29 Nisan 2022 Cuma

Hâkimler Ders Veremez

 

Sabahattin Gencal, İzmit


Bir hâkim,  duruşma salonundaki kürsüden hüküm verir; ama kesinlikle ders vermez, daha doğrusu veremez. Ancak hâkimin verdiği hükümden herkes, evet sade bir yurttaştan devletin başında bulunan kişiye kadar herkes ders alabilir. Toplumumuzda ve dünyada böyle güzel dersler vardır.

Sokrat nasıl bir fikir ebesiyse hâkim de “adaletin ebesidir.” Görevi, en sağlıklı, en kolay, gereken çabuklukta ve hiç kimseye ağrı ve sıkıntı çektirmeden, vicdanların kararmasına sebep olmadan; emekli hâkimlere gözyaşı döktürmeden ve de hukukun ruhuna ve lekesiz olan kendi vicdanına uygun olarak adaletin doğumunu sağlamaktır.

Bazı doğumlarda savcıların ve avukatların yardımına ihtiyaç duyabilir. Hâkim, hâkimin sağında savcı, solunda avukat yani üç ebe doğumun en iyi, en güzel, en doğru biçimde olması için çabalarlar. Bu üç ebe de yasanın ruhuna ve vicdanlarına göre kolektif çalışırlar. Biri sağa biri sola çekerse doğmakta olanı öldürebilir veya sakatlayabilirler. Savcıların da avukatların hâkimler gibi titiz davrandığından kuşkumuz yoktur. Ancak toplum nezdinde savcı ve avukat imajları maalesef farklı olmaktadır. Toplumdaki bu yanlış, yap yanlış düşünce o kadar yoğun ki bazı savcı ve avukatlar da toplumun bu görüşlerinden fazlasıyla etkilenmiş durumdadır.

Doğumlarda ölüm tehlikesi olabilir, onun için başka ebelere (üst mahkemelere) müracaat edilir. Böylece doğmakta olan ölmekten kurtarılır. Ancak bütün bu işlemler en kısa zamanda yapılmalıdır. Gecikme durumlarında bir annenin kan zehirlenmesinden, kan kaybetmekten veya oksijen azlığından öldüğü çok görülmüştür. Bazen anne de ölür, bebeği de. “Geç kalan adalet adalet değildir.”

Bütün bu söylediklerim / yazdıklarım, hukuk fakülteleri birinci sınıfından itibaren her zaman herkese öğretilir. Ancak ne hikmetse topluma bu kritik, bu “olmazsa olmaz”  bilgiler aktarılmaz. Evet, “Adalet devletin/dinin direğidir/temelidir.” vecizesi her duruşma salonunda yazılıdır. Gönül isterdi ki bu insanlarımızın gönlünde ve kafasında da yazılsın. İnsanımız, yöneticilerimiz bu konuda bilgili ve hassas olsalar hukuksuzluklara meydan verilmezdi.

Bütün bu yazdıklarımızı örneklerle anlatabilsek elbette daha iyi olur. Tabii az ve çarpıcı örnek verebilsek daha da iyi olacak. Madde madde sıralamaya çalışalım:

1. Bir doğum evinde bir doktora/ebeye hükümet yetkilileri karışabilir mi veya onlara dolaylı biçimde de olsa talimat verebilir mi? Böyle bir durum görülmemiştir değil mi? Eğer görülse bebeğin yakınları da halk da gereken uyarıyı yapar. Peki, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı kimdir? Adalet Bakanı değil mi?  Bizim hukuk üstatlarımız defalarca defalarca bunun uygun olmadığını söylemediler mi? Söylediler. Ama halkımız? Yasal çerçevede sesini duyurdu mu veya oy verirken bu hassas konuyu düşündü mü?

2. Tıp Fakültelerinde, bağış edilen ceset (kadavra) kullanılıyor. Peki, morgdan, bağış olmadan, gizlice bir insan cesedinden bir kol kesilip eğitim ve araştırma amacıyla kullanılsa o ölünün sahipleri ve halkımız nasıl tepki verir dersiniz? Siz onlara ders vermek için bu alındı /çalındı diyebilir misiniz? Peki, şimdi düşünelim bir ölünün/cesedin bir uzvunu ders için kullanamazken bir canlıyı ders olarak kullanabilir misiniz?

Yazının başında da belirttim. Her bakımdan tam bağımsız olarak vicdanlarıyla baş başa kalan hâkimlerimiz duruşma salonu hâkim kürsüsünden ders veremez. Hüküm verme kurallarının gerektirdiği biçimde hüküm verir. Hâkim istediği hükmü verir. Bu hükmü uygun görmeyenler üst mercilere başvurabilir; ama hâkime doğum öncesinde de sonrasında da hiç kimse bir şey söyleyemez. Dolaylı biçimde de olsa hâkim kınanamaz, itibarsızlaştırılamaz. Tekrar ediyorum hâkim kürsüsünden hüküm verilebilir ancak ders verilemez. Ders için değil birkaç ay birkaç sene, bir gün bile ceza verilemez.

