Edebî Sanatlar


Anlama
Dayalı Söz Sanatı
Telmih, bir edebi sanat türüdür. Hatırlatma sanatı olarak da
geçer. Halk edebiyatında sıklıkla kullanılmakla birlikte daha çok divan
edebiyatı şair ve yazarları tarafından tercih edilmiştir. Günümüzde de
kullanılmaktadır.
Bilinen bir hadise, kişi, nükte, fıkra, atasözünü dolaylı
biçimde anlatma sanatıdır. Telmihin başarılı olması için okuyucunun dolaylı
anlatıma konu olan düşünceyi kolayca anlayabilmesi gerekir. Divan edebiyatında
özellikle dini hikayeler, din büyükleri ile kahramanları, Kur’anı Kerim ayetleri
ve mesnevi kahramanları telmih konusu olmuştur.
Telmihin bir başka tanımı:
Herkes tarafından
bilinen geçmişteki ünlü bir kişiye, bir olaya onu anımsatmaya, işaret etmeye
telmih denir.
Bu sanat çağrışıma dayanmaktadır. Anımsatılan nesne ya da
kavram uzun uzadıya açıklanmayıp bir iki sözcükle dile getirilir.
Genellikle örneklendirme ve temsil amacına yöneliktir. Bu
sanatlarta, işaret edilen olay ile anlatılan duygu arasında gizli bir benzetme
vardır.
Telmihin gerçek malzemesi şiir dışı bilgilerdir.
İdeal bir telmih sanatı, ne fazla kapalı ne fazla açık
olmalıdır.
Telmih Sanatına Örnekler:
Gönlünü Şirin’in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca
O hızla dağları Ferhat yarınca
Yukardaki şiirde bir aşk öyküsü olan “Ferhat ile Şirin”
anımsatılmaktadır.
Su ıssız, gölgesizyolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anodulu’nda
istiklâl uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet’in yattığı
yerdir.
Bu şiirde İstiklal Savaşı ( Kurtuluş Savaşı )
anımsatılmaktadır.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor
tevhidi
Bedr’in aslanları ancak bu kadar
şanlı idi
(Mehmet Akif Ersoy)
Şair, Çanakkale şehitleri için yazdığı bu dizelerde,
düşmanla çarpışan Mehmetçikleri Bedir Savaşı ‘ındaki Peygamber askerlerine
benzetiyor ve bir olayı anlatırken geçmişteki bir olaydan yararlanıyor.
Telmih söz arasında,
bilinen bir olaya, tarihten veya mitolojiden bir kahramana, bir atasözüne
işaret edip onu hatırlatma sanatıdır.
« Leyla gelin oldu, Mecnun
mezarda
Bir susuz yolcu yok, şimdi
dağlarda. »
Birinci dizede geçen "Leyla" ve "Mecnun"
herkesin bildiği "Leyla ile Mecnun" hikâyesinin kahramanlarıdır.
« Seyretti hava üzre denir
taht-ı Süleyman
O saltanatın yeller eser şimdi
yerinde. »
Birinci dizede geçen "taht-ı Süleyman", Süleyman
Peygamber'in havada uçtuğuna inanılan tahtıdır.
Gökyüzünde İsâ ile,
Tur dağında Musâ ile,
Elindeki asâ ile,
Çağırayım Mevlam seni.
Yunus Emre
(Birinci dizede “Hz. İsa’nın göğe çıktığı inancı”na, ikinci
dizede “Hz. Musa’nın Tur-ı Sinâ dağında Tanrı ile konuşması” olayına ve üçüncü
dizede de yine “Hz. Musa’nın yere atınca yılan olan asasıyla gösterdiği
mucizelere” telmih vardır).
Ey dost senin yoluna,
Canım vereyim Mevlâ,
Aşkını komayayım,
Od’o gireyim Mevlâ.
Son dizedeki “ateş” anlamına gelen “od” sözcüğü, Hz.
İbrahim’in ateşe atılmasına ve ateşin gül bahçesine dönmesine telmih vardır.
***
Telmih Nedir?
Diba Bahadıroğlu
|
Telmih
Türkçe sözlükte “Anlatılmak istenen şeyi söz arasında imalı olarak
belli etme, açıkça söylememe” anlamına gelir. Edebiyat terimi olarak
ise bir edebi sanattır. Cem Dilçin ve Yavuz Bayram “benzetmeye dayalı anlam
sanatı olarak” gruplandırmıştır.
Telmih,
kısaca “andırma” olarak da tanımlanır. Bir metinde, şiirde veya söz arasında
tarihi bir olaya, tarihi bir kişiliğe gönderme yapılır. Bu gönderme herhangi
bir olay olabilir; aşk hikayesi, atasözü, canlı - cansız varlık, tarihi değeri
olan bir eşya da olabilir. Bu anımsatmayaTelmih sanatı denir.
Telmih
sanatında amaç, hatırlatılmak istenen olayı, kişiyi, durumu ya da nesneyi uzun
uzun anlatmak yerine bir iki sözcük ile onu çağrıştırmaktır. Şiiri ya da metini
okuyan kişi çağrışım yapılan sözcüğü bulmalı ve telmihi yakalamalıdır; yoksa
şiir ya da metin oldukça çiğ kalır.
Telmih,
şiirde tabaka oluşturur
Telmih
sanatı, şiirde alt metin oluşturur. Şair, bazen anlatmak istediği şeyi telmih
yaptığı öge arasına gizler. Telmih ögesini araladıkça başka anlamlar çıkar
ortaya. Bu da çok katmanlı bir şiir oluşturur okuyucuya.
