26 Eylül 2024 Perşembe

“Eğer Satılsaydı Ömür Satın Alırdım”

 

Ahmet Gencal- Sabahattin Gencal- Erdoğan Teke
Çekmeköy, 26. 09. 2024


“EĞER SATILSAYDI ÖMÜR SATIN ALIRDIM”

Bazı deyişler kelimelerle anlatılamaz. Örneğin bizim yörelerde (Doğu Karadeniz Bölgesi yörelerinde) bazılarının; “ey gidi veya hey gidi!” deyişleri... Olumlu veya olumsuz duyguların bin bir çeşidi / tonu sığabilir bu ifadelere. Böylesi söyleyişler öyle beden diliyle pekişir ki...  Yaz yazabilirsen. Ben yazamıyorum, arkadaşım Erdoğan Bey de yazamıyor. Hissediyoruz, boğulurcasına, gözyaşlarımız aka aka hissediyoruz ama?

Bugün yıllardan 2024, aylardan Eylül, günlerden Perşembe yani Eylülün 26. günü Perşembe. Böyle uzun mu yazılır bu. Ne yapalım,  duygulanınca böyle oluyor işte. Oysa...

Mehmet Mutluoğlu’ndan söz ettim Erdoğan Bey’e, Mehmet Bey, ikimizin de facebook arkadaşı. Eğitimci yazar.

Daha yeni arkadaş olduk. Mehmet Bey, benim eski paylaşımlarıma da baktı. Ve 16 Mart Öğretmenler Gününde yayınladığım Öğretmen Marşının     https://youtu.be/sBiKQZVk9oM altında yorum yaptı. Tabii biz de yanıtladık. Bu yazıları okudum Erdoğan Beye:

Mehmet Mutluoğlu: -Hey gidi eski günler Geçti daha gelmezler.

Sabahattin Gencal: -Merhaba Mehmet Bey, öyle duygulu yazdın ki okumakla kalmadım sanki konuşmanı duydum. Sadece senin mi? Bizim oralardakilerin böylesi deyişlerini de... Bu gidişle gelmeyecekmiş gibi görünüyor o günler ama gidişi değiştirme çabası içine girersek? Hayırlı günler dileğiyle selâm ve sevgiler...

Mehmet Mutluoğlu: -Ah o güneşler, o heyecanlar, o okuma tutkusu, o bilim tutkusu ve o geleceği hazırlama azmi-heyecanı. Yüreğim 50 sene öncesiyle titredi.

Sabahattin Gencal: - Ah! Değerli hocam ne yaptın sen? Beni de peşinden sürükledin yarım asır öncesine. Ağlattın beni. Ağlamanın bana yasak olduğunu bilmiyordun her halde. "Ağlamak yok gülmek var." Yarınlarda, bizler göremezsek de mutluluğu sağlamak için çalışmak var. Yüreği titreyen kardeşim bilesiniz ki bende de kalp ritim bozukluğu var. Buna rağmen son nefesimize kadar elimizden geldiği kadar çabalayacağız. Hayırlı günler dileğiyle selâm ve sevgiler...

Erdoğan Bey de hüzünlendi. O da benim gibi “Ey gidi günler!” demeye başladı. Biz de Mehmet Bey gibi 50 yıl öncesine gidiverdik.

Sabahattin Gencal- Erdoğan Teke
Çekmeköy, 26. 09. 2024


Sonra beraberce düşündük. Sadece biz yaşlılar mı geçmişe özlem duyuyoruz? Yoksa? Maalesef birçok genç de geçmişe özlem duyuyor. Üstelik teknoloji bu kadar ilerlemişken...

Erdoğan Bey, o kadar olur, o kadar olacak diyerek siyasi konulara girdik biraz. Daha önce de yazmıştım. Arkadaşım siyasi konulara pek girmez. Lafın gelişiyle siyasi konulara girmişse özür dileyerek çıkar. Ama bugün nedense, o kadar olur, dedi. Kısa kısa analizler yaptık. 2007’ye, hatta 2010’a kadar yani Kemal Derviş’in programının uygulandığı yıllar doğrusu fena geçmedi. Ama ondan sonraki yılları ne sen sor, ne ben söyleyeyim...

“Burada bir şey yoksa da yine bir şey vardır.” Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) https://tr.wikipedia.org/wiki/B%C3%BCy%C3%BCk_Orta_Do%C4%9Fu hâlâ devam ediyor mu acaba?

Ortadoğu bataklığına girmeden bu konudan çıktık. Erdoğan Bey, “Leyleğin ömrü lak lakla geçer.” dedi, ben de “laga lugalar”ın laf olsun diye söylenmiş, bir değeri olmayan sözler olduğunu söyledim. Ayrıca kendimizi de kandırdığımızı ekledim. Ve “Ey gidi!” diye diye geçmiş anılarımızı sanki tekrar tekrar yaşadık.

