Sabahattin Gencal (Akyazı, Temmuz 2022) |
80. yaşıma merdiven dayadım. Açık
deyişle bugün yani 28. Eylül 2022’de 79 yaşını doldurdum; 80. Yaşın ilk
günündeyim.
Allah’a şükürler olsun. İnsan olarak
yaşıyor olmak bile şükre değer. Hatta bir an bile yaşamak insanın sonsuz
hayatına katkı sağlar. Örneğin tövbe istiğfar edersin.1
Zaman zaman nefis muhasebesi yapan
biri olarak 79 yılın muhasebesinin dökümünü sergilemek isterdim doğrusu; ama
beceremiyorum. Yalnız muhasebe ile ilgili bir alıntıyla yetinelim:
“Muhasebe, geçmişteki eksiklikleri sezerek geleceği seyre koyulmaktır. Kelime itibariyle hesap görme, hesaplaşma, kendi kendini sorgulama manalarına gelen muhasebe; müminin, her lahza, iyi–kötü, doğru–yanlış, sevap–günah nevinden yaptığı bütün amellerini gözden geçirip, hayır ve güzellikleri şükürle karşılaması; günahları istiğfarla gidermeye çalışması; yanlışlık ve kötülükleri de tövbe ve nedâmetle düzeltmeye gayret göstermesi adına, çok önemli bir cehd ve insanın iradesinin hakkını vermesi adına da ciddi bir teşebbüstür.”2
Ben ek olarak ruhsal ve bedensel sağlığım
hakkında da bir “durum tespiti” yapmak isterdim. Tabii sadece istemekle olmuyor.
Ancak ana hatlarıyla belirteyim: Obez denecek kadar şişmanım. Cilt kanserinden
operasyonlar geçirdim. Kalp damarla ilgili varis (venüz3) sorunum
var. Reflü ve eklem ağrılarım da bazen “Biz de varız” diyor. Ruh sağlığımız da istenildiği gibi değil.
Zaman zaman yazmıştım. Anskiyete (kaygı bozukluğu) var...
Bu durum tespitini şikâyet için
yapmadım. Allah’a hamd olsun iyiyim. Her an, kimin söylediğini unuttuğum bir
sözü söylerim: “Bugün en iyi günüm.”
Şunu da ek olarak belirteyim: “İnsan
hastalığını yalnız kendisini doktora götürecek olana söylemeli.” der bir
düşünür. Bir başka yazar da “Zayıf taraflarınızı hiç kimseye söylemeyiniz. Söylerseniz...”
Dikkat ettiniz mi? Yazarların
isimlerini söyleyemedim. Söyleyemedim; çünkü unutkanlığım gittikçe artarak devam
ediyor. Bu da ayrı bir sorun.
Ben sorunlarımı da lehime kullanmak
istiyorum. Rahmetli İsmet İnönü mealen “Mağlubiyetim en büyük zaferimdir.” demişti
1950’de. Ben de unutkanlığımdan yararlanmak istiyorum. Bir konuda çalışmak için
tüm ön yargılardan kurtulmak gerekir, der üstatlar. Bir zamanlar ayaklı
kütüphane olarak nitelenen Sabahattin’in hafızası Allah (cc) tarafından
boşaltıldı. Hiçbir ön yargı olmadan tefsir derleme çalışmaları yaptı. Atatürk’ü,
Yunus Emre’yi, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerini, Sabahattin Ali’yi
inceledi. Gelenekçi ahlakçıları okuyarak, Kur’an-ı Kerim Tefsirlerini
inceleyerek Evrensel Ahlâk Üzere olmalı ( I ve II), Ahlak Aranıyor ve Esma-ı
Hüsna adlı eserleri hazırladı. Yine çarşıda pazarda; durakta otobüste,
pastanede ve camide vb. yerlerde görüştüğü insanların duygu ve düşüncelerinden
sağabildiklerini yazdı. Demek ki şimdilik unutkanlıktan şikâyetçi değiliz.
Ancak, vefakâr, cefakâr, sevgili eşimin vefatından sonra görmeye başladığımız
kâbusların devam etmesi hayra alamet değil. Bir ara bunları da lehime
kullanayım, dedim; ama beceremedim. Becerebilseydim aksiyon filmleri yaya
kalırdı yanımızda. Uzatmayalım unutkanlık, kâbuslar, şu bu demans4
belirtisi olabilirmiş...