Telmih
ögesi, şiirde gerçek anlamıyla verilip alt metinde daha farklı anlamlara yol
açabilir. Fuzûlî’nin “Su Kasidesi” bu duruma çok iyi bir misaldir ki örnekler
kısmında bu kasidenin bir beyitini inceleyeceğiz.
Telmih
sanatının kullanılma amacı…
Telmih
sanatının şiirde kullanılma amacı şiire alt katman vermektedir. “Çağrışıma
dayanan bu sanatta” [ İskender Pala] hatırlatılmak istenen şey uzun
uzun açıklanmaz, bu bakımdan aslında az sözle çok şey anlatılır. Divan şiirinde
amaç tüm anlamı beyite sığdırmak olduğu için telmih sanatı çok fazla
kullanılır. Yani ilk kullanılma amacı az sözle çok şey anlatmak, ikinci
kullanım amacı beyite anlam derinliği kazandırmaktır.
Telmih
sanatı genelde “temsil ve örneklendirme amacına yöneliktir.” [ İskender Pala].
Sonuçta telmih aslında şairin anlattıklarını tarihten örneklendirmedir.
Telmih
sanatını kullanan şairler, bazen de okuyucuya öğüt verir ya da anlattıklarının
doğruluğunu kanıtlamak amacıyla kendisiyle aynı duruma düşmüş tarihi bir
kişiliği okuyucuya örnek olarak sunar. Bir nevi onama ihtiyacını tarihteki
hikayelerden karşılar.
Telmih
yapılacak hikaye nasıl seçilir?
Tarih
oldukça geniş bir alandır. Telmih unsuru olarak kullanılacak tarihi olaylar, bu
koca tarih deryasından öylesine seçilmiş değildir. İlk şart, o olayın, çoğunluk
tarafından bilinmesidir. Sonuçta bu sanat, tarihi öğretmez, tarihi
hatırlatır. Yani telmih yapılacak tarihi olaylar ünlü olmalıdır.
Telmih
yapılacak tarihi olay mutlaka şiir ile anlam ve benzerlik ilişkisi içinde
olmalıdır.Beyitle alakasız bir telmih, kusur sayılır.
“Telmihin
asıl malzemesi şiir dışı bilgilerdir.” [ İskender Pala]. Aslında şiirde verilen
telmih de bilgidir. Bu bakımdan bu bilgi malzemesini dikkatli kullanmak lazım
gelir. Telmih, şiirde, ne fazla göz önünde ne de fazla kapalı
olmalıdır. Yani okuyucunun gayret limitini zorlamadan telmih kendini belli
etmelidir.
Telmih,
yakın tarihten seçilen konular üzerine de kurulur. Örneğin Osmanlı döneminde
bir önceki saltanatın padişahının zaferleri, kahramanlıkları, aşkları
övülebilir. Edebiyatımızda bu durum genelde Kanuni Sultan Süleyman üzerine
yapılır. Sultan Süleyman övülürken Hürrem Sultan’a aşkı da telmih
konusu olabilir.
Telmihler
hangi konuları ele alır ?
Telmihin
konuları çok çeşitlidir. Telmih yapılan hikayeleri aşağıdaki başlıkta
inceleceğiz ama genelde telmih konuları şu şekildedir:
- Aşk ( Aşk hikayeleri ile )
- Aşkın verdiği acılar
- Aşktan kaynaklı delilik
- İlahi aşk
- Devlet yönetimi
- Savaşlar
- Din
- Peygamber hayatları
- Peygamber, peygamber yakını gibi mübarek kişilerin güzel ahlakları
- Adetler
- Örfler
- Ananeler
- Hukuk
- Mucizeler
- Yiğitlik, kahramanlık
- Haksızlığa engel olma
- Haksızlık
- Aşkta rakibin kötülükleri
- Zalimin zulümleri
- Kurnazlık
- Ayetler
- Hadiseler
- Vecizeler
- Kıssalar vs…
Türk
edebiyatında telmih konusu olan malzemeler…
Her
kültürün daha doğrusu böyle bir sanatı olan her edebiyatın bir de telmih
kaynağı vardır. Bu telmih kaynağı, toplumun edebiyatının nelerden
etkilendiğini, toplumun hangi aşamalardan geçtiğini nasıl bir sosyolojiğe sahip
olduğunu anlatır. Bu bakımdan toplumlardaki telmih konuları oldukça önemlidir.
Telmih
Türk edebiyatına Arap ve Fars edebiyatından geçmiştir. Türk
toplumumun kültürü ile birleşerek güzel bir karma oluşturmuştur. Bu bakımdan
telmih malzemelerimizi İslamiyet’ten önceki konular ve İslamiyet’ten sonraki
konular olarak ayırabiliriz.
İlk
malzemeyi Arapların İslamiyet öncesi dönemi olarak bilinen Cahiliye Devri’nden
alırız.Ahbârü’l-Arab adı verilen başlıkta toplanır bu
malzemeler. Ahbârü’l-Arab denildiğinde Arapların ilk tarihleri, destanları,
efsaneleri, hikayeleri anlaşılır. Burada bizim için en önemli hikaye “Leyla ve
Mecnun” hikayesidir. Divan şiirinde özellikle gazellerde Leyla ve Mecnun farklı
açılardan ele alınır.
Leyla
ve Mecnun önemli bir telmih olduğu için bu konuda yeri gelmişken örnekler
verelim:
Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var
Âşık-i sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var ( Fuzuli )
Vezin : fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Açıklama : Burada Leyla ve Mecnun hikayesine telmih vardır. Mecnun, Leyla aşkından delirmiştir ama Fuzuli burada ondaki aşk ateşinin Mecnun’dan daha fazla olduğunu söylüyor. Hatta Fuzuli, kendi aşkını o kadar büyütüyor ki kendi aşkının yanında Mecnun’un Leyla uğruna öldüğü aşk için “sadece adı” var diyerek onu küçümsüyor. Elbette burada telmih sanatının yanında mübalağ sanatı da vardır.
Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var
Âşık-i sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var ( Fuzuli )
Vezin : fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Açıklama : Burada Leyla ve Mecnun hikayesine telmih vardır. Mecnun, Leyla aşkından delirmiştir ama Fuzuli burada ondaki aşk ateşinin Mecnun’dan daha fazla olduğunu söylüyor. Hatta Fuzuli, kendi aşkını o kadar büyütüyor ki kendi aşkının yanında Mecnun’un Leyla uğruna öldüğü aşk için “sadece adı” var diyerek onu küçümsüyor. Elbette burada telmih sanatının yanında mübalağ sanatı da vardır.
Kimi
durumlarda ne Leyla ne de Mecnun’un adı geçer. Telmih, olay üstünde yine bu iki
aşığa getirebilir:
Âşiyân-ı
murg-ı dil zülf-i perîşânındadır
Kande olsam ey perî gönlüm senin yanındadır ( Fuzûlî)
Vezin : fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Kande olsam ey perî gönlüm senin yanındadır ( Fuzûlî)
Vezin : fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Şiiri
günümüz Türkçesine çevirme ve açıklama: Ey Peri ! Perişan saçlarıma
kuşlar yuva yaptılar ( bil ki ) sen nerede olursan ol benim gönlüm
her zaman senin yanındadır.
Bu
beyitte telmih unsuru saçların çalı gibi olarak kuşlara yuva olmasıdır. Kays,
Leyla aşkından çöllere düştüğünde kendine bakmaz, Mecnun’a ( Mecnun “deli”
demektir ) döner. O kadar ki orman canlılarıyla çöl canlılarıyla konuşur.
Saçları o kadar çok uzar ki kuşlar onun saçlarına yuva yaparlar. Şair, güçlü
bir telmih yaparak ne Leyla’yı ne Mecnun’u ne de Mecnun’un asıl adı Kays’ı
anmıştır. Hiçbirini anmadan bize bu olayı hatırlattığı için zarif ve
sanatlı bir söyleyiş vardır. Elbette her şiir bu kadar başarılı değildir. Misal
yine aynı olayı anlatan ama zayıf bir telmih örneği şu şekildedir:
Ser-i
tugda itdi oklar mekân
Tuyûr itdi Kaysın saçın âşiyân ( Nadiri )
Burada, telmih unsuru olan Kays hatırlatıldığı için Fuzuli’den daha zayıf bir telmih görülmektedir.
Tuyûr itdi Kaysın saçın âşiyân ( Nadiri )
Burada, telmih unsuru olan Kays hatırlatıldığı için Fuzuli’den daha zayıf bir telmih görülmektedir.
Mecnun’un
Leyla aşkı o kadar şiddetliymiş ki bu aşk artık fani aşk olmaktan çıkmış, ilahi
aşka dönüşmüştür. Aşk hikayesinin bu kısmı tasavvufta oldukça fazla
kullanılmıştır. Halk edebiyatında da bu örneklere rastlamak mümkündür. Örneğin:
Mecnun oluban
yürürüm
O yâri düşte görürüm
Uyanıp melûl olurum
Gel gör beni aşk neyledi ( Yunus Emre )
O yâri düşte görürüm
Uyanıp melûl olurum
Gel gör beni aşk neyledi ( Yunus Emre )
Açıklama
: Buradaki telmih unsuru Mecnun’un yürüyerek, dağları aşarak, çölleri geçerek
sevgilisini araması daha sonra da Leyla ona geldiğinde onu tanımaması ve
Mecnun’un artık Leyla’yı Allah’ta bulmasıdır. Yani Mecnun ve yürümek, Mecnun’un
fani aşkının ilahi aşka dönüşmesinin telmihidir. Dörtlüğün tamamında bu
hikayeye atıflar vardır. İlk dizede Mecnun ve yürümek, ikinci dizede sevgiliyi
düşte görmek, üçüncü dizede melûl yani kendini bilmez olmak ve son dörtlükte
bunların hepsinin aşka bağlanması telmihin ipuçlarıdır.
Türk edebiyatında, Fars edebiyatından geçmiş telmih malzemeleri de vardır. Bunların en önemlisi Firdevsî’nin yazdığı Şehname’dir. Şehnamedeki, Rüstem – Zâl , Siyavuş – Bijen , İskender – Dârâ, İsfendiyâr – Suhrâb, Gâve – Dahhâk – Adaletli Vezir Nuşirevân maceraları divan şiirinde konu alınmıştır. İslamiyet öncesi destanlarımızda Alp Er Tungalarımız varken, Oğuz Kağanlarımız varken, Tomris Hatun varken 600 yıl boyunca İran efsanelerinin telmih unsuru olarak kullanılması adeta gelenek olmuştur Osmanlı için.
Ayrıca İran tarihinde yer alan İskendername, Târih-i Taberî, Âŝâr-ı Bâķıye, Siyerü’l-mülûk gibi eserlerdeki kahramanlar da telmih konusudur.
İranlı şair, Nizâmî-i Gencevî’nin Hüsrev ü Şîrîn mesnevisinden ayrılan Ferhâd ile Şîrîn hikayesi de Hüsrev – Ferhad – Şirin malzemeleriyle edebiyatımızdaki telmih rafında yerini almıştır. Yalnız Ferhad ile Şirin halk tarafından oldukça fazla sevilmiş, Anadolu kültürüne alınmış, binlerce Ferhad ile Şirin üretilmiştir. Bu bakımdan bu malzemeyi artık yerli malzeme olarak değerlendirebiliriz. Bu malzemeler Türk edebiyatında işlenmiştir; bunun örneklerini inceleyelim:
Kıl tefâhur kim senün her var men tek âşıkun
Leylî'nin Mecnûn'u Şîrîn'ün eger Ferhâd'ı var ( Fuzuli )
Vezin : fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
*
Hüsnünü bir dem görüp ey Hüsrev-i Şîrîn- dehen
Aşkına Ferhâd olup yoluna can verse muhâl ( Bâki )
Vezin : fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
*
Aşk-ı Ferhâd ile Mecnûn’n n’ola yâd eylesem
Kim biri şeyhim azîzîm biri üstâdım benim ( Hayalî)
Vezin : fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Türk edebiyatında telmih malzemesi olarak Hint destanları da rağbet görmüştür. Hint destanları ve kutsal kitapları edebiyatımızda bir telmih malzemesidir.
Telmihte
İslamî malzemeye geçince burada da oldukça fazla tat buluyoruz. İslamiyet’in
kutsal kitabı olan Kuran’dan tutun da menkıbelere kadar zengin bir yelpaze
vardır bu başlıkta. Üstelik bu malzeme sadece gazellerde değil kasidelerde,
kıtalarda, mesnevilerde de kullanılmaktadır; yani divan şiirinin her tarafına
yayılmıştır. Bu malzemeleri tek tek açıklamak yerine madde madde verip
aralarından birkaç malzemeye örnek vereceğiz:
1. Kurân,
tefsir ve hadislerdeki peygamber kıssaları
1.
1 Hz. Adem ve Havva kıssası
1. 2 Hz. Yusuf Kıssası ( Yusuf ile Züleyha aşkı, rüya yorumu , Yusuf’un güzelliği )
1. 3 Hz. Yakup ve Hz. Yusuf’un kardeşleri
1. 4 Hz. Nuh ve tufân felaketi
1. 5 Hz. Meryem ( Bakirelik, temizlik)
1. 6 Hz. İsa ( Doğumu, hastaları iyileştirmesi, ölüleri diriltmesi, nefesinin kuvveti, Ashab-ı Keyf, babasız dünyaya gelişi, bebekten konuşup tanıklık etmesi )
1. 7 Hz. Musa ( Doğumu, Firavun ile mücadelesi, rüya yorumları, Nil’e bırakılması, Karun ile savaşı, Tur dağına çıkması, Hz. Hızır ile çıktığı yolculuk )
1. 8 Hz. İbrahim ( Putları yıkması, ateşe atılması )
1. 9 Hz. Süleyman ( Belkıs ile ilişkisi, yüzüğü, cinlere hükmetmesi, hayvanlarla konuşması, atı Hüdhüd, karınca ile olan hikayesi )
1. 10 Züleyha ( Sabır )
1. 11 Hz. Muhammed ( Miraç, ayı ikiye bölmesi ve diğer mucizeleri )
1. 12 Ehl-i beyt
1. 2 Hz. Yusuf Kıssası ( Yusuf ile Züleyha aşkı, rüya yorumu , Yusuf’un güzelliği )
1. 3 Hz. Yakup ve Hz. Yusuf’un kardeşleri
1. 4 Hz. Nuh ve tufân felaketi
1. 5 Hz. Meryem ( Bakirelik, temizlik)
1. 6 Hz. İsa ( Doğumu, hastaları iyileştirmesi, ölüleri diriltmesi, nefesinin kuvveti, Ashab-ı Keyf, babasız dünyaya gelişi, bebekten konuşup tanıklık etmesi )
1. 7 Hz. Musa ( Doğumu, Firavun ile mücadelesi, rüya yorumları, Nil’e bırakılması, Karun ile savaşı, Tur dağına çıkması, Hz. Hızır ile çıktığı yolculuk )
1. 8 Hz. İbrahim ( Putları yıkması, ateşe atılması )
1. 9 Hz. Süleyman ( Belkıs ile ilişkisi, yüzüğü, cinlere hükmetmesi, hayvanlarla konuşması, atı Hüdhüd, karınca ile olan hikayesi )
1. 10 Züleyha ( Sabır )
1. 11 Hz. Muhammed ( Miraç, ayı ikiye bölmesi ve diğer mucizeleri )
1. 12 Ehl-i beyt
2. Kerbelâ
Olayı
3. Tasavvuf
4. Mutasavvıflar
ve kerametleri
5. Mevlana,
Yunus Emre, Hacı Bektaş-i Veli, Eşrefoğlu gibi Anadolu mutasavvıfları
6. Hallac-ı
Mansur ve “Ene’l Hak” sözü
7. Kuran’daki
hadiseler ( Şeytanın cennete girmesi, Şeytanın Hz.Adem ve Hz. Havva’yı
kandırması…)
Telmihte mazmunlar da kullanılır. Örneğin papağan – şeker ilişkisi, şem – pervane aşkı gibi durumlara telmih edilir. Ayrıca mesnevilerden alınan öykü parçalarına da telmihte bulunulabilir.
