ve zümre egemenliğine dayalı
yönetimler kendilerini, “ Tanrı buyruklarının uygulayıcısı”, “kutsalların
hizmetçisi” göstererek yönetimlerine mutlak itaati sağlıyordu.
Oysa,
18. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu konuda büyük değişimler yaşandı
ve yeni yönetimlerin işi bir bakıma
zorlaştı. Artık ikna edici olmaktan uzak,
Tanrı’nın onayından geçmiş yönetim masalları devre dışı kalmalıydı.
Ancak bütün yönetimler sağlam karakterli, düzenbaz olmayan, bozgunculuk ve fesat unsurlarını bünyesinde barındırmayan bir halka ihtiyaç duyar. Bu da Tanrı’nın en önemli özelliği olan “kusursuzluk” noktasından bakıldığında imkânsız görünüyor.
Kısaca Tanrı kusursuz ancak Tanrı’nın özgür iradesiyle sınadığı kulları
alabildiğince bencil, savruk, çıkarlarına pek düşkün tabiatlı, uyumlu bireyler
kadar huysuz ve kavgacı bireylerden oluşmakta.
Tam
burada Rousseau’nun sözü aslında bize şunu ikaz eder nitelikte. Tüm vatandaşlar
Tanrı olamayacağına göre kusursuz ve mükemmel demokrasilerde Tanrı’nın
boyasının (sıbgatullah) (3) insanlarda görünmesi
zaruridir.
Yöneticilerin
kendilerini kabul ettirme, otoritelerini pekiştirme adına kutsalları
çıkarlarına alet etmesi ne denli sıkıntılı ise, halkın bütünüyle ya da büyük
kesimiyle mukaddeslere sırt çevirmesi de bir o kadar sıkıntılıdır.
“Kutsal devlet” ten sıyrılma süreciyle eş
zamanlı olarak başlayan toplumsal değişim, her geçen gün daha da artan manevi
değerlerden kopuş, ailenin yapı söküme uğradığı organize toplumsal çözülmeleri
beraberinde getirdi.
Yüreklerde
makes bulmuş İsev-i sevgi ve mülayemat, yardımseverlik, yerini giderek çıkar
yarışına, sömürme ve ötekileştirmeye dayalı tek dünyalı, konforu artmış ama gönlü boşalmış,
kalabalıklar içinde yalnızlaşmış toplum görüntüsünde kalabalıkları açığa çıkardı.
Şimdilerde İslam dünyasını da kapsam alanına ve sarmalına alan bu yönelim
insanlığın geleceği açısından karamsarlık yaymaktadır.
Muhammedi
merhamet ve adaletten, İsevi tevazudan yoksun bir toplum nasıl bir toplum
olabilir?
Gönül
dünyaları boşalmış, bencilliğin, narsizmin tavan yaptığı, Foucault’un kendi
Tanrı olma yoluna girmiş bireyleri yönetilebilir mi? Dünya yönetim krizlerine
gebe. Aşkın değerleri umursamadığı gibi zaman zaman bu değerlere savaş açan
Silikon Vadisi'nin sosyal medya rahipleri nihilist toplum yaratmaya yeminli ve
kararlı görünüyor.
Her
şeye karşı olmak diye tanımlanabilecek nihilist süreçler modern devletlerin
geleceğini tehdit etmeye başlamıştır.
Aktivist
gruplar, Batı Dünyasında hızla büyümekte ve kitlesel kaos ve karmaşa için tetikte
beklemektedir.
Öte
yandan aşağıda bir kaçını özetlediğim değerler devletten bağımsız da
yaşatılabilir.
“Dürüst
ol”, “Kan dökme”, “Çıkarlarını önceleme”, “Irkçı ve şoven davranışlar da
bulunma”, “Yetimleri, çaresizleri,
mağdurları kucakla”, “Hesap gününü aklından çıkarma”
Tabii
olarak, semavi buyrukların terbiyesi ile
yetişmiş bir toplum iyi yönetimin gücünü oluşturur.
İyi
eğitilmiş ve sınırlarını bilen bir halk,
demokrasinin de, eşitlik ve adaletin de önemli bir garantörü olacaktır.
Kurallara
boğulmamış, sloganların arkasına yaslanmamış iyi yönetimler için, toplumların karakter
eğitimi gelecekte hayati hale gelecektir.
Ahmet
MERAL (Eğitimci, Tarihçi, Yazar), 29. 03. 2023
___________________
1.
Toplum Sözleşmesi Kitap Özeti Konusu, Analizi |
2.
İkinci Muallim’in ideal devleti: Medinetü'l Fazıla |