31 Ekim 2015 Cumartesi

Söylem



Söylem

1.      Söyleyiş, söyleniş, sesletim, telaffuz.
2.      İfade, kalıplaşmış, klişeleşmiş söz.
3.      Bir veya birçok cümleden oluşan, başı ve sonu olan bildiri, tez.

*
SÖYLEM ANALİZİ

Cansu Arslan

Söylem Nedir?

• Bir iletinin tüm boyutlarını, sadece iletinin içeriğini değil;
 – Onu dile getireni (kim söylüyor?)
 – Otoritesini (neye dayanarak? )
 – Dinleyiciyi (kime söylüyor? )
– Amacını (söyleyenler söyledikleri ile neyi başarmak istiyor? ) kapsar.

Söylem Analizi Nedir?

• 1970’lerden sonra akademik çevrelerde yaygınlaşan bir yaklaşım olarak, iletişim disiplinine yeni bir yöntembilimsel alan önermiş ve pozitivist düşüncenin egemenliği altında kalan bilim anlayışına ve dünya görüşüne alternatif bir bakış açısı getirmiştir.

• Konuşma ve metinler aracılığıyla oluşan anlam ürünleri ile ilgilenen geniş kapsamlı, sosyal ve kültürel araştırmalar içinde kullanılan bir çözümleme yöntemidir.

Söylem analizi farklılıkları keşfeder ve bir söylem içinde dönüşen, değişime uğrayan, mübadele edilen bilgi yapılarını incelemeye alır.
‘’Kim ne söylüyor?’’ sorusunu değil, ‘’ Ne anlatmak istiyor? ‘’ sorusunu cevaplamayı amaçlar.

Söylem Analizi’nin Genel Özellikleri

• Söylem analizi, disiplinler arası bir yaklaşımdır.Söylem analizinde; sosyoloji, felsefe, psikoloji, iletişim, tarih gibi farklı disiplinlerin yaklaşımları kullanılmaktadır.

• Söylem analizi, araştırma alanı olarak çok farklı konulara yönelebilmektedir.Politik, dini, sanatsal, bilimsel söylemlerin yanı sıra dildeki çeşitli kavramlar ve dilbilimsel özellikler de söylem analizinin inceleme alanına girmektedir.

• Söylem analizi; metinselliğin çok ötesinde, yalnızca metinlere değil, tüm sembollere, geleneklere, normlara, ifadelere, şekillere, jargonlara, disiplinlere odaklanarak çeşitli hiyerarşik güç ilişkilerini açığa çıkarmak arayışında olan, çok daha geniş kapsamlı bir akımdır.

• Söylem analizi, metnin görünen yüzünden çok onun alt metninin ne olduğunu, esas olarak da o metnin yazarının niyetinin çözümlenme çabasıdır.

• Söylem analizi söylemin etkinliği açısından önemli çıkarımlar sağlayan bir analizdir.

Söylem Analizinde Temel İlke;

 • İnsanın sosyal algılamasını dille açığa çıkarması, tavır, davranış ve tutumlarını göstermesinde dilin analize tabi tutulmasıdır.

Söylem Analizinde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar 

Yalnızca özetleme yaparak çözümleme yapılamaz
Taraf tutarak söylem çözümlemesi yapılamaz
Aşırı alıntılamayla ya da cımbızlama alıntılarla çözümleme yapılamaz
Döngüsel kanıtlamayla çözümleme yapılamaz.
Söylem analizinin örneklemi geçersiz bir şekilde genellenemez
Ayrıntı saptamak, söylem çözümlemesi yapmak değildir
...

* 

SÖYLEM ANALİZİ

Hilal ÇELİK
Halil EKŞİ

ÖZET

Söylem analiz konuşma ve metinler aracılığıyla oluşan anlam ürünleri ile ilgilenen geniş kapsamlı sosyal ve kültürel araştırmalar içinde kullanılan bir araştırma yöntemidir.

...

Söylem analizinin teoriksel arka planında sosyal bilimlerdeki sosyoloji, psikoloji, dilbilim, medya, siyasal bilimler gibi pek çok farklı alan yer almaktadır. Bu alanların her biri söylem analizini kendi bakış açılarına ve bilimsel yöntemlerine dayalı olarak kullanır ve söylem analizine ilişkin kendi kurallarını oluşturur. Bu nedenle söylem analizini tek bir başlık altında formülleştirmek ve standardizasyonunu yapmak kolay değildir.