19. asıra geldiğimizde telmihlerde önemli bir değişiklik olacaktır. Batı etkisi kendini her alanda hissettirdiği gibi edebiyatımızda da kendini hissettirecektir. Bu dönemde Yunan mitolojisi, Batı’nın destanları ( suni ve doğal destanlar ), Batı epik unsurları telmih olarak edebiyatımıza girmiştir.
TELMİH SANATINA ÖRNEKLER:
Mu’cizi
bir bahr-ı bî pâyân imiş âlem kim
Yetmiş andan min min âteşhâne-i küffâra su ( Fuzuli )
Vezin : fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Telmih Unsuru: Hz. Muhammed’in doğumuyla bin yıldır sönmeyen Kisra dağı ateşinin sönmesi telmih unsuru olarak kullanılmıştır.
Yetmiş andan min min âteşhâne-i küffâra su ( Fuzuli )
Vezin : fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Telmih Unsuru: Hz. Muhammed’in doğumuyla bin yıldır sönmeyen Kisra dağı ateşinin sönmesi telmih unsuru olarak kullanılmıştır.
*
Tûti-i
mu’cize-gûyem ne desem lâf değil
Çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil ( Nefi )
Vezin : Müfteilün / fâ'ilün / müfteilün / fâ'ilün
Telmih Unsuru: “Tûti-i mu’cize-gûyem” mucize söyleyen papağan anlamına gelir. Bu söz öbeği papağanın ayna karşısında şeker verilerek konuşturulmasına işaret edilmiştir.
Çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil ( Nefi )
Vezin : Müfteilün / fâ'ilün / müfteilün / fâ'ilün
Telmih Unsuru: “Tûti-i mu’cize-gûyem” mucize söyleyen papağan anlamına gelir. Bu söz öbeği papağanın ayna karşısında şeker verilerek konuşturulmasına işaret edilmiştir.
*
Ben şâirim ki
kâmet-i mevzûnu doğrusu
Sevmem desem de bil ki yalan söylerim sana ( Nedim )
Vezin : Mef'ûlü / fâ'ilâtü / mefâ'îlü / fâ'ilün
Telmih Unsuru: “Şairler yalancıdır” sözüne telmih yapılmıştır.
Sevmem desem de bil ki yalan söylerim sana ( Nedim )
Vezin : Mef'ûlü / fâ'ilâtü / mefâ'îlü / fâ'ilün
Telmih Unsuru: “Şairler yalancıdır” sözüne telmih yapılmıştır.
*
Râz-ı
derûnı taşraya salmak revâ
degül
Budur günâhı kim asılur muttasıl ceres ( Fuzuli)
Vezin : Mef'ûlü / fâ'ilâtü / mefâ'îlü / fâ'ilün
Telmih Unsuru: Hallac-ı Mansur’a telmih vardır. Hallac-ı Mansur hikayesini ve tasavvufu bilmeyen için zor bir telmihtir. Şiire göre telmih unsurunu açıklamaya çalışacağız:
Şiir Açıklaması : Hallac-ı Mansur, içindeki sırrı açığa vurmuştur. Oysaki o fenafillah aşamasını görmüş, nefsini yok etmiştir; “Ene’l Hak” dememeli bunu kendisine saklamalıdır bu yüzden. Lakin o bunu başaramamıştır. Gönlün çana benzemesi gibi o da zamanı gelince gönül hakikatini herkese haykırmış ve bu yüzden de bu günahını canıyla ödemiştir.
Budur günâhı kim asılur muttasıl ceres ( Fuzuli)
Vezin : Mef'ûlü / fâ'ilâtü / mefâ'îlü / fâ'ilün
Telmih Unsuru: Hallac-ı Mansur’a telmih vardır. Hallac-ı Mansur hikayesini ve tasavvufu bilmeyen için zor bir telmihtir. Şiire göre telmih unsurunu açıklamaya çalışacağız:
Şiir Açıklaması : Hallac-ı Mansur, içindeki sırrı açığa vurmuştur. Oysaki o fenafillah aşamasını görmüş, nefsini yok etmiştir; “Ene’l Hak” dememeli bunu kendisine saklamalıdır bu yüzden. Lakin o bunu başaramamıştır. Gönlün çana benzemesi gibi o da zamanı gelince gönül hakikatini herkese haykırmış ve bu yüzden de bu günahını canıyla ödemiştir.
*
Hür
ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor (Yahya Kemal Beyatlı )
Vezin : Fâ'ilâtün / fe'ilâtün / fe'ilâtün / fe'ilün
Telmih Unsuru: Buradaki telmih unsuru tarihi bir olaya işaret etmektedir. Osmanlı döneminde, donanma, yeni ayın doğup doğmadığını anlamak için denize açılırlarmış. Yahya Kemal Beyatlı, bu eski geleneğe gönderme yapmaktadır.
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor (Yahya Kemal Beyatlı )
Vezin : Fâ'ilâtün / fe'ilâtün / fe'ilâtün / fe'ilün
Telmih Unsuru: Buradaki telmih unsuru tarihi bir olaya işaret etmektedir. Osmanlı döneminde, donanma, yeni ayın doğup doğmadığını anlamak için denize açılırlarmış. Yahya Kemal Beyatlı, bu eski geleneğe gönderme yapmaktadır.
