Edebî Sanatlar
Anlama
Dayalı Söz Sanatı
Tevriye (İki anlamlılık
/ Amacı gizleme)
Sesteş bir kelimenin bir dizede, beyitte, dörtlükte iki
gerçek anlama gelecek biçimde kullanılmasına ve bir sözcüğün yakın anlamını
söyleyip uzak anlamını kastetmeye tevriye sanatı denir.
Örtmek, meramı gizlemek demektir.
Bazı kaynaklarda tevriye ve iham sanatları eş anlamlı kabul
edilirler. Fakat ihamda, ikiden fazla anlamı olan kelimenin bir mısra veya
beyitte bütün anlamları kasdedilirken, tevriyede
yakın anlamı verilerek uzak anlamı kastedilir.
Aşağıdaki
örneklerde tevriye sanatı yapılmış sözcüklerin altı çizilidir:
1) Tahir efendi bana kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir,
Maliki mezhebim benim zira,
İtikadımca kelp tahirdir.
(Nef'i)
İltifatı bu sözde zahirdir,
Maliki mezhebim benim zira,
İtikadımca kelp tahirdir.
(Nef'i)
Tahir: 1. Tahir Efendi - 2. temiz, pak
Kelp: Köpek. (Hem, köpek temiz hayvandır
hem de asıl köpek Tahir Efendi'dir anlamı var. Maliki mezhebinde köpek, temiz
hayvandır.)
2) Bir buse mi bir gül mü verirsin dedi
gönlüm
Bir nim tebessümle o afet gülüverdi.
Bir nim tebessümle o afet gülüverdi.
Gülüverdi: 1. Güldü - 2. Gül verdi
3) Havada yaprağa döndürdü rüzgâr beni
(Muallim Naci)
Burada "rüzgâr" hem gerçek anlamında hem de zaman anlamında kullanılmıştır.
Burada "rüzgâr" hem gerçek anlamında hem de zaman anlamında kullanılmıştır.
4) Aşiyan-ı mürg-i dil zülf-i
perişanındadır.
Kande olsam ey peri gönlüm senin yanındadır.
Kande olsam ey peri gönlüm senin yanındadır.
Kande: 1. Nerede - 2.Kan içinde
5) Sert oldu hava çıkma koyundan kuzucağım
Koyun: 1. Kuzunun anası - 2. Kucak
6) Sarımsak da acı amma evde lazım bir dişi
Dişi: 1. Sarımsak parçası - 2. Bayan
7) Baki kalır sahife-i alemde adımız
Baki: 1. Şairin adı - 2. Sonsuza dek
8) Bu kadar letafet çünkü sende var
Beyaz gerdanında bir de ben gerek.
Beyaz gerdanında bir de ben gerek.
Ben: 1. Birinci tekil kişi - 2. Deri
üzerindeki siyah lekeler
9) Gül yağını eller sürünür,
çatlasa bülbül
El: 1. Organ - 2. Yabancı
10) Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı
boğar.
Ulusun: 1. Kurt gibi ulusun (ulumak) -
2. Yüce, büyük olmak.
11) “Baki çemende bir hayli perişan imiş
varak
Benzer ki bir şikâyeti var rüzgârdan”
Bu dizelerde “rüzgâr” sözcüğü ile
tevriye yapılmıştır. Çünkü rüzgâr sözcüğünün iki anlamı vardır. Yakın anlam
“yel”, uzak anlam ise “zaman’dır. Şiirde yakın anlam söylenerek sözcüğün uzak
anlamı anlatılmak istenmiştir.
12. “Gül yağını eller sürünür,
çatlasa bülbül.”
El: 1. Organ 2. Yabancı
Not
Tevriye ile kinaye birbiri ile
karıştırılabilir. Burada şuna dikkat edilmelidir. Tevriyede
söz konusu sözcüğün birden çok gerçek anlamı vardır. Bu gerçek anlamlardan uzak
olanı kastedilir. Kinayede de sözcüğün birden çok anlamı vardır; ama kastedilen
mecaz anlamdır. Kinayede sözcüğün gerçek anlamından bir sonuç çıksa da
kastedilen mecaz anlamıdır. Tevriyeli kullanılan sözlerin iki anlamı
da gerçek anlamdır. Başka deyişle tevriyede
mecaz yoktur; tevriye bu yönüyle kinayeden ayrılır.
