27 Temmuz 2015 Pazartesi

İktibas

Edebî Sanatlar 

Anlama Dayalı Söz Sanatı
İktibas (Alıntı Yapma)


İktibas, ödünç alma anlamına gelir. Şiirde bir ayeti, bir hadisi, bir sözü tam veya yarım olarak anlamlı bir biçimde aktarma sanatıdır. İktibas, irsal-i mesele benzer.

İrsal-i meselde şair, düşüncesini pekiştirmek amacıyla çoğunlukla bir atasözünden yararlanır. İktibasta ise şairler, daha çok ayetleri, hadisleri, başka şairlerin dizelerini kendi şiirlerine alarak bu sanatı yapar.

İktibas Sanatına Örnekler:

Bir şarkı dökülüyor sokağa
Unutulmuş bir pencereden
“Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden”

Bu dizelerde şair, Yahya Kemal’in şarkısından bir dizeyi alarak iktibas yapmıştır.

Ayvaz çıkar, Hoylu çıkar,
Bir yandan Köroğlu çıkar:
“Hemen Mevla ile sana dayandım,
Arkam sensin, kalem sensin, dağlar hey!”
Orhan Veli, Köroğlu’ndan aldığı iki dizeyle iktibas sanatından yararlanmıştır.

Sesin çıkmaz, avazın yok
Abdestin yok, namazın yok
Hiçbir yere niyazın yok
“Kul hüvallâhü ahad’sın
Harabı

(Bu dörtlüğün son dizesinde bir ayet alıntılanmıştır.)

Hilmi elbet sürersin günleri bir yangına
“Ateş kesilir geçse saba gülşenimizden”
Hilmi Yavuz

(Şair, Yavuz Sultan Selim’e ait meşhur bir dizeyi alıntılamıştır.)

Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ
Tallâhi lekad âserekellâhü aleynâ
 Ziya Paşa

(Allah'ın gücü kudreti zalimlere bir gün "Allah'a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış" dedirir.)
*

İktibâs sanatı
Lugat anlamı “ateşten köz almayı” ifade eden iktibâs, terim olarak şiir yahut nesirde bir ayet-i kerimenin veya bir hadis-i şerifin tamamının veya bir kısmının alıntılanmasıdır. Genellikle yapılan iktibasın ayet ve hadis olduğu belirtilmez.
İfadeye canlılık ve güzellik kazandırdığı, sözü pekiştirip güzelleştirdiği için Kur‟ân-ı Kerîm veya hadis-i şeriften yapılan iktibas edebî bir sanat kabul edilmiştir. Alınan ayet ve hadis ibareleri kolayca tanınacağı için kaynak gösterilmez. Bu nedenle “Yüce Allah böyle buyurdu, Hz. Peygamber şöyle buyurdu” gibi ifadelerle yapılan alıntılara iktibas denmez.
İktibas sanatından bahsedilebilmesi için alıntının en az bir terkip olması şarttır. Bu sebeple söz içerisinde ayetten veya hadisten tek bir kelime alınması iktibas olarak kabul edilmediği gibi, uzun iktibaslar da makbul sayılmaz.
Şairin şu beyti iktibasa güzel bir misaldir:
Sen bizi terk etmeye karar vermişsen,
Hiçbir suç yokken “fe-sabrun cemil.”
Bize başkalarını tercih etmişsen,
“Fe-hasbunallahu ve-ni‟melvekil.”

Bu beyitte Yusuf suresindeki " "ayetinden ve Âli İmrân suresindeki " ayetinden iktibas yapılmıştır.
İktibas edilen metinde vezin, kafiye, seci vb. zaruretlerle asıl anlamı bozmayan değişikliklerin yapılmasında bir sakınca görülmemiştir...
Ali Bulut, Abdulhamîd El-Kâtib’in Risâlelerinde İktibas Sanatı “Tâat Risâlesi” Örneği
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/daad/article/view/5000077190/5000071229
*

Yaratılışçıların çok sevdiği bir yöntem: alıntı sahtekarlığı

Asparagas gazeteciliği örneklendirmek için şöyle bir fıkra anlatılır:

Papa ilk kez New York'a gelir. Kendisine bir gazeteci tarafından sorulan ilk soru şu olur: "New York'un her yerinde genelevler olması konusunda ne düşünüyorsunuz?" Papa hayretle cevap verir; "New York'ta genelev mi var?" Ertesi gün gazetenin manşeti şöyledir: "Papa'nın ilk sorusu: New York'ta genelev var mı?" Bu aynı zamanda alıntı sahtekarlığının da tipik bir örneğidir.

Çarpıtarak ya da bağlamından kopartarak sahte alıntı yapma sanatı için, İngilizce'de "misquotation" terimi kullanılmaktadır. Bu yöntem gerek Hıristiyan gerek Müslümanyaratılışçı yazarların alet kutularındaki favori yöntemlerin başında gelmektedir. O kadar sihirli bir yöntemdir ki bu, onunla Darwin'e bile evrimin varolmadığını "itiraf" ettirebilirsiniz.

