En güzel hediye kitaptır. Kitabın, yazarı tarafından hediye edilmesi daha güzeldir. Hele de imzalı olarak hediye edilmesi.
Bugün
güzel bir hediye aldım değerli arkadaşımdan. Kendisine açıkça teşekkür ederken
başarılarının ve katkılarının artarak devam etmesini dilerim.
Kitap yayınlamak, kuşkusuz ki topluma bir katkıdır. Erdoğan Bey’in katsısı daha farklıdır. Çünkü toplumumuzda biyografik eser çokça yazılmamaktadır. Otobiyografik eser ise yok denecek kadar az yazılmaktadır.
Eskiden
hatıra defterleri, günceler vb. az da olsa yazılıyordu. Günümüzde, ne hikmetse
bu alışkanlıklar da kaybolmaktadır. Oysa “Yazmak, insanı değiştirir,
geliştirir.” Bu konu ayrıca ele alınacak önemli bir konudur.
Ben
Erdoğan Teke adlı otobiyografik eser herkese örnek olabilecek bir eserdir. Erdoğan
Bey’in yaşamından birçok dersler alınabilir. Bu bir yana, otobiyografi yazma
konusunda başta genç yazarlar olmak üzere, bu türe ilgi duyan herkese yararlı
olabilir.
Erdoğan
Bey eserini imzalamaya devam etmektedir. Almak isteyenler aşağıdaki linklerden/
köprülerden geçip bilgi edinebilirler.
https://cinius.shop/product/ben-erdogan-teke/
https://www.kitapsec.com/Products/Ben-Erdogan-Teke-Erdogan-Teke-Cinius-Yayinlari-759032.html
Sabahattin
Gencal, 09. 09. 2022
ÖN SÖZ
Bakın, bakın ne
diyor William Shakespeare;
Bütün dünya bir sahnedir...
Ve bütün erkekler ve kadınlar
sadece birer oyuncu...
Girerler ve çıkarlar.
Bir kişi birçok rolü birden oynar,
Bu oyun insanın yedi çağıdır...
(...)
Karşınızda, 78
yıldır dünya sahnesinde olan Erdoğan Teke. Başka deyişle, dünya sahnesinde
kendisinden haberdar olmadığımız Erdoğan Teke, şimdi kitap sayfalarında.
Hayatını kendi
yazdı, kendi oynayacak. Tek kişilik bir oyun. Yok mu okuyacak?
Bu da sorulur mu?
Sorulur; çünkü
toplumumuzda otobiyografi yazan pek yok gibi. Hatta biyografik yazılar da
yetersiz. Onun için alışık değiliz böylesi yazılara.
İlk sahnemiz aile
ocağı. Sonra doğup büyüdüğümüz çevre ve de dünya. İlk iletişimde
bulunduklarımız da annemiz, babamız, kardeşlerimiz; dedemiz, ninemiz ve diğer
yakınlarımız. Hepsinin izi var bizde. Komşularımızın da ve tüm tanıdıklarımızın
da. Mekânlar değişir; ama bu izler kalır yüreklerde. Bazen de şiir olur çıkar,
mırıltı olur çıkar; çıkmazsa insanın içini yakar.
Mekânların
değişmesi söndüremez bu yangınları. Olsa olsa küllendirir.
Erdoğan benim
arkadaşım. Öyle böyle değil. Her Cuma günleri saat tam 14.02’de bir pastanede
buluşup sohbet ettiğim bir arkadaşım. Sözünü ettiğim küllerin altında çok
öyküler gördüm. Oyunlar, değme filmlere taş çıkartacak durumlar, olgu ve
olaylar gördüm.
Ve “YAZ DOSTUM”,
dedim.
Ve de yazdı
dostum. Maçka Yaylalarından, İsviçre Alpleri’ ne, Terzi çıraklığından
Patronluğa uzanan süreçte BEN ERDOĞAN TEKE’Yİ yazdı. Yazdı yazmasına; ama durum
ve olayların satırbaşlarını sadece. Külleri hiç karıştırmadı. Bu da ona özgü
bir vakarlı duruş. Güzel bir özellik. Büyük bir alçak gönüllülükle. Mevlâna
gibi, “ Hamdım, piştim, yandım elhamdülillah.” demiyor belki; ama olgunlaşması
her halinden belli.
Günümüzde, ne
anlatıldığından / yazıldığından çok nasıl anlatıldığı / yazıldığına önem
veriliyor. Biraz da bunun için ünlü olmayanların eserleri raflarda kalıyor.
Umulur ki
kadirbilir okuyucu BEN ERDOĞAN TEKE’Yİ raflarda bırakmaz. Çağ atlamak için
ünsüz de olsalar Erdoğanların “YEDİ ÇAĞLARINI” okumak gerek. Okumak yeter mi?
Okurken beyin hücrelerini de “tıklamak” gerek.
Bu sözlerim
değerli arkadaşıma övgü değil. Bu sözler az bile. Okuyalım düşüne düşüne.
Saygı ve
sevgilerimle.
Sabahattin GENCAL
Çekmeköy-İstanbul,
23. 04. 2022
.