“Sordum nigârı dedi ahbap
Semt-i Vefa’da doğru yoldadır”
Bu dizelerde “Vefa Semti” sözleri ile
tevriye yapılmıştır. Vefa sözcüğünün ilk anlamı “sözünde durmak”tır. Uzak
anlamı ise “Vefa”. İstanbul’da bir semt adıdır.
“Biri var pencerede
Pencere önlerinde ağlar durur”
Bu dizelerde “ağlar durur” sözüyle
tevriye yapılmıştır. Sözcük “ağlamak” eyleminin geniş zaman çekimi olarak ve
“balık ağları” anlamında kullanılmıştır. Yakın anlamlı olarak sözcüğün
“ağlamak” anlamı söylenirken, uzak anlamlı olarak “balık ağları” kastedilmiş,
böylece tevriye yapılmıştır.
*
TEVRİYE VE ÇEŞİTLERİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
...
Tevriye, söze nükte
ve güzellik katan, onun anlamını zenginleştiren en
önemli sanatlardan
birisidir. Tevriye, Arapça verâ kökünden türetilmiştir. Verâ
geri, arka, öte;
tevriye de gizlemek, saklamak anlamındadır.
...
Edebî bir terim
olarak tevriye, yakın ve uzak iki anlamı olan bir
kelimenin yakın
anlamının söylenip uzak anlamının kastedilmesi şeklinde
tanımlanmıştır.
...
Tevriye sanatı, kendisine
verilen örneklerden hareketle şöyle tanımlanabilir: En az iki anlamagelen cinaslı
veya çok anlamlı bir kelime veya ibarenin bir anlamını kullanıp
diğer anlamını ifadenin
içine gizlemeye tevriye denir. Tevriye sanatında
kelimenin anlamlarından birisi ifadenin temel anlamına uygun
olarak kullanılır,
diğer anlamı konu, muhatap veya ifadede geçen diğer
kavramlar vs. vasıtasıyla
çağrıştırılır. Kelimenin her iki anlamı da cümlenin yapısına
uygun düşürülebilir.
Bundan dolayı kimi tevriye örneklerinde kelimenin hangi
anlamının uzak,
hangisinin yakın olduğu bilinmez. Okuyucu veya muhatap
kelimenin hangi
anlamının kastedildiği konusunda şüpheye düşer. Tevriye
yerine iham
(şüphelendirme) kelimesinin kullanılmasının sebeplerinden
birisi bu tür örnekler
olmalıdır. Meselâ Nahifî, aşağıdaki beyitte hevâ kelimesinin
iki anlamını da beyte
dâhil etme peşindedir:
Kanı selâmı kanı bir peyâmı
cânânun
Sabâ senün de işün hep hevâyımış
hayfâ
“Hani sevgilinin selâmı, hani ondan bir haber? Ey saba
(rüzgâr), senin de
bütün işin havaymış/boşmuş!” Bilindiği gibi saba,
gündoğusundan esen hafif
rüzgârdır. Bu lâtif rüzgârın görevi sevgiliden haber
getirmektir. Âşık sevgiliden
selâm ve haber alamamasını rüzgârın görevini yapmamasına
bağlıyor ve rüzgâra
şöyle sesleniyor: Ey rüzgâr senin de bütün işin havadan
ibaretmiş. Beyitte heva
kelimesinin boş, faydasız, gereksiz anlamı kullanılmakta ve
kastedilmektedir,
ancak beyitte geçen saba kelimesi, hava kelimesinin rüzgâr
veya yel şeklindeki
temel anlamını çağrıştırmaktadır. Yani beyitte yan veya
mecaz anlamıyla
kullanılan bir kelimenin temel anlamıyla tenasüplü bir
kelime kullanılmıştır.
Tevriyeli kelimenin
hangi anlamının uzak, hangisinin yakın olduğu ve
bunlardan hangisinin
kastedildiği hususunun ortaya konulması gerekir. Yakın
anlam, kelimenin gramer kurallarına göre kazandığı anlamdır.
Bu anlam
ifadedeki diğer kelimelerle ve ifadenin temel anlamı
tarafından desteklenir. Yakın
anlam, kelimenin hem ilk akla gelen hem de temel anlamıdır.
Uzak anlam ya
hâlin gereğine göre ya da ifadedeki bazı kelimelerin
yönlendirmesi (ihamı) ile
ortaya çıkan, arızî anlamdır. Bu anlamla ifade
zenginleştirilir ve süslenir.
Tevriyeli kelimenin
çoğunlukla yakın anlamı kastedilir, uzak anlamı çağrıştırılır.
Çünkü insan önce meramını veya maksadını belirler, sonra onu
sanatla süsler.
Meselâ futbolcu Okan Buruk’un Beşiktaş’tan kalbi kırık veya
üzüntülü
ayrıldığını haber yapmak isteyen bir gazeteci, kalbi kırık
yerine Okan’ın soyadı
olan Buruk’u kullanarak şöyle bir cümle oluşturur: “Okan
Beşiktaş’tan buruk
ayrıldı.” Bu cümledeki buruk kelimesinde tevriye vardır.
Burukla kastedilen
anlam kırgındır, bu kelimeyle çağrıştırılan (uzak) anlam ise
Okan’ın soyadıdır.
...
Tevriyeye ifadenin anlamını zenginleştirmek veya muhatabı
şüphelendirmek gibi değişik sebeplerle başvurulur. Aşağıdaki
beyitte hilâl
kelimesinin ikinci anlamıyla beytin manası
zenginleştirilmiştir. Diğer yandan
bazı okuyucular hilâl kelimesiyle kastedilen anlamın ne
olduğu hususunda
şüpheye düşebilirler:
Yahyâ varak-ı bîdi göre nice
sarardı
Geç ayş u safâdan ki hilâl-i
Ramazândur
(Ş. Yahyâ)
“Yahyâ, söğüt yaprağının nasıl sarardığını gör ve yeme
içmeden vazgeç
çünkü Ramazan hilâlidir.” Beyitte hilâl kelimesi
gökyüzündeki ay anlamında
kullanılmıştır. Sararmış söğüt yaprağı hem renk hem de şekil
bakımından ayın
hilâl şekline benzer. Şair söğüt yaprağını, Ramazan hilâline
benzetmiştir.
Bilindiği gibi, Ramazan ayı veya oruç, hilâl görülünce
başlar. Beyitteki hilâl-i
Ramazan ibaresine Ramazan ayı, yani otuz günlük zaman dilimi
anlamı da geçici
olarak verilebilir.
...
Tevriyenin Çeşitleri
Tevriye, bir kelimenin birden fazla anlamını, ifadenin
manasına uygun
düşürme sanatıdır. Tevriyede iki anlamı olan bir kelimenin
farklı anlamları, ya
ifadenin söylendiği ana ya muhataba ya da ifade içindeki
diğer kelimelere uygun
düşürülür ve bu tenasüp vasıtasıyla bir kelimenin diğer
anlamlarına çağrışım
yapılır. Belâgatçılar, ifade içinde tevriyeli kelimenin
yakın ve uzak anlamlarıyla
ilgili (tenasüplü) kelimenin/kelimelerin kullanılıp
kullanılmamasına göre tevriye
örneklerini sınıflandırmışlardır. Kazvinî ve Diyarbekirli
Said Paşa gibi yazarlar
tevriyeyi mücerrede
ve müreşşaha olarak ikiye
ayırmışlardır (D. Said 1305: 370).
Kimi yazarlar tevriye çeşitlerini dörde çıkarmışlardır. Yani
yukarıdaki tevriye
çeşitlerine tevriye-i
mübeyyene ve müheyye’eyi
eklemişlerdir (A. Hamdî 1293, M.
Rifat 1308: 375, Mevlevî 1973: 159-160). Farklı bakış
açılarına göre başka
tevriye çeşitleri de ortaya çıkarılabilir. Meselâ tevriye,
araçlarına veya
kaynaklarına göre cinas
tevriyesi ve mecaz tevriyesi
gibi çeşitlere ayrılabilir.
...
Soyadı“Güzel” olan birisine hitaben söylenmiş “Soyadınız
güzelmiş.” sözünde hâl
(muhatap, konu, an, mekân) tevriyesi vardır. Bu söz, soyadı
farklı olan birisine
söylendiği zaman, tevriye sanatı ortaya çıkmaz.
...
Cinas Tevriyesi
Tevriye sanatının en önemli kaynağı cinaslı yani eşadlı
kelimelerdir. Batı
retoriğinde pun adı verilen sanatın kaynağı da cinaslı
kelimelerdir (Bk. Gray
1994: 237). Doğan Aksan tevriyeyi “Eşadlı ve Çokanlamlı
Öğelerden Yararlanma”
başlığı altında ele alır (Aksan 2005: 110). Tevriye, kimi belâgatçılar tarafından
cinas-ı manevî olarak
da adlandılmıştır
...
Cinasın birçok çeşidi vardır ve her birisi tevriyenin
kaynaklarındandır.
Meselâ aşağıdaki örneklerde tevriye, muharref cinasla
yapılmıştır. Çünkü nefs
kelimesi nefes olarak da okunabilir:
Sakın gönlüm yıkarsın pendden
dem urma ey nâsih
Hevâ-yı nefs ile bir mülki vîrân
eylemek olmaz
(Fuzûlî)
...
Mecaz Tevriyesi
Tevriye sanatının malzemelerinden birisi de kelime ve
deyimlerin temel, yan
ve mecaz anlamlarıdır. Şair ve edipler, ifade içinde temel
anlamıyla kullandıkları
bir kelimenin, yan veya mecaz anlamına tenasüple çağrışım
yaparlar veya mecaz
anlamıyla kullandıkları bir kelimenin temel anlamına
çağrışım yaparlar. Bu
sanat, birçok kitapta kinaye olarak sunulmuştur. Ancak bu
dil hünerinin
tevriyeye dâhil edilmesi gerekir. Tahirü’l-Mevlevi Edebiyat
Lugatı adlı eserinde
tevriyeyi “Hakikat yâhut mecâz olmak üzere iki mânası olan
bir lâfzın uzak
manasını kastetmektir.” diye tarif eder.
Mecaz, yan ve temel anlama dayalı tevriyeler, cinasa dayalı
tevriyelere göre
daha az dikkat çekicidir. Yalnız mecaz anlamıyla temel
anlamı arasındaki bağıntı
zayıflamış olan kelimelerle yapılan tevriyeler cinas
tevriyesi gibi bediîdirler.
Meselâ Ziya Paşa, aşağıdaki beyitte dönek kelimesini yan
veya mecaz anlamıyla
kullanmakta, fakat onun temel anlamına da çağrışım
yapmaktadır:
Pek rengine aldanma felek eski
felekdir
Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı
dönektir
(Ziya Paşa)
“Feleğin rengine pek aldanma, o eski felektir. Zira feleğin
uygunsuz tabiatı
dönektir.” Felek kavramı dönek kelimesinin temel anlamını da
akla
getirmektedir.
...
İham, tevriye, tevcih, mugalata, zülvecheyn, ibham gibi
sanatların
birbiriyle birleştirilmesi veya karıştırılmasının sebebini
şöyle izah edebiliriz.
Bilindiği gibi dilde çok anlamlı (mecaz-yan-hakikî) ve
eşadlı (cinaslı) kelimeler
vardır. Şair ve edip meramını gizli bir şekilde ifade etmek,
ifadeye başka bir
anlam katmanı daha ilâve etmek veya gizlemek, anlatımını
zenginleştirmek,
muhatabı yanıltmak veya şüphelendirmek, ifadenin anlamını
kapalı hâle
getirmek gibi farklı maksatlarla ifade içinde çok anlamlı
veya eşadlı bir kelime
kullanır. Maksat farklıkları, bu sanat için muhtemelen,
farklı isimlerin
kullanılmasına sebep olmuştur.
Meselâ
“tevriye”
saklama, gizleme, arkaya atma,
“îhâm”
şüphelendirme;
“tahyîl” hayal ettirme yani çağrıştırma,
“mugalata-ima’neviyye”
anlam karmaşası,
“ibhâm” anlamı
kapalı hâle getirme,
“tevcîh” de anlamı
iki farklı tarafa yönlendirme demektir.
Cinaslı veya çok
anlamlı bir kelime, bir ifadenin iki farklı anlama gelebilmesi için
kullanılmışsa tevcih veya zü’l-vecheyn sanatı meydana gelir. Eğer
bu iki farklı anlam, birbirinin zıddıysa sanata muhtemilü’z-zıddeyn adı verilir. Eğer çok anlamlı veya cinaslı
kelimeleranlamı kapalı hâle getirmek için kullanılmışsa ibham sanatı meydana gelir; bu
kelimeler muhatabı şüphelendirmek veya cümlenin anlamını
karıştırmak için
kullanılmışsa iham
ve mugalata sanatı ortaya çıkar.
Tevcih ve ibham gibi sanatları
tevriye ile sınırlandırmak yanlış olur. Dolayısıyla bu sanatlara ayrı bir başlık
ayrılmıştır.
...
I. Beyefendi ailenin
güneşi, sen de ayısın.
II.
Sen gittin yaslara büründü cihan,
Soluyor dallarda gül dertli dertli.
Soluyor dallarda gül dertli dertli.
III.
O güzel yüzün benli de/ Göğsün niye bensiz?
IV. Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş"
V. Gece
midir insanı hüzünlendiren, yoksa insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen?
Yukarıda numaralanmış
cümlelerden hangisinde “tevriye”
sanatına başvurulmamıştır?
A)
I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
*
2.
I. Söylenen bir sözü, düşünceyi inandırmak ve
2.
I. Söylenen bir sözü, düşünceyi inandırmak ve
pekiştirmek amacıyla atasözü ve deyimleri kullanma
sanatıdır. (İrsal-i Mesel)
II.
Birden fazla anlamı olan sözcüğün yakın anlamını söyleyip uzak anlamının kast
edildiği sanattır. (Tenasüp)
III. Herhangi bir olayı, gerçek sebebinin dışında, hayali,
daha güzel bir sebebe bağlayarak yapılan sanattır. (Hüsn ü Talil)
IV. Aralarında anlam ilgisi bulunan sözcükleri, bir sıra
gözetmeksizin bir arada kullanma sanatıdır. (Tevriye)
V. Bir duygu ya da anlamı pekiştirmek için cevap isteme amacı
gütmeksizin şairin soru sorma ve yöneltme sanatıdır. (İstifham)
Yukarıda ayraç içinde verilen
söz sanatlarından hangileri yer değiştirilirse yapılan bilgi yanlışlığı
düzeltilmiş olur?
A)
I. ve II.
B)
II. ve IV.
C) IV. ve V.
D) I. ve III.
E) III. ve V.
*
3.Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim
Örtün üstüme, örtün, serin karanlıkları
3.Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim
Örtün üstüme, örtün, serin karanlıkları
Yukarıdaki dizelerde altı çizili
kelimede görülen söz sanatı aşağıdakilerden hangisidir?
A) İntak
B) Tevriye
C) Kinaye
D) Tenasüp
E) İstiare
*
4.Alacağınız olsun zorba dağlar
4.Alacağınız olsun zorba dağlar
Yolumu
kesmekle ne geçti elinize.”
Yukarıdaki dizelerde dağlar zorbalık yapan eşkıyaya benzetilmiş, kendisine
benzetilen “eşkıya” söylenmemiştir. Bu tür söz sanatlarına
----- denir.
Yukarıdaki parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) İntak
B) Kinaye
C) Tevriye
D) Tenasüp
E) İstiare
*
5.Vatan ufkundaki en güzel çeyiz
*
5.Vatan ufkundaki en güzel çeyiz
En şanlı süs,baktım yarıya çekildi.
Yukarıdaki dizelerde görülen
söz sanatı aşağıdakilerden hangisidir?
A) İntak
B) Tevriye
C) Kinaye
D) Tenasüp
E) İstiare
*
6. Bir fakir balıkçı evi, bir tekne
Kadınlar bakar pencerelerden
Pencere önlerinde ağlar durur
Kadınlar bakar pencerelerden
Pencere önlerinde ağlar durur
Bu dizelerdeki altı çizili sözde aşağıdaki söz sanatlarından hangisi yapılmıştır?
A) Tevriye
B) Hüsn-i ta'lil
C) Tecahül-i arif
D) Teşbih-i beliğ
E) İntak
B) Hüsn-i ta'lil
C) Tecahül-i arif
D) Teşbih-i beliğ
E) İntak
*
7. Gözlerinden
değil, ateşten yana bedenim.
