Cümle, yargı bildiren sözcük ya da söz öbeğidir.
Bir sözün yargı bildirmesi, şahıs ve kip bildirecek biçimde çekimlenmesine bağlıdır. Bu özelliği gösteren tek bir sözcük cümle olabileceği gibi, birbirini tamamlayan birçok sözcük de cümle özelliği gösterebilir.
Bu açıdan,
"Çalışıyorum." sözcüğü,
"Çalışkanım." sözcüğü de cümledir.
"Yarınki sınava hazırlanıyorum." da cümledir.
Cümlelerin anlamsal özellikleri
TANIMLAMA
TANIMLAMA
Bir şeyin ne olduğunu anlatan cümleler tanım cümleleridir.
Tanım cümleleri, "Bu nedir?" sorusuna cevap verir.
"İsimlerin özelliğini belirten sözcüklere sıfat denir."
cümlesinde tanım yapılmıştır. Bu cümleye sorduğumuz, "Sıfat nedir?" sorusuna cevap alabiliyoruz: İsimlerin özelliğini belirten sözcüklerdir.
"Sıfatlar çekim eklerini almaz."
cümlesinde ise tanım yoktur. Çünkü bu cümleye "Sıfat nedir?" sorusun yönelttiğimizde cevap alamıyoruz.
ÜSLÛP
Sanatçının dili kullanma biçimi, anlatım şekli üslûbu oluşturur.
Bir eserin cümlelerin uzunluğu, kısalığı; sanatçının sözcük seçimi, sanatlı ya da yalın anlatımı üslûp ile ilgilidir.
"Yazar, öykülerinde anlattığı yörenin konuşma dilini kullanmayı tercih etmiş."
cümlesi üslûpla ilgilidir. Çünkü bu cümlede yazarın öykülerinin dilinden; yani anlatımdan söz edilmiştir. Bu da üslûpla ilgilidir.
"Sanatçı, bu öyküsünde gerçekleri kısa, yalın cümlelerle dile getirmiş."
sözü üslûpla ilgilidir. Çünkü bu cümlede yazarın eseri oluşturuş şeklinden söz edilmiştir. Bu da üslup ile ilgilidir.
KARŞILAŞTIRMA
Bir düşünceyi ya da kavramı daha anlaşılır hâle getirmek için onu başka bir düşünce ya da kavramla herhangi bir yönden değerlendirmeye karşılaştırma denir.
"Eski İstanbul şimdikine göre daha güzeldi."
cümlesinde "İstanbul" önceki ve sonraki hâli ile karşılaştırılmıştır.
Karşılaştırma, ortak ya da farklı yönlerden yapılabilir. Örneğin,
"Selim, derslerde Elif kadar başarılıdır."
cümlesinde Selim ve Elif derslerdeki başarıları yönünden karşılaştırılmışlardır.
"Selim, gezmeyi çok sever, Elif ise kitap okumayı sever."
cümlesinde de karşılaştırma vardır. Bu cümlede iki kişi sevdikleri durumlar yönünden karşılaştırılmışlardır.
YORUM
Söyleyenin bir konu ile ilgili düşüncelerine, sözlerine kendi duygu ve görüşlerini kattığı anlatıma yoruma dayalı anlatım denir.
Yorumlar kişinin kendi beğenisini, kendi görüşünü anlattığından özneldir, kişiye özeldir.
"Evimin balkonundan bakınca Boğaz'ın muhteşem güzelliği beni mest ediyor."
cümlesinde "muhteşem güzellik" sözleri kişinin manzarayı beğendiğini bildirir.
Bu manzarayı herkesin beğenmesi gerekmez ve bu muhteşemliğin kanıtlanmasına da gerek yoktur. Çünkü bu, benim Boğaz'a bakışımın ifadesidir. Benim Boğaz'ı değerlendirişimdir. O hâlde bu cümlede yorum söz konusudur.
Bu manzarayı herkesin beğenmesi gerekmez ve bu muhteşemliğin kanıtlanmasına da gerek yoktur. Çünkü bu, benim Boğaz'a bakışımın ifadesidir. Benim Boğaz'ı değerlendirişimdir. O hâlde bu cümlede yorum söz konusudur.
"Taraftarlar, şampiyonları havaalanında karşıladı."
cümlesinde görülenler anlatılmış, şampiyonların gelişi ile ilgili kişi kendi görüşünü belirtmemiştir. Bu nedenle bu cümlede yorum yapılmamıştır.
ÖZNEL VE NESNEL YARGILAR
Kimi yargıların kişiden kişiye değişen bir yanı vardır. Bu yargıların doğruluğu ya da yanlışlığı kanıtlanamaz.İşte, söyleyenin kendi görüşünü yansıtan bu tür yargılara öznel yargılar denir.
"En ilgi çekici edebiyat türü öyküdür."
cümlesinde beğeni ifadesi, söyleyenin yorumuna bağlıdır ve bu yorum kişiden kişiye değişir. Bu cümledeki yargıyı kanıtlamak mümkün değildir. kimisi romanı, kimisi tiyatroyu ilgi çekici bulabilir.
Kimi yargılar ise kanıtlanabilir bir nitelik taşır. Bu tür yargıların doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye değişmez. Söyleyenin yorumunu içermeyen bu tür yargılara nesnel yargı denir.
"Yüzüklerin Efendisi filmi gişe rekorları kırdı."
cümlesi nesneldir. Çünkü filmin çok izlenip izlenmediği çok rahat kanıtlanabilir.
"En güzel renk pembedir."
"Bu sanatçının sesine bayılıyorum."
"Bu sanatçının romanlarında insanı büyüleyen bir anlatım var."
cümleleri söyleyenin kişisel görüşünü anlatan öznel yargılardır.
"İstanbul Türkiye'nin en kalabalık şehridir."
"Sanatçının son kitabı çok sattı."
"Yazar romanlarındaki kahramanları çoğunlukla kadınlardan seçmiş."
cümleleri ise kanıtlanabilir bir nitelik taşıyan nesnel yargılardır.
KOŞUL CÜMLESİ
Bir yargının ya da eylemin gerçekleşebilmesi için öne sürülen şartın olduğu cümlelere koşul cümleleri denir.
Bu tür cümlelerde söz konusu yargının gerçekleşmesi bir şarta bağlanmıştır. Bu şart gerçekleşmezse yargı da gerçekleşmez.
"Biraz düşünürsen nerede yanıldığını anlarsın."
cümlesinde "nerede yanıldığını anlama", "düşünme" şartına bağlanmıştır.
Bu cümleye göre yargının gerçekleşmesi "düşünme" nin gerçekleşmesine bağlıdır. Kişi düşünmezse bu da geçekleşmeyecektir.
"Çim makinesini yarın vermek üzere aldım."
"Ödevini yaparsan gezmeye gideriz."
"Bu konuyu hepiniz anlayacaksınız, yalnız beni dikkatle dinlemelisiniz."
"Mektubu okuyunca ne demek istediğimi anlarsın."
cümlelerinde koşul anlamı vardır.
GEREKÇELİ YARGI
Herhangi bir davranışın, eylemin, isteğin yapılmasını gerekli kılan nedenle verilmesi ile oluşan yargılara gerekçeli yargılar denir.
Gerekçeli anlatıma nedene bağlı anlatım da denir. Bu tür yargılar eyleme sorulan "niçin" sorusu ile bulunabilir.
"Derslerine düzenli çalıştığından sınavda başarılı oldu."
"Uyanamadığından derse geç kalmış."
"Bu akşam toplantıya katılamayacağım, misafirlerim gelecek."
"Bugün pazar olmasaydı bütün mağazalar açık olurdu."
cümlelerinde neden - sonuç ilişkisi vardır.
ÖNERİ
Herhangi bir şeyde görülen eksikliğin nasıl giderilebileceğini bildiren cümlelere öneri denir.
"Kitabın sonuna yararlanılan kaynaklar eklenirse, okuyucuya daha yararlı olur."
cümlesinde kitabın sonunda kaynakların olmaması bir eksiklik olarak görülmüş ve bunun giderilmesi için öneride bulunulmuştur.
"Plânınızın yeniden gözden geçirmenizin doğru olacağı düşüncesindeyim."
"Günün belli saatlerinde, belli aralıklarla ders çalışırsan daha iyi olur."
"Sanatçı, kişisel konuların yanında toplumsal konulara da yer vermelidir."
cümlelerinde öneri söz konusudur.
VARSAYIM
Varsayıma bir olayın gerçek olup olmadığını bilmeden gerçek saymaya varsayım denir.
Bu cümleler "varsayalım, tut ki, diyelim ki" sözleri ile oluşturulur.
"Diyelim ki bu sınavı kazandın."
"Tut ki yüz elli yıl yaşadın."
"Diyelim ki insanlar uzaya şehirler kurdu."
cümleleri birer varsayımdır. Burada gerçekleşmeyen bir durum gerçekleşmiş kabul edilip,
o durum üzerinden düşünceler belirtilmiştir.
o durum üzerinden düşünceler belirtilmiştir.
TAHMİN
Bir kişinin sonucunu bilmediği bir olay ya da durum ile ilgili nasıl sonuçlanacağına dair kendi görüşünü bildirmeye tahmin denir.
"Geç kaldık, sanırım Selim gitmiştir."
cümlesini düşünelim. Burada henüz Selim'in gidip gitmediği bilinmiyor. Sadece "gitmesi" ile ilgili bir tahminde bulunulmuştur.
"Kardeşim bu soruların hepsini çözer."
"Bizim oralara bahar gelmiştir artık."
cümlelerinde de tahmin anlamı vardır.
ATASÖZLERİ
Atasözleri, geniş halk yığınlarının yüzyıllar boyunca geçirdikleri denemelerden ve bunlara dayanan düşüncelerden doğmuş özlü sözlerdir.
Ulusun ortak düşünce, kanış ve tutumunu belirtir, bize yol gösterir atasözleri.
Atasözleri kalıplaşmış sözlerdir.
Her atasözü, belli bir kalıp içinde, belli sözcüklerle söylenmiş olan donmuş bir biçimdir. Sözcükler değiştirilip yerlerine -aynı anlamda da olsa- başka sözcükler konulamayacağı gibi söz diziminin biçimi de bozulamaz. Örneğin,
"Derdini söylemeyen derman bulamaz."
sözündeki "derman" yerine "ilâç" getirilemez.
"Çalma elin kapısını, çalarlar kapını."
sözü de, sözcüklerin sırası değiştirilerek:
"Elin kapısını çalma, kapını çalarlar."
biçiminde söylenemez.
Atasözleri kısa ve özlüdür; az sözcükle çok şey anlatır:
"Dikensiz gül olmaz."
"Alet işler, el övünür."
"Taşıma su ile değirmen dönmez." gibi.
Atasözleri çoğunlukla mecaz anlamlıdır.
"Balık baştan kokar."
atasözlerinde olduğu gibi.
Gerçek anlamını koruyan atasözleri de vardır.
"Son pişmanlık fayda etmez."
"Dost ile ye iç, alış veriş etme."
atasözlerinde olduğu gibi.
CÜMLEDE ANLATILMAK İSTENEN
Her yargı belli bir anlamı aktarmak için kurulur. Bu yargıyı aktaran kişinin karşısındakine anlatmak istediği bir anlamı mutlaka vardır. Bu bazen açık olarak verilir, bazen de bir olayın, bir öykünün arkasına gizlenerek verilir. Yani cümlede söylenenle anlatılmak istenen farklı olabilir.
Söylenmek istenen anlam cümlenin ana fikridir diyebiliriz. Bu düşünceyi bulabilmek için cümleye "Yazar bu cümlede bize ne anlatmak istiyor?" sorusunu sorabiliriz.
"Şiire yaşlı bir şair gibi başlamalı, onu genç bir şair gibi devam ettirmeli."
Bu cümlede anlatılmak istenen nedir? Burada öncelikle "yaşlı şair gibi başlama" ve "genç şair gibi devam ettirme" sözlerine açıklık getirmeliyiz. O zaman esas anlatılmak istenen, ortaya çıkacaktır.
"Yaş" tecrübenin, "genç" de coşkunun, heyecanın sembolüdür. O hâlde şiire başlayan biri tecrübe kazanmalı, deneyimli olmalı, aynı zamanda şiir anlayışını devam ettirecek coşkuya sahip olmalı. Son olarak şunu söyleyebiliriz:
"Şiirde deneyim ve coşku esastır."
YAKIN ANLAMLI CÜMLELER
Anlatılmak istenen bir düşünce değişik biçimlerde ifade edilebilir. Bunu ifade ediş biçimi, içinde bulunulan durum, seslenilen kişi gibi birçok etkene göre değişir.
Söyleyişleri farklı, anlatılmak istenenin aynı olduğu bu tür cümlelere yakın anlamlı cümleler denir.
"Hiçbir suçlu, kendi yargıçlığından kurtulamaz."
cümlesini biz aynı anlamı koruyacak şekilde farklı sözcüklerle oluşturabiliriz:
“Suçlular yaşamları boyunca kendilerini yargılar.”
“Suç işleyen her insan bu suçu başkaları bilmese de bu suçun vicdanındaki baskısından kurtulamaz.”
CÜMLE TAMAMLAMA
Cümle yargı bildiren söz ya da söz öbeğidir. Bir yargının tam olabilmesi için verilmek istenen düşünceyi tam aktarması gerekir. Bunun için de yargı yardımcı unsurlarla zenginleştirilip tamamlanır.
"Bu durumu ona anlatıncaya kadar..." cümlesi aşağıdakilerden hangi sözle tamamlanırsa, anlatılanların güçlükle kabul ettirildiği anlamı oluşur?
Burada yapacağımız, cümleyi düşünmek ve cümleyi hangi sözlerle tamamlarsak istenen anlamı oluşturacağımızı ortaya çıkarmaktır.
Cümlede bir durumun zor kabul ettirilmesi anlamı olacağına göre, bu cümle "akla karayı seçtim" sözleri ile tamamlanabilir. Çünkü bu sözler, cümleye "bir şeyin güçlükle kabul ettirilmesi" anlamı katmaktadır.
CÜMLENİN KONUSU
Bir yazının olduğu gibi cümlenin de konusu vardır. Cümlenin genelinde üzerinde durulan duygu ya da düşünceler o cümlenin konusunu oluşturur.
“Bu cümlede neyden söz ediliyor?” sorusu, bize o cümlenin konusunu verecektir.
Çocuğa ana dilini, bir işçi elindeki âlet gibi nasıl kullanıldığını ilk öğreten, ona bu dilin türlü hünerlerini; kıvraklığını, zenginliğini, inceliğini ilk öğreten masaldır.
Bu cümlenin genelinde “masal” ın ana dil eğitimindeki yerinden söz edilmektedir. O hâlde bu cümlenin konusu “masalın dil öğrenimine katkısı”dır.
Küçüklükte öğrenilen taş üzerine yazı yazmaya, yaşlılıkta öğrenilen ise su üzerine yazı yazmaya benzer.
Konu: Eğitimin yaşı
İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.
Konu: Alışkanlık.
http://www.turkceogretmeniyim.net/index.php%3Foption%3Dcom_content%26view%3Darticle%26id%3D25%26Itemid%3D167
*
» Zamanı iyi kullanmadığım için sınavda başarısız oldum.
» On dört yaşına geldim ama hâlâ güzel yazmayı öğrenemedim.
» Düşünmeden konuşarak arkadaşımın kalbini kırdım.
» Kışın zincir takmadan yola çıkmayın.
» Üzerime bu kadar gelmeyin.
» Dilini tutmayı öğrenemezsen etrafında kimsecikler kalmaz.
Cümlenin Anlamı ile
İlgili Kavramlar
CÜMLE ANLAMI (KAVRAMLAR)
Bir duyguyu, düşünceyi, eylemi anlatan; yargı bildiren söze
veya söz grubuna cümle denir.
NESNELLİK
Kişiden kişiye değişmeyen, herkes için geçerliliği aynı
olan, doğruluğu ya da yanlışlığı kanıtlanabilen yargılardır.
Yahya Kemal’in, İstanbul’u anlattığı şiirleri vardır.
Roman, yazınımıza Batı’dan gelen yazınsal türlerden biridir:
Şair; son yapıtında, çocuklara yönelik şiirlere yer veriyor
Ayvalık, Balıkesir’in denize kıyısı olan bir ilçesidir.
Yukarıdaki cümleler, doğruluğu ya da yanlışlığı
kanıtlanabilecek yargılardan oluştuğu için nesnel nitelik taşımaktadır.
ÖZNELLİK
Kişiden kişiye değişkenlik gösteren, kanıtlanabilir
nitelikte olmayan yargılardır. Bu yargılarda, kişisellik ve yorum söz
konusudur.
Yahya Kemal’in, İstanbul’u anlattığı çok güzel şiirleri
vardır.
Roman, yazınımızda en çok beğenilen yazınsal türdür.
Şairin son yapıtındaki çocuk şiirleri, okuyanları derinden
etkiliyor:
Ayvalık, Balıkesir’in denize kıyısı olan şirin bir
ilçesidir.
Yukarıdaki cümlelerde geçen “çok güzel”, “en çok beğenilen”,
“derinden etkiliyor”, “şirin” sözleri, doğruluğu ya da yanlışlığı
kanıtlanabilir özellikte olmadığından bu cümleler, öznel nitelik taşımaktadır.
İÇERİK (KONU)
Bir sanat yapıtının ne anlattığı ile ilgili bilgi veren
yargılardır. “Yapıtta ne anlatılıyor?” sorusunun cevabıdır.
Ünlü yazar, son romanında çocukluğunda yaşadığı çevreyi ele
alıyor.
Bu cümlede “çocukluğunda yaşadığı çevre” sözüyle yapıtın
içeriğiyle ilgili bilgi verilmektedir.
Aşağıdaki cümlelerde, sözü edilen yapıtların içeriğiyle
ilgili bilgi verilmiştir.
Sanatçı, bu yapıtında ünlü şairlerle yaptığı söyleşilere yer
veriyor.
Anılarını dile getirdiği bu yapıtıyla yazar, okuru derinden
etkilemeyi başarıyor.
BİÇEM (ÜSLUP)
Bir sanat yapıtının nasıl oluşturulduğu ile ilgili bilgi
içeren yargılardır. Sanatçının anlatım biçimi, sözcük seçimi, cümle yapısı,
söyleyiş özellikleri, dili kullanış şekli üslubu belirleyen önemli
özelliklerdir. “Sanatçı, konuyu nasıl anlatıyor?” sorusunun cevabıdır.
Yazar, bu romanında yalın ve sürükleyici bir anlatımla
okurlarının karşısına çıkıyor.
Bu cümlede “yalın ve sürükleyici bir anlatım” sözüyle,
yapıtın biçemiyle ilgili bilgi verilmektedir.
Aşağıdaki cümlelerde sözü edilen yapıtların biçemiyle ilgili
bilgi verilmiştir.
Sanatçı, her yapıtında içten bir söyleyişle okurlarını
büyülüyor adeta.
Kısa cümleler ve canlı betimlemelerle öykülerini oluşturan
yazar, romanlarında daha uzun cümleler kullanıyor.
Günlük hayatta pek kullanmadığımız sözcüklere yapıtlarında
sıkça yer veren yazarın bu tutumu, okurlar tarafından yadırganmıyor.
ÖZGÜNLÜK
Sanatçının, yapıtlarında kendine özgü nitelikler
taşımasıdır. Başka bir deyişle sanatçının, yapıtını oluştururken başkasına
benzememesi, başkasını taklit etmemesi, orijinal olması, yapıtlarına kendi
damgasını vurması, yeni ve farklı şeyler ortaya koymasıdır.
YOĞUNLUK
Bir yazınsal yapıtta, az sözle çok şey anlatabilmektir.
YALINLIK
Bir sanat yapıtında dili, süssüz, sanatsız ve herkesçe
anlaşılacak bir biçimde kullanmaktır.
EVRENSELLİK
Bir sanat yapıtında, bütün insanlığı ilgilendirecek konuları
işlemek ve tüm insanlara seslenebilmektir.
ULUSALLIK
Bir sanat yapıtında, sanatçının içinde bulunduğu ulusun
insanını ilgilendiren konulara yer vermesi, ulusal özellikleri ön plana
çıkarmasıdır.
ELEŞTİRİ
Herhangi bir sanatçının veya yapıtın olumlu veya olumsuz
yanlarını ortaya koymaktır. Eleştiri, sadece yapıt ve sanatçıyla ilgili değil,
her konuda olabilir.
Yazar; romanında kahramanları başarıyla konuştururken, olay
örgüsünde yapaylığa düşmekten kurtulamıyor.
Bu cümlede “kahramanları başarıyla konuştururken” sözüyle
romanın olumlu bir yanı, “olay örgüsünde yapaylığa düşmek” sözüyle romanın
olumsuz bir yanı dile getirilmiştir.
Aşağıdaki cümlelerde olumlu ve olumsuz eleştirilere yer
verilmiştir.
Yetkin sanatçı, yapıtlarındaki doğal anlatımla geniş okur
kitlelerine seslenmeyi başarıyor.
Genç şairin, şiirlerinde kullandığı imgeler, ünlü şairlerin
imgelerinin taklidi olmaktan öteye gidemiyor.
ÖZELEŞTİRİ
Kişinin, kendi davranışlarına yönelik ortaya koyduğu olumsuz
eleştirilerdir.
Derslerime zamanında çalışmadığımdan, sınav geceleri
sabahlara kadar ders çalışmak zorunda kalırdım.
Yaşadığım olayları sıcağı sıcağına yazmadığım için, şimdi
geçmişi hatırlarken olayları birbirine karıştırıyorum.
Bu cümlelerde “derslerime zamanında çalışmadığımdan”,
“yaşadığım olayları sıcağı sıcağına yazmadığım için” sözleriyle, söz konusu
kişiler, kendilerinin olumsuz yanlarını ortaya koyarak özeleştiride
bulunmuşlardır.
DEĞERLENDİRME
Bir yapıt veya sanatçı hakkında öznel ya da nesnel görüş
bildirmektir. Öznel değerlendirmeler aynı zamanda bir eleştiridir.
Usta şairin, elli beş şiirinin yer aldığı son yapıtında,
yepyeni bir söyleyiş göze çarpıyor.
Bu cümlede “elli beş şiirinin yer aldığı” sözüyle nesnel,
“yepyeni bir söyleyiş” sözüyle öznel bir değerlendirme yapılmıştır.
Aşağıdaki cümlelerde öznel ve nesnel değerlendirmelere yer
verilmiştir.
Bu yazarımız, öykülerindeki kahramanları, genellikle
köylerde yaşayan insanlar arasından seçiyor. (nesnel)
Genç romancının, romanında anlattığı bazı olayların gerçek
yaşamın çok uzağına düşmesi, romanın inandırıcılığına gölge düşürüyor. (öznel)
Not: Belli bir yapıt veya sanatçıdan söz etmeyen genel
yargılar, değerlendirme değildir.
Sanatçı, yaşadığı topluma yapıtlarıyla yön vermelidir.
Şiir, insanları günlük yaşamın sıkıntısından uzaklaştırın.
YARGI – GEREKÇE (NEDEN – SONUÇ)
Bir eylemin hangi nedenden (gerekçe) dolayı gerçekleştiğini
veya gerçekleşmediğini bildiren cümlelerde yargı-gerekçe ilişkisi vardır. Bazen
cümle içinde bazen de iki cümle arasında neden-sonuç ilgisi kurulabilir.
Evden geç çıktığı için ilk derse yetişememiş.
Bu cümlede “ilk derse yetişememe”nin nedeni olarak “evden
geç çıkma” gösterilmiştir.
Aşağıdaki cümlelerde neden-sonuç ilgisi söz konusudur.