Görüyorsunuz ki, hastalık hastası
gibi hastalıklardan dem vurduğum gibi internetten de alıntılar da yapıyoruz. Bu
hiç iyi değil. Sakın siz yapmayın. Allah göstermesin sıkıntıya girersiniz.
Örnek vereyim: Yanılmıyorsam 10 sene kadar önce boyun damarlarımdan bir filim
çektirmiştim. Filmin sonuçlarını bir Cuma günü almıştım. Pazartesi doktora
gösterecektim. Ama ben doktorculuk oynayarak değerlendirme yaptım. Filim
operatörleri dominant gibi bir şey yazmışlardı. O zamanlar Çocuklar Duymasın
Dizisi oynuyordu. Orada Dominant Teyze diye sert biri vardı. Ben de ondan
hareketle damar sertliği başladı kurgusu yaptım. Doğrusu canım sıkıldı. Doktor
Beye bir şey söylemedim tabii. Doktor Bey, dominatın üstün, canlı vb. anlamında
olduğunu söyleyince nasıl sevindiğimi anlatamam. Allah’a (cc) şükür. Bu arada
hafıza testi de oldum 36 sorunun cevabını da tam verdim yani 36/36. Ertesi gün
gitseymişim aynı soruları cevaplayamazdım...
Anlıyorum, kafanız karıştı. Bir şey
anlayamadınız. Haklısınız. Hiçbir doktor da beni anlayamadı. Bırakın doktorları
ben de kendimi anlayamadım. 50 sene önce Kendimizi Anlama Denemesi adlı bir
kitap yazmaya başlamıştım. Kitabı, miadı dolduğunda yani 2018’de bastırabildim ancak.
Alexis Carrel’in bir kitabının adı ne? “İnsan Denen Meçhul”
"Nefsini bilen Rabbini bilir.5" hadisi bilirsiniz.
İnşallah kendimizi tanımaya devam edeceğiz. Son nefesimize kadar pes etmek yok.
Bütün bunları niye yazdım?
Okuyucuların, okudukları metnin
yazarını tanımaya hakları olduğunu defalarca yazdım. Benim fikrim böyle.
Başkaları yazara değil sadece metne bakar. Ben, bu konuda da çok hassasım.
Hatta çocuklarıma da yanlış veya eksik bir şey söylüyorsam “yok sayın” diyorum.
Yok say ifadesini de bilgisayardan öğrendim. Bazen yok say ifadesiyle
karşılaşıyorum. Evet, katkı sağlayalım derken vebal altında kalırız.
Okuyucuların zamanlarını da alırız üstelik.
Her an, özellikle günümüzde zamanı
değerlendirmemiz gerekir. Biz yaşlılar, zamanı geçirmeye çalıştığımız anlar
olabilir, olmaması gerekir; ama oldu diyelim. Başkalarının zamanını almaya hakkımız yok. Şimdi bana, “Medyamız ve
sosyal medya vasıtalarıyla zamanımızı resmi ve gayri resmi olarak çalıyorlar.” demeyin.
Sizlere akıl verecek değilim. Memleketi soyup soğana çevirenlere bilmem ne
dersiniz; ama bir “an”ınızı bile çalanları affetmeyin. Onları dinlemeyin,
okumayın. Tabii yukarıda da söyledim ya beni de yok sayabilirsiniz.
Büyük lâf ettik değil mi? Yüz defa
dedim kendi kendime "öğüt verme" diye. Ama biz eski kuşağız. Peygamber
Efendimizin “Din nasihattir.6” hadisini dinleye dinleye büyüdük.
Nedense bugün kimse öğüt dinlemiyor.
Kameti fazla uzattık galiba. Sadede
gelelim:
Bugün 80. Yaşımıza merdiven dayadık.
İnşallah bu merdiveni de sağ salim çıkabiliriz. Daha önemlisi inşallah zerrece
olsa bile, son nefesimize kadar katkı sağlayabiliriz.
Sabahattin
Gencal,
Çekmeköy-istanbul,
28. 09. 2023
Not: Bizim Merdivenimiz Ahmet Haşim’in
Merdiven’ine benzemiyor. Aslında hiç kimsenin merdivenine de benzemiyor. Herkesin
merdiveni başka...
Oğlum Ahmet Gencal'a teşekkür ederim. Emeğine sağlık.