Bu arada şunu da söyleyeyim: Çocuklar bana ölümden söz etme, diyorlar. Doğrudur belki. Ölüm iyi çağrışımlar yaratmaz. Hüzünlü bulutlar kaplar havayı. Ama şu var ki; Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor; "Ağızların tadını kaçıran ölümü, çokça hatırlayın." (Hadis-i Şerif Tirmizi 2307.)

Ölüm, en büyük nasihattir. / Ölüm, en etkili derstir./ Ölüm, en tesirli vaizdir./ Ölüm, en güzel terhistir. /  Ölüm, en değerli mesajdır.

Ölüm hatırlansaydı toplumumuz böyle mi olurdu?

Eyy gidiyle başlayan toplantımız ölüm temasıyla devam etti bir müddet.

Toplantımız sona yaklaşıyordu ki oğlum Ahmet katıldı bize. Sanki gençlik ve heyecan katılmıştı, sanki umut katılmıştı,  Bu umutla yarınlarda vatanımızın ve milletimizin kalkınacağını ve refaha kavuşacağını düşünmeye, daha doğrusu öyle umut etmeye başladık.

 

Erdoğan Bey, oğlum Ahmet’e; “Bir gün gelirsin buraya, eyy gidi günler, dersin. Babamla Erdoğan amca burada otururlar ve tatlı tatlı sohbet ederlerdi, dersin.” dedi. Ahmet de; o belli olmaz. Bakarsınız siz öyle diyorsunuzdur.

Erdoğan Bey, “Yönetime kim gelirse gelsin, en az on beş yılda işleri düzeltebilir, rayına oturtabilir.” dedi. İnşallah o günleri görebiliriz, dileklerinde bulunurken Erdoğan Bey, daha önce de yazmıştım, diyerek; “Eğer satılsaydı ömür satın alırdım.” dedi.  Ahmet, bu sözün üzerine adeta atladı. Yazının başlığı bu olsun, dedi. Biraz önce “Heyy Gidi Günler!” başlığını koymuştuk. Ahmet, bu söz “Heyy Gidi Günler!”e on basar, dedi. Tabii bizler de kabul ettik.

Pastaneden çıktık. Yolda yürürken de sohbetimizi devam ettirdik.

Eve gelir gelmez Ahmet kahvesini alıp balkona çıktı. O balkon ki Ahmet’in ikinci çalışma odası sanki. Koltuğuna oturur oturmaz ilham gelmeye başlar... Bu kez de öyle oldu. Çok geçmedi yanıma geldi ve şiirini –maille bana attığını söyledi. –e maili açtım. Lütfen sesli okur musunuz? dedi:

Eğer Satılsaydı Ömür Alırdım

 

Eğer satılsaydı ömür alırdım

Her güne şükür ve umutla başlar

Keşkelerimi yırtıp atardım…

 

Eğer satılsaydı ömür alırdım

Yapılacaklar listesini yırtıp atar

Her anımı doyasıya yaşardım…

 

Eğer satılsaydı ömür alırdım

Beni üzenleri dinlemezdim hiç

İçimdeki benle arkadaş olurdum…

 

Eğer satılsaydı ömür alırdım

Hiç ölmeyecekmiş gibi güler

Yarın ölecekmiş gibi ağlardım…

 

         Eğer satılsaydı ömür alırdım

         Sonra cehennemi de alırdım

         Sana kocaman cennet bırakırdım…

 

Ahmet GENCAL

26.09.2024

https://www.youtube.com/watch?v=RXy_lvgYjSw


Şiir çok güzel, güzel olmaktan öte anlamlı. Dahası da var: Rudyard Kipling’in EĞER şiirini hatırladım. https://siir.sitesi.web.tr/rudyard-kipling/eger.html Bir de Can Yücel’in EĞER başlıklı şiirini:

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, / yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer

Ayrıca "Ya Rab! Benim vücudumu öyle büyüt ki, cehennemi doldursun da başkasına yer kalmasın."diyen  Hz. Ebu Bekir’i (ra) ve “cehennemi satın alan adam” Martin Lüther’i de hatırladım.

Ahmet’i görünce heyecanlanmamız, umutlanmamız boşuna değildi. Ahmet şiirini, nasıl yaptıysa besteletti de... Bir de değerli arkadaşımla benim, onlarca fotoğraflarımızdan seçmeler yaparak bir video oluşturdu. Duygulanmamak mümkün mü?

https://www.youtube.com/watch?v=RXy_lvgYjSw

Bir gün Ahmet de duygulanacak ve “ Heyy gidi günler!..”diyecek.

Kendine özgü hızla geçen anları değerlendirebilirsek bugün içinde bulunduğumuz bunalımdan kurtulabiliriz.

Sabahattin GENCAL,

Çekmeköy-İstanbul, 26. 2024

 

 


Paylaşmak güzeldir.