Söylem analizine ilişkin yaklaşımların çeşitliliğe rağmen, hepsinin dayandığı ortak kurallar bulunmaktadır.
...


Söylem Analizinin Temel Kavramları

Söylem farklılıklar şebekesidir.

Söylemler, dilin biçimsel seviyedeki farklılığından ziyade, bakış açısını dilin anlam seviyesindeki farklılığına çevirir. Söylem analizi, farklılıkları keşfeder ve bir söylem içinde dönüşen, değişime uğrayan, mübadele edilen bilgi yapılarını incelemeye alır (Sözen, 1999).

Söylem analizi, metinlerin veya dilin semantik ya da sentaktik yapısını inceler ve söylemlerin hem dilbilimsel hem de sosyo-kültürel boyutlarını ele alır.

Dilbilimdeki gelişmelere paralel olarak bu alanın disiplinler arası çözümlemelere açık olarak gelişmesi yaygınlık kazanmıştır. Verilen mesajların anlamının ne olduğu ortaya konulması için anlambilimsel (semantik), sözdizimsel (sentaks) ve göstergebilimsel (semiyoloji) yazılı, sözlü ve görüntülü mesaj üzerinden çözümlenmesi gereksinimi doğmuştur.

Bu kapsamda söylem analizinin temel kavramları aşağıdaki başlıklar altında toplamak mümkündür: (Baş ve Akturan, 2008, s.27).

Anlambilimsel (Semantik):

Anlambilimsellik söylemleri, sözcük ve cümlelerin dilbilimsel anlamlarıyla ilişkilendirmek suretiyle açıklamayı içermektedir. Anlambilim, metnin veya söylemin içinde ve dışında yer alan bütün anlam ilişkilerini inceleyen bir bilim dalıdır. Anlambilimde bu inceleme yapılırken metin ile kullanıcısı arasındaki ilişkiler de göz önünde tutulmaktadır.

Söz dizinsel (Sentaks):

Söz dizinsellik, sözcükleri gerek cümle içinde gerekse ifadenin tamamında aldıkları yere göre anlamlandırmayı hedeflemektedir. Bir sözcüğün cümlenin başında veya sonunda yer alması veya bir cümlenin ifadenin ortasında veya sonunda bulunması o ifadenin anlamlandırılmasında farklılıklar ortaya çıkarmaktadır.

Göstergebilim (Semiyoloji):

Göstergebilim toplumsal yaşam içinde farklı bildirişim ya da gösterge dizgelerini (Aktulum, 2004) betimlemek, birbirleri ile kurdukları bağlantıları saptamak, anlamların eklemlenerek oluşma biçimlerini bulmak, göstergeleri ve gösterge dizgelerinin sınıflandırmak ya da insanla insan, insanla doğa arasındaki etkileşimi açıklamak, bu amaçla da epistomolojik, yöntembilimsel ve betimsel açıdan tümü kapsayıcı, tutarlı,yalın bir çerçeve oluşturma olarak tanımlanır (Rıfat, 1998). Göstergebilim, söylemin analiz edilmesinde simgelerden yararlanmayı amaçlar. Göstergebilim bir metni ya da söylemi çözümlerken, kendi içersinde tutarlı, metnin anlam evrenine, yüzeysel ve derin düzeylerdeki yapısına açıklık getirmeye yönelik bir sistematik izlemekte, kullandığı çözümleme araçlarıyla belirlediklerini hep denetlemektedir (Baş ve Akturan, 2008).

Söylem Analizinin İlkeleri

Potter and Wetherell, söylemin doğasında var olan ideolojik göndermeler üzerindedurur.

İdeolojiler güç ve üstünlükteki asimetriyi destekleyen düşünme biçimidir.vPotterve Wetherell, söylem analizinin, günlük yaşam döngüsü içindeki söylem uygulamalarınınideolojileri nasıl şekillendiğini ve yeniden ürettiğine dair bir açıklama getirmesi gerektiğiüzerine vurgu yapar (Wooffitt, 2005).
Dijk (1997), söylem analizinin gözden geçirilmiş ilkeleri şöyle sıralar: (Akt: Barker ve
Galasinski, 2001, s.63-64).