____________
1.“Nasûh tövbesi yapanlar, tövbe edip
ölünceye kadar tövbesinde duranlardır. Bunlar geçmişteki eksiklerini tamamlar
ve bir daha günaha dönmeyi hatırdan bile geçirmezler, zelle ve sürçmeler müs
tesna. İşte tövbede istikamet budur. Günahların sevaplarla değiştirilip
hayırlarda müsabaka edenler bu tür tövbe sahipleridir.” (Gazalî, İhyâ, IV, 78.)
2.https://sorularlaislamiyet.com/nefis-muhasebesi-hakkinda-bilgi-verir-misiniz-nefis-nasil-sorguya-cekilir-ornek-verir-misiniz
3. Venöz (Toplardamar) Yetmezlik Nedir?
Normalde toplardamarlar bacaklardaki
oksijeni azalmış olan kanı kalbe getiren damarlardır. Ayakta dururken kanın
bacaklardan kalbe pompalanması baldır ve ayaktaki adaleler aracılığı ile
gerçekleşir. Yaş ilerlediğinde ya da çeşitli hastalıkların etkisi ile
toplardamarlar zayıflar.
Toplardamarlar zayıflayıp gevşedikçe
kanı kalbe gönderme görevi bozulmaya ve kan bacaklarda birikmeye başlar.
Bacakta toplardamarlar içinde basıncın artması temel sorun olup, zamanla
bacaklarda varisler, şişme ve deri değişiklikleri ve yaralar (venöz ülser)
görülmeye başlar. Yıllarca süren bu olay kronik (süreğen) venöz (toplardamar)
yetmezliği olarak adlandırılır. https://www.cuneytkoksoy.com/venoz-toplardamar-yetmezlik#:~:text=
4. Alzheimer-Demans
Alzheimer
hastalığı demansın en sık görülen tipidir. Genelde hafif hafıza kaybıyla
başlayan ve ilerleyen bir seyir izler. Hastalığın başında anahtarlarını
kaybeden ya da kapıyı kapatmayı unutan yakınlarınız zararsız olarak
görülebilir. Ancak, hastalık orta ve son aşamalara doğru ilerledikçe hafıza
kaybı daha kötüleşir ve tehlikeli durumlara yol açabilir.
https://www.bukethuzurevi.com/?gclid=Cj0KCQjw1bqZBhDXARIsANTjCPLszu9hY9zDYZMZFSBi6FHIvj_oZ8asa
5. "Nefsini bilen Rabbini
bilir."
İbn Teymiye: Mevzudur, dedi.
es-Sem'anî ise: Bunun merfu olarak bilinmediğini, Yahya b. Muaz er-Razî’nin
sözü olduğunu, söyledi.
Nevevî dedi ki: Nebi’den (s.a.v.)
sabit değildir. Fakat, manası sabittir. Denildi ki: Kendi cehaletini bilen,
Rabbinin ilmini; kendisinin fâni olduğunu bilen, Rabbinin baki olduğunu;
kendisinin âciz ve zayıf olduğunu bilen, Rabbinin kudret ve kuvvetini bilir.
6. "Din nasihattir" ne
demek?
Nasihat, bir
şeyi ve bir kimseyi içten ve gönülden sevmek, ona bağlanmak, ihlas sadakat ve
samimiyet demektir. Arı, duru, saf oldu demektir. İçinde aldatma duygusu
olmayan, kalbi halis kimseler için nasih veya nasuh ifadesi kullanılmıştır.
Nitekim Kur’anda içten gelerek yapılan samimi tevbeler için Tevbe-i Nasuh
ifadesi kullanılmıştır. Yani sahibini bir daha günaha götürmeyen halis
tevbedir.
(...)
Ayrıca
“nasihat” kelimesi; insanları iyiye ve güzele sevketmek için yapılan güzel
konuşma vaaz, öğüt verme, tavsiye etme, ihtar etme, ibret verici ders gibi
ifadelerin yerlerine de kullanılmıştır. Bizim dilimize de sadece bu anlamı ile
geçmiş ve ‘nasihat edilen kimsenin hayrını istemek’ diye ifade edilmiştir.
Kaynak: "Din nasihattir" ne demek? - Senai DEMİRCİ
7. MERDİVEN
Ağır ağır çıkacaksın bu
merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı yüzün perde perde
solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar
güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer
Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha
dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta