8 Mayıs 2023 Pazartesi

Seçim Vakti Yaklaştı

 

Sabahattin Gencal


Artık seçim vakti yaklaştı. Allah (cc) izin ederse 14 Mayıs 2023’te 13. Cumhurbaşkanını ve TBMM’NİN yeni milletvekillerini seçeceğiz. Yurdumuz, milletimiz ve insanlık için hayırlı olan seçimi yaparız inşallah.

Allah bilir; ama benim son seçimim olabilir. (Aslında herkesin de son seçimi olabilir.) İlk de olsa, son da olsa çok büyük bir vebal bizleri bekliyor. Bu vebalin altında kalmamak için, açık deyişle çok büyük manevi sorumluluğumu bihakkın yerine getirebilmek için çok düşündüm. İnşallah mühür basma anına kadar da düşüneceğim.

Bu arada beni İçinizde “hayra çağıran1”, iyiliği emredip kötülükten men eden kimseler bulunursa memnuniyetle onları dinlerim. Söylenenleri de objektif olarak düşünürüm, analiz ederim. Örneğin;

Oyunuzu adil, liyakatli, emanetlere hıyanet etmeyen, istişareden yana olan, doğru dürüst olan, yalan söylemeyen, devlet malına göz dikmeyen, barış içinde, huzurlu ve kardeşçe yaşamayı sağlayabilecek olan, savunmamızı güçlendirerek Atatürk’ün dediği gibi “yurtta sulh, cihanda sulh” sağlayabilecek, kalkınma ve refah düzeyini, adil gelir dağılımını sağlayabilecek olan, demokrasiden, laiklikten ve sosyal hukuk devletinden yana olan, hukukun üstünlüğünü sağlayabilecek ve insan onurunu koruyabilecek olan vb. meziyetleri olanlara verin, denirse memnun olurum; ancak son kararı ben veririm. Başka deyişle bana, bu kişiye, şu partiye, o ittifaka mühür bas demeyiniz. Böyle bir emir olmaz; ama olursa bu cüz-i irademe2 karışmak demektir ki bunu kimse tasvip etmez. Öyle ya, Allah (cc) bile cüz-i irademe karışmazken... Tabii herkes haddini bilir.

Bu arada ne olduğunu ve nasıl olduğunu bilemediğin algı operasyonları olabilir. Bundan daha vahimi bilincimi ele geçirebilirler. Teknolojinin ilerlediği bu dönemde olmaz, olmaz. Benzetmelerle açıklamaya çalışalım:

Dimağımda bir fidan yeşeriyor ki büyüyünce ağaç olacak ve düşünce meyveleri verebilecek. Birileri bu fidanı dozer gibi eziyor ve yerine çok büyük saksılar içinde meyve vermeye durmuş ağaç yerleştiriyor. Aaa, ben onun bunun düşüncelerini kendi düşüncem gibi ileri sürüyormuşum. (Bir bu benzetme bana aittir. İki benzetmede/teşbihte hata olmaz. Üç, geçenlerde bir yerlerde okumuştum. ABD’de bazı siyahilerin şuurları beyaz gibi çalıştırılıyormuş.) Ya ya, bu kölelikten beter bir zihni kölelik. Onun için; aman ezberci olmayın, aman aşağılık hissi duyup taklitçi olmayın, aman kültürünüzü koruyun, aman eleştirel akla3 önem verin, aman kendiniz olun falan filan denmiyor mu?

Uzatmayalım seçimlerde kendim olarak oy kullanmaya çalışacağım.

Bu arada şunu da ekleyelim: İnsan en güzel biçimde4 ve halife5 olma potansiyeliyle yaratılmıştır ki inşallah bizler de öyleyizdir. Kendimizi gerçekleştirerek ve bu imtihan dünyasından görevlerini yerine getirmenin huzuru ile Ahirete intikal ederiz inşallah.

