Edebî Sanatlar
Anlama
Dayalı Söz Sanatı
Tenasüp (Uygunluk)
Anlamca birbiri ile ilgili sözcükleri bir arada kullanmaktır.
Karşıtlık ilgisi, bunun dışındadır
“Müraat-ı nazir”
adıyla da bilinen tenasüp, anlamca birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada
kullanma sanatıdır.
Tenasüp sanatında, anlamca ilgili sözcükler okuyucunun
zihninde bir çağrışım, bir imge yaratırlar.
Tenasüp olması için
anlamca ilgili sözcükler arasında karşıtlık ilgisinin bulunmaması gerekir.
Divan edebiyatı şairleri, tenasüp sanatında, türlü bilim terimlerini, mitoloji,
tarih ve mesnevi kahramanlarını, hayvan, bitki ve çiçek adlarını bol bol
kullanmışlardır.
Tenasüp (Uygunluk) sanatına örnekler:
Sen yoksun, hiçbir şey yok
Güneşin rengi
Ağustos yıldızlarının sıcaklığı
Karanfilin, kokusu
Bu şiirde güneş-yıldızlar, karanfil-koku, beşik-bebek
sözcükleri anlamca birbirleriyle ilgilidir.
Lâleyi sümbülü, gülü hâr almış.
Zevk u şevk ehlini âh u zâr
almış.
Bu beyitte lâle, sümbül, gül, hâr (diken) arasında ayrıca
zevk, şevk ve âh, zâr sözcükleri arasında tenasüp sanatı vardır.
Kestanelik gölgesinde hayal gibi
yürürsün
Bülbül şakır bir ağacın nazenin
gülüsün
Tarlalarda gülümseyen çiçeklerin
alında
Ela gözlü güzellerin gül benzini
görürsün
Bu dörtlükte birbiri ile ilgili olan “kestanelik, ağaç,
bülbül, gül, tarla, çiçek” sözcüklerini bir arada kullanan şair tenasüp
sanatından yararlanmıştır.
*
TENÂSÜP
(تناسب)
Birbiriyle ilgili
veya birbirini çağrıştıran kelimeleri bir arada kullanma sanatı.
Sözlükte “uyum, orantı, yakışma” anlamına gelen tenâsüb
kelimesi, edebiyat terimi olarak aralarında karşıtlık dışında bir ilgi bulunan
iki veya daha çok kelimenin anlam güzelliğini ve bütünlüğünü sağlamak amacıyla
aynı sözde bir araya getirilmesini ifade eder.
Eski belâgat kitaplarında aynı veya yakın anlamda
“cem‘iyyet, mürâât-ı nazîr, tevfîk, telfîk, i’tilâf” gibi terimler de
kullanılmıştır. Tenâsübün sağlanması
için genellikle birbirine yakın veya farklı ilim dallarına ait terim ve
kavramların, tarihî ve efsanevî kahramanları yahut bu isimler etrafında gelişen
olayları hatırlatan kelimelerin, birbiriyle alâkalı hayvan, bitki ve çiçek
adlarının aynı ibare, mısra veya beyit içerisinde zikredilmesi gerekir.
Tenâsübün edebî sanat derecesine ulaşabilmesi için
sanatkârın kelime seçimi konusunda titiz davranması lâzımdır. Anlamca yakın kelimelerin gelişigüzel veya
zorunlu biçimde bir araya gelmesiyle tenâsüp gerçekleşmez. Meselâ, “Öğrenci
bugün okulda öğretmenini dinlemedi” cümlesinde öğrenci, okul ve öğretmen kelimeleri
anlamca birbirleriyle ilgili olmakla birlikte cümlede tenâsüp sanatı yoktur. Tenâsüp derin bir muhayyile faaliyetine
dayanmalı, okuyucu bu gayretin güzelliğini farketmeli ve ondan zevk almalıdır
Tenâsüp, diğer edebî metinlerde de yer almakla birlikte
özellikle şiirde çok kullanılmıştır.
“Aramazdık gece mehtâbı yüzün
parlarken/
Bir uzak yıldıza benzerdi güneş
sen varken”
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
mısralarındaki gece, mehtap, yüz, parlamak, yıldız, güneş
kelimeleri arasında sevgilinin yüz güzelliğini bütün yönleriyle ifade eden bir
tenâsüp vardır.
Divan şairleri
tenâsübü bir nükte oluşturacak biçimde kullanmıştır.
