Ahmet Meral-Hüseyin Yıldız Sabahattin Gencal-Erdoğan Teke Çekmeköy-İstanbul 15. 03. 2023 **** |
Sohbetimizin konusu, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Dünü ve Bugünü”ydü. Bir önceki sohbetimizde kaldığımız yerden başlayarak konuşmaya, tartışmaya ve fikir üretmeye devam ettik. 15 Mart 2023 Çarşamba günü 14.00’te Ahmet Meral Bey’in ev sahipliğindeki bu toplantımızda, sağ olsun Meral Bey bize çifte ziyafet verdi. Ziyafet dedik; ama yanlış anlaşılmaması için yazalım. Bu özel eğlence, iş yemeği, protokol veya kutlama yemeği değil farklı sohbet arkadaşlığı ziyafetiydi ki hem midemiz bayram etti hem de dimağımız.
Anlatmak ne mümkün. Keşke toplantımız
kameraya alınsa. Evet, ne konuşulduğunu yazarız yazmasına; ama o havayı, o
duyguları, o ince mizahı, o huzuru vb. verebilir miyiz? Örneğin Erdoğan Teke
Bey’in, “Bu toplantıyı iple çekiyorum” derken yüzünün mimiklerini, gözünün
parlamasını, sesinin tatlılığını...
Söz Erdoğan Bey’den açılmışken ona da
teşekkürlerimizi yazmadan geçmeyelim: Her birimize 2023 ajandası hediye etti.
Tabii güzel ambalaj içinde. Sağ olsun arkadaşlar, zaman zaman birbirimize
hediye veriyoruz. Hediyeleşmek güzel. Bu arada, ortaya koyduğumuz fikirler birer
hediye sayılır mı? Sizce sayılmaz belki; ama bence sayılır. Nasıl alınan hediye
unutulmazsa sohbetimizdeki fikir alış verilişleri de unutulmayacaktır. Çünkü
bizim çalışmalarımız farklı. Farkı fark ettiremeyiz belki, ancak şu kadarını
söyleyebiliriz. Örneğin başta konumuzun Türkiye Cumhuriyetinin Dünü ve Bugünü
dedik ya, aslında biz Türkiye
Cumhuriyeti’nin yarınlarını konuşuyoruz.
(...)
Ağlamak yok, gülmek var
Düşmanlık yok, dostluk var
Yarınlarda, yarınlarda seni sevmek
var
Yarınlarda, yarınlarda mutlu günler
var
(Ali Rıza Binboğa -
"Yarınlar")
Erdoğan Bey, deprem ve sel
felaketlerini, daha doğrusu yazılı ve görsel medyadan derlediklerini masaya
koydu. Bizim çalışmamız bir tekrar olmadı. Eksiklikleri, ihmalleri konuştuk.
Bunun yanında Meral Bey’in dediği gibi her habere inanmamak gerektiği üzerinde
de durduk. Yine, siyasetçilerin bazı konuları abarttıkları, çarpıttıkları da
gözümüzden kaçmadı.
Siyaset demişken yazmadan geçmeyelim,
Gencal “Türkiye’de Siyasal Partiler”
başlıklı bir çalışma yaptı. Bu uzun çalışmayı “not defteri” adlı blogunda yayınladığını, isteyenlerin
okuyabileceğini söyledi. (Tıkla) Kendisi birkaç anısını anlattı. Taa, 1954’te
dinlediği bir seçim konuşmasından söz etti. Rahmetli Osman Bölükbaşı’nın, o
toplantıda söylediği “Eski tas eski
hamam” sözü üzerinde durdu. “Hiçbir şey değişmemiş, eski durumda kalmış,
anlamlarında kullanılan ve düzenin değişmediği aynı kaldığını ifade eden...” bu
deyimi yakın zamanlara kadar kullandığı söyleyen Gencal ekledi “Günümüzde ne tas kaldı, ne hamam.” Artık
bunu nasıl yorumlarsanız yorumlayın, eleştirirseniz daha çok memnun oluruz.