•    Söylem analizi doğal olarak metin (yazılı) ve konuşma (sözel) halinde bulunan söylemler üzerinde odaklanır. Bu yazılı ve sözlü halde bulunan söylemler herhangi bir ekleme ya da sterilizasyondan geçmeyen, gerçekliğinden; doğallığından ve olduğu şekildenmümkün olduğunca kayıp vermeyen gerçek datalardır.

•    Söylem, söylemin yerel ve genel bağlamı içinde incelenir. Bu bağlamı meydana getiren parçalar: söylemin geçtiği yer ve zaman, taraflar ve bu tarafların iletişimleri ve sosyal roller, konuyla ilişkili sosyal bilgiler, normlar ve değerler, kurumsal ve örgütsel yapılar olarak sıralanabilir.

•    Söylem, sosyo-kültürel bağlam içinde sosyal uygulamanın doğal bir biçimi olarak meydana gelir. Dil kullanıcıları bireylerden soyutlanmaz, grupların, kurumların ya da kültürlerin bir üyesi olarak iletişim faaliyetlerinde birbirleriyle ilişkilidirler.

•    Söylemin başarısı linear ve ardıldır. Yani, söylem birimleri birbiri ardına gelen birimlere (her birim bir önceki ya da sonraki birimle ilişkili olarak) bağlı olarak açıklanır.  Ayrıca söylem dizininde daha sonra yer alan unsurlar kendinden önce gelen unsurlara nazaran daha özel işlevlere sahip olabilme özelliğini de (ör: cevaplar soruları takip eder) taşıyabilirler.

•    Söylem analizi, söylemin düzeyi ve katmanlarıyla ilgilenmenin yanı sıra bunlar arasındaki karşılıklı ilişki ile de ilgilenir. Söylem düzeyleri söylem bileşenlerinin (sesler, kelimeler, sözdizimsel biçimler) farklı türlerini betimlemekle beraber söylemin farklı boyutlarını da (dilsel eylemler, etkileşim biçimleri) gözler önüne serer.

•    Dil kullanıcıları ve analistler “anlam” la ilgilenir ve özel iki soru türü üzerinde odaklanır: “bu durumda bunun anlamı ne”, “neden bunu söyledi ya da bu durumda aslında kastettiği şey ne?”

•    Genelde dil, söylem ve iletişim kurallı, hüküm verici etkinliklerdir. Bunlar, hem katı/kuralcı “her şey ya da hiçbir şey” dilbilgisi kurallarından, hem de esnek tartışılabilir etkileşim ilkelerinden oluşmaktadır.

•    Söylem analizi sadece katı kurallar ya da ilkeler üzerinde odaklanmaz, buna ek olarak söylem içinde bireylerin neleri ihlal ettikleri, görmezden geldikleri ve muallâkta kaldıkları üzerinde de durur

Çeşitliliğine ve çeşitli disiplinlerdeki farklı bakış açılarına rağmen yazarlar söylem analizinin bazı temel ilkelerine ve ortak özelliklerine işaret etmektedir. Punch, (2005, s.215), genel anlamda üç ilkenin tüm söylem çalışmaları için geçerli olduğu üzerinde durur.

Bunları şu şekilde açıklar:

1. Söylem kurallıdır, kurallarla yönetilir ve içsel olarak yapılandırılmışlardır,

2. Söylem kaçınılmaz olarak sosyal ve tarihsel bir matris içinde konumlanmış, kültürel,siyasal, ekonomik, sosyal ve kişisel gerçeklerin söylemi belirlediği konuşmacılar tarafındanüretilir.

