Konuşma Dili - Yazı Dili
Yazı hiçbir zaman, hiçbir yerde
konuşma dilinin ses değerlerini bütün incelikleriyle saptayamaz; konuşma
diliyle yazı dili arasında her zaman için ufak tefek değişiklikler, ayrımlar
vardır. Örneğin, geleceğiz yerine gelici:z, gelice:z; yapıyor yerine yapıyo:;
bir yerine bi vb.
Konuşma dilinde dizim bakımından
da farklar vardır. Bunlar, etkili olma amacıyla kullanılır ve Türkçenin dizim
kurallarına uymaz. Örneğin, “Gördüm neler yaptığını!”, “Kes sesini!” vb. Yazılı
dil, konuşma diline oranla daha ölçülü ve kurallıdır.
Konuşma Dili: Bir ulusun dil
birliğinin yazıyla ilişkili olmayan ve çeşitli söyleyiş özellikleri taşıyan
yönüdür. Bu niteliğiyle konuşma dilini, yazı çok sonra bulunduğu için temel
almak gerekir. Konuşma dili, yazılı dile oranla daha hızlı bir değişme, gelişme
içindedir.
J. Lyons, geleneksel dilbilgisi
uzmanlarının, konuşma dilinin yazılı dilden daha aşağı bir düzeyde olduğu
görüşünde bulunduklarını belirtmekte, modern dilbilimin ise, bu görüşün
bilinçli bir karşıtı olarak konuşma dilinin temel ve daha eski olduğunu savunduğuna
değinmektedir.
Yazı Dili: Konuşma dilinin
yazıya geçirilmiş şekli olarak tanımlanabilir. Yazılı dilin bir geleneği,
kendine özgü kuralları, biçimleri vardır. Sözcükleri az çok farklı söylesek de yazıya
geçirerek, yazı geleneğine uyarız. Bir bakıma, yazılı biçimleri, sözleri tam karşılamamış
olur.
Bir ağız üzerine kurulan ortak
dilin, yazışmalarda kullanılması, okul kitaplarının, bilim ve sanat
yapıtlarının bununla yazılaması sonucunda ortaya çıkan yazılı dile ise, yazı
dili denir. Bu niteliğiyle yazı dili, ortak dille ve kimi yazarların kullandığı
edebi dille anlamdaş sayılabilir. İstanbul ağzı üzerine kurulan yazılı dil, hem
ortak dilimiz hem de yazı ve edebiyat dilimizdir. Sanat ve bilim dili, her
ülkede daha geniş, daha özel bir sözvarlığına sahip olmuştur. Bununla birlikte,
genel olarak, edebi dil ve yazı dili eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.
Kimi dillerin yalnızca konuşma
dili olarak yaşadıkları görülür. Bu gibi diller, genel olarak ilkel toplumların
dilidir. “Türk Yazı Dili” denildiği zaman, eldeki ilk yazılı ürünleri VIII.
yüzyıla uzanan, Asya’da ve Anadolu’da günümüze gelinceye değin her evrede pek
çok yapıt bırakmış olan bir dil anlıyoruz.
*
Konuşma Dili ve Yazı Dili Arasındaki Farklar :
*
http://www.slideshare.net/mbolmez/dil-ve-iletisim
*
Konuşma Dili ve Yazı Dili Arasındaki Farklar :
- Bir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili vardır.
- Konuşma dili doğaldır yazı dili yapma bir dildir.
- Yazı dilinde kurallar varken konuşma dilinde yoktur.
- Yazı dilinin kullanım sahası konuşma diline göre daha geniştir.
- Konuşma dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı dili gösterme
*
http://www.slideshare.net/mbolmez/dil-ve-iletisim
*
Yazı dili
Yazı dili, resmi olarak tespit edilmemiş bir işaretler
sistemini belirtir. Ancak yazı dili özel kurallara uyar ve yazı dilinin
bir yazı sistemi mevcuttur.
Yazı dili metinlerde kendini gösterir. Yazı dilinde en
başta daima sözcük, düşünce ve kesinlikle ulaşılabilir bir fikir yer alır. Oysa
yazı dilinde fiziksel durumda; yazı araştırmalarının belgeleri, evrakları vb.
hizmete sunulur.