Son söz olarak insanlarımızın her birini kendilerini gerçekleştirebilecek insanca bir düzen kurabilme düşüncesine ve yeteneğine bağlı olanlara oy vermeyi düşünüyorum. Bunlar kim olabilir? Yukarıda belirttiğim gibi oyu atma gününe kadar düşüneceğim. Ama oy gizli olduğu için kimseye söylemeyeceğim.

Oy vereceğim kişiyi, partiyi veya ittifakı söylersen bu yazımın okunurluğu 15 Mayıs’ta biter; Ama bu haliyle uzun seneler devam eder. Şayet bu yazımızı o zamanlarda da yani gelecek seçimlerde de okuyan olursa, rahmetli böyle düşünüyordu, der. Hepimiz duaya muhtacız. Hayırlı günler dileğiyle...

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 08.05.2023

____________________________

1. Kur’an-ı Kerim’in Âl-i İmran suresinin 104’üncü ayeti mealen şöyle:

“İçinizde hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir “ümmet” bulunsun; işte kurtuluşa erenler onlardır!”

2. İhtiyari kader, bizim kendi irademizi ve tercihimizi kullanarak seçtiklerimiz ile ilgili olan kaderdir ki, burada sorumluluğumuz başlar. İşte insanda olan bu seçme ve tercih etme kabiliyetine İslami ıstılahta cüz’i ihtiyar denilmiştir. Cüz’i ihtiyar, Allah tarafından insana verilen, dilediğini seçme yeteneği ve serbestliğidir. İnsanın serbest tercih yapabilen iradesine de cüz’i irade ismi verilmiştir. Cüz’i denmesinin nedeni, Allah’ın iradesinin “külli irade“ olmasıdır. Kul tercih eder ama yaratamaz. Allah, kulun kendi cüz’i olan tercihi ile seçtiğini, külli iradesi ile yaratır. 

https://www.zaferdergisi.com/makale/10333-tercih-etmek-ve-yaratmak.

3. (...) Biz ise hâlâ eleştiriyi ‘kötüleme’, hatta küfür sanıyoruz. Halbuki evrenin, tarihin ve hayatın karmaşık olgularını zihnimizin içindeki şablonlara uydurmaya çalışan iskolastik akıl geçmişte kaldı. Evrenin, tarihin ve hayatın karmaşık olgularını anlamak için bunlara objektif bakan, irdeleyen “eleştirel akıl” dört yüz yıldır gelişmenin, güçlenmenin, refahın ve hürriyetin anahtarıdır.

Taha Akyol, 07.05.2023 tarihli Karar Gazetesi köşe yazısından

4. '' Şüphesiz biz insanı en güzel biçimde yaratmışızdır.” (Tin, 95/4.)

5. Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni övgü ile tesbih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu. (Bakara, 2/30)


5 Mayıs 2023 Cuma

(Neredeeen Nereye...

 

Prof. Dr. Zeki ARIKAN
(1944-2021)
Tarihçi
*

(Türkiye’de Herkes 

Kendi Mevkii ve İstikbalinin Banisi (Kurucusu) Mudur?)

(...)

Kul sisteminin en ayrıntılı ve kusursuz bir övgüsünü İmparator Ferdinand’ın Kanuni Sultan Süleyman nezdindeki elçisi Busbecq yapmaktadır:

Bu koca mecliste hiçbir adam yoktur ki, haiz olduğu mevkii ve rütbeyi kendi şahsi liyakat ve cesaretine borçlu bulunmasın.

Hiç kimse sırf filanın neslinden gelmiş olmak dolayısıyla diğerlerinden mümtaz bir mevkie çıkamaz.

Her adama uhdesindeki vazife ve memuriyete göre hürmet edilir. Bundan dolayı burada merasimde tefevvuk kavgası yoktur.

Herkesin ifa ettiği vazifeye göre tayin edilmiş bir mevkii vardır.