İleride lazım olur diye bir kenara biraz para ayırmıştım.
Yoğun kar yağışından dolayı eğitime bir hafta ara verildi.
Bugün çok yorulmuştu; çünkü sabahtan beri çalışıyordu.
Bizim köyün suları soğuktur; içilmez.
Çocuklar dün yeteri kadar uyumadığından, oldukça durgun
görünüyordu.
Yağmurun aniden bastırması pikniğimizin iptal edilmesine yol
açtı.
KOŞULA BAĞLILIK
Bir eylemin ya da durumun gerçekleşmesinin, başka bir
yargının gerçekleşmesine veya bir durumun var olmasına bağlandığı cümlelerde
koşula bağlılık söz konusudur.
Sınıfını başarıyla geçersen sana bisiklet alırım.
Bu cümlede “bisiklet alma”, “sınıfı başarıyla geçme”
koşuluna bağlanmıştır.
Aşağıdaki cümlelerde koşula bağlılık söz konusudur.
Bu şehre geldikçe çocukluk günlerimi hatırlıyorum.
Seninle maça gelirim; ancak işlerim bitene kadar beni
bekleyeceksin.
Arabamı, akşama getirmek üzere alabilirsin.
Eleştirmenler, değerlendirmelerinde tarafsız davranınca
yapıtların gerçek değeri ortaya çıkar.
KARŞILAŞTIRMA
Herhangi iki şey arasında çeşitli yönlerden kıyas yapmaktır.
Bu cümlelerde “daha, en, kadar, ise” gibi karşılaştırma bildiren sözlere yer
verilir.
Divan şairleri, şiirlerinde sanatlı bir dil kullanırken Halk
şairleri ise sade bir dil kullanmıştır.
Bu cümlede “Divan şairleri” ile “Halk şairleri”, “dili
kullanma” yönünden karşılaştırılmıştır.
Aşağıdaki cümlelerde karşılaştırma yapılmıştır.
Bir yazarın, yapıtını yazmaya başlamadan önceki düşünceleri,
yazarkenki düşüncelerinden daha farklıdır.
Roman, olayları öyküye göre daha geniş açıdan ele alır.
Sanatçının bütün şiirleri, sanatsal yönden hemen hemen aynı
düzeydedir.
Not: Kıyas yapılmaksızın varlıkların özelliklerinin
verilmesi, karşılaştırma değildir.
Bir tarafta başı karlı dağlar; bir tarafta yemyeşil ağaçlar
vardı.
TANIM
Bir kavramın veya varlığın ne olduğunu bildiren cümlelerdir.
“Bu nedir?” sorusunun cevabıdır.
Günlük, kişinin, başından geçenleri günü gününe kaleme
aldığı yazınsal türdür.
Bu cümlede, günlüğün “ne olduğu” anlatılarak tanım yapılmıştır.
Aşağıdaki cümlede tanım yapılmıştır.
Dize sonlarında yazılış ve okunuşları aynı, görevleri farklı
seslere uyak denir.
Not: Varlıkların ya da kavramların özelliklerinin verilmesi
tanım değildir.
Şiir; okuyanları sıkıntılarından uzaklaştırarak rahatlatır.
Deneme, salt söz söyleme gücü olan yazarlarca kaleme alınır.
ÖNYARGI
Bir kimse, olay veya durumla ilgili olarak çeşitli
nedenlerle önceden edinilen, genellikle olumsuz düşüncelerdir.
O, bu haftaki toplantıya da vaktinde gelmeyecek, adım gibi
biliyorum.
Ünlü yazarın son yapıtının, okurlarını hayal kırıklığına
uğratacağını yakında hep birlikte göreceğiz.
Birinci cümleden, sözü edilen kişinin daha önceki
toplantılara geç kaldığı anlaşılıyor. Ama bu kişinin, söz konusu toplantıya geç
kalıp kalmayacağı kesinlik kazanmadığı halde vaktinde gelmeyeceği söylenerek;
ikinci cümlede, henüz hiçbir şey belli değilken, sözü edilen yazarın yapıtının
okurlarını hayal kırıklığına uğratacağı söylenerek önyargıda bulunulmuştur.
ÖNERİ
Bir sorunu çözmek amacıyla ya da herhangi bir durumla ilgili
olarak görüş bildirmek, tavsiyede bulunmaktır.
Yapıtlarınızda daha yalın bir dil kullanmanız,
yapıtlarınızın gelecekte de okunmasını sağlayacaktır.
Çevrenizdeki insanlarla daha iyi geçinmek istiyorsanız,
tatlı dilli ve güler yüzlü olmalısınız.
Ne kadar yorgun olursanız olun, yatmadan önce mutlaka biraz
kitap okuyun.
İlk cümlede, yapıtlarının kalıcılığı yakalaması için,
yazara, yapıtlarında daha yalın bir dil kullanması; ikinci cümlede, insanlarla
iyi geçinmek için, tatlı dilli ve güler yüzlü olunması; üçüncü cümlede, hiçbir
günün kitap okumadan geçirilmemesi öneriliyor.
TASARI
Bir kimsenin herhangi bir konuyla ilgili, ileriye dönük
olarak yapmayı düşündüğü plan ve projelerdir.
Son şiir kitabımı yayımladıktan sonra, bütün şiirlerimin yer
aldığı bir kitap yayımlamayı düşünüyorum.
Sanatçı yelpazesinin geniş tutulacağı bir edebiyat dergisi
çıkarmak, bu sayede geniş bir edebiyatsever kitlesine ulaşmak istiyoruz.
Bir öğretim görevlisi olarak, kütüphanemi, bir üniversiteye
bağışlamayı planlıyorum.
Birinci cümlede; söz konusu şair, son kitabını yayımladıktan
sonra, bütün şiirlerini toplayacağı bir kitap çıkarmayı düşündüğünü
(tasarladığını) dile getiriyor. İkinci cümlede, bir edebiyat dergisi çıkarılıp
geniş kitlelere ulaşmanın istendiği (tasarlandığı) anlatılıyor. Üçüncü cümlede,
söz konusu kişinin kütüphanesini bir üniversiteye bağışlamayı tasarladığını
görüyoruz.
AMAÇ
Herhangi bir işle ilgili olarak erişilmek istenen sonucu,
maksadı dile getirmektir.
Öğrencilerin sözcük dağarcığını geliştirecek yapıtlar kaleme
almayı hedefliyorum.
Gelecek hafta yapılacak bilgi yarışmasında, okulumuzun adını
duyurmak istiyoruz.
Birinci cümlede yazar, öğrencilerin sözcük dağarcığını
geliştirecek yapıtlar kaleme almayı amaçladığını, ikinci cümlede, öğrenciler,
bilgi yarışmasında okullarının adını duyurmayı amaçladıklarını söylüyor.
YAKINMA
Herhangi bir olumsuz durumdan dolayı üzüntü duymak, üstü
kapalı şikâyetçi olmaktır.
Gücüm, servetim neyim varsa kaybettim
Kaybettim ah, dostlarım neşemi!
Öğrencilerde düzenli çalışma alışkanlığı olmadığından,
onlara ödev vermede zorlanıyoruz.
Son zamanlarda genç şairlerimiz, sadece kendilerinin anlayabileceği,
kapalı şiirler yazıyor.
Baştaki dizelerde şair; gücünü, servetini, neşesini kısaca
her şeyini kaybettiğinden şikâyet ediyor. Sonraki cümlede öğretmenler,
öğrencilere ödev vermekte zorlandıklarından; son cümlede ise eleştirmen, genç
şairlerin kapalı şiirler yaz-masından yakınıyor, yani şikâyet ediyor.
KAYGI
Herhangi bir olayın olumsuz bir şekilde sonuçlanabileceğine
dair endişe taşımaya kaygı, tasa denir.
Sözlerimden sonra onun benimle bir daha konuşmamasından
çekmiyorum.
Sanat anlayışımdaki bu değişikliklerden sonra, okurlarımın
benden uzaklaşmasından korkuyorum.
Birinci cümlede kişi, söylediklerinden dolayı, arkadaşının
kendisiyle konuşmamasından; ikinci cümlede sanatçı, sanat anlayışındaki
değişiklikten dolayı, okuyucularının kendisinden uzaklaşmasından kaygı
duyduğunu dile getiriyor.
BEĞENME – TAKDİR ETME
Herhangi bir şeyin iyi ya da güzel olduğunu ve beğenildiğini
dile getirmektir.
Maviyle yeşilin kaynaştığı, gözlerden uzak, şirin bir
balıkçı köyüydü burası.
Sanatçının son dönem şiirleri, yetkin bir dil işçiliğinin
örnekleri olarak çıkıyor karşımıza.
Birinci cümlede, “maviyle yeşilin kaynaştığı, şirin balıkçı
köyü” denerek köye yönelik bir beğeni; ikinci cümlede “yetkin bir dil
işçiliğinin örnekleri” denerek sanatçının son dönem şiirlerine yönelik bir
beğenme dile getirilmektedir.
ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK
Kişinin kendi değerini olduğundan aşağı göstermesi, sahip
olduğu üstünlükleri ön plana çıkarmamasıdır.
Her ne kadar yapıtlarım ilgiyle karşılansa da şairlik
yolunda, daha öğreneceğim çok şey var.
Bu cümlede şair, yapıtlarının ilgiyle karşılanmasına rağmen,
“şairlik yolunda, daha öğreneceğim çok şey var” diyerek alçakgönüllü bir
davranış sergiliyor.
KARŞITLIK (KARŞIT İKİ DURUM)
Birbirine zıt (karşıt) kavramların aynı cümlede
bulunmasıdır.
Dışarıda buz gibi bir hava varken biz içeride terliyorduk.
Bu cümlede “buz gibi bir hava” ve “terlemek” sözleriyle
karşıt iki durum anlatılmıştır.
VARSAYIM
Gerçekleşmeyen bir durumu veya olayı gerçekleşmiş gibi kabul
etmektir. Bu cümlelerde, “farz edelim, diyelim ki, tut ki, kabul edelim,
düşünelim” gibi ifadeler bulunur.
Tut ki bu işi yarına yetiştiremedik.
Bu cümlede, “tut ki” sözüyle, gerçekte olmayan “işi yarına
yetiştirememe” olayı gerçekleşmiş gibi kabul edilmiştir.
TAHMİN – OLASILIK
Bazı sezgi ve bilgilere dayanarak herhangi bir durum, olay
ya da eylemin nasıl gerçekleşeceği hakkında kesin olmayacak şekilde fikir
yürütmektir. Kişisel sezgiler, “bence, bana göre, sanırım, belki, zannediyorum”
gibi ifadelerle belirtilir.
Hava iyice bozdu, birazdan fırtına çıkabilir.
Bu cümlede “havanın bozması” bilgisine dayanılarak “fırtına
çıkabilir” sözüyle bir tahminde bulunulmuştur.
Aşağıdaki cümlelerde tahmin, olasılık söz konusudur.
Sınav çoktan başlamıştır; boşuna gitmeyelim.
Bu akşam belki size çaya geliriz.
Sanatçının yapıtlarında çocukluğunu sürekli anlatması, o
günlere duyduğu özlemden olsa gerek.
Sanırım sanatçının bu yapıtı okurlardan büyük bir ilgi
görecek.
Bana göre, yarın gireceğimiz sınavın soruları çok kolay
olacak.
YORUM
Kişinin, bir olayı veya durumu duygularını katarak
anlatmasıdır. Yani, yorum cümlelerinde öznellik, kişisellik vardır.
Sonbahar yaklaştıkça her tarafı bir hüzün kaplıyordu.
Bu cümlede “her tarafı bir hüzün kaplıyordu” sözüyle,
konuşan kişinin, sonbaharın yaklaşmasıyla ilgili bir yorumuna yer verilmiştir.
Aşağıdaki cümlelerde yorum söz konusudur.
Uçsuz bucaksız okyanuslardan gelen gemiler; oldukça yorgun
görünüyordu.
Ilık bir bahar rüzgârı, neşeli neşeli dolaşıyordu sahilde.
Denizdeki yakamozlar bize göz kırpıyordu.
Gökyüzü ağlıyordu eylül gidiyor diye.
Ne zaman şiir okusam yepyeni dünyalara yolculuklar
yapıyorum.
SOMUTLAMA
Soyut bir kavram, durum ya da olayın; anlaşılabilmesi için
somut varlıkların özelliklerinden yararlanılarak açıklanmasıdır.
Saf şiir, hiçbir katkı maddesinin bulunmadığı zeytinyağı
gibidir.
Bu cümlede soyut bir kavram olan “saf şiir”, somut olan
“zeytinyağı”na hiçbir katkı maddesi içermemesi yönüyle benzetilerek somutlama
yapılmıştır.
DOĞRUDAN (DÜZ) ANLATIM
Başkasının söylediği bir sözü olduğu gibi aktarmaktır.
Alınan söz tırnak içinde verilebileceği gibi sözün sonuna virgül konularak da
aktarılabilir.
Kardeşim, hafta sonu sınava gireceğim, dedi.
Öğretmen, öğrencilere: “Yağmur başladı, içeri girin.” dedi.
Bu cümlelerde “hafta sonu sınava gireceğim” ve “Yağmur
başladı, içeri girin.” sözleri hiçbir değişiklik yapılmadan aktarıldığından,
doğrudan anlatıma birer örnektir.
DOLAYLI ANLATIM
Başkasının söylediği bir sözü kendi söyleyişimize göre
değiştirerek aktarmaktır.
Kardeşim, hafta sonu sınava gireceğini söyledi.
Öğretmen, öğrencilere, yağmur başladığını, içeri girmeleri
gerektiğini söyledi.
Bu cümlelerde yukarıda verilen doğrudan anlatım
cümlelerindeki “gireceğim” sözü “gireceğini”, “başladı” sözü “başladığını”,
“girin” sözü “girmeleri gerektiğini” şeklinde değiştirilerek söylendiğinden, bu
cümleler dolaylı anlatıma birer örnektir.
KİNAYELİ ANLATIM (Kinayeli Söyleyiş)
Bir sözün, karşıdakini alaya almak amacıyla, tersini
kastedecek şekilde kullanılmasıdır.
Bu yazarın romanları o derece nitelikli ki, birinci
baskısından başka baskısına rastlanmıyor.
Bu cümlede “romanları o derece nitelikli ki” sözüyle, söz
konusu romanların tam tersi bir durumda, yani niteliksiz olduğu anlatılmak
istendiğinden, bu cümle kinayeli söyleyişe bir örnektir.
*
http://www.dil-bilgisi.net/konular/anlam-bilgisi/cumlede-anlam/
*
Cümlenin İfade Ettiği Anlam Özellikleri
- Tanım Cümleleri
- Öneri (Teklif) Cümleleri
- Varsayım Cümleleri
- Eleştiri Cümleleri
- Öz Eleştiri Cümleleri
- Uyarı Cümleleri
- Tasarı Cümleleri
- Tahmin Cümleleri
- Olasılık (İhtimal) Cümleleri
- Abartma Cümleleri
- İkilem Cümleleri
1. Tanım Cümleleri
Bir varlığın veya kavramın ne olduğunu belirten cümlelere tanım cümlesi denir. Tanım cümleleri “Bu nedir?”, “Bu kimdir?” sorularına cevap verir. Tanımlar genelde nesneldir fakat tanım cümleleri öznel de olabilir.
Örnek
» Ünlü kişilerin kendi yaşamlarını anlattıkları yazılara otobiyografi denir. (Nesnel tanım)
» İş, oluş, durum bildiren sözcüklere fiil adı verilir. (Nesnel tanım)
» Gözler, kalpteki duyguları yansıtan aynadır. (Öznel tanım)
» İş, oluş, durum bildiren sözcüklere fiil adı verilir. (Nesnel tanım)
» Gözler, kalpteki duyguları yansıtan aynadır. (Öznel tanım)
2. Öneri (Tavsiye) Cümleleri
Bir sorunu çözmek veya daha iyiye ulaşmak için görüş ve düşüncelerin öne sürüldüğü cümlelerdir.
Örnek
» Daldaki elmayı almak için merdiven kullanmalısın.
» Yolculuğa çıkarken yanına bir kitap al ki canın sıkılmasın.
» Bu işe sabırlı yaklaşmanız daha doğru olacak.
» Kilolarından kurtulmak istiyorsan düzenli spor yapmalısın.
» Konuyu iyice anlamak istiyorsan, önce tekrar et, sonra da bol bol soru çöz.
» Yolculuğa çıkarken yanına bir kitap al ki canın sıkılmasın.
» Bu işe sabırlı yaklaşmanız daha doğru olacak.
» Kilolarından kurtulmak istiyorsan düzenli spor yapmalısın.
» Konuyu iyice anlamak istiyorsan, önce tekrar et, sonra da bol bol soru çöz.
3. Varsayım Cümleleri
Gerçekleşmemiş bir olayın gerçekleşmiş gibi ya da gerçekleşmiş bir olayın hiç gerçekleşmemiş gibi kabul edildiği cümlelerdir. Varsayım anlamı taşıyan yargılarda genellikle “tut ki, diyelim ki, farz edelim, düşün ki, …dığını düşünelim” gibi ifadelere yer verilir.
Örnek
» Diyelim ki bu uçağa yetişemedin.
» Bir an için rüyalarının gerçekleştiğini düşün.
» Tut ki puanın yetmedi ve üniversiteye giremedin.
» Farz et ki sınavı kazanamadın, ne yapacaksın?
» Bir an için rüyalarının gerçekleştiğini düşün.
» Tut ki puanın yetmedi ve üniversiteye giremedin.
» Farz et ki sınavı kazanamadın, ne yapacaksın?
4. Eleştiri Cümleleri
Bir yapıtın, bir insanın veya bir durumun doğru ya da yanlış yönlerini belirten cümlelerdir. Eleştiri, olumlu eleştiri ve olumsuz eleştiri olmak üzere ikiye ayrılır.
Örnek
» Konuları açık ve anlaşılır bir dille ele almış.
» Hakem, son maçı çok iyi yönetti.
Yukarıdaki cümlelerde hoşa giden yönler belirtildiğinden olumlu eleştiri yapılmıştır.
» Hakem, son maçı çok iyi yönetti.
Yukarıdaki cümlelerde hoşa giden yönler belirtildiğinden olumlu eleştiri yapılmıştır.
» Bu firmanın ürünleri eskisi kadar kaliteli değil.
» Kimi öyküleri, öykü olmaktan çok köşe yazısıdır.
Yukarıdaki cümlelerde de hoşa gitmeyen, eksik görülen yönler belirtildiğinden olumsuz eleştiri yapılmıştır.
» Kimi öyküleri, öykü olmaktan çok köşe yazısıdır.
Yukarıdaki cümlelerde de hoşa gitmeyen, eksik görülen yönler belirtildiğinden olumsuz eleştiri yapılmıştır.
5. Öz Eleştiri Cümleleri
Bir kişinin kendi davranışları üzerinde yürüttüğü yargıları içeren cümlelerdir.
Örnek
» Zamanı iyi kullanmadığım için sınavda başarısız oldum.
» On dört yaşına geldim ama hâlâ güzel yazmayı öğrenemedim.
» Düşünmeden konuşarak arkadaşımın kalbini kırdım.
6. Uyarı Cümleleri
Kişi ya da kişileri yanlış davranışlardan uzak tutmak için bir konu, sorun ya da olumsuz bir durum ile ilgili ikaz ve hatırlatmaları içeren cümlelerdir.
Örnek
» Kışın zincir takmadan yola çıkmayın.
» Üzerime bu kadar gelmeyin.
» Dilini tutmayı öğrenemezsen etrafında kimsecikler kalmaz.
7. Tasarı Cümleleri
Gelecekte yapılması planlanan işlerin belirtildiği cümlelerdir.
Örnek
» Önümüzdeki ay tatile çıkmayı düşünüyorum.
» Yeni kitabımda farklı bir konu işleyeceğim.
» Bu işin altından başarıyla kalkmayı amaçlıyoruz.
» Yeni kitabımda farklı bir konu işleyeceğim.
» Bu işin altından başarıyla kalkmayı amaçlıyoruz.
8. Tahmin Cümleleri
Akla, sezgilere, gözlemlere veya birtakım verilere dayanarak, olacak bir şeyi önceden kestirebilme sonucunda ortaya çıkan cümlelerdir.
Örnek
» Annem meraktan patlıyordur şimdi.
» Gökyüzü bulutlarla doldu, yağmur yağabilir.
» Şu anda öğretmen derse başlamıştır.
» Gökyüzü bulutlarla doldu, yağmur yağabilir.
» Şu anda öğretmen derse başlamıştır.
9. Olasılık (İhtimal) Cümleleri
Gerçekleşmesi kesin olmayan bir olayın veya bir durumun ortaya çıkmasının beklenilmesi, umut edilmesi ile ilgili cümlelerdir.
Örnek
» Tatilde Karabük’e gidebiliriz.
» Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.
» Sanıyorum o konu anlatılmadı.
» Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.
» Sanıyorum o konu anlatılmadı.
⇒ Olasılık cümleleri ile tahmin cümleleri arasındaki fark şudur: Olasılık anlamlı cümlelerde “ikilem” söz konusudur. Yani bahsedilen şey için “Öyle de olabilir, böyle de olabilir.” anlamı hakimdir. Tahmin anlamlı cümlelerde bu “ikilemi” görmeyiz. Tahmin anlamlı cümlelerde tecrübelerden hareketle “emin oluş” havası vardır. Olasılık anlamlı cümlelere göre, tahmin anlamlı cümlelerde “kesinlik anlamı” daha yoğundur.
10. Abartma Cümleleri
Bir şeyi olduğundan çok veya az göstererek anlatan cümlelerdir.
Örnek
» Adam o kadar zayıf ki üflesek uçacak.
» Ağlamaktan gözlerinin yaşı kurumuştu.
» Pire kadar boyuyla bana kafa tutuyor.
» Ağlamaktan gözlerinin yaşı kurumuştu.
» Pire kadar boyuyla bana kafa tutuyor.
11. İkilem (Kararsızlık) Cümleleri
Herhangi bir konuyla ilgili olarak karar verememeyi ifade eden cümlelerdir.
Örnek
» Acaba kazağı buradan mı alsam, yoksa öteki mağazadan mı?
» Tiyatroya mı gitsem, sinemaya mı?
» Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık.
» Tiyatroya mı gitsem, sinemaya mı?
» Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık.
http://www.dil-bilgisi.net/konular/cumlenin-ifade-ettigi-anlam-ozellikleri/
*
*
Sebep-Sonuç (Neden-Sonuç) Cümleleri
Neden-sonuç cümleleri, bir eylemin hangi gerekçeyle veya hangi sebeple yapıldığını bildiren cümlelerdir. Bu cümlelerin yüklemine “niçin?” , “neden?” soruları sorulduğunda bu sorular cevapsız kalmaz. Neden-sonuç cümleleri iki bölümden oluşur: Birinci bölüm neden (sebep), ikinci bölüm ise sonuç bildirir. Genellikle “için, -den, -diğinden, ile” gibi ekler ve edatlar kullanılır.
Örnek
» Hasta olduğu için okula gelememiş.
Yukarıdaki cümlede yükleme “neden gelememiş?” sorusunu yönelttiğimizde “hasta olduğu için” cevabını alıyoruz. Yüklemin yapılış sebebi bildirildiği için bu cümle sebep-sonuç cümlesidir.
» Okulların açılmasıyla masraflar arttı.
» Seni uyandırmayalım diye radyoyu açmadık.
» Yağmur yağınca maç iptal oldu.
» Malzeme yetersizliğinden inşaat yarım kaldı.
⇒ Neden-sonuç ilişkisi bağımsız iki cümle ile de ifade edilebilir.
Örnek
» Çiçekleri gece sula; daha çabuk büyür.
