16 Mart 2023 Perşembe

“Yarınlarda, Yarınlarda Mutlu Günler Var”

 

Ahmet Meral-Hüseyin Yıldız
Sabahattin Gencal-Erdoğan Teke
Çekmeköy-İstanbul
15. 03. 2023
****


Sohbetimizin konusu, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Dünü ve Bugünü”ydü.  Bir önceki sohbetimizde kaldığımız yerden başlayarak konuşmaya, tartışmaya ve fikir üretmeye devam ettik. 15 Mart 2023 Çarşamba günü 14.00’te Ahmet Meral Bey’in ev sahipliğindeki bu toplantımızda, sağ olsun Meral Bey bize çifte ziyafet verdi. Ziyafet dedik; ama yanlış anlaşılmaması için yazalım. Bu özel eğlence, iş yemeği, protokol veya kutlama yemeği değil farklı sohbet arkadaşlığı ziyafetiydi ki hem midemiz bayram etti hem de dimağımız.

Anlatmak ne mümkün. Keşke toplantımız kameraya alınsa. Evet, ne konuşulduğunu yazarız yazmasına; ama o havayı, o duyguları, o ince mizahı, o huzuru vb. verebilir miyiz? Örneğin Erdoğan Teke Bey’in, “Bu toplantıyı iple çekiyorum” derken yüzünün mimiklerini, gözünün parlamasını, sesinin tatlılığını...

Söz Erdoğan Bey’den açılmışken ona da teşekkürlerimizi yazmadan geçmeyelim: Her birimize 2023 ajandası hediye etti. Tabii güzel ambalaj içinde. Sağ olsun arkadaşlar, zaman zaman birbirimize hediye veriyoruz. Hediyeleşmek güzel. Bu arada, ortaya koyduğumuz fikirler birer hediye sayılır mı? Sizce sayılmaz belki; ama bence sayılır. Nasıl alınan hediye unutulmazsa sohbetimizdeki fikir alış verilişleri de unutulmayacaktır. Çünkü bizim çalışmalarımız farklı. Farkı fark ettiremeyiz belki, ancak şu kadarını söyleyebiliriz. Örneğin başta konumuzun Türkiye Cumhuriyetinin Dünü ve Bugünü dedik ya, aslında biz Türkiye Cumhuriyeti’nin yarınlarını konuşuyoruz.

(...)

Ağlamak yok, gülmek var

Düşmanlık yok, dostluk var

Yarınlarda, yarınlarda seni sevmek var

Yarınlarda, yarınlarda mutlu günler var

(Ali Rıza Binboğa - "Yarınlar")

Erdoğan Bey, deprem ve sel felaketlerini, daha doğrusu yazılı ve görsel medyadan derlediklerini masaya koydu. Bizim çalışmamız bir tekrar olmadı. Eksiklikleri, ihmalleri konuştuk. Bunun yanında Meral Bey’in dediği gibi her habere inanmamak gerektiği üzerinde de durduk. Yine, siyasetçilerin bazı konuları abarttıkları, çarpıttıkları da gözümüzden kaçmadı.

Siyaset demişken yazmadan geçmeyelim, Gencal “Türkiye’de Siyasal Partiler” başlıklı bir çalışma yaptı. Bu uzun çalışmayı “not defteri” adlı blogunda yayınladığını, isteyenlerin okuyabileceğini söyledi. (Tıkla) Kendisi birkaç anısını anlattı. Taa, 1954’te dinlediği bir seçim konuşmasından söz etti. Rahmetli Osman Bölükbaşı’nın, o toplantıda söylediği “Eski tas eski hamam” sözü üzerinde durdu. “Hiçbir şey değişmemiş, eski durumda kalmış, anlamlarında kullanılan ve düzenin değişmediği aynı kaldığını ifade eden...” bu deyimi yakın zamanlara kadar kullandığı söyleyen Gencal ekledi “Günümüzde ne tas kaldı, ne hamam.” Artık bunu nasıl yorumlarsanız yorumlayın, eleştirirseniz daha çok memnun oluruz.