Bursalı Ahmed Paşa’nın,
“Mest oluptur çeşm ü ebrûnun
hayâlinde imam/
Okumaz mihrâpta bir harf-i
Kur’ân’ı dürüst”
beytinde imam, mihrap ve Kur’an kelimeleriyle tenâsüp
yapılmış, imamın mihrapta sevgilinin kaşı ve gözünün hayaliyle (divan şairleri
mihrabı sevgilinin kaşına benzetirler) kendinden geçtiği için âyetleri doğru
okuyamayacak duruma geldiği nükteli bir şekilde anlatılmıştır.
Necâtî Bey’in,
“Hâk-i kûyun var iken cennet
anılmak sanemâ/
Şuna benzer ki teyemmüm edeler
su olıcak”
beyti de dinî terimlerin bir anlam uyumu içerisinde, başka
bir anlama zemin hazırlanması ve sevgilinin mahallesi varken cenneti
arzulamanın anlamsız olduğunun söylenmesi bakımından tenâsübe örnektir.
Fuzûlî’nin,
“Ney-i bezm-i gamım ey mâh ne
bulsan yele ver/
Oda yanmış kuru cismimde hevâdan
gayri”
beytinde ney çağrışımıyla tenâsüp oluşturulmuştur. Kendini
neyle özdeşleştiren şair, oda yanmış kuru cisim derken ney yapılması esnasında
dağlamaya telmihte bulunarak ney, oda yanmak ve kuru cisim, yine neyle ilgisi
dolayısıyla ney, yel, hava ve mûsiki aleti olarak ney, bezm, hevâ kelimeleriyle
tenâsübü sağlamıştır.
Bazı şairler sırf
tenâsüp sanatına dayalı şiirler yazmayı denemiştir.
Âgehî’nin,
“Çektirip fürkatanı benden ırağ
oldun sen/
Bahr-i firkatta nice fırtınalar
çektim ben”
beytiyle başlayan ünlü “Keştî Kasidesi” yalnız gemici deyim
ve terimleri kullanılarak meydana getirilmiş, daha sonra tahmîsleri yapılmış,
nazîreleri yazılmıştır.
Tenâsüp başka edebî sanatlarla da ilişki içindedir. Nitekim (mürekkep) teşbih, (mürekkep) istiare ve
leff ü neşr sanatları bazan tenâsüp gibi anlamca ilgili kelimeler üzerine
kurulur. Bu durumda tenâsüp geri planda kalır. Yine birden fazla kelime içeren
bir tenâsüpte eğer ilgi kelimelerden birinin ibarede kastedilmeyen anlamı
arasında kurulmuşsa buna “îhâm-ı
tenâsüb” denir.
Îhâm-ı tenâsübde zihin kısa süreli bir şüphe yaşar ve
kelimenin uzak ve yakın anlamı arasında gidip gelir.
Nâbî’nin,
“Pek uçurma bildiğim kuştur
benim ey bâğban/
Bülbülün gülzâr-ı âlemde hezârın
görmüşüz”
beytinin ilk dizesinde uçurma kelimesi ile kuş, ikinci
dizesinde bülbül ile hezâr arasında böyle bir anlam sıçraması mevcuttur. Uçurma
kelimesi beyitte, “Bu kadar da abartma” anlamındadır. Halbuki kelimenin ikinci
anlamı, yani şairin bu beyitte amaçlamadığı “uçmak” mânası ile kuş kelimesi
mütenâsiptir. İkinci mısrada yer alan hezâr “bülbül” demektir. Ancak şair
beyitte bu kelimeyi bin sayısının karşılığı olarak kullanmakta, böylece
kelimenin ibarede kastedilmeyen “bülbül” anlamıyla îhâm-ı tenâsübü sağlamıştır.
Tenâsüple ilgili diğer bir edebiyat terimi de “teşâbüh-i etrâf”tır (sözü başlangıcına
uygun biçimde tamamlamak) ve gül ile başlayan bir sözü bülbül, gülzâr vb. bir
kelime ile bitirmek suretiyle gerçekleşir.
Ziyâ Paşa’nın,
“Bir milletin olunca mukadder
saâdeti/
Bir âdile müfevviz eder Hak
hükûmeti”
beytindeki millet ve hükümet kelimeleri arasında böyle bir
ilgi vardır. Teşâbüh-i etrâfı ayrı bir sanat kabul edenler olmakla birlikte
genellikle tenâsübün bir türü kabul edilmiştir.
BİBLİYOGRAFYA:
Ahmed Cevdet Paşa, Belâgat-ı Osmâniyye, İstanbul 1299, s.
