Sabahattin Gencal, 22. 09. 2024 |
Bugün 22 Eylûl 2024.
İstanbul’un Mecidiyeköy’ündeki Murat Muhallebicisindeyim.
Niçin buradayım?
Vakit geçirmek için.
Oğlum Ahmet, beni buraya bıraktı.
Kendisi hemen yandaki İSMEK Kurs Merkezine gitti. Yazarlığa Giriş Kursu için
mülakata girecek.
Saat 11.00’e geliyordu Ahmet
giderken.
Şimdi saat kaç? Bilmiyorum çünkü cep
telefonum Ahmet’in çantasında.
Tahminen 7-8 dakika geçmiştir.
Cep telefonu icat edilince çokları,
benim gibi saat takmaz oldu.
Ahmet, Yazarlık, Ayrıca İleri
yazarlık Kurslarını bitirdi. Sırf benim için Yazarlığa Giriş Kursuna katılıyor.
Benim için derken yanlış
anlaşılmasın. Bana arkadaşlık ve korumalık yapmak için.
Bu ne demek?
Şu demek ki ben, evet bir hafta sonra
81 yaşını bitirecek olan ben, senaryo Kursu mülâkatına gireceğim. Saat: 13-
1400 arası.
İmtihan!
İmtihandan kim korkmaz ki, kim
heyecanlanmaz ki?
Bu yaşta? Evet, bu yaşta ilkokula
yeni gitmeye başlayan çocuk gibi heyecanlıyım.
Böylesi taze heyecanlar ve böylesi
tatlı heyecanlar canlandırıyor insanı, gençleştiriyor da...
Tam bu anda. Saatin kaç olduğunu
bilmediğim bu anda gök boşalmaya başladı. Pastanenin sigara içilen bölümünde
olanlar birden bire bir şeyler mırıldanarak iç kısma girdiler. Cep
telefonlarının kameraları çalıştırılmaya başlandı.
Ahmet İsmek Kurs Merkezinde olsa
gerek Ama dönüşü zor olacak çünkü şemsiyeyi burada bıraktı.
Açık bir çay söylemiştim biraz önce...
Çay geldi. Garsona saati sordum. Saat: 11.15
Genelde çayı şekersiz içerim. Ancak
dışarı çıkınca bazen şekerli...
Şekerin çayda erimesini de düşüncenin
yazıda erimesine benzetirim.
Aaa, Ahmet kapıda göründü. Şimdi
kasadara bir şeyler söylüyor. Bir ara kayboldu gibi. Ve ş...
BABA VE OĞUL Sabahattin Gencal- Ahmet Gencal 22. 09. 2024 |
Yukarıdaki metni pastanede yazdım.
Okuyacak bir şey yok. Cep telefonum da Ahmette. Boş da duramam. Çıkardım kâğıt
ve kalemi. Sözde mülâkat zamanım gelinceye kadar yazacaktım. İnsanın, her zaman
düşündüğü olmayabilir. Öyle olur ki, bir kelimeyi bile tamamlayamazsın.
Şimdi kelimesinin ş’sinden sonrasını
yazmadım. Daha doğrusu yazmaya fırsat buladım.
Babacığım sizin mülâkat başladı,
dedi. Hani 1300-1400 arasıydı. Onun için Ahmet beni buraya bıraktı. Kurs
Merkezinde 2 saat beklemekten yorulursunuz demişti bana.
Montumu giymeye başladım. Ahmet,
acele etmeyin, çayınızı bitirin dedi. Sen bitir dedim. Ve ilk defa bir çayı iki
kişi içmiş bulduk. Baba oğul aynı çayı içebilir değil mi?
Çay parasını ver, dedim. Verdim,
dedi.
50-60 metre, bilemedin 100 metre
yürüdük. İnsan heyecanlı olunca kuş gibi oluyor. Hani o ağır ağır yürüyen Sabahattin.
Hani bastonsuz yürüyemeyen Sabahattin.
Merkez binaya geldik.
Kapıdakiler de, asansördekiler de,
danışmadakiler de Ahmet’i tanıyorlar. Ahmet beni tanıştırıyor. Ahmet Salonda oturttu beni. Biraz sonra bir
yönetici geldi. Listede adımı buldu. Biraz sonra da mülâkattaydım.
Sonuçlar daha sonra belli olacağı
için mülâkat hakkında bir şeyler yazmam etik olmaz. Yalnız şunu söyleyebilirim:
Kurs Merkezindeki danışmanından, yöneticilerine ve öğretmenlerine kadar
herkesin ilgisi beni mahcup etti. Tabii Ahmet’in babası olarak tanındık.
Bana da iltifatlar esirgenmedi. Arzunuza
ve enerjinize hayran kaldık, diyenler oldu. Yine mahcup oldum.
Bu mahcubiyetle geri döndük. Yani
daimi ikametgâhımız olan Çekmeköye.
Bulunduğumuz yer, birkaç saatte çok
değişmiş sanki. Sessizlik, sakinlik hatta temizlik... Bunları yeni mi fark edecektik.
Sabahattin Gencal Çekmeköy - 22. 09. 2024 |
Bende SENARYO YAZARLIĞI Programının
katılımcı ön görüşmesini kazandım havası var. Öğretmen olunca az çok anlıyor
insan. Sonra İSMEK İletişim ve Kişisel Gelişim okulundaki mülakatlar diğer
yerlerdekine benzemez. Biraz da bunun için kendimi başarmış hissediyorum.
Küçük de olsa bir şey başarmak başka
oluyor. Ahmet de epey zamandan beri bunu keşfetti. Okuma ve yazma ile
ilgilendiğinde, eğitim meseleleri konuşulduğunda başka oluyorsun, diyor.
Gerçekten ilâç etkisi yapıyor bana.
06 Ekimde, Allah izin ederse Senaryo
Yazarlığı Kursundan selamlarımı tekrar iletirim.
Selâm ve sevgilerimle...
Sabahattin
GENCAL,
Çekmeköy
- İstanbul, 22. 09. 2024