Sabahattin Gencal Yuvacık-Başiskele, 2015 |
Oh be. Biraz rahatladım...
“Bir
kitap/yazı okudum, hayatım değişti.” yaygın sözünü duymasına duydum; ama henüz
hayatımı değiştirecek kitabı okumadım. Belki de henüz basılmadı. Hemen benim
kafa çağrışım yaptı yine: Nazım Hikmet’in deyişinden hareketle yazıyorum: En
iyi kitap, daha açık deyişle hayatımızı değiştirecek kitap henüz yazılmayan
kitaptır. Neyse bunun üzerinde nasip olursa ileride dururuz.
Benim kafa çağrışım yaptı, dedim ya yukarıda. Evet, sık sık çağrışım yapıyorum. Ama “Çağrışım Kanunlarına” uyuyor muyum, uymuyor muyum bilemem. Ha, demek ki “çağrışım kanunu” da varmış. Bilsem kesinlikle uyardım. Bilindiği üzere kanunlara kurallara uyan ve de uyulmasını isteyen biriyim.
Zamanımızın
yöneticilerinin / görevlilerinin kanunlara uymamalarını kınamışımdır. İçimden
tabii. Yoksa haddim mi, Alimallah...
Bu
konuda bir hadis var, hatırlayacaksınız: “Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza
gelmedikçe ölmezsiniz.” (Tirmizi,
Kıyamet, 53, no: 2507;) Ben, okumakla o kadar meşgulüm ki çağrışım kanununu
olup olmadığını bilmiyordum. Güzümüz yetkilileri de bazı şeylerle o kadar
meşgul ki kanun manun unuttular gibi. Tam da böyle değil belki; ama hiç kimse, ama
hiç kimse, günümüzde hukuk tıkır tıkır diyemez. Ben nasıl öğrenmemişsem veya
unutmuşsam onlar da öyle olamaz mı? Olur veya olmaz zaten bunu konu etmek
niyetinde değilim. Daha doğrusu böyle bir cesareti gösterip “Niyazi olmaya”
niyetim yok.
Şenel
İlhan Bey’in, Vesvese1 adlı sohbetinde okuduğum Çağrışım Kanununa
(Kanunun birinci maddesinin a fıkrasına göre):
“Çağrışım
Kanunu: Yer, zaman, neden, etki ve sonuç bakımından aralarında birlik,
benzerlik ya da karşıtlık gibi ilişkiler bulunan düşüncelerin kendiliğinden
birbirini hatırlatması, çağrıştırmasına tedai veya çağrışım kanunu denir. İnsan
hafızasının çalışma şeklinden kaynaklanan bu yapı nedeniyle aralarında birlik,
benzerlik ya da karşıtlık gibi ilişkiler bulunan nesne veya kavramlardan biri
anılınca hemen diğeri insan iradesi olmadan akla hücum etmektedir. Limonu gören
birinin hemen ağzının sulanması bir çağrışım olayıdır.
(Kanunun
birinci maddesinin b fıkrasına göre): Zıt şeylerin birbirini çağrıştırması da
böyledir. Mesela birisine “gece” deseniz karşıdaki kişinin aklına ilk gelen
kelime “gündüz” olur, “beyaz” deseniz hemen “siyah” diyesi gelir. İyi kötüyü,
var yoku çağrıştırır.” (Parantez içindeki ilaveleri ben ekledim. Daha etkili
olsun diye.)
Beni
rahatlatan işte bu ikinci fıkradır. Diyeceksiniz ki, neden?
Okuyucu
zıddı da çağrıştırıyor ya... Ben, daima ümit ile yeis dengesini muhafaza etmeye
çalıştımsa da okuyuculardan aldığım bir takım haberlere göre birazcık da olsa
karamsar bir üslup kullanıyormuşum. Tabii bu da üzüyor beni. Bunda üzülecek bir
şey yok ki, deyip beni teselliye kalkmayın. Bakın ne diyor T. S. Eliot:
“Negatif
insanlara maruz kalmak radyasyona maruz kalmak gibidir. Kısa süreli düşük
dozlara dayanabilirsiniz; ama sürekli kalmak sizi öldürür.”
Gerçi
kısa süreli, küçük dozlar kullanıyorum; ama...
İnanın,
artık yazmamaya karar verme aşamasındaydım. Hatta kararımı kâğıda dökmek
üzereydim. Bir lâz atasözü ile başlayacaktım. “Paktun ki olmayi pakmayacaksun!”
Ben de baktım ki olmuyor. Niye olmuyor biliyor musunuz? Ben doğdum doğalı,
yazıya başladım başlayalı olduğum gibi görünmeye çalıştım. Oldukça şeffaf
oldum. (Tabii her insanın içinde olan kara kutuyu açmamak şartıyla. Ee, olumsuz
bir şey yazmayayım diye güyâ olumlu mu... Bu, kandırmanın, yalanın bir
versiyonu. Maskeli yazar da denir. Gerçi
“Maskeli yazar” denmesi biraz havalı oluyor; ama ne hikmetse havalı olmayı da inancıma aykırı buldum...
Uzatmayalım
Çağrışım Kanununun birinci maddesinin b fıkrası gereğince yazılarıma devam
edeceğim. İşte onun için başlarken Oh be, biraz rahatladım, ifadesin kullandım.
Prof. Dr. Hüseyin Uysal da buna yakın bir ifade kullanıyor. “Bir şeyi anlamak
istiyorsanız onu zıddıyla düşünün.”
Yalnız,
kaş yapayım derken göz çıkarmayalım. Yazdığım her şeyi de zıddıyla
düşünüvermeyin...
Yine
mi çıkmaza giriyoruz...
Yazmak
da zor valla. Yazmak için Sabahattin Gencal olmak yetmez; mutluluk endeksinde
tabanda olan toplumumuz için yazarlığın yanında toplumbilimci veya doktor olmak
da gerek.
Sabahattin GENCAL,
Çekmeköy-İstanbul, 27. 04. 2022
1.
http://www.gonuldergisi.com/vesvese-yok-edilemez-ama-kontrol-edilebilir-seyyid-senel-ilhanin-sohbetinden.html