Halk diline özgü yazı kültüründe 13. yüzyıldan bu yana
şehir kültürünün gelişmesiyle belirgin bir canlanma yaşanmıştır. Bu canlanma
sadece soylular ve din adamlarına değil, aynı zamanda da diğer toplumsal
sınıfların da yazı diline geçişlerini mümkün kılmaya yardımcı olmuştur. 14. ve
15. yüzyıllarda kavramsal olarak sözlü konuşmanın işaretleri giderek ortadan kaybolmuştur. Sözlü dil, kavramsal yazı dilinin
ortaya çıkmasıyla ortadan kaybolmuştur. Günümüzde yazı yazanların yazı
biçiminde yeniden düzenlenmesinin zamanı için hangi kültürel, sosyolojik ve
geçici koşullara bağlı arka plana sahip olduğu çoğunlukla pek
önemsenmemektedir. Arka plan bilgisi yazarın niyetini anlayabilmek için çok
büyük bir öneme sahiptir. Ayrıca yazım tarzı, yazma aracı gibi “yazının
göstergeleri” az dikkat çeker. Daktilo ve bilgisayar gibi aletler konuşma dilinin kayıt altına
alınmasını önemli ölçüde kolaylaştırmıştır. Çünkü bunlarla konuşma dili, sözlü
ve yazılı olarak kayıt altına alınabilmektedir.
Konuşma dili
Günlük dil veya genel dil olarak da adlandırılan
konuşma dili günlük toplumsal ilişkilerde kullanılan standart dil değildir.
Konuşma dili bir lehçe olabilir veya konuşma dili standart dil olan yüksek dil
ile lehçe arasındaki bir ara durum olarak kabul edilebilir. Özellikle de
konuşmacının eğitim durumu, sosyal çevresi gibi sosyolojik ve dini gerçeklikler
konuşma dilini etkilemektedir. Konuşma dilsel ifade biçimleri bazen eşanlamlı
(sinonim) olarak “halk dilsel” olarak da tanımlanmaktadır. Buradaki halk dilsel
ifadesi genel anlamda halk dilini karşılamaktadır.
Konuşma dilinin
arka planı
Türkiye çerçevesinden bakıldığında konuşma dili olarak
işlev gören standart bir yüksek dil bulunmamaktadır. Türkiye göz önüne
alındığında yazı diline en yakın konuşma İstanbul Türkçesi olduğu için en duru
konuşma dili olarak İstanbul Türkçesi kabul edilmektedir.
Dilin bölgesel egemenlik ilişkisinin uzun süredir
devam eden tarihi çeşitliliği konuşma dilsel tutumlarda güçlü biçimde izlerini
bırakmıştır. Standartlaşamamış olan konuşma dili de bazı tekdüzeliklere mağlup
olmaktadır. Bu tekdüzelikler konuşanının diğer konuşanların konumunu
belirlemesinde ve onlara uyum sağlamasında ortaya çıkmaktadır.
Konuşma diline
dair genel bilgiler
Konuşma dili yüksek dil olarak tanımlanabilen İstanbul Türkçesinden, kamusal
konuşmadan, tiyatro oyunundan, şiirden farklıdır. Fakat aynı zamanda da popüler
olarak görülen yüksek konuşma dilinin bir ara katmanıdır. Bu popüler yüksek
konuşma diline günümüzdeki deneme yazıları, gazete makaleleri, radyo ve
televizyon dilleri veya televizyon Türkçesi örnek olarak gösterilebilir.
Konuşmacının kendisi bunu normalde konuşma dili olarak
adlandırmaz. Örnek olarak eğer uzman olmayan kişiler teknik dil, tıp dili gibi
özel ifadeler ile uzmanlık dillerini doğru kullanamazlarsa bu durum geçerli
olmaktadır. Konuşma dili ile uzmanlık dilleri arasındaki tutarsızlıklar tekdüze
değildirler. Bunlar daha çok duruma ve bağlama göre değişkenlik gösterir.
Belirli meslek guruplarına ait kişilerle uzman olmayan kişiler arasındaki
farklı değerler yüzünden kesin ve net olarak tanımlanmış farklılıklar
bulunmaktadır.
Örneğin eğer uzman kişi kesin bir teşhis koymuşsa
tıbbî bir bulgu bu uzman bir kişi için “negatif”tir. Hasta kişi bunu duyar ve
konuşma dilindeki “negatif” ifadesinden, tespit edilen hastalıktan korkar.
Detaylar]
Dilin gelişmesi için geçerli olan dilsel biçim
çoğunlukla çıkış maddesidir. Almanya’da Martin Luther’in İncil çevirisi,
Birleşik Krallıkta kraliyet ailesinin konuştuğu İngilizce, Fransa’da Paris’te
konuşulan konuşma dili, Rusya’da ulusal şair Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’in bir
eseri ve Türkiye için İstanbul’da konuşulan İstanbul Türkçesi dilin gelişmesine
katkı sağlayabilecek örnekler olarak kabul edilebilmektedirler.
