8 Kasım 2021 Pazartesi

Başka Bir Çare Varmola Varmola?

        En sonda söylenmesi gerekenleri en başta söyleyeyim ki sonra da rahat rahat, uzun uzun yazabileyim:

        Duydum ki / Okudum ki “Vahşi Kapitalizm” “İslâmi İslam’la yok etmek” istiyormuş. Yerli işbirlikçiler de onlara yardım etmek için yarışa girmiş bulunmaktaymış. Açığa çıkan bir grup sökülüp atılırken başka gruplar peydahlanmış. Bu tarih boyunca hep böyle oluyormuş. Biri gider, başka biri gelirmiş; ama aldanan hep biz olurmuşuz...

Bu makus talihimize son vermek için ana dilimizle Kur’an-ı Kerim’i okuyup anlayacağız. Anlamazsak tefsir okuyacağız, gerçek ilâhiyatçıları okuyacağız. Özetle bilgili olacağız ki aldanmayalım. Ve de hazır 10 Kasım Arifesinde olmamız dolayısıyla da Atatürk’ün sözünü tekrarlayacağız:

 Ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır."1 (30.8.1925)

*

“Yeni bir söz söyledim, diyen ihtimaldir ki, sözlerin en eskisini söylemiştir.” sözünden hareketle nasihatlerimin yeni olmadığını başta söylemeliyim. Yine bazı nasihatlerin tekrarlanmasının yararlı olabileceğini de vurgulamış olayım.

Bence, dünyamızı ve ahiretimizi kaybetmemizin ve bunalımlarımızın en önemli nedeni Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okumamamız ve gereğini yapmamamızdır. Başka deyişle anadillerine çevrilmiş Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okuyup gereğini yapmayanlar Allah’ın (cc) buyruklarını yerine getirmiyorlar.

Biliyoruz ki bu konu2 asırlardır tartışılmakta ve de bu tartışmalar hayal kırıklıklarıyla devam etmektedir.


Devam edegelen bir şey daha var: Dini siyasete alet etmek. Hz. Ali karşıtlarının başlattığı bu sakıncalı durum çok değişik taktiklerle sürüp geldi. Daha doğrusu medeniyetimizi ve birçok devletlerin yıkılmalarına sebep ola ola geldi. Yakın tarihimizde Kur’an’la Allah’la kandırma çok görüldü. Toplum bunun sakıncalarını az çok anladı sanırken bazı partililerin bu konudaki çatlak sesleri medya vasıtasıyla duyulunca anladım ki bu toplum kendi kılavuz kitabını anlayarak okuyamadıktan sonra bu şahıslar, bir sıfat takmaya dilim varmıyor, Allah’ından bulası şahıslar meydanlardan eksik olmayacak. Dolayısıyla bu toplum bunlardan kurtulamayacak yani iflah bulamayacağız.

İşte, bunun için diyorum ki Kuran’ı Kerim’i anlayarak okuyup gereğini yapalım ki bu nasıl sıfatlandıracağımızı bilemediğimiz kişiler tarafından kandırılmayalım.

Yukarıda dediğimiz gibi yeni bir şey söylemiyoruz;

Allah’ın ilk buyruğunu hatırlatıyoruz: “Yaratan rabbinin adıyla oku!” (Kur’an-ı  Kerim, 96/Alak Suresi – 1 (https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/sure/96-alak-suresi)

İnsanlığa çağrıda bulunuyoruz: Bu Kur’an insanlara bir açıklama, takvâ sahipleri    için de bir hidayet ve bir öğüttür. ( Kur’an-ı Kerim,  3/Âl-i İmrân Suresi-         138,(https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/%C3%82l-  i%20%C4%B0mr%C3%A2n-       suresi/431/138-ayet-tefsiri)

Kur’an-ı Kerim’de hiçbir şeyin eksik olmadığını, onun bir fihrist bir kılavuz olduğunu hatırlatıyoruz: Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki      kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi topluluklardır. Biz       kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp rablerinin     huzuruna getirileceklerdir. (Kur’an-ı Kerim, 6/En'âm Suresi – 38,  https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/En'%C3%A2m-suresi/827/38-ayet-        tefsiri)            

*

Yine self servis, yani bütün servislerinizi kendiniz yapacaksınız. Ben çok da olsa her şeyi ortaya koyacağım; siz beğendiğinizi / istediğinizi alacaksınız.

