12 Mayıs 2023 Cuma

Silikon Vadisinden Esen Yeni Özgürlük Meltemi

 

Ahmet Meral
Çekmeköy-İstanbul
10.05.2023
*

Silikon Vadisinden Esen Yeni Özgürlük Meltemi

Ne efsunkâr imişsin ah ey didar-ı hürriyet

Esiri aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten

(Namık Kemal)

Özgürlük çağlar boyu kitleleri harekete geçiren sihirli ve etkili bir sözcük olmuştur. Başta kölelik olmak üzere fikri, dini ve sosyal baskılara, siyasi ve ekonomik dayatmalara başkaldırı arayışı ve haykırışı daima hürriyet ya da özgürlük terimleriyle seslendirilmiştir. Perikles’in ifadesiyle, “Mutluluğun sırrı özgürlük, özgürlüğün sırrı ise yüreklilik” olmuştur.

Özgürlük yolunda insanoğlu büyük bedeller ödemiş ve ödemeye devam etmektedir. Kibrin ve güç zehirlenmesinin sembolü Nemrut’a karşı, put kıran İbrahim’in, ateşlere atılma pahasına sürdürdüğü direnişi, zihni ve bedeni köleliğe karşı öğretici bir duruştan başka bir şey değildi. İsrail oğullarını köleleştiren, soykırıma uğratan ve yurtlarından süren Firavun’a karşı Hz. Musa’nın ilahi mücadelesi, özgün bir özgürleşme mücadelesiydi. Haklı… Meşru… Onurlu, bencillikten uzak bir duruş ve asil bir dikiliş…

1789’da Fransa’da yaşayan dört milyon yeleksiz toprağa bağlı köle adına Paris’te sürdürülen arayış, 1848 işçi devrimleri temel haklar konusunda insanileşme süreçlerinin önemli kilometre taşlarını oluşturdu.

1783’de ABD İnsan Hakları Bildirgesi, Hz. Peygamberin Veda Hutbesi'ni anımsatan geniş kitlelere verilen temel hakların, nefis ve kusursuz bir metni olarak kaleme alındı. Jefferson bu bildirgenin kahramanlarındandı ve mücadelenin zorluğunu şu cümlelerle ortaya koyuyordu;

Korkak insan özgürlüğün fırtınalı denizi yerine despotluğu tercih eder.”

1917 Ekim devriminde ve 1979 İran İslam devriminde de kitleleri motive eden tılsımlı slogan özgürlükten başkası değildi.

İnsanca tavır isteği, işsizlik ve yoksulluğun faillerini cezalandırma, halka küstahça bakan despot kişi ve kurumları ortadan kaldırma gibi hedefler etrafında işçiler, kadınlar ve mazlum ve mağdur milyonlar kenetlenmişti. Bu bir özgürlük arayışıydı, emeğe saygıya davet, demokrasi, eşit temsil ve şeffaf yönetimi hedefliyordu. Oysa günümüzde ABD’deki Silikon vadisinin dijital merkezlerinden pompalanan yeni özgürlüğün başat hedefi; popüler kültürün rahatça yaşanması ve her türlü cinsel serbestinin olması.

Özgürlük kavramının içi boşaltılmak isteniyor. İster istemez şunları sormadan edemiyorum;

·       Egemen güçlerin siyasi, askeri ve ekonomik sömürüleri ortadan mı kalktı?

·       Yoksulların, mazlumların, Zencilerin, Hispaniklerin, bırakın insanca yaşamayı, hayata tutunacak kadar bile güçleri tükenmiş biçarelerin sorunları çözüm yoluna mı girdi?

Batı başkentlerinde yükselen ve bizi de etkileyen aktivist gençler keşke, Elon Musk’un, Bezos’un, Zuckerberg’in içinde yer aldığı bir avuç mütrefin (refahta şişmiş asalak) silikonist düzenine adam gibi bir tepkiyi yükseltebilse…

Özgürlüğün sadece cinsel alana sıkıştırılamayacak kadar ulvi bir kavram olduğunu, dıjital devrimlerin ardından yaşanan cinsel devrimlerin ve teşhirciliğin, egemenlerin yeni afyonu olabileceğini hesaba katabilse… Holywood’un, Silikon vadisinin dıjital baronlarına karşı esaslı bir karşı duruş sergileyebilse…

Ne yazık ki aydınlarımız, gençlerin önüne bir muhalefet etiği çıkaramamakta, hatta sanılanın aksine silikon kültür dalgasının çok yönlü savruluşunu yaşamaktadır. Bu durumun kökleri Türk aydınlanmasının zayıf yönüne ve Kemalizm’in din ve ahlakı en azından hafife alan tavrına, kuruluşun zayıf kalan manevi boşluğuna kadar uzanır.

Oysa Kemalist yapılanma, yüz yılların ihmallerini aşmada gösterdiği çabalarını, din ve ahlakla barışık bir çerçeveye oturtabilirdi. Millet lehine yapılan devrimler son derece düzeyli bir çizgide sürdürüldü. Ancak, geleneğin kahredici hurafelerine ve geriliğine karşı çıkayım derken sınırlar aşılmış, mücadele talihsiz ve gereksiz bir biçimde dinin özüne uzanmıştı. Bu durum, ilerleyen süreçte devlet politikalarını etkiledi ve de dine soğuk kuşakların yetişmesine yol açtı. Bu soğukluk ruhsuz frapan batılaşmanın, kuru ve millet değerlerinden soyutlanmış milliyetçiliğin, Batı’nın sosyal yaşamına entegre olmuş bir gençliğin oluşumuna hizmet etmiştir.

Öte yandan, Türk sağı, hamaset ve tarihe saplanma illetinden bir türlü kurtulamadı. Milliyetçi ve Muhafazakâr iktidarlar, kitabi referanslardan beslenen bir kültür hamlesi gerçekleştiremedi. Güçlü toplumun iyi yetişmiş insan unsurundan ve birleştirici bir dil sahibi olmaktan geçtiğinin önemi yeterince idrak edilemedi. Bu gün, emeğe ve kadın haklarına saygı, çevreye ve küresel iklim değişikliklerine duyarlı olma, yerinde ve güzel bir yaklaşım olduğu kadar küresel bir bilinç olarak görülmektedir.

Her çağda zincirler ve bunları parçalayan kahramanlar vardır. Ancak günümüzde kölelik soyut bir şekle bürünmüştür. Algı yöneticileri tarafından oluşturulan gönüllü zihni kölelikle karşı karşıyayız. Bu kölelik nefsin dijital yollarla teslimiyeti ve bağımlılığına, kişinin hayatın öznesi olması yerine nesnesi olmasına yol açmaktadır.

Büyük mütefekkir Nurettin Topçu; “Nelerin esiri olduğunu bilen, hürriyetin eşiğinde demektir.” diyor. Kısacası, esaret zincirini kırmak yaşamın öznesi olma bilinciyle başlayan bir süreç olacaktır.

Ahmet MERAL, (Eğitimci, Tarihçi, Yazar) 


Paylaşmak güzeldir.