3. Söylemin kendisi bu sosyal ve tarihsel matrisin önemli yerlerini kurar veya biçimlendirir. Diğer bir ifade ile söylem, insan deneyimlerini yansıtır ve aynı zamanda da bu deneyimlerin önemli kısımlarını yapılandırır. Bu nedenle söylem analizi, söylemin etkilediği veya söylem tarafından yapılandırılan insan deneyimlerinin herhangi bir parçasıyla ilgili olabilir

Potter ve Wetherell (1994) daha özgül bir biçimde, söylem analizini özellikle nitel
araştırmaya uygun hale getiren üç özelliğine işaret eder (Akt: Punch, 2005, 216),

1. Sosyal pratikler olarak konuşma ve metinler ile ilgilidir. Böyle olduğu için de geleneksel halinde, dilsel içerik –anlamlar ve temalar- ve gramer ve uyum gibi dilsel biçim olarak sınıflandırılacak özelliklere özel bir dikkat sarf edilir.

2. Söylem analizinin eylem, inşa ve değişebilirlikle üç yönlü bir ilişkisi vardır. İnsanlar konuştukları ve yazdıkları aracılığıyla farklı türde eylemlerde bulunurlar ve bu eylemlerinin niteliklerini kısmen de olsa üslupların, dilsel kaynakların ve retorik araçların ötesinde söylemlerini inşa ederek tamamlarlar.

3. Söylem analizi konuşma ve metinlerin retorik olarak veya tartışmalı bir tarzda örgütlenmesi ile ilgilidir. Retorik çözümleme, söylemsel versiyonların gerçek veya olası seçeneklere karşı tasarlanma biçimine dikkat çekmek açısından özellikle yararlıdır. Diğer bir ifade ile analizin odağına, bir versiyonun varsayılan gerçeklikle nasıl ilişkili olduğunu sormak yerine bu versiyonun bir seçenekle rekabete girmek üzere başarılı bir şekilde nasıl tasarlandığını sorgulamayı yerleştirir.
...
*

HEGEMONYA ÜÇLÜSÜ: İDEOLOJİ, DİL VE SÖYLEM

DUYGU ÇAVDAR — MAY 4, 2012

İdeoloji ve söylem birbirinden ayrı düşünülmeyen iki kavramdır. Kabaca ifade edecek olursak, söylem ideolojilerin dile getirilmesinde, aktarılmasında rol oynamaktadır. Yani ideolojilerin yeniden üretilmesinde ve günlük hayatta ifade edilmelerinde etkindirler.

Söylem, dilin kullanım biçimidir. Dil ve söylem ilişkisini buradan kaynaklanmaktadır. Ancak söylem, sadece dil ile sınırlandırılamamaktadır. Çünkü söylem karşılıklı iletişimin tamamını içerir. Dil ise düşünceyi ve ideolojiyi taşıyan temel bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bunun yanı sıra dil ideolojik bir olgudur. Yani dil ideolojik bir araçtır. Toplumda yer alan bireylerin, hakim grupların çıkarlarını destekler şekilde düşünmesine neden olacak biçimde kullanılmaktadır.

Dil, sistematik bir bütün, yapı olması bakımından yapısalcılık ile ilgilenen düşünürlerin ilgi odağı olmuştur ve olmaktadır da. Dil, yapısal bir olgudur, ancak bireyler onu kendi tercihlerine göre farklı şekillerde kullanabilmektedirler. Yani dil kullanıldığı yapı içerisinde anlam kazanmaktadır. İdeoloji ve dil arasındaki ilişki de bu noktada daha çok görünür kılınmaktadır. Dil, kullanıldığı durumların bütünü içinde anlam kazandığına göre, ideoloji de bir olgu, olay ya da durum içinde, o durumun koşullarında oluşacaktır. Bu açıdan bakıldığında ideolojinin de yapısal bir olgu olduğunu savunmak yerinde olacaktır.

Gerçekliğin üretilmesini sağlayan dildir. İdeoloji ise gerçekliği kodlama sistemidir. Bu yüzden genel anlamda ideoloji, belli bir sınıfa ya da gruba ait olan bir olgu değildir. Ancak grupların toplumsal olguları ve koşulları içinde ayrı ayrı gerçeklikler üreten bir olgudur. Bu sebeple ideoloji de yapısal bir olgudur.

İdeoloji maddidir. Söylem de maddi olan toplumsal dünyayı oluşturan ilişkilerin, pratiklerin, özne ve nesnelerin yeniden üretilmesine katkıda bulunmaktadır.

Dil, gerçekliğin ortaya çıkmasına yarayan bir olgudur. Hakim ideoloji, medyayı kullanarak söylemler üretmeye yaramaktadır. Aynı zamanda söylemler de ideolojinin üretilmesini sağlamaktadırlar.

Peki söylemin vücut bulmasına neden olan başlıca unsurlar nelerdir? 

İmgeler, söz dizimi, tonlama, konular, tutarlılık, (ön)varsayımlar, metaforlar (eğretileme) ve uslamlama, ilk olarak akla gelen unsurlardır.

Konuyu daha da açacak olursak, sözcük ve tümcelerin tonlama vurgusu, sayfa düzeni, genişliği ve yazı karakteri, renk, fotoğraflar veya film gibi görsel yapılar, söyleme can veren noktalardır.

Bu noktalar, özellikle medyada oldukça kullanılmaktadır. Haberlerin aktarımı, ideoloji doğrultusunda hangi hususların üzerinde durulacağı, hangisinin es geçileceği ya da daha küçük bir ölçekle hedef kitleye sunulacağı, bu noktalardan yararlanılarak oluşturulur.

 Alıcının haberde en çok dikkat etmesi ya da göz ardı etmesi istenilen hususlar, söylem yardımıyla belirgin ya da görünmez kılınmaktadır. Yani ideolojileri alma, öğrenme ve şekillendirme aracıdır söylem.

Söylemi oluşturma yolu da dilden geçmektedir. Dil ideolojinin maddi bir biçimidir ve ideoloji tarafından kuşatılmıştır.

Bireyin ideolojilerle tanışması, yani fikirler elde etmesi, aileden başlamaktadır.

Daha sonraki aşamalarda da toplumsal grubumuzdaki diğer kişilerle ilişki içine girerek, kitaplardan, gazetelerden okuyarak, reklamlardan, filmlerden, haberlerden vs. izleyerek elde etmekteyiz.

Toplumsallaşma süreci içinde, toplumsal birlikteliklerle, iletişimlerle ve etkilerle ideolojiler yani fikirler bireylere aktarılmaktadır. Yani bir bakıma ideolojiler, fikirler öğrenilmektedir. İşte tam da bu yüzden bilişsel bir olgudur ideoloji. İdeoloji aslında inançlar bütünüdür. Ancak buradan ortak inançların belirli bir toplum veya kültürde ideolojik olduğu sonucuna varılmamalıdır.

Bir düşüncenin ideoloji olabilmesi için mücadeleci bir durumun söz konusu olması gerekmektedir. Yani karşıt görüş, muhalefet bir taraf, çıkar çatışması gibi durumların mevcut olması gerekmektedir.

Bu yüzden de ortak alan inançları salt olarak ideolojik değildir. Bu açıdan bakıldığında, ideoloji yapısal bir olgudur.

Söylem ve ideolojinin bağlantılı kavramlar olduğunu daha önce anlatmıştık. Söylem de yapılar tarafından biçimlendirilmektedir. Aynı zamanda söylem de yapıların yeniden üretilmesine ve dönüştürülmesine katkı sağlamaktadır.

Bu yapılar doğrudan doğruya söylemsel/ideolojik bir doğaya sahiptir-sözcüklerin düzeni, kodlar ve sözcükler ve söz-alma teamülleri gibi bunların öğeleri, ancak bunlar dolayımlanmış bir biçim içermektedirler. (Norman Fairclough)
...

Medya vasıtasıyla çeşitli sembollere, imgelere, söylemlere maruz kalmaktayız.

 İlk bakışta hangi medya programını ne kadar takip ettiğimiz bizim tercihimizle, rızamızla alakalıymış gibi gözükse de, biz bize sunulan seçenekler arasından tercih yapmak durumundayız. Bu nokta da bizim rızamızı aşan bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Hiçbir medya kanalını tercih etmediğimizi iddia etmek büyük bir yanılgı olacaktır. Çünkü medya tek boyutlu bir olgu değildir.

Günümüzde hayatın, toplumsal yaşamın her alanında medya kanalları yerini almıştır.

Sokaklardaki afişlerden, evimizdeki radyodan ya da televizyondan, alışveriş yaptığımız markete kadar birçok alanda, birçok vasıtayla insanlara anlam aktarımı yapılmaktadır. Çünkü günümüzde artık iktidar toplumsal hayatın her yerindedir.