Herkese bizzat sultan vazife ve memuriyetlerini tevcih eder. Bunu yaparken

·                  ne zenginliğe ehemmiyet verir,

·                  ne hoş rica ve dâvalara.

·                  Bir namzedin haiz olabileceği nüfuz ve şöhreti hiç düşünmez.

·                  Yalnız liyakata bakar,

·                  seciye arar,

·                  fıtri kabiliyet ve istidadı düşünür.

İşte bu suretle her adam istihkakına göre mükâfat görüyor.

Memuriyetlerin başında o vazifeleri görmeye hâdim kimseler bulunuyor.

Türkiye’de herkes kendi mevkii ve istikbalinin banisidir. Sultanın hükmü altında en yüksek mevkilere çıkmış olanlar çok kere çobanlıktan yetişmişlerdir. Bunlar böyle, küçük mevkiden doğmuş olmaktan utanmak şöyle dursun, bilakis bunu bir iftihar neticesi telakki ederler1

Prof. Dr. Zeki ARIKAN, 

Ege Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı

(Milli Egemenlik ve Demokrasi Kurultayı, TBMM 75.Yılı, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No: 77, TBMM – Ankara, 20 -21 Nisan 1995)

______________

1. Busbecq, Türk Mektupları (Çev. Hüseyin Cahit Yalçın), İstanbul, 1939, 82

Not: Genel başlık ve parantez içindeki başlık S. Gencal tarafından konmuştur.


 

(Türkiye’de Yaşayan Herkes Birinci Sınıf Vatandaştır)

 



“Hâkimiyet Kayıtsız-Şartsız Milletindir” prensibi bizim Cumhuriyetimizin temelini teşkil eder. Bu, millî iradenin bir ürünüdür. Millî irade üstünlüğü veya millî egemenlik prensibi çağdaş devletin temel dayanağıdır. Böylece, tebaadan vatandaşlığa geçilmekte; halk, millet olmakta ve devlet, milletin devleti haline gelmektedir. Millî egemenliğin üstünlüğü, günümüz dünyasında, hem siyasî anlamda devletin varlığının, hem de devletin yönetiminin, siyasî iktidarların meşruiyetinin temel kaynağıdır. Türkiye Cumhuriyeti, milletin üzerindeki her türlü vesayeti, şahıs ve zümre hâkimiyetini ortadan kaldırıp milleti kendi kaderinin sahibi kılarak, milletle devleti kucaklaştırmakla kalmamış, milletin ve devletin çok daha güçlü ve kendinden emin bir hale gelmesini de sağlamıştır.

Demokrasi, halkın tercih olarak ifade ettiği istekleri ile yönetime yön verdiği rejimdir. Esasında, bir ülkenin halkı, hürriyet, adalet, güvenlik ve refah ister. Bunlar halkın temel talepleridir. Halkın talepleri hak talepleridir. Bu haklar da Türkiye’nin Anayasa ve kanunlarında tanınmış ve devletin teminatı, koruması altına alınmış, aynı zamanda evrensel nitelik taşıyan haklardır. İnsanların sadece insan olmaktan dolayı sahip olmaları gereken temel siyasal, ekonomik ve sosyal hak ve hürriyetler, çağımızda, evrensel düzeyde yol gösterici ilkeler olarak, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Konvensiyonu, Helsinki Şartı, Paris Şartı gibi uluslararası sözleşmelerde ifadesini bulmuştur.