Eleştiri demişken Moderatörümüz
Hüseyin Yıldız Bey’in sözlerine kulak kesilmek gerektiğini belirtmeden de
geçmeyelim:
“Ben olaylara eleştirel olarak
yaklaşıyorum. Onun için de bazılarınca kınanıyorum. Hatta küsenler
oluyor...”dedi. Doğru bir tespit değil mi? Toplumumuzu
eleştirel okumaya, eleştirel düşünmeye alıştıramadık. O kadar ki, okumuş
dediğimiz zevat bile bırakın eleştirel düşünmeyi, eleştirinin ne olduğunu
bilmiyor. Peki, yöneticilerimiz biliyor mu, ne gezer.
Hüseyin Bey Atatürk’ü takdirle ve
minnetle andığını belirttikten sonra çevresindeki bazılarının tutum, davranış
ve sözlerinin yanlışlığı üzerinde durdu, tabii ki örnekler de verdi:
İzinde
(...)
İnsana ne ilah, ne de sevgili
Ne de ana-baba aratıyordu:
Her an yaratıyor, yaratıyordu,
Birlikti gönüller ona imanda
O ateş yanardı, her damla kanda…”
(Behçet Kemal Çağlar)
Arıca Kemalettin Kamu, Yusuf Ziya
Ortaç, Aka Gündüz vb. kişilerin şiirlerinden örnekler verdi ve bunların bilerek
veya bilmeyerek Atatürk’ün aleyhinde bir hava yarattıklarından söz etti. Oysa Atatürk’ün, aklı ve bilimi öngörmüş, rehber
edinmiş ender devlet adamlarından biri olduğunu da sözlerine ekledi.
Nasıl oldu bilmiyorum. En başta
yazmamız gerekeni en sonda yazıyoruz? Görsel medyada da izliyoruz, “Biraz
sonra, biraz sonra” diyerek en önemli kişiyi, düşünceyi vb. sona bırakıyorlar.
İnanın biz öyle düşünmedik. Biz sohbet arkadaşları, hepimiz birbirimizden
önemli daha doğrusu birbirimizi tamamlayanlardanız.
Evet, şimdi geldik Ahmet Meral Bey’in
sunumuna. Meral Bey, bilindiği üzere tarihçi. Yine bilindiği gibi Kısa Dünya Tarihi adlı kitabın yazarı.
Yeni bir bakış açısıyla yazdığı bu kitabı
https://www.kitapyurdu.com/kitap/kisa-dunya-tarihi/151577.html
adresinden temin edebiliriz.
“Çalışmamız bir bakıma bu alandaki
ihmalin ve alan körlüğünün tespiti yönünde tarih disiplinine küçük bir dipnot
düşmekten ibarettir.” diyen Meral Bey’in bu kadar alçakgönüllü olmasına gerek
yok bizce. Ama o oldum olası alçak gönüllü, nazik ve de hassas...
Yukarıda hatırlattığımız, ima
ettiğimiz gibi Ahmet Meral Bey, “Modernleşme
Sürecimizin Serüveni TANZİMAT
HAREKETLERİ (1839-1876)” başlığını taşıyan sunumunu, ta başta yaptı. Bu
sunumdan, ayrıca yayınladığımız için (Tıkla) söz etmeyeceğiz, yalnız bir
paragrafla yetineceğiz.
“Bu değişim süreçlerini iyi
okumalıyız. Geleneğin kör taassubunu mahkûm etmeliyiz. Ayrıca irfani
değerlerden kopuk batılılaşmanın (aklileşme), onun doğurduğu yeni cehaletin
irfanı olan kibir ve küstah kişilik inşasının önüne geçecek sağlıklı sentezlere
ulaşmalıyız. İrfanın ihmal edilmediği, modern dünyanın güzellikleriyle ile
örtüşen insani ve İslami değerleri başarı ile mecz eden ve onu bir kasabada, bir
kentte güzel örneklerle sunan açılımlara ihtiyacımız dün olduğu gibi bugün de
devam etmektedir.”
Moderatörümüz Hüseyin Yıldız, güzel
örnek olan sohbetimizin de sonuna geldiğini belirterek hepimize iyi akşamlar
diledi.
Biz de güzel günler, aydınlık
yarınlar diliyoruz. “Yarınlarda, yarınlarda mutlu günler var.”
Saygı ve sevgilerimle.
Sabahattin Gencal,
Çekmeköy-İstanbul, 16. 03. 2023