Değerli okurlarımız,

Anadilinizle Kur’an-ı Kerim’i okuyup anlamanızı ve gereğini yapmanızı öğütlerken şunları da eklemek gerekir:

Bazı mealleri anlamayabiliriz; onun için tefsir de okumalıyız. Yine,

Bazı âlimlerimizin yazılarını da okumalıyız.

Örneğin, Şimdiye dek Allah (cc) ile aldatmanın birçok çeşitlerini gördük. Şimdilerde yeni yeni versiyonlar denenmeye başladı. Onun için şeytandan Allah’a sığındığımız gibi bunlardan da kurtulmak için Kur’an-ı Kerim’e sığınacağız. Kaynağını Kur’an’dan alan âlimlerin yazılarını okuyacağız:

“Kur'an, "Allah ile aldatılmayın!" ihtarında bulunmasına rağmen Türk halkı, dinine olan derin saygısı yüzünden Allah ile aldatılıyor.

Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor. PKK'nın başı, yandaşlarına şu talimatı veriyor: "Peygamberler şehri Urfa'ya ilahiyat akademisi kurun!"

Allah ile aldatmak; dini; çıkar, koltuk, baskı, egemenlik aracı yapan bir sanayi koludur. İşin esası bakımından ne dini vardır ne de imanı. Onun dini-imanı, Tanrısı, ibadeti hep çıkarı ve hesabıdır.

Allah ile aldatanlar dokunulmaz, eleştirilmez bir 'tahakküm teolojisi' oluşturmuşlardır. Türkiye'de bu teolojiyi egemen kılmak istiyorlar ve bunda büyük ölçüde başarılı olmuşlardır.

Bu bir Haçlı-İngiliz siyasetidir. Atatürk bu şeytanî siyaseti, ta 1920'de Müslüman dünyaya tanıtıyor; İngilizlerin siyasetinin 'İslam'ı İslam'la yok etme siyaseti' olduğunu ilan ediyor.”2

Aklıma nerden estiyse sonda yazmam gerekeni başta yazıverdim. Yani benim yazacağım bir şey kalmadı. Sizin söyleyeceğiniz bir şey varmola?

Daha çok okumaktan ve çalışmaktan başka bir çare varmola varmola?

Sabahattin GENCAL,

Çekmeköy-İstanbul, 08. 11.2021

______________________________

1. (https://twitter.com/smeydan/status/1301817044829077504)

2. Önceki Diyanet İşleri Başkanlarımızdan Ord. Prof. Şerâfeddîn Yaltkaya  ve Ord. Prof. İsmail Hakkı İzmirli Ebû Hanife’nin şu fetvayı verdiğini açıklamaktadırlar:

“… Ebû Hanife’ye göre Kur’ân lâfız (söz) değil, belki lâfzın açıkladığı anlamdır.

Bunun için Kur’ân’ın Arapça, Türkçe ve Acemce (Farsça) gibi herhangi bir dile ihtisası yoktur. Anlamdan ibaret olan Kur’ân’ın herhangi bir dil ile açıklanması müsavidir (eşittir).

Ebû Hanife’nin bu konudaki (yargısının) kanıtları şunlardır:

1. “Şüphe yoktur ki Kur’ân; önden (önceden) gelip geçen peygamberlerin kitaplarında var idi.”

2. “Şüphe yoktur ki bu Kur’ân; ilk kitaplarda var idi.”

Pek açıktır ki Kur’ân; (Hz. Peygamber’den) önce yaşayan peygamberlerin kitaplarında Arapça değildi. Oysa ki bu âyetlerle kesin surette Kur’ân’ın bu kitaplarda mevcut olduğu açıklanmakta olduğundan Kur’ân sözcüğünün önceki peygamberlerin kitaplarında olan ile Peygamberimize indirilmiş olan (yani Kur’ân-ı Kerîm) arasında iştirak noktasını ifade ettiği anlaşılmaktadır. Bu iştirak noktası ise, yalnız Arapça değildir. Belki Arapçanın ifade ettiği anlamı bildiren herhangi bir dil ile terkib-i hususîdir.

https://www.habererk.com/turk-ve-islam-dunyasi/sunnet-ve-mezheplere-gore-ana-dilde-ibadet-sakir-keceli-h8222.html

3. Yaşar Nuri Öztürk, Allah ile Aldatmak - Türkiye'yi Kemiren İhanet, Yeni Boyut, İlk Baskı Yılı: 2008

Paylaşmak güzeldir.