Yukarıdaki dizede
altı çizili sözcük iki farklı anlama gelecek şekilde kullanılmıştır.
Bu şekilde oluşan söz
sanatı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kinaye
B) Tevriye
C) Açık istiare
D) Cinas
E) Tariz
*
8.
Aşağıdaki beyitlerin hangisinde birlikte verilen
söz sanatı yanlış gösterilmiştir?
söz sanatı yanlış gösterilmiştir?
A) Haddeden süzülmüş yal ü bal olmuş
sana Şarap süzülmüş şişeden ruhsar-ı al olmuş sana (hüsn ü talil)
B) Mecnun'um Leyla' mı gördüm Bir
kerecik baktı geçti (telmih)
C) Yok bu şehir içinde senin
vasfettiğin dilber ey Nedim
Bir peri suret görünmüş bir hayal olmuş sana (nida)
D) Olsun ko Nazım ey gül, ey gül ko Nazım
olsun
Her dem gülüne bülbül, bülbül gülüne her dem
(akis)
Her dem gülüne bülbül, bülbül gülüne her dem
(akis)
E) Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git
(tevriye)
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git
(tevriye)
*
9. I. Bir buse mi bir gül mü
verirsin dedi gönül
Bir küçücük tebessümle o afet gülü verdi
II. Kanmadık senin gönül alan eşsiz
güzelliğine
Yukarıdaki dizelerde
altı çizili sözcüklerle yapılan ortak söz sanatı aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Tevriye
B) Mübalağ
C)
Tenasüp
D) Tekrir
E) Hüsn-ü Talil
*
10. Narsis suda aksini görünce
Kendi hüsnüne aşık olmuş
Kavuşmak için sevdiğine
Kendi canından olmuş
Nergis onun için sevdiğine
ömür boyu boyun büker olmuş
Kendi hüsnüne aşık olmuş
Kavuşmak için sevdiğine
Kendi canından olmuş
Nergis onun için sevdiğine
ömür boyu boyun büker olmuş
Yukarıdaki bentte
aşağıdaki söz sanatlarından hangisi voktur?
A)
Telmih
B) Tevriye
C)
Teşhis
D) Kinaye
E) Hüsn-ü Talil
*
11. Ömrünün son demlerini yaşayan şair: “Bütün kuşlar vefasız.
Mevsim artık sonbahar.” diyerek yalnızlıktan yakınmaktadır.
Şairin yukarıdaki dizeleriyle ilgili olarak
aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İnsanlar “kuş”a benzetilerek açık
istiare yapılmıştır.
B) Yaşlılık, “sonbahar’a benzetilerek açık
istiare yapılmıştır.
C) Ömür, mevsimlerle temsil
edilmiştir.
D) İnsanlar, sonbaharda göç eden
kuşlarla sembolize edilmiştir.
E) Dizelerin bütününde tevriyeli bir
kullanım söz konusudur.
*
Cevap anahtarı: 1.E, 2.B, 3.B, 4.C,5.B, 6. A, 7. B,8. E, 9.A, 10. B,11.E,
=====================
Kaynaklar:
http://www.dogruhaber.com.tr/haber/76244-kurandaki-edebi-sanatlar-1/
http://www.dogruhaber.com.tr/haber/76244-kurandaki-edebi-sanatlar-1/
Menderes COŞKUN,
http://www.turkishstudies.net/sayilar/sayi6/sayi6pdf/16.pdf
http://www.cokbilgi.com/yazi/tevriye-amaci-gizleme-sanati/
İmran Akdemir, Ekim 2013, http://www.ikizkod.com/sanal.pdf
İmran Akdemir, Ekim 2013, http://www.ikizkod.com/sanal.pdf
http://www.edebiyatogretmeni.org/tevriye-iki-anlamlilik/
https://tr.wikipedia.org/wiki/TevriyeEk okuma
Tevriye: Bir kelimeyi birden çok manaya gelecek şekilde kullanmaktır. Kelime, biri yakın, diğeri uzak iki mana taşır.
“ Rahman (Allah) arşı istiva etti” [ Taha, 5 ]
“İstiva” kelimesinin birinde, bir mekânda yerleşmek, diğerinde mülkiyetine almak, kuşatmak, istilâ etmek manası vardır.