Türkiye, bir açık toplumdur; vicdan, düşünce, ifade ve ibadet özgürlükleri, basın özgürlüğü esas itibarıyla yerleşmiştir. Türkiye’de yaşayan herkes birinci sınıf vatandaştır; kanun ve devlet önünde eşittir, aynı hak ve hürriyetlere sahiptir. Doğulusuyla Batılısıyla, Kuzeylisiyle Güneylisiyle; Türkiye’de yaşayan herkes, bir arada yaşama bilinciyle, tarihten gelen beraberlikle, devlete ve vatana eşit şekilde sahiptirler. Ayrıca, kederde ve kıvançta ortaktırlar. Ülkenin ve milletin yalnız geçmişine değil, geleceğine de sahiptirler. Bir toplumu millet yapan da işte bu değerlerdir

Süleyman DEMİREL

T.C. Cumhurbaşkanı

(Milli Egemenlik ve Demokrasi Kurultayı Açış Konuşmasından, TBMM 75.Yılı, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No: 77, TBMM – Ankara, 20 -21 Nisan 1995)

2 Mayıs 2023 Salı

Çerkez Tamer'i Bir de Fotoğraflarda Görün...

 

Çerkez Tamer- Sabahattin Gencal
Samandıra'dan Akyazı'ya...
15. 06. 2017
**

“Bir insanı tanımak istiyorsan onunla yola çık”

(Çin Atasözü)




Tamer Bey’le, Samandıra’dan Akyazı’ya yaptığımız bir yolculuk sırasında birbirimizi ilk kez gördük, ilk kez konuştuk ve birbirimizi tanıdık. Kendisini iyi bir insan, vefalı bir dost ve çalışkan biri olarak tanıdım.

45 yıldır ailesiyle birlikte Hollanda’nın Rotterdam kentinde ikamet eden Tamer Esen Bey’le ilgili bir blog yayınladım: “Çerkez Tamer’den Alacağımız DerslerVardır.” Başlıklı yazımızdan birçok ders çıkartılabilir.

Yine bu Akyazılı arkadaşımızla ilgili olarak bir blog daha yayınladım: “OkumayıBilirsen Her İnsanın Bir Kitap Olduğunu Göreceksin” başlıklı bu blog da öğreticidir. Bu blogta belirtildiği gibi, Tamer Bey, Ramazan Bayramı tatilinde yaptığı gezilerle ilgili fotoğraflar ve videolar gönderdi. Önceki fotoğrafların ve videoların birkaçını da ekleyerek gönderdiklerini sıraya koymaksızın ve yazısız olarak yayınlıyorum.

Umarım ki Tamer Bey gezilerini konu edinen bir gezi yazıları eseri çıkarır. “Dünya bizimdir.” diyen ve birçok ülkeyi gezen; daha önemlisi de gezmediği yerleri de gezme niyetinde olan bu arkadaşımız gibi gezgin az bulunur.

Aşağıdaki fotoğrafların her biri, fotoğraf okumasını bilenler için bir gezi yazısı değerinde olabilir.

Sabahattin Gencal, Çekmeköy-İstanbul,  02. 05. 2023

 



Sicilië 🇮🇪 sicilya adası 2019


Madrid spain- 5 Eylül 2018



Sicilië 🇮🇪 sicilya adası 2019🇮🇪




Madrid spain- 5 Eylül 2018

Madrid spain- 5 Eylül 2018



Sicilië 🇮🇪 sicilya adası 2019




Sicilië 🇮🇪 sicilya adası 2019🇮🇪




İsveç'te dağ evleri






Flamenco (6 Eylül 2018)
























Hayvanlarla kurduğumuz ilişki, insanlarla kurduğumuz ilişkiye hem benziyor hem de benzemiyor. Evet, onlarla kendi dilimizi konuşmasak da aynı dili konuştuğumuz çok an oluyor. Patilerinin dokunuşuyla, cıvıldamaları, havlamaları ve miyavlamalarıyla bize birçok şey anlatırken bizim nasıl hissettiğimizi de anlayabiliyorlar. Onlarla kurduğumuz ilişkilerde aslında birkaç kelimelik komutlar dışında hiçbir şeyi sözlerle ifade etmiyoruz. Sözsüz ama birçok duygu taşıyan bir iletişim geliştiriyoruz aramızda. (Devamı için tıkla)

























































    






Paylaşmak güzeldir.