Eleştiri demişken Moderatörümüz Hüseyin Yıldız Bey’in sözlerine kulak kesilmek gerektiğini belirtmeden de geçmeyelim:

“Ben olaylara eleştirel olarak yaklaşıyorum. Onun için de bazılarınca kınanıyorum. Hatta küsenler oluyor...”dedi. Doğru bir tespit değil mi? Toplumumuzu eleştirel okumaya, eleştirel düşünmeye alıştıramadık. O kadar ki, okumuş dediğimiz zevat bile bırakın eleştirel düşünmeyi, eleştirinin ne olduğunu bilmiyor. Peki, yöneticilerimiz biliyor mu, ne gezer. 

Hüseyin Bey Atatürk’ü takdirle ve minnetle andığını belirttikten sonra çevresindeki bazılarının tutum, davranış ve sözlerinin yanlışlığı üzerinde durdu, tabii ki örnekler de verdi:

İzinde

(...)

İnsana ne ilah, ne de sevgili

Ne de ana-baba aratıyordu:

Her an yaratıyor, yaratıyordu,

Birlikti gönüller ona imanda

O ateş yanardı, her damla kanda…”

(Behçet Kemal Çağlar)

Arıca Kemalettin Kamu, Yusuf Ziya Ortaç, Aka Gündüz vb. kişilerin şiirlerinden örnekler verdi ve bunların bilerek veya bilmeyerek Atatürk’ün aleyhinde bir hava yarattıklarından söz etti. Oysa Atatürk’ün, aklı ve bilimi öngörmüş, rehber edinmiş ender devlet adamlarından biri olduğunu da sözlerine ekledi.

Nasıl oldu bilmiyorum. En başta yazmamız gerekeni en sonda yazıyoruz? Görsel medyada da izliyoruz, “Biraz sonra, biraz sonra” diyerek en önemli kişiyi, düşünceyi vb. sona bırakıyorlar. İnanın biz öyle düşünmedik. Biz sohbet arkadaşları, hepimiz birbirimizden önemli daha doğrusu birbirimizi tamamlayanlardanız.

Evet, şimdi geldik Ahmet Meral Bey’in sunumuna. Meral Bey, bilindiği üzere tarihçi. Yine bilindiği gibi Kısa Dünya Tarihi adlı kitabın yazarı. Yeni bir bakış açısıyla yazdığı bu kitabı  https://www.kitapyurdu.com/kitap/kisa-dunya-tarihi/151577.html adresinden temin edebiliriz.

“Çalışmamız bir bakıma bu alandaki ihmalin ve alan körlüğünün tespiti yönünde tarih disiplinine küçük bir dipnot düşmekten ibarettir.” diyen Meral Bey’in bu kadar alçakgönüllü olmasına gerek yok bizce. Ama o oldum olası alçak gönüllü, nazik ve de hassas...

Yukarıda hatırlattığımız, ima ettiğimiz gibi Ahmet Meral Bey, “Modernleşme Sürecimizin Serüveni  TANZİMAT HAREKETLERİ (1839-1876)” başlığını taşıyan sunumunu, ta başta yaptı. Bu sunumdan, ayrıca yayınladığımız için (Tıkla) söz etmeyeceğiz, yalnız bir paragrafla yetineceğiz.

“Bu değişim süreçlerini iyi okumalıyız. Geleneğin kör taassubunu mahkûm etmeliyiz. Ayrıca irfani değerlerden kopuk batılılaşmanın (aklileşme), onun doğurduğu yeni cehaletin irfanı olan kibir ve küstah kişilik inşasının önüne geçecek sağlıklı sentezlere ulaşmalıyız. İrfanın ihmal edilmediği, modern dünyanın güzellikleriyle ile örtüşen insani ve İslami değerleri başarı ile mecz eden ve onu bir kasabada, bir kentte güzel örneklerle sunan açılımlara ihtiyacımız dün olduğu gibi bugün de devam etmektedir.”

Moderatörümüz Hüseyin Yıldız, güzel örnek olan sohbetimizin de sonuna geldiğini belirterek hepimize iyi akşamlar diledi.

Biz de güzel günler, aydınlık yarınlar diliyoruz. “Yarınlarda, yarınlarda mutlu günler var.”

Saygı ve sevgilerimle.

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 16. 03. 2023

 


Paylaşmak güzeldir.