Edebî Sanatlar
Anlama
Dayalı Söz Sanatı
İnsan
dışındaki varlıklara insan özelliği verme sanatına teşhis (kişileştirme) denir.
Kişileştirmede insan dışındaki varlıklara ağlama, mutlu olma, üzülme, kızma
gibi insana özgü nitelikler aktarılır. Teşhis edebiyat dışında hitabet
sanatında (retorik), görsel sanatlarda, dini metinlerde vs. de kullanılır.
Teşhis Sanatına Örnekler:
“Dinmiş denizin
şarkısı, rüzgâr uyumakta
Rıhtım boyu sonsuz bir
üzüntüyle karaltı
Mevsim gibi süslenmiş
Emirgan, Çınaraltı”
Bu dizelerde “deniz, rüzgâr, rıhtım boyu, Emirgan ve
Çınaraltı” kişileştirilmiştir. Bildiğiniz gibi, deniz şarkı söylemez, rüzgâr
uyumaz, rıhtım boyu üzülmez. Emirgan ve Çınaraltı gibi yerler süslenmez. Ama
şair bu cansız varlıklara, insana özgü nitelik vererek şiire hoş bir hava
katmış, ayrıca duygu ve düşüncelerini daha güzel bir şekilde aktarmıştır. Şair,
dalgaların çıkardığı sesi denizin şarkısı olarak ifade etmiş; rüzgârın
esmemesini, rüzgârın uyuması şeklinde yorumlamıştır. Karanlığın çökmesini
rıhtım boyunun üzüntü içinde olmasına bağlamış, Emirgan ve Çınar altının
baharla birlikte yeşermesini ise buraların süslenmesi olarak ifade etmiştir.
http://www.erguven.net/dersler/online/Edebi-Sanatlar/index/0
http://www.erguven.net/dersler/online/Edebi-Sanatlar/index/0
Kişileştirmede
duygusu, konuşması olmayan somut ya da soyut varlıkları duyar, hareket eder ve
konuşur hâlde anlatma söz konusudur.
“Tarihin dilinden
düşmez bu destan
Nehirler gazidir,
dağlar kahraman
Her taşı bir yakut olan
bu vatan
Can verme sırnna
erenlerindir”
Bu dörtlükte “tarih, nehirler, dağlar” a insana özgü
nitelikler verilmiştir. Tarih, insana özgü konuşma özelliği ile nehir ve dağlar
yine insana özgü olan “gazilik ve kahramanlık” özellikleri ile
kişileştirilmiştir. Bildiğiniz gibi, savaştan sağ ve zafer kazanmış olarak
dönen kimseye “gazi”, savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren
kimseye ise “kahraman” denir. İşte insana özgü bu nitelikleri şair, insan
dışındaki varlıklara vererek onları kişileştirmiş, anlatımına farklılık ve
güzellik katmıştır.
“Durgunca bir deniz
sahilleri öper
Söner ufuklarda sevdalı
bir kamer
Yıldız gibi uçar
ateşböcekleri
Gecenin gözyaşı öper
çiçekleri”
Bu dörtlükte “deniz” ve “kamer” sözcüklerinde kişileştirme
yapılmıştır. “Sevdalanmak” insana özgü bir niteliktir. Şair, bunu insan
dışındaki varlıklara vererek onları kişileştirmiştir.
Yukarıda
da belirtildiği üzere teşhis (kişileştirme) insan dışındaki varlıklara insana
özgü, insanın yapabileceği davranışları yaptırma sanatıdır.
Akisler silinir bir bir
denizden
Gece eşya uyur ve ruh
uyanır
dizelerinde insana ait olan “uyumak”, “uyanmak” eylemlerini
“gece” yapmıştır.
Ay, suda bestelerken en
güzel şarkısını
Küreklerim de suya en
derin şiiri yazdı
dizelerinde de “ay” ve “kürekler” teşhis edilmiştir.
Seslen liman sislerine
boğulur
Gemiler yorgun ve
uykuludur.
Bu parçada, gemiler kişileştirilmiştir.
Ne vakit Maçka ‘dan
geçsem
limanda hep gemiler
olurdu
ağaçlar kuş gibi
gülerdi.
(Attila İlhan)
İnsana özgü bir nitelik olan “gülmek” eylemi ağaçlara
yakıştırılmış. Bir başka deyişle “ağaçlar” kişileştirilmiş.
“ Köyün çayı boş yere
akmaktan sıkılıyor, bir bostanı sulayacağı günlerin gelmesini iple çekiyordu.”
Bu cümlede “köyün çayı” kişileştirilmiştir. “Sıkılmak”,
“iple çekmek (sabırsızlıkla beklemek)” insana özgü niteliklerdir. İnsana özgü
nitelikler “köyün çayı”na verilerek çay kişileştirilmiştir.
“Toplanırken göklerde
bulutlar yığın yığın
Hırçın bir fırtınayı
düşünüyordu deniz.”
Bu dizelerde “kişileştirilme” vardır. Burada “düşünüyordu”
denerek “deniz” kişileştirilmiştir.
Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl
Kahraman ırkıma bir gül – ne bu şiddet bu
celâl
Mehmet Akif ERSOY
Bu beyitte yer alan hilâl, çehresini çatan ir insana
benzetildiği için teşhis sanatına örnek gösterilebilir.
Her teşhiste aynı zamanda kapalı istiare vardır:
"Sevincinden
ağlayan, gülen, haykıran rüzgâr Kalplere sevinç, umut ve inanç getiriyor."
Rüzgâr, insan gibi sevinmekte, sevincinden ağlamakta, gülüp
haykır maktadır. Böylece kişileştirme gerçekleştirilmiştir.
Kendisine benzetilen"insan" söylenmediği, gülmek, ağlamak,
sevinmek, haykırmak gibi insana ait özellikler 'benzetme yönleri' belirtildiği
için kişileştirme, kapalı istiare
biçiminde gerçekleştirilmiştir.
"Rüzgâr, bir insan gibi sevincinden ağlıyor, gülüyor, haykırıyordu."
denirse benzeyen de kendisine benzetilen (insan) de belirtildiği için
kişileştirme, benzetme şeklinde gerçekleştirilmiş olur.
"Dağ başını duman
almış / Gümüş dere durmaz akar."
İkinci dizede, insanın 'ağlama' özelliği 'dere'ye
aktarılmış, dere kişileştirilmiştir. Aynı zamanda kapalı istiare yapılmıştır.
·
Güzel gitti diye pınar ağladı.
·
Menekşeler külahını kaldırır.
·
Bir sarmaşık uyanıyordu uykusunda / Geriniyordu
bir eski duvarın sıvasında.
·
Toros dağlarının üstüne /Ay un eledi bütün
gece.
·
O çay ağır akar,yorgun mu bilmem /Mehtabı
hasta mı,solgun mu bilmem.
·
Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın,
·
Eskici dükkanında asma saat /Çelik bir
şal atmış omuzlarına.
·
Yalnızlığın okşadığı kalbime,yağmurlar
küskün /En güzel türküyü bir kurşun söyler.
·
Bu akşam sonbahar ne kadar serin / Geceyi
hasretle zaman.
Yukarıda da tekrarlandığı üzere teşhis (kişleştirme) cansız varlıklara ve soyut kavramlara insana ait özellikler kazandırıp onları canlandırma, hareketlendirme sanatıdır:
"O gün bugün, hep sessiz ağlaşırlar geceler,
Ruhumla bir dost gibi
anlaşırlar geceler."
"Gecelerin ağlaşması" ve "ruhla
anlaşması" kişileştirme örnekleridir.
"Senin tutkunla
mecnun geziyor, güneş ve ay."
Gezmek insanın özelliğidir;
güneş ve ayın gezmesi kişileştirme örneğidir.
*
Abdulhalim Aydın, Hilmi
Yavuz’un Şiirlerinde Söz Sanatları, Sözcük Oyunları ve Şiirsel Figürler (Yanaçlar)
*
Prozopope (Prosopopée, kişileştirme, intak):
Bir üslup tarzı
olan prozopope bir ölüyü, bir hayvanı, bir soyut varlığı, bir doğa öğesini,
mevcut olmayanı konuşturma durumudur.
“ney” şiirinde
güzü konuşturan şair bu mevsimin niteliğine uygun olarak hüzünlü bir atmosfer
çizer:
“sormak güze
özgüdür:
o der ki ben miyim
yenilmiş ve
yitik
bir yazı olan
sevgili?
ki mağrur bir
kağıda
düşen en soluk
sözcük
ve perçemleri ta’lik” (ney, 132)
1. Aşağıdaki
dizelerden hangisinde teşhis (kişileştirme) sanatı vardır?
A) Haber ver yolunu
bekleyeceğim
Gelirsen öyle çok sevineceğim
B) Çiçekler toplayıp
papatyalardan
Saçlarını tel tel süsleyeceğim
C) Sen bana gelirken
uzak yollardan
Kollarım açılmış bekleyeceğim
D) Denizle martılar
hep bir ağızdan
Şarkılar söyleyip neşelenecek
E) Haber yok geçiyor
hep aylar dedim
Yoksa unuttu mu beni yâr, dedim.
*
2. “Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!” dizesinde
hangi edebi sanatlar vardır?
A) Teşhis – hüsn-i talil
B) Telmih ” kinaye
C) Mecaz-ı mürsel ” teşhis
D) Hüsn-i talil ” tecahül-i arif
E) Tevriye ” cinas
*
3. “Artık dağlar
sırtlarından kürklerini attılar. Fakat henüz sabahları serince
olduğundan, omuzlarına sislerden birer atkı
alıyorlar. Şimdi rüzgâr ağaçlar arasında ılık ılık esiyor. Hece böcekler,
görülecek şey!”
Parçada kişileştirilen varlık, aşağıdakilerden hangisidir?
A)
böcekler
B) sisler
C) rüzgâr
D)
ağaçlar
E) dağlar
*
4. Durgun bir akşamın erguvan örtüsünü
Yırtarken
çekinerek gecenin kara eli
Yorgun
bir gölge, omzunda bir günün yükü
Sürüklüyor
ufuklara ağır adımlarını
Bu
dizelerde kişileştirilen varlıklar aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) Yorgun
omuz - sürüklenen ufuklar
B) Durgun
bir akşam - ağır adımlar
C) Erguvan
örtü - bir günün yükü
D) Akşamın
örtüsü - omuzun yükü
E) Gecenin
kara eli - yorgun bir gölge
*
5.Aşağıdakilerin hangisinde bir kinaye vardır?
A)
Gönül sevdiğinden soğur
Görülmeyi görülmeyi
B)
Gölgesinden dinlendiğim
Koca çamlar yerinde mi
C) Şu
karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın
D) Elbet
bir devasız dertten
Doğan göz bir zaman ağlar
E) Uçtu
kuşların kervanı
Her biri bir dala gider
*
6.I. Halk ekranlarda belgesel seyretmek istiyor.
6.I. Halk ekranlarda belgesel seyretmek istiyor.
II. Durmuş saat gibiydi durup geçmeyen zaman.
III. Bu inek dünden beridir ders çalışıyor.
IV. Yaşadıklarımı duyunca ağzı açık kaldı.
Aşağıdaki söz sanatlarından hangisinin yukarıda numaralanmış bir örneği
yoktur?
A) Teşbih
B) Mecaz-ı Mürsel
C) Teşhis
D) İstiare
E) Kinaye
*
7.Aşağıdakilerin hangisinde teşhis (kişileştirme) sanatına başvurulmamıştır?
*
7.Aşağıdakilerin hangisinde teşhis (kişileştirme) sanatına başvurulmamıştır?
A)
Sevincinden ağlayan,gülen,haykıran rüzgâr
Kalplere sevinç,umut ve inanç getiriyor.
Kalplere sevinç,umut ve inanç getiriyor.
B)
Ben öpmeden önce yanaklarını
Varsın teller,tüller,duvaklar öpsün.
C)
Bir yağmur başlar ya inceden ince
Bak o zaman topraktaki sevince.
D)
Bir bulut gezer yayla yayla Anadolu'yu
Bir baştan başa selâm götürür.
Bir baştan başa selâm götürür.
E) Benim oğlum çok cesurdur canım,
Horozdan
korktuğuna bakmayın.
*
8.Derinden derine ırmaklar ağlar
8.Derinden derine ırmaklar ağlar
Uzaktan
uzağa çoban çeşmesi.
Yukarıdaki beyitte görülen söz
sanatları aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?
A)Teşbih
– Teşhis
B) İstiare – Teşhis
C)
Tenasüp – Tevriye
D)
Kinaye – Hüsn ü Talil
E)
Teşhis – Kinaye
*
9.
I. Yeditepe üstünde zaman bir gergef işler.
*
9.
I. Yeditepe üstünde zaman bir gergef işler.
II.
Kuşlar, senin uzak diyarlara gittiğini
söylediler bana.
III.
Bir bulut gezer yayla yayla Anadolu'yu bir
baştanbaşa selâm götürür.
IV.
Kuş çağırdı, inandım; Dal çağırdı, bağlandım.
V.
Rüzgâr uyumuş, ay gülüyor; her taraf ıssız.
Yukarıda numaralanmış
cümlelerin kaçında “teşhis” (kişileştirme)
sanatına başvurulmuştur?
A)
1
B) 2
C) 3
D) 4
E) 5
*
10.Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa
10.Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa
Denizler
ordu, bulutlar donanma yağdırsa
Yukarıdaki dizelerde görülen
söz sanatı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tenasüp (Uygunluk)
B)
Tecahül-i Arif (Bilmezlikten gelme)
C)
Telmih (Hatırlatma)
D) Teşhis (Kişileştirme)
E)
Hüsn ü Talil (Güzel nedene bağlam)
*
11.Onun ölümüne gökyüzü ağladı.
*
11.Onun ölümüne gökyüzü ağladı.
İçmiş
gibi geceyi bir yudumda,
Göğün
mağrur bakışlı bulutları.
Ay
suda bestelerken en güzel şarkısını
Küreklerim
de suya en derin şiiri yazdı
Cansız varlıklarla ve insan
dışındaki canlılara insan özellikleri vermeye “teşhis sanatı” denir.
Yukarıdaki dizelerde kaç tane
varlık kişileştirilmiştir?
A)
3
B) 4
C) 5
D) 6
E) 7
*
12. Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi;
Görmüş ve geçirmiş
denizin kalbine sindi.
Bu dizelerdeki
kişileştirme, aşağıdakilerden hangisinde yoktur?
A) Bir sarmaşık uyanıyordu uykusundan;
Geriniyordu bir
eski duvarın sıvasında
B) Bir bulut geldi üstüne bahçenin,
Bütün ağaçların
keyfi kaçtı.
C) Toros dağlarının üstüne
Ay, un eledi
bütün gece
D) Eskici dükkânındaki asma saat,
Çelik bir şal
atmış omuzlarına
E) Ay, zeytin ağaçlarından yere damlıyordu;
Açtım avucumu
altına tuttum.
Cevap anahtarı: 1. D, 2.B, 3.E,4.E, 5.C, 6.C, 7.E, 8.B, 9.E,10.D, 11.B, 12. E,
*
Kaynaklar:
http://www.erguven.net/dersler/online/Edebi-Sanatlar/index/0
http://www.erguven.net/dersler/online/Edebi-Sanatlar/index/0
http://www.edebiyol.com/OSS_edebi_sanatlar_test.html
http://www.nkfu.com/teshis-sanati-ozellikleri-ornekleri/
http://www.dil-bilgisi.net/konular/edebi-turler-soz-sanatlari/soz-sanatlari/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Te%C5%9Fhis_(edebiyat)
http://www.edebiyatfakultesi.com/edebi-sanatlar/teshis-kisilestirme-sanati
http://edebiyatforum.com/lise-1-edebiyat-konu-anlatimi/
http://www.dilbilimi.net/edebi_sanatlar.pdf
http://www.xn--edebiyatgretmeni-twb.net/soz_sanatlari_1.htm
http://www.bilgicik.com/yazi/soz-sanatlari-edebi-sanatlar-1/
http://torpil.com/egitim/lise-konulari/edebiyat/hhcfm/edebi-sanatlar.html
http://www.edebiyatogretmeni.org/teshis-kisilestirme/
Ek okuma
Dünya’nın yuvarlaklığına ve hatta geoit şekline işaret olarak değerlendirilebilen bazı ayetler vardır. Ancak, bu başlık altında genel olarak bilinen bu ayetler dışında şimdiye kadar bu şekilde değerlendirilmediğini düşündüğümüz bir ayetten bahsedeceğiz.
Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin omuzlarında dolaşın ve Allah'ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O'nadır.
67(Mülk)/
Dikkat ederseniz ayette yeryüzü yani Dünya kişileştirilmiş ve boyun eğmiş bir halde duran, omuzlarına binilebilen bir canlı varlık olarak tasvir edilmiştir.
Ek okuma
DÜNYA’NIN YUVARLAKLIĞINA VE EVRENDEKİ DÖNGÜSEL HAREKETLERE
KURAN’DAN İŞARETLER
KURAN’DAN İŞARETLER
Dünya’nın yuvarlaklığına ve hatta geoit şekline işaret olarak değerlendirilebilen bazı ayetler vardır. Ancak, bu başlık altında genel olarak bilinen bu ayetler dışında şimdiye kadar bu şekilde değerlendirilmediğini düşündüğümüz bir ayetten bahsedeceğiz.
Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin omuzlarında dolaşın ve Allah'ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O'nadır.