» Bir daha böyle konuşma; beni üzüyorsun.
Bu örneklerde birinci cümlede ifade edilen eylem, ikinci cümlede ifade edilen eylemin nedeni durumundadır. Buna “gerekçe” de denmektedir. Bu tür ifadelerde sebep cümlesi ile sonuç cümlesinin yerleri değiştirilebilir.
Neden-Sonuç Cümleleri ile Amaç-Sonuç Cümleleri Arasındaki Fark
Neden-sonuç ile amaç-sonuç cümleleri birbirine çok benzemekte bu yüzden sık sık karıştırılmaktadır. Sebep-sonuç cümleleri ile amaç-sonuç cümlelerini ayırt etmek için şu yolu izlemeliyiz:
Neden-sonuç ile amaç sonuç cümlelerinin karıştırılmasının en büyük sebebi iki tür cümlenin de “neden?” sorusuna cevap verebilmesidir. Eğer bir soruda birden fazla seçenekte “neden?” sorusuna cevap alabiliyorsak, öncelikle “hangi amaçla?” sorusunu sorup eleme yapmalıyız. “Hangi amaçla?” sorusunun cevabı bize amaç-sonuç cümlesini verecektir.
http://www.dil-bilgisi.net/konular/neden-sebep-sonuc-cumleleri/
*
Amaç Sonuç Cümleleri
Eylemin hangi amaca bağlı olarak gerçekleştiğinin belirtildiği cümlelerdir. Amaç-sonuç cümleleri, eyleme sorulan “hangi amaçla?” sorusuna cevap verir. Bu tür cümlelerde de “için, diye, üzere” gibi edatlardan yararlanılır.
Örnek
» Sınavı kazanmak için çok çalışmış.
Yukarıdaki cümlede yükleme “hangi amaçla çalışmış?” sorusunu yönelttiğimizde “sınavı kazanmak için” cevabını alıyoruz. Yüklemin yapılış sebebi bildirildiği için bu cümle sebep-sonuç cümlesidir.
» Bildiklerini anlatmak üzere karakola başvurdu.
» Kilo vereyim diye spor yapıyor.
» Yazar, eleştirmene şirin görünmek maksadıyla iki yüzlü davranıyor.
» Ona sık sık öğüt verirdi; iyi bir insan olsun diye.
Amaç-Sonuç Cümleleri ile Neden-Sonuç Cümleleri Arasındaki Fark
Amaç-sonuç cümleleri, neden-sonuç cümleleri birbirine çok benzemekte bu yüzden sık sık karıştırılmaktadır. Amaç-sonuç cümleleri ile neden-sonuç cümlelerini ayırt etmek için şu yolu izlemeliyiz:
Amaç-sonuç ile neden-sonuç cümlelerinin karıştırılmasının en büyük sebebi amaç-sonuç cümlelerinin, neden-sonuç cümlelerini bulmak için kullandığımız “neden?” sorusuna da cevap verebilmeleridir. Bu yüzden amaç-sonuç cümlelerinin sorulduğu sorularda önce mutlaka “hangi amaçla?” sorusu sorulmalıdır. Eğer önce “neden?” sorusunu sorarsak neden-sonuç cümlesini amaç-sonuç sanarak yanılırız.
http://www.dil-bilgisi.net/konular/amac-sonuc-cumleleri/
*
Koşul-Sonuç (Şart-Sonuç) Cümleleri
Bir olayın veya durumun gerçekleşmesinin, başka bir olayın veya duruma bağlı olduğunu belirten cümlelerdir. Bu tür cümlelerde birinci bölüm (yan yargı) koşul, ikinci bölüm ise o koşula bağlı olarak ortaya çıkan sonuçtur (temel yargı). Türkçede koşul anlamı asıl olarak “-se” şart ekiyle sağlanır. “ise”, “-ince”, “-dikçe”, “mi”, “ama”, “üzere”, “yeter ki” ile de koşul anlamı sağlanabilir.
Örnek
» Ödevini yaparsan oyun oynayabilirsin.
Bu cümlede koyu renkle yazılmış bölüm, eylemin yapılabilmesinin bağlı olduğu koşulu belirtmektedir. (oyun oynayabilmesi hangi koşula bağlı? → ödevini yapmasına)
» Temiz bir dünya istiyorsan yerlere çöp atma.
» Müzik dinleyebilirsin ama sesini fazla açmayacaksın.
» Bizim buralara yağmur yağdıkça her yer toprak kokardı.
» Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.
» Akşam baban gelsin, alışverişe çıkarız.
» İstediğin her şeyi alırım, yeter ki sınıfını geç.
⇒ Cümleye istek, dilek anlamı katan –se, -sa ile koşul anlamı veren –se, -sa ekini karıştırmamak gerekir. İstek cümleleri de –se, -sa eki almasına rağmen, koşul anlamı taşımaz.
Örnek
» Otobüsle gelmese de trenle gelse.
http://www.dil-bilgisi.net/konular/kosul-sonuc-cumleleri/
*
Karşılaştırma Cümleleri
Birden fazla varlık, kavram ya da durumun karşılaştırıldığı cümlelerdir. Karşılaştırmada benzerlik, farklılık, üstünlük gibi değişik durumlar ifade edilir. Karşılaştırma ilgisi “gibi, kadar, en, daha, çok, göre, fazla”gibi sözcüklerle kurulur.
Örnek
» Kışın Sivas, İstanbul’dan daha soğuktur.
» Televizyon da sinema kadar etkilidir.
» Köyün en güzel çileği bahçemizde yetişir.
» Yeni şiirler eski şiirlere göre daha anlaşılır bir dille yazılıyor.
» Selim, gezmeyi çok sever, Elif ise kitap okumayı.
» Televizyon da sinema kadar etkilidir.
» Köyün en güzel çileği bahçemizde yetişir.
» Yeni şiirler eski şiirlere göre daha anlaşılır bir dille yazılıyor.
» Selim, gezmeyi çok sever, Elif ise kitap okumayı.
http://www.dil-bilgisi.net/konular/karsilastirma-cumleleri/
Öznel Yargılı Cümleler
Söyleyenin kendi düşüncesini, duygusunu veya beğenisini içeren cümlelerdir. Doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye göre değiştiği için öznel yargılar kanıtlanamaz.
Örnek
» Mavi en güzel renktir.
Yukarıdaki cümle, söyleyenin kişisel düşüncesini yansıtmaktadır. Kanıtlanması olanaksızdır. Çünkü her insanın sevdiği renk farklıdır. Bu yüzden bu cümle, öznel yargı bildiren bir cümledir.
» İstanbul Boğazı’nın seyrine kimse doyamaz.
» Evde mutlu olan başarılı olur.
» Mavi elbise insanlara yakışıyor.
» Duygusal şarkılar herkesi etkiler.
» Evde mutlu olan başarılı olur.
» Mavi elbise insanlara yakışıyor.
» Duygusal şarkılar herkesi etkiler.
Nesnel Yargılı Cümleler
Söyleyenin duygu veya düşüncesini içermeyen; doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye göre değişiklik göstermeyen cümlelerdir. Nesnel yargılar, araştırma sonucu ulaşılabilecek, herkesçe kabul görmüş, kanıtlanabilir yargılardır.
Örnek
» Mavi ana renklerden biridir.
Yukarıdaki cümlede söyleyenin kişisel düşüncesine yer verilmemiştir. Bu cümledeki yargı, araştırma sonucunda ulaşılabilir ile kanıtlanabilir bir yarı olduğundan bu cümle nesnel bir cümledir.
Yukarıdaki cümlede söyleyenin kişisel düşüncesine yer verilmemiştir. Bu cümledeki yargı, araştırma sonucunda ulaşılabilir ile kanıtlanabilir bir yarı olduğundan bu cümle nesnel bir cümledir.
» Şairin en son kitabı 200 sayfadan oluşuyor.
» Eser, dört bölüm halinde sinemaya uyarlanmış.
» İstanbul 1453′te fethedildi.
» Yazar, bu romanında aile bireyleri arasındaki sorunları anlatıyor.
» Eser, dört bölüm halinde sinemaya uyarlanmış.
» İstanbul 1453′te fethedildi.
» Yazar, bu romanında aile bireyleri arasındaki sorunları anlatıyor.
http://www.dil-bilgisi.net/konular/oznel-nesnel-cumleler/
*
Doğrudan Anlatımlı Cümleler
Başkasına ait bir sözün hiç değiştirilmeden aktarılmasına doğrudan anlatım denir. Olduğu gibi aktarılan söz genellikle tırnak işareti içerisinde yazılır. Tırnak işaretinin dışında virgül kullanılarak da aktarılabilir.
Örnek
» Atatürk: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” diyerek bir gerçeği dile getirmiştir. (Atatürk’e ait söz değiştirilmeden aktarılmış)
» Atalarımız, kalem kılıçtan keskindir, der.
» Atalarımız, kalem kılıçtan keskindir, der.
Dolaylı Anlatımlı Cümleler
Başkasından alınan sözün, cümledeki yargıyı değiştirmeden, kendi sözcüklerimizle aktarılmasına dolaylı anlatım denir. Dolaylı anlatımlı cümleler “söyledi, belirtti, açıkladı” gibi eylemlerle biter ya da yüklemleri öğrenilen geçmiş zamanla çekimlenir.
Örnek
» Atatürk hayatta en gerçek yol göstericinin ilim olduğunu söylemiştir. (Yazar kendi anlatımıyla Atatürk’e ait sözü değiştirerek aktarmış)
» Doktor, babama ilaçları mutlaka içmesi gerektiğini tembih etti.
» Doktor, babama ilaçları mutlaka içmesi gerektiğini tembih etti.
http://www.dil-bilgisi.net/konular/dogrudan-dolayli-anlatim/
*
Cümle Yorumlama
1. CÜMLENİN KONUSU
Cümlede üzeride durulan kavramlar cümlenin konusunu verir. Sorularda bir cümle verilir ve bu cümlede neyin anlatıldığı, yani cümlenin konusu sorulur.
Yapılması gereken, verilen cümleyi yorumlayarak anlatılanı bir iki söz ile ifade etmektir. Bunun için cümleye “Bu cümle neyi anlatıyor?” sorusu sorulur ve sorunun cevabı aranır. Alınan cevap cümlenin konusu olacaktır.
Örnek
» Öğretmen bir toplumun yapı taşıdır.
Bu cümlede öğretmen, “yapı taşı”na benzetilmiş. Taştan yapılan binalarda temel malzeme taş olduğuna göre, bu malzeme olmadan bina yapılamaz. Öğretmen için toplumun yapı taşı dendiğine göre, toplumun ortaya çıkması için öğretmene ihtiyaç var demektir. Öyleyse toplumun oluşmasında öğretmen çok önemlidir. Yani bu cümlenin konusu, anlatmak istediği, “öğretmenin önemi”dir.
» Gelecek nesillere yaşanır bir dünya bırakmak için çevreyi korumalıyız.
Bu cümlede çevrenin korunması gelecek nesillere sağlıklı bir dünya bırakma gerekçesine bağlanıyor. Öyleyse bu cümlede “çevrenin korunmasının gerekliliğini” anlatıyor diyebiliriz.
2. CÜMLENİN ANA FİKRİ (ANA DÜŞÜNCESİ)
Bir cümlede asıl anlatılmak istenen fikir veya cümlede verilmek istenen mesaja ana fikir denmektedir.
Örnek
» Eğer bir romancı yazdığı eserlerin geniş kitleler tarafından okunmasını, beğenilmesini arzu ediyorsa yapacağı ilk iş seslendiği halkın anlayabileceği bir dil kullanmak olmalıdır.
Bu cümlede anlatılmak istenen düşünceyi “Yalın bir dil kullanan sanatçı, daha fazla okunur.” şeklinde öz olarak ifade edebiliriz. Bu da cümlenin ana düşüncesi olur.
» Gerçek şair; halkının dağlarını, çobanlarını, kuzularını, acı ve sevinçlerini anlatandır.
Bu cümlede anlatılmak isteneni ise “Şair, milletini anlatan kimsedir.” şeklinde belirtebiliriz.
3. CÜMLEDEN ÇIKARILABİLECEK YARGI
Bir cümle verilir ve bu cümlede anlatılmak istenenin veya cümleden çıkarılabilecek yargının ne olduğu sorulur.
Bu tip soruların çözümünde yapılması gereken, verilen cümleyi yorumlayarak cümlenin söyleniş sebebinin bulunmasıdır. Çünkü hiçbir cümle boş yere söylenmez, her cümlenin bir söyleniş amacı vardır. İşte bu tip sorularda bize düşen onu bulmaktır. Biz buna cümlenin ana düşüncesi de diyebiliriz.
“Bu cümlede yazar bize ne demek istedi?” sorusuyla anlatılmak isteneni bulabiliriz.
Örnek
» Yazar, eserlerinde günlük hayatta olan şeyleri olduğu gibi, hiçbir abartmaya gitmeden anlatmıştır.
Bu cümlede yazar, eserlerinde günlük hayatı olduğu gibi anlatmışsa toplumun yaşamını işlemiş demektir. Öyleyse bu cümlede anlatılmak isteneni “Yazar, eserlerinde içinde yaşadığı toplumu anlatmıştır.” şeklinde ifade edebiliriz.
» İnsan, bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için değil; onları belli bir biçimde söylemeyi seçtiği için ‘yazar’dır.
Bu cümlede, “bazı şeyleri söyleme” sözüyle, konu; “belli bir biçimde söyleme” sözüyle, üslup kastedilmiştir. Bu sözlerden hareketle cümlede, bir insanı yazar yapan şeyin işlediği konunun değil, üslubunun olduğu anlatılmak istenmiştir. Dolayısıyla bu cümlede anlatılmak isteneni “Bir yazarın neyi söylediğinden çok, nasıl söylediği önemlidir.” şeklinde ifade edebiliriz.
4. CÜMLEDEN ÇIKARILAMAYACAK YARGI
Bir cümle verilir ve bu cümleden çıkarılamayan ya da cümlenin anlamıyla çelişen yargıları bulmamız istenir.
Yapılacak iş verilen cümleyi yorumlayarak cümleden çıkarılabilecek yargıları bulmaktır. Sorular dört seçenekten oluştuğuna göre, seçeneklerin üçündeki yargılar, verilen cümleden çıkarılabilecek niteliktedir. Dolayısıyla cümleden çıkarılabilecek yargılar belirlenince, cümleden çıkarılamayacak yargı kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bu süreçte cümle çok iyi okunmalı, hangi ifadeden nasıl bir sonuç çıkarılabileceği iyi tespit edilmelidir.
Örnek
» Mehmet’in kardeşi dün de okula gitmedi.
Bu cümleden çıkarılabilecek ve çıkarılamayacak anlamları bulalım:
1. “Mehmet evin tek çocuğu değildir.”
2. “Mehmet ‘in kardeşi 0-6 yaş arasında değil.”
3. “Mehmet ‘in kardeşi bugün de okula gitmemiş.”
4. “Mehmet kardeşinden başarılıdır.”
2. “Mehmet ‘in kardeşi 0-6 yaş arasında değil.”
3. “Mehmet ‘in kardeşi bugün de okula gitmemiş.”
4. “Mehmet kardeşinden başarılıdır.”
Yukarıdaki cümlelere baktığımızda 1. cümle kardeş, 2. cümle okul, 3. cümle dün de sözcüklerinden çıkar. 4. cümleyi verilen cümleden çıkaramıyoruz.
5. CÜMLE TAMAMLAMA
Verilen cümlelerde veya karşılıklı konuşma metinlerinde boş bırakılan yerlerin anlam bütünlüğünü ve uyumunu sağlayacak şekilde doldurulmasıdır.
Yapılacak iş, cümlenin gelişinden çıkarılan anlam doğrultusunda boşlukları doldurmaktır. Bu yapılırken dil bilgisi kuralları göz önünde bulundurulmalıdır. Yani eklenecek sözcüklerin hem anlamca hem de yapıca cümleye uygunluk taşıması gerekir.
Tamamlanacak ve tamamlayacak cümleler ya da sözler arasında;
– Anlamsal ilişki doğru kurulmalıdır.
– Zaman ve kişi yönünden uyum olmalıdır.
– Cümleleri anlamca bağlamak için uygun bağlaçlar kullanılmalıdır.
– Zaman ve kişi yönünden uyum olmalıdır.
– Cümleleri anlamca bağlamak için uygun bağlaçlar kullanılmalıdır.
Böyle sorular seçeneklerden gidilerek de çözülebilir.
Örnek
» Anneme Anneler Günü için bir ………………… aldım.
Anneler Günü’nde çocuklar annelerine hediye alır. Öyleyse bu boşluğu “hediye” sözcüğüyle tamamlayabiliriz.
Anneler Günü’nde çocuklar annelerine hediye alır. Öyleyse bu boşluğu “hediye” sözcüğüyle tamamlayabiliriz.
6. CÜMLE OLUŞTURMA
Sözcük ya da sözcük gruplarına ayrılmış olarak verilen cümlelerin genellikle anlamlı ve kurallı bir cümle haline getirilmesi istenir.
Yapılacak iş, öncelikle yüklemi belirlemek ve eğer kurallı bir cümle isteniyorsa yüklemi sona yerleştirmek, daha sonra varsa edat gruplarını, bağlaçları ve tamlamaları bulmaktır.
Örnek Soru
1. aynı şeyleri
2. başkalarının düşüncelerini
3. dinleyerek de
4. okuyarak
5. yapabiliriz
6. nasıl öğreniyorsak
2. başkalarının düşüncelerini
3. dinleyerek de
4. okuyarak
5. yapabiliriz
6. nasıl öğreniyorsak
Yukarıdaki sözcük ve sözcük gruplarıyla anlamlı bir cümle oluşturmak için sıralama nasıl olmalıdır?
A) 2 – 6 – 3 – 1– 4– 5
B) 1 – 3 – 5 – 6– 4 – 2
C) 2 – 4 – 6 – 1 – 3 – 5
D) 3 – 5 – 1 – 2 – 4 – 6
B) 1 – 3 – 5 – 6– 4 – 2
C) 2 – 4 – 6 – 1 – 3 – 5
D) 3 – 5 – 1 – 2 – 4 – 6
Çözüm:
Bu sözcüklerle anlamlı ve kurallı bir cümle oluşturmak istesek, ilk önce yüklemi bulmalıyız. Burada yüklem, beşinci sözcük olan “yapabiliriz” sözcüğüdür. Seçeneklerdeki sıralamaya beş numarayla biten iki seçenek vardır: A ve C. Sözcükler arasındaki anlam dikkate alındığında da C seçeneğinin sıralamasının daha uygun olduğu görülür. Doğru sıralama şu şekildedir: ”Başkalarının düşüncelerini okuyarak nasıl öğreniyorsak aynı şeyleri dinleyerek de yapabiliriz.”
YANIT: C
7. DÜŞÜNCENİN YÖNÜNÜ DEĞİŞTİREN SÖZCÜKLER
Cümle içindeki kelimeler anlamca birbirini tamamlar. Fakat bir konudan başka bir konuya geçilirken “fakat, ama, lakin, ancak, oysa, ne var ki, yalnız, halbuki” gibi anlamın akışını değiştiren sözcükler kullanılabilir. Bu tür sözcükler cümlede anlamın akışını değiştiren sözcüklerdir.
Örnek
» Ahmet çalışkan, dürüst, efendi bir öğrencidir; ama …
“ama” bağlacından sonra kullanacağımız ifade daha önce kullanacağımız ifadenin zıddı olacaktır.
Ahmet çalışkan, dürüst, efendi bir öğrencidir; ama yazısı güzel değil.
ifade olumlu ifade olumsuz
» Hasta adam, iyileşmek için doktor doktor dolaştı; ne var ki hastalığına çare bulamadı.
» Ankara güzel, düzenli, planlı bir şehirdir; fakat denize kıyısı yoktur.
» Parası yok, arkadaşı yok, gidecek kimsesi yok; yalnız temiz bir kalbi var.
» Gelemeyeceğini söyledi, hâlbuki vakti vardı.
» Ankara güzel, düzenli, planlı bir şehirdir; fakat denize kıyısı yoktur.
» Parası yok, arkadaşı yok, gidecek kimsesi yok; yalnız temiz bir kalbi var.
» Gelemeyeceğini söyledi, hâlbuki vakti vardı.
8. ÖRTÜLÜ ANLAM
Cümlede açık olarak söylenmediği halde cümlenin anlamından veya cümledeki bazı ifadelerden çıkarılabilen anlama örtülü anlam denir. Bu tip cümlelerde kıyaslamalara, aşamalı durumlara yer verilebilir. Ağırlıklı olarak “de” bağlacı kullanılır.
Örnek
» Öğretmenler toplantısına annem de katıldı.
cümlesinde toplantıya annesi dışında katılanların da olduğu anlamı çıkar. Bu anlam açık olarak söylenmediği için cümle örtülü anlamlıdır.
cümlesinde toplantıya annesi dışında katılanların da olduğu anlamı çıkar. Bu anlam açık olarak söylenmediği için cümle örtülü anlamlıdır.
» Ahmet yine kaza yapmış.
cümlesinden Ahmet’in iyi bir sürücü olmadığı ve daha önce de kaza yaptığı anlamları çıkıyor. Bu anlamlar o cümlenin örtülü anlamlarıdır.
cümlesinden Ahmet’in iyi bir sürücü olmadığı ve daha önce de kaza yaptığı anlamları çıkıyor. Bu anlamlar o cümlenin örtülü anlamlarıdır.
» Hava artık ısınmaya başladı.
cümlesinde havanın daha önce soğuk olduğu anlaşılmaktadır. Cümlede belirtmemesine rağmen bu anlamı çıkartabildiğimiz için bu cümle örtülü anlamlıdır.
cümlesinde havanın daha önce soğuk olduğu anlaşılmaktadır. Cümlede belirtmemesine rağmen bu anlamı çıkartabildiğimiz için bu cümle örtülü anlamlıdır.
http://www.dil-bilgisi.net/konular/anlam-bilgisi/cumlede-anlam/cumle-yorumlama/
*
Cümleye Hakim Olan Duygu
KONU BAŞLIKLARI
- Yakınma Cümleleri
- Hayıflanma Cümleleri
- Pişmanlık Cümleleri
- Sitem Cümleleri
- Ön Yargı Cümleleri
- Şaşırma Cümleleri
- Özlem Cümleleri
- Sevinç Cümleleri
- Üzüntü Cümleleri
- Endişe Cümleleri
- Küçümseme Cümleleri
- Azımsama Cümleleri
- Beklenti Cümleleri
- Yadsıma (İnkar) Cümleleri
1. Yakınma (Şikâyet) Cümleleri
Bir durumdan duyulan rahatsızlığın dile getirildiği, şikayet bildiren cümlelerdir.
Örnek
» Gittiğinden beri hiç aramadı.
» On üç yaşına girdi, halen odasını toplamayı öğrenemedi.
» Nerede nasıl davranacağını bir öğrenebilse.
» Güzelim sahil kasabası iki yılda beton yığınına döndü.
» İnsanlar hâlâ uğradıkları haksızlıklara ses çıkarmıyor.
» On üç yaşına girdi, halen odasını toplamayı öğrenemedi.
» Nerede nasıl davranacağını bir öğrenebilse.
» Güzelim sahil kasabası iki yılda beton yığınına döndü.
» İnsanlar hâlâ uğradıkları haksızlıklara ses çıkarmıyor.
2. Hayıflanma Cümleleri
Geçmişte yapılamayanlar, elden kaçırılanlar için duyulan üzüntüye hayıflanma denir. Hayıflanma cümleleri, bir kişinin geçmişte yapamadığı bir işten dolayı duyduğu üzüntüyü anlatan cümlelerdir.