156-158; Recâizâde Mahmud Ekrem, Ta‘lîm-i Edebiyyât, İstanbul 1299, s. 327-329;
Muallim Nâci, Edebiyat Terimleri: Istılâhât-ı Edebiyye (haz. M. A. Yekta
Saraç), İstanbul 2004, s. 113-115; Tâhirülmevlevî, Edebiyat Lügatı, İstanbul
1973, s. 162-163; Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara 1983, s.
431-437; M. Kaya Bilgegil, Edebiyat Bilgi ve Teorileri-Belâgat, İstanbul 1989,
s. 276-281; M. A. Yekta Saraç, Klâsik Edebiyat Bilgisi Belâgat, İstanbul 2000,
s. 148-150; Muhsin Macit - Uğur Soldan, Edebiyat Bilgi ve Teorileri El Kitabı,
Ankara 2004, s. 65; İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, İstanbul
2007, s. 448; Menderes Coşkun, Sözün Büyüsü Edebî Sanatlar, İstanbul 2007, s.
143-146.
Meliha Y. Sarıkaya
http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=400447
Test
1.Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule
giden bir gemi kalkar bu limandan
Yukarıdaki beyitte olduğu gibi anlamca
birbiriyle ilgili iki ya da daha çok sözcüğü bir arada kullanma sanatına
“tenasüp” denir.
Aşağıdakilerin hangisinde “tenasüp” sanatına uygun bir örnek vardır.
A)
Vur , aşkın ve hakkın zaferi için
Vur, senden bak dünya bunu istiyor.
B) Bir rüya vardı masamdaki güllerde
Tomurcuklanıyordu
bahar dallarda
C)
Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi?
D)
Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı
E)
Gönlümde ateştin gözümde yaştın
Ne diye tutuştun ne diye taştın
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr’a su
Yukarıdaki beyitte altı çizili
kelimelerde görülen ses olayı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tenasüp
B)
Açık İstiare
C)
Hüsn ü Talil
D)
Mecaz-ı Mürsel
E)
Tecahül-i Arif
*
3.Yunus ki nergiste güler, gülde kanar
*
3.Yunus ki nergiste güler, gülde kanar
Kırlarda
gelincikte onun bağrı yanar
Yukarıdaki dizelerde hangi söz sanatı ağır basmaktadır?
A) İntak
B) Tevriye
C) Kinaye
D) Tenasüp
E) İstiare
*
4. Aralarında anlam bakımından tezat dışında bir ilişki bulunan iki ya da daha fazla sözcüğü bir ibarede toplama ne ad verilir?
4. Aralarında anlam bakımından tezat dışında bir ilişki bulunan iki ya da daha fazla sözcüğü bir ibarede toplama ne ad verilir?
a.tenasüb
b.neff ü neşr
c.ilham-ı tenasüb
d.tezad
e.ilham-ı tezad
*
Bu şekilde yapılan
söz sanatı aşağıdakilerden hangisidir?
*
5. Dil ferahnâk olmak ister hikmetin uşşak bilir
Geçti kürdîden
hicaz'dan bulmadan bir gün reha
İsfehan'da rast
gelirsen bir acem, bestenigâr
Koş hemen kanuna,
bidar, eylesin bad-ı saba
Bu dizelerdeki altı
çizili sözcükler Türk sanat musikisiyle ilgili terimlerdir
A) Tevriye
B) Telmih
C) Tenasüp
D) Seci
E) Cinas
*
6. Doldur kadehleri şarapla ey saki
Aydınlansın içimizin meyhanesi
Aydınlansın içimizin meyhanesi
Yukarıdaki beyitte
bulunan söz sanatları aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) İstiare -
tezat
B) Tezat - tenasüp
C) Tenasüp -
nida
D) Nida - tevriye
E) Teşbih – tezat
*
7. Arım, balım, peteğim
Gülüm, dalım, çiçeğim
Gülüm, dalım, çiçeğim
Yukarıdaki beyitte
aşağıdaki söz sanatlarından hangisine yer verilmiştir?
A)
Tenasüp
B)
Tekrir
C) Tezat
D)
Teşhis
E) Cinas
*
Kaynaklar:
Meliha Y. Sarıkaya, http://www.islamansiklopedisi.info/
http://www.cokbilgi.com/yazi/tenasup-uygunluksanati-edebi-sanatlar/
http://www.edebiyatfakultesi.com/edebi-sanatlar/tenasup-uygunluk-sanati