Av. Sabahattin Gencal |
Avukatlık
stajım sırasında, İstanbul Barosu Avukatlık Staj Eğitim Merkezi’ndeki
kütüphanede bulunan, bütün kitapları demiyorum; ama ünlü üstatların birçok
kitabını okudum. Büyük bir keyifle, lezzet alarak okudum. Öyle ki, okurken
birileri görmüşse künefe yemekte olduğumu sanmıştır.
Çok
sevdiğim üstatlardan biri de Ceza Hukuku avukatı Prof. Dr. Faruk Erem’di. Onu
kim sevmedi ki? Bugün nedense onu hatırladım. Hani derler ya “bayram değil,
seyran değil...” Bunun da vardır bir
hikmeti diyerek rahmetli ’den birkaç söz aktarmaya çalışacağım.
Her
avukat tarafından da bilindiğini sandığım düşündürücü bir sözü vardır Erem’in.
Aynen aktaramayacağım için mealen ve açıklamalı olarak aktarayım:
Varsayalım
ki yargıçsınız. Önünüze 100 kişi getirildi. Bunlardan 99’u suçlu biri suçsuz;
ama kimin suçsuz olduğu bilinmiyor. Ne yaparsınız? “Kurunun yanında yaş da
yanar.” demezsiniz her halde. Erem de öyle düşünüyordu. O bir suçlunun hakkını
yememek için 100 kişiyi affetmekten yanaydı. “Adalet asıl suçluyu bulamadı diyelim. Hiç olmazsa suçsuzu
cezalandırmasın." (Faruk Erem) Bu arada, Montesquieu’nun “Bir tek
kişiye yapılan bir haksızlık, bütün topluma yapılan bir tehdittir.” Sözünü de
hatırlamışsınızdır.
Bu
sözleri kulağınıza küpe yapmanızı ve her tutumunuzda söz ve davranışlarınızda dikkatli
olmanızı öneriyorum.
Toplumumuz,
üzülerek söylüyorum benden daha çok hasta. “Hasta adam” deyişlerini
hatırlatmıyorum. Şimdiki durumumuz izah edilemeyecek bir durum. Buna sebep
olanları toptan suçlamaya kalkmayın. Unutmayın aralarında yolsuzluklara, adam
kayırmalara, uyuşturucu ticaretine, kara para aklamalara, talanlara vb. akla bile
gelmeyecek şeytani durumlara karışmayanlar da olabilir. Onların yüzü suyu
hürmetine ağzınıza geleni, söylemeyin yazmayın. Suçluları affedin demiyoruz.
Kimse de demez. Ama “Masumiyet Karinesini”1 de unutmayın. Yine bu
ülkenin savcılarının, yargıçlarının, avukatlarının olduğunu da unutmayın.
Çoklarınız onları da görüyoruz, Cumhuriyet Savcıları ancak garibanlar için
harekete geçiyor falan filan da demeyiniz. Böyle demeniz için savcılığa suç
duyurunda bulundunuz da olumsuz bir cevap mı aldınız? Savcılığa suç duyurusunda bulunacaksınız. Kanımca
bulunabilirsiniz. Çünkü bir yurttaş olmamız dolayısıyla dolaylı bile olsa kamu
aleyhindeki yolsuzluklar veya diğer suçlar elbette bizi etkiler. Başkaları suç
duyurusunda bulundu da ne oldu, gibi sözler de gereksiz. Herkes suç duyurusunda
bulunursa Cumhuriyet Savcıları da artık ne yapıp ne yapmayacağını düşünmeye
başlarlar elbet.
Çok
kritik olacak bu geçiş sürecinde herkesi sessizliğe davet ediyorum:
Her şeyin sahibi var,
Dört
duvarın, kelepçelerin, zincirin.
Gürültünün
de sahibi var,
Sessizlik hepimizin.
Faruk
Erem
(Bir
Ceza Avukatının Anıları, Faruk Erem)
Sessizlikte,
dingin bir kafa ile çerçeveli olarak düşünelim:
v Hamasi
konuşmalar devam ediyor. Demek ki toplumumuzda hâlâ böylesi nutuklardan
etkilenenler var.
v Dini
konular, maalesef çoğu yanlış olarak yerli yersiz şurda burda konu ediniliyor.
Demek ki toplumumuzda hâlâ “Allah’la” aldatma, aldatılma devam ediyor. Başka deyişle
dini konularda da bilgimiz yetersiz.
v Takımla
mücadeleden söz ediliyor. Demek ki spor takımı taraftarı olmakla parti
taraftarı olma arasındaki farkı bilmeyenler var.
v Olaylar
ve isimler zikredilmeye devam ediyor. Demek ki fikir teatisi, fikirlerin
çarpışması vb. kavramları bilinmiyor.
v Para
politikaları ile zenginler fakirleri gece gündüz demeden çalıyor. Demek ki
emeğin çalınmasını bilinmediği gibi kefen paralarının çalınması da bilinmiyor.
v Daha
sayalım mı? Saymayalım ve özetle belirtelim ki bu toplumu uyandırmak için yeterince
çalışmadık.
Çalışacağız
kardeşim. Başka yolu yok. Herkes elinden geleni yapacak. Biz, işte böyle
üstatların sözlerini hatırlatacağız. Gençler de “Uhulet ve suhuletle” yani
sessiz ve sakin bir şekilde, yumuşaklıkla toplumumuzu uyandırmaya
çalışacaksınız. Toplumumuzu yönetenlere de yeminlerini yerine getirmezlerse “çarpılacaklarını”
tatlı bir dille ve de ikna ederek anlatacaksınız/anlatmalısınız.
*
Kimlik
Tanık
kimliğini söyledi, genelev kadını idi. Hepimiz ayağa kalktık. Başkan tanığa
yemin verdiriyordu.
-
Namusun, vicdanın üzerine yemin ediyor musun?
Kadın
başkana baktı. Etrafına bakındı. Başkan bağırdı;
-Yemin
etsene be kadın!
-Edemem
Reis Bey, çarpılırım. Namus dediğini çıkar edeyim.
Başkan
durakladı, bakışını başka tarafa çevirdi zabıt kâtibine yaz dedi;
-Tanığa
usulen yemin ettirildi.2
Sabahattin
Gencal, Çekmeköy-İstanbul, 20.11. 2011
_________________________
1. Anayasa’nın
38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz”
denildiğini, Anayasa koyucunun masumiyet karinesini olağanüstü durumlarda dahi
sınırlandırılamayacak mutlak bir ilke olarak kabul ettiğini belirten Başkan
Arslan, Anayasa’nın 15. maddesine göre de savaş, seferberlik ve olağanüstü
hâlde dahi suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağını
vurguladı. (20 Kasım 2020)
2. Faruk
Erem, Bir Ceza Avukatının Anıları, s:27
https://1000kitap.com/bir-ceza-avukatinin-anilari- -42372/alintilar?s=en-eskiler