Dikkat dikkat! Bu yazımızda adalet ebelerinin ders verdiklerini ima etmiyoruz. Onların zihnini okuyamayız, vicdanlarını göremeyiz. Ancak bu son yıllarda, aylarda ve günlerde hâkimlerin kararlarını ders aracı olarak kullanan başta siyasetçiler olmak üzere gazeteciler ve yazarların çok büyük yanlışa düştüklerini görüyoruz. Ve birkaç hatırlatmada bulunmanın yararlı olacağını düşünüyoruz:

İnsan Allah (cc) tarafından en güzel biçimde yaratılmıştır. Halife potansiyeliyle de donatılmıştır. Evren tüm unsurlarıyla birlikte insan emrine verilmiştir. Yani insan bir büyük evrendir. Bunu dikkate aldığımızda insan karşısında titrememiz gerektir. Hele en küçüğünden en büyüğüne tüm görevliler tek bir insan dahil her insanın karşısında pür dikkat kesilmesi gerekir. Görev bunu gerektirir. Bu görevi yapamayanlara görevleri öğretilir; yapmayanlara görevlerinden ayrılmaları uyarısı yapılır.

Dikkat dikkat! Basından öğrendiğimize göre yurdumuzun içinde ve dışında egemenliğimize kast eden küçük büyük birçok fitne grupları var. Bu düşman gruplarından kurtulmak için gereği bihakkın yapılır. Tabii bu durum öngörülmüştür. Önlemlerin nasıl olacağı da planlanmıştır. Ön görüşlülük, plansızlık varsa o da apayrı bir sorun. Vakit geçirilmeden tek bir gün vakit geçirilmeksizin liyakatli kişilerin/uzmanların görüşleri doğrultusunda hareket edilmeli. Bu işler hamasetle yürümez. Seçim taktikleriyle hiç yürümez. Demek istediğim fitne ve fesat çıkaranlara ders olsun diye bir insanın canı yakılmaz. "Başka türlü olmaz, millet ancak bundan anlar ve siner." diyenler çok yanlış düşünmektedirler.

Dikkat, dikkat! Dikkat edilirse bu yazımızda isim yazmadığım gibi kurum ve kuruluş adları da yazmadım. Bizler gelip geçiciyiz. Sadece bugün için yazsak günü birlik işler yapan, öngörüsüz ve düşüncesizlerin hatasına düşmüş oluruz.

İnsan beşerdir. Hatasız kul olmaz elbet. Ama tövbe edip hataları düzeltmek gerek. Sonra kabile devirlerinde değiliz. Çok girift sorunlarla karşı karşıyadır tüm toplumlar. Onun için herkes aldığı görevin uzmanı olmak durumundadır. Uzman olmayanlar lütfen çekilsin, demek durumunda değiliz elbet. Ama toplumumuza bir ayet-i kerimeyi, biz de hatırlatalım:

Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.” Nisâ Suresi - 58. Ayeti, https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Nis%C3%A2-suresi/551/58-ayet-tefsiri.

Allah’a (cc) hamd olsun uzman olan kişilerimiz vardır. Uzmanlık diploması olanlar sınava girer ve kazananlara görev verilir. Bu görevlendirmede hiçbir ayrım, hiçbir torpil düşünülemez. Uzmanlarımızın psikolojisinden kısaca söz edeyim. Bunlar bize değil biz bunlara muhtacız. Bunlar göreve talip olmayabilirler, hele dönen katakullileri görenler tamamen çekilebilirler. Bunları teşvik etmek, vatanın ve milletin bekası ve selâmeti için bunları görev çağırmak durumundayız. Onun için tüm yurttaşlarımıza sesleniyorum, bu içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmak için vakit henüz geçmemiştir; ama geçmek üzeredir. Bu uyarımı seneler önce de yaptım. Tekrar yapıyorum. Lütfen uhdenize düşen görevleri ihmal etmeyiniz.

Anayasamızda ifadesini bulan laik, hukukun üstünlüğüne dayanan sosyal ve demokratik ve de çağdaş bir devlet/toplum olma dileğiyle...

Sabahattin Gencal

(Emekli Öğretmen, Avukat ve Kamu Yönetimi Uzmanı), 29. 04. 2022

Not: Mahcubiyetle ve üzülerek, İsmimi etiketledim ki, beni tanımayanlar “atıyor, tutuyor, ahkâm kesiyor vb. demesinler ve söylediklerimi gece gündüz düşünsünler...


Paylaşmak güzeldir.