İnsan, Allah’a (cc) sorumluluğu ve hesap vermesi bakımından biricik bir birey olmasına karşın yaşam içinde toplumsal varlıktır.
İnsan,
yaşam süreci içinde toplumda birçok birbirinden farklı ve girift ilişkiler ağı
içinde olur. Bunlardan biri de arkadaşlık ilişkisidir.
Çocukluluktan
yaşlılığa uzanan süreç içinde bin bir çeşit arkadaşlık ve arkadaş grupları
vardır. Yine zaman içinde arkadaşlıktan dostluğa ve kardeşliğe uzanan gelişimler
oluşur.
Okullarda
başta kişisel rehberlik ve gelişim birimleri olmak üzere tüm öğretmenlerimiz,
camilerde hocalarımız, iş yerlerinde amirlerimiz vb. arkadaşlığın gereği ve
önemi üzerinde durmaktadırlar. Tabii aileler de... Yine psikologlar çocuklukta,
ergenlikte, yetişkinlikte vb. arkadaşlık ilişkileri üzerinde durmaktadırlar.
Hatta siyasetçiler bile özellikle olumsuzluklar baş gösterdiğinde arkadaşlıktan
kardeşlikten dem vurmaktadırlar. Bu konuda bilgi üretmeye çalışanların
kaynaklarından biri de Kur’an-ı Kerim ve hadislerdir. Yine bu konuda gözlem ve
deneyler, araştırma ve incelemeler oldukça çoktur. Bunlara girmeyeceğiz.
Dıştan başlayarak merkezde sonlanan bir arkadaşlık helezonu çizmiş gibi olduk.
Bu
helezonunun merkezine kendimi koyarak arkadaşlık üzerinde, kısaca durmak
istiyorum:
Allah’a
şükürler olsun ki, bugüne dek birçok değerli arkadaşım olmuştur. Şunu da anti
parantez olarak belirteyim: Azlık çokluk göreli bir kavramdır. Bana göre birçok
olan başkasına göre çok az olabilir. Evet, öteden beri herkesle çok iyi
geçindim, geçinebildim. Ama diğer arkadaşlarıma göre çok az arkadaş edindim. Az
ve öz. Allah (cc) hepsinden razı olsun.
Ölenlere Allah’ta rahmet, sağ olanlara sağlık, huzur ve hayırlı uzun ömür
dilerim. Arkadaşlarımın çoğu ile maalesef haberleşemiyoruz. Ama
haberleştiklerimin seslerini duyunca, inanın onları tanıdığım günlere dönüyor ve öylesine dinçleşiyor, öylesine bir havaya giriyorum. Bu durumu ben açıklayamam.
Belki psikolojiyle iştigal edenler açıklayabilir.
Bu
muhasebeyi 80. Doğum yıldönümüm
dolayısıyla yapıyorum. Bu doğum yıldönümlerini emperyalistler mi çıkardı
bilmiyorum; ama sonuçta onların ekmeğine yağ sürülüyor. Diğer özel olarak icat
edilen günlerde olduğu gibi.
Ben
nasıl ki arkadaşlarımın doğum günlerini bilmiyorum; tabii onlar da benimkini
bilmezler. Yine, ben nasıl ki arkadaşlarımın bütün günlerinin mutlu geçmesini istiyorum; tabii onlar da benim. Bundan eminim, arkadaşların samimiyetlerine, güvenirliliklerine,
sevecenliklerine vb. erdemlerine kısaca adam gibi adam olduklarına inanıyorum.
Başka türlü olsaydı zaten benimle arkadaş olmazlardı. Öyle ya ben ne sahaların
oyuncusuyum, ne kahvelerin. Ne partilerle işim var ne de ne olduğu belirsiz
cemaatlerle. Daha sayayım mı? Ne mizahi kültürüm var, ne de hitabetim. Üstelik İslam’da
yasak olmasına rağmen elimde olmayarak birazcık da karamsarım. Bütün bunlara
rağmen, bu yaşımda, bu keyifsiz halimde benimle arkadaş olanlara minnet borcum
var. Kendilerine saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Bundan başka sunacak bir şey
yok bende. Her zaman her yerde söylerim. Benim en büyük sermayem
samimiyetimdir. Yine, Yüce Rabbimize bin şükür küçüklükten beri sevgi ve saygı
okyanusunda yüzmem nasip oldu. En büyük dileğim, son nefesimize kadar daima bu
okyanus içinde iman ile Kur’an-ı Kerimle yaşayabilmektir.