Birinci manayı Allah (cc) için kullanmak zaten caiz değildir. İkinci mana, uzak olan manası olmakla beraber, birinci manadan ikincisi tevriye yapılmıştır.
Söz ve Kalem Dergisi
http://www.dogruhaber.com.tr/haber/76244-kurandaki-edebi-sanatlar-1/
*
BİR AYETİN MUCİZEVİ İFADESİ
Kuran mesajının her çağa uygun olduğunu kavrayamayan
kimseler, kendilerince Kuran’ın bazı ayetlerini öne çıkararak Kuran’a bir kulp
takma peşindeler. Bu ayetlerden birisi de 8:60
ayetidir.(KUR'AN: Enfâl Suresi; Sure 8, Ayet 60)
8:60 - Onlara karşı gücünüz
yettiği kadar kuvvet ve savaş ATLARI hazırlayın. Onlarla Allah'ın düşmanını,
sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah'ın bildiği
diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size
tam olarak ödenir. Size zulmedilmez. (Diyanet çev.)
Atlı savunma tekniğinden sanal bağlantılı savunma
araçlarına…
Arap edebiyatında sesteş kelimelere “müteradif” denilir. Her
dilde olduğu gibi Kuran’da da müteradif kelimelerden her birinin farklı anlamı
vardır. Eğer
Allah’ın bir muradı varsa, elbette sesteş kelimelerde tevriye
yapabilir. Kuran’da buna en güzel örnek oluşturan ayet, 8:60 ayetidir.
8:60 ayetinde “AT” anlamına gelen KHAYL kelimesi müteradif
olarak iki ayrı anlama gelecek şekilde kullanılmıştır.
Şimdi, bu ayetin tevriyeli şekline, daha doğrusu günümüze
hitap eden mesajına bakalım:
Kuran, 8:60-
Hazırlayın onlar için, gücünüz yettiği kadar bir kuvvetten;
ve SANAL BAĞLANTIdan,
Onunla ALLAH’ın düşmanını ve düşmanınızı caydırırsınız.
Onlardan başka bilmediğiniz, ancak ALLAH'ın bildiği
kimseleri de.
ALLAH yolunda ne harcarsanız size tam olarak ödenir ve hiç
zulme uğratılmazsınız.
RİBAT (R-B-T) Bağlantı, iletişim (rabıta, irtibat)
KHAYL (Kh-Y-L) Hayali, sanal, (hayalet, tahayyül) / at
Ribat-ül Khayli -
SANAL BAĞLANTI
Bu ayette dikkat çeken önemli hususlar:
1. Arapçada Feres, Hisan gibi “at” anlamına gelen birkaç
isimden müteradif olan “Khayl”
kelimesi seçilmiştir.
2. El-Khayl kelimesi tekildir. Çoğul olsaydı “sanallar”
olurdu ki bu anlamsız olacağından
ayette tekil olanı kullanılarak anlam pekiştirilmiştir.
3. Sanal alem ile yapılan savunma tekniklerinde karşı
tarafın kim, nasıl ve nerede oldukları bilinemeyebilir. Ancak Allah sanal
iletişim için “Onlardan başka bilmediğiniz, ancak ALLAH'ın bildiği kimseleri de
caydırırsınız” diyerek sanal iletişimin gücü hakkında bir fikir Vermektedir
HAYL kelimesinin “Sanal” anlamındaki kullanımına bir başka
örnek ayet:
20:66 (Musa) dedi: "Hayır, bilakis siz atın!" Bu
nedenle onların ipleri,
sopaları, yaptıkları sihirden kendisine doğru hareket ediyor
hayalini verdi.
“Allah’tan geldiğini iddia ettiğiniz Kuran size atlı
birliklerle savunma yapın diyor. Şimdi sanal ortamda insansız hava araçları ile
savunma teknikleri geliştirilmiş. Sizler buna karşı atlı birliklerle mi savunma yapacaksınız?” diyen zihniyete
1400 yıl öncesinden mucizevi bir ifadeyle 8:60 ayeti cevap vermektedir.
