Sabahattin Gencal, İzmit |
Bir
hâkim, duruşma salonundaki kürsüden hüküm
verir; ama kesinlikle ders vermez, daha doğrusu veremez. Ancak hâkimin verdiği hükümden herkes, evet sade
bir yurttaştan devletin başında bulunan kişiye kadar herkes ders alabilir.
Toplumumuzda ve dünyada böyle güzel dersler vardır.
Sokrat nasıl bir fikir ebesiyse hâkim de “adaletin ebesidir.” Görevi, en sağlıklı, en kolay, gereken çabuklukta ve hiç kimseye ağrı ve sıkıntı çektirmeden, vicdanların kararmasına sebep olmadan; emekli hâkimlere gözyaşı döktürmeden ve de hukukun ruhuna ve lekesiz olan kendi vicdanına uygun olarak adaletin doğumunu sağlamaktır.
Bazı
doğumlarda savcıların ve avukatların yardımına ihtiyaç duyabilir. Hâkim,
hâkimin sağında savcı, solunda avukat yani üç ebe doğumun en iyi, en güzel, en
doğru biçimde olması için çabalarlar. Bu üç ebe de yasanın ruhuna ve
vicdanlarına göre kolektif çalışırlar. Biri sağa biri sola çekerse doğmakta
olanı öldürebilir veya sakatlayabilirler. Savcıların da avukatların hâkimler
gibi titiz davrandığından kuşkumuz yoktur. Ancak toplum nezdinde savcı ve
avukat imajları maalesef farklı olmaktadır. Toplumdaki bu yanlış, yap yanlış
düşünce o kadar yoğun ki bazı savcı ve avukatlar da toplumun bu görüşlerinden
fazlasıyla etkilenmiş durumdadır.
Doğumlarda
ölüm tehlikesi olabilir, onun için başka ebelere (üst mahkemelere) müracaat
edilir. Böylece doğmakta olan ölmekten kurtarılır. Ancak bütün bu işlemler en
kısa zamanda yapılmalıdır. Gecikme durumlarında bir annenin kan
zehirlenmesinden, kan kaybetmekten veya oksijen azlığından öldüğü çok
görülmüştür. Bazen anne de ölür, bebeği de. “Geç kalan adalet adalet değildir.”
Bütün
bu söylediklerim / yazdıklarım, hukuk fakülteleri birinci sınıfından itibaren
her zaman herkese öğretilir. Ancak ne hikmetse topluma bu kritik, bu “olmazsa
olmaz” bilgiler aktarılmaz. Evet, “Adalet devletin/dinin direğidir/temelidir.”
vecizesi her duruşma salonunda yazılıdır. Gönül isterdi ki bu insanlarımızın
gönlünde ve kafasında da yazılsın. İnsanımız, yöneticilerimiz bu konuda bilgili
ve hassas olsalar hukuksuzluklara meydan verilmezdi.
Bütün
bu yazdıklarımızı örneklerle anlatabilsek elbette daha iyi olur. Tabii az ve
çarpıcı örnek verebilsek daha da iyi olacak. Madde madde sıralamaya çalışalım:
1.
Bir doğum evinde bir doktora/ebeye hükümet yetkilileri karışabilir mi veya
onlara dolaylı biçimde de olsa talimat verebilir mi? Böyle bir durum
görülmemiştir değil mi? Eğer görülse bebeğin yakınları da halk da gereken
uyarıyı yapar. Peki, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı kimdir? Adalet
Bakanı değil mi? Bizim hukuk üstatlarımız
defalarca defalarca bunun uygun olmadığını söylemediler mi? Söylediler. Ama
halkımız? Yasal çerçevede sesini duyurdu mu veya oy verirken bu hassas konuyu
düşündü mü?
2.
Tıp Fakültelerinde, bağış edilen ceset (kadavra) kullanılıyor. Peki, morgdan,
bağış olmadan, gizlice bir insan cesedinden bir kol kesilip eğitim ve araştırma
amacıyla kullanılsa o ölünün sahipleri ve halkımız nasıl tepki verir dersiniz? Siz
onlara ders vermek için bu alındı /çalındı diyebilir misiniz? Peki, şimdi
düşünelim bir ölünün/cesedin bir uzvunu ders için kullanamazken bir canlıyı
ders olarak kullanabilir misiniz?
Yazının
başında da belirttim. Her bakımdan tam bağımsız olarak vicdanlarıyla baş başa
kalan hâkimlerimiz duruşma salonu hâkim kürsüsünden ders veremez. Hüküm verme
kurallarının gerektirdiği biçimde hüküm verir. Hâkim istediği hükmü verir. Bu hükmü
uygun görmeyenler üst mercilere başvurabilir; ama hâkime doğum öncesinde de sonrasında da hiç kimse bir şey söyleyemez.