Örnek
» Öğretmenin anlattıklarını keşke defterime yazsaydım.
» Hasta olmadan önce sağlığımın kıymetini bilseydim.
» Gençlikte bir güzel gezip eğlenmek varmış.
» Keşke param varken o evi de alsaydım.
» Hasta olmadan önce sağlığımın kıymetini bilseydim.
» Gençlikte bir güzel gezip eğlenmek varmış.
» Keşke param varken o evi de alsaydım.
3. Pişmanlık Cümleleri
Yapılan bir hata veya yanlış sonucunda duyulan üzüntüyü belirten cümlelerdir.
Örnek
» Keşke ona bu sözleri söylemeseydim.
» Bu arabayı almamız bir hataydı.
» Buzlu yolda bu kadar hızlı araba kullanmamalıydım.
» Bu arabayı almamız bir hataydı.
» Buzlu yolda bu kadar hızlı araba kullanmamalıydım.
⇒ Hayıflanma cümleleri ile pişmanlık cümleleri arasındaki fark şudur: Hayıflanma cümlelerindeyapılmayan bir işten dolayı duyulan üzüntü anlatılır, pişmanlık cümlelerinde ise yapılan bir işten dolayı duyulan üzüntü söz konusudur.
4. Sitem Cümleleri
Bir kimsenin yaptığı bir hareketten veya söylediği bir sözden dolayı duyulan üzüntünün, öfkelenmeden yumuşak bir şekilde dile getirildiği cümlelerdir.
Örnek
» Davete bir beni çağırmamışsın.
» Demek bana haber vermeden sinemaya gittiniz!
» İnsan, kendisine bunca emeği geçen insanı bir kere de olsa arayıp sorar.
» Bir yudum mutluluğu bize çok gördünüz.
» Buraya kadar geldin de bize uğramadın, aşk olsun!
» Demek bana haber vermeden sinemaya gittiniz!
» İnsan, kendisine bunca emeği geçen insanı bir kere de olsa arayıp sorar.
» Bir yudum mutluluğu bize çok gördünüz.
» Buraya kadar geldin de bize uğramadın, aşk olsun!
⇒ Sitem cümleleri ile yakınma cümleleri arasındaki fark şudur: Sitem cümlelerinde bir durumdan veya bir kişiden duyulan rahatsızlık kişinin kendisine söylenir, yakınma cümlelerinde ise bir durumdan veya bir kişiden duyulan rahatsızlık başkalarına anlatılır.
5. Ön Yargı (Peşin Hüküm) Cümleleri
Bir kişi veya bir durumla ilgili belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş yargıları belirten cümlelerdir. Ön yargılar, olumlu veya olumsuz olabilir.
Örnek
» Bu işi kesinlikle başaramayacak. (Olumsuz ön yargı)
» Bu kitap bu yılın en çok okunan kitabı olacak. (Olumlu ön yargı)
» Ben zaten onun suçlu olduğunu baştan biliyordum.
» Bu çocuktan sana hayır gelmez.
» O takım bu sene de şampiyon olamaz.
» Bu kitap bu yılın en çok okunan kitabı olacak. (Olumlu ön yargı)
» Ben zaten onun suçlu olduğunu baştan biliyordum.
» Bu çocuktan sana hayır gelmez.
» O takım bu sene de şampiyon olamaz.
6. Şaşırma Cümleleri
Beklenmeyen bir durum karşısında ne yapacağını, nasıl davranacağını bilememe, hayrete düşme anlamı taşıyan cümlelerdir.
Örnek
» Böyle ansızın gideceğini hiç düşünmemiştim.
» Sınav sonucunu çok yüksek beklerken düşük gelmesin mi!
» Ne, demek doktor oldun!
» Sınav sonucunu çok yüksek beklerken düşük gelmesin mi!
» Ne, demek doktor oldun!
7. Özlem (Hasret) Cümleleri
Geçmişte yaşanan günlerin tekrar yaşanma isteğini ya da bir yeri veya kişiyi görme isteğini dile getiren cümlelerdir.
Örnek
» Yıllardır görmediğim köyüm burnumda tütüyor.
» Ah, nerede o eski İstanbul!
» Eskiden bayramlar bir başka kutlanırdı.
» Fırsat olsa da onu tekrar görebilsem.
» Dedemin yanında olabilseydim şimdi.
» Ah, nerede o eski İstanbul!
» Eskiden bayramlar bir başka kutlanırdı.
» Fırsat olsa da onu tekrar görebilsem.
» Dedemin yanında olabilseydim şimdi.
8. Sevinç Cümlesi
İstenen veya hoşa giden bir şeyin olmasıyla duyulan sevinci anlatan cümlelerdir.
Örnek
» Yaşasın, sonunda tatil başladı!
» Üniversiteyi kazandığı için etekleri zil çalıyor.
» Yıllardır görmediği oğlunu görünce ayakları yerden kesildi.
» Üniversiteyi kazandığı için etekleri zil çalıyor.
» Yıllardır görmediği oğlunu görünce ayakları yerden kesildi.
9. Üzüntü Cümleleri
Bir kişinin bir olay veya karşısındakinin durumu ya da çaresizliği karşısında bir şey yapamamayı ifade eden cümlelerdir.
Örnek
» Sınavdan kötü not aldığımı görünce moralim bozuldu.
» O güzelim kadın, birkaç yılda çöküp yaşlandı.
» Zavallı adam, çocuklarını yetiştirebilmek için ne acılar çekti.
» O güzelim kadın, birkaç yılda çöküp yaşlandı.
» Zavallı adam, çocuklarını yetiştirebilmek için ne acılar çekti.
10. Endişe (Kaygı) Cümleleri
Olumsuz bir durumun gerçekleşme olasılığından dolayı duyulan kaygıyı anlatan cümlelerdir.
Örnek
» Acaba yolda başlarına bir şey mi geldi?
» Bu kadar bekledik ama ya gelmezse…
» Bu kadar bekledik ama ya gelmezse…
11. Küçümseme Cümleleri
Bir kişiye veya bir olaya değer vermeme, onu küçük görme, önemsememe, hafife alma anlamı taşıyan cümlelerdir.
Örnek
» O da güya okuyacak da adam olacak.
» Bu maçı kazanıp da şampiyon olacakmış.
» Sen kim, sanatçı olmak kim!
» Bacak kadar boyuyla bize kafa tutuyor.
» Bu maçı kazanıp da şampiyon olacakmış.
» Sen kim, sanatçı olmak kim!
» Bacak kadar boyuyla bize kafa tutuyor.
12. Azımsama Cümleleri
Bir şeyin miktarca az olduğunu, yetersiz görüldüğünü ifade eden cümlelerdir.
Örnek
» Bir tanecik mi ayakkabın var?
» Bu kadarcık ücretle çalışamam.
» Günlerdir çalışıyorsun, ne kadar az iş yapmışsın.
» Bu kadar pasta kime yeter.
» Bu kadarcık ücretle çalışamam.
» Günlerdir çalışıyorsun, ne kadar az iş yapmışsın.
» Bu kadar pasta kime yeter.
13. Beklenti Cümleleri
Gerçekleşmesi beklenen davranış ve işleri bildiren cümlelerdir. Beklentiler bazen gerçekleşir bazen gerçekleşmez.
Örnek
» Sınavdan yüksek not almayı umuyorum.
» Annem doğum günümde bana en sevdiğim oyuncağı alacak.
» Bizi bu sefer daha sıcak karşılayacağını düşünmüştük. (Gerçekleşmemiş beklenti)
» Sözde beni de işe alacaktı. (Gerçekleşmemiş beklenti)
» Annem doğum günümde bana en sevdiğim oyuncağı alacak.
» Bizi bu sefer daha sıcak karşılayacağını düşünmüştük. (Gerçekleşmemiş beklenti)
» Sözde beni de işe alacaktı. (Gerçekleşmemiş beklenti)
14. Yadsıma (İnkar) Cümleleri
Yadsıma cümleleri, yapılan bir şeyin yapılmadığını, söylenen sözün söylenmediğini veya tanık olunan bir şeyin bilinmediğini ifade eden cümlelerdir.
Örnek
» Bütün bunları ben mi söylemişim!
» Kim demiş o camı benim kırdığımı!
» Ben hiç böyle bir şey yapar mıyım?
» Kim demiş o camı benim kırdığımı!
» Ben hiç böyle bir şey yapar mıyım?
http://www.dil-bilgisi.net/konular/cumleye-hakim-olan-duygu/
*
Çeşitli duygu ve kavramlarla ilgili yargı içeren cümle örnekleri:
Uyarma, tehdit, azımsama, eşitlik, beğenme, önyargı, varsayım, reddetme, hayıflanma, şaşma, pişmanlık, acıma, yergi, eleştiri, olasılık, öneri özlem, sitem vb.
Kitaptaki ilk öykünün konusu köy yaşamıdır.
Oyundaki olaylar bir çiftlikte geçiyor.
Yazar, bu romanından sonra peş peşe altı oyun yazdı.
Romanın sonunda kahramanların hiçbiri umduğunu bulamıyor.
Yahya Kemal, 20. yüzyılın en başarılı şairidir.
İstanbul Türkiye’nin en güzel şehridir.
Karadeniz insanı çok inatçıdır.
En güzel kış meyvesi portakaldır.
Hikâyeciliğimizdeki en başarılı dönem o yıllardı.
En güzel yıllarımı o köyde geçirdim.
Şehirde yaşamak köyde yaşamaktan daha zordur.
Doğrudan anlatım – dolaylı anlatım
Takımımız bu haftaki maçında muhteşem bir oyunla 4-0 mağlup oldu.
Çocuk o kadar çalışkandı ki her dönem en az beş zayıf getirirdi.
Tanım cümlesi
Dize sonlarındaki ses benzerliğine kafiye adı verilir.
Edebiyat, duygu, düşünce ve hayallerin etkili bir şekilde söz ve yazıyla ifade edilmesidir.
Konuşmak, duygu ve düşüncelerin sözle ifadesidir.
Yazar, bu yapıtıyla büyük bir başarıya daha imza atıyor.
Yazar, bu yapıtında da sıradanlıktan kurtulamamış.
Son derece zeki; ama hiç çalışmıyor.
Adamın yüzündeki yumuşak ifade bizimle konuşurken birdenbire sertleşmişti.
Dışarısı günlük güneşlik, sımsıcak, halbuki burada paltolarımız bile bizi ısıtmaya yetmiyor.
Derin boğazlara girdiğinde coşup köpüren ırmaklar, düze inincemiskinleşiyor.
Şiirini günlük dille yoğurmuş; her sözünde halkın sesi vardır.
Çok sağlam bir dili var; tek bir sözcüğü bile gereksiz kullanmamış.
Kısa ve devrik cümlelerle yazması, yazarın anlatımını daha çekici kılıyor.
Bu şiirlerdeki yalınlık, basitliğin değil, zor ulaşılır bir ustalığın ürünü.
1. Bir yazar şöyle diyor: “Düşüncenin canı kısa sözde, onun yoğun anlatımındadır.”
Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Derinliği olmayan düşünceler daha kolay anlaşılabilir.
B) Güçlü anlatım, sağlam bir düşünce yapısı gerektirir.
C) Bir düşünceyi özetlerken ana noktalar üzerinde durmak gerekir.
D) Sözü uzatmak, anlatımı gereksiz sözlerle doldurmak düşünceyi gölgeler.
E) Kısaltılarak anlatılan bir düşünceyi, hemen herkes anlayabilir.
(2005 – ÖSS)
*
2. O, unutulmuş yazarları hatırlatmayı, onların yapıtlarını yeniden gün ışığına çıkarmayı değil, günümüz yapıtlarını, birer birer, okurlara tanıtmayı amaçlamıştı.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Yapıtları değerlendirirken, geçmişin ürünlerini bugüne taşıma yerine, yeni yazılmış olanları ele almayı isterdi.
B) Geçmişte ortaya konan yapıtların öneminden değil, bugün nitelikli yapıtların nasıl oluşturulacağından söz ederdi.
C) Yıllar sonra yapıtların değil, ancak yazarların anımsana- bileceğini düşünürdü.
D) Yıllar önce ortaya konmuş ürünlerin, bugün için büyük bir değer taşımadığına inanırdı.
E) Bugün ortaya konan yapıtların da bir süre sonra eskiyeceğinin unutulmaması gerektiğini belirtirdi.
*
3. Halk şiiri doğal ve içtenlikli bir anlatım üzerine temellenir.
Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Halk şairi, sözünü şiire dönüştürürken içinden geldiği gibi söyler.
B) Aşk, halk şiirinde en çok işlenen konulardan biridir.
C) Halk şiirinin sazla, sözle, daha doğrusu müzikle sıkı bir kan bağı vardır.
D) Halk şiiri, halkın içinde bulunduğu somut koşulların ürünüdür.
E) Halk şairi, şiirlerinde, halkın acılarını, çilelerini yansıtır.
(2001 – ÖSS)
*
4. (I) Öykülerimdeki biçimsel ve içeriksel yenilikler salt kendi çabalarımın ürünü değildir. (II) Onları oluştururken öyküyü öykü yapan bütün geleneklerden ve yeniliklerden yararlanmaya çalışıyorum. (III) Olay, konu, karakter, tip, durum, kesit, diyalog… (IV) Öyküyü oluşturan bütün öğeler eşit ölçülerde girmeli öyküye diye düşünüyorum. (V) Öykünün ağırlık merkezini yaymaya çalışarak bunlardan birinin, ötekinin önüne çıkmasını engellemek istiyorum.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II.
B) I. ve IV.
C) II. ve III.
D) II. ve IV.
E) IV. ve V.
(2000 – ÖSS)
*
5.Yahya Kemal: “Şiir, düşünceyi duygu haline getirinceye kadar yoğurmaktır.” der.
Ozanın, bu sözüyle anlatmak istediği düşünceyi içeren cümle aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiirde düşüncenin payı duygudan daha fazladır.
B) Duygular, şiirle etkili bir biçimde anlatılır.
C) Şiir, düşüncenin duyguların özsuyunda eritilmesiyle oluşur.
D) Şiir, duyguların toprağını besleyip zenginleştirir.
E) Şiirin etki gücü, içerdiği düşünceye bağlıdır.
(2003 – ÖSS)
*
6.Yazınsal yapıtlar, yaşama ayna tutmakla kalmaz, aynı zamanda ona istediği biçimi de verir.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak istenene anlamca en yakındır?
A) Her yazar, hangi türde yazarsa yazsın, yapıtlarının konularını yaşamdan alır.
B) Yazma, yazarları yaşama bağlayan, düşsel ve düşünsel boyutlu yaratıcılık isteyen bir eylemdir.
C) Roman, öykü, oyun gibi yazınsal ürünlerde, okurlara, değişik yaşamlar sunulur.
D) Günlük yaşamla beslenmeyen, dil değeri taşımayan yapıtlar kalıcı ve etkili olamaz.
E) Roman, öykü, oyun gibi türlerde yazılmış yapıtlar, yazıldıkları dönemi yansıtır ve onu yönlendirir.
(1998-ÖSS)
*
7.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı bir düşünce dile getirilmiştir?
A) Aynı kavram alanıyla ilgili söz değerlerinin oluşturduğu sözcük salkımları, Türkçemizin zenginliğini göstermektedir.
B) Anlamca ilişkili söz değerlerini içeren sözcük grupları oluşturmaya yönelik çalışmalara, ders kitaplarında gereğince yer verilmemektedir.
C) Öğrencilere, Türkçe düşünme alışkanlığı kazandırmak için, işlenen parçalarda geçen ve aralarında anlamsal bağıntılar olan sözcük kümeleri buldurulmalıdır.
D) Sözcükler arasında bağlantı kurma, karşıtlık ya da benzerlikleri ortaya çıkarma, Türkçe öğretimindeki temel etkinliklerden biri olmalıdır.
E) Türkçe ve yazın derslerinde sözcük çalışmaları, çeşitli sözcüklerin temel ve yan anlamlarını içerecek biçimde yapılmalıdır.
(2004 – ÖSS)
*
8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı bir düşünce dile getirilmiştir?
A) Üslup, insanın konuştuklarını ve yazdıklarını biçimlendiren kişisel bir öğedir.
B) Bir sanatçının üslubu, o sanatçının kendisidir.
C) Sanatçı, sözcükleri seçip yan yana getirirken onlara kendi damgasını vurur.
D) Üslup, sanatçının kişiliğini yansıtan bir aynadır.
E) Bir sanatçı, yarattığı yapıtın türüne göre üslup kullanır.
(2003 – ÖSS)
*
9.(I) Konu “kitap” oldu mu herkes bir şeyler söylüyor. (II) Bana ters gelen bir görüş ise bugünlerde oldukça yaygın. (III) O da şu: Kitap konusunda yetişkin ve çocuk ayrımı yapılamaz. (IV) Çünkü iyi bir çocuk kitabı mutlaka yetişkinlere de seslenir. (V) Bu düşüncenin doğruluğuna inanmıyorum. (VI) Nedeni de şu: Çocukların severek okuyacakları nitelikli bir kitap, yetişkinlere pek bir şey söylemeyebilir ya da yetişkinlerin severek okuyacağı bir kitap, çocukları hiç de heyecanlandırmayabilir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri, “çocuklarla yetişkinlerin aynı kitaplardan hoşlanmayacağı” düşüncesine ters düşmektedir?
A) I. ve III.
B) I. ve IV.
C) I. ve VI.
D) III. ve IV.
E) IV. ve VI.
(1997 – ÖSS)
*
10. Her ressam, aynı doğa parçasını tuvaline farklı biçimlerde yansıtır.
Bu cümlenin sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olmaz?
A) Doğa, her sanatçı için değişmez bir konu alanıdır.
B) Çünkü olaylara, durumlara bakış açısı sanatçıdan sanatçıya değişir.
C) Bu, aynı zamanda biçemle ilgili bir durumdur.
D) Bunda sanatçının doğayı algılama biçiminin etkisi vardır.
E) Bunu, yaratıcılığın bir gereği sayabiliriz.
(2005 – ÖSS)
*
11. Ailede tüm yükümlülükleri üzerlerine alan, çocuklarını her türlü sorumluluktan uzak tutan anne babalar —- bireyler yetiştirirler.
Yukarıdaki cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) her bakımdan kendilerine benzeyen
B) işini seven, görevlerinin bilincinde olan
C) bulundukları her ortama kolayca uyum sağlayan
D) karşılaştıkları güçlükleri yenmek için her türlü yola başvuran
E) yaşamını biçimlendiremeyen, başkaları tarafından yönetilmeyi bekleyen
(2001 – ÖSS)
*
12.Birçok sanatçının sanat dünyasından silinip gitmesinin nedeni —-.
Bu cümle, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez?
A) gelişme ve değişmelere uyum sağlayamamasıdır
B) her geçen gün yeni sanatçıların ortaya çıkmasıdır
C) kendisini sanatına bütünüyle vermemiş olmasıdır
D) yeni ve özgün yapıtlar ortaya koyamamasıdır
E) çağın gereklerine ayak uyduramamasıdır
(2001 – ÖSS)
*
bakınız: http://www.edebiyatogretmeni.org/cumlede-anlam-konu-testleri/
*
Cevap anahtarı: 1. D, 2. A, 3. A, 4.E, 5.C, 6.E, 7.A, 8. E,9.D, 10. A,11.E, 12.B,
Ek Okuma
Cümlelerde Anlam Özellikleri
1-Öznel, nesnel cümleler
2-Aşamalı durum anlatan cümleler.
3-Olasılık (ihtimal) anlamı olan cümleler.
4-Neden-sonuç, amaç-sonuç cümleleri
5-Varsayım cümleleri
6- Ön yargı cümleleri
7-Öneri cümleleri
8-Yakın anlamlı cümleler
9-Beğenme (takdir etme) cümleleri
10-Hayıflanma cümleleri
.......................................
1-Öznel ve Nesnel Cümleler
Öznel cümle: Kişisel duygu ve düşünceleri anlatan cümlelerdir.
Özellikleri:
1-Kişiden kişiye değişen görüşlerdir.
2-Doğruluğu tartışılabilir.
3-Öznel cümleler aynı zamanda yorum cümleleridir.
4-Doğruluğu kanıtlanamaz.
“Ankara güzel bir şehirdir.” cümlesi öznel bir cümledir. Çünkü Ankara’nın güzel oluşu söyleyene göre bir görüştür. Ama Ankara’nın güzel olmadığını söyleyenler de olabilir. Bir şehrin güzelliği neyle ölçülür? Bunun bir açıklaması olamaz.
“Sanatçının bu eseri gerçekten mükemmel.” Verilen cümlede yine kişisel bir görüş aktarılmıştır. Oysa o eseri mükemmel bulmayan olabilir. Ya da sanatçının başka bir eserini mükemmel bulan olabilir.
Şehrin manzarasını buradan seyretmek ayrı bir zevktir.
Buraların insanları çalışkan olur.
Aldığım elbise çok ucuzdu.
Bir insan çok bilgili olmak istiyorsa bolca roman okumalıdır.
Sanatçı dediğin halkın dertlerini iyice eserlerinde işlemelidir.
“Yalnızız” Peyami Safa’nın en güzel eseridir.
Nesnel cümle: Kişiden kişiye değişmeyen, kanıtlanabilir nitelikte yargılar taşıyan cümlelerdir.
Özellikleri:
1- Kişiden kişiye göre değişmeyen bilgilerdir.
2- Doğruluğu ispatlanabilir.
3-Yorum veya görüş cümlesi değildir.
“Ankara bizim başkentimizdir.” cümlesi nesnel anlatımlı bir cümledir. İspatlanabilir. Başka bir kişiye göre bu bilgi değişmez.
“Babanız Atatürk” Falih Rıfkı Atay’ın bir eseridir.” cümlesi de nesnel anlatımlı bir cümledir. Falih Rıfkı Atay’ın eserleri incelendiğinde bu eser de orada görülecektir.
Türkiye’nin üç yanı denizlerle çevrilidir.
İstanbul Marmara Bölgesi’ndedir.
Atatürk Selanik’te doğmuştur.
Bursa ve İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış illerimizdir.
Okullar ocak sonunda 1. yarıyıl tatiline girecekler.
2-Aşamalı Durum Anlatan Cümleler:
Bir olayın, durumun olumlu veya olumsuz şekilde giderek değiştiğini anlatan yargılardır.
Çocuk gittikçe daha da başarı gösteriyor.
Durumumuz gittikçe kötüleşiyor.
Artık havalar daha soğuk.
Hastada biraz iyileşme gördüm.
Kafanda çok az saç kalmış.
Artık giydiğin kıyafeti hemen kirletir oldun.
3-Olasılık (ihtimal) Bildiren Cümleler:
Bir eylem veya durumun hem olumlu hem de olumsuz bir biçimde gerçekleşebileceğini bildiren kesin anlamlar içermeyen cümlelerdir.
Bir cümleye “belki, kim bilir, sanırım, herhalde ... kelimeleri olasılık anlamı katabileceği gibi
esas fiiller -e ekinden sonra bilmek fiiliyle birleşerek de cümle olasılık anlamı verebilirler.
Belki maçı bizimkiler almaz.
Sanırım çocuklar eve varmıştır.
Sen de bu üniversiteyi kazanabilirsin.
O şimdi İzmir’de olmalı.
Arkadaşlarıyla top oynuyor olabilir.
Şans eseri büyük ikramiye sana da çıkabilir.
Büyük ihtimal o çocuk İstanbul’da yaşıyor.
4-Sebep-Sonuç ve Amaç-Sonuç cümleleri
Adından da anlaşılacağı gibi bir cümlenin sebep-sonuç veya amaç-sonuç bildirmesi için cümlede iki yargının bildirmesi gerekir.