Ve ideolojik söylemler tüketim nesnelerinde, nesneleştirilmiş olgularda, pratiklerde yer almaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında “tüketim toplumu” çalışmamızın seyri açısından büyük önem arz etmektedir.
...
İdeolojiler dil ile inşa edilmekte, iletilmekte ve böylece hegemonyanın devamlılığını sağlamaktadırlar. (Devran, 2010, 26) Bu yüzden, hegemonya ideoloji kavramıyla birlikte değerlendirilmesi gereken bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.

*

Söylem Analizi Ne Demek İstiyorsun?

Abdülhamit Çakır

Dilin söylem temelinde incelenmesi yani söylem analizi (discourse analysis) Batı'da 1960'lardan sonra ivme kazanmış ve üzerinde çok durulan ve yazılan bir alan haline gelmiştir.

Dilbilim çevreleri, dili ve dil ürünlerini bu açıdan analiz etmeye başlamışlardır. O zamana kadar dil gramer kurallarından ibaret olarak görülmüş, cümle birim olarak kabul edilmiş ve cümle yapılarının incelenmesi dil çalışmalarının esasını teşkil etmiştir.

Metin dilbilim çalışmaları gramer kurallarını cümle seviyesinden metin seviyesine çekerek 'metin grameri' diyebileceğimiz kuralların olduğunu göstermişler ve iletişimde birim olarak cümle yerine metnin kullanıldığına dikkati çekmişlerdir.

Bağlaşıklık (cohesion) da denilen ve bir metnin nasıl oluşturulduğunu ifade eden bu 'metin grameri' nden sonra bağdaşıklık (coherence) terimi geliştirilmiştir.

Bağdaşıklık, bir metni üreten ve tüketen kişiler ve bu metnin kullanıldığı bağlam yardımı ve vasıtasıyla oluşturulan 'anlam tutarlılığı'nı ifade etmektedir.

Bağlamın metnin oluşumuna katkısı büyüktür. Bağlam, iletişimcilerin içinde bulundukları durum, yer, zaman, dış dünya, kültür, katılımcıların rolleri, birbirleri hakkında bildikleri-bilmedikleri ve birbirleriyle olan ilişkileri vs.'nin hepsini kapsayan bir anlam taşımaktadır.

Bu çalışmalardan sonra, dil hep bağlamı içinde incelenmiş ve değişik düşünce ve teoriler geliştirilmiştir:

  • Dilin Fonksiyonları,
  • Söz-eylem Teorisi,
  • Karşılıklı Konuşma İlkeleri ve Analizi,
  • Şema Teorisi,
  • Metin türü Teorisi ve
  • Eleştirel Söylem Analizi gibi teori ve çalışmalarda dil bağlamından soyutlanmış bir çıktı olarak değil, kendi kullanımı içinde bir süreç olarak analiz edilmişlerdir.


*

Söylem Analizinin Kuramsal Boyutu ve Özgün Bir Modeli

İrfan Özet
...

SÖYLEM:

Kavramsal Çerçeve

Söylem, belirli kurallari terminoloji ve konuşmalardan oluşan sistematik dilsel düzenleri betimlemek üzere kullanılan bir kavram olarak kategorize edilir.

Söylem, bir iletinin tüm boyutlarını, sadece iletinin içeriğini değil, onu dile getireni (kim söylüyor), otoritesini(neye dayanarak), dinleyiciyi (kime söylüyor?) ve amacını (söyleyenler söyledikleri ile neyi  başarmak istiyor) kapsar. 

Söylem, belirli bir zaman dilimi içinde belli insan grupları arasında olan ve diğer insan grupları ile ilişkili olarak geliştirilen fikirleri, ifadeleri ve bilgileri içerir.

İktidarın uygulanması böyle bir bilginin kullanımına içkindir. Söylem, konuşma ve sohbette dahil olmak üzere tüm iletişim biçimlerini kapsar. Bununla birlikte sohbet ve konuşma özel olarak söze dökülen konuşmalarla sınırlı değildir, günlük uygulamalar içinde sosyal dünyayı görme, sınıflandırma ve ona tepki verme yollarını da içerir.
...

*



Paylaşmak güzeldir.