Dolaylı biçimde de olsa hâkim kınanamaz, itibarsızlaştırılamaz. Tekrar
ediyorum hâkim kürsüsünden hüküm verilebilir ancak ders verilemez. Ders için değil
birkaç ay birkaç sene, bir gün bile ceza verilemez.
Dikkat
dikkat! Bu yazımızda adalet ebelerinin ders verdiklerini ima etmiyoruz. Onların
zihnini okuyamayız, vicdanlarını göremeyiz. Ancak bu son yıllarda, aylarda ve
günlerde hâkimlerin kararlarını ders aracı olarak kullanan başta siyasetçiler
olmak üzere gazeteciler ve yazarların çok büyük yanlışa düştüklerini görüyoruz.
Ve birkaç hatırlatmada bulunmanın yararlı olacağını düşünüyoruz:
İnsan
Allah (cc) tarafından en güzel biçimde yaratılmıştır. Halife potansiyeliyle de donatılmıştır.
Evren tüm unsurlarıyla birlikte insan
emrine verilmiştir. Yani insan bir büyük evrendir. Bunu dikkate aldığımızda
insan karşısında titrememiz gerektir. Hele en küçüğünden en büyüğüne tüm
görevliler tek bir insan dahil her insanın karşısında pür dikkat kesilmesi
gerekir. Görev bunu gerektirir. Bu görevi yapamayanlara görevleri öğretilir;
yapmayanlara görevlerinden ayrılmaları uyarısı yapılır.
Dikkat
dikkat! Basından öğrendiğimize göre yurdumuzun içinde ve dışında egemenliğimize
kast eden küçük büyük birçok fitne grupları var. Bu düşman gruplarından
kurtulmak için gereği bihakkın yapılır. Tabii bu durum öngörülmüştür.
Önlemlerin nasıl olacağı da planlanmıştır. Ön görüşlülük, plansızlık varsa o da
apayrı bir sorun. Vakit geçirilmeden tek
bir gün vakit geçirilmeksizin liyakatli kişilerin/uzmanların görüşleri
doğrultusunda hareket edilmeli. Bu işler hamasetle yürümez. Seçim
taktikleriyle hiç yürümez. Demek istediğim fitne ve fesat çıkaranlara ders
olsun diye bir insanın canı yakılmaz. "Başka türlü olmaz, millet ancak bundan
anlar ve siner." diyenler çok yanlış düşünmektedirler.
Dikkat,
dikkat! Dikkat edilirse bu yazımızda isim yazmadığım gibi kurum ve kuruluş adları
da yazmadım. Bizler gelip geçiciyiz. Sadece bugün için yazsak günü birlik işler
yapan, öngörüsüz ve düşüncesizlerin hatasına düşmüş oluruz.
İnsan
beşerdir. Hatasız kul olmaz elbet. Ama tövbe edip hataları düzeltmek gerek.
Sonra kabile devirlerinde değiliz. Çok girift sorunlarla karşı karşıyadır tüm
toplumlar. Onun için herkes aldığı görevin uzmanı olmak durumundadır. Uzman
olmayanlar lütfen çekilsin, demek durumunda değiliz elbet. Ama toplumumuza bir
ayet-i kerimeyi, biz de hatırlatalım:
“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar
arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne
güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.”
Nisâ Suresi - 58. Ayeti, https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Nis%C3%A2-suresi/551/58-ayet-tefsiri.
Allah’a
(cc) hamd olsun uzman olan kişilerimiz vardır. Uzmanlık diploması olanlar
sınava girer ve kazananlara görev verilir. Bu görevlendirmede hiçbir ayrım, hiçbir
torpil düşünülemez. Uzmanlarımızın psikolojisinden kısaca söz edeyim. Bunlar
bize değil biz bunlara muhtacız. Bunlar göreve talip olmayabilirler, hele dönen
katakullileri görenler tamamen çekilebilirler. Bunları teşvik etmek, vatanın ve
milletin bekası ve selâmeti için bunları görev çağırmak durumundayız. Onun için
tüm yurttaşlarımıza sesleniyorum, bu içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmak
için vakit henüz geçmemiştir; ama geçmek üzeredir. Bu uyarımı seneler önce de
yaptım. Tekrar yapıyorum. Lütfen uhdenize düşen görevleri ihmal etmeyiniz.
Anayasamızda
ifadesini bulan laik, hukukun üstünlüğüne dayanan sosyal ve demokratik ve de
çağdaş bir devlet/toplum olma dileğiyle...
Sabahattin
Gencal
(Emekli
Öğretmen, Avukat ve Kamu Yönetimi Uzmanı), 29. 04. 2022
Not:
Mahcubiyetle ve üzülerek, İsmimi etiketledim ki, beni tanımayanlar “atıyor,
tutuyor, ahkâm kesiyor vb. demesinler ve söylediklerimi gece gündüz
düşünsünler...