Tek yargılı cümlelerde sebep-sonuç veya amaç-sonuç ilişkisi aranmaz.
“Ali okula gidiyor.” cümlesinde tek yargı vardır.
“Ali okula bilgi almak amacıyla gidiyor.” Cümlesinde ise iki yargı vardır: Bilgi almak ve gitmek.
Sebep-sonuç cümlelerinde yargılardan ikisinin de gerçekleşmiş olması gerekir.
Sebep-Sonuç cümlesi:
Sebep-sonuç cümlelerinde yargılardan ikisinin de gerçekleşmiş olması gerekir.
Çalışmadığı için sınıfta kaldı. İki yargı da gerçekleşmiştir.
Yağmur yağdığından ıslandık. İki yargı da gerçekleşmiştir.
Sebep-sonuç cümlelerinde bazı kelimeler ve ekler iki yargıyı birbirine bağlar.
Bir cümlenin sebep-sonuç cümlesi olup olmadığını anlamak için “Niçin? Ne sebeple?”
Sorularını sorabiliriz.
Amaç-Sonuç cümlesi:
Yargılardan biri amaçtır. Diğer yargı amaca dayalı eylemdir. Genelde yargılardan biri gerçekleşmemiş, diğeri gerçekleşmiştir. Eylem isteğimiz doğrultusundadır.
Annesini görmek için yola çıktı. (Henüz annesini görmemiş ama yola çıkış eylemi gerçekleşmiş.)
Tıp Fakültesine girmek için durmadan test çözüyor. (Henüz okula gitmemiş ama test çözme eylemi devam ediyor)
Güzel bir gün geçirmek için pikniğe gitmiştik.
Sebze alacak, onun için pazara gitti.
Amaç-sonuç cümlelerinde de bazı ek veya kelimeler yargılara bağlarlar.
5-Varsayım Cümleleri
Gerçekte olmayan bir durumu olmuş gibi düşündürme anlamı taşıyan cümlelerdir.
Varsayım bildiren cümlelerde genellikle “varsayalım ki, varsay ki, tut ki, farz et ki, san ki, diyelim ki, hadi diyelim, diyelim ki, bir an için...” ifadelere kullanılır.
Varsayalım sen bir öğretmensin.
Düşün ki bir adada tek başınasın.
Tut ki dereye geçemedin.
Hadi sınavı kazanamadın diyelim.
Farz et ki bir işin olmadı. Ne yaparsın?
Böyle bir adamın yanında çalıştığını düşün!
Diyelim ki sen bakansın.
6-Ön Yargı Cümleleri
Sonucu bilinmeden bir duruma, bir olaya ya da yeterince tanınmayan varlığın özelliklerine ilişkin kesin yargı bildiren cümlelerdir.
Bak, eve varır varmaz annem bana kızacak. (Belki de kızmayacak. Ama söyleyen kişi kesin kızacağını iddia etmektedir.)
Yarışmada yine en sonuncu geliriz.
Ne kadar çalışırsa çalışsın 45’in üstü puan alamazsın.
Bu yemeği halam yapmışsa çok mutlaka çok lezzetlidir.
Bu adam bırak şirket yönetmeyi evini bile yönetemez.
Bu arabayla memleketine ulaşamazsın.
Aynı yönetmense bu film de mükemmeldir.
Birde Hasan’ın ödevini görelim. Mükemmel ödev nasılmış, sen de gör!
Havalar artık hiç ısınmaz ki.
Doğrudan ve Dolaylı Anlatımlı Cümleler
Doğrudan anlatımlı cümle: Başkalarına ait cümleleri hiç değiştirmeden aktaran cümlelerdir.
Atatürk: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” demişti.
Müdür:” İki fotoğraf daha getireceksiniz.” dedi.
Dedemin “Çalışan her zaman kazanmıştır, çalışmayan mutlaka hata yapmıştır.” sözünü hiç unutmam.
Yiyelim, içelim, keyfimize bakalım, diyorlardı oradaki gençler.
Görevli geldi: “Kimliklerinizi görebilir miyim? diye sordu.
Dolaylı anlatımlı cümle: Başkasına ait bir sözü, cümlenin anlamını bozmadan değişiklik yaparak aktarma biçimidir.
Müdür:”Okulumuzun tüm sorunların çözeceğiz.” dedi. Müdürün söylediği doğrudan anlatımlı cümledir. Bu cümleyi dolaylı şekle çevirdiğimizde şöyle olacaktır.
Müdür, okulun tüm sorunlarını çözeceğini söyledi şeklinde olacaktır.
Saik Faik: “Her şey insanı sevmekle başlar. der. (doğrudan)
Saik Faik her şeyin insanı sevmekle başladığını söylüyor.(dolaylı)
Lider:”Söylediklerim ne yazık ki yanlış anlaşıldı.” dedi.
Lider, söylediklerinin yanlış anlaşıldığını söyledi.
Şair: “Bu eseri çok zor şartlarda yazdım.” demişti.
Şair, bu eseri zor şartlarda yazdığını söyledi.
Öneri Cümleleri
Eksik görülen, beğenilmeyen ya da yapılması gereken bir durum karşısında olması gerekenleri belirten cümlelerdir.
Bu tip soruları çözmek için belirtilen formülleri ezberlerseniz daha iyi olacaktır.
Bir de bu yolu deneyelim, giderken güzel manzaralar görecekmişiz.
Ders çalışırken mutlaka kısa molalar vermeyi ihmal etmeyiniz.
Madem psikolojik romanları seviyorsunuz bir de Peyami Safa’nın eserlerini okuyunuz.
Artık siz de zamanı planlı şekilde harcamalısınız.
Yakın Anlamlı Cümleler
Tam bir anlam birliği göstermeyen, ancak ileri sürülen bilgilerce birbirlerine anlamca çok yakın olan cümlelerdir.
“Sanat, yaşama tutulan bir aynadır.” cümlesi ile “Sanat yaşamı yansıtır.” cümlesi anlamca yakın cümlelerdir.
“Hiçbir suçlu suç işledikten sonra kendi yargıçlığından kurtulamaz.”
“İnsanlar suç işledikçe kendilerini sürekli yargılarlar.”
“Hayatın güçlüklerle dolu olduğunu kimse inkâr edemez.”
“Yaşamanın elbette engelleri olmalı.”
“Yaşarken her zaman iyi insanları örnek alıyoruz.”
“İyi insanlar diğer insanların aynı zamanda yaşam kaynağı olmuşlardır.”
Beğenme (takdir etme) Cümleleri
Bir sözü, bir eseri ya da bir davranışı iyi ve güzel bulma ifadesidir.
Bu yazar eserleriyle halkı bilgilendirirken onları aynı zamanda eğitmektedir.
Şair kelimeleri özenle seçmiş, her birine ayrı bir anlam yüklemiş.
Ne zaman bu şairin bir şiirini okusam beni alıp çok eskilere götürüyor, bugünün çekilmezliğini unutturuyor.
Soru:
Aşağıdaki seçeneklerden biri beğenme cümlesi değildir.
A) Yazar dediğinin böyle eserler ortaya çıkarmalı.
B) Müdür dediğin dairesine erken gelmeli.
C) Öğrenci dediğin böyle olmalı.
D) Şehir dediğin bizim şehir gibi olmalı.
Hayıflanma Cümleleri
Bir olay, bir durum ya da kaçırılan bir fırsattan dolayı kendi kendine üzülme anlamı taşıyan cümlelerdir.
Son fırsattı, onu da kaçırdık.
Onun değerini bir türlü anlayamadım.
Keşkelerim çok oldu, onunla evlenmediğim gibi.
O okula gitmediğime hâlâ anlamış değilim.
----------------------------------------------------
http://www.turkcesinifi.com/cumlelerde-anlam-ozellikleri-t816.html?s=22f673430f8c2965362299e4a7d90746&
Yazan Yönetici
» Hasta olduğum için okula gelemedim.
Yukarıdaki cümlede koyu renkle yazılmış bölüm, eylemin yapılış nedenini belirtmektedir.
ÖRNEK SORU
Yukarıdaki cümlelerin hangileri anlamca çelişmektedir?
Ek Okuma
Ayrıca bakınız
http://izzetkocak-tdn.blogspot.com.tr/p/cumlede-anlam.html
*
http://cahitcan.com/index.php?option=com_content&view=article&id=433:cmlenin-yorumu&catid=55:ders-notlar&Itemid=234
*
http://www.edebiyatfakultesi.com/turkce_konu_anlatimi_a_6.htm
*
http://img.eba.gov.tr/141/3f8/9ba/b65/6a7/d84/66e/913/606/a9f/d88/a0e/6c7/6b8/005/1413f89bab656a7d8466e913606a9fd88a0e6c76b8005.pdf
*
http://edebiyatforum.com/7-sinif-turkce-konu-anlatimi/cumlelerde-cesitli-anlam-ozellikleri.html
*
http://www.sorubak.com/blog/cumlede-anlam-8-sinif-turkce-konu-anlatimi-teog.html
*
http://www.bilgicik.com/yazi/cumlede-anlam-ozellikleri-3-konu-anlatimi-2/
*
http://www.bilgicik.com/yazi/cumlede-anlam-ozellikleri-7-konu-anlatimi/
*
b. Karşıtlık Bildirenler
c. Birbiriyle Çelişenler
ç. Açıklama Bildirenler
d. Olasılık – Tahmin Cümlesi
e. Öneri Cümleleri
f. Tasarı Anlamı Taşıyanlar
g. Varsayım Cümleleri
ğ. Ön Yargı Bildirenler
h. Eleştiri Cümleleri
ı. Aşamalı Durum Bildirenler
i. Gerçekleşmemiş Beklenti Bildirenler
j. Yakınma – Sitem Anlamı
k. Hayıflanma
CÜMLEDE ANLAM
Çeşitli duygu ve kavramlarla ilgili yargı içeren cümle örnekleri:
Uyarma, tehdit, azımsama, eşitlik, beğenme, önyargı, varsayım, reddetme, hayıflanma, şaşma, pişmanlık, acıma, yergi, eleştiri, olasılık, öneri özlem, sitem vb.
- Geç kalmaya devam edersen işinden olabilirsin.
- Sakın babana karşı geleyim deme; yoksa seni mirasından mahrum eder.
- Bu kadar parayla geçinilir mi hiç?
- Bizim Ali orada da karşımıza çıkmasın mı?
- Diploması ne olursa olsun ben onu çırak olarak bile işe almam.
- Aşk olsun yani, insan dostlarını hiç arayıp sormaz mı?
- Biraz sonra bir batağın içine dalmayayım mı?
- Haftada 100 milyon harçlık veriyorum da gene beğenmiyor.
- Bu hız sevdasından vazgeçmeze başına bir şey gelecek.
- Titanic bütün ödüllere layık bir film.
- Dokuz kişi bu arabaya nasıl sığmış.
- Nerde o eski günler!
- Müdür saygısızın biri, sorumluluk duygusu da taşımıyor.
- Keşke evi satmasaydım.
- Önümüzdeki yıl enflasyon daha da düşebilir.
- Göreceksiniz, bu yıl da sınavı kazanamayacak.
- Diyelim ki bu parti seçimi kazandı.
- Borsadan uzak dur, paranı hazine bonosuna yatır.
- Başarılı ama, çok da kibirli.
- O da senin kadar akıllı.
- Farz edelim ki başarı; neye yarar?
- Doya doya sevemedim ki annemi.
- Söylerim söylerim kim anlar halimden.
Neden – sonuç ilişkisi
- Derse geç kaldığı için üzülmüş.
- Trafik yoğun olduğundan geciktim.
- Çalıştı da başardı.
- Kitap okumaya ara verdi; çünkü gözleri yorulmuştu.
- Bu sene bahar yağmursuz geçti; ekinlerde hiç iş yok.
Amaç ilişkisi
- Okula gitmek için evden çıktı.
- Konuşma üzere kürsüye yöneldi.
- Sizi görmeye geldim buraya.
- Bu kitabı satranç öğrenesin diye almıştım.
- Kız kardeşini karşılamak üzere bir saat önce gara gitti.
Koşul ilişkisi
· Lodos eserse hava temizlenir.
· Ne demek istediğimi, bu kitabı okursan anlarsın.
· Yardım edersen işimi çabuk bitiririm.
· Babanı gördü mü olanları anlatır.
· Lodos eserse hava temizlenir.
· Ne demek istediğimi, bu kitabı okursan anlarsın.
· Yardım edersen işimi çabuk bitiririm.
· Babanı gördü mü olanları anlatır.
- Sizin için izin alırım, ama erken döneceksiniz.
- İki saat sonra dönmek üzere gidebilirsin.
- İstediğin arabayı alırım, yeter ki sınavı kazan.
- Okula gideceksin ama otobüsle.
- Onu gördükçe seni hatırlıyorum.
- Beni dinlerseniz, konuyu öğrenirsiniz.
- Beşiktaş’a giderim, ancak vapurla…
- Bu kitabı sana geri almak üzere veriyorum.
- Çalışmadan başarı kazanılmaz.
- Özüne dokunmamak üzere oyunda her türlü değişikliği yapabilirsiniz.
Karşılaştırma ilişkisi
·Hiçbirimiz onun kadar çalışmadık.
· O senden daha cesur ve akıllıymış.
· Dünyada hiçbir dost insana kitaptan daha yakın değildir.
· Bilim adamı kavramlarla; sanatçı imgelerle düşünür.
·Hiçbirimiz onun kadar çalışmadık.
· O senden daha cesur ve akıllıymış.
· Dünyada hiçbir dost insana kitaptan daha yakın değildir.
· Bilim adamı kavramlarla; sanatçı imgelerle düşünür.
Yorum (açıklama) ilişkisi
Ali’nin ateşi çıkmış; anlaşılan üşütmüş.
Gözleri kanlanmış; demek ki çok geç yatmış.
Sanatçının son eseri birkaç ay önce yayımlandı; öncekiler gibi bu da dünya ölçüsünde bir şaheser.
Televizyon seyretmek faydalıdır; görgümüz artar, düşünce ufkumuz genişler.
Gözleri kanlanmış; demek ki çok geç yatmış.
Sanatçının son eseri birkaç ay önce yayımlandı; öncekiler gibi bu da dünya ölçüsünde bir şaheser.
Televizyon seyretmek faydalıdır; görgümüz artar, düşünce ufkumuz genişler.
Nesnellik- öznellik
Kitaptaki ilk öykünün konusu köy yaşamıdır.
Oyundaki olaylar bir çiftlikte geçiyor.
Yazar, bu romanından sonra peş peşe altı oyun yazdı.
Romanın sonunda kahramanların hiçbiri umduğunu bulamıyor.
Yahya Kemal, 20. yüzyılın en başarılı şairidir.
İstanbul Türkiye’nin en güzel şehridir.
Karadeniz insanı çok inatçıdır.
En güzel kış meyvesi portakaldır.
Hikâyeciliğimizdeki en başarılı dönem o yıllardı.
En güzel yıllarımı o köyde geçirdim.
Şehirde yaşamak köyde yaşamaktan daha zordur.
Yunus, 13.-14. yüzyıllarda Anadolu’da yaşamış bir tasavvuf ozanıdır.
Sinema, tiyatrodan daha önemli bir sanat dalıdır.
Sinema, tiyatrodan daha önemli bir sanat dalıdır.
Doğrudan anlatım – dolaylı anlatım
Kaptan: “Yarın hava güzel olacak.” dedi.
Kaptan, yarın havanın güzel olacağını söyledi.
Yolcu, şoföre: “Daha yavaş gidemez misiniz?” dedi.
Yolcu, şoföre daha yavaş gitmesini söyledi.
Okulu neden bıraktığını soranlara çalışmak zorunda olduğunu söylüyordu.
Bu kadar korkak olduğunu bilmiyordum, diyerek yanımdan uzaklaştı adam.
Kaptan, yarın havanın güzel olacağını söyledi.
Yolcu, şoföre: “Daha yavaş gidemez misiniz?” dedi.
Yolcu, şoföre daha yavaş gitmesini söyledi.
Okulu neden bıraktığını soranlara çalışmak zorunda olduğunu söylüyordu.
Bu kadar korkak olduğunu bilmiyordum, diyerek yanımdan uzaklaştı adam.
Kinayeli anlatım
Takımımız bu haftaki maçında muhteşem bir oyunla 4-0 mağlup oldu.
Çocuk o kadar çalışkandı ki her dönem en az beş zayıf getirirdi.
Tanım cümlesi
Dize sonlarındaki ses benzerliğine kafiye adı verilir.
Edebiyat, duygu, düşünce ve hayallerin etkili bir şekilde söz ve yazıyla ifade edilmesidir.
Konuşmak, duygu ve düşüncelerin sözle ifadesidir.
Yargıda olumluluk – olumsuzluk
Yazar, bu yapıtıyla büyük bir başarıya daha imza atıyor.
Yazar, bu yapıtında da sıradanlıktan kurtulamamış.
Son derece zeki; ama hiç çalışmıyor.
Karşıt anlamlı cümleler
Adamın yüzündeki yumuşak ifade bizimle konuşurken birdenbire sertleşmişti.
Dışarısı günlük güneşlik, sımsıcak, halbuki burada paltolarımız bile bizi ısıtmaya yetmiyor.
Derin boğazlara girdiğinde coşup köpüren ırmaklar, düze inincemiskinleşiyor.
Genelleme cümleleri
Soğuk bölgelerde yaşayanların yüz hatları sert olur.
Açıklama cümleleri
Şiirini günlük dille yoğurmuş; her sözünde halkın sesi vardır.
Çok sağlam bir dili var; tek bir sözcüğü bile gereksiz kullanmamış.
Üslupla ilgili yargı cümleleri
Kısa ve devrik cümlelerle yazması, yazarın anlatımını daha çekici kılıyor.
Bu şiirlerdeki yalınlık, basitliğin değil, zor ulaşılır bir ustalığın ürünü.
http://www.sorucenneti.net/cumlede-anlam/cumlede-anlam-ornek-cumleler.html
*
Ayrıca bakınız:
http://www.kolayturkce.com/cumle-yorumlama-elestiri-tahmin-oneri-tasari-cumleleri/
*
Ayrıca bakınız:
http://www.kolayturkce.com/cumle-yorumlama-elestiri-tahmin-oneri-tasari-cumleleri/
*
Test
Ek Okuma
Cümlelerde Anlam Özellikleri
1-Öznel, nesnel cümleler
2-Aşamalı durum anlatan cümleler.
3-Olasılık (ihtimal) anlamı olan cümleler.
4-Neden-sonuç, amaç-sonuç cümleleri
5-Varsayım cümleleri
6- Ön yargı cümleleri
7-Öneri cümleleri
8-Yakın anlamlı cümleler
9-Beğenme (takdir etme) cümleleri
10-Hayıflanma cümleleri
.......................................
1-Öznel ve Nesnel Cümleler
Öznel cümle: Kişisel duygu ve düşünceleri anlatan cümlelerdir.
Özellikleri:
1-Kişiden kişiye değişen görüşlerdir.
2-Doğruluğu tartışılabilir.
3-Öznel cümleler aynı zamanda yorum cümleleridir.
4-Doğruluğu kanıtlanamaz.
“Ankara güzel bir şehirdir.” cümlesi öznel bir cümledir. Çünkü Ankara’nın güzel oluşu söyleyene göre bir görüştür. Ama Ankara’nın güzel olmadığını söyleyenler de olabilir. Bir şehrin güzelliği neyle ölçülür? Bunun bir açıklaması olamaz.
“Sanatçının bu eseri gerçekten mükemmel.” Verilen cümlede yine kişisel bir görüş aktarılmıştır. Oysa o eseri mükemmel bulmayan olabilir. Ya da sanatçının başka bir eserini mükemmel bulan olabilir.
Şehrin manzarasını buradan seyretmek ayrı bir zevktir.
Buraların insanları çalışkan olur.
Aldığım elbise çok ucuzdu.
Bir insan çok bilgili olmak istiyorsa bolca roman okumalıdır.
Sanatçı dediğin halkın dertlerini iyice eserlerinde işlemelidir.
“Yalnızız” Peyami Safa’nın en güzel eseridir.
Nesnel cümle: Kişiden kişiye değişmeyen, kanıtlanabilir nitelikte yargılar taşıyan cümlelerdir.
Özellikleri:
1- Kişiden kişiye göre değişmeyen bilgilerdir.
2- Doğruluğu ispatlanabilir.
3-Yorum veya görüş cümlesi değildir.
“Ankara bizim başkentimizdir.” cümlesi nesnel anlatımlı bir cümledir. İspatlanabilir. Başka bir kişiye göre bu bilgi değişmez.
“Babanız Atatürk” Falih Rıfkı Atay’ın bir eseridir.” cümlesi de nesnel anlatımlı bir cümledir. Falih Rıfkı Atay’ın eserleri incelendiğinde bu eser de orada görülecektir.
Türkiye’nin üç yanı denizlerle çevrilidir.
İstanbul Marmara Bölgesi’ndedir.
Atatürk Selanik’te doğmuştur.
Bursa ve İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış illerimizdir.
Okullar ocak sonunda 1. yarıyıl tatiline girecekler.
2-Aşamalı Durum Anlatan Cümleler:
Bir olayın, durumun olumlu veya olumsuz şekilde giderek değiştiğini anlatan yargılardır.
Çocuk gittikçe daha da başarı gösteriyor.
Durumumuz gittikçe kötüleşiyor.
Artık havalar daha soğuk.
Hastada biraz iyileşme gördüm.
Kafanda çok az saç kalmış.
Artık giydiğin kıyafeti hemen kirletir oldun.
3-Olasılık (ihtimal) Bildiren Cümleler:
Bir eylem veya durumun hem olumlu hem de olumsuz bir biçimde gerçekleşebileceğini bildiren kesin anlamlar içermeyen cümlelerdir.
Bir cümleye “belki, kim bilir, sanırım, herhalde ... kelimeleri olasılık anlamı katabileceği gibi
esas fiiller -e ekinden sonra bilmek fiiliyle birleşerek de cümle olasılık anlamı verebilirler.
Belki maçı bizimkiler almaz.
Sanırım çocuklar eve varmıştır.
Sen de bu üniversiteyi kazanabilirsin.
O şimdi İzmir’de olmalı.
Arkadaşlarıyla top oynuyor olabilir.
Şans eseri büyük ikramiye sana da çıkabilir.
Büyük ihtimal o çocuk İstanbul’da yaşıyor.
4-Sebep-Sonuç ve Amaç-Sonuç cümleleri
Adından da anlaşılacağı gibi bir cümlenin sebep-sonuç veya amaç-sonuç bildirmesi için cümlede iki yargının bildirmesi gerekir.
Tek yargılı cümlelerde sebep-sonuç veya amaç-sonuç ilişkisi aranmaz.
“Ali okula gidiyor.” cümlesinde tek yargı vardır.
“Ali okula bilgi almak amacıyla gidiyor.” Cümlesinde ise iki yargı vardır: Bilgi almak ve gitmek.
Sebep-sonuç cümlelerinde yargılardan ikisinin de gerçekleşmiş olması gerekir.
Sebep-Sonuç cümlesi:
Sebep-sonuç cümlelerinde yargılardan ikisinin de gerçekleşmiş olması gerekir.
Çalışmadığı için sınıfta kaldı. İki yargı da gerçekleşmiştir.
Yağmur yağdığından ıslandık. İki yargı da gerçekleşmiştir.
- Sebep-sonuç cümleleri bizim genelde istemediğimiz durumların gerçekleştiğini anlatır. Yani yapılan eylemi biz isteyerek gerçekleştirmemişizdir.
Sebep-sonuç cümlelerinde bazı kelimeler ve ekler iki yargıyı birbirine bağlar.