Yüksek dil ve
konuşma dili
Bir yüksek dilin eğitim, gelişme ve bakım süreci
yaşayan konuşma dilinin sürekli bir gözlemine dayanmaktadır. Bu gözlem kültürel
kurumlar sayesinde günümüzde birçok ülkede bulunmaktadır. Bu kurumlar bu görevi
kendileri üstlenmişlerdir veya devlet tarafından görevlendirilmişlerdir. Ulusal
tarihe göre modern ülkelerde yazı dili ve konuşma dili çok farklı biçimde
gelişmişlerdir.
Buna göre konuşma dilinin öneminin değerlendirilmesi
de farklılık göstermektedir ve yüksek dilin tasarlanması için var olan ilgili
kurumların etkisi de aynı durumdadır.
Konuşma dili ve
günümüzdeki dil değişimi
Yüksek orandaki değişim hareketliliği, yabancıların
diğer ülkelere seyahatleri, kitle iletişimi, elektronik bilgi işlem ve bunlar
gibi diğer etmenler günümüzde günlük dilin gelişimini hızlandırmaktadır. Diğer
taraftan da televizyonun yerleşik etkileri ve esnek olan lehçe sınırlarının
etkileri günlük dilin gelişimini yavaşlatmaktadır. Bir dilin biçimsel
tanımlamaları nasıl olsa konuşma diline dayanmaktadır.
Konuşma dilinin
etkileri
Özellikle gençlerin dili ve diğer sosyal çevre dilleri
yeni neslin konuşma dilini her zaman etkilemektedir. Asıl önemli olan askeri
dil, hapishane dili, öğrenci dili, dağcı dili, avcı dili, uzmanlık alanı dili,
bölgesel dil, konuşma dili, lehçe ve şiveler gibi özel guruplarda
sınırlandırılmış olmasıdır. Günümüzdeki hareketlilik ve kitle iletişim araçları şivelerin ve lehçelerin sayısını sürekli olarak azaltmaktadır. Aynı
zamanda konuşma dilsel unsurların bölgesel karakteri de ortadan kaybolmaktadır.
Yazı dili ve
konuşma dili arasındaki ilişki
Yazı dili ile
konuşma dili arasındaki farklı ilişkiler üç değişik durumda kendini gösterir ve
bu üç farklı durumda da yazı dilinin konuşma diline olan bağımlılığı
tartışılır.
·
Bağımlılık teorisine dayanan bu yaklaşım yazı dilini
ikincil dil olarak yani konuşma diline bağlı olarak tanımlar. Bu noktada yazı
dili sadece konuşma dilinin kayıtlarına hizmet eder. Yazı dili kendi ifade
biçiminde daima hayalidir, çünkü yazı dili başka bir iletişim aracına hizmet eder. Asıl olarak yazı dili konuşma biçiminde bulunur.
·
Özerk teoriye özgü olan bu yaklaşım, yazı dilini
ikincil görev olmaktan kurtardığını ve konuşma diliyle eşit kabul ettiğini
ifade eder. Bunun temsilcileri bu görüşü, konuşma ve yazı dilinde dilin iki
farklı biçiminin söz konusu olduğunu belirterek savunurlar. Ayrıca yazı dili
ile fikir çatışmalarıyla bireylerin anlama kabiliyetinin genişleyeceği
görüşündedirler. Bununla beraber bu fikir çatışmasının konuşma dili üzerinde
etkileri olabilir.
·
Sınırlandırılmış yaklaşım her iki durumu da hesaba
katmaktadır ve hem her iki dil biçiminin de kısmi bağımsızlığını, hem de her
ikisi arasında oluşan ilişkileri kabul etmektedir.
“3-aşamalı-tez” olarak adlandırılan bu yaklaşım
gitgide önem kazanmaktadır. Bu 3 aşama planlama, belli bir üslupla ifade etme
ve üzerinde çalışıp düzeltmektir. Bu yaklaşım daima önem kazanmaktadır, çünkü
yazı dilinin dilsel formüllerine göre sorunlar ancak düşünsel planlamalar
tamamlandıktan sonra ele alınabilir.
Aynı şekilde zihinsel fikir oluşumlarının tam bir
cümle yapısında olup olmadığı veya en azından karmaşık bir sözcük yapısında olup
olmadığı güncel olarak tartışılmaktadır, ya da yazı dilinin dilbilgisel
formlara hizmet edip etmediği de güncel bir tartışmadır.
*