*
Nâbî
ile ol âfetin ahvâlini nakl et
Efsâne-i Mecnûn ile Leylâ’dan usandık ( Nâbî)
Vezin : Mef'ûlü / mefâ'îlü / mefâ'îlü / fe'ûlün ( Vezin kusursuz işlenmiştir.)
Telmih Unsuru: Şair açık bir şekilde Leyla ve Mecnûn hikayesine gönderme yapmıştır.
Efsâne-i Mecnûn ile Leylâ’dan usandık ( Nâbî)
Vezin : Mef'ûlü / mefâ'îlü / mefâ'îlü / fe'ûlün ( Vezin kusursuz işlenmiştir.)
Telmih Unsuru: Şair açık bir şekilde Leyla ve Mecnûn hikayesine gönderme yapmıştır.
*
Serverâ
şi’r degül nutk-ı Mesihâ’dır bu
Tutalım gayrılar eş’ârı ola sihr-i mübîn ( Bâkî )
Vezin : Fâ'ilâtün / fe'ilâtün / fe'ilâtün / fa'lün
Telmih Unsuru: Hz. İsâ’non nefesinin mucizesine gönderme yapılmıştır. Yalnız burada İsa yerine Mesih ibaresi kullanılmıştır. Mesih, Hz. İsa’nın iyileştirici gücünden doğma bir lakaptır. Sondaki “â” sözcüğe “Ey” anlamı veren seslenmedir
Tutalım gayrılar eş’ârı ola sihr-i mübîn ( Bâkî )
Vezin : Fâ'ilâtün / fe'ilâtün / fe'ilâtün / fa'lün
Telmih Unsuru: Hz. İsâ’non nefesinin mucizesine gönderme yapılmıştır. Yalnız burada İsa yerine Mesih ibaresi kullanılmıştır. Mesih, Hz. İsa’nın iyileştirici gücünden doğma bir lakaptır. Sondaki “â” sözcüğe “Ey” anlamı veren seslenmedir
http://www.makaleler.com/telmih-nedir
*
Test
Yukarıdaki dizede yılanın, cennetin kapılarını
şeytana açtığı olayı hatırlatılmıştır.
*
TELMÎH
Bedî tabirlerinden
olan "telmîh", lügatte "parıl parıl parlatmak" manasına
gelir.Konu ile ilgili kaynakların ekseriyetinde ise, terim olarak "temsil
yolu ile ifade içinde bilinen bir olaya, hikâyeye, çeşitli inanışlara, âyet ve hadislere
vs. işaret etme" sanatı olarak tarif edilmektedir.
Hatîb el-Kazvînî'nin Osmanlı medreselerinde altı asır
boyunca edebî bilgiler konusunda ders kitabı olarak okutulan Telhîsu'l-miftâh
adıyla meşhur eserinde de "telmîh", "Bir kıssa veya şiire
-onu zikretmeden- işaret edilmesi" (yty: 170) şeklinde açıklanmaktadır.
Ayrıca konu ile ilgili Türkçe kaynaklarda da aynı hususa dikkat çekilmektedir.
Nitekim Ahmed Cevdet Paşa, Belâgat-i Osmâniyye'de "telmîh"i, "bir
kıssaya yahut bir mesel-i meşhûre işaret olunmaktır." (1311: 163) şeklinde
tarif etmiştir. Aynı durum diğer Türkçe kaynaklarda da kendisini göstermektedir
.
Görüldüğü gibi heyecan ve duygunun beraberinde getirdiği bir
çağrışıma dayanan sanatlardan olan "telmîh"te asıl olan husus,
"ünlü bir olayın, kişinin, kıssanın, atasözünün, ayetin vs. zikredilmeden
hatırlatılmasıdır." Eğer zikrederek verilirse müphemiyet ortadan kalkar ve
açıkça belirtilmiş olur. Dolayısıyla bu durum da "telmîh" sanatı
yapılmamış olur. Ancak olayın açıkça belirtilmesi "telmîh" sanatı
olarak kabul edilecek olursa yapılan "telmîh"in zayıf olduğunun kabul
edilmesi gerekir. O zaman da şairler tarafından yapılan "telmîh"lerin
kapalılıktan açıklığa doğru sıralanıp bölümlere ayrılarak verilmesinde fayda
vardır. Çünkü "telmîh"in okuyucu üzerindeki tesiri, onun veriliş
şekliyle yani müphemliğiyle pareleldir. Nitekim okuyucu üzerinde beyitte/metinde
hem olayın kahramanının hem de olayın ifade edilmesi en zayıf; olayı doğrudan
hatırlatacak şekilde kelimelerin kullanılması nispeten zayıf; özellikle kelimelerin
okuyucunun zihninde yaptığı çağrışımlarla yapılan işaretin ise kuvvetli bir tesir
bırakacağı kesindir.
Tezat sanatında ifade ettiğimiz gibi, teşbîh-i mufassaldan teşbîh-i
belîğe, hatta istiâreye uzanan çizgide fonksiyon ve tesirât nasıl
farklılaşıyorsa "telmîh" sanatındaki durumu da öyle kabul etmek icap
eder.
Heyecanın yol açtığı tedai/çağrışım birçok kimse tarafından
bilinen, hiç değilse toplumun aydın kesimince bilinmesi gereken bir olay, bir
kişi, kıssa, atasözü vs. ye ait olması gerekir. Sanatçı, öze ya da ayrıntıya
inmeden onu bir ipucu ile veya bir takım özellikleri üstü kapalı bir şekilde
vererek hatırlatır. Şu örneklerde olduğu gibi;
Hür ufuklarda donanmış iki yüz
pâre gemi
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor
Yahya Kemal Beyatlı
Burada Ramazanlarda ve bayramlarda Osmanlı donanmasının yeni
ayın doğup doğmadığını gözetlemek üzere denize açılması geleneğine
"telmîh" yapılmıştır. (Kocakaplan 1992: 149).
Râz-ı derûnı taşraya salmak revâ
degül
Budur günâhı kim asılur muttasıl
ceres
Fuzûlî
Bilindiği gibi çan gönüle benzetilir. İçinde de dili vardır.
Ses çıkararak içindeki sırrı dışarıya verir. Hallâc-ı Mansûr da,
"Ene'l-Hak (= Ben Tanrıyım)" diyerek içindeki sırrı açığa vurduğu
için asılmıştır. Oysa "fenâfillah" mertebesine ulaşan kişinin bu
sırrı açmaması gerekir (Can 2003: 130-31). İşte şair burada “râz-ı derûnı taşra
sal-”, “revâ degül” ve “asıl-” kelime ve kelime gruplarının çağrışımlarıyla,
Hallâc-ı Mansûr’un "Ene'l-Hak (= Ben Tanrıyım)" diyerek içindeki
sırrı açığa vurduğu için asılması olayına telmihte bulunmuştur.
"Fenâfillah" makamında bulunan kimsenin susması ve sırını ifşa etmemesi
gerekir. Ancak o konuşarak uygun olmayan bir davranış sergilemiştir.
Ey karanu gicelerde gezdügüm
men' eyleyen
Berk-ı âh-ı tâbnâküm mâh-ı
tâbândur bana
Necâtî Bey
Osmanlı Devleti'nde bir çok ülkede olduğu gibi hırsız,
katil, isyancı gibi şahısların karanlıktan istifadesini engellemek ve asayişi
sağlamak için büyük şehirlerde belirli saatten sonra halkın sokağa çıkmasına
izin verilmezdi. Gece sokağa çıkma yasağı bazen fenersiz olarak sokağa çıkma
yasağı şeklinde hafifletilirken bazen de belirli bir saate kadar sokakta
fenerle dolaşmaya izin verilerek uygulanırdı. İşte bu beyitte bu olaya
"telmîh"te bulunulmuştur (Şentürk 1995: 104-6).
Eğer hiç kimsenin bilmediği bir hadiseye işaret edilerek
"telmîh" sanatı icra edilirse, sanat başarısız olur; daha doğrusu
böyle bir durumda "telmîh"ten söz edilemez. Çünkü bu tavır şiiri veya
edebî bir metni bilmece hâline sokar. Bu da özellikle okuyucunun sanatkârın ruh
hâline ulaşmasına mani olur.
Şâir, "telmîh" sanatı vasıtasıyla şiir veya
nesrinin ifade gücünü genişletmiş olur. Çünkü okuyucu sanatkârın eseri ile
beraber "telmîh" ettiği/hatırlattığı olayı da düşünerek yorumunu daha
geniş yapma imkânına kavuşur.
"Telmîh" sanatında bir olaya, efsaneye, hikâyeye,
âdet ve göreneğe, inanış veya atasözüne vs. özellikle yukarıda belirttiğimiz
gibi işaret edilmesi gerekmektedir. Bunun da doğrudan değil de çağrışım yoluyla
ve karineyle yapılması gerekmektedir. Eğer doğrudan olay, hikâye vs.
zikredilirse o zaman yukarıda belirttiğimiz gibi zayıf bir "telmîh"
yapılmış olur. Çünkü işaret değil de, doğrudan zikredilmiş olur. NitekimNâdirî'nin;
Ser-i tugda itdi oklar mekân
Tuyûr itdi Kaysın saçın âşiyân
beyti ile, Fuzûlî'nin;
Âşiyân-ı murg-ı dil zülf-i
perîşânındadır
Kande olsam ey perî gönlüm senin
yanındadır
beyti aynı hikâyeyi ihtiva etmesine karşılık, Nâdirî bu
hikâyeyi Kays'ı zikrederek açıkçaifade ederken, Fuzûlî zikretmeden sadece o
olaya yani, Kays'ın/Mecnûn'un bakımsızlıktan çalı gibi olan saçlarına bir kuşun
yuva yapmasını kullandığı kelimelerin çağrışımlarıyla ve işaret ederek
vermiştir. Aynı olayı ihtiva eden bu beyitlerden şüphesiz Fuzûlî'ninki daha
sanatkârâne iken, diğeri olayı açıkça belirttiği ve söylediği için şüphesiz
daha zayıftır. Bundan dolayı eğer, Nâdirî'ninkini de "telmîh" olarak
kabul edecek olursak, aynen "teşbîh"te olduğu gibi bu söyleyişi
"teşbîh-i mufassal" mesabesinde olduğunu söylememiz gerekecektir. Bu
da bu "telmîh"in zayıf bir "telmîh" olduğunu bize
gösterecektir. Bu durum da "telmîh" sanatının ifade ediliş
şekillerine görekısımlara ayrılması gerekliliğini düşündürmektedir.
Hayâlî Bey'in;
Hayretinden Yûsuf'un kavm-i Züleyhâ
kesdi el
Sen cigerler zahmını dillerde
destân eyledin
beyti ile, yine Fuzûlî'nin;
Degildim ben sana mâ'il sen
etdin aklımı zâ'il
Bana ta'n eyleyen gâfil seni
görgeç utanmaz mı
beyti de aynı şekildedir. Her iki beyitte de, Yûsuf u
Züleyhâ hikâyesine "telmîh"tebulunulmuştur. Şöyle ki; Züleyhâ,
kendisine köle olarak aldığı Yûsuf'a âşık olur. Dedikodular saray kadınları
arasında iyice dillendirilmeye başlayınca, Züleyhâ kendisini kınayan kadınları
evine davet ederek onlara bir tabak içerisinde narenciye/portakal ikram eder.
Züleyhâ bir ara Yûsuf'u yanlarına çağırır. Kadınlar Yûsuf'un insanı büyüleyen
ve kendinden alan güzelliği karşısında şaşkınlıklarından narenciye/portakal
yerine ellerini keserler. Akabinde Züleyhâ'dan utanarak: "Biz böyle bilmiyorduk"
diyerek ondan özür dilemişlerdir. İşte bu olayı Hayâlî Bey, doğrudan zikrederek
söylerken, Fuzûlî, "ta'n eyle-" ve "utan-" kelimelerinin
çağrışımlarıyla ifade etmiştir.
Sonuç olarak şunu ifade edebiliriz. "Telmîh"te asıl olan husus,
"ünlü bir olayın, kişinin, kıssanın, atasözünün, ayetin vs. zikredilmeden
hatırlatılmasıdır." Eğer zikrederek
verilirse müphemiyet ortadan kalktığı ve söylenmek istenen şey açıkça belirtildiği
için "telmîh" sanatı yapılmış olmaz. Bu tip kullanımlarda da
"telmîh" sanatı yoktur. Eğer bahsedilen olayın vs. açıkça
belirtilmesi "telmîh" sanatı olarak kabul edilecek olursa yapılan
"telmîh"in zayıf olduğunun kabul edilmesi gerekir. O zaman da yukarıda
dikkat çektiğimiz gibi şairler/sanatkarlar tarafından yapılan
"telmîh"lerin kapalılıktan açıklığa doğru sıralanıp bölümlere
ayrılarak verilmesinde fayda vardır. Buna göre de, okuyucu üzerinde
beyitte/metinde hem olayın kahramanının hem de olayın ifade edilmesi en zayıf;
olayı doğrudan hatırlatacak şekilde kelimelerin kullanılması nispeten zayıf;
özellikle kelimelerin okuyucunun zihninde yaptığıçağrışımlarla yapılan işaretin
ise kuvvetli bir tesir bırakacağından hareketle "telmîh"sanatının
bölümlere ayrılması gerekmektedir.
Doç. Dr. Ahmet Kartal,
Türk Edebiyatında Belâgat Çalışmaları ve “Tezad” ve “telmih” sanatına
Eleştirel bakış, Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 16, Sayı 1,
2007, s.413-428
Test
1. Yar sana,
Çağlar sular yarsana,
Çünkü Ferhat”ım dersin,
Bulunmaz mı yar sana?
Çağlar sular yarsana,
Çünkü Ferhat”ım dersin,
Bulunmaz mı yar sana?
Bu dörtlükte hangi söz sanatları vardır?
A) Hüsn-i talil ” tecahül-i arif
B) Mecaz-ı mürsel ” kinaye
C) Telmih ” teşhis
D) Cinas ” telmih
E) istifham ” teşbih
*
*
2. Eyyub’un derdi dert midir?
Ben ondan besbeter çektim
Ben ondan besbeter çektim
Bu beyitte "Eyyub'un derdi" sözüyle Hz. Eyyub peygamberin uzun yıllar çektiği hastalıklar hatırlatılmak istenmiştir.
Yukarıda sözü edilen edebi sanat aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tevriye
B) Telmih
C) Nida
D) Hüsn-i ta'lil
D) Hüsn-i ta'lil
E) Tenasüp
*
3. Urganda un serilmiş yine şah-ı goncanın
Gülistanın şimdi bülbül Hoca Nasreddin'idir
Bu dizelerde aşağıdaki edebi sanatlardan hangisi ağır basmaktadır?
A) Telmih
B) Tecahül-i arif
C) Hüsn-i ta'lil
D) Kinaye
E) Tevriye
*
3. Urganda un serilmiş yine şah-ı goncanın
Gülistanın şimdi bülbül Hoca Nasreddin'idir
Bu dizelerde aşağıdaki edebi sanatlardan hangisi ağır basmaktadır?
A) Telmih
B) Tecahül-i arif
C) Hüsn-i ta'lil
D) Kinaye
E) Tevriye
*
4. Mar olan şeytana cennet kapısını açmaz.
Yukarıdaki dizede yılanın, cennetin kapılarını
şeytana açtığı olayı hatırlatılmıştır.
Bu şekilde oluşan söz
sanatı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Telmih
B) Tevriye
C)
Tenasüp
D) Tezat
E) Teşbih
*
Cevap anahtarı: 1.D, 2.B, 3. A, 4. A,
==========
Kaynaklar:
http://www.makaleler.com/telmih-nedir
http://www.cokbilgi.com/yazi/telmih-hatirlatma-sanati-edebi-sanatlar/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Telmih
http://www.edebiyatfakultesi.com/edebi-sanatlar/telmih-animsatma-sanati