- Yollar kötü olduğu için beklemek zorunda kaldılar.
- Giderken dikkat etmediğinden düştü.
- Kötü not aldı; çünkü çalışmamıştı.
- Babasını dinlemediğinden ötürü bazı hatalar yapmıştı.
- Öğretmeni iyi dinlemedi ki iyi not alsın.
- Hava karardığından dolayı yollarına devam edemediler.
- Borcunu ödemedi diye adamı dövmüşler.
- Çok gezmiş de eve gecikmiş.
Bir cümlenin sebep-sonuç cümlesi olup olmadığını anlamak için “Niçin? Ne sebeple?”
Sorularını sorabiliriz.
Amaç-Sonuç cümlesi:
Yargılardan biri amaçtır. Diğer yargı amaca dayalı eylemdir. Genelde yargılardan biri gerçekleşmemiş, diğeri gerçekleşmiştir. Eylem isteğimiz doğrultusundadır.
Annesini görmek için yola çıktı. (Henüz annesini görmemiş ama yola çıkış eylemi gerçekleşmiş.)
Tıp Fakültesine girmek için durmadan test çözüyor. (Henüz okula gitmemiş ama test çözme eylemi devam ediyor)
Güzel bir gün geçirmek için pikniğe gitmiştik.
Sebze alacak, onun için pazara gitti.
Amaç-sonuç cümlelerinde de bazı ek veya kelimeler yargılara bağlarlar.
- Teyzesini özlediği için Kayseri’ye gitti.
- Doktor olayım diye durmadan çalışıyor.
- Roman okumayı çok sevdiğinden sürekli kütüphaneye gidiyor.
- Yarışta derece almak istediğinden dolayı antrenmanlarını hiç kaçırmıyor.
- Öğretmen olmak istiyor, çünkü çocukları çok seviyor.
- Okula gitmek üzere evden yeni çıktı.
- Öğretmenini ziyaret etmeye gidiyormuş.
5-Varsayım Cümleleri
Gerçekte olmayan bir durumu olmuş gibi düşündürme anlamı taşıyan cümlelerdir.
Varsayım bildiren cümlelerde genellikle “varsayalım ki, varsay ki, tut ki, farz et ki, san ki, diyelim ki, hadi diyelim, diyelim ki, bir an için...” ifadelere kullanılır.
Varsayalım sen bir öğretmensin.
Düşün ki bir adada tek başınasın.
Tut ki dereye geçemedin.
Hadi sınavı kazanamadın diyelim.
Farz et ki bir işin olmadı. Ne yaparsın?
Böyle bir adamın yanında çalıştığını düşün!
Diyelim ki sen bakansın.
6-Ön Yargı Cümleleri
Sonucu bilinmeden bir duruma, bir olaya ya da yeterince tanınmayan varlığın özelliklerine ilişkin kesin yargı bildiren cümlelerdir.
Bak, eve varır varmaz annem bana kızacak. (Belki de kızmayacak. Ama söyleyen kişi kesin kızacağını iddia etmektedir.)
Yarışmada yine en sonuncu geliriz.
Ne kadar çalışırsa çalışsın 45’in üstü puan alamazsın.
Bu yemeği halam yapmışsa çok mutlaka çok lezzetlidir.
Bu adam bırak şirket yönetmeyi evini bile yönetemez.
Bu arabayla memleketine ulaşamazsın.
Aynı yönetmense bu film de mükemmeldir.
Birde Hasan’ın ödevini görelim. Mükemmel ödev nasılmış, sen de gör!
Havalar artık hiç ısınmaz ki.
Doğrudan ve Dolaylı Anlatımlı Cümleler
Doğrudan anlatımlı cümle: Başkalarına ait cümleleri hiç değiştirmeden aktaran cümlelerdir.
Atatürk: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” demişti.
Müdür:” İki fotoğraf daha getireceksiniz.” dedi.
Dedemin “Çalışan her zaman kazanmıştır, çalışmayan mutlaka hata yapmıştır.” sözünü hiç unutmam.
Yiyelim, içelim, keyfimize bakalım, diyorlardı oradaki gençler.
Görevli geldi: “Kimliklerinizi görebilir miyim? diye sordu.
Dolaylı anlatımlı cümle: Başkasına ait bir sözü, cümlenin anlamını bozmadan değişiklik yaparak aktarma biçimidir.
Müdür:”Okulumuzun tüm sorunların çözeceğiz.” dedi. Müdürün söylediği doğrudan anlatımlı cümledir. Bu cümleyi dolaylı şekle çevirdiğimizde şöyle olacaktır.
Müdür, okulun tüm sorunlarını çözeceğini söyledi şeklinde olacaktır.
Saik Faik: “Her şey insanı sevmekle başlar. der. (doğrudan)
Saik Faik her şeyin insanı sevmekle başladığını söylüyor.(dolaylı)
Lider:”Söylediklerim ne yazık ki yanlış anlaşıldı.” dedi.
Lider, söylediklerinin yanlış anlaşıldığını söyledi.
Şair: “Bu eseri çok zor şartlarda yazdım.” demişti.
Şair, bu eseri zor şartlarda yazdığını söyledi.
Öneri Cümleleri
Eksik görülen, beğenilmeyen ya da yapılması gereken bir durum karşısında olması gerekenleri belirten cümlelerdir.
Bu tip soruları çözmek için belirtilen formülleri ezberlerseniz daha iyi olacaktır.
Bir de bu yolu deneyelim, giderken güzel manzaralar görecekmişiz.
Ders çalışırken mutlaka kısa molalar vermeyi ihmal etmeyiniz.
Madem psikolojik romanları seviyorsunuz bir de Peyami Safa’nın eserlerini okuyunuz.
Artık siz de zamanı planlı şekilde harcamalısınız.
Yakın Anlamlı Cümleler
Tam bir anlam birliği göstermeyen, ancak ileri sürülen bilgilerce birbirlerine anlamca çok yakın olan cümlelerdir.
“Sanat, yaşama tutulan bir aynadır.” cümlesi ile “Sanat yaşamı yansıtır.” cümlesi anlamca yakın cümlelerdir.
“Hiçbir suçlu suç işledikten sonra kendi yargıçlığından kurtulamaz.”
“İnsanlar suç işledikçe kendilerini sürekli yargılarlar.”
“Hayatın güçlüklerle dolu olduğunu kimse inkâr edemez.”
“Yaşamanın elbette engelleri olmalı.”
“Yaşarken her zaman iyi insanları örnek alıyoruz.”
“İyi insanlar diğer insanların aynı zamanda yaşam kaynağı olmuşlardır.”
Beğenme (takdir etme) Cümleleri
Bir sözü, bir eseri ya da bir davranışı iyi ve güzel bulma ifadesidir.
Bu yazar eserleriyle halkı bilgilendirirken onları aynı zamanda eğitmektedir.
Şair kelimeleri özenle seçmiş, her birine ayrı bir anlam yüklemiş.
Ne zaman bu şairin bir şiirini okusam beni alıp çok eskilere götürüyor, bugünün çekilmezliğini unutturuyor.
Soru:
Aşağıdaki seçeneklerden biri beğenme cümlesi değildir.
A) Yazar dediğinin böyle eserler ortaya çıkarmalı.
B) Müdür dediğin dairesine erken gelmeli.
C) Öğrenci dediğin böyle olmalı.
D) Şehir dediğin bizim şehir gibi olmalı.
Hayıflanma Cümleleri
Bir olay, bir durum ya da kaçırılan bir fırsattan dolayı kendi kendine üzülme anlamı taşıyan cümlelerdir.
Son fırsattı, onu da kaçırdık.
Onun değerini bir türlü anlayamadım.
Keşkelerim çok oldu, onunla evlenmediğim gibi.
O okula gitmediğime hâlâ anlamış değilim.
----------------------------------------------------
http://www.turkcesinifi.com/cumlelerde-anlam-ozellikleri-t816.html?s=22f673430f8c2965362299e4a7d90746&
Yazan Yönetici
__________________
Bir Teşekkür Yeter...
Bir Teşekkür Yeter...
*
Cümlede Anlam İlişkileri
1. EŞ ANLAMLI CÜMLELER
Aynı konu ve düşüncenin, farklı sözcükler ve söz dizimiyle dile getirildiği cümlelerdir.
Örnek
» Belirli bir hedefi olmayan insana kimse yardımcı olamaz.
» Bir insan hangi limana yelken açtığını bilmiyorsa hiçbir rüzgar işine yaramaz.
» Bir insan hangi limana yelken açtığını bilmiyorsa hiçbir rüzgar işine yaramaz.
» Bu bardağın yarısı su ile dolu.
» Bu bardağın yarısında su yok.
» Bu bardağın yarısında su yok.
» Yaşam, içinde siyah da bulunan bir gökkuşağıdır.
» Yaşam, tüm güzelliklerinin yanında olumsuzlukları da barındırır.
» Yaşam, tüm güzelliklerinin yanında olumsuzlukları da barındırır.
2. YAKIN ANLAMLI CÜMLELER
Eş anlamlı cümlelerde, biri diğerinin yerini tutabilecek iki cümle söz konusu idi. Yakın anlamlı cümlelerde ise aynı özü, aynı ruhu taşıyan iki cümle vardır.
Örnek
» Hayatını insanların mutluluğuna adamıştı.
» İnsanları mutlu etmek için ömür boyu çalışmaktan zevk aldı.
Bu cümlelerin ikisinde de söz konusu kişinin ömür boyu insanların mutluluğu için çalıştığı ifade edilmektedir. Buraya kadar eş anlamlılık söz konusudur. Ancak ikinci cümlede “bu çalışmadan zevk almak” gibi bir ayrıntı vardır. Bu ayrıntı sebebiyle bu cümlelere yakın anlamlı cümle diyoruz.
» İnsanları mutlu etmek için ömür boyu çalışmaktan zevk aldı.
Bu cümlelerin ikisinde de söz konusu kişinin ömür boyu insanların mutluluğu için çalıştığı ifade edilmektedir. Buraya kadar eş anlamlılık söz konusudur. Ancak ikinci cümlede “bu çalışmadan zevk almak” gibi bir ayrıntı vardır. Bu ayrıntı sebebiyle bu cümlelere yakın anlamlı cümle diyoruz.
» Bazı sanatçılar yaşları ilerledikçe eserlerinde tekrara düşerler.
» Olgunluk döneminde sanatçıların bir kısmı özgünlüklerini kaybedebilir.
» Olgunluk döneminde sanatçıların bir kısmı özgünlüklerini kaybedebilir.
3. KARŞIT (ZIT) ANLAMLI CÜMLELER
Anlamca birbirine zıt olan, birbiriyle çelişen cümlelerdir. Bu tür cümlelerde konu genellikle aynıdır; fakat konuya bakış açısı farklıdır.
Örnek
» Sanayileşme, çevreye zarar vermektedir.
» Gelişmek isteyen toplumlar, sanayiye önem vermelidir.
Bu cümlelerde konu sanayileşmedir. İlk cümlede sanayileşmenin kötü yönü, diğerinde ise iyi yönü anlatılmaktadır.
» Gelişmek isteyen toplumlar, sanayiye önem vermelidir.
Bu cümlelerde konu sanayileşmedir. İlk cümlede sanayileşmenin kötü yönü, diğerinde ise iyi yönü anlatılmaktadır.
» Sanatçı, hayatı kendi yorumuyla vermelidir.
» Sanatçı, hayatı anlatırken ayna görevi üstlenmelidir.
» Sanatçı, hayatı anlatırken ayna görevi üstlenmelidir.
4. NEDEN (SEBEP) – SONUÇ İLİŞKİLİ CÜMLELER
Bir eylemin hangi gerekçeyle veya hangi sebeple yapıldığını bildiren cümlelerdir. Bu cümlelerin yüklemine “niçin?” , “neden?” soruları sorulduğunda bu sorular cevapsız kalmaz. Neden-sonuç cümleleri iki bölümden oluşur: Birinci bölüm neden (sebep), ikinci bölüm ise sonuç bildirir. Genellikle “için, -den, -diğinden, ile” gibi ekler ve edatlar kullanılır.
Örnek
» Hasta olduğum için okula gelemedim.
Yukarıdaki cümlede koyu renkle yazılmış bölüm, eylemin yapılış nedenini belirtmektedir.
» Okulların açılmasıyla masraflar arttı.
» Seni uyandırmayalım diye radyoyu açmadık.
» Yağmur yağınca maç iptal oldu.
» Malzeme yetersizliğinden inşaat yarım kaldı.
» Seni uyandırmayalım diye radyoyu açmadık.
» Yağmur yağınca maç iptal oldu.
» Malzeme yetersizliğinden inşaat yarım kaldı.
» Neden-sonuç ilişkisi bağımsız iki cümle ile de ifade edilebilir.
Örnek
» Çiçekleri gece sula; daha çabuk büyür.
» Bir daha böyle konuşma; beni üzüyorsun.
Bu örneklerde birinci cümlede ifade edilen eylem, ikinci cümlede ifade edilen eylemin nedeni durumundadır. Buna “gerekçe” de denmektedir. Bu tür ifadelerde sebep cümlesi ile sonuç cümlesinin yerleri değiştirilebilir.
» Bir daha böyle konuşma; beni üzüyorsun.
Bu örneklerde birinci cümlede ifade edilen eylem, ikinci cümlede ifade edilen eylemin nedeni durumundadır. Buna “gerekçe” de denmektedir. Bu tür ifadelerde sebep cümlesi ile sonuç cümlesinin yerleri değiştirilebilir.
5. AMAÇ – SONUÇ İLİŞKİLİ CÜMLELER
Eylemin hangi amaca bağlı olarak gerçekleştiğinin belirtildiği cümlelerdir. Bu tür cümlelerde de “için, diye, üzere” gibi edatlardan yararlanılır. Amaç – sonuç cümleleri, eyleme sorulan “hangi amaçla?” sorusuna cevap verir.
Örnek
» Sınavı kazanmak için çok çalışmış.Yukarıdaki cümlede koyu renkle yazılmış bölüm, eylemin yapılış amacını belirtmektedir.
» Bildiklerini anlatmak üzere karakola başvurdu.
» Kilo vereyim diye spor yapıyor.
» Yazar, eleştirmene şirin görünmek maksadıyla iki yüzlü davranıyor.
» Ona sık sık öğüt verirdi; iyi bir insan olsun diye.
» Kilo vereyim diye spor yapıyor.
» Yazar, eleştirmene şirin görünmek maksadıyla iki yüzlü davranıyor.
» Ona sık sık öğüt verirdi; iyi bir insan olsun diye.
6. KOŞUL (ŞART) – SONUÇ İLİŞKİLİ CÜMLELER
Bir olayın veya durumun gerçekleşmesinin, başka bir olayın veya duruma bağlı olduğunu belirten cümlelerdir. Bu tür cümlelerde birinci bölüm (yan yargı) koşul, ikinci bölüm ise o koşula bağlı olarak ortaya çıkan sonuçtur (temel yargı). Türkçede koşul anlamı asıl olarak “-se” şart ekiyle sağlanır. “ise”, “-ince”, “-dikçe”, “mi”, “ama”, “üzere”, “yeter ki” ile de koşul anlamı sağlanabilir.
Örnek
» Ödevini yaparsan oyun oynayabilirsin.
Bu cümlede koyu renkle yazılmış bölüm, eylemin yapılabilmesinin bağlı olduğu koşulu belirtmektedir.
Bu cümlede koyu renkle yazılmış bölüm, eylemin yapılabilmesinin bağlı olduğu koşulu belirtmektedir.
» Temiz bir dünya istiyorsan yerlere çöp atma.
» Müzik dinleyebilirsin ama sesini fazla açmayacaksın.
» Bizim buralara yağmur yağdıkça her yer toprak kokardı.
» Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.
» Akşam baban gelsin, alışverişe çıkarız.
» İstediğin her şeyi alırım, yeter ki sınıfını geç.
» Müzik dinleyebilirsin ama sesini fazla açmayacaksın.
» Bizim buralara yağmur yağdıkça her yer toprak kokardı.
» Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.
» Akşam baban gelsin, alışverişe çıkarız.
» İstediğin her şeyi alırım, yeter ki sınıfını geç.
» Cümleye istek, dilek anlamı katan –se, -sa ile koşul anlamı veren –se, -sa ekini karıştırmamak gerekir. İstek cümleleri de –se, -sa eki almasına rağmen, koşul anlamı taşımaz.
Örnek
» Otobüsle gelmese de trenle gelse.
7. AÇIKLAMA İLİŞKİLİ CÜMLELER
Neden- sonuç ilişkisinin tersidir; önce sonucun, sonra nedenin belirtildiği cümlelerdir. Bu tür cümleler genellikle “çünkü, demek ki, öyleyse, anlaşılıyor ki” bağlaçlarıyla oluşturulur.
Örnek
» İzmir’i seviyorum çünkü en güzel yıllarım orada geçti.
Bu cümlede koyu renkle yazılmış bölümde, kendinden önce belirtilen yargının nedeni açıklanmıştır.
Bu cümlede koyu renkle yazılmış bölümde, kendinden önce belirtilen yargının nedeni açıklanmıştır.
» Bir kez bile arayıp sormadı, demek ki bizi pek sevmemiş.
» Yüzünden düşen bin parça, anlaşılan üzgünsün.
» Yüzünden düşen bin parça, anlaşılan üzgünsün.
8. KARŞILAŞTIRMA CÜMLELERİ
Birden fazla varlık, kavram ya da durumun karşılaştırıldığı cümlelerdir. Karşılaştırmada benzerlik, farklılık, üstünlük gibi değişik durumlar ifade edilir. Karşılaştırma ilgisi “gibi, kadar, en, daha, çok, göre, fazla” gibi sözcüklerle kurulur.
Örnek
» Kışın Sivas, İstanbul’dan daha soğuktur.» Televizyon da sinema kadar etkilidir.» Köyün en güzel çileği bahçemizde yetişir.» Yeni şiirler eski şiirlere göre daha anlaşılır bir dille yazılıyor.
» Selim, gezmeyi çok sever, Elif ise kitap okumayı.
» Selim, gezmeyi çok sever, Elif ise kitap okumayı.
http://www.dil-bilgisi.net/konular/anlam-bilgisi/cumlede-anlam/cumlede-anlam-iliskileri/
*
Ayrıca bakınız:
http://www.dersimiz.com/ders_notlari/Cumle-Anlami-oku-21637.html
*
Cümleler Arası Anlam İlişkileri
1. Aynı ve Yakın Anlamlı Cümleler
Her cümlede ele alınan konuyla ilgili verilmek is tenen bir mesaj, bir ana düşünce vardır. Bu ana düşünce değişik şekillerde verilebilir. Bu nedenle anlatılmak istenen düşünce bakımından aynı ya da yakın anlamlı cümleler olabilir.
Örnek:
1.Başarılı olmak isteyen kişiler yılmadan mücadele etmelidir.
2. Azimle çalışanlar eninde sonunda hedefleri ne ulaşırlar.
2. Azimle çalışanlar eninde sonunda hedefleri ne ulaşırlar.
Bu iki cümlede de anlatılmak istenen düşünceler birbirine çok yakındır. Bu tür cümlelere yakın anlamlı cümleler denir. Aynı ana düşünceye sahip cümlelere de anlamca aynı cümleler denir.
ÖRNEK SORU
1.Sadece kendine hayrı dokunanın, kimseye hayrı yoktur.
2.Kartalın beğenmediğini kargalar paylaşır.
3.Kendini beğenmek, insanın yaradılışında vardır.
4.Yalnız kendini düşünen adam, yumurtasını pişirmek için komşusunun evini yakar.
Yukarıdaki sözlerden hangileri birbiriyle yakın anlamlıdır?
A) 1–2 B) 2–3 C) 3–4 D) 1–4
2006 OKS
2.Kartalın beğenmediğini kargalar paylaşır.
3.Kendini beğenmek, insanın yaradılışında vardır.
4.Yalnız kendini düşünen adam, yumurtasını pişirmek için komşusunun evini yakar.
Yukarıdaki sözlerden hangileri birbiriyle yakın anlamlıdır?
A) 1–2 B) 2–3 C) 3–4 D) 1–4
2006 OKS
ÇÖZÜM
Cümleler dikkatli bir şekilde yorumlandığında 1 ve 4. cümlelerin birbiriyle yakın anlamlı olduğu görülecektir.
Yanıt D
Cümleler dikkatli bir şekilde yorumlandığında 1 ve 4. cümlelerin birbiriyle yakın anlamlı olduğu görülecektir.
Yanıt D
2. Anlamca Çelişen Cümleler
Anlam bakımından birbirine ters yargılar içeren cümlelerdir.
Örnek:
– Teknoloji doğanın dengesini bozmaktadır.
– Bilim ve teknik hayatımızı her an biraz daha kolaylaştırıyor.
Yukarıdaki iki cümle anlam bakımından birbiriyle çelişmektedir. Çünkü biri teknolojiyi faydalı, diğeri zararlı görmektedir.
– Teknoloji doğanın dengesini bozmaktadır.
– Bilim ve teknik hayatımızı her an biraz daha kolaylaştırıyor.
Yukarıdaki iki cümle anlam bakımından birbiriyle çelişmektedir. Çünkü biri teknolojiyi faydalı, diğeri zararlı görmektedir.
ÖRNEK SORU
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “neden–sonuç” anlamı yoktur?
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “neden–sonuç” anlamı yoktur?
A) Susuzluktan dudakları çatlamış.
B) Yalnızlıktan hiç hoşlanmam.
C) Gürültüden rahat uyuyamadım.
D) Dumandan gözlerim yaşardı.
B) Yalnızlıktan hiç hoşlanmam.
C) Gürültüden rahat uyuyamadım.
D) Dumandan gözlerim yaşardı.
ÇÖZÜM
“–den” eki A, C ve D seçeneklerinde sebep anlamı katmıştır. Fakat B seçeneğinde ayrılma anlamı katmıştır.
Yanıt B
“–den” eki A, C ve D seçeneklerinde sebep anlamı katmıştır. Fakat B seçeneğinde ayrılma anlamı katmıştır.
Yanıt B
ÖRNEK SORU
Yukarıdaki cümlelerin hangileri anlamca çelişmektedir?
A) Ayşegül ve Sena B) Murat ve Fırat
C) Murat ve Sena D) Ayşegül ve Fırat
C) Murat ve Sena D) Ayşegül ve Fırat
ÇÖZÜM
Ayşegül’ün cümlesinde yazarlığın doğuştan ge- tirilen bir yetenek olduğu iddia edilirken Sena’nın cümlesinde yazarlığın çok çalışarak, yani sonradan edinilebileceği vurgulanmıştır. Bu nedenle bu iki cümle birbiriyle çelişmektedir.
Yanıt A
Ayşegül’ün cümlesinde yazarlığın doğuştan ge- tirilen bir yetenek olduğu iddia edilirken Sena’nın cümlesinde yazarlığın çok çalışarak, yani sonradan edinilebileceği vurgulanmıştır. Bu nedenle bu iki cümle birbiriyle çelişmektedir.
Yanıt A
ÖRNEK SORU
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “karşılaştırma” anlamı vardır?
A) Bu eserimi yazmak için çok uğraştım.
B) Eserimdeki kahramanları halkın arasından seçtim.
C) Bu eserimde “aşk” konusu daha belirgindir.
D) Eserimi özgün bir şekilde oluşturmaya çalıştım
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “karşılaştırma” anlamı vardır?
A) Bu eserimi yazmak için çok uğraştım.
B) Eserimdeki kahramanları halkın arasından seçtim.
C) Bu eserimde “aşk” konusu daha belirgindir.
D) Eserimi özgün bir şekilde oluşturmaya çalıştım
ÇÖZÜM
A, B ve D seçeneklerinde karşılaştırma anlamı yoktur. C seçeneğinde bu eseri ile diğer eserlerini, aşk konusunu işleme açısından karşılaştırmıştır.