Değerli
arkadaşlarım bu özelliğimi fark etmişlerdir. Bunu değerli arkadaşım Erdoğan Teke
Bey’in doğum yıldönümü hediyesinin içindeki yazısından anladım. Ne diyor? “Yeni
yaşın geçen yılların kadar güzel geçsin. Nice yıllara...”
Değerli
arkadaşım Erdoğan Bey’e ve onun şahsında tüm arkadaşlarıma çok teşekkür
ediyorum. Allah (cc) razı olsun.
Erdoğan Teke Bey'in Sabahattin Gencal'a doğum günü yıldönümü hediyesi ve güzel günler dilekleri |
Erdoğan
Bey’e ayrı bir parantez açmak istiyorum. Bu erdemli arkadaşlarımızın
meziyetlerini hatırlatacak tek bir kelime bulamıyorum. Ama güzel özelliklerinden
birazını olsun hatırlatacak bir kelime aklıma geldi: Centilmen...
Şimdilerde
kullanılmayan bu centilmen kelimesini yarım asır önce Bursa Eğitim
Enstitüsü'ndeyken öğrendim. Benim nişanlı olduğumu bilmeyen kız arkadaşlarımız
benim için, birbirlerine; o bir centilmen derlerdi. Bu kelimeyi sözlük
anlamında değil de; günahlarını almayayım, yapılan kurlardan anlamayan anlamında kullandıklarını sanıyorum. Diyeceğim şu: bu kelimenin sözlük anlamını
o zaman öğrendim. O ana kadar bilmiyordum. O andan sonra da kullanmadım. Şimdi
Erdoğan Bey için kullanıyorum; çünkü o 23 yıl İsviçre’de kaldı. Ülkemizdeki
adab-ı muaşeretle, Avrupa inceliğini birleştirmiş ve kendine özgü saygın biri
olmuştur.
Centilmen
ne demek, TDK’na göre sözlük anlamı nedir? Centilmen kelimesiyle eş ve yakın
anlamlı kelimeler şu şekilde sıralanabilir: 1- Nazik 2- Görgülü 3- Efendi 4-
Medeni 5- Hatırşinas 6- Edepli
Erdoğan
Bey kardeşimiz, evimizin kapısına kadar gelerek doğum günü hediyelerini
verdiler. Geçen senelerde de olduğu gibi beni ziyadesiyle memnun ettiler.
Geçen
yıllarda da Peygamber Efendimizin hadisini yazmıştım; şimdi de tekrar edeyim: “Hediyeleşiniz
ki, birbirinize olan muhabbetiniz ziyadeleşsin!” (Muvattâ, Hüsnü’l-Hulk, 16;
Buhârî, el-Edebü’l-Müfret, no: 594; Münâvî, III, 271)
“Muhabbet,
1.sevgi. 2. dostça bir arada oturup konuşma, söyleşi.” anlamındadır. Sosyal
medyadaki arkadaşlarımız Erdoğan Beyle her Cuma günü 14.02’de bir mekânda
sohbet ettiğimizi bilir. Ek olarak telefonla sohbet ettiğimizi de yazalım.
Erdoğan
Bey Kardeşimize açıkça teşekkürlerimi bir kere daha sunuyorum. Kendilerinden
Yüce Rabbimiz razı olsun.
Ayrıca
şunu ekleyeyim ileri yaşlardaki bu dostluğu yazma konusu yapmamın nedeni,
herkese arkadaşlığın önemini hatırlatmak ve daha önemlisi her yaşta arkadaş
olunabileceği örneğini göstermektir.
“Ağaç
yaşken eğilir.”, bu doğru; ama ağaçların her an çiçek açtıklarını, meyveye
durduklarını da unutmayalım.
Özdeyişler
sayfasına benim de bir iki satırım olsun:
Arkadaşlarım
bana ilâç gibi gelir.
Sabahattin
Gencal,
Çekmeköy-İstanbul,
28. 09. 2022