26 Nisan 2022 Salı

Yeniden Yazma Gerekçesi Buldum

 

Sabahattin Gencal
Yuvacık-Başiskele, 2015

Oh be. Biraz rahatladım...

“Bir kitap/yazı okudum, hayatım değişti.” yaygın sözünü duymasına duydum; ama henüz hayatımı değiştirecek kitabı okumadım. Belki de henüz basılmadı. Hemen benim kafa çağrışım yaptı yine: Nazım Hikmet’in deyişinden hareketle yazıyorum: En iyi kitap, daha açık deyişle hayatımızı değiştirecek kitap henüz yazılmayan kitaptır. Neyse bunun üzerinde nasip olursa ileride dururuz.

Benim kafa çağrışım yaptı, dedim ya yukarıda. Evet, sık sık çağrışım yapıyorum. Ama “Çağrışım Kanunlarına” uyuyor muyum, uymuyor muyum bilemem. Ha, demek ki “çağrışım kanunu” da varmış. Bilsem kesinlikle uyardım. Bilindiği üzere kanunlara kurallara uyan ve de uyulmasını isteyen biriyim.

Zamanımızın yöneticilerinin / görevlilerinin kanunlara uymamalarını kınamışımdır. İçimden tabii. Yoksa haddim mi, Alimallah...

Bu konuda bir hadis var, hatırlayacaksınız: “Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz.”  (Tirmizi, Kıyamet, 53, no: 2507;) Ben, okumakla o kadar meşgulüm ki çağrışım kanununu olup olmadığını bilmiyordum. Güzümüz yetkilileri de bazı şeylerle o kadar meşgul ki kanun manun unuttular gibi. Tam da böyle değil belki; ama hiç kimse, ama hiç kimse, günümüzde hukuk tıkır tıkır diyemez. Ben nasıl öğrenmemişsem veya unutmuşsam onlar da öyle olamaz mı? Olur veya olmaz zaten bunu konu etmek niyetinde değilim. Daha doğrusu böyle bir cesareti gösterip “Niyazi olmaya” niyetim yok.

Şenel İlhan Bey’in, Vesvese1 adlı sohbetinde okuduğum Çağrışım Kanununa (Kanunun birinci maddesinin a fıkrasına göre):

“Çağrışım Kanunu: Yer, zaman, neden, etki ve sonuç bakımından aralarında birlik, benzerlik ya da karşıtlık gibi ilişkiler bulunan düşüncelerin kendiliğinden birbirini hatırlatması, çağrıştırmasına tedai veya çağrışım kanunu denir. İnsan hafızasının çalışma şeklinden kaynaklanan bu yapı nedeniyle aralarında birlik, benzerlik ya da karşıtlık gibi ilişkiler bulunan nesne veya kavramlardan biri anılınca hemen diğeri insan iradesi olmadan akla hücum etmektedir. Limonu gören birinin hemen ağzının sulanması bir çağrışım olayıdır.

(Kanunun birinci maddesinin b fıkrasına göre): Zıt şeylerin birbirini çağrıştırması da böyledir. Mesela birisine “gece” deseniz karşıdaki kişinin aklına ilk gelen kelime “gündüz” olur, “beyaz” deseniz hemen “siyah” diyesi gelir. İyi kötüyü, var yoku çağrıştırır.” (Parantez içindeki ilaveleri ben ekledim. Daha etkili olsun diye.)

Beni rahatlatan işte bu ikinci fıkradır. Diyeceksiniz ki, neden?

Okuyucu zıddı da çağrıştırıyor ya... Ben, daima ümit ile yeis dengesini muhafaza etmeye çalıştımsa da okuyuculardan aldığım bir takım haberlere göre birazcık da olsa karamsar bir üslup kullanıyormuşum. Tabii bu da üzüyor beni. Bunda üzülecek bir şey yok ki, deyip beni teselliye kalkmayın. Bakın ne diyor T. S. Eliot:

“Negatif insanlara maruz kalmak radyasyona maruz kalmak gibidir. Kısa süreli düşük dozlara dayanabilirsiniz; ama sürekli kalmak sizi öldürür.”

Gerçi kısa süreli, küçük dozlar kullanıyorum; ama...

İnanın, artık yazmamaya karar verme aşamasındaydım. Hatta kararımı kâğıda dökmek üzereydim. Bir lâz atasözü ile başlayacaktım. “Paktun ki olmayi pakmayacaksun!” Ben de baktım ki olmuyor. Niye olmuyor biliyor musunuz? Ben doğdum doğalı, yazıya başladım başlayalı olduğum gibi görünmeye çalıştım. Oldukça şeffaf oldum. (Tabii her insanın içinde olan kara kutuyu açmamak şartıyla. Ee, olumsuz bir şey yazmayayım diye güyâ olumlu mu... Bu, kandırmanın, yalanın bir versiyonu.  Maskeli yazar da denir. Gerçi “Maskeli yazar” denmesi biraz havalı oluyor; ama ne hikmetse havalı olmayı  da inancıma aykırı buldum...

Uzatmayalım Çağrışım Kanununun birinci maddesinin b fıkrası gereğince yazılarıma devam edeceğim. İşte onun için başlarken Oh be, biraz rahatladım, ifadesin kullandım. Prof. Dr. Hüseyin Uysal da buna yakın bir ifade kullanıyor. “Bir şeyi anlamak istiyorsanız onu zıddıyla düşünün.”

Yalnız, kaş yapayım derken göz çıkarmayalım. Yazdığım her şeyi de zıddıyla düşünüvermeyin...

Yine mi çıkmaza giriyoruz...

Yazmak da zor valla. Yazmak için Sabahattin Gencal olmak yetmez; mutluluk endeksinde tabanda olan toplumumuz için yazarlığın yanında toplumbilimci veya doktor olmak da gerek.

Sabahattin GENCAL,

Çekmeköy-İstanbul, 27. 04. 2022

 ___________

1.   http://www.gonuldergisi.com/vesvese-yok-edilemez-ama-kontrol-edilebilir-seyyid-senel-ilhanin-sohbetinden.html

 

Paylaşmak güzeldir.