Yanıt C
A, B ve D seçeneklerinde karşılaştırma anlamı yoktur. C seçeneğinde bu eseri ile diğer eserlerini, aşk konusunu işleme açısından karşılaştırmıştır.
Yanıt C
http://www.bilgicik.com/yazi/cumleler-arasi-anlam-iliskileri-konu-anlatimi/
*
*
Test
Ek Okuma
TÜRKÇEDEKİ BUYRUM
TÜMCELERİNİN
EDİMBİLİMİ ÜZERİNE
Arif Sarıçoban
Murat Hişmanoğlu
Özet
Bu makale Türkçedeki buyrum tümcelerini edimbilim çerçevesinde
incelemeyi amaçlamaktadır.
...
1. Giriş
Sözdizimsel olarak,
Türkçede dört ana tümce çeşidi vardır:
·
Bildirme tümcesi,
·
soru tümcesi,
·
buyrum tümcesi ve
·
ünlem tümcesi.
Bu dört ana tümceye
karşılıkgelen dört ana kullanım vardır. Bunlar,
·
düz tümceler (temelde bilgi vermek içinkullanılırlar),
·
sorular (temelde bilgi istemek için
kullanılırlar),
·
yönlendirmeli yapılar (temelde iş istemek için
kullanılırlar) ve
·
ünlemliklerdir (temelde güçlü duyguları ifade
etmek için kullanılırlar).
Bu makalede, buyrum tümcelerinin söylem içerisindeki farklı
işlevleri, söz eylem kuramı, Bağıntı Kuramı ve Grice’ınilkeleri çerçevesinde
örneklendirilerek açıklanacaktır.
2. Buyrum tümcesi kavramı
Buyrum tümceleri,
genellikle “öznesi olmayan ve eylemi yalın haldeki tümceler” olarak tanımlanırlar
(Greenbaum 1991:15). Bununla birlikte, buyrum tümcelerinin, farklı
dilbilimciler tarafından değişik tanımları da yapılmıştır.
·
Şimşek (1987:226), buyrum tümcesi terimini
“belli bir eylemin (ya da işlemin) yapılması ya da yapılmaması ile ilgili istek
belirten tümce” olarak tanımlar.
·
Dizdaroğlu (1976:325), buyrum tümcesini “bir
eylemin olumsuz ya da olumlu bir şekilde yapılması ile ilgili yargısal öyküleme
bildirimi” olarak tanımlamıştır.
·
Hatiboğlu’na göre (1972:176), buyrum tümcesi
“yüklemi emir kipinde olan tümcedir”.
·
Ergin (1988:32), buyrum ekleri ile ilgili olarak
“Buyrum ekleri bir eylemin direktif etkisiyle yapılacağını gösterir”
demektedir.
·
Crystal buyrum terimini “genelde komut ifade
etmek için kullanılan tümce” olarak ifade eder (1992:172).
·
Sinclair (1990) ise, buyrum terimini “eylemi
yalın halde olan öznesiz buyrum kipindeki tümcecik” olarak tanımlar.
3. Söz Eylem Kuramı, Bağıntı Kuramı, Grice’ın İlkeleri ve
Buyrum Tümceleri
3.1 Söz Eylem Kuramı
ve Buyrum Tümceleri
Söz Eylem Kuramı dilin iş yapmak için kullanıldığı temel
inanışından hareket-le John Austin ve John Searle tarafından geliştirilmiştir
(Schiffin 1994:49). Searle (1980: VII) kuramın temelini oluşturan temel
düşünceyi şöyleaçıklamaktadır:
“Söz eylem kuramı insan bildirişiminin küçük biriminin tümce
ya da diğer anlatım değil de, belli çeşit eylemlerin icrası olduğu varsayımı
ile başlar (düz ifade kurma, soru sorma, emir verme, betimleme, açıklama, özür
dileme, teşekkür etme, tebrik etme vs.)”.
Söz eylem kuramının John Austin’in çalışması ile başladığı
söylenebilir (Schiffin 1994:49). Austin betimleyici ve edimsel sözceler
arasında ayrım yapmıştır:
Betimleyici sözceler düz tümcelerdir: işlevleri bir olayı,
işlemi ya da durumu betimlemektir. Bu sözceler doğru ya da yanlış olma
özelliğine sahiptir.
Edimsel sözceler doğruluk değerine sahip değildir: bir şeyin
durum olup olmadığını belirtmekten ziyade iş yapmak için kullanılırlar (Lyons
1979:726).
Austin edimsel sözcelerin başarılı olabilmesi için üç çeşit
gerçekleşme kuralını taşımaları gerektiğini belirtmektedir (Levinson 1992:229):
- (i) Uzlaşımsal etkiye sahip uzlaşımsal bir süreç olmalıdır.
- (ii) Şartlar ve kişiler süreçte açıklandığı gibi uygun olmalıdır.
- (iii) Süreç (i) doğru ve (ii) tam yönetilmelidir.
Sıklıkla, (i) kişilerin süreçte açıklandığı gibi gerekli
düşünceleri, hisleri ve niyetleri olmalıdır, ve
(ii) eğer sonuç davranış açıklanırsa, o zaman uygun taraflar
öyle yapmalıdır.
Tüm sözcelerin sahip oldukları anlamdan başka, belli
güçlerle belli işler yaptıkları söylenebilir.
Austin üç çeşit eylemden bahsetmektedir:
Austin üç çeşit eylemden bahsetmektedir:
- (i) düzsöz eylemi: kesin bir anlam ve gönderimle olan bir tümcenin sözcesi
- (ii) edimsel eylem: bir tümceyi söyleyerek onunla çağrıştırılan uzlaşımsal güçle (ya da onun açık edimsel açımlamasıyla) bağıntılı düz ifadede bulunma, ikram etme, söz verme vs.
- (iii) etkisel eylem: bir tümceyi söyleyerek dinleyici üstünde sözcenin şartlarına özel etkilere yol açma (Levinson 1992:236).
Crystal (1992:323), söz eylemleri beş kategoride
incelemektedir:
- (i) Yönlendiriciler (konuşucular, dinleyicilerine iş yaptırmaya çalışırlar,örnek: isteme, komut verme, rica etme)
- (ii) Yüklenmeler (konuşucular, kendilerini işin gelecekteki yönünden sorumlu tutarlar, örnek: -söz verme, garanti etme)
- (iii) Anlatıcılar (konuşucular hislerini belirtirler, örnek: özür dileme,karşılama, duyguları paylaşma)
- (iv) Bildiriciler (konuşucunun sözcesi yeni bir dış duruma sebep olur, örnek: vaftiz etme, evlenme, istifa etme)
- (v) Göstericiler (konuşucular bir önermenin doğruluğu hakkında inançlarını dile getirirler, örnek: iddialar, hipotezler)
Yukarıdaki sınıflamanın haricinde, söz eylemleri iki genel
grupta toplamak olasıdır:
- Dolaysız söz eylemler
- Dolaylı söz eylemler
Searle (1980) dolaysız ve dolaylı söz eylemleri şöyle ayırt
etmektedir:
Söz eylem kuramında dolaysız söz eylemlerle (konuşucunun ne
demek istediğini söylediği) dolaylı söz eylemler (konuşucunun söylediğinden
daha fazlasını demek istediği) arasında geleneksel bir ayrım vardır. Örneğin,
akşam yemeği masası durumunda, konuşucu “Tuzu uzatabilir misiniz?” dediğinde, dinleyicinin
tuzu uzatıp uzatamayacağı dolaysız söz eylemini icra eder ama normalde aynı
zamanda dinleyiciye tuzu uzatmasını rica eden dolaylı söz eylemdir.
Söz eylem kuramı temelde insanların dille ne yaptığı ve
dilin işlevleri ile ilgilendiği için edimbilimin ya da söylem çözümlemesinin
ayrılmaz bir parçasıdır. Kuram, buyrum tümcelerini yönlendirici güce sahip
yapılar olarak nitelendirilmektedir. Oysa, buyrum tümceleri her zaman buyurucu
ya da yönlendirici güce sahip olmayabilirler. Bu açıdan bakıldığında, söz eylem
kuramının buyrum tümcelerinin söylem içindeki işlevlerini açıklamada yetersiz kaldığı
belirtilebilir.
3.2 Bağıntı Kuramı ve
Buyrum Tümceleri
Deirdre Wilson ve Dan Sperber tarafından 1986 yılında ortaya
atılan Bağıntı Kuramı, insan bildirişimine ve edimbilime bilişşel bir yaklaşım
getirmektedir.
Kurama göre, buyrum tümceleri desirability (istenilirlik) ve
potentiality (gücüllük) kavramları ile açıklanabilir. İstenilirlik kavramı üç
bileşeni içerir: X’in Y’yi Z için istediği varsayılır. Şöyle ki, bir buyrum
tümcesi kuran bir konuşucu eylemin ya da durumun ya kendisi ya da dinleyici
açısından istenilir (desirable) olduğunu bildirir. Bağlama bakılarak, durumun
kimin açısından istenilir olduğu açıklanabilir. Rica, komut, buyrum, iyi
dilekte bulunma ve dinleyicisiz durumlar için tanımlanan durum, konuşucunun
görüş açısından istendiktir. Bununla birlikte, tavsiye ve izin durumları için
de durum, dinleyicinin görüşü açısından istendiktir (Doğan 1996:2). Aşağıdaki
örneğe bakınız:
A: Başım ağrıyor.
B: Bir aspirin al.
Yukarıdaki diyalogda A’nın B’nin tavsiyesine uyup uymayacağı
B için önemli değildir; çünkü durum A ile ilgilidir ve B’yi
ilgilendirmemektedir. Burada tanımlanan durum B için istenilirdir.
3.3 Grice’ın İlkeleri
ve Buyrum Tümceleri
Grice’a göre, insanlar birbirlerini, söylediklerine değil;
demek istediklerine bakarak anlıyorlar.
Konuşucunun niyeti, dinleyici tarafından doğru olarak sezildiği zaman konuşma başarıya ulaşmış varsayılıyor.
Grice tarafından, insan bildirişiminin temelinin söylenenle demek istenilen arasındaki ayrımda olduğu ve başarılı bir bildirişimde bulunmanın tek koşulunun, konuşucunun niyetinin sezilmesi olduğu savunuluyor.
Grice’a göre, konuşma, işbirliği İlkesi ve onunla bağıntılı olan dört ana kural tarafından düzenleniyor ve Grice işbirliği ilkesi’ni şöyle tanımlıyor:
Konuşucunun niyeti, dinleyici tarafından doğru olarak sezildiği zaman konuşma başarıya ulaşmış varsayılıyor.
Grice tarafından, insan bildirişiminin temelinin söylenenle demek istenilen arasındaki ayrımda olduğu ve başarılı bir bildirişimde bulunmanın tek koşulunun, konuşucunun niyetinin sezilmesi olduğu savunuluyor.
Grice’a göre, konuşma, işbirliği İlkesi ve onunla bağıntılı olan dört ana kural tarafından düzenleniyor ve Grice işbirliği ilkesi’ni şöyle tanımlıyor:
“Söyleyeceğinizi,
konuşmanın amacı ve yönü doğrultusunda, gereken zamanda ve gerektiği kadar
söyleyiniz.”
Bu ilkeyle bağıntılı dört kural ise şöyle belirtilebilir:
·
Nicelik kuralı Konuşmanın gerektiği kadar
bilgilendirici olmasını gerektirir.
·
Nitelik kuralı Konuşmanın gerçeğe uygun olmasını
gerektirir.
·
Bağıntı kuralı Konuşmanın bağıntılı olmasını
gerektirir.
·
Açıklık kuralıKonuşmanın açık olmasını
gerektirir (Doğan 1990:63-4).
Grice, yukarıda sözü edilen işbirliği ilkesine ve dört ana
kurala uyulması halinde başarılı bir bildirişimin sağlanabileceğini savunuyor.
Buyrum yapılarının kullanımında da konuşucu ve dinleyici tarafından işbirliği
ilkesine ve yukarıda bahsedilen dört ana kurala uyulduğu varsayımından
hareketle, Grice’ın ilkeleriylebuyrum yapılarının edimbilimsel açıklaması
yapılabilir.
4. Buyrum
Tümcelerinin İşlevleri
Buyrum tümceleri Türkçede pek çok işlevi yerine getirir.
Buyrum tümcelerinin bazı işlevleri şöyledir:
Buyrum tümcelerinin bazı işlevleri şöyledir:
(i) Komut “Ateş!”
(ii) Rica “Lütfen
tuzu uzatın!”
(iii) İyi Dilekte
Bulunma “Geçmiş olsun!”
(iv) Tavsiye
“İlaçlarını düzenli olarak al!”
(v) Uyarı
“Dikkatli ol!”
(vi) Teklif
“Haydi yüzmeye gidelim!”
(vii) İkram “Bir
dilim kek al!”
(viii) Davet “Gel
ve bizimle öğle yemeği ye!”
(ix) Yalvarma
“İmdat!”
(x) Talimat “Sola
dön!”
(xi) Beddua
“Allah kahretsin!”
(xii) Tehdit
“Kıpırdama yoksa vururum!”
(xiii) İzin A:
Pencereyi açabilir miyim? B: “Aç.”
(xiv) Yasaklama
“Çimden uzak durunuz!”
(xv) Söz verme “Ödevini bitir, sana çikolata
alayım.”
(xvi) İnanmazlık
“Üniversite sınavını kazanabildiğini söyleme!”
Dizdaroğlu (1976:326-333) Türkçedeki buyrum tümcelerinin
farklı işlevlerini aşağıdaki şekilde belirtmektedir.
(i) Saygı, kibarlık, rica
(ii) Dilek, istek
(iii) Yalvarma
(iv) Aşağılama, küçümseme
(v) Önemsemezlik
(vi) Üzüntü, tasa
(vii) Beddua
(viii) Korkutma
(ix) Kızma, azarlama
(x) Sıkılma, tiksinme
(xi) Tavsiye, uyarı
(xii) Yetersizlik, güçsüzlük
(xiii) Meydan okuma
(xiv) Açıklama, aydınlatma, dikkat çekme
(xv) Acıma, şefkat
Şimşek (1987:227-229) ise, Türkçedeki buyrum tümcelerinin
işlevlerini şu
şekilde belirtmektedir.
(i) Yalvarma
(ii) Övgü
(iii) Beddua
(iv) Tavsiye / Öğüt
(v) Dilek / İstek
(vi) Uyarı
(vii) Kibarlık, saygı
(viii) Meydan okuma
Buyrum tümceleri sadece dilbilgisel şekil ya da yapıya
bakarak açıklanamayacak farklı anlam çeşitlerine sebep olabilirler. Buyrum
tümceleri tarafından yansıtılan farklı anlam çeşitlerini anlamak için söylem ve
bağlamın dikkate alınması gereklidir (Doğan 1996:2). Kocaman (1988:463-468),
kip terimi ile ilgili olarak “kip sadece dilbilgisel değil aynı zamanda
edimbilimsel bir kategoridir. Kip tüm söylem çerçevesinde ele alınmalıdır”
demektedir.
İştirakçilerin rolü, statüleri, bağlam vs. burada önemli
faktörlerdir. Bu çalışmada, buyrum tümcelerinin işlevleri buyurucu güce sahip
buyrum tümceleri ve buyurucu güce sahip olmayan buyrum tümceleri olarak iki alt
başlıkta elealınmıştır.
4.1 Buyurucu Güce
Sahip Buyrum Tümceleri
Söz eylem kuramı çerçevesi içerisinde buyrum kipi kullanımı
buyurucu söz eylemlerin icrası ile çağrıştırılmaktadır; örneğin emir verme,
ricada bulunma (Blakemore 1990:110). Levinson (1992:240) yönlendiricileri
“dinleyiciye bir şey yaptırmak için konuşucu tarafından yapılan teşebbüsler”
olarak tanımlamaktadır.
Aşağıdaki örnekler direktif güce sahip olan buyrum
tümcelerini göstermektedir.
4.1.1 Komut / Emir
Buyrum tümceleri komut ya da emir işlevini belirtebilirler.
İstanbul’un Fethi isimli tiyatro eserinden alınan aşağıdaki alıntı durumu
örneklendirmektedir.
Örnek 1
Nöbetçi – Sultanım, bir haberci geldi. Sultanı göreceğim
diyor. Çokmühimmiş
II. Mehmet – Hemen içeri alın. Casusu da dışarı çıkarın.
Hapsedilsin.(Öztürk. 1995:29)
Yukarıdaki diyalogda Nöbetçi II. Mehmet’e bir habercinin
geldiğini ve çok önemli bir iş için kendisini görmek istediğini söylemektedir.
Nöbetçinin kullandığı düz tümceler bilgi vericidir. Burada nicelik ilkesinin
varlığından bahsetmek olasıdır. II. Mehmet’in “Hemen içeri alın”, “Casusu da
dışarı çıkarın”, “Hapsedilsin” buyrum tümceleri bağıntı ilkesine uymaktadır.
Bağlamdan açıkolan II. Mehmet’in kullandığı tümcelerin komut ya da buyrum
işlevini yansıttığıdır. Burada belirtilen durumun gerçekleşmesi II. Mehmet’in
görüş açısına göre istenilirdir. II. Mehmet “Hemen içeri alın” buyrum tümcesini
söyleyerek nöbetçinin haberciyi hemen içeri almasını istemektedir. II.
Mehmet’in “Casusu da dışarı çıkarın”, “Hapsedilsin” buyrum tümceleri padişahın,
casusun dışarı çıkarılması ve hapsedilmesi isteğini belirtir. İştirakçilerin
bağlamiçerisindeki rolleri dikkate alındığında, II. Mehmet’in nöbetçiden statü
olarak daha üstte olduğu belirtilebilir. II. Mehmet sultan olduğu için nöbetçi
üzerinde otoritesi vardır. Bağlam içerisinde sahip olduğu sosyal statüden
dolayı komut yada emir verme hakkına sahiptir.
4.1.2 Rica
Örnek 2
G. Eren – Ergun, şu geçen gün karşılaştığın sokak
satıcısının taklidini yapsana.
E. Turan – Dostlarınız ciddi kişiler!
G. Eren – Suna’nın çok hoşuna gidecek, hadi.
S. Say – Hadi, dinliyorum, ne satıyordu? Yap! Çok güzel
taklit ediyorsun! (Cumalı 1990: 42)
Burada G. Eren’in “Şu geçen gün karşılaştığın sokak
satıcısının taklidini yapsana” emir tümcesi Ergun’un bir süre önce bir sokak
satıcısı ile karşılaştığını öngerektirir. G. Eren, E. Turandan dilenci rolü
oynamasını rica etmektedir. G. Eren’in diğer tümcesi olan “Suna’nın çok hoşuna
gidecek” önceki tümceyle ilgili olduğu için bağıntı ilkesine uymaktadır.
İstenilirlik kavramı açısından bağlam değerlendirildiğinde, Ergun’un dilenci
rolü oynayışı G.Eren’in görüş açısındanistendiktir.
4.2 Buyurucu Gücüne
Sahip Olmayan Emir Tümceleri
Buyrum tümceleleri normal olarak buyurucu güçle
kullanılmalarına rağmen, buyrum tümcelerinin eylem için istek olarak
düşünülemeyeceği pekçok durum vardır.
Aşağıda buyurucu güce sahip olmayan buyrum tümceleri örneklerle açıklanmaktadır.
Aşağıda buyurucu güce sahip olmayan buyrum tümceleri örneklerle açıklanmaktadır.
4.2.1 Yalvarma
Örnek 3
Gilgameş (sesi yankılanarak): Tanrılar! Tanrılar! Yenik
düşenle böyle eğlenilmez, bu Tanrı’lığınıza yakışmaz sizin, gelin ve bana
şartlarınızı getirin, en ağır şartlarınızı... Ama Engidu’mu geri verin! (Asena
1996: 28)
Orhan Asena’nın Gılgameş (Tanrılar ve İnsanlar) adlı
eserinde, Gilgameş Engidu ile dövüşür ve onu yener. Engidu dövüşü kaybettiği
için Gilgameş’e kendisini öldürmesi için yalvarır. Engidu, Gilgameş tarafından
yenildiği için kendisini utançlı
hisseder. Gilgameş’e kensini öldürmesi için yalvararak bu utançtan kurtulmaya
çalışır. Gilgameş Engidu’ye dövüşü kaybetmediğini ama Tanrılar tarafından
kandırıldığını söyler.
Yukarıdaki bağlamda ise, Gilgameş, Engidu ile eğlenmemeleri ve Engidu’yu kendisine tekrar bağışlamaları için Tanrılara yalvarmaktadır. Burada “Ama Engidu’mu geri verin” buyrum tümcesi yalvarma edim gücünü içermektedir. İstenilirlik kavramı açısından bağlama bakıldığında, durumun gerçekleşmesi Gilgameş açısından istendiktir.
Yukarıdaki bağlamda ise, Gilgameş, Engidu ile eğlenmemeleri ve Engidu’yu kendisine tekrar bağışlamaları için Tanrılara yalvarmaktadır. Burada “Ama Engidu’mu geri verin” buyrum tümcesi yalvarma edim gücünü içermektedir. İstenilirlik kavramı açısından bağlama bakıldığında, durumun gerçekleşmesi Gilgameş açısından istendiktir.
4.2.2 Tavsiye
Örnek 4
(Ayhan evlilik yıldönümü için eşine hediye almak ister ama
ne alacağına karar veremez. Ofis arkadaşı Zeynep’e fikir sorar.)
Ayhan: Yarın evlilik yıldönümümüz. Eşime hediye almak
istiyorum ama ona ne alacağımı bilemiyorum.
Zeynep: Ona bir yüzük al. Sevineceğinden eminim.
Ayhan: Umarım öyle olur.
Ayhan ve Zeynep arasında geçen yukardaki diyalogda, Ayhan’ın
“Yarın evlilik yıldönümümüz” tümcesi Ayhan’ın evli olduğunu öngerektirir.
Ayhan’ın “Eşime hediye almak istiyorum ama ona ne alacağımı bilemiyorum”
bileşik tümcesi ise, Ayhan’ın eşine hediye alma niyetinde olduğunu ancak ne
alacağı konusunda kararsız olduğunu gösterir. Zeynep eşine alacağı evlilik
yıldönümü hediyesi konusunda kararsız olan Ayhan’a “Ona bir yüzük al” buyrum
tümcesiyle karşılık vermektedir. Burada Zeynep’in kullandığı buyrum tümcesi
bağıntı ilkesine uymaktadır. Burada olaylar Zeynep’in görüş açısına göre
istenilirdir.
Zeynep Ayhan’a eşine bir yüzük alması için teşebbüste
bulunmuyor. Buyurucu bir edim gücü söz konusu değildir. Bağlamda Zeynep, Ayhan’ın
onun tavsiyesineuyup uymamasını önemsememektedir.
4.2.3 Uyarı
Buyrum tümcelerinin uyarı anlamını nasıl yansıttığı
aşağıdaki örnekte açıkça gözükmektedir.
Örnek 5
Ahmet – Unutma, akşam misafir var.
Ayşe – Biliyoruz. Bir kişiymiş değil mi?
Ahmet – Evet. Şöyle güzel bir şeyler hazırlat.