67(Mülk)/
Dikkat ederseniz ayette yeryüzü yani Dünya kişileştirilmiş ve boyun eğmiş bir halde duran, omuzlarına binilebilen bir canlı varlık olarak tasvir edilmiştir.
Dünyamız da kendine özgü olan geoit şekli yani kabaca küre
olarak tanımlanabilecek şekli dolayısıyla boyun eğmiş vaziyette bulunan bir
insana benzetilebilir. Özellikle de yeryüzünün ‘omuzlarında’ yürünmesinden
bahsedilmesi bu benzetimi güçlendirmektedir. Zira boyun eğerek eğilmiş duran
bir insanın en yüksek uçları omuzlarıdır. Yerkürenin de küresel şekli sebebiyle
tüm yüzeyi eğimli olduğundan (dağlar tepeler gibi şekilleri göz ardı edersek)
yüzeyinin her noktası omuzlar gibi en uç noktalarını oluşturacaktır.
Ayette omuzlar kelimesinin karşılığı ‘’menakib” olarak geçmektedir. ’’Yerin menakibi” nedir? Bilindiği gibi menkib, omuz demektir. Ancak görüldüğü gibi ayette "iki omzunda" ifadesi kullanılmayarak "menakib" şeklinde çoğul kipiyle zikredilmiştir. Demek ki yerin omuzları, bildiğimiz binit hayvanlarında olduğu gibi iki omuzdan ibaret değil, çoktur.’’(Elmalılı Tefsiri) Görüldüğü üzere, iki omuz şeklinde değil de ikiden fazla omuzu kapsayacak şekilde omuzlardan söz edilmesi, Yerküre yüzeyinin her noktasının birer omuz gibi ve küresel bir yapıda düşünülmesi gerekir.
Ayrıca, yerin omuzlarında yürüyün sözü, kendi ayaklarımızla yürümenin yanı sıra Yerküreyi bir binek olarak düşünüp bineğin üzerinde ilerleme; mesela binilen bir devenin üzerinde ilerleme gibi anlaşılırsa, bundan “Yerküre’nin uzayda hareket halinde olması’’ ve insanların da onun omuzlarında, yani yüzeyinde ilerlemesi sonucuna da ulaşabiliriz. Ayette ‘’boyun eğen’’ anlamına gelen ‘’zelül’’ kelimesi kullanılmaktadır. Zelül, aynı zamanda ‘’hecin devesi ‘’anlamında da kullanılmaktadır. Bu da yukarıdaki bilgileri destekleyen bir durumdur. Çünkü bu deve türü tek hörgüçlü olup, hörgücünün binilen üst kısmı şekil itibariyle bir kürenin kesitini andırır.
Ayette omuzlar kelimesinin karşılığı ‘’menakib” olarak geçmektedir. ’’Yerin menakibi” nedir? Bilindiği gibi menkib, omuz demektir. Ancak görüldüğü gibi ayette "iki omzunda" ifadesi kullanılmayarak "menakib" şeklinde çoğul kipiyle zikredilmiştir. Demek ki yerin omuzları, bildiğimiz binit hayvanlarında olduğu gibi iki omuzdan ibaret değil, çoktur.’’(Elmalılı Tefsiri) Görüldüğü üzere, iki omuz şeklinde değil de ikiden fazla omuzu kapsayacak şekilde omuzlardan söz edilmesi, Yerküre yüzeyinin her noktasının birer omuz gibi ve küresel bir yapıda düşünülmesi gerekir.
Ayrıca, yerin omuzlarında yürüyün sözü, kendi ayaklarımızla yürümenin yanı sıra Yerküreyi bir binek olarak düşünüp bineğin üzerinde ilerleme; mesela binilen bir devenin üzerinde ilerleme gibi anlaşılırsa, bundan “Yerküre’nin uzayda hareket halinde olması’’ ve insanların da onun omuzlarında, yani yüzeyinde ilerlemesi sonucuna da ulaşabiliriz. Ayette ‘’boyun eğen’’ anlamına gelen ‘’zelül’’ kelimesi kullanılmaktadır. Zelül, aynı zamanda ‘’hecin devesi ‘’anlamında da kullanılmaktadır. Bu da yukarıdaki bilgileri destekleyen bir durumdur. Çünkü bu deve türü tek hörgüçlü olup, hörgücünün binilen üst kısmı şekil itibariyle bir kürenin kesitini andırır.
T.Taşpınar
http://www.yenimucizeler.com/dunyanin-yuvarlakligina