Kuran’ın indirildiği dönemdeki insanların sanal bağlantılı
savunma tekniğini akletmeleri veya keşfetmeleri o dönem için mümkün olmadığı
gibi, eğer Kuran günümüzde inmiş olduğunu
farzedersek, bizim de bu ayeti “sadece” savunma amaçlı atlar olarak
anlamamız mümkün olamazdı. Bu nedenle;
1- Kuran’ın evrensel bir kitap olduğu bu ayetle bir kez daha
ortaya çıkmakta,
2- Kuran, gelecekte nelerin keşfedileceğini, iki kelimelik
işaretle bile olsa haber vermekte,
(16:8)
3- İleride ayetlerin anlaşılacağını beyan eden Kuran’ın bu
çeşit iddiaları zamanı geldikçe ortaya çıkarak haberlerini doğrulamakta,
(38:88)
4- Allah, Kuran’da kullanmış olduğu bu çeşit kısa ve anlamlı
kelimelerle Kuran’ın insan üstü bir kitap olduğunu göstermekte, (10:82)
5- Kuran’ın bir beşer sözü olduğunu iddia edenleri
yalanlamakta, (83:13)
6- Kuran’ın eskilerin hikayeleri olduğunu iddia edenleri
yalanlamakta, (16:24-25)
7- Kelimelerinde anlam kayması yaparak Kuran’ı çelişkiler
yumağı haline çevirmek isteyenleri (duburu duburlandıramayanları) ifşa
etmektedir. (4:82)
2:118 - Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, veya bize bir
AYET gelse ya!”
derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların
dedikleri gibi demişti.
Onların kalpleri birbirine benziyor. Biz ayetleri kesin
olarak inanacak bir
toplum için açıkladık.
İmran Akdemir, Ekim 2013, http://www.ikizkod.com/sanal.pdf
*
Tevriye
Biri
yakın olup sözden ilk anda anlaşılan ve fakat kasdedilmeyen, diğeri de uzak
olmak üzere iki mânâsı bulunan bir lafzı zikredip bir nükteden dolayı uzak
mânâsını kasdederek o lafzı bu mânâsında kullanmaya «tevriye» denilir.
Tevriye´de kasdedilen mânâya gizli bir karine ile intikal edilir.
Misâl:
"Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün
ne işlediğinizi bilen: (sonra belirlenmiş süre tamamlansın diye gündüzün sizi
dirilten (uykudan uyandıran) O´dur.»[2] Yüce Allah,sözüyle «günahları işlemek»
olein uzak mânâsını kasdetmiştir.
Ve şâirin şu beyti gibi « Ey saygı değer ve kendisine halkın
köle olduğu efendim! Sen Hüseyin´sin, fakat sen bize fazla eziyet ediyorsun.»
«Yezid» kelimesinin yakın mânası özel isim, kasdedilen uzak mânâsıda = «arttı»
filinin müzâridir.
[ Bazı misaller:
« Senin, şiirinin beyitleri, köşkler gibidir (sağlamdır).
Fakat, güzelliklerini görmeye engel olan hiçbir kusur onlarda yoktur.
Sözlerinin akıcı olması ve mânalarının ince olması hayret edilecek bir şeydir.
»[3]
Rahman olan Allah, Arşı kudretiyle kuşatmıştır.»[4]
«Biz,
göğü bir kuvvetle bina ettik.»[5]
« Asaletti isen, çalışıp çabala ve dedene (ecdadına)
güvenme.[6]
« Mısırlılara ait çok miktarda eser gördüm. Sen (onlarda)
herhangi bir kusur gördün mü?»[7]
« Zaman tarafıdan etkilenmesine rağmen, mahvolmamış,
Mısırlılara ait bir eser gördüm.»[8]
--------------------
[2] En´âm suresi , 6/60.
[3] el-Belâgatül-vâzıha, s. 276; İlmü´1-Bedî´, s. 125.
[4] Tâhâ sûresi, 20/5; Teftâzânî, Mııhtasarü´l-me´ânî, s.
395; İlmü´1-Bedî´, s. 126.
[5] Zâriyât sûresi, 51/47; Sâbûnî, Safvetü´t-tefâsîr, III,
260; Teftâzânî, Muhtasarü´1-me´ânî, s. 396; İlmü´1-Bedî´, s. 128.
[6] Delilü´l- Belâgati´l-vâzıha, s. 146.
[7] Delilü´l- Belâgati´l-vâzıha, s. 146.
[8] Delilü´l-Belâgati´l-vâzıha, s. 146.
http://www.kuranhizmet.com/node/100