Ayşe – Yaparız. (Sav 1995:50-51)
Yukarıdaki bağlamda, “Ahmet’in Unutma, akşam misafir var.” Buyrum
tümcesi uyarı işlevini yansıtmaktadır. Ayşe’nin Ahmet’in uyarı işlevi taşıyan buyrum
tümcesine verdiği karşılık olan “Biliyoruz. Bir kişiymiş değil mi?” tümceleri
hem kendisinin akşama misafir geleceğinden hem de gelecek misafir sayısının bir
olduğundan haberdar olduğunu göstermektedir. Burada Ayşe’nin kullandığı
tümceler bağıntı ilkesine uymaktadır. Ahmet’ Ayşe’nin “Bir kişiymiş değil mi?”
soru tümcesine “Evet” cevabını vererek gelen misafir sayısının bir olduğunu
teyit etmektedir. Ahmet’in kullandığı “Şöyle güzel bir şeyler hazırlat” buyrum
tümcesi rica işlevini yansıtmaktadır. Ayşe’nin Ahmet’in ricasına karşılık olarak
söylediği “Yaparız” tümcesi bağıntı ilkesine uymaktadır. Burada uyarma işlevini
yansıtan “Unutma, akşam misafir var” buyrum tümcesindeki durumun gerçekleşmesi
Ahmet’in görüş açısına göre istenilirdir. Söz konusu olan uyarma eylemi olduğu
için burada buyurucu edim gücü yoktur.
4.2.4 Tehdit
Örnek 6
Danışman Kadın – Biz niye bu adamla konuşuyoruz ki!
Kadınlar – Mediha, bizimle konuşuyor diye mi kötü oldu? Kötü
biziz
öyleyse. Tepemiz atmadan çek arabanı!
1. Kadın – Ve bir daha da görünme gözümüze! (Pazarkaya 1993:
81)
Yukarıdaki bağlamda oyundaki kadınların buyrum tümceleri
kullanarakHasan’ı tehdit ettikleri gözükmektedir. “Çek arabanı!” ve “Görünme
gözümüze!”gibi buyrum tümceleri burada korkutma anlamını vermektedir. “Tepemiz atmadan
çek arabanı!” ve “Bir daha da gözümüze görünme” tehdit edim gücünü yansıtmaktadır.
Hasan’ın gitmesi ve bir daha asla geri dönmemesi kadınlarıngörüş açısına göre
istenilirdir.
4.2.5 Teklif
Örnek 7
(Fırat ve Ceyda konuşuyorlar. Fırat Ceyda’ya tiyatroya gitme
teklifinde bulunuyor.)
Fırat: Bu akşam ne yapıyorsun?
Ceyda: Yapacak bir işim yok gibi.
Fırat: Öyleyse, beraber tiyatroya gidelim.
Ceyda: Peki. İyi bir fikir.
Fırat ve Ceyda arasında geçen yukarıdaki diyalogda, Fırat
Ceyda’ya bu akşam ne yaptığını soruyor. Ceyda’nın Fırat’ın sorusuna cevabı
bağıntı ilkesine uymaktadır. Ceyda’nın akşama yapacak bir işi olmadığını duyan
Fırat “Öyleyse, beraber tiyatroya gidelim” buyrum tümcesini kullanarak
kendisine tiyatroya gitme teklifinde bulunmuştur. Burada Fırat’ın ve Ceyda’nın
tiyatroya gitmesi Fırat’ın görüş açısına göre istenilirdir. Ceyda’nın Fırat’ın
teklifine cevabı devameden bağlamla ilgili olduğu için bağıntı ilkesine
uymaktadır.
4.2.6 Talimat
Örnek 8
(Ceyhun polis memuruna en yakın postaneyi soruyor)
Ceyhun: Affedersiniz, buraya en yakın postane nerede acaba?
Polis memuru: Düz gidin, ilk sokaktan sola dönün. Postaneyi
göreceksiniz.
Ceyhun: Teşekkürler.
Burada, Ceyhun “Affedersiniz, buraya en yakın postane nerede
acaba?” sorutümcesini kullanarak bulunduğu yere en yakın postanenin nerede
olduğunubilmek istemektedir. Polis memuru Ceyhun’a en yakın postaneye nasıl
gideceğinianlattığı için Ceyhun’un sorusuna verdiği cevap bağıntı ilkesine
uymaktadır.Hatta, polis memurunun kullandığı buyrum tümceleri “Düz gidin, ilk
sokaktansola dönün.” en yakın postaneye nasıl gidileceğine dair açıklayıcı
bilgiler verdiğiiçin nicelik ilkesine uymaktadır. Polis memurunun cevabını
duyduktan sonra,Ceyhun polis memuruna teşekkür eder. Bu bağlamda, sadece
işbirliği ilkesinedeğil; aynı zamanda devam eden bağlama da bağıntılı hale
gelir. Burada polismemurunun kullandığı buyrum tümceleri buyurucu güce sahip
değildir. Polis memuru, verdiği yön tarifine Ceyhun’un uyup uymamasını
önemsememektedir. Polis memuru belirtilen durumun gerçekleşmesinin Ceyhun’un
yararına olacağını düşünmektedir. İstenilirlik kavramı açısında bağlama
bakıldığında, durumun gerçekleşmesi Ceyhun’un görüş açısına göre istendiktir.
4.2.7 Davet
Buyrum tümceleri davet işlevini yansıtabilir. Aşağıdaki
örneğe bakınız.
Örnek 9
(İki yakın arkadaş konuşuyorlar)
Murat: Bu Cumartesi ne yapıyorsun?
Özge: Yapacak bir işim yok.
Murat: Evde parti veriyorum. Sen de gel
Özge: Teşekkür ederim. Çok naziksin.
Burada Murat Özge’ye Cumartesi ne yaptığını soruyor. Özge
Murat’ın sorusuna “Yapacak bir işim yok” diyerek karşılık vermesi bağıntı
ilkesine uymaktadır. Özge’nin Cumartesi günü yapacak bir işi olmadığını duyan
Murat “Evde parti veriyorum” düz tümcesini çıkarmaktadır. Murat’ın kullandığı
düz tümce, Özge için yeteri kadar bilgilendirici olduğu için burada nicelik
ilkesinin varlığından bahsedilebilir. Daha sonra, Murat davet işlevini gösteren
“Sen de gel” buyrum tümcesini çıkarıyor. Murat evinde vereceği partiye
katılması için Özge’ye baskı yapmamaktadır. Her ne kadar söz konusu durumun
gerçekleşmesi Murat açısından istendik olsa da, bu bağlamda buyurucu edim
gücünün varlığından bahsedilemez. Murat’ın davetine Özge’nin verdiği cevaba
gelince, Özge’nin işbirliği ilkesine ve bağıntı ilkesine uyduğu belirtilebilir.
4.2.8 İkram
Örnek 10
Ayşe: – Koysana şu içkini. Ne bakıp duruyorsun?
Mehmet: – Peki peki. (İçkisini koyar). (Sav 1995: 63)
Yukarıdaki diyalogda, Ayşe’nin “Koysana şu içkini” buyruk
tümcesi içki olduğunu öngerektirir. Ayşe “Koysana şu içkini” buyruk tümcesini
kullanarak Mehmet’e içki ikramında bulunmaktadır. Mehmet’in Ayşe’nin ikramına
verdiği cevap bağıntı ilkesine uymaktadır. İstenilirlik kavramı açısından,
belirtilen durumun gerçekleşmesi Ayşe’nin görüş açısına göre istendiktir. Emir
tümcesi burada buyurucu edim gücüne sahip değildir. Diğer bir deyişle, Ayşe
Mehmet’i içki içmesi için zorlamamaktadır. Burada “Koysana şu içkini” buyruk
tümcesi ikram edim gücünü göstermektedir.
4.2.9 İzin Verme
Örnek 11
(Barış dersten erken çıkmak için öğretmenden izin ister)
Barış: Bugün dersten erken çıkabilir miyim, hocam?
Öğretmen: Tamam. Çık
Yukarıdaki diyalogda, Barış’ın “Bugün dersten erken
çıkabilir miyim, hocam?” sorusu Barış’ın öğrenci olduğunu öngerektirir. Barış
öğretmenine dersten erken çıkıp çıkamayacağını sormaktadır. Barış’ın sorusuna
cevap olarak öğretmenin kullandığı “Çık” buyrum tümcesi izin verme edim gücünü göstermektedir.
Öğretmenin kullandığı “Çık” emir tümcesi Barış’ın soru tümcesiyle yakından
bağıntılı olduğu için bağıntı ilkesinin ihlâli söz konusu değildir. Burada
belirtilen durumun gerçekleşmesi Özge’nin görüş açısına göre istendiktir.
4.2.10 İyi Dilekler
Buyrum tümceleri iyi dilekte bulunma işlevini de
gösterebilir. Aşağıdaki
örneğe bakınız.
Örnek 12
Gençler, ellerindeki çiçekleri Zeynep’e verdiler, onun elini
öptüler ve:
Geçmiş olsun! Allah sağlık versin hocam! Dediler.
Zeynep teşekkür ederek çiçekleri aldı, vazoya yerleştirirken
gençleri diğer
Hastalara tanıttı:
– Bunlar, benim güzel öğrencilerim, çalışkan öğrencilerim.
Hepsiyle iftiharediyorum. İlerde büyük adam olacaklar (Güldaş 1995:113).
Zeynep öğretmenle öğrencileri arasında geçen yukarıdaki
diyalogda, gençler hasta olan öğretmenlerini ziyaret edip kendisine çiçek
verirler. Öğrencilerin söyledikleri “Geçmiş olsun!” ve “Allah sağlık versin
hocam!” buyrum tümceleri öğrencilerin öğretmenleri için iyi dileklerini
belirtir. Öğretmenlerinin iyi olup sağlığına kavuşması öğrencilerin görüş
açısına göre istenilirdir. Burada buyurucu edim gücü yoktur. Verilen bağlamda,
öğrenciler belirtilen durumun gerçekleşmesinin kendilerinin ya da
öğretmenlerinin elinde olmadığına inanmaktadırlar. Hatta, öğrenciler durumun
gerçekleşmesinin öğretmenlerininyararına olacağını düşünmektedirler.
4.2.11 Beddua
Bazı buyrum tümceleri beddua işlevini yansıtabilirler.
Aşağıdaki örneğe
bakınız.
Örnek 13
Mehmet – Artık kimse gelmez değil mi?
Ayşe – (Birden) Başlarım ulan senin bilmem neyinden şimdi?
Mehmet – Kızma yahu! Bir şey demedik.
Ayşe – Hadi, defol bakalım!
Mehmet – Peki peki. Gidiyorum. (Kapıya yürür, döner.) Akşam
seni yemeğe
çıkarayım mı?
Ayşe – (Terliğini çıkarır, fırlatır. Mehmet kaçar, çıkar.)
Bas git ulan! Entel
seni!.. (Sav 1995:49)
Bir Başkası isimli oyunda, Mehmet ve Mediha pek anlaşamayan
evli bir çifttir. Bir akşam misafir gelmesini beklerler. Vakit iyice ilerler ve
Mehmet, vaktin geç olduğu için artık misafirlerin gelmeyeceğini düşünür ve bunu
eşine söyler. Ancak misafirler için gün
boyu hazırlık yapan eşinden kızgınca bir cevap alır. Bunun üzerine eşini
sakinleştirmeye çalışır ama Mehmet’in çabası boşunadır. Ayşe’nin “Hadi, defol
bakalım” buyrum tümcesi beddua edim gücünü taşımaktadır. Mehmet’in eşinin
kullandığı buyruk tümcesine cevabı işbirliği ilkesine uygundur. Mehmet gitmeyi
kabul etmiştir. Mehmet’in “Akşam seni yemeğe çıkarayım mı?” sorusuna Ayşe’nin
verdiği “Bas git ulan!” buyrum tümcesi de beddua edim gücünü taşımaktadır. Her
ne kadar görünüşte işbirliği ilkesi, verilen bağlamda ihlâl edilmiş görünse de
aslında verilen bağlamda Ayşe ve Mehmet’in işbirliği ilkesine uydukları
varsayılır.
4.2.12 Dinleyicisiz Durum
Örnek 14
Akşaman – Duamızı işit!
Ey Tanrı! Yüce Tanrı!
Güç ver ilimize,
soyumuza!
Davarımızı kıran
Atımızı, kısrağımızı
elimizden alan
Erimizi, kızımızı
ormanda boğan
Canavarı yok et!...
Ayzit! Ulu Tanrı!
Al canavarı
obamızdan! (Batu 1992: 9)
Burada Oğuz Han’ın annesi olan Akşaman Tanrı’ya onlara
yardım etmesi için yalvarmaktadır. “Duamızı işit, Ey Tanrı! “Yüce Tanrı! Güç
ver ilimize soyumuza!”, “Canavarı yok et!” ve “Al canavarı obamızdan”
yönlendirici ya da buyurucu edim gücünü taşımamaktadır. Yukarıdaki bahsedilen
buyrum tümcelerinde işi dolaysız olarak yapacak bir dinleyici olmadığı için
Akşaman, tanımlanan işi birine yaptırmamaktadır. İstenilirlik kavramı açısından
bağlama bakıldığında, tanımlanan durumun Akşaman’ın görüş açısından istendik
olduğu belirtilebilir.
4.2.13 Övgü
Örnek 15
Ahmet – Mehmet Bey kardeşim. Konuşalım şu işi. Bak sözleşme
hazır.
Olağanüstü şartlar öneriyorum.
Mehmet – Öbürlerine de söyledim. Yap-Sat’a vermem orayı.
Ahmet – Mecbursun kardeşim, mecbursun.
Mehmet – (Biraz kızar.) Neden mecbur oluyor muşum Ahmet Bey?
İstemiyorum. Hiç te mecbur değilim.
Ayşe – (Hayretle ona bakar.) Ne o? bunun inadı tutmuş!
(Ahmet’e) Kızdırdın değil mi? Bana da öyle yapıyorsun işte. Üstüme üstüme
geliyorsun. Ben de bunun gibi ter ter tepiniyorum. Sonra da adım inatçıya
çıkıyor.
Mehmet – (Birden gevşemiş, gülmeye başlamıştır.) Yaşa Ayşe!
Harikasın valla (Sav 1995: 57-58)
Oyunda Ahmet Mehmet’i emlakını satmaya zorlar. Mehmet
emlakını satmak istemediğini belirtir. Mehmet’in emlakını satmayı reddettiğini
duyduktan sonra, Ayşe, Ahmet’e Mehmet’i kızdırıp kızdırmadığını sorar. Ayşe
Ahmet’in kendisini de kızdırdığını belirtir. Mehmet Ayşe’nin kendisini
desteklediğini duyunca, gülmeye başlar ve “Yaşa Ayşe” buyrum tümcesini çıkarır.
Burada, “Yaşa Ayşe” buyrum tümcesi övgü edim gücünü yansıtmaktadır. Ayşe’nin
uzun yaşaması Mehmet’in görüş açısına göre istenilirdir. Mehmet’in kullandığı
“Yaşa Ayşe!” buyrum tümcesi birine bir iş yaptırmak için söylenmediği için,
burada yönlendirici ya da buyurucu bir edim gücünün varlığından bahsedilemez.
4.2.14. Söz Verme
Örnek 16
(Baba ve oğul konuşuyorlar)
Oğul: Babacığım yarınki matematik sınavından yüksek not
alırsam bana ne
alacaksın?
Baba: Yüksek not al, sana yeni bir spor ayakkabısı alayım.
Baba ve oğul arasında geçen yukarıdaki diyalogda, oğul
babasına matematik sınavından yüksek not alması halinde kendisine ne alacağını
sormaktadır.
Yukarıdaki soru tümcesinden elde edilebilecek mantıksal
çıkarım oğulun öğrenci olduğudur. Baba’nın oğulun sorusuna verdiği cevaba
bakıldığında, bu cevabın bağıntı ve nicelik ilkelerini izlediği açıktır. Baba,
oğluna matematik sınavından yüksek not alması halinde ne alacağı konusunda
yeterli bilgiyi verdiği için, babanın kullandığı buyruk tümcesi nicelik
ilkesini izlemektedir.
Yukarıdaki diyalogda, “Yüksek not al, sana yeni bir spor
ayakkabısı alayım” buyrum tümcesi söz verme edim gücünü göstermektedir. Oğulun
matematik sınavından yüksek not alması babanın görüş açısına göre istendiktir.
Üstelik, baba, oğlunun matematik dersinden yüksek not alması halinde bu işten
karlı çıkacağınainanmaktadır.
4.2.15 Yasaklama
Örnek 17
(Ali parkta çimlere basarken bekçiye yakalanır)
Bekçi: Çimlere basmayın. Parklar hepimizin. Lütfen
koruyalım.
Ali: Özür dilerim. Kusura bakmayın.
46
Bekçi ile Ali arasında geçen yukarıdaki diyalogda, Bekçi
yasaklama edim gücüne sahip “Çimlere basmayın” buyrum tümcesini söylemektedir.
Ali’nin çimlere basmaması Bekçi’nin görüş açısına göre istenilirdir. Bekçi
Ali’nin neden çimlere basmaması gerektiği konusunda yeterli bilgiyi verdiği
için tümceleri nicelik ilkesine uymaktadır. “Çimlere basmayın” buyrum tümcesini
ve “Parklar hepi-mizin”, “Lütfen koruyalım” tümcelerini duyduktan sonra, Ali
çimlere bastığı için bekçiden özür diler. Böylece, Ali’nin cevabı Bekçi’nin
buyrum tümcesiyle bağıntılı olur. Ali, burada işbirliği ilkesini ihlâl
etmemektedir.
Sonuç olarak, söz eylem kuramının eylem, edimsellik, edimsel
eylem, işlev, iş yapma gibi edimbilimsel kavramlarla ilgili olduğu
söylenebilir. Bununla birlikte, kuram, söz eylemleri yönlendiriciler,
yüklenmeler, anlatıcılar, bildiriciler ve göstericiler olarak sınıfladığı için
betimleyici gözükmektedir.
Buyrum tümcelerinin anlamını çalışmayı amaçlayan herhangi
bir kuram, sınırlayıcı ya da betimleyici terimlere dayanmamalıdır. Buyrum
tümcelerinin her zaman dinleyiciye bir şey yaptırmak için kullanılmadığı bir
gerçektir. Buyrum tümcelerinin kullanımı, emir verme ve rica etme edimsel
eylemlerinin icrası ile sınırlanamaz. Buyrum tümceleri beddua, iyi dilekte
bulunma, üzüntü, önemsemezlik, övgü, korkutma vs. gibi birçok edimsel eylem
yansıtabilirler.
Söz eylem kuramında buyrum tümcelerinin kullanımı
yönlendirici ya da buyurucu çeşit söz eylemlerin icrası ile açıklansa da,
buyrum tümcelerinin Türkçedeki zengin doğası buyrum tümceleri ile bağlantılı
olan farklı edimsel eylemlerin ilgili kuramla açıklanmasının imkânsız olduğunu göstermektedir.
...
Kaynakça
Asena, Orhan. Tanrılar ve İnsanlar. Ankara: Kültür Bakanlığı
Yayınları,1996.
Batu, Selahattin. Oğuzata. İstanbul: MEB Yayınları, 1992.
Blakemore, Diane. Understanding Utterances An Introduction
to Pragmatics. Oxford: Blackwell, 1990.
Cumalı, Necati. Bir Sabah Gülerek Uyan. Ankara: Kültür
BakanlığıYayınları, 1990.
Crystal, David. An Encylopedic Dictionary of Language and
Languages.
Oxford: Blackwell Publishers, 1992.
Dizdaroğlu, Hikmet. Tümcebilgisi. Ankara: Kalite Basımevi,
1976.48
Doğan, Gürkan.“Bir Edimbilim Kuramı Olarak ‘Bağıntı’.
Dilbilim
Araştırmaları. Ankara: Hitit Yayınevi, 1990, 48-59.
“Buyurmayan Buyrum Tümceleri”. Ankara: Basılmamış makale, Hacettepe Üniversitesi, 1996 Ergin, Muharrem. Üniversiteler için Türk Dili. İstanbul: İTÜ, 1988.
“Buyurmayan Buyrum Tümceleri”. Ankara: Basılmamış makale, Hacettepe Üniversitesi, 1996 Ergin, Muharrem. Üniversiteler için Türk Dili. İstanbul: İTÜ, 1988.
Greenbaum, Sidney. An Introduction to English Grammar.
Essex: LongmanGroup UK Ltd, 1991.
Güldaş, Ayhan. Her şey Sevgiyle. İstanbul: MEB Yayınları,
1995.
Hatiboğlu, Vecihe. Türkçenin Sözdizimi. Ankara: Ankara
Üniversitesi
Basımevi, 1972.
Kocaman, Ahmet. “Modality in the Turkish Discourse” Studies
on Turkish
Linguistics, 463-468. Ankara: METU, 1988.
Levinson, C. Stephen. Pragmatics. Cambridge: Cambridge
University Press,1992.
Lyons, John. Semantics. Cambridge: Cambridge University
Press, Volume II,1979.
Öztürk, Mahmut. İstanbul’un Fethi. İstanbul: MEB Yayınları,
1995.
Pazarkaya, Yüksel. Mediha. Ankara: Kültür Bakanlığı
Yayınları, 1993.
Sav, Ergun. Bir Başkası. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları,
1995.
Schiffin, Deborah. Approaches to Discourse. Massachusetts:
Blackwell,1994.
Searle J., F. Kiefer ve M. Bierwisch. Speech Act Theory and
Pragmatics.
Dordrecht: D. Reidel Publishing Company, 1980.
Sinclair, J. Collins Cobuild English Grammar. Birmingham:
BirminghamUniversity Press, 1990.
Şimşek, Rasim. Örneklerle Türkçe Sözdizimi. Trabzon: Kuzey,
1987.
*
Ayrıca bakınız
http://izzetkocak-tdn.blogspot.com.tr/p/cumlede-anlam.html
*
http://cahitcan.com/index.php?option=com_content&view=article&id=433:cmlenin-yorumu&catid=55:ders-notlar&Itemid=234
*
http://www.edebiyatfakultesi.com/turkce_konu_anlatimi_a_6.htm
*
http://img.eba.gov.tr/141/3f8/9ba/b65/6a7/d84/66e/913/606/a9f/d88/a0e/6c7/6b8/005/1413f89bab656a7d8466e913606a9fd88a0e6c76b8005.pdf
*
http://edebiyatforum.com/7-sinif-turkce-konu-anlatimi/cumlelerde-cesitli-anlam-ozellikleri.html
*
http://www.sorubak.com/blog/cumlede-anlam-8-sinif-turkce-konu-anlatimi-teog.html
*
http://www.bilgicik.com/yazi/cumlede-anlam-ozellikleri-3-konu-anlatimi-2/
*
http://www.bilgicik.com/yazi/cumlede-anlam-ozellikleri-7-konu-anlatimi/
*
CÜMLEDE ANLAM
3. Cümle Yorumlama
a. Eş veya Yakın Anlamlı Cümlelerb. Karşıtlık Bildirenler
c. Birbiriyle Çelişenler
ç. Açıklama Bildirenler
d. Olasılık – Tahmin Cümlesi
e. Öneri Cümleleri
f. Tasarı Anlamı Taşıyanlar
g. Varsayım Cümleleri
ğ. Ön Yargı Bildirenler
h. Eleştiri Cümleleri
ı. Aşamalı Durum Bildirenler
i. Gerçekleşmemiş Beklenti Bildirenler
j. Yakınma – Sitem Anlamı
k. Hayıflanma
4.Anlatımına Göre Cümleler
a. İçerik (Konu, Muhteva) Cümlesi
b. Üslûp ( Biçem ) Cümlesi
c. Nesnel ve Öznel Anlatım
ç. Doğrudan ve Dolaylı Anlatım
d. Tanımlama Cümlesi
http://www.kolayturkce.com/cumlede-anlam/b. Üslûp ( Biçem ) Cümlesi
c. Nesnel ve Öznel Anlatım
ç. Doğrudan ve Dolaylı Anlatım
d. Tanımlama Cümlesi
*************