Darwin'den bağlamından kopartılmış alıntı yapma yaratılışçılar tarafından başlı başına bir endüstri haline getirilmiştir. Yapması çok basittir, belli bir düşüncenin açıklandığı bütün bir paragrafın sadece ilk cümlesini ya da bir parçasını alırsınız ve bunu yazarın bütün düşüncesi olarak gösterirsiniz. Darwin'den yaratılışçılar tarafından yapılan bu tür bir alıntının tipik örneği şudur. İlk cümleyi alırlar:

"Gözün, farklı uzaklıklara odaklanmayı ayarlamak için, farklı miktarlarda ışık demetlerini içine almak, ve küresel ve kromatik sapmayı düzeltmek için kullandığı bütün o taklit edilemez düzenekleriyle, doğal seleksiyon yoluyla ortaya çıkmış olabileceğini söylemek, itiraf ediyorum ki, en yüksek dereceden saçmalık gibi gelir insana."
Ve hemen yorumu yapıştırırlar; bakın, Darwin bile, evet o bile, herşeyin evrimle açıklanabileceğini iddia ettiği halde, gözün karmaşık yapısını doğal seleksiyonla açıklamak zorunda, kaldığında teorisinin iflas ettiğini "itiraf etmiştir"! İşte alıntı, işte sayfası! Ama çoğu kişi açıp bu alıntının bağlamına bakmaz ve sahtekarın da tek güvencesi insanların bu bilgisizliği ya da üşengençliğidir. Üşenmeyip sözü edilen eseri açıp bakarsak şunu görürüz ki, bu ilk cümle sadece kendisini izleyen mükemmel bir açıklamaya retorik bir girişten ibarettir. Bütün olarak alındığında açıklama aslında şöyledir:
"Gözün, farklı uzaklıklara odaklanmayı ayarlamak için, farklı miktarlarda ışık demetlerini içine almak, ve küresel ve kromatik sapmayı düzeltmek için kullandığı bütün o taklit edilemez düzenekleriyle, doğal seleksiyon yoluyla ortaya çıkmış olabileceğini söylemek, itiraf ediyorum ki, en yüksek dereceden saçmalık gibi gelir insana. güneşin sabit olduğu ve dünyanın de onun etrafında döndüğü ilk dile getirildiğinde, insanlığın sağduyusu bunun yanlış olduğunu ilan etmişti. ama eski vox populi, vox dei [halkın sesi, hakkın sesi] sözü, bütün felsefecilerin de bildiği gibi, bilim açısından güvenilmezdir. akıl bana diyor ki, basit ve mükemmelikten uzak bir gözün çok sayıda derecelerle karmaşık ve mükemmel bir göze dönüşümü pekala gösterilebilir ve gerçekten olmuş olan da şüphesiz budur; eğer ayrıca, göz daima çeşitlilik gösteriyorsa ve bu çeşitlilik de katılımla aktarılabiliyorsa, ve gerçekte olmuş olan da öyle anlaşılıyor ki kesinlikle budur; ve bu çeşitlenmeler herhangi bir hayvana değişen koşullar altında yararlı olabiliyorsa, mükemmel ve karmaşık bir gözün doğal seleksiyon yoluyla oluşabileceğine inanmanın güçlüğü, hayalgücümüze ne kadar inanılmaz gelirse gelsin, teoriye karşı yıkıcı bir karşısav olarak görülemez."
Charles Darwin, Türlerin Kökeni, 6. Baskı [1]
Paragrafın giriş bölümünü alarak, bu girişte ortaya atılan sorunun açıklandığı devamını almamanın ve buna dayanarak Darwin'in göz karşısında havlu attığını iddia etmenin, Kur'an'da Allah'ın varolmadığını söylendiğini ve Kur'an'ın ateizmin doğruluğunu itiraf ettiğini iddia etmekten pek farkı yoktur.

Gerçekten de Kur'an şöyle der: "La ilahe" yani "Tanrı (ilah) yoktur". Ama hemen ekler "illallah" yani "Allah'tan başka". Eğer bir yaratılışçı yukardaki gözle ilgili alıntı yapma şeklini meşru bir yöntem olarak görüyorsa, Kur'an'ın ateizmi savunduğunun meşru olarak iddia edibeleceğini ve bunun bir sahtekarlık olmadığını da kabul etmek zorundadır.

Batıda büyük parasal kaynaklara sahip olan yaratılışçı kuruluşlar tarafından bu türden çarpıtılmış yada bağlamından kopartılmış alıntılardan oluşan çok sayıda özel alıntı kitapları ("quotebook") yayınlanmaktadır. Bunlar yaratılışçı demagoglar için hazır cephanelik işlevi görmektedir. Bizdeki malum yaratılışçı yayınlardaki süslü alıntıların %90 ila 95'i de doğrudan bu kitaplardan tercüme edilmektedir.

Bizimkilere Bakalım...

Yukarda örnek verdiğimiz tipik yaratılışçı çarpıtmaya Türkiye'deki yaratılışçılar da sıkça başvurmaktadır. Örneğin Bilim ve Araştırma Vakfı'nın sitesindeki "Göz ve Darwin" başlıklı yazıda şöyle deniliyor:

"... Nitekim Darwin bile gözdeki tasarım karşısında çaresiz kalmıştır. Arkadaşı Asa Gray'e yazdığı 3 Nisan 1860 tarihli mektupta "gözü düşünmek çoğu zaman beni teorimden soğuttu" dediği bilinen bir gerçektir.[Norman Macbeth, Darwin Retried: An Appeal to Reason. Boston, Gambit, 1971. s. 101)]

Dahası Darwin, "Türlerin Kökeni" adlı kitabının "Problems" (Problemler) bölümü içinde, şu itirafı da kelime kelime yazmıştır:

"Farklı mesafelerdeki cisimleri benzersiz bir mükemmellikte odaklayan, farklı oranlardaki ışığa göre kendisini uyarlayan göz gibi bir organın doğal seleksiyona dayalı rastlantılarla ortaya çıktığını öne sürmek, itiraf ediyorum ki, olabilecek en yüksek düzeyde saçmalamaktır.[Charles Darwin, The Origin of Species, First Edition Reprint. New York, Avenel Books, 1979. s. 217]"
Gördüğünüz gibi, Darwin'in Türlerin Kökeni kitabındaki gözle ilgili açıklamasının yalnızca girişi verilerek Darwin'in bile gözü açıklayamadığını itiraf ettiği yalanı ileri sürülmektedir. "Nasıl olsa kimse açıp bakmaz, zaten Türkiye'de kaç kişinin kütüphanesinde Türlerin Kökeni var ki", diye düşünüyor olmalı yaratılışcılarımız. Ne yazık ki, pek de haksız sayılmazlar.

Darwin'in, arkadaşı ünlü biyolog Asa Gray'e 3 Nisan 1860 tarihli mektubundan yapılan alıntı ise yine (evet yine!) tipik bir alıntı sahtekarlığı örneğinden başka bir şey değil. Burada alıntıyı amaca uygun hale getirmek için iki teknik bir arada kullanıyor: biraz fazla "serbest" bir çeviri ve eksik alıntılama. Görelim; alıntının orijinali şöyledir:

"...I remember well the time when the thought of the eye made me cold all over, but I have got over this stage of the complaint, and now small trifling particulars of structure often make me feel uncomfortable. The sight of a feather in a peacock's tail, whenever I gaze at it, makes me sick!" (Darwin to Asa Gray Apr. 3, 1860)


"... gözün düşüncesinin bana soğuk terler döktürdüğü zamanları çok iyi hatırlıyorum, ama bu sıkıntılı aşamanın üstesinden geldim, ve şimdi ise yapıdaki önemsiz küçük parçacıklar sıkça beni rahatsız ediyor. Bir tavuşkuşunun kuyruğundaki tüylerin görünüşüne na zaman gözümü dikip baksam, beni hasta ediyor!" (Darwin'den Asa Gray'e, 3 Nisan 1860 tarihli mektup)

Görüldüğü gibi Darwin, gözü düşünmek beni teorimden soğuttu demiyor, bana bir dönem soğuk terler döktürdü ya da beni korkuttu ("made me cold all over") ama bu aşamayı aştım diyor. Bu aşamayı geride bıraktıktan sonra, Darwin'i artık göz gibi ayrıntılı işlevsel organlar değil başka bir konu, daha önemsiz, süs işlevi gören özelliklerin evrimsel olarak açıklanması uğraştırmaya başlıyor. Bilindiği gibi Darwin sonraki yıllarda bu konunun da mükemmel bir açıklamasını, 1871 yılında birinci baskısı yapılan ünlü İnsanın Türeyişi, ve Cinsiyetle Bağlantılı Seleksiyon kitabında açıkladığı Cinsel Seleksiyon teorisiyle verecektir.

Bu tür yöntemlere başvuran bir akım hakkında, biyoloji ya da doğa tarihiyle ilgili çok sınırlı bilgiye sahip olan bir insan bile, şu soruyu sorarak çok kesin bir hükme varabilir: İnsan savunduğu şeyin doğru olduğuna gerçekten inanıyorsa neden sahtekarlığa başvursun?

(Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.talkorigins.org/faqs/quotes)

...............
[1] Buraya kadarki bilgiler için şu adreste bulunan "Darwin'den nasıl sahte alıntı yapılır" başlıklı yazıdan yararlanılmıştır: http://www.aquaticape.org/darwin.html]
http://safsatadunyasi.blogspot.com.tr/
=================
Kaynaklar:
http://safsatadunyasi.blogspot.com.tr/
http://www.diledebiyat.net/edebi-sanatlar/anlama-dayali-edebi-sanatlar/iktibas-sanati
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/daad/article/view/5000077190
http://www.edebiyatogretmeni.info/iktibas-sanati.htm
http://www.edebiyatogretmeni.org/iktibas-alinti-yapma/




Paylaşmak güzeldir.